Aylık arşivler: Ocak 2021

Avrupa Şafak Hastanesi ve AHBAP, ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzattı!

Sanatçı Haluk Levent’in başkanı olduğu Ahbap Derneği ve Avrupa Şafak Hastanesi, pandemi döneminde ihtiyaç sahibi insanlara yardım elini uzattı. Avrupa Şafak Hastanesi, Ahbap Derneği’ne 300 yardım kolisi bağışında bulundu.
Sanatçı kimliğinin yanında yardımseverliği ile de tanınan Haluk Levent’in başkanlığını yaptığı Ahbap Derneği ve Avrupa Şafak Hastanesi, sosyal sorumluluk kapsamında bir araya geldi. Pandemi nedeniyle yeme-içme ihtiyacının arttığı bu dönemde yapılan bu işbirliği, bir çok aileye adeta can suyu oldu. Kovid-19 salgını sürecinde tüm imkanları ile vatandaşlara hizmet vermeye devam eden Avrupa Şafak Hastanesi, gerçekleştirdiği bu sosyal sorumluluk projesi ile de örnek teşkil etti. Yaklaşık 300 gıda ve ihtiyaç kolisi, yardıma muhtaç insanlara verilmek üzere AHBAP Derneği’ne bağışlandı.

YARDIM TALEPLERİ ARTTI

AHBAP Derneği Başkanı Haluk Levent yaptığı açıklamada; “AHBAP Derneği’ne bu zorlu dönemde ciddi anlamda yardım talebi geliyor. Bizler de duyarlı şirketler ve kurumların desteği ile elimizden geldiğince bu yardım taleplerine cevap vermeye çalışıyoruz. Avrupa Şafak Hastanesi’nin gösterdiği bu duyarlı davranıştan ötürü kendilerine teşekkür ediyoruz” dedi.

UMARIM ÖRNEK TEŞKİL EDERİZ

Avrupa Şafak Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Seçim Öztürk ise AHBAP Derneği ile yaptıkları yardım ortaklığı ile ilgili yaşadıkları mutluluğu dile getirerek “Bizler sağlık sektörü olarak pandemi sürecini en yoğun yaşayan insanlarız. Bu dönemde hastanemiz ile tüm vatandaşlarımıza cansiperane bir şekilde hizmet vermeyi sürdürdük. PCR testleri ve tedavileri dışında polikliniklerimiz ve ameliyatlarımız devam etti. Ayrıca sahada da faaliyet gösterdik. Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda tüm operasyonlarımız sürdü. Bu özverili anlayış ile sosyal sorumluluk tarafında da ihtiyaç sahiplerine desteğimiz olması gerektiği kanaatine vardık. Umarım sektörümüze örnek teşkil ederiz ve bu yardımlar artarak devam eder” açıklamasında bulundu.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

STKlardan Onur Hareketine büyük katılım

Onur Hareketi Lideri Yaşar Aydın, Sivil Toplum Kuruluşlarının desteğini arkasına aldı.
Türkiye’deki sosyal konulara ilişkin analizleri ve yerinde tespitleri, Sivil Toplum Kuruluşlarının Onur Hareketi’ne olan ilgisini arttırdı. Birçok STK, Yaşar Aydın’ın Lideri olduğu Onur Hareketi’ne ‘tam destek’ mesajı verdi. STK’ların desteğini alan ve teşekkür eden Aydın şunları söyledi:
“STK’LARI ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ”
“Sivil Toplum Kuruluşları, ülkenin temel taşlarındandır. Ülkede yaşananlara ilişkin hareket mekanizması olarak ciddi bir konumları vardır. Önemli meselelerinde görüş bildirme ve yöneticileri uyarma gibi denge sağlayıcı bir unsurdur STK’lar. Ancak son zamanlarda sivil toplum kuruluşları da baskı altında ve iktidar tarafından etkisizleştirilmeye çalışılıyor. Onur Hareketi, STK’lara daha özgür bir hareket alanı sağlamak için de, var gücüyle çalışacak. STK’ların daha bağımsız, daha özgür olmaları için elimizden geleni yapacağız. Unutmayın, Onur Hareketi ezber bozmak için var”

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Çiğdem Işık radyocu oldu

Yaşam koçu ve astrolog Çiğdem Işık, Türkiye’nin yeni radyo frekansı Radyobir’de programa başladı. Her hafta Cuma günleri 14.00-15.00 saatleri arasında 102.0 frekansından yayın yapan Radyobir’de Eko Magazin isimli programı hazırlayıp sunan Çiğdem Işık, birbirinden değerli isimleri ağırlıyor.
Farklı sektörlerden konuklarla hem sohbet eden hem de en yeni şarkıları dinleyicileriyle ulaştıran Çiğdem Işık, “Türkiye’nin konuşan radyosu” Radyobir’in bünyesinde olmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Güzellik ve estetik sektöründen sağlık sektörüne, lojistik sektöründen finans sektörüne kadar önemli isimlerle sohbetler gerçekleştiren Çiğdem Işık, farklı bir format hazırladığını ve dinleyenlerin bir sat boyunca hem bilgileneceklerini hem de eğleneceklerini belirtti.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA, İzmir'de sahaya indi

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, teşkilatlanma çalışmalarını tamamladıkları ilçelerdeki esnaf ziyaretlerinde gördüğü ilgiden memnun oldu, “Siyasette yeni bir yol açarak halkımızın derdine deva olmak için çaba gösteriyoruz” dedi.
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) İzmir İl Yönetimi, teşkilatlanma çalışmalarına hız verip birbiri ardına ilçe yönetimlerini açıklarken bir yandan da vatandaşın nabzını tutarak sorunlarına çözüm üretmek için sahaya indi. Teşkilatlanma çalışmalarını tamamladıkları ilçelerde hem parti çalışmalarını yerinde gören hem de il ve ilçe yönetimleriyle birlikte esnaf ziyareti yapan DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, partisine yönelik ilgiden memnun olurken, “Siyasette yeni bir yol açarak halkımızın derdine deva olmak için çaba gösteriyoruz. Bunun sonuçlarını da sandıkta alacağımıza inanıyorum” dedi.
Türk demokrasi hayatına geçtiğimiz yıl Mart ayında Ali Babacan liderliğinde etkili bir giriş yapan Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), İzmir’de gün geçtikçe büyüyor. DEVA Partisi İzmir il Başkanlığına getirilen Seda Kaya Ösen, iş insanlığının da verdiği cesaret ve sivil toplum kuruluşlarında daha önce üstlendiği görevler nedeniyle partisinin ilçelerdeki teşkilatlanma çalışmalarına hız vererek kısa sürede 12 ilçede yönetimleri belirledi. Ösen, daha bu belgelerdeki imzanın mürekkebi kurumadan yaptığı ilçe ziyaretleriyle de teşkilatlarının yanında olduğunu gösterdi.
DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Ösen; Menemen, Bergama, Kınık, Urla, Güzelbahçe, Narlıdere, Balçova, Menderes ve Torbalı teşkilatlarıyla bir araya gelirken İzmir il yönetimiyle ilçe yönetimlerini de tanıştırdı. Parti binalarını gören, yapılacak çalışmalar ve hizmetlerin koordineli bir şekilde yürütülmesi amacıyla görüş alışverişinde bulunan Seda Kaya Ösen, bu toplantıların ardından, ilçe yöneticileri ile çarşı ve Pazar gezerek esnaf ziyaretleri gerçekleştirdi.

Büyük ilgi gördü
İzmir il ve ilçe yönetim kurullarından çoğunluğu kadınlar ve gençlerden oluşan kalabalık bir ekiple kapısından girdiği her dükkanda kendilerini tanıtıp DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın selamlarını ileten Seda Kaya Ösen’e ilgi büyük oldu. Karşılarında kadın siyasi parti il başkanı gören esnaflar sorunlarını da nezaket içinde anlattı. “Çoğu gün siftahsız dükkan kapatıyoruz. Kazanç yok ama vergi ve zamlar çok” diyen esnaflar, şunları söyledi:
“Pandemi nedeniyle getirilen yasaklar işlerimizi durma noktasına getirdi. Çalışanlarımızın çoğunu izine göndermek durumunda kaldık. Açık olan işyerlerinde elimize geçen para maalesef masraflarımızı karşılamaya yetmiyor. Diğer yerlerde çalışanların da gelirleri düştüğü için alışveriş yapılamıyor. Pandemi dönemi bittiğinde dükkanların çoğu açılamayacak. Çünkü bu süreçte nitelikli çalışanlarımızı da kaybetmeye başladık. Bizler destek istedikçe hükümet vergiden, zamdan geri kalmadığı gibi kredilerle de borçlarımız katlandı. Taksitlerimizi ödeyemez hale geldik. Elimizden tutacak, deva olacak bir yönetime ihtiyacımız var.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da “Bugüne kadar herhangi bir şaibeye karışmamış adı, dürüst kişiliği, kimseyle kavga etmeden çözüme yönelik söylemleri” dolayısıyla büyük övgü aldı.

Ösen: Elimizi taşın altına koyduk
DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, bugün sokağa çıkıp halkın, esnafın, çalışanın derdini dinleyebilen, gündeme getirebilen ve çözüm gösterebilen ender partilerden biri olduklarını söyledi. Vatandaşlarla girdiği diyaloglarda onların sıkıntılarını aynı zamanda bir iş insanı olarak kendisinin de yaşadığını belirten Ösen, “Ekibimizdeki çoğu kişinin klasik anlamda bir siyasi deneyimi yok ama bizler ülkemizdeki gidişe dur demek için elimizi taşın altına koyduk, sorumluluk üstlendik. Biz ülkemize sahip çıkmazsak, sorunlarımızı birlikte çözmeye çalışmazsak gelir başkaları yönetir. Önceliğimiz demokrasiyi yüceltmek, hukukun üstünlüğünü sağlamak, kalkınmak. Bunun için yola çıktık, dertlerinize deva olacağız” dedi.
Seda Kaya Ösen, DEVA Partisi’ne gösterilen ve her geçen gün artan ilginin kendilerini çok mutlu ettiğini vurgularken, “Yaptığımız ziyaretlerde vatandaşımızın bir değişim istediğini net olarak görebiliyoruz. Her geçen gün gücümüze güç katıyoruz. Demokrasinin beşiği İzmir’in bizi sandıkta mahcup etmeyeceğine inanıyoruz” diye konuştu.

İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

KESİAD’dan kuraklık uyarısı: “Kuraklık artık kapımızda değil, evimizin içinde”

Kemalpaşa Sanayici ve İş İnsanları Derneği (KESİAD), kuraklık konusunda açıklama yaparak susuzluk felaketine dikkat çekti. Küresel bazda bir kuraklıkla karşı karşıya olduğumuzu hatırlatan KESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seçil Beydemir Kaynak, “Su sorunu çağımızın en temel problemi olma konusunda en büyük aday. Türkiye olarak nasıl ki ‘deprem birinci önceliğimiz olmalı’ diyorsak, suyu da kuraklığı da acil olarak gündeme taşımamız gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin Akdeniz iklimine sahip bir ülke olduğunu ancak küresel ısınma sebebiyle son yıllarda yarı kurak iklime doğru yol aldığını vurgulayan KESİAD Başkanı Kaynak, “Yarı kurak iklimde bahar ayları en fazla bir aydır. Yazlar son derece sıcak ve kurak geçerken kışlar da az yağışlı ve ılıman olur. Özellikle bu sene yaşadığımız iklim, tam da bu tanımlamalara uyuyor. Kuraklık artık kapımızda değil evimizin içinde” dedi.

“Su kaynaklarımızı özenle korumalıyız”
Küresel ısınmanın küresel sera gazı salınımı, asfalt ve beton yoğunluklu şehirleşmeye bağlı olarak atmosferin su yapısının bozulmasıyla oluştuğuna vurgu yapan KESİAD Başkanı Kaynak, “Görünen o ki kuraklık sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu. Ancak bu umursamazlığın değil bilakis daha dikkatli davranmamızın gerekçesi olmalı. Su önümüzdeki dönemin en değerli kaynağı olacak ve bugünden su kaynaklarımızı özenle korumamız gerekiyor” dedi.

Seferberlik olmalı
Su tüketimi konusunda düzenlemelerin hızla yapılması gerektiğini ifade eden Kaynak, sözlerini şöyle tamamladı: “Büyük ölçekte alınacak önlemlerin yanında kişisel kullanıma yönelik önlemler ve özendirici tedbirler artık gündeme gelmeli. Tarımda damlama sistemi artık olmazsa olmaz bir konu. Şebekelerde su kaybı da çok büyük boyutta, bunlar da hızla giderilmeli, değerli su boşa akmamalı. Ayrıca evsel su kullanımında tasarruflu tuvalet rezervuarı, elde yıkamaya kıyasla daha az su tüketen bulaşık makinesi gibi suyu gözeten kullanım şekillerinin özendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalı, araba, halı yıkama gibi yoğun su tüketen kullanımlara yönelik kısıtlayıcı düzenlemeler getirilmeli. Kuraklıkla mücadele için topyekün bir seferberlik haline geçmemiz artık kaçınılmaz bir durum olarak ortaya çıkmış vaziyette. Önlem almazsak yarın çok geç kalmış olacağız”

İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

CHP’li Yalım'dan Sivaslı'ya müjde!

CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım, Sivaslı ilçesindeki vatandaşlar halk ekmek müjdesini verdi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mobil ekmek büfesi uygulaması Uşak’a sıçradı. CHP Milletvekili Özkan Yalım, “Sivaslı Belediye Başkanımız Hürriyet Şafak ve Sivaslı İlçe Başkanı Hidayet Çiftçi, Sivaslı halkına aynı İstanbul, İzmir ve Ankara Büyükşehir Belediyelerimizde olduğu gibi, ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurularak daha ekonomik ekmek temin etmek için çok yakında halk ekmeğini hemşerilerimiz ile buluşturacak.” dedi.
“HALK EKMEK KABİNLERİ HAZIRLANDI”

CHP’li Yalım, “Sivaslı fabrikasında üretilen ekmeklerin halkla buluşması adına halk ekmek kabinleri hazırlandı. Vatandaşlarımız için halk ekmek kabinlerinin yerleri tespit edildi. Çok yakında vatandaşlarımız uygun fiyata ekmek alabilecekler. Sivaslı Halk Ekmek Fabrikası’nda çıkacak ekmekler hazırlanan kabinlerde daha ucuza vatandaşlarımızla buluşacak. Şimdiden tüm vatandaşlarımıza hayırlı uğurlu olsun.” şeklinde konuştu.

UŞAK – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kilolu insanlar daha az girişimci oluyor

İnsan vücudundaki yağ, evrimsel açıdan türümüzün devamlılığı için önemli bir artıdır. Çünkü yağ vücudun potansiyel enerjisidir. İnsan vücudunun yağa olan ihtiyacı, ilk çağlarda avlanma için gerekli enerjiyi sağlama, av bulunamayan dönemlerde yaşamın devam etmesi gibi zorunluluklarla doğmuştur.
Yani vücudumuzdaki yağ, özellikle kış dönemlerinde avın az bulunduğu ve ısınamadığı zamanlarda hem koruyucu hem de enerji kaynağı olmuştur. Davranışların nesilden nesile aktarılmasının sonucunu 2 grupta ele alan Girişimci Kafası kurucusu Kaan Gülten, insanların aileden kalan davranışsal miraslarını konservatif yani korumacı veya gelişime açık yani yenilikçi olarak değerlendirmektedir.
Aslında genlerimizle gelen bu davranış biçimi kendi aile yaşantımızın bir mirası olarak devam etmeye başlamış. Yani ailenin beslenme ve yaşam tarzı nesiller boyu aktarılacak birer özellik niteliği taşımaya başlamıştır. Yokluk içinde yaşamış ailenin yaklaşımı çocukların davranışlarında ortaya çıkarak, sahip olduğu gıdalara daha sonra sahip olamama ihtimaline karşılık tüm kaynakları en hızlı şekilde tüketme eğilimindedir. Bunun ayrımı doyduktan sonra da tabakta kalan yemeği yemeye devam etmek olarak yapılabilir. Bunun sebebi ileriki dönemler ve kıt koşullar için yağı biriktirme eğilimidir. Aynı davranış çoğu insanlar için kalori açısından sınırsız kaynak erişimi olmasına rağmen kilo alan insanlar açısından da görülmektedir ve bu davranış para gibi değeri olabilecek her şey için tasarruf yapma alışkanlığı olarak ortaya çıkar.
Herhangi bir zorluk görmemiş ailenin çocuklarındaki yaklaşım daha yenilikçi yani risk alabilen yapıda olmaktadır. Doyduktan sonra yemeğe devam etmeme, ücretsiz de olsa istemediği gıdaları tüketmeme ve geleceği için endişeli olup da sürekli tasarruf modunda olmama şeklinde ortaya çıkmaktadır. İşte bu durum sizin ihtiyacınız olan besinlere daha sonra da ulaşabileceğiniz düşüncesine sahip olduğunuz ve herhangi bir maddi birikim yapma noktasında aşırı bir stres taşımayacağınızın göstergesidir. Yani hayata karşı risk alabiliyorsunuz.
İşte tüm bu sebeplerle kilolu insanları tabi ki altında bir sağlık sorunu yatmıyorsa, girişimci olarak görmemiz çok düşük bir ihtimaldir. Sadece garanti gelire odaklanır, gelecek için daima tasarruf yapar, gıdanın da aşırı tasarrufu ile yoğun bir yağ kütlesi psikolojik olarak korumacı ve geleceğe dair savunmacı yaklaşma içgüdüsüne sahiptir.
Yenilikçi öğrenime sahip kişiler ise risk alabilir, sahip oldukları kaynaklara gelecekte de ulaşma konusunda endişe taşımadığı için hedefleri doğrultusunda bunları kolaylıkla tüketebilecek esneklikte bulunmaktadır.
Girişimci düşünce sadece proje, fikir ve ticaretle ilgili değildir. Hayatımızın her alanında bu kafa yapısı kendisini gösterir.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Usta Gazetecilere haksız tasfiye etme kalkışması

Mersin Gazeteciler Cemiyeti, olağan genel kurulu yaklaşırken, üyesi olan 20-40 yıl arasında hala mesleğini sürdüren Gazetecileri, tasfiye etmek için harekete geçtiği bildirildi.
‘Koltuğunu koruma’ hastalığı yüzünden Ahmet Ünal Başkanlığı döneminde gazetecilik mesleğinden uzak, kişilerin üye yapılarak sayısı 400’e ulaşan MGC’de olağan genel kurul öncesi bugün ki mevcut yönetimin, ehil gazetecileri tasfiye hazırlığına girmesi tepki yarattı. ‘Gazeteci olmayanlar cemiyetten temizlenecek’ sözünü vererek iktidar olan Kaya Tepe başkanlığındaki yönetim kurulu üyeleri, bu sözlerini bir yıldır tutmadıkları gibi seçimlerde kendilerine karşı olacaklarını düşündükleri üyeleri de mesnetsiz uzaklaştırmak istedikleri görüldü.
Gazeteci olmayan hazır kıta üyeleri tasfiye yerine ehil gazetecileri tasfiye etmek istemelerini hayretle izlediklerini belirten MGC Onursal Başkanı ve Mersin İnternet Gazetecileri Derneği (MEİGDER) Başkanı A.Vahap Şehitoğlu, ‘MGC Yönetimi 20-40 yıl arasında hala mesleğini sürdüren, Başkanlık yapmış, Mersin Gazeteciler Cemiyeti üyesi Ehil Gazetecileri, tasfiye etmek için harekete geçmiştir. MGC yönetimi, tüzüğe aykırı olduğu halde tasfiye etmek istedikleri üyeler, bir süre önce Mersin İnternet Gazeteciler Derneği (MEİGDER) kurucu başkan ve yöneticileridir.’ dedi. Mersin Gazeteciler Cemiyeti Derneğinin Tüzüğün madde 4: Dernek üyeliği f fıkrası. Madde 8: üyelerin hakları 3 ve 5 Fıkraları, gereğince hiçbir şekilde üyeliklerinin düşürülemeyeceğinin hüküm altına alındığını belirten Şehitoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü: ‘Türkiye genelinde birçok Gazeteciler Cemiyetleri, internet gazetecileri dernekleri kurmak isteyen üyelerine tam destek olmalarının yanı sıra federasyon ve konfederasyonlar kurmalarını, yada bu kuruluşlara üye olmalarını sağlamışlardır.
Bu oluşumları yaparken de hiçbir zaman üyeleri bulunan İnternet Gazeteciler Derneğinin kurucularının üyeliklerini düşürme ve bölücülük yapma düşüncesini taşımışlardır.

MERSİN – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

İBB Şampiyonlar Ligi Finali hazırlıklarına kaldığı yerden devam ediyor

Geçtiğimiz yıl İstanbul’da oynanması planlanırken Covid-19 nedeniyle format değişikliğine gidildiği UEFA Şampiyonlar Ligi’nin bu yılki finali, 29 Mayıs’ta İstanbul’da oynanacak. İBB, geçtiğimiz yıl yapılan bu değişiklik üzerine durdurduğu hazırlık çalışmalarına kaldığı yerden devam edecek. 16 yıl aradan sonra İstanbul’da oynanacak büyük final için yol yapımından ulaşım, otopark, aydınlatma ve yeşil alan gibi fiziki çalışmalara; alan tahsisinden ulaşım ve tanıtıma kadar organizasyona önemli katkılar sağlanacak.
30 Mayıs 2020’de İstanbul’da oynanması planlanırken pandemi nedeniyle tarihi, formatı ve lokasyonu değiştirilen, ardından 8’li final olarak Portekiz’in başkenti Lizbon’da yapılan UEFA Şampiyonlar Ligi’nin 2021 Finali, 29 Mayıs’ta İstanbul’da oynanacak. Dünyanın en prestijli spor organizasyonlarından birisi olan, on binlerce kişinin tribünlerden, 225 ülkede 300 milyondan fazla seyircinin de televizyonlardan canlı izlediği karşılaşma 16 yıl aradan sonra yeniden İstanbul’a yapılacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), bu dev organizasyon için ev sahibi olarak üstlendiği görevlere geçtiğimiz yıl kaldığı yerden devam edecek. Organizasyonun hazırlıklarını UEFA, TFF ve İstanbul Valiliği ile koordineli bir şekilde sürdüren İBB, bağlı birim ve iştiraklerinden oluşan 23 kurumu ile İstanbul’u Şampiyonlar Ligi Finali’ne hazırlayacak.

İBB BİRİMLERİ, HAZIRLIK ÇALIŞMALARI İÇİN BİR ARAYA GELDİ İBB Genel Sekreter Yardımcısı Murat Yazıcı, Destek Hizmetleri Daire Başkanı Mansur Güneş, İBB Gençlik ve Spor Müdürü İlker Öztürk, çalışmalarda görev alacak İBB birimlerinin yetkilileri ve TFF temsilcileri koordinasyon toplantısında bir araya geldi. Toplantıda, tüm çalışmalar en ince ayrıntısına kadar masaya yatırılırken, İBB’nin üstlendiği tüm görevleri titizlikle yerine getireceği vurgulandı.

YOLLAR , YÖNLENDİRMELER VE ALT YAPI YENİLENİYOR
İBB Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından organize edilen hazırlıklar kapsamında 250 otobüsün park edebilmesi için Olimpiyat Parkı kuzey alanlarında otopark düzenlemesi yapılacak. Yayalar için tretuvar çalışması; stada giden yollardaki bozuk satıh, yağmur suyu ve drenaj sistemlerinin revize edilmesi, kavşak ve yol düzenlemesi çalışmalarının yapılacağı hazırlıklar sırasında yayalar için bazı bölgelerde geçici merdiven ya da rampa oluşturulacak.
Yol genişletme, trafik akışını engelleyecek üçgenlerin kaldırılması, olimpiyat parkı içindeki yolların drenaj, korkuluk, altyapı ve asfalt eksikliklerinin giderilmesi de İBB ekipleri tarafından gerçekleştirilecek.  İBB ekipleri Atatürk Olimpiyat Stadında yapacağı yenileme, bakım ve onarım çalışmaları kapsamında Yeni Havalimanı, TEM, D100 Karayolu ve diğer yeni açılan güzergâhlarda; festival ve toplanma alanlarına giden güzergahlarda, Olimpiyat Parkı sınırları içinde yayaların toplu ulaşım araçlarına gitmek için kullandığı güzergahlarda yönlendirme ve hız tabelaları güncellenecek, gerekli yerlerde geçici levhalar koyulacak. Hazırlıklar sırasında yol ve otopark çizgilerini de yenileyecek olan ekipler sinyalizasyon ve ışıklandırma konusundaki eksiklerin giderilmesini sağlayacak, gerekli noktalarda aydınlatma eksikliklerini tamamlayacak.

ÇEVRE DÜZENLEMESİ VE TEMİZLİK İBB’DEN
Alt yapı çalışmaları ile birlikte İBB tarafından çevre düzenlemesi, yeşil alan ve çiçeklendirme çalışmaları da yapılacak. Atatürk Olimpiyat Stadı’nın doğu ve batı bölümlerinde, bağlantı yollarında, Yenikapı Etkinlik Alanında, Taksim ve Sultanahmet bölgeleri ile otopark olarak düzenlenecek alanlarda peyzaj çalışmaları gerçekleştirilecek. Araç geçişlerinde sorun yaşanmaması için ağaç budama ve mevcuttaki yeşil alanların da bakımı yapılacak. Stadın çevresinde, toplanma ve festival alanlarının temizliği de İBB tarafından yerine getirilecek.

ACİL DURUM EKİPLERİ VE ZABITA GÖREVİ BAŞINDA OLACAK
İstanbul İtfaiyesi’nin ekipleri hem stat çevresinde hem de taraftarların yoğun olarak bulunacağı alanlarda herhangi bir olumsuzluğa karşı araç, ekipman ve personelleriyle teyakkuz halinde olacak. Zabıta birimlerinin stadyum çevresinde, bağlantı yollarında, festival ve taraftar toplanma alanlarında korsan ürünlere yönelik uygulamalar yapacağı karşılaşma için maç öncesinde ve maç sırasında İBB ambulans ve sağlık görevlileri yeterli personel ve araçla görevlerinin başında olacaklar.

YENİKAPI FESTİVAL ALANI, TAKSİM VE SULTANAHMET TOPLANMA ALANI OLACAK
İBB, Yenikapı Etkinlik Alanında UEFA tarafından kurulacak olan Şampiyonlar Ligi Festivali için alan tahsisi yapacak. On binlerce sporseverin ziyaret etmesi beklenen festivalde çeşitli etkinlikler, DJ gösterileri, sponsor çadırları yer alacak. Alanda oluşturulacak futbol sahasında futbolun yıldız isimleri gösteri müsabakası yapacaklar. İBB’nin taraftar toplanma merkezi için alan tahsisi yapacağı noktalar ise Taksim ve Sultanahmet Meydanı olacak. Bu alanlarla birlikte şehrin çeşitli noktalarında İBB tarafından organizasyonu tanıtıcı farklı etkinlikler de düzenlenecek.

TARAFTARLARA VE GÖREVLİLERE ÜCRETSİZ ULAŞIM 
İBB’nin UEFA Şampiyonlar Ligi Finali için sağlayacağı bir başka katkı ise ulaşım alanında olacak. Karşılaşma günü akreditasyon kartı ve maç bileti olan kişilere İBB tarafından ücretsiz toplu taşıma hizmeti verilecek. Organizasyonun seyircili oynanması planlandığı için yaklaşık 50 bin taraftarın havaalanlarından, taraftar toplanma bölgelerinden transferleri İETT ve Metro İstanbul tarafından ücretiz olarak gerçekleşecek.

TÜM MECRALARDA TANITIM DESTEĞİ
UEFA Şampiyonlar Ligi maçları devam ederken, Nisan ve Mayıs aylarında yapılacak olan çeyrek final ve yarı final maçlarının ardından finale adını yazdıracak takımlar belli olacak. Seyircili oynanması planlanan karşılaşmaya henüz kaç taraftarın kabul edileceği açıklanmadı. Ancak tam kapasite ile taraftar kabul edilirse yaklaşık 100 bin kişinin İstanbul’a gelmesi ve 72 bin taraftarın Atatürk Olimpiyat Stadı’nda giderek maçı tribünden izlemesi bekleniyor.
İBB de billboard, köprü üstleri, metro, metrobüs ve otobüs duraklarından oluşan tüm açık hava reklam mecralarında; hizmet birimlerinde, raylı sistem ve tüm toplu taşıma araçlarındaki mecralarda Şampiyonlar Ligi Finali’nin tanıtımına ve organizasyona ilişkin duyuruların yayınlanmasına destek olacak.
İstanbul’dan yapılacak canlı yayınlarla 225 ülkede 300 milyondan fazla kişinin izleyeceği Şampiyonlar Ligi Finali’nin, sosyal medya etkileşimleriyle birlikte 1 milyardan fazla sporsevere ulaşacağı tahmin ediliyor.

FİNALLERİN ADRESİ İSTANBUL 
İstanbul, Şampiyonlar Ligi Finali’ne 2005 yılında ev sahipliği yapmıştı. 25 Mayıs 2005’te Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanan maçta İtalyan temsilcisi Milan ile İngiliz ekibi Liverpool karşı karşıya gelmişti. Şimdiye kadar oynan en iyi finaller arasında yerini alan maçta Milan ilk yarıyı 3-0 önde kapatmış, ancak İngiliz ekibinin ikinci yarıda attığı 3 gole karşı kalesini koruyamamıştı. Uzatmalarda da eşitlik bozulmamış ve penaltılarda galip gelerek kupanın sahibi olan taraf Liverpool olmuştu.
İstanbul, 20 Mayıs 2009’daki Shakhtar Donetsk – Werder Bremen UEFA Kupası’nın finaline ev sahipliği yaparken, 21 Haziran – 13 Temmuz 2013 tarihleri arasında FIFA U20 Dünya Kupası Türkiye’de düzenlenmiş ve İstanbul’daki finalde Fransa ile Uruguay karşı karşıya
gelmişti. UEFA’nın bir başka önemli organizasyonu olan Süper Kupa için 2019’un adresi de İstanbul olmuştu. Bu maçta da 2005 yılının şampiyonu Liverpool, rakibi Chelsea’yi yenerek kupayı kaldırmıştı.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Çocukla duvar örmek yerine köprü kurulmalı

Pandemi koşullarında uzaktan eğitim gören ilk ve orta dereceli okullarda eğitim gören çocuklar, üç haftalık ara tatile başladı. Karne psikolojisinin önemine işaret eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, karnede sadece notların değerlendirilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor.  Karneyi değerlendirirken çocuğun güçlü yönlerine odaklanmak gerektiğini belirten Tarhan, çocukla duvar örmek yerine köprü kurulmasının önemine işaret etti. Tarhan, “Şunu hiç bir zaman unutmamalıyız, hayat başarısı akademik başarı ile ahlaki başarının toplamıdır. Karneyi dahi aile değerlerinin en önemlileri şefkat ve nezaketi koruyarak ele almalıyız. Şu anda gençlerin anladığı dil ikna ve inandırma yöntemidir. Takdir ve övgü yöntemleridir. O da olumlu yönleri üzerine olmalı. Kişiliği değil, davranış ve çabaları övülmelidir” tavsiyesinde bulundu. Pandemi sürecinin çocuk ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin mutlaka dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuğa huzurlu bir ev ortamı sunmanın önemini vurguladı. 
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan,  karne psikolojisi ve üç hafta sürecek ara tatilin nasıl geçirilmesi gerektiğine ilişkin tavsiyelerde bulundu.

Pandemide risk hala devam ediyor
Bu sene yarıyıl tatilinin pandemi şartlarında geçirildiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu sürecin biraz daha devam etmesinin öngörüldüğünü belirterek şunları söyledi:
“Tatil denildiği zaman hepimizin bir algısı var. Bir yere gitmek, eğlenmek, kafamıza göre yaşamak gibi bir algı var. Özellikle çocuklarda da aynı şekilde. Pandemi nedeniyle şartlar değiştiği için ve tehlike hala geçmediği için şu anda biz geçen sene Haziran’daki rakamlardayız. Şu anda biz vaka sayısı olarak 5 binlerdeyiz henüz binin altına düşmedik. Böyle bir durumda toplumun en az %50’si de aşılanmadan, geçen yaz yapılan hataları yaparsak tekrar üçüncü, dördüncü zirveleri yaşarız. İşin ciddiyeti aynen devam ediyor. 10 ay içerisinde 340 sağlık çalışanı vefat etti. Terörle mücadelede bile bu kadar asker, polis kaybı yok. Bu nedenle işin ciddiyetinin çok önemli olduğunu bilmemiz gerekiyor. Büyük ihtimal bu süreç uzun sürecek. Bunu bilelim, bu konuda 15 Şubat’ta okullar açılacak her şey normale dönecek gibi bir beklenti yanılgıya sebep olur. Böyle bir beklenti oluşturmak, yüksek beklenti oluşturmak hatalı olur ve insanlar hata yapmaya başlar. Geçen yazı tekrarlarız. Aynı hatayı tekrarlamamak için gerçekçi beklentilerle ilerlememiz gerekiyor. Şu andaki gerçekçi beklentiler ve bilimsel veriler de gösteriyor ki şu anda tehlike azaldı. İyiye gidiyoruz, azalmalar başladı. Ümitsizliğe kararsızlığa hiç yer yok fakat biraz daha tahammül etmemiz ve dayanmamız gerekiyor.”

Akademik başarı telafi edilir
Ailelerin bu dönemde en çok çocuklarının eğitimlerine ilişkin kaygı yaşadığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ailelerimizin bize sordukları şu: Çocuklarımız bu dönemi nasıl telafi edecekler? Aileler akademik başarıyı hiç düşünmesinler. Onu eğitim sistemimizdeki şu andaki bu sene sınava gireceklerde bu seneki ders notunun sınava etkisi düşürülerek adil çözümler üretilebilir. Çünkü burada internete erişim eşitliği tam olmadı. Özel okullar daha avantajlı durumda. O bakımdan daha sıkıntılı durumda. Böyle durumlarda eğitim sistemimizin sınavdaki puan yükünü daha düşük tutmak gibi önlemler muhakkak alınır. Ölçme ve değerlendirme sistemimizde bununla ilgili ayarlar yapılır. O yönden eğitim konusunda endişelenmesinler” diye konuştu.

Çocukların ruh sağlığı daha önemli
Ailelerin çocukların ruh sağlığı konusunda endişelenmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ama şundan endişelenebilirler; çocukların ruh sağlığı açısından. Çocuklarımız böyle bir durumda çok etkilendiler. Her yaşta çocuk için bu geçerli. Özellikle 0-12 yaş grubu için ayrı düşünmek lazım. 12-19 yaş grubu için yani ergenlik dönemi için ayrı düşünmek lazım. 0-12 yaş grubu içerisinde çocuklar anne ve babaya bakarlar. Onları gözlemlerler. Baba panik değil, rahatsa evde huzurlu bir ortam varsa o çocuklar için sokakta ya da şurada burada olmak önemli değildir. Online dersin devam edip etmemesi hiç önemli değildir. Çocuk evde çok mutlu olur hatta bazen anne ve baba çok evde olup müdahale edip karışıyorlar diye ‘Anne baba siz gezin, biz iyiyiz’ diyen çocuklara da rastlayabiliyoruz. Bu nedenle çocuklarda çok ciddi bir adaptasyon yeteneği vardır, bu yaş gruplarında. Hızla uyum sağlarlar. Evde huzurlu bir iklim oluşturmaya odaklanalım şu anda. Evin sıcak ve keyifli bir alan olması haline gelecektir” diye konuştu.

Aile sigorta sistemimiz ailemizi koruyor
Bu dönemde aile içindeki iletişimin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ailede negatif iletişim yerine pozitif iletişim öne çıkmalıdır. Herkes birbirini düzeltmeye çalışmasın, ego savaşlarına gerek yok. Herkesin birbirini tamamlamaya çalışan, pozitif taraflar güçlendiren bir tutum içerisinde olması önemli. Bizim kültürümüz zaten aile içerisinde rekabetçi değil, özellikle tamamlayıcılığı yükselten bir kültür. Bu büyük bir fırsat. Dünyada pandemi sonrası ciddi bir boşanma ve intihar salgınları var. Bizde bu olmadı. Bunu sağlayan aile sigorta sistemimiz. Halen sarsıntılara rağmen dağılmıyor, devam ediyor. Ama risk de tabii. Biz elimizdeki bu aile değerlerini güçlendirelim ve bunu devam ettirelim. Bu krizi kazanıma dönüştürmüş oluruz” dedi.

Bilgisayarı elinden almak yerine akıllıca kullanmayı öğretmek önemli
Çocuklarda bilinçli teknoloji kullanımına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “12 yaşından büyük çocuklar da ergenlik dönemine giriş yapıyor. Özellikle %80’inin hemen hemen ellerinde bilgisayar var. Bu durumda bilgisayarları çocukların elinden almak yerine bilgisayarı akıllıca kullanmayı öğretmek yani onları medya okuryazarı yapmak önemli. Onlarla birlikte onların ilgi alanlarına girip onlara nasihat ve konferans vermek yerine yanlış bir şey yapıyorlarsa yanlışı konuşmak yöntemi kullanılmalı. Yani genci ya da çocuğu karşımıza almak yerine onu yanımıza alıp birlikte konuşabilmek önemli” diye konuştu.

Çocuk ve ebeveynler arasında köprü kurulmalı
Karnenin değerlendirilmesi konusunda da ailelerin yapıcı bir yaklaşıma sahip olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Çocuklar karnelerini aldılar. Klasik ebeveyn tutumu nedir? Karneye bakıyor. İyi notları görmüyor. Hemen zayıf notlarla ilgili eleştiri yapıyor. ‘Yediğin önünde yemediğin arkanda. Ne bu karnenin hali?’ dediğimiz an çocuk anne ve babasıyla arasında duvar örmeye başlar. Hâlbuki bizim anne ve baba olarak çocukla aramızda köprü kurmaya ihtiyacımız var. Anne çocuk ilişkisi, baba – çocuk ilişkisi karneden daha önemlidir. Bunu bozmadan bu işi çözmek gerekiyor. Akıllı anne ve babalar böyle durumlarda ‘Çocuğumun ders durumunu nasıl düzeltirim? 7-8 dersi iyi ama 2-3 tanesi kötü, nasıl düzeltiriz?’ deyip çocuğa düşüncesi de sorulduğu zaman kendini değerli hissetmesi sağlanmış olur.  Bu şekilde konuşarak çocuğun bir şeyler öğrenmesini sağlamamız gerekir.”

Davranış ve çabaları övülmeli
Baskı, tehdit ve korkutma yöntemleri ile çocuğa tabiri caizse ayar çekmeye çalışmanın bu çağın yöntemi olmadığını dile getiren Tarhan, “Bu zamanki çocukların, gençlerin anlayacağı dil değil. Anne ve babalar b
unu unutmamalı. Şu anda gençlerin anladığı dil ikna ve inandırma yöntemidir. Takdir ve övgü yöntemleridir. O da olumlu yönleri üzerine olmalı. Hak etmediği sözleri söyleyerek kişiliğini değil, davranış ve çabaları övülmelidir. Kişiliği övülürse çocuğun egoları şişer. Evde, bazı alışverişlerde sorumluluk verilebilir. Böyle durumlarda özellikle gençler özgürlük ve sorumluluk dengesini öğrenmeli” diye konuştu.

Karne değerlilik ölçüsü değildir
Pandemide zorunlu birlikte zaman geçirme durumunun oluştuğuna işaret eden Tarhan, sözlerine şöyle devam etti: “Birlikte zaman geçirmek gençler için bir fırsattır. 12-13 yaşından itibaren gençler anne – babayı artık uzaktan sevmeye başlıyor. Biyolojik doğamız ve genetik kodlarımız bunu gerektiriyor. Çocuk özgürleşmek ve bireyselleşmek istiyor. Çocuğumuzu başarı odaklı yetiştirirken akademik mi, hayat mı, ahlaki başarı mı olmalı? Bütün bunları aynı anda düşünmemiz gerekiyor. Bu da çocukların anne ve babayı model alması ile çok yakından ilgili. Ebeveynler karneyi konuşurken karne psikoloji düşünülmeli. Karneyi bir değerlilik ölçüsü gibi sunmamak gerekiyor. Çocuğun değerli olup olmadığını, başarılı olup olmadığını karne gösterir şeklinde davranmamak gerekiyor. Karne sadece başarı yolunda basamaklardan bir tanesidir.”

Çocuklara çalışkan olmayı ve insani değerleri öğretmeliyiz
İnsanın hayat başarısında en sonda soyut hedeflerin olduğunu belirten Tarhan, “Topluma, insanlığa faydalı olmak, yaratılışa, varoluşa uygun şekilde bir şeyler yapabilmek insanın yaşam felsefesi ile ilgilidir. Pandemi döneminin bize kazandıracağı en önemli şey çocuklarla yaşam felsefesinde yeniden varoluşsal konuları konuşabilmek olacak. Şu anda popüler kültür bize haz öğretiyor, hız öğretiyor, zevk peşinde koşmayı ve hedonizmi öğretiyor. Bu küresel bir salgın haline geldi. Çocuklarımızı bundan korumazsak bu nesli kaybedeceğiz. Bu neslin kayıp nesil olmaması için muhakkak onlara insani değerlerle birlikte hem çalışkan olmayı hem de insani değerlere sahip olmayı öğretmeliyiz. Bu dönemde birlikte zaman geçirmenin yarattığı bir fırsat var” dedi.

Karne bir fırsat olarak değerlendirilmeli
Bu çağa “Distrust Age” yani 21 yüzyıla güvensizlik çağı denildiğini belirten Tarhan, “Bizim kültürümüz, inanç sistemimiz, değerler sistemimiz güvene çok önem veriyor. Hazreti Peygamberin en büyük vasfı, bu. Peygamberlikten önce de eminlik vasfıydı, eminlik vasfımızı tekrar canlandırmaya ihtiyacımız var. Güven budur. Onun için bunları ailede oluşturalım. Bunlara önem verelim ve mesela karne burada nasıl bir fırsat? Karnenin psikolojik etkisiyle çocuk, annem babam kızacak diye yalan söylemeye başlar. Eğer aile eline geldiği zaman bak çocuğum sen çalışmışsın şu kadar dersini yapmışsın, şu kadar dersini yapamamışsın deyip değerlendirme yapmalı. Böyle durumda kabullen yönet metoduyla, kabullen birlikte yürü metoduyla gitmek önemli. Bu yapılırsa çocuk, ‘Annem ve babam beni seviyor ama hatalarımı düzeltmek için benimle iş birliği istiyor’ diyecek çocuğun aidiyeti artacak. Kendine güveni zedelenmeyecek. Onun için çocuklarımızı azarlayarak, korkutarak yönetme döneminde değiliz bu çağda. Bu zamanın çocukları da bilinçli. Onun için biz, hiç bir şekilde böyle korkutarak çocuklarımızı yönetemeyiz” diye konuştu.

Annelik ve babalık pratikleri değiştirilmeli
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, son olarak şu tavsiyelerde bulundu: “Burada anne ve babalar, annelik ve babalık pratiklerini değiştirecekler. Kendi annelerinden babalarından öğrendikleri senaryolar bugün geçerli değil. Çünkü aktörler değişti, yeni aktörler var. Buna göre annelik babalık senaryolarınızı değiştirmemiz lazım. Çocuklarımızla iyi işbirliği kurarız ve çocuklarımızı hem de pandemi döneminin verdiği yakın ilişkiyi fırsata dönüştürürüz” dedi. Şunu hiç bir zaman unutmamalıyız hayat başarısı akademik başarı ile ahlaki başarının toplamıdır.”

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)