Önlem alınmazsa ağrı kalıcı hale geliyor!

20.10.2025 - Pazartesi 11:30

Dizlerimiz vücudumuzun en büyük eklemi olarak her adımda tüm ağırlığımızı taşıyor. Merdivenlerden inip çıkmak,  çömelmek, spor yapmak, hatta oturduğumuz yerden kalkmak bile dizlerimizin karmaşık bir uyum içinde çalışmalarını gerektiriyor. Ancak, bu kadar aktif bir eklem olan dizlerimiz aynı zamanda çokça yıpranmaya da maruz kalıyor. Zamanında önlem alınmazsa ağrı giderek kalıcı hale geliyor ve hareket kısıtlılığı yaşam kalitemizi düşürüyor. Acıbadem International Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Tuluhan Yunus Emre, bu nedenle geceleri uyandıran ağrı, şişlik ve hareket kısıtlanması gibi sorunlar geliştiğinde mutlaka bir hekime başvurmak gerektiğine dikkat çekerek, “Dizden gelen her ağrı bir uyarı niteliği taşır. Ağrıyı hafife almak, ‘geçer’ demek diz sağlığını kalıcı biçimde tehdit eder. Çünkü, yıpranma başladığında süreç sessiz ama ilerleyicidir” diyor.

Dizlerimizi yıpratan 7 önemli neden!

Vücudumuzun en büyük eklemi olan dizlerimiz  yük taşıma ve hareket fonksiyonları açısından kritik bir önem taşıyor. Diz ekleminde menisküsler, bağlar ve eklem kapsülü önemli bir rol oynuyor. Bu sebeple, diz ekleminin diğer eklemlerde olduğu gibi günlük aktivitelerimizi sürdürebilmesi için sağlıklı olması gerekiyor. Ancak bazı etkenler dizlerimizin yıpranmalarına neden olabiliyor. Fazla kilolar,  aşırı fiziksel aktivite, sürekli diz üzerinde iş yapma, sık sık diz çökme, kaslarda zayıflık, sert zeminde yapılan sporlar ve eşlik eden metabolik hastalıklar (diyabet, yüksek tansiyon, kan yağlarının yüksekliği) dizlerimizi yıpratan 7 önemli sebebi oluşturuyor. Bu faktörlerin birlikte görülmesi diz ömrünü önemli ölçüde kısaltıyor. Diz yıpranmasının en büyük sebebinin “fazla kilo” olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tuluhan Yunus Emre, “Her fazla kilo dize binen yükü katlar. Zamanla kıkırdak yüzeyleri aşınır, ağrı ve hareket kısıtlılığı kaçınılmaz hale gelir” bilgisini veriyor. 

Ağrı geceleri uykudan uyandırabiliyor

Dizlerde yıpranma süreci; dizin kıkırdak doku kaybı, aşınma, menisküs yırtıkları, dizde eğrilik ve halk arasında kireçlenme olarak bilinen osteoartrit ve geceleri uyandıran ağrılara kadar gidebiliyor. Kireçlenmenin “paslanma” olarak düşünüldüğünü belirten Prof. Dr. Tuluhan Yunus Emre, “Gerçekte olan paslanma değil, eskimedir. Dizlerde yıpranma, diz eklemlerinin kıkırdak dokularının aşınması hatta kaybı; diz ağrısı, dizden ses gelmesi, aşırı aktivite sonrasında geceleri uyandıran ağrı, dizin genellikle skoda bacak şeklini alması, dizin iç kısımlarının ağrısı ve hareket kısıtlılığının 90 dereceden fazla olmasıyla kendini belli etmektedir” diye konuşuyor. 

“Kendiliğinden geçer” diyerek ihmal etmeyin! 

Bazı belirtiler fark edildiğinde “kendiliğinden geçer” deyip ihmal etmemek, ortopedi hekimine danışmak gerekiyor, aksi halde sorun daha da ilerleyerek kalıcı hale gelebiliyor. Bu belirtiler “ağrı, hareket kısıtlılığı, merdivenleri inip çıkmada zorlanma, dizleri otururken bükülü tutmakta güçlük çekme, uçakta bacakları diğer koltuk altına uzatma ihtiyacı, hareket esnasında ağrılı ses gelmesi, namaz kılar pozisyonda oturamama, geceleri uyandıran ağrı, şekil bozukluğu, dizde güvensizlik, takılma, kilitlenme ve şişlik” olarak sıralanıyor.

Alınabilecek ilk önlem: İstirahat

Diz ağrısını geçirmek için uygulanacak yöntemler, altta yatan nedene ve ağrının şiddetine göre değişiklik gösteriyor. Kronik ya da ciddi durumlarda profesyonel tedavi gerekmekle birlikte hafif rahatsızlıklarda hekimin önerisiyle evde uygulanabilecek yöntemler fayda sağlayabiliyor. Bu yöntemlerin başında istirahat ve dizi zorlayan aktivitelerden kaçınmak yer alıyor. Günde birkaç kez 15-20 dakikalık buz kompresi ile diz desteği veya bandaj kullanımı ağrıyı hafifletiyor. Diz ağrısı yaşayanlara kas dengesizliklerini düzeltmeye yönelik egzersiz programları ve ortopedik tabanlıklar veya uygun spor ayakkabılar tavsiye edilebiliyor. Ayrıca doktor önerisiyle steroid içermeyen antienflamatuar ilaçlar kullanılabiliyor.

En önemli tedavi yıpranmayı önlemek

Diz yıpranmalarında en etkili tedavinin sürecin başlamadan önlenmesi olduğunu vurgulayan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Tuluhan Yunus Emre, “Erken teşhis, doğru egzersiz ve kilo kontrolü diz sağlığını korumanın temel adımlarını oluşturur. Bu önlemler alınmadığında ağrı kalıcı hale gelir, hareket kısıtlanır ve yaşam kalitesi düşer” sözleriyle uyarıda bulunuyor.

Diz protezlerinin ömrü uzun yıllar sürüyor

Dizlerde artrit, yani eklemlerde iltihap varsa veya bir travmadan sonra iyileşme sürecindeyse kasları güçlendirmek için fizik tedavi öneriliyor. Diz ağrısı olan çoğu hastada ameliyata ihtiyaç duyulmuyor. Ancak, ağrı şiddetliyse ve diğer tedaviler işe yaramadıysa, hasarlı bir bağ, kemik kırığı veya şiddetli artrit varsa ameliyata başvurulabiliyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Tuluhan Yunus Emre, dizlerdeki ağrı ve diğer semptomların ayakta durma, yürüme ile diğer hareket etme yeteneğini büyük ölçüde etkilediği durumlarda diz protezi gerekebildiğini anlatarak, “Diz protezleri yaşam kalitesinin artmasını sağlar. Diz artrozu olup protez ihtiyacı olmasına rağmen ameliyatı 5-10 yıl geciktirmek, ‘ne kadar geç olursa o kadar iyi olacağını düşünmek’ doğru bir yaklaşım değildir. Günümüzde son teknolojiler sayesinde diz protezleri uzun yıllar aşınmadan kullanılabilmektedir. Unutmayalım ki dizlerimize 60 yaşında iken 70 yaşından daha  fazla ihtiyacımız olacaktır” diyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

YORUM YAZ

Yorum Yazabilmek İçin Lütfen Giriş Yapın.