Aylık arşivler: Temmuz 2021

Çevre dostu ulaşım aracı bisiklet ihracatta rekora pedal basıyor

Çevre dostu ulaşım aracı bisiklet ihracatta rekora pedal basıyor. Daha yeşil bir dünyada yaşama gerekliliği, çevre dostu ulaşım aracı bisiklete talebi artırıyor. Dünya genelinde bisiklete yöneliş Türkiye’nin bisiklet ihracat rakamlarına da olumlu yansıyor. Türkiye, 2021 yılının ilk yarısında bisiklet ihracatını yüzde 87’lik artışla 70 milyon dolara yükseltti.

 

Türkiye’nin bisiklet ihracatı 2017 yılında 30 milyon dolar iken, sonraki yıllarda sürekli artarak 2020 yılı sonunda 92 milyon dolara ulaştı.

 

Özellikle Avrupa ülkelerinden büyük talep alan Türk bisiklet sektörü, 2021 yılının Ocak – Haziran döneminde de ihracatta yüzde 87’lik artış hızı yakaladı. 2020 yılının Ocak – Haziran döneminde 37,2 milyon dolar olan Türkiye’nin bisiklet ihracatı, 2021 yılının ilk yarısında 70 milyon dolara ulaştı. Sektör, 2021 yılı sonunda 150 milyon dolar ihracat hedefliyor.

 

Ege Bölgesi bisiklet ihracatının yüzde 70’ini gerçekleştiriyor

 

“Karbon salınımını azaltmak isteyen dünya bisiklet kullanımına yöneliyor” diyen Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, pandemi sonrasında bisikletin artık hobi amaçlı kullanılmadığını, özellikle gelişmiş toplumlarda bisiklet kültürünün oluştuğunu, ulaşım aracı olarak nitelendirildiğini, Türkiye’nin bisiklet ihracatının yüzde 70’inin Ege Bölgesi’nden yapıldığı bilgisini paylaştı.

 

Manisa’nın 2021 yılının ilk yarısında 40,5 milyon dolarlık bisiklet ihracatıyla Türkiye’nin lideri olduğuna işaret eden Eskinazi, “İzmir ise; 8,2 milyon dolarlık bisiklet ihracatıyla Manisa ve İstanbul’un ardından üçüncü sırada yer aldı. Bisiklete olan talep arttıkça bölgemizden bisiklek ihracatının da artacağına inanıyoruz. 2021 yılı sonunda Türkiye genelinde 150 milyon dolar, Ege Bölgesi’nden ise; 100 milyon dolar üzerinde bisiklet ihracatı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

 

Türkiye’nin doğasının uygunluğu ve gerekli parkurların sağlanması ile de önümüzdeki dönemde bisiklet turizmi ile önemli döviz kaynağı sağlanacağına olan inancını paylaşan Eskinazi, Avrupa Bisiklet Rotası Ağı (EuroVelo)’na Türkiye’den ilk katılan kentin İzmir olduğunu, bu ağın genişlemesi ile bisilet turizminin kat kat artacağını sözlerine ekledi.

 

Türkiye, 2021 yılında 92 ülkeye bisiklet ihraç ederken, Almanya 10,2 milyon dolarlık taleple ilk sırada yer aldı. Finlandiya ise; 9,8 milyon dolarlık bisiklet ihracatıyla zirve ortağı oldu. Türkiye, Fransa’ya 9,3 milyon dolarlık, Hollanda’ya 8,7 milyon dolarlık bisiklet ihraç etti. Bisiklet ihracatında beşinci sıranın sahibi 8 milyon dolarla İtalya oldu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Arı Sütü Eğitim Projesi’nin Üçüncüsü İstanbul Silivri’de Gerçekleştirildi

Balparmak Arıcılık Akademisi’nin “Sürdürülebilir Arıcılık, Katma Değerli ve Verimli Arı Ürünleri Üretim Programı” kapsamında, İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği iş birliğiyle hayata geçirdiği arı sütü üretimine yönelik eğitimlerin üçüncüsü, İstanbul Silivri’de tamamlandı. Teorik ve uygulamalı olarak üç ayrı bölgede düzenlenen eğitimleri başarıyla tamamlayan İstanbullu toplam 80 arıcı sertifikalarını aldı.

 

40 yıldır dünyaya faydalı olmak için çalışan Balparmak, arıcılık mesleğinin geleceğine katkı sağlamak amacıyla Balparmak Arıcılık Akademisi çatısı altında gerçekleştirdiği “Sürdürülebilir Arıcılık, Katma Değerli ve Verimli Arı Ürünleri Üretim Programı” eğitimlerini sürdürüyor. Bu çerçevede İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği (İAYB) ile Nisan 2021 tarihinde önemli bir iş birliğine imza atan Balparmak Arıcılık Akademisi, proje kapsamında ilki İstanbul Aydos, ikincisi Çatalca, üçüncüsü ise İstanbul Silivri’de olmak üzere verimli ve kaliteli arı sütü eğitimlerini üç ayrı bölgede gerçekleştirdi. Arıcılık Akademisi uzmanları tarafından Arıcılık Akademisi gezici eğitim aracı ve mobil arı sütü üretim konteynırında gerçekleştirilen eğitimlerin her biri 1 gün teorik, 3 gün pratik olmak üzere toplamda 4 gün sürdü. 27-30 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen eğitimde, eğitimi başarıyla tamamlayan 30 arıcıya sertifikaları Çatalca ve Silivri protokolünün de katıldığı özel bir törenle teslim edildi.

 

29 Temmuz Perşembe günü İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği’nin Silivri Bekirli Koruluğu’nda bulunan arılığında gerçekleştirilen sertifika törenine Silivri Belediye Başkanlığı’nı temsilenZiraat Yüksek Mühendisi Aslı Uçman, Orman Genel Müdürlüğü Çatalca Bölge Müdürü Murat Çakır, İstanbul İl Tarım Orman Müdürlüğü Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Hatice Yağmur, Silivri Ziraat Odası Başkanı Sabri Özer ve Silivri Tarım Orman İlçe Müdürlüğü yetkililerinin yanı sıra Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Balparmak Genel Müdürü Onur Özyurt, Balparmak Hammadde Tedarik Direktörü İsfendiyar Üzümcü, Balparmak Arıcılık Akademisi Eğitim Uzmanı Dr. Ali İhsan Öztürk ve İstanbul İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Onur Çilenk katıldı. 

 

“İstanbul’da önemli bir arıcılık potansiyeli var”

İstanbul’daki zengin bitki örtüsünün arıcılara metropolde de arıcılık yapma imkânı sağladığını belirten Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, şehrin önemli bir arıcılık potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekti. Bu potansiyeli değerlendirmenin ve verimliliği artırmanın yolunun mesleki eğitimden geçtiğini hatırlattı. En büyük amaçlarından birinin arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamak olduğunun altını çizen Altıparmak şunları söyledi: “Türkiye’de arıcılık mesleğine olan ilgi gün geçtikçe azalıyor, gençler ve kadınlar bu mesleğe yönelmiyor. Bunun yanı sıra birçok arıcımız geleneksel yöntemlerle üretim yapıyor. Bu nedenle katma değerli arı ürünlerinden yeterli verim alınamıyor ve gelir arttırılamıyor. Biz de bu amaçla 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisi’ni kurduk. Akademide verdiğimiz eğitimlerle gençleri ve kadınları mesleğe kazandırmak için çalışıyoruz. Ayrıca üretimin modern arıcılık teknikleriyle, hijyenik koşullarda devam ettirilmesi için mevcut arıcılara ve arıcı adaylarına eğitimlerle destek veriyoruz. Böylece bal ve diğer katma değerli arı ürünlerinin üretiminin arttırılmasını hedefliyoruz. Eğitimlerimizde katma değeri yüksek olan arı sütünün daha kaliteli ve verimli şekilde üretimine odaklandık. Arıcılık mesleğinin gelişimi için üzerimize düşen görevi yapmaya devam edeceğiz ve eğitimlerimizi yaygınlaştırarak daha fazla arıcı ve arıcı adayına ulaşacağız.”

 

Balparmak hakkında:

Tüketicisine sunduğu kalite standardı ile farklılaşan Balparmak, bu anlamda sektörün öncülüğünü üstleniyor. Gıda güvenliği konusunda uluslararası standartlara göre çalışan Balparmak, FSSC 22000 (Food Safety System Certification) ve BRCGS (British Retail Consortium Global Standarts) gibi uluslararası gıda güvenliği sistemleri sertifikalarına da sahip. Türkiye’nin bal ve diğer arı ürünleri alanındaki ilk, gıda alanında 8’inci Ar-Ge Merkezi’ne sahip olan Balparmak; TÜRKAK tarafından akredite olan Bal ve Diğer Arı Ürünleri Araştırma ve Kalite Kontrol Laboratuvarı sayesinde, tüketicilerine sunduğu ürünlerini en az 100 parametrede analiz ediyor.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Otokar ilk 6 ayda 1,9 milyar TL ciro elde etti

Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar, 2021 yılı ilk 6 aylık sonuçlarını açıkladı. Global bir oyuncu olma hedefinde cesur adımlarla ilerleyen Otokar, pandeminin etkilerine rağmen büyümesini sürdürdü. Yılın ilk 6 ayında cirosunu geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 64 artıran Otokar, ihracatını ise yüzde 37 büyüttü. Otokar’ın ilk 6 aydaki net kârı 396,5 milyon TL oldu. Güvenli üretim uygulamalarıyla faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde sürdüren Otokar'ın ulaştığı sonuçlardan memnuniyet duyduklarını belirten Genel Müdür Serdar Görgüç; "Ticari ve askeri araçta geniş ürün gamımız, teknolojimiz, tasarım kabiliyetimiz ve müşteri ihtiyaçlarına uygun geliştirdiğimiz çözümlerle yurt içinde ve dışında her geçen dönem daha fazla tercih ediliyoruz. Yenilikçi ürün gamımız ve satış sonrası hizmetlerimizle başarılarımıza yenilerini ekliyoruz" dedi.

Türkiye otomotiv ve savunma sanayiinin öncü şirketi olan Otokar, yılın ilk 6 aylık sonuçlarını paylaştı. Fikri mülkiyet hakları kendine ait ürünleriyle 5 kıtada 60'tan fazla ülkede faaliyet gösteren Otokar, ticari ve savunma sanayiindeki araç teslimatlarıyla 2021'in ilk yarısında cirosunu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 64 artırdı. Yılın ilk yarısını 1,9 milyar TL'lik ciro ile kapatan şirket, ihracatını geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 37 büyüttü. Otokar’ın ilk 6 aydaki ihracatı 152 milyon USD ve net kârı 396,5 milyon TL olarak gerçekleşti. 

Dünya markası olma hedefiyle küresel çapta önemli başarılara imza atan Otokar'ın pandemi koşullarına rağmen güvenli üretim uygulamalarıyla faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütüp sürdürülebilir büyümesine devam ettiğini kaydeden Genel Müdür Serdar Görgüç; “İçinde bulunduğumuz bu zor dönemde çalışanlarımızın kıymetli emekleriyle yılın ilk altı ayında iyi bir performans elde ettik. Mühendislik kabiliyetimiz, yetkin insan kaynağımız, geniş ürün gamımız, müşteri ihtiyaçlarına uygun geliştirdiğimiz çözümler, güçlü satış ağı ve satış sonrası hizmetlerimiz ile Türkiye'de ve dünyanın 60’ı aşkın ülkesinde takdir topluyor, satışlarımızı artırıyoruz. Geride bıraktığımız 6 ayda İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğü’nden aldığımız 364 adetlik otobüs siparişimizi tamamladık, yurt dışından aldığımız askeri araç siparişlerimizin teslimatları devam etti. Şehir içi toplu ulaşımda, turizm sektöründe, lojistik alanında teslimatlarımızı sürdürdük. Askeri araçlarımız dost ve müttefik ülkelerde takdir toplamaya devam etti. Türkiye'nin yanı sıra ihracat pazarlarında da tercih edilen aracımız COBRA II'nin mayına karşı korumalı aracı COBRA II MRAP’ı geliştirip ürün ailemize ekledik. Türkiye'nin otonom otobüsünün testlerini tamamladık” dedi.

Son 10 yılda cirosunun yüzde 8'ini Ar-Ge faaliyetlerine ayırarak bu alanda 1,3 milyar TL'lik harcama gerçekleştiren Otokar'ın, geniş ürün gamıyla faaliyet gösterdiği segmentlerde Türkiye’nin en çok tercih edilen otobüs markası unvanını koruduğunu belirten Görgüç şöyle konuştu; "Kendi teknolojimiz, mühendislerimizin tasarladığı araçlar, uygulamalarımız ve müşterilerimizin isteklerine uygun geliştirdiğimiz ticari araçlarımız ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında milyonlarca yolcuya hizmet veriyor. Önümüzdeki süreçte iç pazardaki Ankara EGO Genel Müdürlüğü başta olmak üzere yeni siparişlerimiz ile liderliğimizi korumak için çalışmaya devam edecek; ihracat pazarlarında büyümemizi sürdüreceğiz. Günümüz ve gelecek tehditlerine yönelik geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz savunma sanayiindeki ürünlerimiz ile de sektörümüze öncülük etmeye devam ediyoruz. Başta ordumuz, güvenlik güçlerimiz olmak üzere 50'den fazla kullanıcımıza en iyi ürün ve hizmeti sunmak için çalışıyoruz. Hem ticari hem de savunma sanayiinde ilklerin öncüsü konumunda olan Otokar’ın dünya markası olması için emin adımlarla ilerliyor, önümüzdeki süreçte ülkemize daha fazla katma değer yaratmayı amaçlıyoruz.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bilgi Düzensizliği ile Mücadele Eğitimi projesi kapsamında hazırlanan Dezenformasyon Eğitimi çevrimiçi aracı açıldı

NATO Kamu Diplomasisi tarafından desteklenen “Türkiye’de Bilgi Düzensizliği ile Mücadele Etmek: Eğitici Temelli Program” başlıklı proje, bilgi düzensizliğine neden olan ve bu yolla bilgi ekosistemine derinden zarar veren faktörlerin neler olduğu, neden ve nasıl meydana geldiği ve hangi kanallarla engellenebileceği konusunda eğitim yaklaşımıyla farkındalık yaratmayı ve Türkiye’de “bilgi güvenliği” üzerine düşünen ve tartışan bir topluluğun oluşmasını hedefliyor. Projenin koordinatörlüğünü Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emel Parlar Dal ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emre Erdoğan yürütüyor. Projede ayrıca Şaban Çaytaş, Ayda Sezgin ve Sude Karahasan da görev yaptı.

Projenin ilk iki aşaması Haziran ayında Eğitici Eğitimi Programı ve Kursiyer Eğitimi Programı ile tamamlandı. Bu aşamada bilgi düzensizliği konusuyla ilgilenen 20 eğitici, proje koordinatörleri tarafından gerçekleştirilen iki günlük bir eğitimden geçerek bu konuda detaylı olarak bilgilendirildiler. Bir sonraki aşamada eğiticiler yaklaşık ikişer saatlik çevrimiçi derslerle günümüz bilgi ekosistemi, yanlış bilginin dijital ortamda yayılımı, yanlış bilgiyle mücadele, küresel politikada dezenformasyon gibi konularda eğitimler verdiler; bu eğitimlere toplamda 300’den fazla katılımcı katılarak sertifika almaya hak kazandı.

 

Son olarak dezenformasyonegitimi.org internet sitesinde dileyen herkesin ücretsiz bir şekilde her an ulaşabileceği açık erişimli bir ders tasarlanarak Dezenformasyon Eğitimi başlığıyla kamuoyunun erişimine açıldı. Türkiye’de bu konuda ilk defa hazırlanan bu açık erişimli çevrimiçi eğitim yanlış bilgi ile ilgili temel kavramları, yanlış bilgilerin dijital platformlarda nasıl yayıldığı, yanlış bilgilerden kaçınmak için hangi araçların kullanılabileceği, küresel politikada enformasyonun ve dezenformasyonun rolü gibi konuları içeriyor. 

 

Bilgi düzensizliği ile mücadele etmek amacıyla hazırlanan Dezenformasyon Eğitimi dersine çevrimiçi olarak erişebilir, ders videolarını izleyebilir, bilgi düzensizliği ile ilgili çeşitli okuma ve linklere ulaşabilir, eğitimleri tamamlayarak sertifikanızı alabilirsiniz. Farklı üniversitelerden, farklı disiplinlerden oluşan eğitimci kadrosuyla Dezenformasyon Eğitimi bilgi düzensizliği ile ilgili temel kavramlar, sosyal medya platform mimarileri, dijital medyada yanlış bilginin yayılımı ve bilgi-güvenlik ilişkisi gibi konulara eğiliyor.

Bu çevrimiçi araçta katılımcılar aşağıdaki derslere katılabilirler.

  1. Dezenformasyon: Temel Kavramlar – Prof. Dr. Emre Erdoğan (İstanbul Bilgi Üniversitesi)
  2. Güvenlik Sorunu Olarak Dezenformasyon – Dr. Gökçe Gezer (İstanbul Bilgi Üniversitesi)
  3. Yanlış Bilginin Yayılımı: Platform Mimarileri – Doç. Dr. Akın Ünver (Kadir Has Üniversitesi)
  4. İnfodemi – Prof. Dr. Emre Erdoğan (İstanbul Bilgi Üniversitesi)
  5. Yanlış Bilginin Psikolojisi – Doç. Dr. Sinan Alper (Yaşar Üniversitesi)
  6. Yanlış Bilgiyle Mücadele Araçları – Koray Kaplıca (Doğruluk Payı)
  7. Dezenformasyon ve Dayanıklılık – Doç. Dr. Suncem Koçer (Kadir Has Üniversitesi)
  8. Yanlış Bilginin Yayılımı: Dijitalleşme – Doç. Dr. Bilge Narin (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
  9. NATO ve Yanlış Bilgi – Prof. Dr. Emel Parlar Dal (Marmara Üniversitesi)
  10. NATO, Rusya ve Güvenlik – Dr. Ziya Meral (Centre for Historical Analysis and Conflict Research)

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çocuklara özel yaz sanat okulu ağustosta da devam ediyor

Çocuklar, İstanbul Modern’in Çevrimiçi Yaz Sanat Okulu’na Türkiye’nin her yerinden katılarak, müze uzmanlarıyla evlerinde sanat çalışmaları gerçekleştirmeye devam ediyor. Birbirinden farklı ve zengin içeriğe sahip atölyeler çocukları bekliyor

 

İstanbul Modern Çocuklara Çevrimiçi Yaz Sanat Okulu farklı kavramlara ve sanatsal uygulamalara odaklanıyor. Program müze koleksiyonundan sanat çalışmalarının gösterimiyle başlıyor. Müze uzmanlarıyla birlikte sanat yapıtlarını çözümleyen çocuklar, sanat tarihinden örneklerin ele alındığı kısa bir sunumun ardından kendi sanat çalışmalarını yaratıyor. 

 

10 farklı etkinlik

Çocuklar İstanbul Modern’in Çevrimiçi Yaz Sanat Okulu’nda Benim Renklerim, Lekeler ve Çizgiler, Doğadan Motifler, Tuvalimdeki İzler, Dokulu Resimler, Renk Oyunları, Boyanın Öyküsü, Fotoğraftan Resme, Birleşen Nesneler ve Benim Bakışım başlıklı 10 farklı etkinliğe katılabiliyor. 

 

Çevrimiçi Yaz Sanat Okulu Katılım Belgesi 

Çevrimiçi Yaz Sanat Okulu’nda etkinlikler, hafta içi her gün yaz boyunca tekrar ederek farklı tarihlerde uygulanıyor. Böylece katılımcılar, etkinliklere katılacakları tarihleri seçerek belirleyebiliyor. Çocuklar bu çalışmaların birine veya hepsine, istedikleri tarihlerde katılabiliyor. İstanbul Modern, on farklı seçenek sunan atölyelerin en az beşine katılanlara Çevrimiçi Yaz Sanat Okulu Katılım Belgesi veriyor.

 

Atölye Tarihleri: Hafta içi her gün

4-7 yaş grubu çocuklu aileler için 11.00-12.00,  

8-12 yaş grubu çocuklar için 14.00-15.00 

 

Çevrimiçi Yaz Sanat Okulu programlarına katılımlar kontenjanla sınırlıdır.

Programlar hakkında detaylı bilgi ve online kayıt için istanbulmodern.org adresine başvurulabilir.

 

Program

 

Benim Renklerim

9, 23 Ağustos

Sanatta renk nasıl kullanılıyor? Renkçilik ne demek? İnsan kendi rengini üretebilir mi? Sanatçıların bazı dönemleri neden renklerle anılıyor? Renkler duyguları nasıl ifade eder? 

İhsan Cemal Karaburçak’ın “Abstre Peyzaj” ve Neşet Günal’ın “Toprak Adam” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlayan atölyede çocuklar, sanatçıların renkleri nasıl kullandıkları hakkında kısa bilgiler ediniyor. Renklerin sanatçılar için ne ifade ettiği hakkında sanat tarihinden örnekleri yorumlayarak fikir üretiyorlar. Program için tasarlanan etkinlik kartlarına boyaları karıştırarak elde ettikleri renk tonlarını uygulayan çocuklar, oluşturdukları resimlerle kendi renk teorilerini ortaya koyarlar. 

 

Lekeler ve Çizgiler

10, 24 Ağustos 

 

Sanatta leke nasıl kullanılır? Çizgi nasıl oluşur? Lekeler ve çizgilerle ne tür sanat çalışmaları üretilebilir? 

Devrim Erbil’in “Doğa Yorumu” ve Nuri Kuzucan’ın “Dışarıdan” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlayan atölyede çocuklar, sanatçıların çizgi ve leke kavramlarını nasıl ele aldıklarını inceliyor. Müze uzmanını izlerken kâğıt yüzey üzerine sulu boya ile lekeler oluşturup farklı karakterlere sahip çizgilerle sanat çalışmalarını tamamlıyorlar. Program çizgi ve leke kavramlarının karşılaştırılması ile sona eriyor.  

 

Doğadan Motifler

11, 25 Ağustos 

 

Motif ne demek? Doğadan ilham alarak nasıl motif üretilebilir? Motifler bize ne anlatır? Çağdaş sanatta motif nasıl kullanılır?  

Ekrem Yalçındağ’ın “Kontrastlar” ve İnci Eviner’in “Yeni Vatandaş I-II-III” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlayan atölyede çocuklar çağdaş sanatçıların motifleri nasıl yorumladığını keşfediyor. Gelenekselden çağdaşa sanat üretimlerinde motifin nasıl değiştiğini inceliyor ve kendi motiflerini yaratıyorlar. Müze uzmanlarıyla birlikte etkinlik kartlarından yola çıkarak şekiller tasarlıyor, izlerini çıkartıp boyayarak kompozisyonlarını tamamlıyorlar.  

 

 

Tuvalimdeki İzler

12, 26 Ağustos 

 

İzler nasıl oluşur? Görüntü nasıl çoğaltılır?  

Tomur Atagök’ün “Binbir Yüzlü Madonna” ve Canan Tolon’un “İsimsiz” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlayan atölyede çocuklar sanat tarihinden örnekler üzerinden farklı biçimler üretmenin yöntemlerini inceliyor. Çalışmalarında popüler imgeleri ya da hazır nesnelerin izlerini kullanan sanatçıları keşfediyorlar. Programın uygulama aşamasında tuval üzerine dergi veya gazetelerden kestikleri şekillerin izlerini kullanarak sanat çalışmalarını tamamlıyorlar. 

 

Dokulu Resimler

13, 27 Ağustos 

Doku nedir? Dokularla nasıl resim yapılır? Doku resmi nasıl değiştirir? 

Sterling Ruby’nin “BC (3030) ”, Balkan Naci İslimyeli’nin “Kül 1”, Jennifer Allora& Guillermo Calzadilla’nın “Şekil Değiştirici” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlayan atölyede çocuklar, dokuyu ve dokulu malzemeleri sanat çalışmalarında kullanan sanatçılar hakkında bilgiler ediniyor. Farklı dokular hakkında konuşuyor ve sanatın farklı uygulama alanlarında sanatçıların dokuyu nasıl kullandıklarını keşfediyorlar. Programın uygulama aşamasında yaprak, tuz, kumaş, kâğıt, kahve gibi malzemeleri kullanarak dokulu resimlerini oluşturuyorlar. 

 

Renk Oyunları 

2,16 Ağustos

Renk nedir? Renkleri nasıl görürüz? Ana renkler, ara renkler ve zıt renkler nelerdir? Sanatçıların renk hakkındaki düşünceleri nelerdir? 

Atölye çalışması Fahrelnissa Zeid’in “Triton Ahtapotu” ve Abidin Elderoğlu’nun “Uzaydan Görünüm” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlıyor. Atölye renk ve renkler arasındaki ilişkilere odaklanıyor. Program çocukların kâğıt üzerine sadece renk kullanarak bir resim oluşturmasıyla tamamlanıyor. 

 

Boyanın Öyküsü

3, 17 Ağustos 

Boya nelerden oluşur? Sanatçılar eskiden boyalarını nasıl hazırlarlardı? Boya üretim teknolojisinin gelişmesi sanatı nasıl değiştirdi? 

Atölye çalışması Ömer Uluç’un “3 Erkek, 4 Kadın, Ziyaretçiler” ve Mehmet Güleryüz’ün “Denizci” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlıyor. Programın sanat uygulamasında ise çocuklar yağ, baharat ve yumurta kullanarak kendi boyalarını üretiyor, bu boyalarla bir resim çalışması gerçekleştiriyor. 

 

Fotoğraftan Resme

4, 18 Ağustos

Görüntü ne demek? Görünen ne demek? Yüzey üzerinde görüntü kaç farklı biçimde oluşabilir? Fotoğraf ve resim arasındaki fark nedir

Atölye çalışması Murat Germen’in “İstanbul, Zincirlikuyu #01”Nuri Bilge Ceylan’ın “Beyoğlu’nda Tramvaylar, İstanbul” ve Ara Güler’in “Eski Galata Köprüsü'nde Trafik”  adlı çalışmalarına odaklanıyor. Fotoğrafın icadından bu yana, fotoğraf ve resim sanatı arasında benzerlik ve farklılıkları işleyen kısa bir sanat tarihi sunumu ile başlıyor. Atölyenin uygulama aşamasında müze uzmanını izleyen çocuklar, fotografik görüntüleri boyayarak baskı resimler yapıyor.  

 

Birleşen Nesneler 

5, 19 Ağustos

Heykel nasıl yapılır? Geçmişten günümüze heykel nerede karşımıza çıkar? Heykeltıraşlar hangi malzemeleri kullanır? Nesneleri birleştirerek heykel yapabilir miyiz? 

Atölye çalışması Kuzgun Acar’ın “İsimsiz” ve :mentalKLINIK’in “Double Cherry” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlıyor. Heykel sanatının tarihine ve üretim türlerine odaklanan atölyede çocuklar, birden fazla adette kâğıt havlu ruloları kullanarak bir araya getiriyor, küçük heykeller oluşturuyorlar.

 

Benim Bakışım 

6, 20 Ağustos 

Natürmort nedir? Sanatçılar resmini yapacakları nesneleri nasıl seçer? Nesneler bize ne anlatır? Bir nesneyi anlatmanın farklı yolları nelerdir? 

Atölye çalışması Fatma Tülin’in “Kirazlı Zamanlar” ve Nusret Nurdan Eren’in “İstanbul” adlı sanat çalışmalarının yorumlanmasıyla başlıyor. Natürmort konusuna odaklanan programda çocuklar, belirledikleri bir nesneyi kendi bakış açılarıyla resimliyorlar.  

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kuzu Effect’ten Tema Vakfı’na 1000 fidan bağışı

Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde çıkan orman yangınlarına yönelik başlatılan fidan bağışı kampanyasına, alışveriş severlerin buluşma noktası Kuzu Effect AVM ‘den destek geldi.

Yönetim ve Kiralama Hizmetlerini yürüttüğü AVM’leri bu süreçte birlikte hareket etmeye davet eden JLL Türkiye; ülkemizi etkisi altına alan orman yangınları sonrası challenge başlatarak kampanyaya destek çağrısında bulundu. Birçok şehirde meydana gelen orman yangınlarından zarar gören bölgelerin tekrar ağaçlandırılmasına katkıda bulunan Kuzu Effect, TEMA Vakfı’nın başlatmış olduğu #yenidenyeşereceğiz kampanyasına ve JLL’in çağrısına tüm çalışanları adına 1.000 fidan bağışlayarak destek oldu. Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği’nin de destek olduğu challenge kapsamında yaklaşık 10. 000 fidan bağışlanarak geleceğe umut için el ele verildi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

AKUT Manavgat’ta Çalışmalarına Devam Ediyor

28 Temmuz 2021, Çarşamba günü, Antalya’nın Manavgat ilçesinde 4 farklı noktadan başlayan, rüzgarın da etkisiyle şiddetini artırarak devam eden yangın felaketi ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Yangının söndürülmesi için çalışmada bulunan AFAD, UMKE, İnsani Yardım Vakfı (İHH), Türk Telekom Arama ve Kurtarma(TTAKE), SKUT, ANDA, ACAR, Türkiye Radyo Amatörleri Cemiyeti (TRAC), OGM, EGM, jandarma, 112 ACİL ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de bulunduğu çok sayıda itfaiye ekibinin yanı sıra, AKUT Arama Kurtarma Derneği de aktif olarak görev başında.

AKUT Alanya, Antalya, Kaş Kalkan ekiplerinin 17 gönüllü ve 3 araçla katıldığı çalışmalarda, şimdiye kadar yangın felaketinden etkilenen 59 yetişkin, 6 çocuk ve 76 hayvan AKUT ekipleri tarafından güvenli bölgeye tahliye edilirken 1 kazazedenin de hastaneye nakli sağlandı.  

AKUT Mersin ve AKUT Bodrum ekibi bölgelerindeki yangın kontrol altına alındığı için operasyonlarını sonlandırırken AKUT Marmaris ekibi ve AKUT Fethiye ekibi kendi bölgelerindeki yangın söndürme ve tahliye çalışmaları ile vatandaşlarımız için çadır kurulumlarına destek vererek çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

Recep Şalcı: “İmkanlarımızı Seferber Ediyoruz”

AFAD, UMKE, İHH, OGM, EGM, jandarma, itfaiye ekipleri ve AKUT olmak üzere tüm yardım kuruluşlarının imkanlarını seferber ederek Manavgat’a koştuğunu belirten AKUT Başkanı Recep Şalcı, başta Antalya Manavgatlılar olmak üzere tüm Türkiye’ye geçmiş olsun dileklerinde bulunarak “Son edindiğimiz bilgiye göre 138 vatandaşımızın yaralandığı, 3 vatandaşımızın yanı sıra, yüzlerce hayvan ve ağacımızı kaybettiğimiz Manavgat’ta acımızın daha da büyük boyutlara gelmesini önlemek adına var gücümüzle çalışıyoruz. Yangın kontrol altına alınana kadar AKUT olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz. ” dedi.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İlerlemiş kanser vakalarında Fitoterapi

Fitoterapi Uzmanı Dr. Şenol Şensoy ilerlemiş kanser vakalarında tıbbi tedavilerin yetersiz kalabileceğine, bu durumda dahi fitoterapi ile güzel sonuçlar alınabileceğine dikkat çekti.

Türkiye’de resmi rakamlara göre teşhis konulan her iki kanser hastasından birini kaybediyoruz. İlerlemiş kanser vakalarında tablo çok daha kötü maalesef. Peki, son evre kanser hastalarında da fitoterapiden faydalanabilir miyiz? Kısaca yanıtlarsak, evet, ama hastada beslenmenin devam etmesi gerekiyor.

Kanserin Hangi Evresinde Fitoterapi’ye Başvurmalıyız?

Fitoterapi ülkemizde ne yazık ki biraz geç başlanmış bir uygulama. 2014 yılında Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliği ile birlikte tıp doktorları bu konuda devreye girdi ve fitoterapi uygulamalarına başladılar. Ama fitoterapiyi biz istiyoruz ki hastalık teşhis edilir edilmez hemen diğer tedavi yöntemleri ile beraber yani klasik tıbbi tedavi yöntemleri ile beraber uygulamaya koyalım ki arzu ettiğimiz sonucu alabilelim. Bu açıdan baktığımızda fitoterapinin bugün uygulanan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemlerin etkinliğini artırıcı özellikleri var. Yine kemoterapinin çok ciddi yan etkileri ile karşılaşıyoruz. Hastaların büyük bir kesiminde kemoterapiye karşı bazen dayanılmaz yan etkiler ortaya çıkıyor. Bunu tıbbi bitkilerle desteklediğimiz zaman yan etkileri çok aşağılara çekebilme ihtimalimiz var. İleri aşamalarda bazen klasik tıbbi tedavileri uygulayamayabiliyoruz. Hastanın bu tedavileri kaldıracak direnci kalmadıysa o zaman kemoterapi ve diğer tedavileri veremiyoruz. Son aşama terminal dönem dediğimiz süreçte bile fitoterapiyi kullanabiliyoruz. Hasta ağızdan besin alabildiği sürece, tıbbi bitkileri hastaya verme imkanımız ve onların etkilerinden faydalanma imkanımız var.

Kanser Nasıl Oluşuyor?

Kanser DNA hasarı sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. DNA hasarına ne sebep olur? Vücudumuzda bir takım atıklar ortaya çıkıyor. Bu atıkları bertaraf edici mekanizmalar var. Ama bazen bertaraf edici mekanizmalar zayıf düşüyorlar ve atıklar orada baskın duruma geliyorlar ve hücrede hasar oluşturuyorlar. Bu durumda DNA’da hasar oluşursa hücre ya işlevselliğini yitiriyor ya hayatiyetini kaybediyor ya da bizim mutajen dediğimiz kanserleşme aşamasına geçiyor. Her gün bu şekilde vücudumuzda yaklaşık 1 milyon civarında kanser hücresi oluşuyor. Bağışıklık sistemimiz de bunları yok ediyor. Bağışıklık sistemimizin zayıfladığı durumda kanser oluşumu hangi organımızda baskın hale gelirse o organın kanseri ortaya çıkıyor. Tedavi yaklaşımları olarak kemoterapi ve radyoterapi kanser hücresini öldürmeye yöneliktir. Ama bu tedaviler kanser hücresini öldürürken ne yazık ki bizim normal sağlıklı hücrelerimize de zarar veriyorlar. Fitoterapinin burada kullandığımız modern teknikleri destekleyici özellikleri var. Kemoterapiye karşı kanser hücreleri bazen direnç geliştiriyor. Tedavinin belli bir süre başarılı olup, sonrasında geri dönüşlerin, nükslerin sebebi de buna dayanıyor. Ama fitoterapi ile birlikte ilerlediğimiz zaman tıbbi bitkiler kanser hücrelerinin bu direnç geliştirme mekanizmalarını engelliyorlar. 

Tıbbi Bitki Özlerinin Kanserdeki Etkisi

Tıbbi bitkilerin kanser hücreleri üzerinde öldürücü (sitotoksik) özellikleri var. Ama kanser hücrelerini öldürürken bizim sağlıklı hücrelerimize zarar vermiyorlar hatta onların fonksiyonlarını destekliyorlar. Öte yandan kanserin yayılma yolakları var. Örneğin karaciğer hücremiz kalkıp da ben burada çok sıkıldım biraz midede oturayım, orada çalışayım diyemez, böyle bir duruma vücut müsaade etmez. Ama kanser hücresi karaciğerde ise kan yolu ile lenfatik drenajla veya komşuluk yolu ile diğer organlarımıza bulaşabiliyor ve orada yine çoğalarak tümöral faaliyetlerini devam ettiriyor. Kullanılan modern tedavilerin metastaz önleyici özellikleri yoktur. Tıbbi bitkilerin metastazı da önleyici özellikleri var. Yine kanser hücrelerinin kendilerini besleyici özellikleri var. Anjiyogenez mekanizması var. Kendi bulundukları zeminde bir damar ağı oluşturuyorlar. O bölgenin kanlanmasını artırıyorlar ve böylece daha hızlı büyüyüp çoğalıyorlar. Tıbbi bitkiler bu anjiyogenez mekanizmasını da ortadan kaldırıyor. Kanserli dokunun bulunduğu yerdeki damar oluşumunu engelliyor ve kanserli dokunun beslenmesini zayıflatarak ölmesine katkıda bulunuyor. Bu şekilde kanserin tüm yolaklarında etkinliği olan bir tedavi yöntemidir fitoterapi.
Kemoterapi kullanamadığımız durumlarda da fitoterapinin çok ciddi etkilerinin olduğunu kullandığımız zaman görüyoruz.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Selin Ciğerci’den siyah gelinlikli sürpriz

Özge Ulusoy, Şebnem Schaefer ve Şevval Şahin, İstanbul boğazının en güzel yeri olan Sait Halim Paşa Yalısı'nda yapılan gelinlik defilesinde podyuma çıktı. Defilenin sürprizi Selin Ciğerci oldu.

 

Koreografisini Serkan ve Gökhan Duman kardeşlerin üstlendiği muhteşem defilede Özge Ulusoy, Şebnem Schaefer ve Şevval Şahin birbirinden güzel gelinlikleri tanıtırken defilenin sürprizi siyah gelinlikle podyuma çıkan Selin Ciğerci oldu.

Boğazın harika atmosferinde yapılan defile sonrası heyecanını dile getiren Özge Ulusoy podyumda olmayı özlediğini söylerken Şebnem Schaefer sergilenen gelinlik modellerin çok beğendiğini dile getirdi.

Dünyayı gezen Şevval Şahin böyle bir atmosferde kendisini podyuma çıkardığı için Serkan Duman'a teşekkür ederken Selin Ciğerci profesyonel modellerde podyumda olmanın keyfini yaşadığını dile getirdi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Orman yangını ile karşılaşınca yapmamız gerekenler

İHBAR ET: Orman yangını gördüğümüz an derhâl 112’yi aramalıyız. Yangının meydana geldiği mevkiyi olabildiğince açık ve anlaşılır bir tarifle yetkililere bildirmeliyiz. Telefonumuzla konum gönderme şansımız varsa yetkililere bölgenin konumunu iletmeliyiz. Görüşmemiz bittikten sonra telefonumuzun bataryasını idareli kullanmalıyız.

 

SÖNDÜREBİLECEKSEN MÜDAHALE ET: Alevlenme henüz tek başımıza müdahale edebileceğimiz aşamada ise yeşili bol dal parçası ile ateşi söndürmeliyiz. Zemin uygunsa ateşe toprak serpmek de alevleri söndürmemize yardım edecektir. Alevler kesilmiş olsa bile ateşin tamamen söndüğüne emin olmalıyız.
 

SÖNDÜREMEYECEKSEN ORADAN DERHÂL UZAKLAŞ: Bizim müdahalemizin yetersiz kalacağına emin olduğumuz durumlarda, yetkililere ihbarda bulunduktan ve bölgenin dijital konumunu paylaştıktan hemen sonra sakin olmaya çalışarak oradan hızla uzaklaşmalıyız. Kaçış için kullanacağımız rotayı belirlerken yangının meydana geldiği arazinin tipine göre karar vermeliyiz. Kaçarken yoğun dumana maruz kalıyorsak ağzımızı ve burnumuzu mümkünse ıslak, değilse kuru bir bez ile kapamalıyız. 

 

YANGINA DÜZ ALANDA YAKALANDIYSAK: Derhâl rüzgârın yönünü tespit etmeliyiz. Rüzgâr bizim olduğumuz yöne doğru esiyorsa rüzgârı arkamıza alarak hızla en yakın açık alana koşmalıyız. Yangının yakınından geçmeye mecbursak ve yanan alanının yüzeyi çok büyük değilse yangının sağ ve sol kollarını kontrol ederek alevlerin daha az olduğu koldan bölgeyi terk etmeliyiz. Kesinlikle yangının merkezine doğru hareket etmemeliyiz.
 

YANGINA VADİDE YAKALANDIYSAK: Vadilerde rüzgârla birlikte hava akımı oluştuğundan yangın rüzgârın etkisiyle vadi tabanından yukarıya doğru bir rota çizecektir. Bu tür bir durumda rüzgârın ters istikâmetine doğru koşarak vadinin alt kısımlarına inmeli ve hızla en yakın açık alana ulaşmalıyız. Yangının devam ettiği vadi yamaçlarını kaçış rotası olarak kullanmaktan kesinlikle kaçınmalıyız.
  

YANGINA ENGEBELİ ARAZİDE YAKALANDIYSAK: Sırtlar ve sırt arkaları, rüzgârın etkisini yitirdiği veya aksi yönde esen rüzgârların kendini gösterdiği bölgeler olduğundan, kısa vadede en uygun korunma alanlarıdır. Bu nedenle engebeli arazide karşılaştığımız yangınlarda öncelikle derhâl en yakın sırtın arka tarafına geçmeli, ardından yangının aksi yönündeki en yakın açık alana doğru hızla koşmalıyız.
 

YANGINA DERE KENARINDA YAKALANDIYSAK: Alevler dar dere yataklarında ve kutu dere yataklarında bakıyla paralel daha hızlı ilerleme eğiliminde olduğundan dere yataklarına paralel kaçış rotası oluşturmaktan kaçınmalıyız. 

 YANGINA KANYONDA YAKALANDIYSAK: Rüzgâr arkamızdan geliyorsa ve yangın önümüzdeyse kanyon baca görevi göreceğinden alevler kanyonun dar yönüne doğru hareket edecektir. Bu nedenle hızla alevlerin tersi yönüne kaçmalı ve mümkün olduğunca kanyonun en geniş bölgesine inmeliyiz. Kaçarken aşırı ısınmadan dolayı oluşabilecek kaya parçalanmalarına ve ağaç devrilmelerine dikkat etmeli, özellikle başımızı koruyarak yürümeliyiz. Kanyonda ilerlememiz mümkün değilse ve civarda mevcutsa kapalı ya da kısmen kapalı mağara odacıklarına sığınmalıyız. Mağara odalarına sığınırken bilmediğimiz rotada ilerlemekten kaçınmalıyız. 

 YANGINA TATİL BELDESİNDE YAKALANDIYSAK: Yetkililerin uyarılarına birebir uyarak bölgeyi en yakın ve en güvenli yoldan terk etmeliyiz.

 Yangına yakalandığımız bölge deniz kenarındaysa ve yollar kapanmışsa rotamızı rüzgâra göre oluşturmalıyız. Rüzgâr denizden karaya doğru esiyorsa deniz kenarında kalıp kurtarılmayı beklemeliyiz. Rüzgâr karadan denize doğru esiyorsa, yollar kapanmışsa ve kaçacak başka bir güzergâh yoksa belli bir seviyeye kadar denize girebiliriz. Su yüzeyinde alev dilleri oluşursa tüm bedenimizle suyun altına girip nefesimizi tutabildiğimiz oranda beklememiz hayatta kalma şansımızı artıracaktır. 

 

YANGININ TAM ORTASINDA KALDIYSAK: Kaçma imkânını tümüyle kaybettiğimiz durumlarda etrafta bir çukur varsa içine girmeli; çukur yoksa en geniş alevsiz alana geçerek kendimiz mümkün olduğunca derin bir çukur kazıp içine girmeliyiz. Bu esnada çıkan nemli toprağı koruyucu işlevinden dolayı üzerimize serpmemiz, hayatta kalma şansımızı artıracaktır. Yüzümüzü nemli bir bezle kapamamız mümkünse tüm yüzümüzü örtmeli, böylelikle yayılan gazdan olabildiğince korunmalıyız. 

 

Doğa sporları ve sair doğa aktiviteleri ile ilgileniyorsak bu tür aktivitelerde yanımızda bulunması için ısıya dayanıklı yangın battaniyeleri, ısıya dayanıklı 1-2 m²’lik brandalar ve maske temin etmemiz büyük önem arz etmektedir. Yangına bu gibi bir aktivite esnasında maruz kaldıysak ve kaçabileceğimiz alan yoksa kazacağımız çukurun içine girip üzerini ısıya dayanıklı bu materyallerle kapatarak ve maskemizi takarak kendimize nispeten güvenli bir bölge oluşturabiliriz.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı