Kategori arşivi: Kültür & Sanat

Necla Rüzgar ile lavi tekniği atölyesi

İstanbul Modern, Borsa İstanbul’un sponsorluğunda gerçekleştirilen Sizin Perşembeniz Sanatçı Atölyeleri’nde katılımcıları sanat dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Sanatseverler 20 Mayıs’ta Necla Rüzgar ile çevrimiçi bir araya gelerek denemeler yapıp resimlerini yorumlayacak

“Sizin Perşembeniz” Çevrimiçi Sanatçı Atölyeleri’nin mayıs ayı konuğu Necla Rüzgar olacak. Rüzgar’ın yapıtlarındaki yöntem ve yaklaşımdan ilham alan atölye, katılımcıları kendi mitolojik varlıklarını tasarlamaya davet ediyor. Lavi tekniğini kullanarak mürekkep, fırça ve kağıtla resim çalışması yapacak olan katılımcılar, daha sonra yaptıkları çalışmaları sanatçıyla birlikte yorumluyor. 

Necla Rüzgar kimdir ?

Necla Rüzgar, Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü’nde profesör olarak görev yaparken, aralarında, İstanbul, Mardin, Diyarbakır, Berlin, Zürih, Lyon ve Seul’un bulunduğu kentlerde resim, heykel, fotoğraf ve videolarını sergiledi. 

Yapıtları, Akademi der Künste, Berlin’de ve National Museum of Contemporary Art Bükreş’te izlendi. İsviçreli küratör ve sanat eleştirmeni Susann Wintsch ile Chris Bünter’in ev sahipliği yaptığı, Zürih’te gerçekleşen Salon Blanche’ın ilkine davet edildi. Wintsch 2017 yılında, Sao Paolo’dan Paola Junqueira ile Necla Rüzgar arasında düşünsel ve estetik ortaklıklara dikkat çeken “Vertical Dialog” sergisini yine Zürih’te açtı. 2018 yılında Galata Rum Okulu’nda açılan sergisi “Çok Kalpli Varlık” bir retrospektif niteliğindeydi. Ardından, aynı sergiden seçilen eserleri, Lyon Bienali paralel etkinliği olarak Galerie Henri Chartier’de düzenlenen "Éloge de la curiosité” sergisine davet edildi. Sanatçının yapıtları Mayıs 2018’de açılan, İstanbul Modern’in “Şimdinin Peşinde” başlıklı koleksiyon sergisinde de yer aldı.

Sanatçının dünyasına yolculuk

Kısa söyleşiler ve sanat uygulamalarından oluşan atölye programları sanatçıların yaratım süreçlerini ve sanatsal deneyimlerini katılımcılarla paylaşmalarını sağlıyor. Sanatçıların dünyasında bir yolculuğa çıkaran “Sizin Perşembeniz” Çevrimiçi Sanatçı Atölyeleri’ne herkes ücretsiz olarak kayıt yaptırabiliyor. 

 Katılımcılar, rezervasyonun ardından gönderilen ön bilgilendirme formuyla listelenmiş malzemeleri etkinlik gününde hazırlayıp, yine aynı formda iletilen adresten çevrimiçi uygulamaya girerek, programa dâhil oluyor. 

Tarih: 20 Mayıs 2021

Saat: 16.00-17.00

Çevrimiçi canlı konferans yoluyla gerçekleştirilen programa katılım 25 kişiyle sınırlı. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Muğlak Standartlar Enstitüsü çalışmaları Chicago’da sergileniyor

İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Avşar Gürpınar ve Öğretim Görevlisi Cansu Cürgen’in kurucuları olduğu Muğlak Standartlar Enstitüsü’nün çalışmaları The Art Institute of Chicago’da (Chicago Sanat Müzesi) sergileniyor.

 

İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi Cansu Cürgen ve Endüstriyel Tasarım Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Avşar Gürpınar kurdukları “Muğlak Standartlar Enstitüsü” kapsamında 2014 yılından bu yana standartlaşmanın günlük hayatımızı nasıl etkilediğini, kullandığımız nesneleri nasıl şekillendirdiğini araştırıyor.

 

Sergi 7 Haziran’a kadar sürecek

Tasarladıkları sandıklarda zamanı ölçen nesnelerden elektrik prizlerine, protesto objelerinden seyahat regülasyonlarına, müzik ritimlerinden el işaretlerine dek hayatımızı düzenleyen standartların muğlaklığını ortaya koyuyorlar. Onlara göre sergiledikleri tüm bu nesneler muğlak standartları yansıtan, görsel veya işitsel bir tasarım çeşitliliğine işaret etmekten öte endüstri sistemlerinden tüketim alışkanlıklarımıza çok daha politik bir tartışmanın kapılarını aralıyor. Muğlak Standartlar Enstitüsü’nün çalışmaları İstanbul, Arles, Genk ve Kudüs’ten sonra şimdi ABD’de Chicago Sanat Müzesi’nde “An Institute Within An Institute/ Enstitü İçinde Bir Enstitü” başlıklı sergisi 7 Haziran’a dek izleyicilerle buluşuyor.

Sergilenen sandıklardan biri, bu sergi için hazırlanan video yerleştirme ve posterler müzenin kalıcı koleksiyonuna dahil edildi. Bunlar Art Institute of Chicago koleksiyonuna Türkiye’den dahil edilen ilk eserler oldu.

 

Sandıklar uzmanlıklarını tasarıma dönüştürdü

Muğlak Standartlar Enstitüsü çatısı altında tasarım, tarih ve gündelik hayat araştırmaları üzerine çalıştıklarını söyleyen BİLGİ Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi Cansu Cürgen, “Çalışmalarımızda tartışma başlatıcı bir nesne olarak öne çıkan sandıklar ikili bir araştırma sürecine dayanıyor. Ya elimizde var olan nesnelerden yola çıkarak bir argümana varıyoruz ya da bir standardın muğlaklığını anlatan nesneleri araştırıyoruz. Oluşturduğumuz sandıklar yalnızca içinde bulundurdukları nesnelerden ibaret değiller. Standartları, endüstri sistemlerini, tüketim alışkanlıklarımızı, dünyayı nasıl gördüğümüzü ve kendimizi gündelik hayatımızda nasıl konumlandırdığımızı düşünmemizi sağlayan bir tartışma zemini oluşturmayı amaçlıyorlar” dedi. 

 

Sandıklama ile beraber uzmanlık alanlarını tasarıma çevirdiklerini belirten BİLGİ Mimarlık Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Avşar Gürpınar, şöyle konuştu: “Sandıklar, içlerinde yer alan nesnelerin ardındaki sistemleri, ağları, yapıları, politikaları, stratejileri anlayabilmek, görünür kılabilmek ve tartışabilmek için bir kapı açıyor. Hiçbirinde doğrudan mutlaklığı veya muğlaklığı savunan; bunlarla alakalı yargılara, sonuçlara varan bir dil yok. Hepsi ele aldığı konuyla alakalı bir nesneler toplantısına ev sahipliği yapıyor. Bunun üzerinden her izleyici farklı sonuçlara ulaşabiliyor.”

 

Gürpınar: Chicago’daki sergi bizim için bir kilometre taşı 

Muğlak Standartlar Enstitüsü çalışmalarını ABD’de Chicago Sanat Müzesi’nde (AIC) sergilenmeye başlama süreci hakkında bilgi veren Cansu Cürgen, “Chicago Sanat Müzesi’nin tasarım ve mimarlık koleksiyonunun küratörlüğünü yapan Zoë Ryan’ın, 4. IKSV İstanbul Tasarım Bienali’ndeki çalışmamı görüp bizi Franke/Herro Tasarım Serisi kapsamında bir sergi açmaya davet etmesiyle gelişti. Serginin ismini ‘An Institute W       ithin A     n Institute/ Enstitü İçinde Bir Enstitü’ koyduk. Dolayısıyla sergiyi tasarlarken AIC koleksiyonuyla kendi koleksiyonumuz ve çalışmamız arasında bir diyalog kurmak istedik. Bizim tartışma nesnelerimizden hareketle onların resim, heykel, obje, seramik, fotoğraf koleksiyonları içinden bazı eserleri seçerek bir video yerleştirmesi yaptık. Sergiye kendi varlığımızı da dâhil etmek için galerinin girişinde seyirciyi enstitüyenler olarak karşıladığımız ve oryantasyon niteliğinde çalışmalarımızı anlattığımız bir video çalışmamız daha var. Bu videoların hazırlanmasında BİLGİ İletişim Fakültesi’nin desteğini aldık. Muğlak Standartlar Enstitüsü ekibinde bizim dışımızda, Mete Godollar, Selçuk Artut, Serenay Coşar, Bengisu Köse, Buket Açıkgöz, Sercan Okay, Süreyya Kağan Tekkaya, Merve Şen, Ali Rıza Atakan Gür, Gökçe Akçelik, Hazal Kırıkçı, Havvanur Sönmez, Oğuz Yenen, Tutku Yılmaz, Levent Menekay, Özay Erol yer alıyor” diye konuştu.  

 

Avşar Gürpınar, “Chicago’daki sergi bizim için bir kilometre taşı. Tasarladığımız sandıklar etkileşimli işler; ancak koşullar gereği içine bir Covid-19 anahtarı koyduk. Eğer normalleşmeye gidilirse bu anahtarı kapatıp, sandıkların seyirciyle etkileşime girmelerini sağlamak mümkün olacak. Diğer yandan tüm tasarımlarımızın hem biçimsel hem de işlevsel anlamda endüstriyel bir basitliğe sahip olmasına dikkat ediyoruz. Bu, çalışmalarımızın belirli bir bölümünü veya tamamını dünyanın herhangi bir yerinde kolayca kurup sergilememize olanak tanıyor. Müze ve galerilerin yanı sıra daha önce Bursa’da, Eskişehir’de veya İngiltere’de Kingston School of Arts’ta yaptığımız gibi çalışmalarımızın okullarda da bir tür eğitim materyali olarak sergilenip kullanılmasını mümkün kılıyor” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Denizlerden Heyecan Dolu Anlar Fast&FunBox Ekranlarında

Uluslararası medya kuruluşu SPI International bünyesinde yer aksiyon dolu adrenalin spor kanalı Fast&Funbox HD, otomobil yarışları, motokros, sörf, snowboard, skateboad, wakeboard, kaya tırmanışı, bisiklet motokros (BMX), serbest stil motokros (FMX), paraşüt, kaykay, serbest koşu, base jumping ve çok daha fazlasını sunuyor.

Fast&Funbox HD, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramında ve sonraki günlerde, denizde yaşanan spor ve heyecan dolu anları ilginç yapımlarla ekranlara getiriyor.

Yedinci Dalga 2016, Bölüm (6The Seventh Wave 2016, Ep 6)  – 19 Mayıs Çarşamba – Saat: 20:00

Sörf dünyasını yakın mercek altına alan Yedinci Dalga, hem bu sporu, hem de yarattığı kültürü derinlemesine inceliyor, hem de yeni teknolojiler hakkında bilgi veriyor.

Poseidon Yarışları (Poseidon Games)  – 20 Mayıs Perşembe – Saat: 22:00

Her zaman bilinmeyenin ve heyecan verenin peşinden koşan insan, bu yolda yeni teknolojileri yeni meydan okumalara dönüştürüyor. Hidro uçuş gibi eşsiz spor dalları, adrenalin bağımlıları için limitleri aşma isteğini üst düzey teknolojilerle birleştiriyor. 2018'de ilk kez düzenlenen Poseidon Yarışları etkinliği, sektörün teknik ilerlemesiyle beraber heyecanın dorukta olduğu hidro uçuş performanslarını sunuyor. Yarışlar bu kez 3 gün sürecek ve daha da yoğun geçecek. Etkinlik Avustralya'dan sonra, Singapur ve New York'ta düzenlenecek ve Bermuda'da kapanışını gerçekleştirecek.

Yelken Dünyası 2019, Bölüm 6 (Inside Sailing 2019, Ep 6)  – 21 Mayıs Cuma – Saat: 22:00

Yelken Dünyası, tüm dünyadan en önemli yelkencilik ve yatçılık haberlerini ekranlarınıza taşıyor. Bu, seyircisini yelkenciliğin sırları konusunda eğiten, tüm dünyadan birçok muhteşem denizi sunan ve farklı yatçılık biçimlerini ortaya koyan belgesel niteliğinde bir program.

Su Sporları Dünyası, Bölüm 10 (World of Watersports, Ep 10)  – 24 Mayıs Pazartesi – Saat: 11:00

Hızlı tempolu bir saatlik bölümlerden oluşan Su Sporları Dünyası, dünyanın her yerinden suyla ilgili aktiviteleri takip edebileceğimiz bir seri. Seride yelkencilik ve sörf de dahil olmak üzere farklı su sporları dallarını izleme fırsatı yakalıyoruz.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda Fast&FunBox’un yanı sıra Kablo TV’de yer alan diğer tüm SPI International kanalları Kablo TV abonelerine açık olacak.

Fast&FunBox izlemek isteyen adrenalin tutkunları, seçkin TV platformları Vodafone TV kanal 79, D-Smart Kanal 71 ve KabloTV Kanal 231 üzerinden ulaşılabiliyor. Fast&FunBox içeriklerine ayrıca, FilmBox websitesi üzerinden bilgisayar, tablet ve mobil telefon ekranlarından da ulaşılabiliyor.

SPI International, Fast&FunBox'un yanı sıra Türkiye’de yayın yapan diğer kanallarıyla da kaliteli yapımlar sunuyor. SPI International bünyesinde, ülkemizin yanı sıra 25 ülkede 30 milyon kişiden oluşan geniş bir abone kitlesine ulaşan keyifli filmlerin adresi FilmBox, popüler TV dizileri, gişe rekorları kıran Hollywood filmleri, yılların eskitemediği klasikler ve gibi farklı türlerde içerik sunuyor. FilmBox Extra, ağırlıklı olarak aksiyon ve gerilim türü filmleri ekranlara getiriyor. SPI International kanalları arasında, canlı karşılaşma heyecanı da sunan dövüş sporu kanalı FightBox, ödüllü belgeseller sunan DocuBox, dünyanın ilk HD moda kanalı olan FashionBox yer alıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çocukken astronot olma hayalim vardı

Müzikten, stand-up’a, mizahtan güncel konulara; kültürün her alanına dokunan ve her anı eğlence dolu dakikalara sahne olan Zorlu PSM YouTube kanalında yayınlanan “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin yeni bölümünde güzel oyuncu Gizem Karaca, samimi itirafları ve eğlenceli tavrıyla programa damgasını vurdu.

 

2011 yılında Miss Turkey güzellik yarışmasında ikinci olan ve uzun yıllardır, oyunculuğuyla da hayranlarının büyük beğenisini alan Gizem Karaca, yurtdışında geçen çocukluk hayali ile herkesi şaşırttı. “Çocukken astronot olma hayalim vardı. Florida’da yaşayan bütün çocukların bir şekilde bu tarz hayalleri oluyor. Kennedy Space Center orada, yaz kampına da göndermişlerdi beni. Orada her şeyi göstermişlerdi, tüpleri malzemeleri, Dünya’yı.. Böyle şeyleri yaşama fırsatım olmuştu. Bunu yaşadığımda 10 yaşındaydım, astronot olacağım demiştim. Herhangi bir şekilde havada olmak istiyorum diyordum. Hala uyurken uzay belgeseli gibi belgesellerle uyuyorum. SpaceX’i takip ediyorum, uzayı merak ediyorum.” şeklinde açıklamada bulundu.

 

Programın sevilen bölümü “Gözlerimin İçine Bak”ta, İbrahim Selim’in sorularına samimiyetle cevap veren başarılı oyuncu, kendisine yöneltilen; “Estetiğin Var Mı?” sorusuna; “Hiç estetiğim yok. Karşı değilim. Bir konuda mutsuzsan kendinle ilgili ve bu seni mutlu edecekse yapılabilir diye düşünüyorum” diye cevap verdi. Programın aynı bölümünde bir klasik haline gelen “Fake sosyal medya hesabım yok ama fotoğraf çektiklerimi paylaştığım bir sosyal medya hesabım var. Ne ben onu takip ediyorum, ne o hesap beni takip ediyor. O yüzden kimse bilmiyor. Sadece çektiğim güzel fotoğrafları paylaşıyorum.” dedi.

 

İlk dizisinden sonra 13 tane baş rolü olan başarılı oyuncu, “Boş kalmayı hiç sevmeyen bir insanım. Üretmeyince ya da bir şey yaratmayınca psikolojik olarak kendimi çok düşürüyorum. Sadece oyunculuk ya da projecilik anlamında olmak zorunda değil. Seramikle uğraşıyorum, resimle uğraşıyorum, bahçecilik gibi farklı şeyler yapıyorum. Sürekli bir şeyle uğraşıyorum.” diyerek kendisiyle ilgili itirafta bulundu.

 

“İlk oyunculuğa başladığımda sosyal medya daha yoktu. İlk Instagram diye bir şey çıktığında şaşırmıştım. O dönemde daha organikti. Daha zordu bir şeyleri başarmak. İstediğin yere gelmek için daha çok çabalaman gerekiyordu. Şimdiki dönem için iyi mi kötü mü bilemiyorum. Bir yandan da hoşuma gidiyor. Bir sürü insan sosyal medyadan keşfedilebiliyor. Çıkıyor sesini duyuruyor ya da ne yeteneği varsa kendini belli edebiliyor. O dönem yoktu böyle bir şey. Biz gerçekten kapı kapı dolaşıp ya da bir projeden diğerine atlayıp, ne geliyorsa tutunup var olmak gerekiyordu. O dönemden dolayı artık ne proje elime geldiyse tutundum. Hep bir başarma açlığım var.” sözleriyle kendisini anlattı.

 

Tüm program boyunca yüksek enerjisiyle samimi itiraflarda bulunan Gizem Karaca, kimsenin bilmediği bir takıntısını da programda ağzından kaçırdı. “Duştan çıkınca 3 defa zıplama huyum var. Annem küçükken “Sular aşağı Gizem yukarı” diye bir şey yapmış. Bende de o zamandan beri alışkanlık oldu.” diye samimi bir itirafta bulundu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kalbimin ekmeğini yiyorum

Zorlu PSM YouTube kanalında, müzikten, stand-up’a, mizahtan güncel konulara; hayatın her alanına dokunan ve her anı eğlence dolu dakikalara sahne olan “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin bayram özel bölümlerinin ikinci konuğu popüler şarkıcı Simge oldu. Hit şarkılarıyla gündemde olan Simge, programa enerjisi ve samimi itiraflarıyla damgasını vurdu. 

'Mış Mış', 'Öpücem', 'Üzülmedin mi?' ve 'Yankı' gibi popüler parçalarıyla tanınan Simge, şarkı seçimi ve başarısı hakkında “Bu işin formülü yok, kalbimi dinliyorum. Kalbimin ekmeğini yiyorum. Ersoylar’dan bir şarkı alıyorum, patlıyor. Sezen Aksu’dan alıyorum. Sadece hissettiğim, sesime yakıştığına inandığım, stüdyoya girip şarkıyı söyledikten sonra bir elbise gibi bana yakışıp yakışmadığına karar veriyorum. İç güdüyle hissedip öyle yola çıkıyorum.” diye belirtti. Kalbinin sesini dinleyen sanatçı “İyi şarkı yapmak ve dinleyici de o beklentiyi yaratmak çok güzel bir şey.” diye ekledi.

Başarılı şarkıcı, “Benim ilk patlamam Miş Miş şarkısı ile oldu. Şarkının çok çaldığına ilk başta inanamadım. Arkadaşlarım patladığımı söylemesine rağmen inanmıyordum. Başarısızlığı da bildiğim için başarılı olduğuma uzun bir süre inanamadım. Şarkılarımı her yerde duymam gerekiyor diye düşünüyordum. Bir yerden sonra her yerde duymaya başladım. Alt komşu çalıyordu, taksiye biniyordum radyoda çalıyordu ya da klüpte çalıyordu. Bir gün Bodrum’da sokakta oturdum ve sonunda oldu diye ağlamaya başladım. Rahatladım. Yine de şımarmaya hiç zamanım olmadı.” diyerek samimi bir paylaşımda bulundu. 

Murat Boz ile okul arkadaşı olduğunu ve onu çok sevdiğini söyleyen Simge,  “Geri Dönüş Olsa, ilk bendeydi yıllar önce. Param yetmediği için şarkıyı alamamıştım. O şarkıyı Murat Boz aldı ve elimden gitti şarkı. Erdem Kınay benim sesimden okutup şarkıyı satmış, bilmiyordum. Murat’ın menajerini gördüm, senin söylediğin şarkı ne güzelmiş, biz onu aldık, dedi. İçimde yara oldu. Murat popülerdi ve şarkıyı aldı. Yine de içimde halen bir uktedir. Bir gün mutlaka o şarkıyı cover yapacağım. “ diyerek içindekileri döktü. 

Hem yetenek sahibi olmanın hem de eğitimli olmanın aynı önem sahip olduğunu söyleyen Simge, daha okurken çalışmaya başladığını söyledi. “Okulda bir gün kantinde yürürken arkamdan biri seslendi. O sırada kulaklığımda Zeynep Dizdar’ın “İlle de Sen” şarkısı çalıyordu, o şarkıya bayılmıştım. Arkama dönüp baktığımda bir çocuk Zeynep Dizdar’a vokal aranıyor gelir misin dedi. İnanmıyorum dedim ertesi gün Zeynep Dizdar’ın provasındaydım. Sonra Gülşen ile çalıştım. Serdar Ortaç ve Yaşar ile çalıştım.” diyerek şanslı bir tesadüfle kaderinin nasıl geliştiğini anlattı. 

Kariyeri boyunca pop müziğe yön vermiş isimlerle çalışma imkanı bulan Simge, Sezen Aksu ile yakın ilişkisi hakkında “İnanmanın bütün yolları aşıp seni oraya getirdiğine ikna oldum. Yıllar önce BKM’de bir konserde Sezen Aksu seninle yollarımız kesişecek dedi. Ben de çok inandım. Öyle bir kesişti ki yaptığımız şarkıya söz yazdı. Hala her aradığımda bana yardımcı olur. Kızıma şarkı yazdım der. “ diyerek Sezen Aksu’nun onun için öneminden bahsetti. 

Şarkılarda duygunun çok önemli olduğuna inanan Simge, “Keşke 90’ların şarkıcısı olsaydım diyorum. 90’lardaki şarkı sözleri günümüzde yok. Beste olarak çok güzel, sound olarak çok iyi işler dinliyorum. Ama söz eksikliği var. Yeni nesilden bazılarından çok umutluyum ancak biraz daha okumaları şart.” diye ekledi. 

Birini etkilemek istersen nasıl yaklaşırsın diye soran İbrahim Selim’e “Taktiksel şeyler bana göre değil. Ben öyle hesaplı kitaplı yaşayamam. Ne varsa içimde, ağzımda, ruhumda duygu olarak yüzüne söylüyorum. Benimki çok fazla bir dürüstlüğe de dönüşüyor bazen. Her şeyi açık açık söylüyorum. Beni olduğum gibi kabul edin ya da terk edin diyorum “ diye samimi bir itirafta bulundu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sultanbeyli Uluslararası Kısa Film Yarışması’nın uluslararası kategorisinin jüri üyeleri açıklandı

T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün Destekleri ile Sultanbeyli Belediyesi tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilecek Sultanbeyli Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda uluslararası kategoride yarışacak filmleri değerlendirecek jüri üyeleri açıklandı. Yarışmanın uluslararası jürisinde, sinema alanında uluslararası birçok çalışmaya imza atan, Oscar Akademi Üyesi İranlı Yönetmen Farnoosh Samadi, rol aldığı birçok dizi ve sinema filmleriyle tanıdığımız Oyuncu Emre Kızılırmak ve Avanca Cine-Club Başkanı, Porto Femme Uluslararası Film Festivali Direktörü, Yapımcı Ana Castro yer alıyor.   

 

Uluslararası Kategoride Birinci Olan Filme Bin Euro Para Ödülü

Festivale katılanlar, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen özenle seçilmiş kısa filmleri izleme fırsatı bulacak. Sultanbeyli Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda, on filmin yarışacağı uluslararası kategoride birinci olan film bin Euro’luk para ödülünün sahibi olacak. 

Yurtiçi ayağında ise; kurmaca, animasyon ve deneysel türündeki kısa filmlerin yer alacağı yarışmada “En İyi Film” 15 bin TL’lik birincilik ödülünün sahibi olacak. Dereceye giren ikinci filme 10 bin TL, üçüncülük elde eden filme ise 7 bin TL’lik para ödülü takdim edilecek. Yarışmada yer alan tüm kısa filmler aynı zamanda bu yıl “Yunus Emre” anısına verilecek olan 10 bin TL’lik “Özel Ödül” için de aday olacak. Yarışmada bunun yanı sıra kısa film alanında nitelikli yapımların artması ve yeni yeteneklerin cesaretlendirilmesi amacıyla finale kalan ancak dereceye giremeyen kısa filmlere ikişer bin TL “Gösterim Telifi” verilecek.

 

Jüri Üyeleri Biyografileri 

Farnoosh Samadi

İran doğumlu Farnoosh Samadi, İtalya’da Roma Güzel Sanatlar Akademisinde Multimedya Sanatı eğitimi aldı. Çalışma hayatına İran Genç Sinemacılar Derneği’nde film yapımcısı olarak başladı ve ardından çeşitli video enstalasyonları üretti. Filmleri dünya çapında önemli film festivallerinde gösterildi. Farnoosh Samadi’nin senaryosunu yazdığı çok sayıda kısa filmi var. Bunlardan biri, yönetmen Ali Asgari’nin büyük beğeni toplayarak 2013 yılında Cannes’da Altın Palmiye ve Sundance Film Festivalinde Jüri Büyük Ödülü için yarışan filmi More Than Two Hours. Daha sonra aynı yönetmenin ilk gösterimini Venedik Film Festivalinde yapan kısa filmi Baby’nin de senaryosunu yazdı. Ayrıca, Ali Asgari’nin yapımı Cinefondation Residence Cannes desteğiyle gerçekleşen ve 2017’de Venedik Film Festivalinde (Orizzonti) gösterilen uzun metrajlı filmlerinin ortak yazarıdır. Yardımcı yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği ilk kısa filmi The Silence, Cannes 2016’da Altın Palmiye için yarışırken, yönettiği ikinci kısa filmi Gaze’in dünya prömiyeri 2017’de Locarno Film Festivali yarışmalar bölümünde gerçekleşti. Film aynı zamanda 2018’de Oscar’a aday gösterildi. 2016 yılında Lucania Film Festivalinde, 2017’de İtalya Arcipelago Film Festivalinde jüri başkanlığı yapan Samadi, 2018’de Oscar Akademi üyeleri arasına katıldı.

 

Emre Kızılırmak

Emre Kızılırmak, 9 Mart 1983 yılında Ankara’da doğdu. Eskişehir Odunpazarı Belediyesi’nde tiyatro eğitimi aldıktan sonra yüksek lisansını Kadir Has Üniversitesi’nde oyunculuk üzerine yaptı. 2009 yılında Aşk Bir Hayal adlı diziyle profesyonel oyuncuk kariyerine ilk adımını atan Kızılırmak, ardından Dedektif Memoli (2011), Atlılar (2012), Peri Masalı (2013), Kara Para Aşk (2014) ve Bir Deniz Hikayesi (2015) projelerinde yer aldı. Son olarak hem yapımcı hem de oyuncu olarak yer aldığı “Fuad” adlı internet dizisi ile çalışmalarına devam etmektedir.

 

Ana Castro

2020 yılında Avanca Cine-Club’ın başkanlığını devralan Ana Castro, XX Element Project Kültür Derneğinin başkanlığı ve Porto Femme Uluslararası Film festivali direktörtlüğü görevlerini de yerine getirmektedir. Averio üniversitesi Multimedya ve İletişim alanında yüksek lisans yapmış olan Ana Castro, Filmografo Animasyon Stüdyoları ve Avanca Cine-Club’da her yıl onlarca uzun ve kısa filmin yapımcılığını gerçekleştirmektedir. 2014-2017 yılları arasında AVANCA Uluslararası Sinema Bulışmalarının program direktörlüğünü gerçekleştiren Ana, ASSECOM-CA yönetim kurulu üyesi olmasının yanısıra 2018 yılından bu yana São Tomé Fest Film’in düzenlenmesine de destek vermektedir. Estarreja ve Aveirense Sinemaları için düzenli program yapan Ana Castro, pek çok uluslararası film festivalinde jüri üyeliği yaptı

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Pınar Altuğ, en samimi açıklamalarıyla Hakan Gence ile Sıkı Muhabbet’te

Hakan Gence’nin Hürriyet YouTube kanalındaki söyleşilerinin
bu haftaki konuğu Pınar Altuğ. Ünlü oyuncunun samimi
 açıklamaları bayrama damga vuracak. 

 

Hürriyet Hafta Sonu eklerinde yaptığı söyleşilerle birlikte YouTube programında da konuklarını ağırlayan Hakan Gence’nin ‘Sıkı Muhabbet’i Pınar Altuğ ile devam ediyor. 

 

Oyunculuk kariyerinin yanı sıra Yağmur Atacan’la olan evliliğini, özel hayatını da Hakan Gence ile paylaşan Pınar Altuğ çok konuşulacak açıklamalar yaptı.

 

  • Ömrümde kocamla ilgili “Başkasına gider mi” gibi kıskançlıklarım olmadı.
  • Ben evlendim, kime ne? Sen evlenme, beğenmiyorsan!
  • Hayatım boyunca “Başkaları ne der” diye hiç bakmadım. 17 yaşımda mankenlik yapmaya başladığımda her gece başka bir arabayla gecenin bir saatinde eve dönüyordum.
  • Bütün bitişlerin ve yaşadıklarımın bana kattıkları, yanılgılarımın kazandırdıkları var. Çok isyan eden ve karşı gelen biri değilim.
  • Aşk kadınıyım. Hayatımda hesaplar yoktur, kalbimle hareket ederim.
  • Uzun bacaklı bir kadınım, o çok avantaj. Mini etek giymeyi çok seviyorum, kendimi mini etekle çok iyi hissediyorum.

 

Tanınmış isimlerin hayatlarını ve daha önce kimseye anlatmadıklarını paylaşan ‘Hakan Gence ile Sıkı Muhabbet’ her cuma saat 14.00’te yeni bölümüyle Hürriyet YouTube hesabında yayında. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aklımızdan geçen her şeyi hayata geçirecek gücümüzün olduğunun farkında değiliz.

Bayram boyunca özel bölümleri ile Zorlu PSM YouTube kanalından seyircilerle buluşan “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin Bayramın 1. günündeki konuğu başarılı ve samimi oyuncu Ceyda Düvenci oldu.  

 

Zorlu PSM YouTube kanalında, müzikten, stand-up’a, mizahtan güncel konulara; hayatın her alanına dokunan ve her anı eğlence dolu dakikalara sahne olan “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin bayram özel bölümlerinin ilk konuğu başarılı oyuncu Ceyda Düvenci oldu. Uzun zamandan beri programlarda yer almayan sanatçı; dünya bakışı, çocuklara yaklaşımı ve kendini geliştirmeye adağı enerjisi ile programa damgasını vurdu. 

Tüm program boyunca içten sohbeti ve neşeli tavrıyla oyunculuktan anneliğe, gençliğinin ilk yıllarından yeni projelerine kadar her konuda umut dolu paylaşımlarda bulunan Ceyda Düvenci, birçok şeyi aynı anda yapabilmesinin sebebi tek bir amaca bağladı. “İlgilendiğim şeyler payda da tek bir amaçta – çocuk. Çocuk büyütmek benim tekrardan büyümeme sebep oldu. Psikoloğa başlamam anne olmak istediğimi hissettiğim an oldu. Herkes anne olmak isteyebilir. Ben kendime hazır mıyım, çocukluk yaralarım ne alemde, içindeki çocuk ne yapıyor diye sorguladım. Anne olmak istemem bir yolculuk başlattı.  Daha iyi bir insan olmak, daha iyi çocuklar yetişmesine faydalı olmak istiyorum”   sözleriyle var oluş amacını anlattı. 

Yapmak istediği her şeyi hakkıyla yapmayı sevdiğini paylaşan Düvenci, “ Yaptığım işleri aşkla yapıyorum ve ciddi bir programlaması var.  Koç üstü başak olmak da beni bu kadar programlı yapıyor. Yatağımızın başucunda bile aylık takvim var. Bülent isyan etse de alıştı.” samimi itirafında bulundu. 

İbrahim Selim’in “kim seninle arkadaş olamaz?” sorusuna çok net cevap veren Düvenci, “Ağzı ile konuşmayan, kalbi ve beyni ile düşünmeyen, kitap okumayan, dedikodu yapan, vefasız empatiden yoksun insan benim arkadaşım olamaz” dedi. “Bu tür insanları hayatımdan çıkarmaya çaba harcadım ve uzun zamandan beri böyle biri yok hayatımda. Herkes hayatında bir sürü şey yaşıyor. Sudan çıkmış ak kaşık gibi konuşanlara hiç tahammülüm yok. Hiç yaşamamış tavrı, ne yaşadığını bilmeden yorum yapılma halini kabul etmiyorum. Akrabam bile olsan bu konuda taviz vermem” diyerek sınır çizdiğini söyledi.

Aynı zamanda çocukluğundan da bahseden başarılı oyuncu, sürekli kendini geliştirme istediğinin öğretmen bir ailede büyümesinden geldiğini söyledi. “Öğretmen bir ailede büyüdüm. Annem de çok ileri görüşlü bir müzik öğretmeniydi. Erken yaşta İngilizce öğrenmem için çalıştı, tenis kursuna gider akşam BBC kitaplarından İngilizce öğrenirdim” sözleriyle çocukken de öğrenmeye meraklı olduğunu dile getirdi.  

İbrahim Selim’in dünya dışı varlıkların ilk temas ettiği insan olsa ne dersin sorusuna dair; “İnsanlar potansiyellerinin farkında değil. İnsanlık gerçekten neler yapabileceğinin farkında değil. Çok hipnotize bir hayat yaşıyorlar.” cevabıyla farkındalık yarattı. “Kapitalizm hipnotize bir hayat yaşatıyor. Aynı zamanda bizleri yetiştiren anne ve babalar da yaralarıyla bizi büyüttükleri için çok inandığımız kalıplar var. Dünya vatandaşı olduğumuzun farkında değiliz. Hayatımızın her yılını başka bir ülkede geçirebilecek kadar özgür olduğumuzun farkında değiliz. Aklımızdan geçen her şeyi hayata geçirecek gücün farkında değiliz. “ dedi.  “Çok büyük bir aşk var dünyada, bunun farkında değiliz, doğanın farkında değiliz… O kadar çok şeyi atlıyoruz ki hayatın da başka bir şekilde döndüğünün farkında değiliz.” diyerek herkesi potansiyelini keşfetmeye çağırdı.

Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi’nde çocuk gelişimi okuyan ve Gail Dines’ten ders alan Ceyda Düvenci, çocuk istismarı meselesine çok önem verdiğini söyledi. “Porno kültüründe çocuk yetiştirmek ve 9-12 yaş çocuklara yönelik cinsellik eğitimi alıyorum. Öğretmenlik yapabilmek için aynı zamanda yaratıcı drama eğitimimi tamamlayacağım. Çocukların beden algılarını oluşturmak ve duygu durumunu fark etmelerini sağlamak üzere bir müfredat oluşturuyorum. Kurduğum taş kağıt atölyesinde bu eğitimi vermek istiyorum. Regl olduğunu bile söylemekten ve ötekileştiren bir zihniyetle karşı karşıyayız. Kız çocuklarının bildiği ve arkasında durduğu kadar, erkek çocukların da bunu bilmesi önemli.”  sözleriyle çocukların duygusal farkındalığını ve eşitliği savundu.   

Kızı Melisa ile ilgili de içten paylaşımlarda bulunan Düvenci,  “Melisa ile yolculuğum bana çok şey öğretti. Görüştüğüm terapistler yapabildiklerine odaklan telkininde bulundular. Kızımın neler yapabildiğini kendime bile söylemediğimi fark ettim. Öyle olunca hayatın genelinde her anlamda neyi yapabildiğime ve başkalarının da neleri yapabildiğine odaklanmalıyım dedim” diye değiştiğini ve kendi iç yolculuğunun onu nasıl dönüştürdüğünü anlattı. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ünlü İsimlerin Evlerini Sanal Olarak Ziyaret Edin

Türkiye’nin lider uçak ve otobüs bileti sitesi Enuygun, kapıdan dışarı bile çıkmadan gezebileceğiniz birbirinden ünlü isimlerin müze evlerini derledi. Bu kapanma sürecinde Dali Tiyatro Müzesi’nden Gaudi Evi Müzesi’ne, Mozart’ın muhteşem bestelerini yaptığı evinden ünlü yurttaş hakları savunucusu Martin Luther King’in doğduğu eve kadar tarihe yaptıkları ile iz bırakmış önemli isimlerin evlerine konuk olabilirsiniz.

 

Pandemi nedeniyle bir süredir evlerimizden zorunlu olmadıkça çıkmıyor, kalabalık ortamlarda bulunmamaya özen gösteriyoruz. Sanal geziler sayesinde özellikle gezmeyi, yeni yerler görmeyi sevenler için bu durum problem olmaktan çıkıyor. Türkiye’nin lider uçak ve otobüs bileti sitesi Enuygun, ünlü isimlerin müze evlerini sanal dünyada gezerek keşfetmeye çağırıyor!

 

Dali Tiyatro Müzesi

Ünlü İspanyol ressam Salvador Dali, sürrealizm yani gerçeküstücülük akımının en önemli temsilcisi. “Deli dahi” olarak da anılan Dali’nin Tiyatro Müzesi, İspanya İç Savaşı'nın sonunda yıkılan 19. yüzyıldan kalma bir yapı olan eski Belediye Tiyatrosu'nun kalıntıları üzerine inşa edilmiş. Ünlü ressamın eserlerini yakından inceleyebileceğiniz müze, saatlerinizi keyifle geçireceğiniz benzersiz bir deneyim yaşatıyor.

 

Gaudi Evi Müzesi

Barselona denildiğinde ziyaret edilecek ilk mekanların başında La Sagrada Familia (Kutsal Aile) Kilisesi geliyor. Benzersiz mimarisiyle kendine hayran bırakan bu kilisenin mimarı Antoni Gaudi’nin evi incelikli detaylarıyla kendine hayran bırakıyor. Sanal tur ile evin bütün bölümlerini gezme olanağınız bulunmuyor ama evin bahçesi, terası, mahzeni ve muhteşem bir manzaraya sahip kulesini görebilirsiniz. 

 

Mozart’ın Doğum Yeri

Wolfgang Amadeus Mozart’ın 1756’da, Salzburg’da doğduğu evi sanal olarak ziyaret etmek mümkün. Müzik dehası Mozart’ın üç katlı evinde muhteşem bestelerini yaptığı piyanoyu nota kağıtlarını, enstrümanlarını görebiliyor ve yaşamına dair birçok bilgi edinebiliyorsunuz.

 

Freud Müzesi

Psikanaliz biliminin kurucusu Sigmund Freud'un Londra'daki son evini sanal olarak ziyaret ettiğinizde ikonik psikanalitik kanepesini, hastalarını dinlediği koltuğu görebilir; kütüphanesinde, çalışma odasında dolaşabilirsiniz. Ayrıca Martin Wilner'ın çağdaş sanat sergisini gezebilirsiniz. Bu evdeki antikalara, heykellere bayılacaksınız! 

 

Frida Kahlo Evi

Frida Kahlo’nun Coyoachan’ın Meksika'daki “Mavi Ev” olarak anılan evi parlak renkleriyle göz alıyor. 1958 yılından bu yana Mavi Ev, Frida'nın kişisel eşyalarının yanı sıra yaratımı için ilham veren ambiyansı sergiliyor. Müzede, Diego Rivera ile Fridanın resimlerinin yanı sıra dikkat çekici popüler sanat eserleri, Kolomb öncesi heykeller, fotoğraflar, belgeler, kitaplar ve mobilyalar sergileniyor.

 

Martin Luther King’in Evi

Ünlü yurttaş hakları savunucusu Martin Luther King’in doğduğu evi sanal olarak gezerken ev hakkındaki bilgileri dinleme şansına da sahip oluyorsunuz. Bir aktivistin hayatının geçtiği bu ev, dönemin siyahilerinin yaşam standartlarına da ışık tutuyor. 

 

Anne Frank’in Evi

Anne Frank’in II. Dünya Savaşı sırasında yaklaşık iki yıl saklandığı ve günlüğünü yazdığı Amsterdam’daki evini de online olarak gezebiliyorsunuz. Sanal tur sırasında Anne Frank’in saklandığı gizli bölmeye giden sahanlıkta bulunan döner kitaplıktan geçerken adeta o anları yaşıyorsunuz. 

 

Emily Dickinson’ın Evi

19. yüzyılın en önemli Amerikan şairlerinden Emily Dickinson’ın ABD Massachusetts'in merkezinde yer alan evinde 1988 yılına kadar ailenin mirasçıları oturdu. 1991 yılında ev Emily Dickinson'ın yeğeni Martha Dickinson Vakfı’na devredildi, 2003 yılında ise müzeye çevrildi. Uçak bileti alıp buraya gidemeseniz de sanal olarak müzeyi ziyaret ettiğinizde Emily Dickinson’ın yatak odası, çalışma masası ve odanın dışındaki holü gezebiliyorsunuz.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Gökhan Türkmen 19 Mayıs özel konseriyle Zorlu PSM Youtube kanalında!

Uzun yıllardır ürettiği şarkılar, sahne performansları ve katıldığı projelerle müzik dünyasında yer alan ve alternatif pop müziğe yeni bir soluk getiren başarılı sanatçı Gökhan Türkmen, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Bayramı’nda Zorlu PSM’nin Youtube kanalında gençlerle buluşacak. 

 

Tüm gençlerin erişebilmesi adına ücretsiz yayınlanacak 19 Mayıs özel konserinde Gökhan Türkmen’e aranjör ve prodüktör kimliği ile pek çok ilke imza atan Genco Arı ile müzik dünyasının değerli isimlerinden Feryin Kaya ve Serkan Emre Çiftçi canlı performanslarıyla eşlik edecek. 

 

19 Mayıs akşamı, saat 21:00’da Zorlu PSM Youtube kanalından özel yayınlanacak konseri ücretsiz olarak seyredebilirsiniz. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı