Yazar arşivleri: admin

Bağcılar’da nikah masasında 05.05.2025 yoğunluğu

Bağcılar’da evlilik günlerini özel bir tarihle taçlandırmak ve unutulmaz kılmak isteyen çiftler, 05.05.2025 tarihinde evlenmek için sıraya girdi. Bu ay günlük en fazla 10 nikahın kıyıldığı Bağcılar Belediyesi Kadir Topbaş Halk Sarayı’ndaki Nikah Salonu’nda ardı ardına 18 nikah kıyıldı.

Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Bağcılar’da da evlilik tarihlerinin özel bir gün olmasını isteyen çiftler nikah salonuna akın etti. Bu sebeple Bağcılar Belediyesi Kadir Topbaş Halk Sarayı’nda da yoğun bir gün yaşandı. 05.05.2025 günü evlenmek için günler öncesinden yerlerini ayıran çiftler, sevdikleriyle birlikte salonu doldurdu. Hayatlarının dönüm noktası olan nikah tarihlerini unutulmaz bir tarih olarak seçen 18 Çift, “Evet” diyerek birlikte bir ömür mutluluk için ilk adımı attı. Yetkililer, bu ay içinde günlük en fazla 10 nikah olduğunu ancak bugün bu sayının 18’e çıktığını söylledi.

Tarih kulağa hoş geliyor.

Bugün nikahı kıyılan çiftler arasında Kübra Pala ile Mustafa Yılmaz da bulunuyor. Üniversitede tanıştıklarını söyleyen Pala, “Özel bir tarih olduğu için bugünü seçtik. Çok mutluyuz. 4 Ağustos tarihinde de evleniyoruz” dedi. Seda Yıldırım ise “Tarih kulağa güzel geliyor. Bir de unutulmaz olsun diye bugünü seçtik” diye konuştu.

Bağcılar Belediye Başkanı Yasin Yıldız da bu özel günde beraberliklerini anlamlandırmak için imza atan çiftleri tebrik ederek bir ömür mutluluklar diledi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Aliağa’da Gül Bayramı Etkinliği Düzenlendi

Azerbaycan’ın merhum Cumhurbaşkanı Heydar Aliyev’in 102. doğum yıl dönümü ‘Gül Bayramı’ adıyla düzenlenen program ile kutlandı.

Aliağa Kaymakamlığı, Aliağa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Aliağa Heydar Aliyev Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde organize edilen programa; Aliağa Kaymakamı Zekeriya Güney, Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar, Azerbaycan Ankara Büyükelçiliği Eğitim Müsteşarı Doç.Dr. Necibe Nesibova, İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi, Aliağa İlçe Milli Eğitim Müdürü Dr. Erdoğan Akyüz, siyasi parti temsilcileri, SOCAR temsilcileri, öğretmenler ve öğrenciler katıldı.

Okul içerisinde Heydar Aliyev’in hayatını konu alan resimler sergilendi. Türkiye ve Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başlayan programda şiir ve kompozisyon dallarında dereceye giren öğrencilere ödülleri takdim edildi.

Azerbaycan Ankara Büyükelçiliği Eğitim Müsteşarı Doç. Dr. Necibe Nesibova: “Bizim İki Kardeş Ülkenin İlişkisinin Dünya Üzerinde Benzeri Yok”
Merhum lider Heydar Aliyev’in Azerbaycan’ı parçalanmaktan, yok olmaktan ve kaostan kurtardığını ifade eden Azerbaycan Ankara Büyükelçiliği Eğitim Müsteşarı Doç. Dr. Necibe Nesibova, “Azerbaycan’da devletleşme, rasyonel iç ve dış siyaset, sosyal ve ekonomik gelişme, ordu yapılanması Heydar Aliyev’le başladı. Bugün de onun izinden gidilerek gelişmektedir. Heydar Aliyev yönetimde bulunduğu süre boyunca ülkenin kalkınması için hep uğraştı. Heydar Aliyev bir Türkiye sevdalısıydı. O Türkiye’yi seven bir devlet adamıydı. Bunu her zaman her yerde dile getiriyordu. Türkiye’de de Heydar Aliyev sevgisi ileri boyuttadır. Bugün bizim iki kardeş ülkenin ilişkisinin dünya üzerinde benzeri yoktur. Bugün ilişkilerimizin bu kadar ilerlemiş olmasının mimarı olan merhum Cumhurbaşkanımız Ulu Önder Heydar Aliyev’e Allahtan rahmet diliyorum sevgi ve minnetle anıyorum” dedi.

İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi : “Heydar Aliyev’in Adını Taşıyan Eğitim Yuvasında Buluşmamız Büyük Bir Vizyonunun Devamıdır”
Heydar Aliyev’in kararlılığı ve halkına olan sarsılmaz inancı Azerbaycan’ı bugünkü güçlü konumuna taşıdığını belirten İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi, “Bugün büyük bir devlet adamı, Azerbaycan’ın bağımsızlığının ve istikrarının mimarı merhum Heydar Aliyev’in doğumunun 102. yılında aziz hatırasını yâd etmek üzere bir araya geldik. Hayatı boyunca ülkesinin birliği, uluslararası arenada saygın bir yer edinmesi için büyük bir mücadele vermiştir En büyük hayali büyük ve güçlü Türk Milleti olan merhum Heydar Aliyev, ömrünü bu hayali gerçekleştirmeye adamıştır. Bugün onun adını taşıyan eğitim yuvasında buluşmamız büyük bir vizyonunun devamıdır. Zamanın eskitemediği, bu coğrafyada kalıcı izler bırakan Aliyev’in mirasını yeni nesillere aktarmak istiyoruz. Türkiye ile Azerbaycan ilişkilerin güçlendirilmesi yolunda hizmetleri hafızalardan silinmeyecek olan Merhum Heydar Aliyev’in aziz hatırasının önünde saygıyla eğiliyoruz” dedi.

Aliağa Kaymakamı Zekeriya Güney: “Tek Millet İki Devlet Düsturunun Sonsuza Dek Yaşayacağına Olan İnancımı Koruyorum”
Aliağa Kaymakamı Zekeriya Güney ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Modern Azerbaycan devletinin kurucu lideri Heydar Aliyev’i doğumunun 102. yılında burada hep birlikte sevgiyle, rahmetle yad ediyoruz. Tek millet iki devlet düsturunun sonsuza dek yaşayacağına olan inancımı koruyorum.  Sevgili gençler, gerek Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün gerekse modern Azerbaycan’ın kurucusu büyük devlet adamı Heydar Aliyev’in ideallerini yaşatmak için çok çalışmak zorundayız başka çaresi yok”

Günün anlam ve önemine ilişkin konuşmaların yapılmasının ardından program, “Bir Ömür, Bir Millet Heydar Aliyev” oratoryo sunumu, halk oyunları gösterileri ve müzik dinletisiyle devam etti. Program, çekilen hatıra fotoğrafları ile son buldu.  

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Antalya Büyükşehir Belediyesi nikah salonunda “05.05.2025” yoğunluğu

Antalya’da evliliklerini özel bir tarihte gerçekleştirmek isteyen çiftler “05.05.2025” tarihini seçti. Aylar öncesinden bu özel tarihte hayatlarını birleştirmek için nikâh randevusu alan 25 çift Antalya Büyükşehir Belediyesi nikâh salonunda ‘Evet’ dedi.

Büyükşehir Belediyesi nikâh salonunda 05.05.2025 yoğunluğu yaşandı. Evliliklerine özel ve akılda kalıcı bir tarihte başlamak isteyen çiftler, bu özel tarihte nikâhlarını gerçekleştirmek için nikah salonlarına akın etti.  Antalya Büyükşehir Belediyesi Evlendirme Dairesi Başkanlığı’na müracaatta bulunan 25 çiftin nikâh törenleri yarım saat arayla gerçekleştirildi. Yoğunluktan dolayı Büyükşehir Belediyesi nikâh salonu bir an olsun boş kalmadı. Nikâh memurları benzer yoğunluğun 25.05.2025 tarihinde de yaşanacağını söyleyerek, şimdiden 50’nin üzerinde nikâh randevusunun alındığını belirtti.

ERKEKLER İÇİN EVLİLİK TARİHİ ÖNEMLİ

Nikah tarihlerini 05.05.2025 olarak seçen çiftlerden Barış ve Fadime İnan çifti “Bu güzel tarihte hayatımızı birleştirmekten son derece mutluyuz. Eşimle birlikte nikâh tarihi bakarken beşli tarihin bu yıla denk geldiğini fark ettik ve seçtik. Erkekler için evlilik tarihinin unutulmaması önemli, benim için iyi oldu. Başkanımız Muhittin Böcek’e bizlere sağladığı imkanlar ve kolaylıklar için teşekkür ederiz” dedi.

GÜZEL BİR TARİH

Orkun ve Rümeysa Çeliker çifti ise,  özellikle 05.05.2025 tarihini seçtiklerini belirterek, “Bu tarih evliliğimiz içinde özel bir yere sahip olacak. Bizim için de çok özel bir an, mutluyuz” diye konuştu.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ege Serbest Bölgesindeki Firmalar Kaynak Kullanımında İş Birliği Yapacak

Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren firmalar arasında atıl duran her türlü kaynağın karşılıklı fayda sağlamaya yönelik ortak kullanımını teşvik etmek ve bu konuda olası iş birliklerini belirlemek amacıyla Sinerji Çalıştayı düzenlendi.

 İzmir Kalkınma Ajansı tarafından yürütülen İzmir Endüstriyel Simbiyoz Projesi kapsamında, ESBAŞ Teknoloji Merkezinde “Sinerji Çalıştayı” düzenlendi. Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren firmalardan temsilcilerin katıldığı çalıştayın açılışında konuşan, İzmir Kalkınma Ajansı Yeşil Büyüme Politikaları Birimi Başkanı Emine Bilgen Eymirli, kaynak verimliliğini sağlamanın en etkili yönteminin onların yeniden kullanımını sağlamaktan geçtiğini belirterek, “Düzenlediğimiz sinerji çalıştayları, firmaların bir araya gelerek her türlü atıl kaynaklarını paylaşmalarını sağlamak açısından çok faydalı olmaktadır. İzmir Kalkınma Ajansı olarak bugüne kadar 5 sinerji çalıştayı düzenledik. Bu çalıştaylarda şimdiye kadar 850 potansiyel sinerji konusu belirledik. Yapılan çalışmalarda aralarında iş birliği imkânı doğan 54 firmayı ziyaret ettik ve 11 firma arasında ise numune alışverişi gerçekleştirildi” diye konuştu.

Eymirli, İzmir Endüstriyel Simbiyoz Projesi kapsamında 6. sinerji çalıştayını Ege Serbest Bölgesindeki firmalarla yaptıklarını belirterek, şunları söyledi: “Bölgenizdeki birçok firma bizim geçmişte düzenlediğimiz bazı çalıştaylara katılmıştı. Ancak proje kapsamında ilk kez bir serbest bölge sınırları içinde sinerji çalıştayı gerçekleştiriyoruz. Bu açıdan çok önem verdiğimiz bir çalıştay oldu. Sonuçlarının çok verimli olacağından eminim. Bölgemizdeki firmalar, aralarında atıl duran ahşap, plastik, kırpıntı gibi malzemeleri, atık proses suyu, su ve enerji gibi kaynakları paylaşarak verimlilik sağlayabilirler. Sadece kaynak paylaşımı olarak düşünmemek gerekiyor; lojistik ve uzmanlık gibi konularda da iş birlikleri kurulabilir. Bizler bu çalıştayların verimliliğini arttırmak, katılan firmalar arasında iletişimi güçlendirmek ve iş birliklerini izlemek, onları desteklemek için saha ziyaretleri de yapıyoruz.”

ESBAŞ Topladığı Yağmur Suyunu Değerlendirmeye Başladı

 ESBAŞ Genel Müdürü Yusuf Kılınç ise konuşmasında, şirketlerinin vizyon, amaç ve ana stratejilerini Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 17 başlığı ile ilişkilendirdiklerini belirtti.  Ege Serbest Bölgesinde çevreyi korumak ve kaynakların verimliliğini sağlamak için bölgede faaliyet gösteren firmaların temsilcilerinin bulunduğu komiteler kurduklarını vurgulayan Kılınç, şöyle konuştu: “Bu kapsamda iki önemli toplantı yaptık. Bunlardan ilkinde suyun önemini konuştuk. Şimdi ise eskiden şirketlerin firmalarından uzaklaştırmak için çare aradıkları atıklarının katma değere dönüştürülmesi; firmanın kendisine olmasa da komşu firmaya ekonomik katkı sağlaması için çözümler aradığımız bu Sinerji Çalıştayını düzenliyoruz.”

Kılınç, bölgelerindeki firmalarda atıl duran her türlü kaynağın karşılıklı fayda sağlamaya yönelik ortak kullanımını sağlamak amacıyla düzenlenen bu çalıştaydan başarılı projelere dönüşecek fikirlerin çıkacağını inandığını belirterek, “Buradan çıkacak projeler sayesinde BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak yönünde bir adım daha atmış olacağız. İzmir Kalkınma Ajansı’nın da bu çalışmalarda bizlere bilimsel destekler sağlaması son derece önemli. ESBAŞ olarak, suyu tasarruf etmek için işletmelerdeki atık suyun geri kazanımı, ya da aynı bölgedeki firmaların kullanımına sunulmasına yönelik projelere önem veriyoruz. ESBAŞ arıttığı suyu yeşil alanların sulamasında kullanmaya başladı. Çatılardan topladığımız yağmur sularını da güneş panellerinin temizliğinde kullanıyoruz. Artık ciddi miktarda yağmur suyu topladığımız için bu suyun bölgemizdeki firmalara daha ekonomik koşullarda nasıl kullandırabileceğimize yönelik çalışmalar yapıyoruz.  Bu projelerin su stresi yaşayan İzmir’de su verimliliğini sağlamak yönünde örnek olmasını diliyoruz” diye konuştu.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kadın sağlığı küresel bir sorun, iyileştirilmesi toplumların sağlığını yükseltir

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Kadın Sağlığı Hemşireliği Derneği tarafından düzenlenen III. Uluslararası ve IV. Ulusal Kadın Sağlığı Hemşireliği Kongresi’nde kadın sağlığı her yönüyle ele alındı. Hemşirelik biliminin günümüzde araştırmalarla çok güçlü bir hale geldiğini belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aytolan Yıldırım, hemşirelik alanında üretilen bilginin mutlaka alana inmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Yıldırım, “Kadın, çocuk, genç ve yaşlı fark etmeksizin toplumun sağlık hakkına erişmesinde, hizmetin var edilmesinde kabul edilebilir ve erişilebilir noktaya getirilmesinde sorumluluklarımız çok yüksek” dedi. Kadın sağlığının sadece kadınları ilgilendiren bir sorun olmadığını belirten  Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Kafiye Eroğlu da kadın sağlığının küresel bir sorun olduğunu belirterek kadın sağlığının iyileştirilmesiyle birlikte toplumların ve ulusların sağlığının yükseltileceğini söyledi.

Atlas Üniversitesi Vadi Kampüs’te Dr. Ralph A. DeFronzo Oditoryumu’nda düzenlenen III. Uluslararası ve IV. Ulusal Kadın Sağlığı Hemşireliği Kongresi, “Kadın Sağlığı Hemşireliği için Yeni Ufuklar: Kadın Sağlığında Sürdürülebilirlik ve Liderlik” temasıyla düzenlendi. Üç gün süren kongrede kadın sağlığı farklı yönleriyle ele alındı.

Prof. Dr. Ersoy Kocabıçak: “Kadın, toplumu dönüştüren bir varlık”

İstanbul Atlas Üniversitesi Rektörü, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ersoy Kocabıçak, açılış konuşmasında bugün burada yalnızca bilimsel bilgi paylaşımı için değil, aynı zamanda kadının yaşamın her alanındaki yerini, rolünü ve karşılaştığı sorunları birlikte düşünmek ve tartışmak için de bir arada olunduğunu belirterek kadının yalnızca biyolojik bir varlık değil, toplumu dönüştüren, besleyen, büyüten, şekillendiren bir güç  olduğunu söyledi.

Kadına yönelik şiddet eğitimle ve toplumsal farkındalıkla iyileştirilebilir

Kadının toplumu var eden bir varlık olduğunu belirten Prof. Dr. Kocabıçak, “Kadın eş, kadın anne, kadın evlat, kadın sağlık profesyoneli, kadın meslek sahibi… Kadın pek çok rolüyle toplumu ayakta tutan en temel yapı taşı. Tüm bu değerli rollere rağmen hem dünyada hem de ülkemizde kadınlar hala eşitsizliklerle, ötekileştirme ve en acısı şiddetle karşı karşıya. Kadına yönelik şiddet, sadece bireysel değil, toplumsal bir yara aslında. Bu yarayı da ancak eğitimle, toplumsal farkındalıkla, bilinçle ve kararlılıkla iyileştirebiliriz” dedi.

Üniversiteler bu dönüşümün lokomotifi olmak zorunda

Üniversitelerin aslında bu dönüşümün lokomotifi olmak zorunda olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kocabıçak, “Bizler burada sadece bilim üretmekle değil, aynı zamanda eşitlikçi, adil ve insan haklarına saygılı bir toplumsal yapı kurmakla da sorumluyuz. Bu nedenle bu kongreyi yalnızca bilimsel bir etkinlik değil, aynı zamanda toplumsal bir çağrı, bir vicdan muhasebesi olarak da görüyorum” dedi. Prof. Dr. Kocabıçak, “Kadınların güvenle yaşadığı, üretebildiği ve kendini ifade edebildiği bir dünya mümkün” diyerek sözlerini tamamladı.

Prof. Dr. Aytolan Yıldırım: “Meslek üyeleri olarak çok önemli sorumluluklarımız var”

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aytolan Yıldırım, açılış konuşmasında kongre temasının çok önemli olduğunu, kadın sağlığının sürdürülebilir olması için kadın varlığının etkin kılınması gerektiğini söyledi. Kadınların tarihsel süreç içerisinde bilimde, sanatta, eğitimde, yönetimde, iş gücüne katılımda ve her alanda ayrımcılığa uğradığını belirten Prof. Dr. Aytolan Yıldırım, “Meslek üyeleri olarak sorumluluğumuz, yani sağlıkta sürdürülebilirlikte ve sağlıktaki eşitsizliğin giderilmesinde çok önemli sorumluklarımızın olması. Yani toplumda sağlığa erişimde, sağlığın korunması, geliştirilmesi ve temel sağlık hizmetlerindeki rollerimiz aslında kadın sağlığını, çocuk sağlığını, aile sağlığını ve toplumun sağlığının tamamını karşılayan bir düzeyde. Şöyle güzel bir olgu var: Bu salondaki kalabalık hemşireliğin bilimsel noktadaki gelişiminin de bir göstergesi” dedi.

Üretilen bilgi mutlaka alana inmeli

Hemşirelik biliminin günümüzde araştırmalarla çok güçlü bir hale geldiğini belirten Prof. Dr. Aytolan Yıldırım, “Ama daha ilerisinde yapılacak şey, üretilen bu bilginin artık gerçekte uygulamaya dönüşmesi, birey, toplum ve aile sağlığına yansıtılarak gerçek anlamda hemşirelik eli ile değişim ve dönüşümün yaratılması noktasında. Yani artık üretilen bilgi mutlaka alana inmeli. Kadın, çocuk, genç yaşlı fark etmeksizin toplumun sağlık hakkına erişmesinde, hizmetin var edilmesinde kabul edilebilir ve erişilebilir noktaya getirilmesinde sorumluluklarımız çok yüksek. Bu vesileyle bugünkü kongrede işlenecek tema ve ortaya konulacak araştırma sonuçlarının mesleğe çok yararlı olacağını ve önemli katkılar sunacağını düşünüyorum” diye konuştu.

Prof. Dr. Kafiye Eroğlu: “Kadın sağlığı küresel bir sorundur”

Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Kafiye Eroğlu ise açılış konuşmasında kongreyi düzenlerken farklılıklar yaratmayı hedeflediklerini belirterek “Çoğulcu bir bakış açısıyla kadın sağlığının geleceğini,  kadın sağlığının sorunlarını, kadın sağlığı ile ilgili fırsatları ve hatta kadını gelecekte en iyiye taşıyacak yolda akademisyen, klinisyen ve öğrenci olarak neler yapacağımız konusunda ortak bir amaç oluşturacağız. Bu amaca ulaşmak için izleyeceğimiz yollar konusunda da ortak bir karara varacağız” dedi. Kadın sağlığının sadece kadınları ilgilendiren bir sorun olmadığını belirten  Prof. Dr. Kafiye Eroğlu, “Kadın sağlığı küresel bir sorundur. Kadın sağlığını iyileştirerek yine sadece kadınların sağlığını iyileştirmeyeceğimizi, toplumların ve ulusların sağlığını yükselteceğimizi, birlikte çalışarak kadınları hem sağlıkta hem de adalette eşit fırsatlardan yararlanmasına katkıda bulunacağımızı belirtmek isterim” dedi.

Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Nevin Şahin de açılış konuşmasında kongre programı ile ilgili bilgi vererek kongrenin düzenlenmesinde katkıları olanlara teşekkür etti.

Prof. Dr. Teddie Potter: “Küresel sorunlardan en çok kadınlar etkileniyor”

Kongre ABD’de Minnesota Üniversitesi Hemşirelik Okulu Gezegen Sağlığı Direktörü Prof. Dr. Teddie Potter’in “Gezegen Sağlığı: Kadın Sağlığı İçin Yeni Umut” başlıklı konferansı ile başladı.
Oturum başkanlığını Prof. Dr. Anahit Coşkun ve Prof. Dr. Nevin Şahin’in yaptığı konferansta Prof. Dr. Teddie Potter, kadın sağlığının küresel ölçekte önemli olduğunu belirterek iklim değişiklikleri ve aşırı sıcaklar gibi sorunlardan en çok kadınların etkilendiğini söyledi.

İlk gün hemşirelikle ilgili kursların düzenlendiği kongrenin ikinci gününde “Kadın Sağlığı Hemşireliğine Bakış: Roller, Liderlik ve Stratejiler”, “Kadın Sağlığına Güncel Bakış”, “İyileşmek ve İyileştirmek İçin Bakımı Anlamak” başlıklı paneller gerçekleştirildi. Kongrenin ikinci günü “Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliğinin Çalışma Alanları, Görev, Yetki ve Sorumluluklarına İlişkin Mevcut Yönetmelikte Güncelleme: Yol Haritamız” başlıklı forum ile sona erdi.

400 bildiri sunumu gerçekleşti

III. Uluslararası ve IV. Ulusal Kadın Sağlığı Hemşireliği Kongresi’nin üçüncü gününde “Kadının Üreme Sağlığında Güncel Tedavi ve Yaklaşımlar”, “Kriz Durumlarında Kadın Sağlığı ve Hemşirelik”, “Kadın Sağlığı Hemşireliğinde Bilişim ve Teknoloji”, “Özel Gruplarda Üreme ve Cinsel Sağlık” başlıklı paneller gerçekleştirildi. 450’nin üzerinde katılımla gerçekleşen kongrede sözel ve poster olmak üzere toplam 400 bildiri sunumu  gerçekleşti ve  kongre kapsamında yapılan Kadın Sağlığını Destekleyici İnovatif Ürünler Yarışması’nda  ödüller sahiplerini buldu. 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Opella, öz bakım konusunda geleceği şekillendirmek üzere bağımsız bir şirket olarak yola çıkıyor

Sanofi, Opella’daki yüzde 50 oranındaki kontrol hissesinin Clayton, Dubilier&Rice (CD&R) şirketine satışının tamamlandığını duyurdu. Bu gelişmeyle birlikte Opella, bağımsız bir şirket olarak faaliyetlerine resmen başladı. Sanofi, şirkette yüzde 48,2 gibi önemli bir hisseyi elinde tutarken, kalan yüzde 1,8’lik pay ise Bpifrance’a ait olacak. Opella arkasındaki güçlü destek ve “Sağlığın Senin Elinde” mottosu ile kendi kendine bakımı olabildiğince kolaylaştırmak için çalışacak. 

Bu dönüşüm, yalnızca bir sahiplik değişimini değil aynı zamanda ileriye doğru atılmış cesur bir adımı temsil ediyor. Opella yaşlanan nüfus, dijital sağlık erişimi ve kişisel bakım konusunda artan talepler gibi güçlü trendler tarafından yeniden şekillenen ve dünyada 190 milyar Euroluk hacme sahip vitamin, mineral ve takviyeler alanında yeni bir yolculuğa çıkıyor. 

Opella’nın merkezi Fransa’da bulunsa da küresel bir vizyona sahip. Şirket, dünyada çok güven duyulan Enterogermina ve Pharmaton gibi 100 markadan oluşan bir portföyü yönetiyor. Kendine iyi bakma konsepti hala oldukça karmaşık ve bu da kişileri bundan alıkoyuyor. Opella insanların sağlıklarını daha kolay yönetebilmeleri için bilimsel temelli, tüketici odaklı ve sürdürülebilir çözümler sunmayı taahhüt ediyor.

Opella Başkanı ve CEO’su Julie Van Ongevalle:
 “
Bağımsız bir şirket haline gelmek bir dönüm noktası. Bu başarıyı mümkün kılan 11 bin kişilik yetenekli ekibimizle gurur duyuyorum. Doğru iş ortakları ve odaklanmayla, insanların kendi sağlıklarını iyi yönetme biçimlerini kolayca, güvenli ve kendi istedikleri şekilde yeniden şekillendirmeye hazırız.

 Afrika-Orta Doğu-Türkiye (AMET) Genel Müdürü Feirouz Ellouze:

 “Opella’da misyonumuz, öz bakımı olması gerektiği kadar kolaylaştırmak. Sağlık okur-yazarlığını geliştirmek ve ‘Sağlık sizin elinizde’ vizyonumuzu genişletmek için tüm paydaşlarımızla birlikte çalışıyoruz. Opella’daki bu yeni bölüm, küresel olarak hızlı hareket eden bir tüketici sağlık şirketi olma yolculuğumuzu ilerletmeyi hedeflemekte. Çalışanlarımıza ve faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde kalıcı bir miras yaratma yeteneklerine inanıyoruz. AMET Bölgesi olarak, Türkiye’deki üssümüzden Afrika ve Orta Doğu’daki operasyonlarımızı yönetmekten büyük gurur duyuyoruz. ”

 Opella’nın Denetim Kurulu Başkanlığı görevini David Taylor üstlendi. Daha önce Procter & Gamble’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su olan ve şu anda Delta’nın Yönetim Kurulu Başkanı ve CD&R fonlarının Kıdemli Danışmanı olarak görev yapan David Taylor, markalaşma deneyimi, insan odaklı liderlik anlayışı ve her zaman daha iyisini yapma inancıyla Opella’ya güçlü bir vizyon kazandırıyor. 

David Taylor, Opella Denetim Kurulu Başkanı:
 Opella’ya beni çeken şey cesur bir şirket olması, anlamlı bir misyona, yetenekli bir ekibe ve yeni ufuklar açmaya hazır bir iş yapısına sahip olmasıydı. Opella alanında küçük değişiklikler gerçekleştirmek değil, onu tamamen yeniden şekillendirmek için var.

Şirketin önceliği net: Opella’nın güvenilir markalarını ve öncelikli pazarlardaki varlığını güçlendirmek. Bu doğrultuda, reçeteli ilaçlardan reçetesiz ürünlere kadar stratejik satın almalara ve coğrafi genişlemeye uzanan sınırsız fırsatlar Opella’yı bekliyor. Bu sadece bir bağımsızlık değil; aynı zamanda harekete geçme özgürlüğü, süreçleri sadeleştirme gücü ve kişisel bakımın geleceğini yeniden tanımlamasıdır.

Opella Hakkında

 Opella, dünya genelinde vitamin, mineral ve takviyeler pazarında en saf ve en geniş üçüncü ürün portföyüne sahip, öz bakım alanında yenilikçi bir oyuncu. Misyonumuz, öz bakımı olması gerektiği kadar sade hâle getirerek sağlığı insanların kendi ellerine almalarını sağlamak. Bugün dünya genelinde yarım milyardan fazla tüketiciye ulaşıyoruz ve bu sayı her geçen gün artıyor.

Bu misyonun merkezinde, dünya genelinde sevilen 100 markamız, 11.000 kişilik güçlü ekibimiz, en yüksek standartlara sahip 13 üretim tesisimiz ve 4 uzmanlaşmış bilim ve inovasyon merkezimiz yer alıyor. Fransa merkezli Opella, Enterogermina ve Pharmaton gibi dünya çapında sevilen pek çok markanın üreticisi. Birçok pazarda B Corp sertifikasına sahip olan Opella, hem insan sağlığına hem de gezegenin geleceğine katkı sağlayan bir dönüşümün aktif bir parçası. Misyonumuz hakkında daha fazla bilgiye www.opella.com adresinden ulaşabilirsiniz.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dünyanın Gözü Türkiye’de: Tıp Dünyası Bu Teknolojileri Konuşuyor

Türkiye’nin “sağlık ülkesi” vizyonu doğrultusunda alanındaki başarılarını uluslararası platforma taşımayı amaçlayan önemli bir buluşma, 4 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleştirildi. Göz hastalıkları branşında uzmanlaşmış Türk hekimlerin ve dünya çapında ünlü doktorlar Prof. Dr. Jorge ALİO ve Prof. Dr. Jose LAMARCA katılımıyla düzenlenen buluşmada, sağlık teknolojilerindeki son gelişmeler ve Türkiye’nin bu alandaki küresel rolü mercek altına alındı.

 Dünyagöz’den 25 milyon dolarlık teknolojik yatırım hedefi

 Buluşmada, Türk hekimlerin yalnızca ülke sınırları içinde değil, uluslararası alanda da tercih edilen uzmanlar haline geldiği vurgulayan Dünyagöz Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Vahit Kapıcıoğlu1996 yılında hizmet vermeye başlayan Dünyagöz Hastaneler Grubu, aradan geçen sürede sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda da önemli bir referans noktası haline geldi. Bugün, Dünyagöz, Türkiye ve dünyada 31 noktada hizmet vererek günlük 8 bin poliklinik ve bin ameliyat kapasitesine ulaşmış durumda. Dünyagöz Hastaneler Grubu olarak, 171 ülkeden yılda ortalama 120 bin hastayı Türkiye’ye getiriyoruz. 2026-2027 yılları içerisinde Almanya, Hollanda ve Avusturya başta olmak üzere Avrupa’da 15 ayrı noktada ilave klinikler açmayı hedefliyoruz. Ciromuzun %25’ini yurt dışı ziyaretçilerimizden elde ediyoruz. Yabancı hastalardan elde ettiğimiz ciroyu yıl sonuna kadar %20 büyütmeyi amaçlıyoruz.

Türkiye’nin ‘sağlık ülkesi’ vizyonu doğrultusunda ilerlerken, göz branşı gibi yüksek uzmanlık gerektiren alanlarda da ülkemizin uluslararası standartların üzerinde olduğumuzu biliyoruz. Dünyagöz olarak bugüne kadar yaptığımız ileri teknoloji yatırımlarıyla Türkiye’de öncü konumdayız. Geçtiğimiz yıl 20 milyon dolar teknolojik tıbbi cihaz yatırımı yaparken, 2025 yılının sonunda teknoloji yatırımlarımızda 25 milyon doları aşmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Başarı Belgesi’yle ödüllendirilmiş bir markayız. Her yıl yüzde 100 büyümeye devam ediyoruz. Bu yıl da Adana, Samsun, Bursa ve İstanbul Altunizade’de 4 hastane yatırımımız devam ediyor. Bu sene kapasitesini büyüttüğümüz Altunizade Hastanesi, 20 milyon dolarlık bir yatırıma mal oldu. Samsun hastanemizin de inşaatına başladık. 2026 yılında Bursa ve Adana hastanelerimiz de bitmiş olacak. Hastanelerimizin kapasitesini artırmaya ve yatırım yapmaya önümüzdeki yıllarda da devam edeceğiz. 2026-27 yılları için fizibilite çalışmalarımız devam ediyor. Avrupada 15’e yakın şehirde ilave klinikler açacağız. Dünyagöz Hastaneler Grubu olarak 2025 yılı için toplamda 100 milyon dolar yatırım hedefimiz var. “Dünyanın Gözü Türkiye’de” diyoruz çünkü artık Türkiye’nin göz branşı alanında da küresel bir merkez olma yolunda olduğunu biliyoruz. Tıp dünyasının değerli hekimleriyle birlikte yürüttüğümüz bu vizyonumuzu daha da ileri taşıma motivasyonu bizi gururlandırıyor” açıklamalarında bulundu.

 “Türkiye Göz Branşında Global Oyuncular Arasında”

 Dünyanın en etkili 100 doktor listesinde yer alan ve “Mikro İnsizyonel Katarakt Cerrahisi (MICS)” kavramının yaratıcısı olan İspanyol bilim insanı Prof. Dr. Jorge Alio, alanındaki öncü çalışmaları ve ödülleriyle uluslararası arenada tanınıyor. Türkiye’nin uluslararası sağlık perspektifine dair görüşlerini paylaşan olan Prof. Dr. Alio, “Türk oftalmologların sergilediği profesyonellik, cerrahi beceri ve bilimsel tutku gerçekten etkileyiciydi. Mükemmelliğe ve sürekli yeniliğe olan bağlılıkları, Türkiye’yi küresel göz sağlığı camiasında önemli bir aktör konumuna getiriyor. Özellikle Dünyagöz Hastaneler Grubu’nun yatırımları ve multidisipliner iş birliği referans noktası olarak öne çıkıyor. İleri teknolojik cihazları ve uluslararası alandaki aktif rolleri, oftalmolojinin geleceğine dair net bir vizyonu yansıtıyor. Göz branşında küresel iş birliği büyük önem taşıyor. Bilgi, bakış açısı ve en iyi uygulamaların, aralarında yetenekli Türk cerrahların da bulunduğu dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarla paylaşılması, yalnızca mesleğimizi geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm dünyadaki hastalar için doğrudan fayda sağlıyor. Bu iş birliğini önümüzdeki yıllarda daha da derinleştirmeyi sabırsızlıkla bekliyorum” dedi.

Dünya çapında ünlü göz doktoru Prof. Dr. Jose Lamarca, “Türk göz hekimlerine dünyada da gerçekten saygı duyuluyor. Türkiye’de hem cerrahlar çok yetenekli hem de teknoloji oldukça gelişmiş durumda. Deneyimim gösteriyor ki Dünyagöz, en bilinen göz branşı gruplarından biri, büyük, donanımlı ve birçok uluslararası hastanın güvendiği bir yer. Türk göz hekimleriyle her seferinde güzel bir deneyim yaşıyoruz. Meslektaşlarım işlerini büyük bir titizlikle yapıyor ve birlikte ele aldığımız her vaka bize yeni şeyler katıyor. Sonuçlardan ve sohbetlerden her zaman çok şey öğreniyoruz” açıklamasında bulundu.

Türk doktorlarının küresel sağlık sistemine katkılarına ışık tutan Dünyagöz Hastaneler Grubu Medikal Kurulu Direktörü Prof. Dr. Levent Akçay, Türkiye’deki göz sağlığı teknolojilerini uluslararası standartlarla karşılaştırarak şu açıklamalarda bulundu: “Bu buluşmada, 350 göz hekimiyle birlikte dünyadaki tanı ve cerrahi yöntemlerinin son gelişmelerini paylaştık. Ülkemiz ile iftihar edebiliriz. Dünyada çok odaklı mercek yani uzak ve yakını iyi görebilme cerrahisinde çok yüksek bir uygulama sayısı ile artık ülkemiz dünyada ilk sırada diyebiliriz. Bu başarı, Türk göz hekimleri başta olmak üzere Türkiye’nin göz branşında da sağlık ülkesi olma vizyonuyla hareket eden Dünyagöz Hastaneler Grubu’na da aittir.  Ülkemizin, göz branşındaki ileri teknolojiye sahip olmasıyla birlikte cerrahi olarak dünyanın en iyi sağlık merkezlerinden eksiği yok fazlası var” dedi.

Dünyagöz Hastaneler Grubu tarafından organize edilen ve tıp dünyasının önemli isimlerin bir araya geldiği buluşmada, güncel teknolojiler, yenilikçi cerrahi yaklaşımlar ve Türkiye’nin sağlık alanındaki uluslararası konumunu değerlendirildi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kocaeli’nde tarım büyüyor, seracılık gelişiyor

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, üreticilerin modern seralarda verimi ve kalitesi yüksek ürünler yetiştirmesine yönelik başlattığı “Seracılığı Geliştirme Projesi” ile bu yıl da çiftçilere yüzde 50 hibeli modern sera desteği sağlandı. Kurulumu tamamlanan 42 modern sera, üreticilere teslim edildi.

SERACILIĞIN YAYGINLAŞTIRILMASI HEDEFLENİYOR

Çiftçi dostu Büyükşehir Belediyesi, sürdürülebilir tarımı ve kırsal kalkınmayı sağlamak için mazot, gübre ve tohum desteğinin yanı sıra, Kocaeli genelinde “Seracılığı Geliştirme Projesi” kapsamında üreticilere anahtar teslimi modern sera kurulumu desteği de sağlıyor. Proje ile il genelinde seracılığın yaygınlaştırılması hedefleniyor. Bu doğrultuda talep üzerine ilkbahar dönemi için hazırlanan 42 modern sera, üreticilere teslim edildi. Gübre desteği de alan çiftçiler, yeni modern seralarında sebze yetiştirmek için mesaiye başladı.

ÖRTÜ ALTI TARIMDA ARTIŞ SAĞLANDI

Modern sera, tohum ve gübre desteğiyle birlikte Kocaeli’nde örtü altı tarımda büyük bir artış sağlandı. Desteklerle birlikte 90 dönüm tarım arazisi seracılığa kazandırıldı. Domates, biber, kıvırcık, patlıcan ve salatalık gibi ürünler yetiştiren çiftçiler, geçtiğimiz yıllarda elde ettikleri yüksek verim ve kaliteyle büyük memnuniyet yaşadı. Modern seralar sayesinde daha verimli ve sürdürülebilir bir üretim süreci yakalayan çiftçiler, ürün kalitesinin artmasıyla birlikte yetiştirdikleri sebzeleri pazarlarda daha iyi fiyatlara alıcı buluyor. Seracılık, kırsalda yaşayan üreticiler için önemli bir gelir kapısı haline geldi. Geçen yıl dolduğu gibi bu yıl da rekoltenin yüksek olması bekleniyor.

ŞU ANA KADAR 175 SERA DESTEĞİ VERİLDİ

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, projenin hem kırsal kalkınmaya hem de bölgesel gıda arzına önemli katkı sağladığını belirterek, desteklerin önümüzdeki yıllarda da artarak süreceğini vurguladı. Teslim edilen seralarla birlikte 2019’dan bu yana üreticilere toplam 175 adet yüzde 50 hibeli modern sera ile 1.400 çiftçiye tamamı hibe 2.049 top sera naylonu desteği sağlanmış oldu.

BAŞKAN BÜYÜKAKIN’IN ÖNEM VERDİĞİ PROJE

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç.Dr.Tahir Büyükakın’ın önem verdiği kırsal kalkınma hamlelerinden biri olan “Seracılığı Geliştirme Projesi” doğrultusunda, 2019’dan bu yana kurulan modern seralarda yetiştirilen mahsullerin verimi ve kalitesi üreticilerin yüzünü güldürüyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından sıfırdan kurularak teslim edilen 2 bloklu, 16 metre eninde, 32 metre boyunda toplam 512 metrekare alandan oluşan modern sera kurulumu ile 4 ayrı özelliğe sahip sera naylonu desteği sonrası yetiştirilen sebzelerin kaliteli ve verimli olması üreticileri sevindirdi. Ürünlerin istenilen olgunluğa erişmesiyle seralarda hasat yoğunluğu yaşanıyor. Üreticiler, domates, biber, salatalık, taze fasulye, patlıcan, kabak, kıvırcık ve maydanoz başta olmak üzere çok sayıda sebzeyi yılın 12 ayı yetiştirebiliyor.

KÖTÜ HAVA KOŞULLARINA DAYANIKLI
Çiftçiler bu proje ile havalandırması uygun olmayan, bükme demirden yapılmış seraların yerine, modern, iki taraflı havalandırması ve bakımı ile hastalık ve zararlılarla mücadelenin kolay olduğu monte galvaniz profilli yüksek tünel sera sistemine sahip oluyor. Kurulan seralar kar, dolu, fırtına ve yağmur gibi zorlayıcı hava koşullarına karşı mekanik mukavemeti artırarak üretime katkı sağlıyor.

VERİMİ YÜKSEK ÜRÜNLER
36 aylık kullanım süresine sahip olan ve destek olarak verilecek modern seraların naylonu UV + IR(LD) + EVA katkılı olacak ve böylelikle don riskini de azaltmış olacak. Böylelikle hastalık ve zararlıları minimum seviyede tutan sera naylonları ilaçlama sayısını azaltarak daha sağlıklı ve pazar değeri yüksek ürünlerin yetişmesini sağlayacak. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, projenin hem kırsal kalkınmaya hem de bölgesel gıda arzına önemli katkı sağladığını belirterek, desteklerin önümüzdeki yıllarda da artarak süreceğini bildirdi.

ÜRETİCİLER MAHSULDEKİ VERİMDEN MEMNUN

Kandıra İncecik Mahallesi’nde ikamet eden Serkan Memiş, “Seracılığı Geliştirme Projesi” kapsamında önemli bir destekte bulunan Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etti. Memiş yaptığı açıklamada, “Daha önce de yüzde 50 hibeli seralardan yararlandım. Gübre, çilek, mısır tohumu, mazot desteği aldım. Tahir Büyükakın Başkanıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Daha önce “Genç Çiftçi Projesi” ile sera kulumu yapmıştım. Verilen destekler verimlerimizi artırdı. Kendi imkânlarımızla alma şansımız zordu, desteklerle alabildik, daha fazla yapabildik. Başkanımıza Allah zeval vermesin, başımızdan eksik etmesin” dedi.

 “BÜYÜKŞEHİR BİZE ÇOK İMKÂNLAR SUNUYOR”

Kandıralı üretici Yalçın Bircan ise“Başkanımızdan Allah razı olsun. Bizlere çok yardımcı oluyor. Büyükşehir bize çok imkânlar sunuyor. Şu anda serada biber yetiştiriyoruz. Çarliston, acı biber ve dolmalık biber olmak üzere her türlü biberimiz var. Büyükşehir’in birçok desteğinden yararlandık. Mısır, gübre, mazot, her türlü imkânı sağladılar. Desteklemeler bizlerin kazancını da ürünlerin verimini de artırıyor. Önceden 5 alıyorsak destekler sayesinde 10 almaya başladık. Tahir başkanımızdan Allah razı olsun. Her zaman çiftçinin yanında” dedi.

 DESTEKLER SAYESİNDE İŞLERİMİZ DÜZELDİ

Kandıralı diğer bir çiftçi Nihat Memiş ise destekler ile ilgili olarak, “Seralar yapıldı, işlerimiz düzeldi. Domates, biber, patlıcan ekiyoruz. Verimler de çok güzel. Yılda iki sefer ürün alıyoruz. Yazlık ve kışlık ürünlerimizi Yarımca ve İzmit pazarlarına götürüyoruz. Allah bereket versin. Tahir başkanımızdan Allah bin kere razı olsun. Bu desteklemeler sayesinde işlerimiz düzeldi, sağ olsun var olsun” diye konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

‘Gerçek yüzüm ortaya çıkacak’ korkusu!

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Etiler Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, başarılarına rağmen kendini yetersiz ve sahtekâr gibi hisseden bireylerde görülen imposter sendromunun nedenleri, belirtileri ve bu durumla başa çıkma yollarını anlattı.

Kişiler kendi başarılarının dış etkenlere bağlı olduğunu düşünüyor!

Imposter sendromunun, özünde başarılı, yetenekli ve birtakım yetkinliklere sahip kişilerin, kendilerini süreğen bir halde olmak üzere ‘sahtekâr’ gibi nitelemesiyle karakterize bir olgu olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Temelinde bireylerin kendine yönelik derin bir şüpheye sahip olmasıyla birlikte, aslında başkalarının, hakkında düşündükleri kadar iyi, başarılı veya yeterli olmadığına yönelik kuvvetli bir inanca sahip olduklarını söyleyebiliriz.” dedi.

Bu sendromu deneyimleyen bireylerin, becerilerini/başarılarını yahut bulundukları mevkinin kendi çabalarıyla ve başarılarıyla ilgili olmadığını, bilakis şans eseri yahut dış etkenlere bağlı olduğu yönünde akılcı olmayan düşüncelere sahip olduklarına dikkat çeken Beyaz, “Diğer insanların kendisi hakkındaki pozitif yorumlarının yersiz hatta abartılı olduğunu düşünerek bundan rahatsız olurlar ve ‘foyam ortaya çıkacak’ şeklinde yoğun bir suçluluk ve ona entegre bir şekilde korku/endişe hissederler. Somut verilere dayalı başarıları içinse bunun gururunu yaşamaktan ziyade kendilerinden memnun olmama hali sebebiyle son derece mutsuz ve tatminsiz hissederler. Kendileriyle ilgili olumlu olabilecek durumları küçültme/değersizleştirmeye yönelim olurken, hata veya olumlu olmayan gelişmeleri ise mercek etkisiyle olduğundan daha büyük görüp, yorumlarlar.” şeklinde konuştu.

Imposter sendromu mükemmeliyetçi kişilerde daha kolay tetiklenebiliyor!

Imposter sendromunun oldukça karmaşık şekilde ve birçok faktörün kombinasyonu olarak ortaya çıktığını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Araştırmalara baktığımızda, kültürel faktörler, aile ve çocukluk çağı tecrübeleri, kişinin özsaygı ve özdeğerini incitecek şekildeki ebeveyn beklentileri, aşırı mükemmeliyetçi ve rekabetçi kişilik örgütlenmesi, depresyon-anksiyete gibi ruh sağlığı sorunları ve destekleyici olmayan dış dünya deneyimleri tetikleyici olarak karşımıza çıkar.” dedi.

Mükemmeliyetçi kişilerde bu durum daha kolay tetiklenebildiğini kaydeden Beyaz, büyük ve zor hedeflerin koyulması ve en ufak bir hataya karşı aşırı duyarlılığın bulunması, kişinin kendisinden şüphe ederek bu manada tetikte hissetmesine sebebiyet verebileceği uyarısını yaptı.

Sosyal medya ve sürekli başarı vurgusu, kişinin kendisiyle ilgili olumsuz algısını pekiştirebiliyor!

Günümüzde sosyal medyanın, sürekli bir mutluluk ve başarı vitrini sunduğuna vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Bireyler en parlak anlarını, ödüllerini, deyim yerindeyse ‘mükemmel’ hayatlarını sergiliyor. Fakat bu durum, gerçekliğin sadece bir kısmını temsil ediyor.” dedi.

Sosyal medyanın illüzyonunun, olağan durumları dahi aşırı abartılı başarı öyküleri şeklinde karşımıza çıkarabildiğine işaret eden Beyaz, sözlerini şöyle sürdürdü.

“Sürekli ‘yeterince iyi değilim, yetersiz ve başarısız biriyim’ düşüncelerini besliyor. Imposter sendromu yaşayan biri, halihazırda kendi yetkinliklerinden şüphe duyarken, bu mükemmeliyet bombardımanı altında adeta ezilebilir ve beraberinde kıyasa yönelebilir. ‘Herkes benden daha iyi, ben buraya kendi hakkımla gelmedim ve bu bir şekilde ortaya çıkacak!’ düşünceleri, sosyal medyanın sunduğu bu yapay karşılaştırma kültürüyle etkileşime girmeye sebebiyet veriyor. Ayrıca başarı vurgusu konusunda, toplumda ‘her zaman daha fazlasını yapmalısın’ baskısı olabilmekte. Sosyal medya da bunu körüklüyor. Kıyaslamalar neticesinde kişi kendisiyle ilgili olumsuz olan algısını pekiştiriyor ve imposter sendromu da burada devreye giriyor. Bireyler kendi başarılarını küçümsemeye, onları şansa ya da tesadüfe bağlamaya yönelik döngüsü kuvvetlenebiliyor. Gerçekte ise paylaşımların ardındaki başarısızlıklar, zorluklar yok sayılıyor.”

Imposter sendromu yaşayan kişiler, genellikle sessizce çalışıyor!

Imposter sendromunun, bireylerin kariyer ve akademik başarıları üzerine gölge düşürebileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Çünkü kişi, başarılarını içselleştiremediği için hep ‘ya yakında gerçek yüzüm ortaya çıkarsa’ korkusuyla yaşar. Bu da cesaretini kırar özsaygısının zedelenmesiyle sonuçlanır.” dedi.

Bu kişilerin iş hayatında terfi ya da yeni sorumluluklar almak yerine gölgede kalmayı tercih ettiklerini ifade eden Beyaz, “Çünkü hata yapma korkusu onları kaçınmaya iter. Her şeyi mükemmel yapma baskısı, işlerini projelerini bitirmesini zorlaştırır ve potansiyelini ortaya çıkarmasını olumsuz etkileyebilir. Imposter sendromu yaşayan kişiler, genellikle sessizce çalışır, yeteneklerini göstermekten kaçınır ve sürekli ‘yeterli değilim, başarısızım’ düşünceleriyle meşguldür zihinleri. Çoğu kere başkalarının takdirine veya onayına ihtiyaç duyar, ama içten içe de bunu hak etmediğini düşünür. Bu döngü hem performansı düşürür hem de kariyer yolunda görünmez duvarlar örer. Meşguliyetlerine karşı mükemmel sonuçlar bekleyebilirler, hatalardan aşırı korkarlar ve stresle baş etmekte güçlük yaşarlar. Bu mental bariyer performanslarını düşürüp kariyer ilerlemelerini sınırlar.” açıklamasını yaptı.

Ölçülebilir hedeflerle ilerlemek motivasyonu yeşertirken, yetersizlik hissini azaltabiliyor!

Imposter sendromuyla baş etmenin özünün, uzun vadeli bir özgüveni inşa etme süreci ile başladığına işaret eden Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, şunları söyledi:

“Bunun temeli ise kendini kabul etmekten ve kişiye sahtekâr olduğunu söyleyen içsesini tanıyıp, gerçekçi bir bakış açısını oturtmasıyla mümkün olacaktır. Hataların insanların yaşamlarının bir parçası olduğunun kabulü, kendine şefkatle yaklaşma, bu yolculukta güçlü yardımcılardır. Ölçülebilir hedefler koyup ilerlemeyi takip etmek, sübjektiviteyi objektif bir zemine oturtup motivasyonu yeşertirken; yetersizlik hissini de adım adım eritebilmektedir. İş ortamlarında açık iletişim kurmak, çeşitliliği kucaklamaya gayret etmek ve duyguların diğer insanlarla paylaşılması; yalnızlık hissini azaltıp, rahatlamaya vesile olur. Risk almak ve yeni deneyimlere yelken açmak, başarıların farkındalığı artırıcı kutlama ve ödüller koymak bir nebze de olsa özsaygıyı artırır.”

Mücadelenin ilk adımı, bu sendromun farkında olmak ve onu tanımak!

Imposter sendromunun bireyler için ciddi sonuçlar doğurabilen ve aynı zamanda da önemsenmeyip, göz ardı edilebilen ciddi bir sorun olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Bu sendrom bireyler üzerinde, düşük özgüven, motivasyon kaybı, artan stres düzeyleri ve iş performansındaki düşüş gibi olumsuz etkileri içerisinde barındırır.” dedi.

Bu sorunla mücadelenin ilk adımının, bu sendromun farkında olmak ve onu tanımak olduğunu dile getiren Beyaz, sözlerini şöyle tamamladı:

“Birçok insan bu sendromu yaşayabilir. Özünde insanın kendi sınırlarına karşı şüpheyle yaklaşımı her zaman sağlıksız değildir. Esasen bu halin bir örüntü şeklinde süreğenlik arz edip, etmediği ve bahsettiğimiz şekilde belirtilerin olup, olmadığının ayrımı önem arz eder. Eğer bu sorunla kişi yeterince baş edemediğini düşünüyorsa da bir ruh sağlığı uzmanından destek alınmalı.” 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yeni Ay, Aynı Adres: TOD’da Eğlence Hiç Bitmez!

Mayıs ayında TOD’da heyecan dorukta! En yeni filmler, dünya çapında ses getiren diziler, merakla beklenen programlar ve çok daha fazlası mayıs ayında da TOD ekranlarında izleyicisiyle buluşuyor.

 Tüm dünyada dikkat çeken ve büyük beğeni toplayan birbirinden başarılı filmler:

Jennifer Lawrence ve Andrew Barth Feldman’ın başrollerinde yer aldığı, içine kapanık bir çocuğun kozasından çıkmasına yardım eden genç bir kadının hikayesinin anlatıldığı romantik komedi “Büyü de Gel (No Hard Feelings),

 Patrick Wilson’ın hem başrolünde yer aldığı hem de yönettiği “Ruhlar Bölgesi” film serisinin son halkası olan fantastik korku “Ruhlar Bölgesi: Kırmızı Kapı” (Insidious: The Red Door),

 Başrolünde Dakota Johnson ve Sean Penn’in yer aldığı; New York’ta taksiye binen genç bir kadının yolculuk boyunca taksi şoförü ile ilişkiler, hayattaki dinamikler, kayıplar ve kırılganlıklar gibi birçok konu hakkında yaptıkları dürüst konuşmaları konu edinen dram “New York’ta Bir Gece (Daddio),

 Emre Erdoğdu’nun hem yönetmenliğini ve senaristliğini gerçekleştirdiği hem de başrolde olduğu; Cihangir’de tanınan Yılmaz’ın, işini yapamaz hale gelince yaşadığı kişisel buhranı anlatan “Beni Sevenler Listesi”,

 Bilmediği numaradan gelen aramayla hayatı değişen bir adamın hikayesini konu edinen Ses: Sonu Olmayan Gece”,

 Ankara Film Festivali ve NYC Bağımsız Film Festivali gibi birçok yerde gösterilen, Majid Panahi’nin yönettiği, başrolünde Ahmet Melih Yılmaz ve Gonca Vuslateri’nin yer aldığı dram Horoz Dövüşü”,

 Başrollerini Gökhan Özoğuz ve Gökçe Bahadır’ın paylaştığı, Adana’ya giden Gökhan Özoğuz’un müzik tutkusu olan tamirci çırağı Ömer Ali’nin sorduğu derin bir soruyla sürüklendiği içsel yolculuğu anlatan “Kendi Yolumda” gibi birbirinden iddialı birçok film TOD’da seyircisiyle buluşuyor.

Merakla beklenen ve büyük yankı uyandıran diziler:

 Prens Andrew’nun 2019’da Emily Maitlis ile yaptığı ve tüm dünyada büyük yankı uyandıran BBC röportajının perde arkasını anlatan, başrollerinde Michael Sheen ve Ruth Wilson’ın yer aldığı mini dizi “A Very Royal Scandal” 13 Mayıs’tan itibaren her salı,

40 yaşına günler kala uykusuzlukla mücadele eden ve bu süreçte akıl sağlığını korumak için geçmişinin gerçeklerini araştırarak şimdiki zamanına dair cevapları bulmaya çalışan Emma’nın hikayesini konu alan gerilim dizisi “Insomnia” 16 Mayıs’tan itibaren her cuma,

Tüm dünyada ilgiyle izlenen “Grey’s Anatomy” yeni sezonuyla 26 Mayıs’tan itibaren hafta içi her gün TOD’da izleyicisiyle buluşuyor.

TOD STUDIOS imzalı yepyeni içerikler:

 Başrollerini Myrna Nour el Din, Ahmed Fahmy, Naglaa Badr, Safaa Al Toukhy’nin paylaştığı, Farida ve kardeşlerinin babalarının gizemli ölümüyle başa çıkmaya çalışırken tüm sıkıntılarını aşmak için umut verici bir fırsat olarak gördükleri iş adamı Saif’in herkesin hayatını alt üst edebilecek sırlarıyla yüzleşmelerini ele alan TOD STUDIOS imzalı yepyeni dizi “Dönüm Noktası”, Türkçe dublaj ve Türkçe-İngilizce altyazı seçeneğiyle 15 Mayıs’tan itibaren her gün 2 yeni bölümüyle,

Balkan coğrafyasına ait geleneksel lezzetler, keyifli sohbetler ve unutulmaz anılar TOD ekranlarında bir araya geliyor! Ekranların sevilen ismi Suzan Kardeş, TOD Studios imzalı yeni programı Suzan’la Balkan Tadı” ile izleyiciyle buluşuyor. Her bölümde ya Balkan mutfağına hâkim bir konukla tarifler paylaşan ya da Balkan kökenli ünlü bir ismi ağırlayan Suzan Kardeş’in izleyicileri samimi dostluklar, anılar ve kültürler arası köprülerle dolu bir yolculuğa davet ettiği “Suzan’la Balkan Tadı” 5 Mayıs’tan itibaren her Pazartesi-Çarşamba-Cuma ikişer yeni bölümüyle,

Ünlü şef Ali Ronay’ın sunumuyla Türkiye’nin hamur işi mirası ekrana taşınıyor! Hamurun tarihsel kökenlerinden başlayarak, yerel ustaların anlatımları, geleneksel pişirme teknikleri ve modern yorumların yanı sıra kültürel miras, üretici hikâyeleri ve yöresel sofraların ruhunun da yansıtılacağı TOD STUDIOS imzalı yeni program “Hamur İşi” 30 Mayıs’tan itibaren her cuma TOD ekranlarında izleyicisiyle buluşuyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı