Aylık arşivler: Nisan 2021

Kemal Okuyan yanıtladı: Gece yarısı kabine değişikliği ne anlama geliyor

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ayrıca, gazeteci Şule Aydın'ın salgın, yaklaşan 1 Mayıs ve dış politika gibi konulardaki sorularına da yanıtlar verdi.

 

'Tam kapanma talebi karşısında dikkatli olmak gerekiyor'

 

Aydın, programın açılışını salgının gidişatı ve iktidarın önlemleriyle ilgili sorusuyla yaptı. Dünyada mevcut sistemin salgın karşısında ne kadar hazırlıksız ve düşüncesiz olduğunu belirterek söze başlayan Okuyan son yasakların kısmi bir düşüş yarattığını söyledi ve şöyle devam etti:

 

"Öte yandan tam kapanma çağrıları var, burada dikkatli olmak gerekiyor. Tam kapanma talebi bununla sınırlı kaldığında iktidara altın tepside al dilediğini yap demek oluyor. Sürekli olarak hükümeti tam kapanma gerekiyor, önlem almıyorsunuz diye sıkıştırdığınız zaman hükümetin attığı tüm adımlar meşrulaşıyor. Biz buna kapanma değil kapatma diyoruz. Dolayısıyla bir takım yasaklar geliyor toplumsal hayata, buna karşı kimse bir şey diyemiyor, çünkü zaten kapanma talep ediyorsunuz. Bugünkü sınıfsal düzeni, sermaye diktatörlüğünü sorgulamadan, bunun öncesinde atılması gereken adımları dile getirmeden tam kapanma diyen herkes hükümete yardım ediyor, bunu bilim insaları da yapmasın. Tam kapanma bir kez imkansız, bunu dünyada hiçbir ülke yapamaz.

 

Salgınla mücadelede birkaç tane başarı öyküsü var gibi. Bir tanesi Çin ve Vietnam'ın salgının başındaki uygulamaları. Salgın henüz bütün ülkeye yayılmadan bazı yerleri kısıtladılar, karantina uyguladılar, yayılmayı ciddi şekilde engellediler. Bazı yerlerde hayatı durdurdular, muazzam bir sokağa çıkma yasağı uyguladılar. Bunun için kaynakları vardı, insanların aç kalmasını, mağdur olmasını engellediler. Böylece Çin salgını kontrol altına aldı, durduramadı ama kontrol altına aldı.

 

Diğer örnek ise İngiltere, salgından en çok yara alan ülkelerden biriydi. Çeşitli önlemler denendi ama işe yaramadı. Yaygın aşı vaka sayılarını aşağıya indirdi. Şu an İngiltere diğer Avrupa ülkelerine göre vaka sayılarını azaltmış durumda. Nüfusun önemli bir bölümünü aşılamak işe yarıyor demek ki. 

 

'Tam kapanmanın tüm yükünü işçilerin sırtına yükleyecekler'

 

Türkiye'de ise hâlâ yeterli aşı olmadığını söyleyen Okuyan sözlerine şöyle devam etti:

 

"Dediğim gibi tam kapanma imkansız, bugün dünyada hiçbir ülke üretimi durduramaz. Fabrikalar çalışmaya devam ettiği sürece burada yayılma sürüyor, eve de taşınıyor, bu bir kısır döngü. Ama yaşamsal olmayan sektörler durdurulabilirdi. Buralarda çalışanların işçilerin haklarını koruyarak, ayakta kalmalarını sağlayacak destek verilmeliydi, kısa çalışma ödeneğiyle filan değil. Toplu taşımalarda, iş yerlerinde önlemler alınmalıydı ama buralara baktığımız zaman neredeyse hiçbir şey yapılmadı. Birçok iş yerinde hiçbir önlem alınmış değil, hiçbir denetim yok. Salgın olan iş yerlerinde salgın gizleniyor. Bunu yapmadan tam kapanma deniyor. Tam kapanma olsa tüm yükünü işçilerin sırtına bindirecekler, artı patronlar da kapanmayı istemiyor çünkü onlar da kâr beklentisi içindeler. Zorunlu sektörle zorunlu olmayanları ayırmak bile planlı bir ekonomiyle mümkün. Ücretsiz maske dağıtımı yapılmalı, toplu ulaşım sayısı artırılmalıydı. Şehirlerarası otobüsler yatıyor, bunlar bir planlamayla yapılabilirdi. İş yerlerini denetlemek mümkün. Başından beri söyledik, en başta ciddi bir kapanma mümkündü. Bugün çok yayılmış durumda, o yüzden de bu önlemlerle mümkün değil kontrol altına almak.

 

Akılsızca işler yapılıyor, havalar güzelleşiyor, insanları eve tıkıyoruz. O evlerde birçok insan dışarıda çalışmak zorunda. Evde daha az vakit geçirseler yayılma azalacak ancak ancak biz parkları bahçeleri kapatıyoruz. Şu anda yapılması gereken çok yaygın aşılama ve önlemlerin artırılması. Virüsün yayıldığı en temel alanlardan bir tanesi hastaneler, hiçbir önlem alınmıyor hâlâ. Hastanelerde kullandıkları özel maskeleri haftada bir değiştirebiliyor sağlık çalışanları. Çalışan insan sayısı azaltıldığı için korkunç bir karmaşa yaşanıyor."

 

'Sağlık gerekçesiyle pankart asmak yasaklandı bu ülkede'

 

Bugün hekimlerin en çok dile getirmesi gereken talep özel hastanelerin kapatılması olmalı, başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın hastanesi olmak üzere. Yoğun bakım üniteleri dolmaya başladı deniliyor, boş duruyor özel hastanelerde. Bir bölümü korona hastalarına özel tedavi uyguladığını söyleyerek büyük paralar kazanıyor. Çok somut bazı talepler var bunların dile getirilmesi lazım, diğer türlü kapanma dedikçe istedikleri gibi oynuyorlar bu toplumun yapısıyla. Sağlık gerekçesiyle bu ülkede pankart asmak yasaklandı, bu bir şaka olmalı. Bu neyle meşrulaşıyor, kapanma istiyordunuz alın size kapanma. Buna ana muhalefetin yanıtı İstanbul'daki tüm binalarını kapatmak oldu. AKP'nin koronayı istediği gibi kendi politikaları, çıkarları doğrultusunda kullanmasına engel olmak zorundayız, TKP olarak buna niyetimiz yok. Biz son derece sorumlu davrandık, öte yandan bir yılı geçti bu salgının bütün toplumsal unsurları tahrip etmek istemesine izin vermememiz gerekiyor. Kültür sanat alanı bitti, siyaset alanı, işçi hakları daraltılıyor, bütün bunları kapanma diyerek yapıyorlar. Buna izin vermemek gerekiyor."

 

'1 Mayıs bir sembol değil, mücadele günü'

 

Aydın, TKP Genel Sekreteri'ne ikinci olarak 1 Mayıs'la ilgili iktidarın yasaklamaları hakkında düşüncesini ve TKP'nin planını sordu. Okuyan 1 Mayıs'a yaklaşımlarını ve bu yılla ilgili değerlendirmelerini şöyle ifade etti:

 

"1 Mayıs bizim için sembol değil, bir mücadele günü, bir vesiledir. Biz 364 gün yatıp bir gün işçi sınıfının bayramını kutlamayacağız. Tarihten gelen bir anlamı var 1 Mayıs'ın. Şu önemli tabi, her yıl içinde bulunulan özgün koşullarla ilgili bağlantısının kurulup 1 Mayıs'a öyle bir anlam verilmesi gerekir. Biz 1 Mayıs'a emekçilerin mücadele azmini artırması ve örgütlü davranış geliştirmesi için bir araç gözüyle bakıyoruz. Bu yıla gelirken şöyle bir tablo var, kutlama konusunda bir kural haline gelen bir olgu var KESK, DİSK, TTB ve TMMOB bir araya gelip bir plan yapıyordu, biz parti olarak bazen bu planın parçası sayıyorduk, kafamıza yatmadığında da kendi planımızı yapıyorduk. Bu yıl 30 Nisan için başvuru yapılsın denildi. Böylesi günlerde ne kadar kalabalık, etkili bir araya gelişler olursa o kadar iyi. 1 Mayıs aslında esas itibarıyla bir inatlaşma değil, inatlaşma olduğunda bu ülkede illa bir şeyler yapılır, 2015'te biz Taksim'e çıktık, çünkü çok bağırdı çağırdı iktidar çıkartmayacağız diye ve çıktık. Ancak bir 1 Mayıs asıl anlamını burada bulmaz. 1 Mayıs'ın asıl anlamı işçi sınıfının örgütlü davranış geliştirmesi ve güncel meselelere dönük tavır göstermedi.

 

Biz bir çalışma başlattık, 1 Mayıs öncesi halkın taleplerini dile getiren bir açıklama yaptık ve bunun çalışmasını yapmaya devam ediyoruz. KESK, DİSK, TTB ve TMMOB'un girişimlerine bakıyoruz, buradan kitlesel bir şey çıkmayacak gibi görünüyor. Biz parti olarak kendi değerlendirmenizi yapıyoruz. Tabii bir yandan da siyasi iktidarın yasakçı tutumuyla hesaplaşmamız gerekiyor, burada bir kara mizah var artık. Pankart asmanın salgınla nasıl bir ilgisi var. Bir yandan da cenaze törenlerinde, toplantılarda, toplu iftarlarda bir araya geliyorlar. Ben kuralı koydum, yasakladım… Bu kadar basit değil, burası 80 milyonluk bir ülke. Böyle yönetemezsiniz bir ülkeyi."

 

'AKP'nin iktidar bloğu çatladı ve birbirlerinin ayağını kaydırıyorlar'

 

Programın devamında kabine değişikliği gündemi konuşuldu. Aydın, Okuyan'a gece yarısı kabine değişikliğiyle ilgili düşüncelerini sordu. Okuyan bunun önemli bir gelişme olduğunu söyleyerek şöyle değerlendirmelerde bulundu:

 

"AKP'li bakanların geçmiş ve bugüne bakıldığında bulaştığı ilk yolsuzluk iddiası değil bu. Ama bu kadar kısa sürede, genellikle kelle verme kültürü olmayan Erdoğan'ın bu kadar hızlı davranması şunu gösteriyor; çok sıkışmışlar. Belli ki üst üste gelen 128 milyar dolar ve yolsuzluk başlığı gösteriyor ki bir gerilim var, eskiden bunları ciddiye almazlardı. Nutuk dağıtımını engelleyen milli eğitim müdürü de görevden alınmış bugün. Ekonomik güçlükler iç dokusunu da bozar iktidarın. Genellikle bilgiler kurumların içerisinden gelir, öyle gözüküyor ki pasta daraldıkça, ekonomik zorluklar arttıkça, AKP'nin iktidar bloğu çatlamaya başladı ve birbirlerinin ayağını kaydırıyorlar. İktidarla ilgili irili ufaklı son gelişmelerin önemli bir bölümününiçeriden geldiği belli. Buna direnci de kalmamış Erdoğan'ın ve engellemeye çalışıyor. 128 milyar dolar meselesini de çok kötü yönettiler. O kadar komik bir tablo var ki, muhalefetin de odaklandığı nokta 'kime sattınız' hikayesi. Çünkü meselenin özünü orası da görmek istemiyor, 128 milyar doların gittiği mekanizma sermaye sınıfına kaynak aktarımı, bunun adını koyalım, koymuyor muhalefet. Emekçi halkın sırtına finansal politikalar denilerek büyük bir yük bindirildi. Kamu kaynaklarında açılan gedikler halkın sırtına binmiş durumda. İş kime sattığa kilitlendi, buradan bir şey çıkmayabilir. Doğru soru kime satıldığı değil, niye sattınız sorusudur. Türkiye'de kamu kaynaklarından sermaye sınıfına kaynak aktarılıyor, bu gruplar AKP'lidir değildir bize ne? Mini kabine değişikliğinde de aslında tek kişi değişecekti, buraya odaklanılmasın diye bir paketin içine sıkıştırdılar. Yoksa belli ki Ticaret Bakanı'nın derhal görevden alınması planı vardı.

ABD-Rusya gerilimi ve Karadeniz'deki son gelişmeler…

Programa dış politika gündemiyle devam edildi. Aydın, ABD'nin Karadeniz'deki hamlelerinden söz açtı ve Okuyan'ın son gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri şöyle oldu:

"ABD adım adım gerilimi tırmandırma stratejisiyle hareket ediyordu, çok ciddi yığınak yaptı. Rusya'nın çok büyük bir avantajı var, Putin ekibi çok ciddi bir deneyim biriktirdi, tarihten ders de çıkarmış durumdalar. ABD'nin hamlelerini çok sert karşıladılar. Putin'in bugünkü konuşması da çok sert. Rusya gibi büyük bir devlet 'bize karşı düşmanca tutuma asimetrik yanıt vereceğiz' diyor, simetrik değil, yani ölçülü değil, yaptığınızdan çok daha fazlasını göreceksiniz dediler. Ve bunu gösterdiler. Sembolik bir örnek vereyim, Karadaniz'de tatbikat yapıyor Rusya, üstelik de gerçek füzeler kullanarak yapıyorlar. Hazar Denizi'ndeki su yollarından Hazar donanmasını Karadeniz'e taşıdılar, bu ağır bir yanıt. Biden'a sen iki gemiyi Boğaz'dan geçireceksin ama biz daha büyük işler yapıyoruz dedi. Ve Biden durdurdu bu adımı. ABD yönetimi bellki Rusya'nın resti gördüğünü görmüş oldu. Rusya bu saatten sonra askeri gerekçelerle geri adım atmaz. ABD'nin Rusya'dan bu kadar hızlı bir tırmandırma beklediğini düşünmüyorum. Sovyet döneminde hazırlanan raporlarda biz üzerine gittiğimizde savaşı göze alamazlar, geri adım atarlar diye raporlar hazırladığını görüyoruz ABD'nin. Putin yönetimiyse tam tersini söylüyor şu anda.

 

'Castro hanedanlığı bakış açısı kasıt değilse cehaletin ürünü'

 

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Küba Komünist Partisi kongresiyle ilgili "Castro hanedanlığı sona mı erdi?" şeklindeki bakışı değerlendiren Okuyan, bu söylemin eğer kasıt yoksa bir cehaletin ürünü olduğunu söyledi. Raul'un dış kapının mandalı olmadığını belirten Okuyan, Komünist Parti söz konusu olduğunda Fidel'den daha önce komünist olduğunu ve marksizmle daha erken yaşlarda tanıştığını ifade etti. Okuyan, Fidel ve Raul arasındaki ilişkinin kardeşlik ilişkisinden çok yoldaşlık ilişkisi olduğunu ve Raul'un Fidel hayattayken de birçok başlıkta kritik bir isim olduğunu belirtti. Küba Komünist Partisi'nin kongre sürecinden de bahseden Okuyan, Türkiye'de düzen siyasetinde görmeye alışkın olduğumuz kongrelerden çok uzak gerçekleştiğini, aylara yayılan bu sürecin çok disiplinli bir şekilde gerçekleştiğini söyledi.

 

'Belediyeler aracılığıyla insan kaçakçılığı şaşırtıcı bir tablo değil'

 

Aydın, Küba'da bunlar yaşanırken aynı tarihlerde Türkiye'de devlet eliyle belediyeler aracılığıyla insan kaçakçılığı yapılmasının Okuyan'ı şaşırtıp şaşırtmadığını sordu. Okuyan'ın bu soruya yanıtı şöyle oldu:

 

"Şaşırtmıyor çünkü iktidarın ikiyüzlülüğünü zaten biliyoruz. Vatan, millet bu işin hikaye kısmı. Her şeyin ticaretini yapan ve bununla övünen bir zihniyetin insanların gitme eğilimini ticarete dökeceği çok belli. Baya sistem de kurmuşlar, gri pasaportlar, belediyelerle bağlantılar kurulmuş. Şaşırılacak hiçbir şey yok. Her şeyi mübah gören bir iktidar bu gri pasaportları da bu amaçla kullanmış. Arada birileri para kazanmış. Hiç şaşırmadım. Ben bu ülkede olan herhangi bir şeye şaşırmamak gerektiğini öğrenmiş birisiyim. Durum bu ve bunu değiştirmeye çalışıyoruz. Çok büyük öfke patlaması yaratacak şeyleri her gün her gün göre göre kanıksanan bir ülkede yaşamak istemediğimiz için bu düzen değişmeli diyoruz. Haberlere baktığınızda günde 20, 25 tane isyan konusu var. Bir de duyulmayanlar var."

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Birinci Meclis’in mirası özgürlükçü Türkiye’nin ilham kaynağıdır

‘Tarih, 101 yıl önce milletimizin eşsiz atılımına tanıklık etti’

“Tarih, tam 101 yıl önce milletimizin eşsiz bir atılımına tanıklık etti. Bu duvarların arkasında birbiriyle konuşan öğretmenler, çiftçiler, askerler, bürokratlar, din adamları, ticaret erbabı el ele vererek ülkemizi işgalden kurtardı. Savaş şartlarında her biri kendi şehrinden gelen, kimliği ve fikirleriyle yöresini temsil eden bu mebuslar millet egemenliğini yaşattılar. Biz geçmişten aldığımız bu çok değerli mirasa sahip çıkmak için buradayız. Bu miras, en zor şartlarda yılmadan mücadele etmenin mirasıdır. Bu mirasın orta yerinde ‘Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır’ şiarı yazmaktadır.”

 

‘Birinci Meclis, kimseyi halkın egemenliğinin üstünde görmeyenlerin mirasıdır’

“Bu miras savaş koşullarında bile gücünü milli egemenliğimizden alanların, haklılığını bu meşru zeminden tüm dünyaya duyuranların mirasıdır. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyerek kimseyi halkın egemenliğinin üstünde görmeyenlerin mirasıdır. Ortak akıldan ve istişareden asla vazgeçmeyen bir kültürün mirasıdır. İşte bu miras, tüm fikirlerin rahatlıkla ifade edilebildiği özgürlükçü Türkiye’nin ilham kaynağıdır.”

 

‘Çocuklarımıza adil, laik ve demokratik bir Türkiye bırakmak istiyoruz’

“Birinci Meclis binamızın önünde dimdik duruyoruz. Bu mirası yaşatmak ve çocuklarımıza ulaştırmak için buradayız. Tıpkı Birinci Meclis’te olduğu gibi, yeni yönetim sisteminin nasıl kurulacağını konuşmak için buradayız. Çünkü çocuklarımızın yüzüne bakabilmek için, halk egemenliğini yeniden tesis etmek için çalışıyoruz. Çocuklarımıza insan haklarının güvence altına alındığı, özgürlükçü, adil, laik ve demokratik bir Türkiye’yi miras bırakmak istiyoruz.”

 

 

‘Mevcut yönetim sisteminden de yöneten zihniyetten de kurtulmanın çalışmasını yapıyoruz’

“Keyfi yönetimin sürekli krizlere yol açtığını görüyoruz. Bu krizlerin ülkemizi ve milletimizi fakirleştirdiğine şahit oluyoruz. Bunun için Gazi Meclisimizin onurunun kurtarılması gerektiğini biliyoruz. Kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir Türkiye’yi inşa etmek için çalışıyoruz. Tek imzayla alınan keyfi kararlarla ülkemizi karanlığa sürükleyen mevcut yönetim sisteminden de ülkeyi yöneten zihniyetten de kurtulmanın çalışmasını yapıyoruz. İstikrarlı bir yönetim için yürütme yetilerini yukarıdan aşağıya doğru delege edeceğiz. Bakanlıklara daha çok yetki vereceğiz. Anayasanın yemin metninde yazdığı gibi, Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsız olmasını sağlayacağız.”

 

‘TBMM; milletin evidir, kalbidir’

“Tarih boyunca birçok badireler atlatan Gazi Meclisimizi, iktidar partisinin uzantısı olmaktan çıkartmak zorundayız. Meclisimizi güçlendirerek yürütmeyi etkin bir şekilde denetleyen bir kurum haline getireceğiz. Çünkü TBMM, milletin evidir, milletin kalbidir. Temsil gücü yüksek olan organı güçlü kılmak parlamenter sistemin esası olmak zorundadır.”

 

‘Ülkemizi güçlendirecek en önemli kavram adalettir’

“Kuvvetler ayrılığı yerini gücün tek elde toplanmasına bıraktıkça hukuka olan güvenin zayıfladığını görüyoruz. Adalet sistemimizdeki tüm çatlakları onarmak için yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını garanti almanın şart olduğunu biliyoruz. Hukukun üstünlüğü sağlanmadan bir adım bile ileri gidemeyeceğimizi görüyoruz. Buradaki kürsüde Hüseyin Avni Bey’in dediği gibi ‘Cepheleri tutacak olan kanundur, adalettir’. Ülkemizi güçlendirecek en önemli kavram, adalettir.”

 

‘Savaş koşullarında dahi özgür tartışmadan taviz verilmemesi ibretliktir’

“Kurucu Meclisimizin savaş koşullarında dahi özgür tartışma ortamından taviz vermemesi ibret alınacak bir konudur. Ancak arada geçen bir asır bizi daha ileriye taşımış değil. Savaşın ortasındaki hukuk hassasiyetini bugün maalesef bugün göremiyoruz. Güvenlik kaygılarının en yüksek olduğu dönemde, bir istiklal mücadelesinin verildiği dönemde dahi bu Meclis’in çatısı altındaki özgür tartışma ortamını bugün göremiyoruz. Konuşan, hakkını arayan bir Türkiye istiyoruz. Bu amaçla ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engelleri kaldıracağız.”

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Her yıl 931 milyon ton gıda çöpe gidiyor

2021 Birleşmiş Milletler Çevre Programı Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre Türkiye’de her yıl 7.7 milyon tondan fazla gıda israf edilirken, Türkiye’de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyeceğin çöpe atıldığı saptandı.

 

Ajans Press’in, 2021 Birleşmiş Milletler verilerinden elde ettiği bilgilere göre gıda israfı yapan ülkeler ve oranları belli oldu. Böylelikle Türkiye’deki her yıl 7.7 milyon tondan fazla gıda israf edilirken, Türkiye’de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyeceğin çöpe atıldığı saptandı. Ülkemiz bu veri ile kişi başı gıda israfında üçüncü sıraya yerleşirken, ilk sırada yer alan ülke Kongo Cumhuriyeti, ikinci sırada yer alan ülke ise Meksika oldu. Rapora göre dünya genelinde her yıl yapılan toplam gıda israfı ise 931 milyon ton olarak kayıtlara geçti. 2021 yılının medya yansımasına bakıldığında ise bu konu sadece basında sadece 451 haberde yer edinirken, online mecrada 2 bin 132 haberle konuşuldu. Medyada yeteri kadar yansıma bulamayan gıda israfının, önümüzdeki yıllarda daha yüksek seviyerlere çıkacağı öngörüler arasında yer aldı.

 

Rapora göre, israfın yüzde61’lik kısmı evlerde, yüzde 26’lık kısmı gıda hizmeti veren yerlerde, yüzde 13’lük kısmı ise gıda satıcılarında meydana geldi. Çiftliklerde ve tedarik zincirlerinde de gıdaların kaybolması sadece yemek artıklarının israfa neden olmadığı, gıdaların yaklaşık üçte birinin de bu şekilde israf edildiğini gösterdi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Başkan Nazir Güler'den gündeme dair açıklamalar

BAŞKAN NAZİR GÜLER “ BULUNDUKLARI MAKAMI RANT AMACI VE ARACI OLARAK GÖRÜYORLAR”

Gelecek Partisi Bayburt İl Başkanı Nazir Güler gündeme dair açıklamalarda bulundu. Başkan Güler, Ticaret Bakanlığı’nın dezenfektan alımına değinerek, “ bunlar statüyü kendilerine rant amacı ve aracı olarak görüyorlar” dedi.
Gelecek Partisi Bayburt İl Başkanı Nazir Güler sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şunları söyledi:

“Bakanlık, Bakanın kendi şirketinden (daha uygun maliyetle !!!) ürün aldığını görüyoruz..

Esnaf ekonomik krizin etkisi altında ezilirken, bulundukları statüyü rant amacı ve aracı olarak kullanmak bin yıllık devlet geleneğinin ve etik yönetim anlayışının nasıl yağmalandığının; Vatan, millet, yerli milli, ezan, bayrak, şehit, tabut taktiğine sığınarak toplum algısında manipülasyon yaratmak nasıl bir çürümüşlüğün göstergesidir… ? Bunlar aynı taktiği yıllardır uyguladılar.

 

İnsanımızın en hassas noktalarından vurarak yıllarca rant sağladılar. Yüce Türk milletinin manevi değerleri üzerinden kendilerini mağdur gösterdiler. Artık yeter. Yıllarca aynı taktikle kendi menfaatleri için yapmadıkları kalmadı. İnsanımızın halini bilmezler. Düşürdükleri durumu görmezler. Yahu millet ekonomik olarak darda ve zorda. Evinin geçimini sağlayamaz haldeler. Gün geçmiyor ki esnaf dükkan kapıyor.

 

Fakat bunlar kendi menfaatleri, kendi şirketlerinin derdine düşmüşler. Yazıktır, ayıptır. Bu halk kendilerine yapılanları asla unutmazlar. Elbet iktidardan bunun hesabını sandıkta mutlaka soracaklardır.” İfadelerini kullandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bodrum’da yer kalmadı, Hatay, Adana, Mersin’i turizme açalım

‘Bodrum’da yer kalmadı, Hatay, Adana, Mersin’i turizme açalım
Bodrum, Alanya, Çeşme gibi yazlık ilçelere son yıllarda artan ilgi koronavirüsle tavan yaptı. Bodrum nüfusa üçe katlanırken artık çoğu yazlık bölgede yaşam 12 aya yayıldı. Bu noktada bu ilçelerin kapasitesinin zorlanması yerine hak ettiği değeri görmeyen yazlık bölgelerin turizme açarak milli geliri katlamanın mümkün olduğunu belirten Ulusal İktisadi Düşünce Kuruluşu (ULİKAD) Başkanı Ömer Niziplioğlu, “Akdeniz turizmin havzasıyken biz sadece Antalya’dan ağırlıkla kazanım sağlıyoruz. Hatay, Adana ve Mersin kıyılarını da turizm bölgesi ilan edip, planlayıp turizme kazandırmalıyız” dedi.
'Hatay'ı Dubai yapabiliriz'
Çalışmalarla Hatay'ın Dubai'ye dönüşebileceğine dikkat çeken Niziplioğlu, “Akdeniz'in en uzun, dünyanın en uzun 12. plajıına sahip olan Samandağ'a rağmen Türkiye sadece Antalya'dan kazanç sağlıyor. Eğer Hatay için yeni bir planlama yaparsak konaklama, yeme-içme, eğlence yerlerini sıfırdan tasarlarsak hatta bunun için uluslararası şehir plancılardan destek alırsak Cannes, Nice, Dubai gibi turistik bir bölgeye dönüştürebiliriz.  En azından Antalya'nın yarısı kadar gelir elde edebiliriz" dedi.
'Kültürler bir arada yaşıyor'
Hatay'ın turist çekebilecek birçok özelliğinin bulunduğunu ifade eden Niziplioğlu, "Öncelikle plajı, doğası harika. Sıcak bir denize sahip Ege'de sezon 2 ay iken Akdeniz'de 6 ay" diye konuştu. Bununla birlikte kültürel anlamda da Hatay'ın çok zengin olduğunu ifade eden Niziplioğlu, "Farklı dinlerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı şehirde dünyanın ilk kilisesi bulunuyor. Hristiyan ismi ilk kez bu ilde kullanılmış. Roma İmratorluğu'nun en büyük 3 ilinden biri.  Hatay'da İslam, Hristiyanlık ve Musevi inançları iç içe yaşıyor. Cami, kilise ve havra yan yana bulunuyor. Bu özelliği ile yaşayan şehir sayısı çok azdır. Bu özelliğini göstermek için inanç turizmiyle 12 aylık bir turist akışı sağlayabiliriz. Meryem Ana'nın evini görmek için Kuşadası'na 2 buçuk milyon insanın geldiği göz önünde bulundurulmalı" dedi.
'Gemi rotalarına eklenmeli'
Niziplioğlu, 3 medeniyetin birleşip harmanlandığı zengin mutfağı nedeniyle gastronomi turları açısından da Hatay'ın potansiyelinin yüksek olduğunu aktardı. Hatay'ın gemi turlarının rotasına eklenmesi gerektiğini belirten Niziplioğlu, "Bunun için Samandağ veya Arsuz'a liman yapılması gerekiyor. Bu liman sayesinde Doğu Akdeniz gemi turuna Türkiye'yi de ekleyebiliriz. Sadece gemi turu  sayesinde 1 milyon turist çekebiliriz" ifadelerini kullandı.
'İşsizlik biter'
Hatay'ın, turizm kenti olduğu takdirde ülkeye ve şehre birçok fayda sağlanacağını aktaran Niziplioğlu şunları söyledi: "İşsizlik biter. Hemen hemen her hanenin geliri artar. Çevre illere faydası olur. Şu an sadece yazlık konutlar yapıldığı sahili kaybediyoruz çok daha fazla gelire refaha ulaşabilme imkânı varken bu şekilde kalması hepimizin kaybıdır. Akdeniz'de sahili olan Mısır, Tunus, Fas gibi ülkelerin en büyük gelir kalemi turizmken en büyük sahiliyle Hatay'ın turistik olmayışına anlam veremiyorum."

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Başkan Hamit Karış'dan, 23 Nisan Mesajı

Gelecek Partisi Mersin İl Başkanı Hamit Karış, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla kutlama mesajı yayınladı.

Başkan Hamit Karış mesajında; “23 Nisan; Türk Milleti’nin işgallere ve parçalanmaya karşı bütün imkânlarını seferber ederek dünyaya varlığını kanıtladığı gün olarak tarihteki yerini almıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920 günü açılması ile millet egemenliği resmen hayata geçirilmiş, bu önemli günü de Mustafa Kemal Atatürk, millet egemenliğini sonsuza kadar koruyacak olan çocuklara armağan etmiştir.

Bizler de geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızın kalpleri vatan ve millet sevgisiyle dolu, görev ve sorumluluklarına yürekten bağlı, çağdaş düşünceli insanlar olarak yetişmesi için ve çocuklarımızın barış ve huzur içinde yaşayacağı bir ülke bırakmak için çalışmaktan bir an bile vazgeçmeyeceğiz. Çocuklarımıza sahip çıkmak, geleceğimize sahip çıkmaktır. Yaptığımız ve yürüttüğümüz her çalışma ile geleceğimizin teminatı çocuklarımızın yarınlara umutla bakmalarını istiyoruz.

Bu düşüncelerle; TBMM’nin açılışının 101. yıl dönümünü ve sevgi dolu yürekleri, gülen yüzleriyle geleceğin Türkiye’sini emanet edeceğimiz tüm çocuklarımızın ve dünya çocuklarının 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlar, sevgi, barış ve huzur dolu bir dünyada hep birlikte yaşamayı temenni ederim.” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Tdp'li Nerse: "Kçö Yıl Sonuna Kadar Uzatılmalı

Türkiye Değişim Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Av. Muzaffer Rıza Nerse, uzatılan kısa çalışma ödeneği ile ilgili açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm sektörlerde kısa çalışma ödeneğinin nisan, mayıs ve haziran aylarını kapsayacak şekilde uzatıldığını duyurdu. Konuya ilişkin Türkiye Değişim Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Av. Muzaffer Nerse şu ifadeleri kullandı:

"UZATMA KARARINDA BÜYÜK KATKIMIZ VAR"

"Kısa çalışma ödeneğinin süresi 3 ay uzatıldı. Ödeneğin iptal edildiğin günden bu yana tüm sektörlerin mağdur edilmemesi için sürekli olarak sürenin uzatılması gerektiğinin şart olduğunu söyledik. Bu bağlamda kısa çalışma ödeneğinin uzatılması kararında büyük katkımız var. Ayrıca uzatma süresi olarak 3 ayı da yetersiz buluyoruz. Bu süre en azından yıl sonuna kadar uzatılmalı, devletimiz işçi ve iş verenenine tam destek vermelidir"

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek’ten 23 Nisan Mesajı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayımlayan Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek “Bugünün küçüğü yarının büyüğü olan çocuklarımız geleceğimizin mimarı olacaktır” dedi.

 

Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 101. Kuruluş yıldönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı sebebiyle mesaj yayımladı. Başkan Şimşek mesajında şu ifadeleri kullandı: “23 Nisan 1920, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı, bağımsızlık ve milli irade hâkimiyetimizi dünyaya ilan ettiğimiz tarihtir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” Bütün dünya çocuklarına armağan edilen tek bayram olan 23 Nisan ise Türkiye Cumhuriyeti’nin, çocuklarımızın omuzlarında yükseleceğine olan inancın ifadesidir. 23 Nisan 1920 ruhu, gelecek nesillere aktaracağımız en büyük emanetimizdir. İstiklal Harbimizin Başkomutanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk Başkanı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor. Çocuklarımızın, tüm dünya çocuklarının bayramını yürekten kutluyorum."

 

Gölbaşı’nın çocuklarına da seslenen Başkan Şimşek bu mutlu günün sevincini balkonlara ve camlara taşımak için çağrıda bulundu ve şunları söyledi: “Sevgili çocuklarımız, bayrağımıza gönülden bağlı, vatanımıza hayırlı, milletimize faydalı, ailelerinize, arkadaşlarınıza saygı ve sevgi dolu olmanız tüm ümidimiz.  Çağdaş Türkiye'de en büyük ihtiyacımız bilim ve teknolojinin ışığı ile nice 101 yıllar geçirmek. Bu sene 23 Nisan coşkusunu evlerinizde yaşayacak olsanız da biliyoruz ki en yakın zamanda coşku dolu meydanlarda yeniden buluşacağız. Umarım bu günleri en kısa zamanda atlatır, Gölbaşı parklarını, sokaklarını neşenizle doldurursunuz. Bugünümüzün, geleceğimizin umudu olan siz değerli çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun. Gözlerinizden öperim…” 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

DEVA Partisi Tunceli İl Başkanı Tekin’den 23 Nisan Kutlaması

DEVA Partisi Tunceli İl Başkanı Tekin’den 23 Nisan Kutlaması

DEVA Partisi Tunceli İl Başkanı Mesut Tekin,  23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla kutlama mesajı yayımladı.

 

DEVA Partisi Tunceli İl Başkanı Mesut Tekin mesajında: “Milli egemenliğimizin sembolü, kurtuluş mücadelemizin ve demokrasi tarihimizin en önemli kurumlarından olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 101. yılında gururla kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, tüm milletimize ve istikbalimizin yegâne teminatı olan çocuklarımıza kutlu olsun.
 
23 Nisan 1920 tarihinde açılan Gazi Meclis, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yokluklar ve güçlükler içinde Milli Mücadeleyi yönetmiş ve zaferlere taşımıştır. 101 yıl önce ortaya çıkan bu irade, İstiklal Savaşı’nı büyük bir kahramanlık ve kararlılıkla yürütmüş, vatan topraklarını işgalden kurtararak, sonsuza kadar yaşayacak olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur. İstiklal mücadelemizde eşsiz bir kahramanlık destanı yazan aziz milletimizin iradesini hayata geçirme yolunda sergilediği azim, başka milletlerin bağımsızlık mücadelelerine de ilham kaynağı olmuştur.

  Sevgili Çocuklar; Sizler, milletimizin umut çiçekleri, aydınlık yarınlarımızın güçlü kollarısınız. Bu bakımdan sizlerin sağlıklı, eğitimli ve mutlu bireyler olarak hayata devam etmeniz en büyük arzumuzdur.

Bizlerde, ülkemizi geleceğe taşımaya yönelik sorumlu ve duyarlı çabalarınızda sizlere destek verecek ve her zaman yanınızda olacağız.

 

Sevgiye, barışa, dostluğa, kardeşliğe, çağdaşlığa, bilime, teknolojiye açılan aydınlık ve büyük bir kapı olan 23 Nisan sayesinde dünyanın ilk ve tek çocuk bayramını tüm dünya çocukları ile paylaşmanın gururunu yaşıyorsunuz. Sizleri çok seviyor ve sizlere güveniyoruz.

 

Bu duygu ve düşüncelerle; başta Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Meclis Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bizlere bağımsızlığımızı armağan eden Milli Mücadeleye emeği geçmiş tüm kahramanlarımızı saygı, rahmet ve minnetle anıyor, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor, sevgilerimi sunuyorum.” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Haydi Lüleburgaz! 23 Nisan saat 20.21’de balkonlara!

Lüleburgaz’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında 23 Nisan saat 20.21’de 30 ayrı noktada kurulan ses sistemleriyle İstiklal Marşı çalınacak. Korona virüs salgını nedeniyle sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu saatlerde vatandaşlar İstiklal Marşı’nı balkon ve pencerelerinden Türk Bayraklarıyla okuyacak. 

 

Lüleburgaz Belediyesi’nin korona virüs salgını nedeniyle bu yıl dijital ortamda gerçekleştirdiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile 30. Uluslararası Çocuk Şenliği etkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor. Etkinlikler korona virüse rağmen büyük bir coşkuyla devam ederken, yarın Lüleburgaz’da anlamlı bir etkinliğe imza atılacak. Bu kapsamda saatler 20.21’i gösterdiğinde Lüleburgazlılar balkon ve pencerelerinden İstiklal Marşı okuyacak. 

 

30 ayrı noktaya ses sistemi

 

Bu doğrultuda Lüleburgaz Belediyesi kentin dört bir yanında toplam 30 ayrı noktaya ses sistemi kuracak. Saat 20.21’de bütün ses sistemlerinden eş zamanlı olarak çalınacak İstiklal Marşı’yla vatandaşlar bu coşkuya ortak olacak. 

 

İstiklal Marşı çalınacak noktalar

 

Lüleburgaz Belediyesi’nin ses sistemi kuracağı noktalar ise şöyle;

 

Yeni Tören Alanı

Terminal

Kocasinan Muhtarlığı

Uğur Mumcu Parkı

Aydın Mutlu Parkı

Barış Mahallesi Muhtarlığı

Gençlik Parkı

Zeliha Özbek Parkı

Güneş Mahallesi Muhtarlığı

Atatürk Parkı

Eczacıbaşı Parkı

Fatih Pastanesi önü

İnönü Parkı

Aynur Özbilen Parkı

Yıldız Parkı

Sinan Atakan Yavuz Parkı

Damak Pastanesi önü

Kurtuluş Parkı

Şeytan Durağı

Levent Sitesi Taksi Durağı

Feyzullah Çarıkçı Parkı

8 Kasım Pazar Yeri

8 Kasım Parkı

Zafer Parkı

Durak Mahallesi Muhtarlığı

LYMBA 

Mehmet Başaran Meydanı

Deniz Büfe (Hürriyet Caddesi)

Işıklar Mevlana Pastanesi

Kapalı Pazar Yeri 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı