Aylık arşivler: Nisan 2025

Geniş Ürün Portföyüyle Anker Markası Vodafone Flex’te Satışa Sunuldu

Vodafone FLEX, sektörün önde gelen markalarından Anker’i portföyüne kattı. 

Vodafone FLEX’in yeni iş ortaklığıyla Anker’in birbirinden çeşitli teknolojik ürünleri satışa sunuldu. Vodafone FLEX müşterileri, ister faturaya ek 12 ayda ödeme seçeneğiyle, ister Vodafone mağazalarında geçerli 36 aya varan alışveriş kredisi ile Anker ürünlerine kolayca sahip olabilecek.   

 

 Türkiye’nin dijitalleşmesine liderlik etme vizyonuyla faaliyet gösteren Vodafone, müşterilerine son teknoloji ürünlerini Vodafone FLEX avantajlarıyla sunmaya devam ediyor. Sektörün önde gelen teknoloji markalarından Anker’in birbirinden çeşitli teknolojik ürünleri Vodafone FLEX ile satışa sunuldu. Yeni işbirliğiyle, şarj cihazlarından ses teknolojilerine, akıllı aksesuar çözümlerinden taşınabilir güç kaynaklarına kadar geniş bir ürün yelpazesine, Vodafone mağazaları ve Yanımda uygulamasından ulaşmak mümkün olacak. Vodafone FLEX müşterileri, kredi kartı gerekmeden faturalarına ek 12 ayda ödeme imkânıyla Anker ürünlerine kolayca sahip olabilecek. Müşteriler, faturaya ek ödeme seçeneğinin yanı sıra Vodafone mağazalarında geçerli 36 aya varan alışveriş kredisi ile birbirinden çeşitli Anker ürünlerini satın alabilecek. 

 

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin, şunları söyledi: 

 

“Vodafone FLEX çatısı altında en yeni dijital teknolojileri dünyayla aynı anda ve en uygun tekliflerle müşterilerimizin kullanımına sunmaya devam ediyoruz. Bu doğrultuda, tanınmış teknoloji markalarından Anker’i Vodafone FLEX portföyümüze katmanın heyecanını yaşıyoruz. Müşterilerimiz, Anker’in son teknoloji ürünlerine Vodafone FLEX avantajlarıyla sahip olabiliyor. Anker’in inovatif teknolojilerini Vodafone’un güçlü perakende ve dijital satış kanallarıyla birleştiren bu işbirliğiyle, müşterilerimize erişilebilir ve güvenli alışveriş deneyimi sunmayı hedefliyoruz.”

 

Anker Türkiye, Yunanistan ve Orta Asya Ülke Müdürü Cem Bodur ise şu açıklamalarda bulundu: 

 

“Anker olarak, kullanıcılarımızın hayatını kolaylaştıran yenilikçi teknolojileri sunma misyonumuz doğrultusunda, erişim kanallarımızı sürekli genişletmeye devam ediyoruz. Vodafone FLEX işbirliği, Anker ürünlerini daha geniş bir kitleye ulaştırmamız için önemli bir adım. Kullanıcılarımız artık en son teknolojiye sahip şarj cihazları, ses ürünleri ve akıllı aksesuarlarımızı Vodafone’un güçlü perakende ve dijital satış kanalları üzerinden kolayca edinebilecek. Bu işbirliğiyle, inovatif ürünlerimizi daha fazla tüketiciyle buluşturarak, günlük yaşamlarında kesintisiz ve güçlü bir deneyim sunmayı hedefliyoruz.”

 

Avantajlarla dolu Vodafone FLEX dünyası 

 

Vodafone FLEX, müşterilerinin ihtiyaç ve talepleri için çok geniş ve çeşitli ürün portföyü sunan bir son teknoloji dünyası. “Seç Seç Al” mottosuyla duyurulan Vodafone FLEX dünyası “ürünü seç, ödemeni seç ve kolayca al” ilkesine dayanıyor. Müşteriler, kredi kartına ihtiyaç duymadan, kendine uygun çeşitli ödeme yöntemleriyle zengin seçenekler arasından dilediği teknolojik ürünü kolayca alabiliyor. 

 

Vodafone FLEX hakkında ayrıntılı bilgi için: https://www.vodafone.com.tr/faturaya-ek/vodafone-flex 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Serra Kamer, “Kanserle savaşta yan yana olmalıyız”

Kanser, dünyada ve ülkemizde ölüme sebep olan hastalıklar arasında ikinci sırada yer alıyor. Maddi ve manevi yönden uzun süreli mücadele gerektiren bir hastalık olarak bilinen kanser, yüksek tedavi maliyetleri nedeniyle ülkelerin ekonomisini de olumsuz etkiliyor. Erken tanı ile tedavi edilebilir bir hastalık olan kansere dikkat çekmek amacıyla 1-7 Nisan tarihleri arasında çeşitli farkındalık çalışmaları yürütülüyor.

Ege Üniversitesi Kanserle Savaş Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Serra Kamer, “Bu yılın Dünya Kanser Günü Teması olan ‘United by Unique – Birlikten Güç Doğar’, bizlere kanserle mücadelenin sadece tıbbi bir çaba değil, aynı zamanda toplumun tüm paydaşlarının ortak sorumluluğu olduğunu hatırlatıyor. Kanser; hastayı, ailesini, sağlık çalışanlarını, sivil toplum kuruluşlarını, akademiyi ve karar vericileri aynı hedef etrafında bir araya getiren bir süreçtir. Bu hedef, daha sağlıklı, daha bilinçli ve daha dirençli bir toplum inşa etmektir. ‘Birlikten güç doğar’ anlayışıyla hareket ettiğimizde, kanserin önlenmesinden tedavisine, hasta bakımından psikososyal desteğe kadar her aşamada daha etkili, daha sürdürülebilir çözümler geliştirmek mümkündür. Sağlık sistemlerinin dayanıklılığı, kurumlar arası iş birliği, toplumun bilinçlenmesi ve hastaların desteklendiği çalışmalar bu birliğin en somut yansımalarıdır.” dedi.

“Bilimde, bakımda, bilgide birleşiyoruz”

Kanserle mücadelede birlikte hareket etmenin önemine değinen Prof. Dr. Serra Kamer, “Üniversitemiz bünyesindeki Kanserle Savaş Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak biz de bu birlik ruhuyla; bilimsel araştırmalardan multidisipliner hasta yönetimine, halk eğitiminden toplumsal farkındalık kampanyalarına kadar pek çok alanda çalışmalar yürütmekteyiz. Kanserle mücadelede yalnız değiliz ve kimse yalnız kalmamalı. Bu özel haftada gelin hep birlikte ses olalım. Kanserle savaşta yan yanayız. Bilimde, bakımda, bilgide birleşiyoruz. Çünkü biz inanıyoruz ki; birlik olduğumuzda, kanseri yenme yolunda umut büyür.” diye konuştu.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dinlenirken ortaya çıkan titremeler Parkinson belirtisi olabilir

En sık görülen beyin ve sinir hastalıklarından Parkinson, özellikle 65 yaş üstü her 100 kişiden bir ya da ikisinde karşılaşılıyor. Yaş ilerledikçe oluşma riski artan rahatsızlığın sebepleri arasında genetik ve çevresel faktörlerin bir arada etkili olduğunu paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Özellikle toksik etkileri nedeniyle tarım ve böcek ilaçlarına maruz kalanlarda Parkinson riskinin yüzde 70 oranında arttığı biliniyor. Diğer tehlike faktörleri ise; kırsal yaşam, çiftçilik, kuyu suyu tüketimi, kafa travması ve hayvansal yağların fazla kullanımı olarak sıralanabilir” dedi. 

 

Dopamin, vücudun hareket kontrolünde önemli bir rolü olan kimyasal bir maddedir. Bu maddeyi üreten hücrelerde işlev bozuklukları veya kayıplar yaşanabildiğini dile getiren Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Bu hücre kayıplarının devam etmesi bir süre sonra Parkinson’a ait bulgu ve belirtileri ortaya çıkarıyor. Rahatsızlığın dört ana belirtisi; hareketlerin yavaşlaması, istirahat halinde ortaya çıkan tremor adlı tiremeler, kaslarda sertlik ve vücudun denge yeteneğinin zayıflaması anlamına gelen postür reflekslerinde azalmadır” dedi.

 

Tedavide yüzde 90 oranında başarı söz konusu

Parkinson’un yavaş ilerleyen bir beyin hastalığı olduğundan bahseden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Ancak hastalığın ilerlemesiyle; fleksiyon postürü dediğimiz vücudun öne ve yanlara doğru eğilmesi, donma diye isimlendirdiğimiz harekete başlamada zorluk, unutkanlık, psikiyatrik bulgular, kabızlık gibi sindirim sistemi problemleri, ürolojik belirtiler ve çoğu hastada görülen uyku bozuklukları gibi diğer sistem etkilenmeleri de ortaya çıkar” dedi.

Hastalığın ilerleyişini tamamen durduracak bir tedavi yöntemi henüz olmasa da Parkinson’un yaşam süresini kısaltmadığını vurgulayan Kütükçü, “Hastaların şikayetlerine yönelik tedavilerle hayat kalitesi yıllar boyu korunabilir. Özellikle doğru tanı konmuş hastalarda tedaviye yüzde 90 oranında olumlu cevap alınması önemli bir gerçek. Tedavi seçeneklerini ise ilaç, cerrahi ve diğer yöntemler olarak sınıflandırabiliriz. Piyasada çok çeşitli ve etkili ilaçlar bulunduğu için tüm tedavi planının deneyimli bir nörolog tarafından yapılması kritik” ifadelerini kullandı.

 

İleri evrelerde cerrahi gündeme gelebiliyor

Düzenli kontroller sayesinde hastaların yaşam standartlarının yıllarca belli bir seviyede tutulabildiğinin altını çizen Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Ancak bazı durumlarda hem hastalığın ilerlemesi hem de kullanılan ilaçların yan etkileri nedeniyle başka sorunlarla da karşılaşabiliyoruz. Bu gibi durumlarda şikayetleri ortadan kaldırabilmek için apomorfin enjeksiyonlarına ya da pompa şeklindeki cihaz aracılığıyla bağırsaktan doğrudan emilim sağlayan ilaç infüzyonuna başvurulabiliyor. Bu tedavi yöntemlerinden yeterli yanıt alınamadığı takdirde ise cerrahiden faydalanılabilir. Parkinson hastalığının cerrahi tedavisi günümüzde, beyindeki belirli bölgelere elektrot yerleştirip buralara uyarı gönderme şeklinde planlanıyor. Özellikle bazı hastalarda iyi bir tedavi seçeneği olarak kullanılsa da ameliyatın kime ve nasıl yapılacağına büyük bir titizlikle karar verilmeli” dedi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Baba Olma Şansını Azaltan Faktörlere dikkat!

Ülkemizde çiftlerin yaklaşık %15’i kısırlık sorunu ile karşı karşıya kalıyor. Nedenler arasında biyolojik faktörler olabileceği gibi, geç yaşta evlilik, çevresel etkenler ve sağlık hizmetine erişim kısıtlılığı gibi durumlar da yer alabiliyor. Kısırlık sürecinde hem erkeklere bağlı nedenler hem de kadınlara bağlı etkenler olduğu gibi çiftin her ikisinden kaynaklanan sorunlar da söz konusu olabiliyor. Erkeklerde görülen kısırlığın sebepleri arasında; sperm sayısının düşük olması, sperm hareketliliğinin az olması ve varikosel gibi sorunlar gözlemlenebiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Abdulmuttalip Şimşek, günümüzde erkek kısırlığının görülme sıklığı ve nedenleri hakkında bilgi verdi.

 

Erkek kısırlığının en sık nedeni varikosel

 

Varikosel erkek kısırlığının bilinen en önemli nedeni olarak ifade edilmektedir. Varikosel, testis toplardamarlarının bacaklardaki varis tarzı genişlemesine klinik olarak verilen ismidir. Testis ısısının ve kan akımının bozulması, kirli kan içindeki toksik maddelerin testiste birikmesi ile testis fonksiyonlarının etkilenmesi durumudur ve bu da sperm ile testosteron üretimini bozmaktadır. Bunun yanında varikosel, rahatsızlıklara veya ağrılara neden olarak, testisin zayıf gelişmesine, düşük sperm üretimine veya kısırlığa yol açabilmektedir. Bu komplikasyonları gidermek için kişiye varikosel tedavisinde cerrahi müdahale önerilmektedir. Mikroskobik varikoselektomi işlemi ile bu problem konforlu bir şekilde tedavi edilebilmektedir.

Ancak son zamanlarda tüm tetkiklerin yapılmasına rağmen her iki cinste de infertilite nedeni bulunamayan vakalar da görülebilmektedir. Bu durum çevresel ve bireysel faktörlerin de kısırlık nedeni olabileceğini göstermektedir. 

 

Sigaranın dumanı bile kısırlık üzerinde etkili   

 

Erkek üreme sistemi çeşitli kimyasal ve fiziksel ajanlara karşı ciddi duyarlılık göstermektedir. Bu ajanlar genellikle mesleki ortamda ve çevrede yaygın olarak bulunmaktadır. Bu çevresel faktörlerin başlıcaları arasında; radyasyon maruziyeti, hareketsiz yaşam tarzı, devamlı kullanılan ilaçlar, yoğun sigara ve alkol tüketimi, kurşun-arsenik-hidrokarbonlar gibi toksinler, testiste yoğun ısı artışları (sauna, hamam veya yüksek sıcaklıkta banyo), çeşitli hormonların alımı (özellikle spor salonlarında) sayılabilmektedir.

 

Üreme çağındaki erkeklerin yaklaşık %40-50’si sigara kullanmaktadır. Sigara dumanı karbonmonoksit, kadmiyum gibi faklı türlerden kimyasal bileşik içermektedir. Bu maddelerin erkek üreme sistemi üzerine negatif etkileri olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda sigaranın vücudun prolaktin (stres hormonu), LH ve testosteron hormon düzeyinde değişikliğe yol açtığı araştırmalar ile gösterilmiştir. Sigaranın sperm gelişimini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Yapılan farklı değerlendirmelerde tedavi edilebilir infertilitenin en sık nedeni olan varikosele bağlı sperm bozulmalarında, sigara tüketim oranı ile artan oranda spermyogram parametrelerinde  (sayı, hareketlilik, şekil oranı) bozulma ve gebelik oranında azalma olduğu gösterilmiştir. Sigara tüketim miktarının artması ile sperm hareketlilik oranı, morfolojik yapı ve sperm kromozom yapısında bozulmalar artmaktadır.

 

Alkol tüketimine dikkat!

 

Erkeklerde yoğun alkol alımı hem fiziksel hem de zihinsel iyilik halini bozduğu gibi impotans ( sertleşme sorunu), yumurtalıkların küçülmesi, erkek memelerinin büyümesi (jinekomasti) ve cinsel istekte azalma gibi olumsuz durumlara da yol açabilmektedir. Kısa süreli veya aralıklı alkol alımında bu etkiler daha az görülmektedir. Alkol aynı zamanda beyin ile testis arasındaki aksı bozarak hormon üretimini bozabilmektedir. Bunun sonucunda sperm hareketliliği azalmakta ve bozuk spermler oluşmaktadır. Alkoliklerde FSH hormonu denilen ve sperm hücrelerinin üretimi için testisleri uyaran hormon üzerine alkol toksik etki yaprak spermyogenes fonksiyonunu düşürmektedir. Alkolün diğer bir etkisi de anejekülasyondur. Bu durum boşalma sırasında hiç sperm hücresinin gelmemesi anlamına gelmektedir. Böylelikle de kısırlık görülme durumu tetiklenmektedir.

 

Teknoloji kullanımı çocuk sahibi olmanın önüne geçebiliyor

 

Teknolojik aletler her geçen gün artmakta ve hayatımızı kolaylaştırdığı gibi diğer yandan sağlığımız üzerinde ciddi hasarlar bırakabilmektedir. Bu teknolojik gereçlerin birçoğu elektromanyetik radyasyon kaynağıdır. Bu radyasyon genellikle ısı etkisiyle zarar vermektedir. Günlük yaşamamızda sık kullandığımız bilgisayar, cep telefonları, televizyon ve radyo gibi gereçler elektromanyetik radyasyon yaymaktadır. Bunlar biyolojik, ısısal, genetik ve karsinojenik etki göstermektedir. Cep telefonu bağımlılığı günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Cep telefonları genellikle bel bölgesinde testislere yakın olarak taşınmaktadır, bu da erkek kısırlığının görülme riskini artırmaktadır. Yapılan bir çalışmada cep telefonu kullanım süresi ile sperm parametrelerinin bozulması arasında ilişki tespit edilmiştir. Buna göre hiç telefon kullanmayan normal bireylerde bozulma hiç yokken, 2 saat ve üzeri kullanan kişilerde sperm sayısı, morfoloji ( spermin büyüklüğü, şekli, görünümü) ve hareket oranlarında anlamlı derecede azalma olduğu bildirilmiştir. Sonuç olarak teknolojik aletlerin özellikle cep telefonu ve bilgisayarların çocukluk çağından itibaren yoğun olarak kullanıldığını düşünülürse, erkek kısırlığında önemli bir yere sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bunun için özellikle erkeklerde telefon kullanım sürelerini kısıtlamak, testislerden uzak bir yerde tutmak ve baz istasyonlarından olduğunca uzak yerlerde yaşamayı seçmek alınabilecek önlemler arasında yer almaktadır. 

 

 

Obezite ve yetersiz enerji alımı kısırlığa zemin hazırlayabilir

 

Erkek kısırlığında önemli konulardan biri de beslenme alışkanlıklarıdır. Vücut sağlığımız için yeterli ve dengeli beslenmek her hastalık için önleyici bir faktördür. Bunun yanı sıra vücut ağırlığı da üreme sistemi üzerinde bir faktördür. Obezite, erkeklerde testosteron miktarında azalmaya yol açmaktadır. Bu da vücuttaki hormonal dengeyi değiştirdiği için (testosteron-östrojen-SHBG-FSH-LH) üreme sistemi üzerine negatif etki yapmaktadır. Obezite kadar yetersiz enerji alımı da üreme sistemini olumsuz etkilemektedir. Erkekler düşük kalorili beslendiklerinde sperm hareketlerinde düşmeler olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Kısa sürede hızlı kilo kaybına neden olan düşük kalorili diyetler, beslenme dengesinin bozulması (karbonhidrat-protein-yağ oranı) üreme sağlığını olumsuz etkileyerek kısırlığa yol açmaktadır. 

 

Dar pantolon giyen erkeklerde kısırlık riski artıyor

 

Erkek kısırlığının birçok nedeni bulunmakla beraber diğer bir nedeni de giyinme alışkanlığıdır. Erkek testisleri skrotumda düşük ısıda muhafaza edilmektedir. Bu ısının yükselmesi sperm üretimini olumsuz etkilemektedir. Sıcak su ile duş almak, sauna, dar pantolon tercih etmek ve suspansuvar tip iç çamaşır giymek testis ısısını artıracağı için infertiliteye sebep olabilmektedir. Özellikle infertilite problemi olan erkeklerin bu konulara dikkat etmesi oldukça önemlidir.

 

Tüm bu nedenler dışında uyku alışkanlığı, ağır spor aktivitelerinde bulunma, salgın hastalıklar, iklim değişiklikleri, coğrafik yapılar, kanserde kullanılan kemoterapik ilaçlar, radyoterapi, yoğun stres ve anksiyete gibi nedenler de erkek infertilitesinde önemli yere sahiptir. Erkek infertilitesi çok detaylı incelenmesi gereken, oldukça hassas bir konudur. Bu nedenle erkek kısırlığı araştırılırken her hasta özelinde multidisipliner bir yaklaşım ile sürecin yürütülmesi gerekmektedir.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

8 Bölümlük Seri ‘Vahşi Kuzeyde Yaşam’

10 Nisan Perşembe 22.00’de National Geographic Ekranlarında Başlıyor!

 Genç Kanadalılardan oluşan bir grup, zorlu doğa koşullarında dört mevsimlik bir maceraya atılarak ıssız arazilerde hayatta kalmaya çalışırken sadece yaşam mücadelesi vermekle kalmayıp, bu vahşi doğayı yuvaları haline getiriyor. 

 

Sekiz bölümden oluşan “Vahşi Kuzeyde Yaşam” 10 Nisan Perşembe günü saat 22.00’de National Geographic’te başlıyor!

 

Bilimin, keşfin ve hikâye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını D-Smart, Digiturk ve TOD, KabloTV, S Sport Plus, Tivibu ve TV+ platformlarından izleyebilirsiniz.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Otizm ağacı kuruldu gelen herkes puzzle parçası yapıştırdı

  Osmangazi Belediyesi  2 Nisan “Dünya Otizm Farkındalık Günü” kapsamında otizme dikkat çekmek için farklı bir etkinlik düzenledi.

 Osmangazi Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü, Otizme dikkat çekmek için farklı bir etkinliği imza attı. Osmangazi Belediyesi Engelliler Bakım Merkezi (OBAM)da eğitim alan Otizmli bireylerin yaptığı el emeği ürünler Zafer Plaza Meydan’ında açılan stantta sergilendi.  Ayrıca alanda kurulan Otizme farkındalık ağacına Otizmli bireylerin hazırladığı puzzle parçaları vatandaşlar tarafından yapıştırılarak Otizme dikkat çekildi. Otizmli bireyler ve ailelerinin katıldığı etkinliğe Osmangazili vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.

 

 

2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü dolasıyla bir etkinlik düzenlediklerini ifade eden Osmangazi Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürü Sevcan Yaman,  “Osmangazi Belediyesi Engelliler Bakım Merkezi (OBAM)’da ki engelli gençlerimiz ve aileleriyle birlikte tüm halkımızı otizmi fark etmeye ve bir parçası olmaya davet ediyoruz. Otizm şuanda 36 çocuktan birinde görülüyor. 2050 yılında ise her iki çocuktan birinin otizmli olma ihtimali var bilimsel çalışmalar bunu gösteriyor. Otizmi artık fark edip otizmli çocuklarımızın aramızda hayatına devam edebilmesi için her şeyi yapmamız gerekiyor. Bugün biz otizmi fark et diyoruz. Zafer Plaza Meydanı’nda açtığımız standımıza herkesin katılmasını istiyoruz. Burada otizm farkındalık ağacı kurduk, bu ağaca otizmli gençlerimizin hazırladığı puzzle parçalarını vatandaşların yapıştırmasını istedik. Vatandaşlarda puzzle parçalarını otizm farkındalık ağacına yapıştırarak otizme dikkat çektiler. Açtığımız sergimizde ise otizmli çocuklarımızla yaptığı ürünleri sergiliyoruz. Herkesi buraya davet ediyoruz” dedi.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başkan Altay, Türk Polis Teşkilatı’nın 180. Kuruluş Yıl Dönümünü Kutladı

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Türk Polis Teşkilatı’nın 180’inci kuruluş yıl dönümünü ve Polis Haftası’nı kutlayarak, “Milletimizin huzur ve güvenliğinin yılmaz savunucusu olan Polis Teşkilatımızın kahraman mensuplarına ve onların fedakâr ailelerine sonsuz şükranlarımı ifade ediyorum. Türk Polis Teşkilatı’mızın 180’inci kuruluş yıl dönümü kutlu olsun” dedi.


Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Türk Polis Teşkilatı’nın kuruluşunun 180’inci yıl dönümü ve Polis Haftası vesilesiyle bir mesaj yayımladı.

Başkan Altay’ın mesajı şöyle:

“Aziz milletimizin huzuru ve güvenliği uğruna gecesini gündüzüne katan, kahramanca görev yapan polislerimiz, 180 yıldır devletimizin ve milletimizin istikbalinin sarsılmaz temsilcileridir.

Milletimizin kalbinde umudun, huzurun ve fedakârlığın sembolü olan polislerimiz, en zor koşullarda bile devletimiz için şehadeti göze alarak hepimizin gönlünde ulvi bir mertebede bulunmaktadır.

Azim ve cesaretle, milletimizin huzur ve güvenliğinin yılmaz savunucusu olan Türk Polis Teşkilatımızın kahraman mensuplarına ve onların fedakâr ailelerine sonsuz şükranlarımı ifade ediyorum.

Görevi başında şehadete yürüyen aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet; kahraman gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum.

Türk Polis Teşkilatımızın 180’inci kuruluş yıl dönümü kutlu olsun. Yüce Allah kahraman polislerimizi ve tüm güvenlik güçlerimizi korusun, yollarını açık etsin.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

ISM Minibar ve İnci Radar’dan Açık İnovasyon Çağrısı

İnci Holding inovasyon programı İnci Radar ve İnci Holding iştiraklerinden ISM Minibar, otel ve konaklama sektörlerinde verimlilik artışı ve enerji tasarrufu sağlayabilecek, çevre dostu minibar çözümleri geliştirmek amacıyla yeni bir inovasyon çağrısı başlattı. Bu çağrı, aynı zamanda sektörde yönelik yenilikçi fikirlerin keşfedilmesini ve desteklenmesini hedefliyor. Akıllı sensörler, IoT teknolojileri ve çevre dostu üretim yaklaşımlarıyla minibar sistemlerini daha verimli hale getirmeyi amaçlayan İnci Radar ve ISM Minibar, girişimcileri ve teknoloji firmalarını açık çağrı ile iş birliğine davet ediyor.

 

Teknoloji Tedarikçisinden Beklenen Çözümler

İnovasyon çağrısında uzaktan yönetim sistemleri ve gerçek zamanlı stok takibi gibi akıllı teknolojilerle operasyonel verimliliği artıran, enerji tasarrufu sağlayan soğutma sistemleriyle donatılmış yenilikçi çözümler öncelikli olarak değerlendirilecek. Minibarların sıcaklığını ortam koşullarına göre otomatik olarak ayarlayabilen ve çevre dostu soğutma ürünleriyle sürdürülebilirliği destekleyen projeler, kullanıcı dostu ve maliyet etkin olmasıyla da öne çıkacak. Seçilecek çözümlerin, otel yönetim sistemleriyle tam uyumlu şekilde çalışması hedefleniyor.

 

Teknoloji Tedarikçisinde Aranan Özellikler

İnci Radar ve ISM Minibar, teknoloji tedarikçilerini çevre dostu malzemelerle üretilen, yenilikçi ve enerji verimliliği yüksek çözümler sunmaya çağırıyor. Söz konusu çözümlerin, dayanıklılık ve uzun ömürlü performans vaat ederken, enerji tasarrufu sağlayarak işletmelere maliyet avantajı sunacak şekilde kurgulanması bekleniyor. Ayrıca, mevcut sistemlerle uyumlu bir şekilde entegre olabilmesi ve sürdürülebilirlik odaklı olması beklenen çözümler, uzun vadede ekonomik fayda sağlamayı amaçlıyor.

 

Başvuru Süreci ve Takvim

Başvurular 7 Nisan 2025 tarihinde başlayacak ve 9 Mayıs 2025’te sona erecek. Ön değerlendirme süreci 12-13 Mayıs 2025 tarihlerinde yapılacak, ardından 16 Mayıs 2025’te bilgilendirme ve soru-cevap oturumu düzenlenecek. İkinci değerlendirme 20 Mayıs 2025’te yapılacak ve kazananlar 30 Mayıs 2025’te açıklanarak PoC süreci başlayacak.

Başvuru ve Detaylı Bilgi İçin
 Başvuru ve tüm çağrı detayları için İnci Radar ISM Minibar ile iletişime geçebilirsiniz.

https://inciradar.com/tr/ana-sayfa/

https://ismminibar.com/

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Enerjisa Üretim ve Nordex Group İş Birliğiyle Kurulacak Rüzgar Enerji Santralleri ile 1,5 Milyon Ton Karbon Salımı Önlenecek

Türkiye’nin lider özel sektör elektrik üreticisi Enerjisa Üretim, dünyanın önde gelen rüzgar türbini üreticilerinden Nordex Group ile Kopenhag’da stratejik bir iş birliğine imza attı. YEKA RES-2024 ihalesindeki güçlü kazanımı ile Türkiye’nin en büyük yenilenebilir enerji yatırımcısı konumunu güçlendiren Enerjisa Üretim, Edirne RES ve Balkaya RES ihalelerinde kazandığı 750 MW kapasite ile rüzgar enerjisi kurulu gücünü önemli ölçüde artıracak. Santrallerde gerçekleşecek temiz enerji üretimiyle yıllık 1,5 milyon ton karbon salımının önüne geçilecek.

 

Enerjisa Üretim, YEKA RES-2024 ihalesindeki en büyük iki sahayı kazanarak yenilenebilir enerji dönüşümünde önemli bir adım daha attı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2035 yılı için belirlediği yenilenebilir enerji hedefleri doğrultusunda, 750 MW’lık yeni rüzgar yatırımıyla Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki küresel rekabet gücünü artıran Enerjisa Üretim, yeşil ve karbonsuz bir geleceğin temellerini bugünden inşa ediyor. 

Bu büyük atılımın bir parçası olarak, dünyanın önde gelen rüzgar türbini üreticilerinden Nordex Group ile tedarik & kurulum ve türbin bakım anlaşması imzalandı. Nordex Group, Türkiye’de üreteceği 108 adet Nordex türbiniyle yeşil enerji dönüşümüne ivme kazandıracak. Yerli üretim destekli bu türbinler yerel ekonomiye katkı sağlarken, Türkiye’nin rüzgar enerjisinde daha bağımsız ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasına olanak tanıyacak.

Kopenhag’da gerçekleşen tarihi iş birliğinin imza töreninde Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl, Enerjisa Üretim CFO’su Mert Yaycıoğlu, Enerjisa Üretim İşletme ve Tedarik Genel Müdür Yardımcısı Aziz Ünal, Nordex Group Windpower CEO’su Jose Luis Blanco, Nordex Group Avrupa Bölgesi CEO’su İbrahim Özarslan, Nordex Group Türkiye ve Ortadoğu Bölge Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Ender Özatay ve Nordex Group Türkiye ve Ortadoğu Bölge Satış Direktörü Mutlu Sevimli bulundu.

Enerjisa Üretim, YEKA RES-2024 ihalelerinde büyük bir başarıya imza atarak 410 MW kapasiteli Edirne RES ve 340 MW kapasiteli Balkaya RES projelerini portföyüne ekledi. Böylelikle rüzgar enerjisi yatırımlarına toplamda 750 MW’lık bir ekleme daha sağladı.

Yeni rüzgar enerjisi santralleri yatırımıyla Türkiye’nin en büyük yenilenebilir enerji üreticilerinden biri olarak konumunu daha da güçlendiren Enerjisa Üretim, yenilenebilir enerji dönüşümüne öncülük ederek temiz ve sürdürülebilir bir geleceğin enerjisini de üretmeye devam edecek.

Yaklaşık 1,2 milyon hanenin elektrik tüketimine eşdeğer enerji üretilecek

2027 yılında tamamlanması planlanan Edirne RES ve Balkaya RES; toplamda 108 Nordex türbiniyle, yılda yaklaşık 1,2 milyon hanenin elektrik tüketimine denk gelen ihtiyacı karşılayacak ve yılda yaklaşık 1,5 milyon ton karbon salımını engelleyecek. Türkiye’nin yenilenebilir enerji dönüşümüne yön veren bu projeler, sürdürülebilir gelecek için güçlü birer kilometre taşı olacak.

Rüzgar enerjisinde yerli üretimi ve istihdamı artıracak 

İhale şartnamesinde yer alan yüzde 55 yerlilik koşulunu yerine getiren bu yatırım, yerli üretimi ve istihdamı artırırken, rüzgar enerjisi ekosisteminin gelişimine katkı sağlayacak. Halihazırda 29 santrali ve yaklaşık 4.000 MW kurulu gücüyle Türkiye’nin enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 4,2’sini karşılayan Enerjisa Üretim, yapım aşamasındaki santralleriyle birlikte 5.000 MW’ı aşan kapasitesini 2028 yılı sonuna kadar 6.250 MW mertebesine ulaştırmayı hedefliyor. Şirketin 2030 hedefinde ise 7.500 MW seviyesine ulaşarak Türkiye’nin enerji bağımsızlığında ve karbon nötr bir geleceğin inşasında rol model olma misyonu var.

“Türkiye’nin enerji bağımsızlığına katkı sağlamak bizim için bir sorumluluk ”

 

Türkiye’nin rüzgar enerjisinde sadece bir üretici değil, dünyanın çözüm adresi olma yolunda ilerleyen güçlü bir ekosistem olduğunu vurgulayan Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl, “YEKA RES-2024 yarışmasında elde ettiğimiz başarı, Türkiye’nin yenilenebilir enerji dönüşümüne olan güçlü bağlılığımızın bir göstergesidir. Toplam 750 MW’lık Edirne RES ve Balkaya RES projeleriyle Türkiye’nin rüzgar potansiyelini etkin şekilde kullanmasına katkı sağlarken, sürdürülebilir enerji üretimindeki ölçeğimizi de büyütüyor. Türkiye’nin enerji bağımsızlığına katkı sağlamak, bizim için sadece bir iş değil, aynı zamanda gelecek nesiller için duyduğumuz bir sorumluluktur. Bugün 29 santralimizle ülke tüketiminin yaklaşık yüzde 4,2’sini karşılıyoruz. Bu üretim miktarı özel sektör oyuncuları arasında yüzde 7,4 pazar payını temsil ediyor. Yatırımlarımız tamamlandığında, toplam rüzgar kurulu gücümüz 2.500 MW’ı aşacak ve böylece Türkiye’deki toplam rüzgar enerjisi kapasitesinin yaklaşık yüzde 10’unu tek başına oluşturacağız. Nordex Group ile gerçekleştirdiğimiz bu stratejik iş birliği sayesinde hem yerli üretimi hem de istihdamı destekleyerek ülkemizin enerji bağımsızlığına katkı sağlıyoruz. İş birliğimiz yalnızca türbin tedariki ile sınırlı değil; aynı zamanda yeni nesil rüzgar teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik Ar-Ge çalışmalarını da kapsıyor. Sadece kapasiteyi artırmakla kalmayıp, teknoloji transferi ve dijitalleşme gibi alanlarda da bu iş birliğinin kapsamını genişletmeyi amaçlıyoruz. Türkiye’nin en büyük temiz enerji üreticilerinden biri olarak karbon nötr bir gelecek hedefiyle çıktığımız bu yolda, ülkemizin rüzgar enerjisi kapasitesini artıracak, yerli ve yenilenebilir enerji ekosisteminin gelişimine katkıda bulunacak ve liderliğimizi daha da güçlendireceğiz” dedi. 

Balkaya ve Edirne’deki rüzgar enerjisi santralleri için 108 adet Nordex türbinin teslimat ve kurulum çalışmalarını gerçekleştireceklerini belirten Nordex Group Türkiye ve Ortadoğu Bölge Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Ender Özatay ise şunları söyledi: “Enerjisa Üretim’in YEKA RES-2024 ihalesinde kazandığı iki projeye dahil olmaktan dolayı büyük memnuniyet duyuyoruz. YEKA RES-2024 kapsamında kazanılan iki proje için Nordex türbinlerinin bileşenlerini ağırlıklı olarak Türkiye’de üreteceğiz, bu da yerel üretime ve istihdam yaratılmasına katkıda bulunacak. Bu türbinlerin bileşenleri YEKA RES-2024 kapsamında yer alan yönetmeliğin yerlilik kriterlerine uyumlu olarak üretilecektir.”

 

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“AB ile Gümrük Birliği anlaşmamız nedeniyle ABD ile masaya oturmamız gerekiyor”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci, Habertürk TV’de Para Gündem’de Sena Alkan ve Haberturk.com Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Barlas’ın sorularını yanıtladı.

Haberturk.com Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Barlas’ın Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan Gümrük Birliği anlaşmasının ilerde olası revizyonu ve güncellenmesine yönelik sorusuna yanıt veren Zeybekci şu ifadeleri kullandı:

“Bu konuda tespitiniz son derece doğrudur. Bizim AB ile bir Gümrük Birliği anlaşmamız var. 1996 yılında yürürlüğe girdi ve imzalandı. Bu anlaşma Türkiye anlamında asimetrik bir yapıya sahiptir. Gümrük birliğinde Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşması veya verdiği bir imtiyaz veya gümrük birliğine karşı alınan bir karar otomatik Türkiye’nin kararı şeklindedir. Yani Dünya Ticaret Örgütü’nün devreye girmesi ve serbest ticaretin popüler hale geldiği bir dönemde Avrupa Birliği’nin bu serbest ticaret ile ilgili dünyaya açtığı kapılar otomatik olarak Türkiye’nin de kapılarının açıldığı bir anlam ifade ediyor. Avrupa Birliği ile bizim imzalamış olduğumuz Gümrük birliği anlaşması hakikaten kazandığımız ve bizim çok menfaatimize olan şu anda ihracatımızın yüzde 50’sini 55’ini kapsıyor. Zaman zaman farklı rakamlara da ulaşabiliyoruz. Avrupa Birliği’ni, Avrupa Birliği’ne yaptıklarımızı da dile getirirsek, Avrupa bizim en büyük ticaret ortağımızdır, birinci ticaret ortağımızdır. Bizim için vazgeçilmez bir bloktur. Ama sizin de tespit ettiğiniz ve çok doğru bir şekilde dile getirdiğiniz konuyu dikkat çekmek istiyorum, Türkiye’nin de atması gereken ilk adım olması gerekiyor bunun. Cumhurbaşkanımızın ABD’ye yapacağı ilk ziyarette belki gündemin ilk maddesi veya maddelerinden biri olması gerekiyor. Bize nasıl bir fırsat çıkarıyor şu anda ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı yüzde 10’luk tarife? Bu, Türkiye için büyük bir avantaj. Türkiye’nin sektörleri, gerek beyaz eşya gerek tekstil, konfeksiyon, otomotiv, mobilya diiğer sahalarda Türkiye bir anda başka ülkelere, rakip ülkelerle örneğin Pakistan ile, Vietnam ile, Çin ile ortalama maliyetlerde yüzde 30-35-40’lık bir farkımız vardı. Bu farkta, bu tarifelerle Türkiye bir anda öne geçmiş oldu. Ve burada biz dezavantajımızı da artık üzerimizden yük olmasından, kurtulma noktasına doğru geldik. Peki buradaki risk ne? AB ile olan gümrük birliği anlaşmamızın getirdiği kural şu: ABD, AB’ye bir tarife koydu yüzde 20 dedi. Denmedi ama AB de dedi ki karşılıklı sıfırlayalım ve ABD’de ‘Olmaz biz bu tarifeye devam edeceğiz’ dedi. Ama bu tarifelerin asıl mantığına baktığımızda ABD, Çin ve komşularını bloke etmek, durdurmak ve geriye atmak niyetinde ama yanına AB’yi almadan, Meksika’yı almadan, Japonya ve Kore’yi almadan bunu başarması çok zor. Onun için de AB’yi yanına almak zorunda. Ama bu süreç uzayacak. Bu süreç 3 ay, 5 ay, 6 ay olarak belki uzayarak devam edecek. Ama bizim Türkiye olarak atmamız gereken birinci adım şu: AB bu süreç uzarken bir tarife de ortaya koyması gerekiyor. Yani görüşmeler devam ederken bile uygulanacak yüzde 20 dediği anda AB’nin ABD’ye karşı koyduğu bu tarife otomatik olarak Türkiye’nin de ABD’ye karşı koyduğu tarife haline gelir. ABD o zaman şu soruyu sorar, örneğin ABD’nin dış ticaret temsilcisi ‘Ben sana yüzde 10 koydum, sen bana yüzde 20 uyguluyorsun. O zaman senin yüzde 10’luk tarifeyi gözden geçirelim’ şeklinde bir cevap koyma hakkı çıkıyor. Türkiye olarak bizim ABD ile derhal temasa geçerek Avrupa Birliği’nin bu tarifesini gündeme getirmeden ikili ticaret anlaşması yani ABD ile karşılıklı oturup ABD ile Türkiye arasında geçerli olacak olan ikili ticaret anlaşmasını hemen derhal en kısa haliyle en basit haliyle gündeme getirip sonuçlandırmamız gerekiyor.”

Kaynak: Habertürk