Aylık arşivler: Kasım 2021

Mark Eliyahu hayranları ile 19 Kasım’da Zorlu PSM’de buluşuyor

Büyüleyici müzisyen, yetenekli besteci ve kamança ustası Mark Eliyahu,  19 Kasım’da Turkcell Sahnesi’nde! Ülkemizde büyük bir hayran kitlesine sahip olan müzisyene bu performansında babası, seçkin müzisyen, besteci, müzikolog ve tar üstadı Piris Eliyahu, perküsyonda Rony Iwryn, klavyede Haim Weiss, gitar ve klavyede ise Adi Rotem eşlik edecek.

 

Dünyanın en seçkin sahnelerinde biletleri tükenen konserlere imza atan Mark Eliyahu, 19 Kasım’da Zorlu PSM’de unutulmaz bir performans sunacak. ‘Endless’ turnesinin parçası olarak vereceği konserde, kamançadaki ustalığı ile bu büyüleyici enstürmanın sesini İstanbullu müzikseverlerle buluşturacak.

 

Müziğin “her şey” olduğu bir evde büyüyen ve dört yaşında keman çalmaya başlayan Eliyahu, on altı yaşındayken müzikal yolculuğuna başladı. Lise yıllarında eğitim için gittiği Yunanistan'da kamança ile tanışıp hayran kaldı ve Azerbaycan'a giderek Adalet Vezirov'dan ders aldı. Müzisyen olan babası Piris Eliyahu'nun izinden giden ve ona bir çok çalışmasında eşlik eden sanatçı, usta müzisyenlerle birlikte, 150 yıllık kamanchesinin benzersiz sesini uzaklara taşıdı. Geçmişten gelen derin gelenekleri ve kadim enstrümanları, geleceğin modern sesiyle bir araya getiren sanatçı, Doğu ve Batı'yı sentezleyen müziğiyle insanları anlamlı bir ses yolculuğuna çıkararak bugüne dek milyonlarca müzikseveri kendine hayran bırakmayı başardı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Futbolun efsaneleri Pepsi ‘Yıldız Futbolcu Seminerleri’ kapsamında Eskişehir’deydi

UEFA Şampiyonlar Ligi sponsoru olan Pepsi, TSYD iş birliğiyle futbolu desteklemeye ‘Pepsi Yıldız Futbolcu Seminerleri’ projesi ile devam ediyor.  Pepsi’nin, Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ve ÇEVKO işbirliği ile genç futbolcuların gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla başlattığı ‘Yıldız Futbolcu Seminerleri’nin ilki Eskişehir’de gerçekleşti. 

 

Yıldız Futbolcu Seminerleri’nde; Teknik Direktör Yılmaz Vural, A Milli Takım formasını giyen Türk futbolunun deneyimli ismi Engin Baytar ve Spor Programı Sunucusu ve Spikeri Melih Gümüşbıçak, genç futbolseverlere deneyimlerini aktardı. 

 

Spor konusunda uzman Ortopedi Uzmanı Samet Ordu  yetenek sürdürülebilirliği kapsamında; spor yaralanmaları ve bu yaralanmaların nasıl önüne geçilebileceği konusunda  bilgi verirken, ÇEVKO’dan Fatih Arslan geri dönüşüm konusunda bilnç kazanmak ve bunun önemi hakkında bilgi verdi. Ek olarak Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden Doç Dr. Barış Gürol genç futbolcuların atletik performanslarını artırıcı yorumlarıyla etkinlikte yer aldı. 

Seminerlere katılan genç yeteneklere pet şişelerden geri dönüştürülmüş formalar hediye edildi. Pepsi Yıldız Futbolcu Seminerleri’ Eskişehir’den sonra Ankara ve İzmir ile devam edecek.

 

 

PepsiCo’nun içecek grubu markalarından Pepsi UEFA Şampiyonlar Ligi sponsorluğu ile futbola olan desteğini uzun yıllardır sürdürüyor. Pepsi, Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ve ÇEVKO iş birliğiyle futbolu desteklemeye ‘Pepsi Yıldız Futbolcu Seminerleri’ projesi ile devam ediyor. Futbola gönül vermiş ve bu alanda kariyer yapmak isteyen genç yeteneklerin gelişiminin hedef alındığı proje kapsamında genç yetenekler, 30 Ekim Cumartesi günü Eskişehirspor Kulübü Vali Hanifi Demirkol Tesisleri’nde üç fazdan oluşan eğitim ve deneyim seminerlerine katıldı.

 

Üç aşamalı eğitim seminerleri

 

Bir gün süren seminerde, Türk futbolunun renkli simalarından olan Teknik Direktör Yılmaz Vural, A Milli Takım formasını giyen Türk futbolunun deneyimli ismi Engin Baytar ve Spor Programı Sunucusu ve Spikeri Melih Gümüşbıçak, genç futbolseverlere deneyimlerini aktardı.

 

Teknik Direktör Yılmaz Vural, ‘’ Alt yapı bir memleket meselesidir. Sizlerin yaptığı sadece bir spor değil sosyal bir olay. Sizin başarılarınız gelecekte bir toplumun psikolojisini iyi ya da kötü yönde etkileyecek bir konudur. Sizlerin başarısı ülkenin psikolojisini olumlu yönde etkiliyor. Yaptığınız işin öneminin farkında olun. Bu kadar güzel tesisi sadece yabancılar gelsin oynasın diye yapmadık. Türkiye’de sizin yaş aralığınızda 18 milyon genç var. Aranızdan pek çok yıldız futbolcu çıkacak buna eminim. Ama yıldız oyuncu olmak sadece yetenekle olmuyor iyi bir karakter de gerekiyor. Tavsiyem önce düzgün insan olmayı öğrenin sonra yeteneklerinizi sergilersiniz. Doğru sporcu olmanız için yemeniz, içmeniz, çalışkanlığınız, antrenman katılımınız önemli ama çevreye saygılı olmanız ve iyi bir insan olmanız da o kadar önemlidir.  ‘’ diye konuştu. 

 

A Milli Takım formasını giyen Türk futbolunun deneyimli ismi Engin Baytar, ‘’ Altı yaşımdan 16 yaşıma kadar zorluklar içerisinde futbol eğitimi aldım. Ama eş zamanlı olarak okul eğitimimi de sürdürmek isterdim. Yeni nesil gençlerin hem eğitimi hem de sporu yan yana yürütebilmeleri çok önemli. 16 yaşında profesyonel futbolcu oldum. Milli takımda oynadım. Şampiyonluklar yaşadım. Benim için hırçın futbolcu derlerdi ama kimse karaktersiz futbolcu demedi. Önce iyi bir insan olursanız spordaki tavrınız da onunla beraber iyi olur. ‘’ dedi.

 

İkinci bölümde ise Ortopedi Uzmanı Samet Ordu, gelecekte yıldız bir futbolcu olmak isteyen genç yeteneklere, yeteneklerini sürdürülebilir kılmak için eğitimler verdi. Sakatlanmalarının önüne geçebilmek için dikkat edilmesi gerekenler ve spor hayatlarının devamlılığı için gerekli olan beden disiplinleri uygulamalı olarak anlatıldı.

 

Son bölümde ise ÇEVKO Vakfı’ndan Fatih Arslan futbolcu adaylarının aynı zamanda çevre bilincine sahip olmaları için sürdürülebilirliğin önemi ve geri dönüşümün faydaları hakkında eğitim verdiler. Ayrıca proje kapsamında ÇEVKO Vakfı desteği ile pet şişelerden geri dönüştürülmüş formalar, eğitim alan genç yeteneklere hediye edildi.

 

Eskişehir’den sonra Ankara ve İzmir ile devam edecek ‘Pepsi Yıldız Futbolcu Seminerleri’nde, eğitmen desteğini yine TSYD ve ÇEVKO sağlayacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Haftada En Az 3 Gün Horlayan Çocuğa Dikkat; Uyku Apnesi Görülebilir

Basit bir horlamadan, tıkayıcı solunum tipine kadar değişiklik gösteren uyku apnesinin çocuklar için farklı sorunlara neden olabileceğine dikkat çeken Kulak Burun Boğaz Hastalıkları & Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ziya Bozkurt, uyarılarda bulundu. Alt ıslatan ve haftada en az 3 gün horlayan çocuklara dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Op. Dr. Bozkurt, tedavinin de altta yatan nedene göre yapıldığını anlattı. 

 

Fazla kilo, geniz eti, bademcik büyüklüğü, alerjik rinit, yüz ve kafa kemiklerindeki bozukluklar ve kas dokusundaki bozulmaların uyku apnesine neden olabileceğini belirten Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ziya Bozkurt, önemli açıklamalarda bulundu. Uyku apnesi ya da uyku bozukluklarının geniş çerçevede izlenebilecek bir hastalık grubu olduğuna vurgu yapan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi KBB Hastalıkları, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Bozkurt, yapılan çalışmalara göre hastalığın çocuklarda yüzde 1-6 oranında görüldüğünü söyledi.

PREMATÜRELERDE DAHA FAZLA RASTLANIYOR

Uyku apnesinin basit bir horlama ile belirti verebileceğini dile getiren Opr. Dr. Bozkurt, “Genel olarak horlama çocuklarda yüzde 3 ila yüzde 12 oranında görülebilir. Prematürelerde uyku apnesine daha fazla rastlanıyor. Bunun sebebi solunum sisteminin hem kontrol zayıflığı hem de daha küçük olmasına bağlı. Bu çocuklar özellikle kendi yaş gruplarını yakaladıkları dönemlerde risk azalıyor” ifadelerini kullandı.

ALIŞKANLIK HALİNE GELMİŞ HORLAMAYA DİKKAT

3 ila 6 yaş arasındaki çocuklarda geniz eti ve bademcik büyümesinden kaynaklı uyku apnesinin daha sık görüldüğünü belirten Op. Dr. Ziya Bozkurt, alışkanlık haline gelmiş horlamaya dikkat edilmesi gerektiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Eğer bir çocuk haftada 3 günden fazla horluyorsa ve aile bunu fark ediyorsa mutlaka uyku apnesi açısından değerlendirmek gerekir. Bunun dışında uykuda nefes alırken zorlanmalar yine dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Apne, uykuda kısa süreli solunum durmalarıdır. Böyle bir durumda çocuk mutlaka uyku apnesi açısından değerlendirilmelidir. Eğer bir çocuk daha çok oturarak veya başını ve boynunu geriye atarak uyumayı tercih ediyorsa ya da gün içinde bir uyku hali varsa uyku apnesi akla gelmelidir.”

YETİŞKİNLERDE DURUM FARKLI

Yetişkinler ile çocukların uyku apnesi durumlarının birbirinden farklı olduğunu dile getiren Op. Dr. Bozkurt, “Yetişkinlerde uyku apnesine bağlı olarak depresyon ve kalp problemleri, ritim bozuklukları, koroner arter hastalıkları ve hipertansiyon görüyoruz” dedi.

GELİŞİM GERİLİĞİNE NEDEN OLABİLİR

Op. Dr. Ziya Bozkurt, uyku apnesinin çocuklarda gelişim geriliğine neden olabileceğini belirterek, şunları söyledi:

“Çocuklarda gelişim gerilikleri ve özellikle dikkat dağınıklıkları, buna bağlı olarak da okul başarısında düşmeler gözlenebilir. Özellikle çocuklarda davranış bozuklukları, hiperaktivite gibi durumlar görülebilir. Toplumda çok sık görülen alt ıslatma da uyku apnesine bağlı olabilir. Yapılan son çalışmalarda kan basıncı ve kalp üzerine ayrıca solunum hastalıkları üzerine de bir takım etkileri ortaya çıkmış durumda. Özellikle alt ıslatmaya dikkat etmek gerekir. Geniz eti ameliyatları sonrasında bazı durumlarda alt ıslatmanın düzeldiğini görebiliyoruz. Bu yüzden bu tip durumları olan hastalarda da kulak burun boğaz muayenesi yapılmasında fayda var.”

TEDAVİ ALTTA YATAN NEDENE GÖRE ŞEKİLLENİR

Uyku apnesinin tedavisinin, sebeplerine bağlı yapıldığını vurgulayan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları & Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ziya Bozkurt, “Eğer tıkayıcı bir sebep varsa geniz eti ve bademcik ameliyatıyla beraber uyku apnesi de düzelebilir. Kilo problemse ve bu uyku apnesine sebep oluyorsa bu durumda çocuğun kilo vermesini öneriyoruz. Ara dönemde ise uyku apnesinin yarattığı sıkıntıları aşmak için pozitif basınç veren bir alet kullanmasını tavsiye ediyoruz. Belli bir vücut kitle endeksinin altına düştüğü zaman uyku apnesi de buna bağlıysa düzelebiliyor. Tamamen nörolojik ve kas hastalıklarıyla alakalı olduğunda ise buna bağlı tedavilerin düzenlenmesi gerekebilir. Sonuçta eğer temel sebep ortadan kaldırılabilirse uyku apnesi düzelebiliyor” diye konuştu. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Şiddet içerikli diziler, çocuğa farkında olmadan zarar verebilir

Son günlerin en çok konuşulan yapımlarından biri olan, Kore yapımı Squid Game isimli dizinin içerdiği şiddet nedeniyle özellikle çocuklar üzerinde olumsuz etkileri olabileceğine dikkat çekiliyor. Sadece fiziksel şiddet değil, toplumsal yaşamın değerlerine zarar verebilecek birçok alt metine de bu yapımda rastlamanın mümkün olduğunu belirten uzmanlar, bu metinlerin çocukların farkında dahi olmadan bilinçdışı şekilde zihinlerinde yer edebileceği uyarısında bulunuyor. Uzmanlara göre, ebeveynler çocuklarının ilgi alanlarını ve takip ettikleri içerikleri anlamaya çalışmalı ve uygun görmedikleri içeriklere sınırlandırma getirmeli.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Ömer Bayar, son günlerin en çok konuşulan dizilerinden biri olan Kore yapımı Squid Game isimli dizinin içerdiği şiddet nedeniyle  özellikle çocuklar üzerinde olumsuz etkileri olabileceğine dikkat çekti.

Sınırsız içeriklerin etkisi daha dramatik

İnsanın psikolojik gelişiminin doğumdan itibaren deneyimlerle şekillendiğini belirten Ömer Bayar, “Deneyimlerin ise sadece bizzat kişi tarafından yaşanmış olaylar olması gerekmez. Gözlem yoluyla dolaylı olarak da duygusal, düşünsel ve davranışsal repertuvarımız şekillenir. Geçmişte deneyimler ağırlıklı olarak ev, okul, mahalle çevresinde şekillenirken, günümüz teknoloji çağındaki online platformlarda ve sosyal medyada sınırsız içeriğe erişim imkanı doğmuştur. Bu sınırsız içeriğin özellikle çocuklar ve ergenler üzerindeki etkisi daha dramatiktir çünkü henüz karar verme, mantık yürütme, risk değerlendirmesi yapma, sebep-sonuç ilişkisi kurma gibi üst düzey bilişsel becerileri yeterince gelişmemiştir ve etkilenebilirlikleri daha yüksektir.” diye konuştu. 

Geçmişte bakıldığında farklı dizi, film, çizgifilm, anime gibi yapımlardan etkilenen ve gerçek yaşamda riskli ve uygun olmayan davranışlarda bulunan kişilere dair haberlere sıklıkla rastlandığını ifade eden Uzman Klinik Psikolog Ömer Bayar, “Sevdiği karakter öldüğü için yas tutup cenaze namazı kılan, kendisini pokemon olarak hayal edip balkondan uçmaya çalışan, dizideki kötü karakteri canlandıran oyuncuya gerçek hayatta saldırıda bulunan, izlediği içeriklerden etkilenip aynı riskli davranışları taklit etmeye çalışan ve bunların sonucunda kendisine ya da çevresine zarar veren kişilere rastlamak mümkündür.” dedi.

Squid Game olumsuz mesajlar veriyor

Son günlerde gündemde olan Squid Game dizisinin etkilerinin de konuşulduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Ömer Bayar, şunları söyledi:

“Şu anda dünya genelinde oldukça popüler olan Squid Game isimli yapımın içeriklerinin viral haline geldiği ve farklı yaş grupları tarafından yeniden sahnelenmeye çalışıldığına dair birçok haber gündemdedir. Birbirleriyle yarışıp kaybedenleri döven okul öğrencileri gibi hadiselerin, şiddet içeren yapımların psikolojik etkilerine dair dramatik örnekler olduğu düşünülmektedir. Ayrıca sadece fiziksel şiddet değil, toplumsal yaşamın değerlerine zarar verebilecek birçok alt metine de bu yapımda rastlamak mümkündür. Örneğin;

-Şiddetin oyunlarla bir araya getirilerek bir eğlence malzemesi olarak masumlaştırılması,

-Güçlünün zayıflara istediği gibi hükmedebileceği, güçlülerin yaptıklarının yanlarına kar kalacağı,

-Zayıfların istenmeyeceği ve dışlanacağı, özellikle kadın-erkek ayrımcılığı üzerinden kadınların daha zayıf ve değersiz olduğu,

-Kadınların feminenliklerini kullanarak ihtiyaç duydukları korumayı ve ayrıcalığı elde edebilecekleri,

-İlişkilerin menfaat üzerine kurulduğu, bir kişinin sadece size yarar sağladığı sürece değerli olduğu,

-Bir denetim ve dış kontrol olmadığı sürece herkesin kendi istediği şekilde hareket edebileceği,

-Çoğunluk kabul ettiği sürece azınlığın isteklerinin göz ardı edilebileceği,

-Bir başkasının ihtiyaçlarının ve zor durumunun göz ardı edilmesi ve empatinin kişisel menfaatler için bir engel oluşturduğu,

-İlişkide şüpheci olmak gerektiği ve sürekli en yakın ve güvendiğiniz kişinin dahi size ihanet edebileceği gerçeği ile paranoid bir zeminin desteklendiği.

Çocukları farkında olmadan etkileyebilir

Uzman Klinik Psikolog Ömer Bayar, yukarıda sayılan birçok alt metinin çocukların farkında dahi olmadan bilinçdışı şekilde zihinlerinde yer edebileceğini ve kişiliklerinin henüz şekillenmeye devam ettikleri dönemde fazlaca etkilenmelerine neden olabileceğini söyledi. 

Sakıncalı yönleri uygun şekilde anlatılmalı

Uzman Klinik Psikolog Ömer Bayar, her ne kadar televizyon ve dijital platformlar içerikler için yaş sınırlaması getirse de günümüzde bu içeriklere ulaşmanın herhangi bir çocuk için dahi oldukça kolay olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Özellikle ebeveynler bu konuda çocuklarının ilgi alanlarını ve takip ettikleri içerikleri anlamaya çalışmalı, uygun görmedikleri içeriklere sınırlandırma getirmelidir. Bunun yanında sınırlandıramadıkları durumlarda da çocuklarının izlediği içeriklerin onları nasıl etkilediğini gözlemlemeli, dikkatlerini çeken bir durum olduğunda bunu çocuklarıyla empatik bir dille konuşmalı ve söz konusu içeriklerin neden uygun olmadığını ve sakıncalı yönlerini çocuklarının anlayabileceği bir dille onlara anlatarak yanlış düşünceleri düzeltmelidirler.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çevre saygısı ailede öğreniliyor!

Çevreye saygı, hassasiyet ve sorumluluk bilincinin ailede kazanılmaya başladığını belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Anne-baba çocuklarına rol model olurlar. Çocuk büyürken çevresindeki her şeye karşı olumlu tavırlar geliştirir. Hem doğal çevreye hem sosyal çevreye karşı temel ahlakı ilkeler ve tavırlar küçük yaşta öğrenilir ve geliştirilir.” dedi. Prof. Dr. İbrahim Özdemir, çevreye karşı işlenen suçlara caydırıcı cezalar verilmesi gerektiğini söyledi.

 

Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı, çevre alanındaki çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. İbrahim Özdemir, iyi, duyarlı ve sorumlu çevrecilerin nasıl olması gerektiğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Kendini bilmek, çevreyi bilmeyi gerektirir

 

Bilginin her şeyin temeli olduğunu belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Eskiler ‘Kendini bil!’ demişler. Kendini bilmek, ardından çevreyi bilmeyi gerektirir. Yaşamamız için havaya, suya ve gıdaya ihtiyacımız var. Bunlarsız yaşayamayız. Hiçbir şey yemeden kaç gün yaşayabiliriz? Birkaç hafta veya ay? Bilimsel çalışmalar bize şunu açık ve net olarak gösteriyor: İnsan vücudu yiyecek ve su olmadan 8 ila 21 gün; yeterli su içerse iki aya kadar hayatta kalabilir. Kısacası, iyi bir çevreci olmanın ilk şartı çevreye ve çevrenin bize sağladıklarına nasıl bağlı olduğumuzu öğrenmektir.” dedi.

 

COVID -19 salgınıyla suyun ve havanın önemini öğrendik

 

Suyu ve gıdaları satın alabilmemize karşın onların gerçek sahibi olamayacağımızı kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Arabalarımızda kullandığımız petrol olmadan yaşayabiliriz. Ama susuz yaşayamayız. Temiz su olmadan yaşamamız ve temizliği sağlamamız mümkün değil.

COVİD-19 salgınının bize öğrettiği iki önemli ders: Suyun ve havanın önemi. Hastalığı önleyen en önemli etken hijyen yani temiz su ile elimizi-yüzümüzü sık sık yıkamak. Bir de maske ile yaşamanın ne kadar zor olduğunu öğrendik. Temiz havayı ciğerlerimize çekmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu keşfettik. Bundan çıkarılacak ders: Her damla suyun ne kadar büyük bir nimet olduğu asla unutulmamalı. Her gün 1 milyardan fazla insan içilebilir temiz suya ulaşamıyor. Birçok insan ise yeterli suya veya temiz suya erişime olmadığında çeşitli hastalıklardan ölüyor. Suyun kıymetini bilelim. Tek damlayı bile israf etmeyelim. Peygamberimiz “abdest alırken bile” aşırı su kullanmayı yasaklamıştır.”dedi.

 

Çevre bilinci ailede başlıyor

 

Çevreye saygı, hassasiyet ve sorumluluk bilincinin ailede kazanılmaya başladığını belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Anne-baba çocuklarına rol model olurlar. Çocuk büyürken çevresindeki her şeye karşı olumlu tavırlar geliştirir. Hem doğal çevreye hem sosyal çevreye karşı temel ahlakı ilkeler ve tavırlar küçük yaşta öğrenilir ve geliştirilir. İki yıl yaşadığım Finlandiya’da bunu açık ve net olarak gördüm. Ailede başlayan çevre eğitimi ve bilinci, kreşte, ilk ve orta öğretimde devam ediyor. Birçok ders bahçede, parka, ormanda, yani tabiat ananın kucağında yapılıyor. Ana ocağında başlayan eğitim, tabiat ana ile devam ediyor. Bundan dolayı Fin toplumunda çevre bilinci çok yüksek.”diye konuştu.

 

İnsan öğrenerek gelişen bir varlık

 

İnsanın doğadaki diğer canlılardan farklı olarak öğrenerek gelişen bir varlık olduğunu kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Ördekler ve kazlar yüzmek ve diğer kuşlar da uçmak için kursa gitmezler.  Arılar da bal yapmak için eğitim almaz. Örümcekler çelikten daha sağlam ağlarını örerken de eğitim almazlar. Allah onlara ihtiyaç duydukları her şeyi yaratılışta vermiş. 

Ama insan için eğitim hayat boyu bir etkinlik. Eskiler ‘İnsan tallümle tekâmül eder’ demişler. Yani insan öğrenerek gelişen bir varlık. Bunun için sürekli okumaya ve kendimiz geliştirmeye ihtiyacımız var. Medya ve sosyal medya da insanın olumlu olarak bilgilenmesine yardım etmeli.”diye konuştu.

 

Batılı seyyahlar bir zamanlar bizi örnek veriyordu

 

Van’da Erasmus Gençlik Programıyla farklı ülkelerden gelen 40 gence bir konferans verdiğini kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, kültürümüzde çevre tasavvurunu anlattığını, 19. yüzyılda ülkemizi ziyaret eden Batılı seyyahların yazdıklarından örnekler verdiğini söyledi. 17. yüzyılda Osmanlı topraklarını gezmiş olan Fransız avukat Guer Şam’da hastalanan kedilerle köpeklerin tedavisine mahsus bir hastanenin varlığından bahsettiğini kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Ünlü devlet adamı ve şair Lamartine, Osmanlı toplumundaki insan-çevre ilişkisini şöyle özetliyor: ‘Müslümanlar canlı ve cansız mahlukatın hepsiyle iyi geçinirler: Ağaçlara, kuşlara, köpeklere, velhasıl Allah’ın yarattığı her şeye hürmet ederler; bizim memleketlerde başıboş bırakılan veyahut eziyet edilen bu zavallı hayvan türlerinin hepsine şefkat ve merhametlerini teşmil ederler. Bütün sokaklarda mahalle köpekleri için belirli aralıklarla su kovaları sıralanır; bazı Türkler, ömürleri boyunca besledikleri güvercinler için, ölürken vakıflar kurarak kendilerinden sonra da bu hayvanlara yem serpilmesini sağlarlar. Bunu dinleyen Litvanyalı bir genç, ‘Atalarınız çevreye ve hayvanlara bu kadar ilgi gösterirken, sizler niye göstermiyorsunuz?’ diye sordu.” şeklinde konuştu.

 

Caydırıcı cezalar olmalı

 

“İçerisinde yaşadığımız çevrenin değerini bilmek, çevreyi korumak ve temiz tutmak hepimizin görevi” diyen Prof. Dr. İbrahim Özdemir, tavsiyelerini şöyle sıraladı:

 

Aileden başlayarak, eğitim sistemimizin bir parçası olmalı. Çevreyi kirletenlere caydırıcı cezalar olmalı. Ahlak kuralları ve eğitim tek başına yeterli değil. Caydırıcı cezalar olmadan bu işi çözemeyiz. Aslında çevre bilinci için yapılan yatırım maliyeti en düşük yatırımdır. Şu anda yanan ormanları söndürmek büyük bir maliyet getiriyor. Bir de bu felaketlerin sebep olduğu tahribatı gidermek; mağdur vatandaşlara yardım etmek büyük maddi külfet gerektiriyor. 

 

Doğal felaketler sonucu oluşan zararı telafi etmek tüm devletler için büyük bir yük. Ancak küresel ısınmanın sebep olacağı sorunları bilim bize söylüyor. Bundan dolayı ne orman yangınları, ne de aşırı sel felaketleri biz çevreciler için sürpriz olmadı. Bilime ve çevrecilere inanamayan, gerekli tedbirleri almayan devlet bürokrasisi, yerel yönetimler ve bu konuda duyarsız olanlar için sürpriz oldu denilebilir. Bundan hareketle tüm kesimleri kapsayan eğitim kampanyaları ile görevlileri ve vatandaşımızı bilinçlendirebiliriz. Felaketlerin etkisini azaltabiliriz. Tabiat kanunlarını değiştiremeyiz. Ama kendimizi değiştirerek işe başlayabiliriz. 

 

Orman yangınlarının 90’ı ihmal ve bilinçsizlikten kaynaklanıyor

 

Orman Bakanlığı verilerine göre yangınların yüzde 90’ı insanların ihmalinden ve bilinçsizliğinden kaynaklanıyor. Terör kaynaklı yangınların oranın yüze 7. Bu sebeple komplo teorilerine itibar edilmemeli. Önce kendimizi sorgulamalıyız. Bunun anlamı insanımız çevre konusunda bilinçli olursa, birçok sorun ortaya çıkmadan çözülür. Marmara denizine yıllarca sanayi atıkları akıtıldı. Ne devlet ne toplum sesini çıkarmadı. Bir avuç çevrecinin çığlığıysa ne Ankara’da ne de yerel yönetimlerce duyulmadı. Hiçbir şey yokmuş gibi yapıldı. Geldiğimiz nokta ortada. Buna Gediz ve Ergene başta olmak üzere sanayi atıklarıyla kirlenen diğer nehirleri de örnek verebilirim. Bugün hepimiz çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl bir çevreyi miras bırakacağını düşünme günüdür.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Simge ‘den yeni şarkı müjdesi!

Simge, önceki akşam İstanbul Kartal Jolly Joker Kartal ‘da konser verdi… Sahne öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Simge, yeni şarkı çıkaracağını müjdeledi. Şarkının yeni yıla yetişmesi için tüm vaktini stüdyoda geçirdiğini dile getiren Simge, iki şarkı arasında karasız kaldığını içinden birini seçip çıkış yapacağını açıkladı.

Kendisini dinlemeye gelen hayranlarına müzik ziyafeti yaşatan Simge, enerjisi, şarkıları ve sahne performansıyla unutulmaz bir gece ’ye imza attı. Başarılı şarkıcı yaklaşık iki saat sahne de kalarak son şarkısı “Sevmek Yüzünden” in yanı sıra en çok istek alan şarkısı “Öpücem” i ve dünden bugüne kadar müzikseverlerin kalbinde iz bırakmış hit şarkılarını söyledi.

 Bu yıl en çok veren kadın şarkıcı unvanıma sahip Simge, konserinde Gülşah Saraçoğlu tasarımı bir kıyafet giydi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Deniz Seki “Keyfim çok yerinde…”

“Sanatın sizi iyileştirmesine izin verin ve konserlere gelin” diyen Deniz Seki önceki akşam sevenleriyle Antalya ‘da buluştu…

 

Sesi kadar sahnede giydiği iddialı kıyafetleriyle de dikkat çeken ünlü şarkıcı Deniz Seki önceki akşam Antalya ‘da verdiği konserindeki sahne tarzıyla sosyal medyayı bir kez daha salladı. Dekolteli bir kıyafet tercih eden Deniz Seki, konserinden fotoğrafları da Instagram hesabından paylaştı.

 

Ayla Çelik ‘ten aldığı yeni şarkısı için günlerini stüdyo’da geçiren Deniz Seki konserlerine ara vermeden devam ederken “Sanatın sizi iyileştirmesine izin verin ve konserlere gelin” diye kendisini izlemeye gelen müzikseverlere çağrıda bulundu.

 

Konser öncesi gazetecilerin sorularını cevaplayan Deniz Seki bir gazetecinin keyfiniz yerinde mi sorusuna “Konserlerim çok keyifli geçiyor. Sevenlerimle şarkı söylemekten çok mutluyum. Keyfim çok yerinde…” diyerek cevap verdi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Emre Kaya, bu kez Niğde ve Sakarya’yı fethetti

Bitmek bilmeyen enerjisiyle konserden konsere koşan sanatçı Emre Kaya, bu kez önce Niğde, ardından Sakarya’da, sesi ve müziği ile binlerce kişiye unutulmaz anlar yaşattı. Alanları hınca hınç dolduran hayranlarına müzik ziyafeti çeken sempatik sanatçı, saatlerce sahnede kalmasına rağmen sevenlerinin “bir daha, bir daha” şeklindeki tezahüratlarını kırmadı.

 

Bu yıl ilk kez düzenlenen Niğde 1. Patates Festivali organizasyonunu verdiği muhteşem konserle taçlandıran Söz Yazarı, Besteci, Müzisyen ve Yorumcu Emre Kaya, protokol konuşmalarının ardından sahneye hayranlarının sevinç çığlıkları arasında çıktı.

 

Konserden saatler önce Cumhuriyet Meydanı’ndaki yerini alan binlerce Emre Kaya hayranı, onun sahneye çıkışını heyecanla bekledi. Alkış tufanıyla geldiği sahnede, önce sevenlerini selamlayan Emre Kaya, bir klasik haline gelen selfi ile art arta birkaç şarkısından örnekler sundu. Şarkılarının başını okuyup sonrasını izleyenlere bırakan Emre Kaya, eserlerini başarıyla seslendiren coşkulu kalabalığa “Siz ne kadar güzelsiniz. Harikasınız” diyerek teşekkür etti.

 

Niğde’nin ardından başarısını tamamlayan perde arkasındaki ekibiyle  Sakarya’nın yolunu tutan Emre Kaya, bu kez Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği BMX Dünya Kupası’nın  son etap yarışmalarından sonra sahne aldı.

 

Başarılı organizasyonun ilk gününün muhteşem finaline imza atan Emre Kaya, burada da yoğun ilgiyle karşılaştı. Aniden bastıran yağmura rağmen alanı terk etmeyen hayranlarını duygu yüklü şarkılarıyla adeta alıp götüren Emre Kaya, hareketli şarkılarıyla da coşkuya tavan yaptırdı.

 

Emre Kaya, söz ve müziği kendisine ait eserlerinin yanı sıra akustik arabeskle de adeta kulakların pasını sildi. 

 

Pandemi sonrasında Anadolu’da art arda verdiği konserlerle dolu dizgin günler yaşayan, başarılı organizasyonların aranan ismi Emre Kaya, halk konserlerinin bitiminde yoğun ilgi nedeniyle sahneden güçlükle ayrılabildi. 

 

Emre Kaya, "Pandemi yasakları sürecinde özlediğimiz tablolara tekrar kavuştuk. Ancak, bu virüs halen hayatımızda ve tedbirli olmak zorundayız. Temennimiz bir an önce bu virüsün hayatımızdan tamamen çıkmasıdır. Allah'tan temennim; maddi ve manevi yaralar bırakan, sosyal hayatı alıp götüren bu tür salgınların bir daha yaşanmamasıdır" dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sanatçı Bengü, ikinci kez annelik heyecanını yaşadı

Bengü ve Selim Selimoğlu çifti, ikinci kez anne baba olma heyecanı yaşadılar. İlk bebeğini 2019 yılında kucağına alan sanatçı Bengü’nün 1 Kasım 2021, Pazartesi günü ikinci doğumunu gerçekleştiren Kadın Sağlığı ve Doğum Hastalıkları Uzmanı Habibe Seyisoğlu, şu bilgileri verdi; “Bugün saat 7.52’de Selim bebek dünyaya geldi. Bengü hanımın ve bebeğinin sağlığı gayet iyi. Kilosu 3760 gr, boyu 53 cm doğan Selim bebek, anne sütüyle de tanıştı. Kendisine, bebeğine ve ailesine sağlıklı bir yaşam diliyoruz.” dedi. 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Murat Serezli 1 saat kör kaldı

Dünya’da ilk defa 2003 yılında Paris’te kapılarını ziyaretçilerine açan Sessizlikte Diyalog, İstanbul Social Enterprise tarafından 31 Ocak 2016 yılında Gayrettepe Metro İstasyonunda hayata geçirilen Diyalog Müzesi dünya üzerinde 130’dan fazla şehirde 8 milyondan fazla insana “dokunmuş” Karanlıkta Diyalog deneyimini ünlü tiyatro sanatçısı Metin SEREZLİ katıldı.

Social Business Global başkanı İsmail Hilmi ADIGÜZEL ile birlikte Görme Engellilerin yaşadığı sorunlar için farkındalık yaşatmak amacıyla kurulan diyalog müzesinde tiyatro ve dizi oyuncusu ünlü sanatçı Murat SEREZLİ 1 saatliğine kör oldu. SEREZLİ, “Yıllardır sosyal farkındalık etkinliklerine destek oluyorum ama bu katıldığım etkinlik en etkileyici olanıydı. Bambaşka bir dünyanın içine girip tamamen kapkara bir hayatın içinde olmak inanılmazdı. Ve inanın adeta gerçek körlüğü yaşadım, herkesin buraya gelip bu tecrübenin içerisinde yer almasını tavsiye ediyorum. O zaman etrafımızda ki engelli vatandaşlarımızı daha iyi anlayacaksınız” şeklinde konuştu.

Sessizlikte Diyalog deneyimi, özel bir alanda işitme engelli rehberler ile birlikte, tamamen sessiz bir ortamda sözsüz iletişimin keşfini yaşatmaktadır. Empati kurma yeteneği ile birlikte farkındalığın da artmasını sağlayan Sessizlikte Diyalog, hayat boyu yaşanabilecek en olağanüstü deneyimlerden biri olmayı garanti etmektedir. Özel bölümlerden oluşan Sessizlikte Diyalog sergisinde, yüz ifadelerinin ve vücut dilinin nasıl etkin kullanılabileceği ve işitme dışındaki duyular ile neler başarılabileceğini katılımcılara tecrübe ettirmektedir. Sessizlikte Diyalog, katılımcıların zorlukları fırsata dönüştürme yeteneğini güçlendirirken, kendi ve çevresiyle ilgili tüm önyargılarını sonsuza dek geride bıraktırmayı amaçlamaktadır. Bir diğer ifadeyle, katılımcıların hayata bakış açısı değişmektedir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı