Aylık arşivler: Mart 2022

Biyolojik Saatinizi Geri Çevirin

Nüfus cüzdanınızda yazan rakamı boş verin… Kaç yaşında olduğunuzu doğum yılınız değil seçimleriniz belirliyor. Ve iyi haber: Biyolojik yaşınızı geri çevirmek mümkün! Bilim insanlarının geliştirdiği biyolojik yaşı gösteren “yaş saati (iAge)”ne yönelik görüşlerini paylaşan Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, enflamasyonla mücadele için önerilerini paylaştı.

 

Bilim insanları biyolojik yaşınızı gösteren bir ‘yaş saati’ geliştirdi. Vücuttaki enflamasyonu ölçerek yaşlanmayla ilişkili sağlık sorunlarına yakalanma olasılığınızı gösteren yaş saati sayesinde, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma, ileride Alzheimer gibi nörodejeneretif hastalıklar geliştirme riskinizin olup olmadığını öğrenmek mümkün.

 

Yaş saati iAge’i geliştiren ekip, Stanford Üniversitesi tarafından yürütülen ve yaşlanma ile bağışıklık sistemi arasındaki ilişkiyi araştıran kapsamlı bir projede (1000 Immunomes Project) yer alan, yaşları 8 ile 96 arasında değişen 1000 kişinin kan örneklerini analiz etti. Böylece kronik enflamasyonun işaretlerinin insanlar yaşlandıkça nasıl değiştiğini gözlemleme fırsatı buldular. 

 

Araştırmacılar katılımcıların kronolojik yaşları, sağlık durumları ile cihazın algoritmasını bir araya getirerek kronik enflamasyonu en belirgin şekilde işaret eden markörleri tespit ettiler. Bunların içinde CXCL9 adlı bir proteinin sistemik enflamasyonu işaret eden en güçlü markör olarak ön plana çıktığı görüldü. Kan damarlarının iç yüzeyinde üretilen bu protein kalp hastalığı riskiyle olan ilişkisi ile bilinir. 

 

Yaşlanmadan Yaş Almak 

Çalışmanın en çarpıcı kısmı şuydu: Bilim insanları iAge’i geliştirdikten sonra artık sıra test aşamasına gelmişti. Bulgularını ileri yaşta olan 19 kişi üzerinde denediler. Katılımcıların en genci 99 yaşındaydı. iAge ile katılımcıların biyolojik yaşlarını ölçüldüğünde hepsinin de biyolojik yaşlarının çok daha genç olduğu görüldü. Cihaza göre, bu asırlık çınarlar gerçekte olduklarından 40 yıl kadar daha gençtiler! Çalışmayı yürütenler elde edilen veriyi şöyle yorumladı; kronik enflamasyon markörleri düşük olanlar çok daha uzun yaşıyordu. 

 

Bilim insanları uzun zamandır bir kişinin ne kadar sağlıklı olduğunu anlamak, ileride karşılaşacağı hastalıkları öngörebilmek için yaş saati kavramı üzerine kafa yoruyor. Biyolojik yaşı ölçmek aşina olduğumuz bir kavram aslında, ama enflamasyonu bir markör olarak kullanan ilk yaş saati iAge. Daha önceki yıllarda geliştirilmiş olan yaş saatleri gen ifadesindeki değişiklikleri gösteren markörleri baz alıyordu. 

 

Koruyucu Hekimliğin Yükselişi

“iAge’i geliştiren ekibin de altını çizdiği gibi biyolojik yaşı ölçmek için epigenetik markörlerden yola çıkmak son derece karmaşık ve zorlu bir yol” diyen Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş’a görevücuttaki kronik enflamasyonu tespit ederek biyolojik yaşı ölçmek çok daha basit, çok daha kolay bir yöntem. Daha da önemlisi kronik enflamasyon önlenebilir, kontrol altına alınabilir bir durum. Aktaş, “Bu araştırma sayesinde kimin risk altında olduğu tespit edilip, kronik enflamasyonla savaşan müdahalelerle kişinin daha uzun, daha sağlıklı bir yaşam sürmesi sağlanabilir” diyor.  

 

Dr. Ümit Aktaş ayrıca koruyucu hekimliğin gün geçtikçe önem kazanmasının, bu yaklaşımı destekleyecek teknolojilerin geliştirilmesinin hiç de şaşırtıcı olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Özellikle kronik hastalıklar söz konusu olduğunda hastalık ortaya çıktıktan sonra yapılan müdahalenin işe yaramadığı, sadece ilaç reçete etmek üzerine şekillenen tıp anlayışının yolda kaldığı aşikâr! iAge gibi teknolojiler geleceğin tıbbının evrildiği yönü göstermesi açısından da çok önemli. Artık hastalık gelişmeden, ortaya çıkmadan durdurmak, ileri yaşları sağlıkla karşılamak istiyoruz.”

 

“Yanlış yolda ilerleyen 40’lı yaşlarında bir hasta düşünün, ona biyolojik yaşının aslında 60 olduğunu gösterip bunu geri çevirmenin mümkün olduğunu söylediğinizde doğru beslenmek, doğru seçimler yapmak konusunda çok daha istekli olacaktır” diyen Dr. Aktaş, sözlerine şöyle devam ediyor: “Evet, yakın gelecekte bir erken uyarı sistemine sahip olabiliriz ama hâlihazırda kronik enflamasyonu önlemenin biyolojik yaşı geri çevirmenin, uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrına vakıfız; sağlığın sırrı sofranızdan geçiyor!”

 

Dr. Ümit Aktaş, enflamasyonla mücadele için önerilerini ise şöyle sıralıyor: 

 

ENFLAMASYONLA SAVAŞAN 8 ÖNERİ

1. İşlenmiş yiyeceklerden uzak durun: Cipslerden hazır çorbalara, ketçaplara kadar tüm işlenmiş yiyeceklerden uzak durun. Bu çöp yiyeceklerin içindeki kimyasallar bağışıklık sistemini alevlendirerek kronik enflamasyona neden olur.  

2. Ekmekten, tatlıdan vazgeçin: Şeker ya da sistemin şeker olarak algıladığı ekmek, makarna gibi karbonhidratlar vücutta daha fazla insülin hormonu üretilmesine neden olur. İnsülin ise enflamasyonu tetikler. Genetiğine müdahale edilmiş modern buğdayın içindeki gluten molekülünün önce bağırsaklarda, ardından tüm sistemde kronik enflamasyona neden olduğunu unutmayın. 

3. Trans yağları hayatınızdan çıkarın: Margarinler doğada bulunmayan, bağışıklık sisteminin tanımadığı ve bir düşman olarak algıladığı trans yağlardır. Uzak durun! Ay çiçek yağı ve mısır özü yağı gibi sağlıklı bellediğiniz yağlar da üretim aşamasında yüksek ısılara maruz kaldıkları için trans yağlar, kanserojen maddeler içerirler. Bu yağların vücutta kronik enflamasyona neden olduğunu gösteren onlarca, yüzlerce bilimsel yayın mevcut. 

4. Zeytinyağı bir sağlık mucizedir: Zeytinyağı içindeki oleik asitle enflamasyonu önler, kalp ve damar sağlığını korur. Mutlaka soğuk sıkım sıkım zeytinyağını tercih edin.

5. Antienflamatuar güçleri unutmayın: Pazı, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeleri, soğan, sarımsak, domates ve bamyayı sofranızdan eksik etmeyin. Hepsi de kronik enflamasyonla savaşan birer süper güçtür.

6. Kollajen zengini beslenin: Kemik suyu, paça ve işkembe çorbasında bulunan kollajen bağırsak bütünlüğünü korur. Böylece toksik maddeler kan dolaşımına sızamaz. Bağırsak geçirgenliğinin bozulması kronik enflamasyona zemin hazırlar. 

7. Sofranızdan fermente gıdaları eksik etmeyin: Bol bol ev yoğurdu, turşu, sirke tüketin. Fermente besinlerle vücudumuza aldığımız dost bakteriler ve bağışıklık sistemi devamlı iletişim halindedir. Dost bakterilerin yokluğunda çoğalan zararlı bakteriler vücutta enflamasyona neden olur. 

8. Omega-3 tüketiminizi artırın: Kronik enflamasyonla savaşta omega-3 yağ asitleri en etkili silahınız, en zengin omega-3 kaynağı ise yağlı balıklardır. Sardalyenin, palamut balığının bol olduğu dönemlerden faydalanın. Bitkisel omega-3’leri de unutmayın. Bol bol ceviz, badem, fındık yiyin. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş, 28 Şubat günü 6 siyasi partinin yaptığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Deklarasyonu’nu olumlu ancak çok yetersiz bulduğunu açıkladı.

“Bugün yapılan açıklama ve paylaşılan metin kendi içinde değerlidir. Ne var ki 5 ay sürdüğü söylenen bu çalışma sonucunda ortaya konan düşünceler toplumumuzun bugün karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm sunmamaktadır. 

  • Açıklanan metin ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne tepki niteliğindedir.  Sanki Türkiye’nin bütün sorunları bu sistemden kaynaklanıyormuş ve bu sistem önerilen ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ ile değiştirildiğinde bütün sorunlar çözülecekmiş şeklinde bir varsayıma dayanmaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanlığı  Hükümet Sistemi’ne 16 Nisan 2017 tarihinde geçmiştir. Türkiye’nin bu tarihten önce hatta AKP’nin iktidara geldiği 2002’den önce ekonomik sorunları yok muydu? Dış politika sorunları yok muydu? Dindar-seküler, Alevi-Sünni gerginliği yok muydu? Şiddet, terör, PKK sorunları yok muydu? Kürt yurttaşlarımızın sorunları yok muydu? Halkın eğitim, sağlık, sosyal güvenlik alanlarında hizmet ihtiyacı karşılanıyor muydu? Bu sorunlar 2002 öncesinde, 2002-2017 arasında ve 2017’den bu yana varlıklarını sürdürüyorlar. Bugün yapılan açıklamalar bu sorunların hiçbirine çözüm getirmemektedir. Şunu da unutmamak gerekir ki bu altılı birliktelikte fotoğraf veren genel başkanların ikisi AKP ve RTE hükümetlerinin uzun süre uygulayıcısı olmuşlardır. Millet İttifakı AKP’nin zihniyetine mi yoksa sadece RTE’ye mi karşıdır?

 

  • Ortaya konulan metindeki düşüncelerin hayata geçirilmesi, anayasal ve yasal değişikliklere ihtiyaç duymaktadır. Ne var ki bu 6 partinin bugün böyle bir anayasa değişikliği yapma ve yasa çıkarma gücü yoktur. Bu önerilerin hayata geçmesi, ilgili partilerin seçimleri kazanması, mecliste anayasayı değiştirecek bir çoğunluk elde etmeleri ve bir koalisyon hükümeti kurmalarına ihtiyaç göstermektedir. Anlamamız gereken şudur ki bugün açıklanan metne sıra gelmesi için bugünden itibaren en az 2 yıl geçmelidir. Bu konu şu anda halkın gündemi değildir. 

 

  • Görüldüğü üzere Millet İttifakı + 2 partinin, en azından şimdilik, halkın gerçek sorunlarına yönelik ortak çalışmaları bulunmamaktadır. Halktan beklentileri “Sizi güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye geçireceğiz. Eğer siz bize oy verirseniz diğer konularda da ne yapacağımızı bilahare düşünürüz.” ifadesine güven duyarak onları seçmeleridir. Bu partilere Türk seçmeninin sosyo-psikolojik yapısını daha iyi analiz etmelerini öneririm. Şu kadarını belirteyim ki seçmenimiz pragmatisttir. 

 

  • Bugün sergilenen tablo farklı siyasi partilerin ortak bir resim vermesi açısından olumludur. Ancak  bu tabloda mecliste temsil edilen diğer muhalefet partilerinin yer almadığı görülmektedir. Oysa ki 18 aydır önerdiğim ‘Demokrasi İçin Birlik’ anlayışıyla kapsayıcı bir muhalefet bloğu oluşturulabilirdi. 

 

Kişisel görüşüm bu birlikteliğin Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu antiemperyalist bir duruş sergileyemeyeceğidir. Ukrayna konusunda yaptıkları açıklamalar, S400’ler ve Akkuyu Nükleer Santrali’yle ilgili ifadeleri Amerika’ya ve onun politikalarına bağlılıklarını ifade ettiklerini göstermektedir. Ben partisiz ve birleştirici bir cumhurbaşkanı adayı olarak bu partilerin dikkate almadıkları öncelikli konuları, somut çözüm önerileri ve Mustafa Kemal Atatürk’ün antiemperyalist duruşuyla kamuoyunun dikkatine getirmeye devam edeceğim.” 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İlimtepe bağlantı yolunun 1. etabı tamamlandı

Büyükşehir dev bir projeyi daha hizmete sunuyor. Körfez ilçesinin güney-kuzey yakalarını birbirine bağlayacak proje tamamlanarak trafiğe açıldı

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan Körfez ilçesinde Yeni Yalı Mahallesinden başlayarak İlimtepe Mahallesine giden 5,2 kilometrelik yolun 1. etabı tamamlanarak trafiğe açıldı. 19 metre genişliğinde, 128,7 metre uzunluğunda otoyol geçiş köprüsü ve bağlantı yollarının asfaltlaması ve yol çizgileri tamamlandı.

 

1.120 METRE DUBLE YOL

Körfez Yeniyalı Mahallesi’nden başlayan ve İlimtepe Mahallesi’ne giden 5,2 kilometrelik yolun 1. etabı kapsamında yapılan çalışmalarda otoyol geçiş köprüsü için 90 adet temel kazığı çakıldı. 45 adet kiriş monte edilen 19 metre genişliğinde, 128,7 metre uzunluğunda otoyol geçiş köprüsünün yanı sıra 1.120 metre duble yol, içme suyu, atık su ve yağmursuyu hatları, dere ıslah çalışmaları tretuvar ve parke yapımı çalışmaları yapıldı. 670 metre uzunluğunda yaya korkuluğu ile 970 metre uzunluğunda oto korkuluk imalatı tamamlandı.

 

128 METRE OTOYOL GEÇİŞ KÖPRÜSÜ

İlimtepe yolu 1. etap çalışmaları kapsamında, yolun güneyden kuzeye doğru geçebilmesi için 128,7 metre açıklığa sahip bir adet geçiş köprüsü yapıldı. 

Anadolu Döküm Kavşağından başlayan yol, TEM üzerinden otoyol geçiş köprüsü ile geçilerek Yunus Emre Caddesi’ne bağlanıyor. İlimtepe yolu 1. etap çalışmaları kapsamında, bin 120 metre uzunlukta duble yol, 800 metre dere ıslahı ve geçiş menfezleri de yapıldı.

 

ULAŞIM RAHATLAYACAK

İlimtepe Bağlantı Yolu 1. Etap Projesi, Körfez’in trafik akışını düzenli ve güvenli hale getirecek. Buna göre D-100 Yeni Yalı Mahallesi’nden başlayan yol, Çamlıtepe ve Yavuz Sultan Selim Mahallelerinden geçecek. D-100 Karayolu ile İlimtepe Konutları arasında kuzey-güney yönlü bağlantı sağlayacak dört şeritli yolun sonraki etaplarının da tamamlanmasıyla Kuzey Marmara Otoyolu’nun Sevindikli çıkışının D-100 Karayolu ile olan bağlantıları sağlanacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Dilovası’na köprü manzaralı seyir terası

Büyükşehir, Dilovası ilçesinde Osmangazi Köprüsü’nü gören hakim bir noktada muhteşem bir seyir terasını hizmete sunacak

Altyapıdan ulaşıma, eğitimden kültür ve sanata kadar her alanda hayata geçirdiği yatırımlarla kenti geleceğe taşıyan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, çevre yatırımlarında da hız kesmiyor. Kentin pek çok noktasına yeni parklar ve sosyal alanlar inşa eden Büyükşehir, Dilovası Diliskelesi Mahallesi’ne Osmangazi Köprüsü manzaralı seyir terası kazandırıyor. Daha önce Osmangazi Köprüsü’nün hemen yanında inşa ettiği sahil parkını Dilovası halkının hizmetine sunan Büyükşehir, bu kez Osmangazi Köprüsü’ne nazır seyir terası projesi için çalışmalara başladı.

 

KÖPRÜYE KARŞI ÇAY KEYFİ

Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı ekipleri, Diliskelesi Mahallesi’nde yatırım planına alınan seyir terasında çim biçme işlemi yaparak alanı temizliyor. Ekipler burada ilk olarak kafeterya inşa edecek. 180 metrekare alana yapılacak binanın 73 metrekaresi kafeterya, 23 metrekaresi servis alanı, 15 metrekaresi mutfak, soğuk ve kuru depo yeri olacak. Ayrıca yapı içerisinde bay/bayan ve engelli tuvaletler ile bebek bakım odası da bulunacak. Vatandaşların muhteşem manzara karşısında yemek yiyip çay içebilecekleri güzel bir kafeterya ile birlikte çocuk oyun grupları da seyir terası alanında yer alacak.

 

KOCAELİ’YE DEĞER KATACAK

Yılport Ulaştırma Hizmetleri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin hemen arkasına yapılacak seyir terasında vatandaşlar, Osmangazi Köprüsü manzarası eşliğinde çaylarını yudumlayabilecek. Köprüyü ve İzmit Körfezi’ni tepeden görmesi nedeniyle çok güzel bir konuma sahip seyir terası sadece bulunduğu bölgeye değil, Kocaeli’ye de ciddi bir değer katacak. Seyir terası alanında yer alacak kafeteryanın yaz dönemine kadar faaliyete geçmesi planlanıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Escarus, 1 Mart Sıfır Ayrımcılık Günü’nde Eşitsizlik Konusuna Dikkat Çekiyor

Her yıl 1 Mart tarihinde kutlanan Sıfır Ayrımcılık Günü kapsamında eşitsizlik konusuyla ilgili farkındalık yaratmayı hedefleyen Escarus, küresel nüfusun yüzde 70’i için eşitsizliklerin artmaya devam ettiğine ve bu durumun bireyleri derinden etkilediğine dikkat çekti.

 

1 Mart Sıfır Ayrımcılık Günü kapsamında açıklamada bulunan Escarus Genel Müdür Yardımcısı Ece Sevin, Birleşmiş Milletler’in 2015 yılında ilan ettiği 2030 Gündemi doğrultusunda belirlenen 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı ve 100’den fazla alt hedefin odaklandığı ana temalardan birinin de ‘eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek’ olduğuna değinerek: “Bugün bulunduğumuz noktada, çoğu en az gelişmiş ülkelerde olmak üzere pek çok insan, her gün hayatına ciddi eşitsizliklerin gölgesinde devam ediyor. 2021 yılı verilerine göre küresel nüfusun yüzde 70’i için eşitsizlikler artmaya devam ediyor. Eşitsizliğin en önemli kök nedenlerinden biri olan toplumsal cinsiyet özellikle yoksulluk, eğitimsizlik, sağlık sorunları gibi diğer kırılganlıklarla birleştiğinde bireyleri çok daha derinden etkiliyor. Küresel Covid-19 salgını da eşitsizlik uçurumunu derinleştiriyor. Veriler, bu sene az gelişmiş ülkelerdeki 10 kişiden 9’unun Covid-19 aşısına erişemeyeceğini öngörüyor” dedi.

 

BM Irkçı Ayrımcılık ve Azınlıkların Korunması Ağı, çok boyutlu bir plan ortaya koydu

 

Dünyadaki eşitsizliği anlamak ve bununla mücadele etmek için harekete geçmenin yolunun, ayrımcılık olgusunu kavramaktan geçtiğini belirten Sevin, sözlerine şöyle devam etti: “Ayrımcılığın, adalet sistemi ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere pek çok sosyal ve yasal alana erişim konusunda eşitsizlik yarattığını biliyoruz. Birleşmiş Milletler, alt kolları ile birlikte dünya genelindeki tüm topluluklarda ayrımcılığı en aza indirmek üzere kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Covid-19 küresel krizinin derinleştirdiği eşitsizliklerin önüne geçmek için harekete geçen BM Irkçı Ayrımcılık ve Azınlıkların Korunması Ağı, 2020’nin Aralık ayında Network Work Plan 2021+ isimli bir plan hayata geçirdi. 2021-2025 dönemini kapsayan Plan; kimseyi geride bırakmamak, ceza adaleti, koruma gündemi, iletişim ve bilgi aktarımı gibi konularda Dünya Sağlık Örgütü, BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi, İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, BM AIDS, Nüfus Fonu ve Küresel İletişim Departmanı gibi organların liderliğiyle çok boyutlu bir ayrımcılığı önleme gündemi çerçevesi sunuyor. Plan kapsamında 2021 yılında ırkçı ayrımcılıkla mücadele ve azınlık haklarının iyileştirilmesi başlıklarında ülke seviyesinde bir kontrol listesinin hazırlanmasının ve suçu önleme, ceza adaleti ve hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi konusunda bir bildiri yayınlanmasının da ayrımcılığı önleme konusunda önemli adımlar olduğunu düşünüyoruz.”

 

“Ayrımcılığı en aza indirmek, küresel sürdürülebilir kalkınmanın en önemli ön koşullarından biri”

Tüm bu çalışmaların hedef noktası olan küresel ayrımcılık ve eşitsizliklerin, dünyanın farklı coğrafyalarındaki birey ve grupları da doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediğine değinen Sevin: “Ayrımcılığı en aza indirmek, küresel sürdürülebilir kalkınmanın en önemli ön koşullarından biri. Bu çabaların başarılı olmasının yolu ise dünya genelinde ötekileştirilerek dışlanan kişi ve gruplarla ilgili toplumdaki farkındalık seviyesini artırmaktan geçiyor. Zira ayrımcılık, çoğunlukla yanlış bilgi ya da bilinmeyenden korkmaya dayalı bir tutum olarak önümüze çıkıyor. 2014 yılında BM AIDS önderliğinde ilan edilen ve her yıl 1 Mart’ta kutlanan Sıfır Ayrımcılık Günü’nü, ayrımcılığın en aza indirilmesi, herkesin hukukun önünde eşit olması, her gruptan bireyin temel sosyal haklara erişimi gibi konularda ilerleme kaydedilmesi için önemli buluyoruz. Çünkü var olan toplumsal ve sistemsel ayrımcılıkların fark edilmemesi, ayrımcılığın kendisinden daha önemli bir sorun. Bu vesilesiyle bireylere çevrelerindeki ayrımcı, eşitsiz durum ve koşulları fark etmeye çalışmalarını öneriyoruz. Kurumların ise kurum içerisinde var olabilecek ayrımcılıkları tespit etmeleri ilk adımı oluşturuyor. İyileştirme yönünde çözüm önerileri geliştirmeye zaman ayırmak, ayrımcılığın en aza indiği eşitlikçi bir toplum hedefi açısından büyük önem taşıyor” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sağanak Sonrası Kemer’de Yaralar Sarılıyor

Kemer’de geçen hafta yaşanan şiddetli sağanak nedeniyle evlerini su basan vatandaşların yaraları Kemer Belediyesi tarafından sarılıyor.
Sağanak sonrası bölgede incelemelerde bulunan Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, vatandaşlarla birebir görüşerek vatandaşlara yardım eli uzatacaklarını söylemesi üzerine belediye ekipleri, su baskınlarından zarar gören vatandaşların eşyalarını temizlemeye götürdü.
Belediye ekipleri tarafından toplanarak temizlemeye götürülen battaniye, yorgan, koltuk ve beyaz eşyalar daha sonra sahiplerine geri verildi.
Belediye Başkanı Topaloğlu, yaptığı açıklamada, şiddetli sağanaktan mağdur olan vatandaşların her zaman yanlarında olduklarını söyledi.
Belediye ekiplerinin sağanak sırasında ve sonrasında bölgede vatandaşlara yardım eli uzattığını ifade eden Başkan Topaloğlu, “Mağdur olan vatandaşların tüm eşyalarını toplayıp temizletmeye gönderdik. Temizlenen eşyalar sahiplerine teslim edilmeye devam ediyor. Sağanak günü Kaymakamımız Yücel Gemici ile bölgede inceleme yaptık. Su baskınlarının yaşandığı bölgede tekrar bir çalışma yapılacak. Kemer Belediyesi olarak halkımızın yanında olmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sandoz Türkiye’de Bayrak Değişimi

2015 yılından bu yana Sandoz Türkiye Genel Müdürlük görevini başarıyla sürdüren Novartis Grup Türkiye Başkanı Dr. Altan Demirdere emekliye ayrılma kararı aldı. Sandoz Türkiye Genel Müdürlük görevini Cengiz Zaim devralacak.

 

Sağlık sektörüne adanmış, başarılarla dolu 42 yılın ardından Novartis Grup Türkiye Başkanı ve Sandoz Türkiye Genel Müdürü Dr. Altan Demirdere, emekliye ayrılma kararı aldığını açıkladı. Mart 2022 itibarıyla Sandoz Türkiye Genel Müdürlük görevini şirketin Uluslararası Pazarlar İş Geliştirme, Portfolyo ve Lansmanlar Direktörlüğü pozisyonunu başarıyla yürüten Cengiz Zaim üstlenecek. 

 

Profesyonel kariyerine 1980 yılında Sandoz Basel’de Ar-Ge bölümünde araştırmacı olarak başlayan Dr. Altan Demirdere, bunu takiben Türkiye, İsviçre, Macaristan ve Rusya’da Novartis Grup ve Sandoz bünyesinde çeşitli pozisyonlarda görev aldı. 2002 yılında Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’ni (AİFD) kurarak altı dönem boyunca Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi.

 

2015 yılında Rusya’dan dönen Demirdere, Novartis Grup Türkiye Başkanı ve Sandoz Türkiye Genel Müdürü olarak atandı. Bu süreçte, Sandoz Türkiye’nin ticari operasyon alanlarının genişletilmesinde aktif rol oynadı. Sorumlulukları kapsamında, CIS ve Ortadoğu Bölgesi’nde şirketin stratejik yönetim ve yatırım faaliyetlerini yürüttü. 

 

Profesyonel kariyeri boyunca Novartis Grup ve Sandoz’a önemli katkılar sağlayan Dr. Demirdere emekliye ayrılma kararıyla ilgili şunları söyledi: “Çalışma hayatımda tam 42 yılı geride bıraktım. 1977 yazında Eczacılık Fakültesi’nde ikinci sınıfa geçmişken, Sandoz Basel’de stajıma başladığım ilk günü dün gibi hatırlıyorum. Sağlık alanında tecrübe kazanmak, her geçen gün yeni şeyler öğrenmek beni çok heyecanlandırmıştı. Bu heyecanımı bir gün bile kaybetmedim. Her günümü ilk günkü heyecan ve çalışma azmiyle yaşadım. Çok çalıştım. Hata yaptım, hatalarımdan ders almayı öğrendim. Yeniden denedim. Denemekten asla vazgeçmedim. Kariyerime katkı sağlayan ve kariyerine katkı sağladığım birçok kıymetli insanla birlikte çalıştım. Bence hayattaki en büyük başarım, yetiştirdiğim insanlardır. Onların başarılarına tanık olmak, benim için büyük gurur. Bu keyifli yolculukta hayatıma dokunan herkese teşekkür ederim. Aynı heyecanla Sandoz Türkiye Genel Müdürlük koltuğunu Sandoz bünyesinde önemli pozisyonlarda görev almış Cengiz Zaim’e devretmekten mutluluk duyuyor ve başarılarının devamını diliyorum. Zaim’in bu göreve atanması, Sandoz’un yetenekleri değerlendiren köklü kültürünün gücünü gösteriyor.”

 

Cengiz Zaim kimdir?

 

Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü’nden mezun olan Cengiz Zaim, çalışma hayatına 2004 yılında Eczacıbaşı’nda başladı. 2004-2008 yılları arasında Eczacıbaşı Holding, Eczacıbaşı İlaç, Eczacıbaşı-Zentiva’da Uluslararası Kurumsal Satış ve İş Geliştirme alanlarında yurt içi ve yurt dışı çeşitli pozisyonlarda görev aldı. 

 

OTC (Over-The-Counter) alanında ilk satış ve pazarlama liderliği deneyimini 2008-2010 yılları arasında Eczacıbaşı İlaç İş Birimi Müdürü olarak gerçekleştirdi. P&G firmasının lisanslı markalar başta olmak üzere birçok ürününün hastalara ve tüketicilere erişimini sağladı. 

 

2010 yılında Abdi İbrahim’de İş Geliştirme Müdürü olarak göreve başladı. 2012’de Uluslararası Pazarlar İş Geliştirme Direktörlüğü’ne yükselerek sonrasında Uluslararası Pazarlar İş Birimi’nin Lideri oldu. Şirketin uluslararası hedefleri doğrultusunda ihracatta 50 ülkeye, direkt ülke organizasyonlarıyla 13 ülkeye, dolar bazında ise üç haneli satış rakamlarına ulaşılmasına katkı sağladı. 2018 yılında mevcut görevinin yanında eşzamanlı olarak Cezayir Genel Müdürlüğü görevini de yürüttü. 

 

Zaim, kariyer yolculuğuna 2019 yılında Global İşbirlikleri Ticari Direktörü olarak katıldığı Sandoz İlaç’ta devam etti. Çalışmalarını Avusturya’dan yürüten Zaim, global kilit müşteri yönetimi dahil olmak üzere birçok görev üstlendi. Nisan 2020’de Uluslararası Pazarlar İş Geliştirme, Portfolyo ve Lansmanlar Direktörlüğü pozisyonuna atanarak görevini Basel’den sürdürdü. Evli ve iki çocuk babası Zaim, çok iyi düzeyde İngilizce ve Almanca biliyor. 

 

Kariyeri boyunca hem Türkiye hem de çeşitli ülkelerde üst düzey görevlerde yer alarak, sayıları 800’e varan birçok ekibin stratejik liderliğini üstlenen ve Şubat 2022 itibarıyla Sandoz Türkiye Genel Müdürü olarak görevine başlayan Cengiz Zaim, “Sandoz Türkiye’ye liderlik etmek benim için büyük ayrıcalık olacak. Görevi sektörün duayen isimlerinden Dr. Altan Demirdere’den devralmaksa ayrı bir gurur kaynağı. Sandoz Türkiye olarak herkesin yüksek kaliteli ilaca erişimini sağlama hedefiyle hareket ederek, insanların yaşam kalitesini artıracak ve ömürlerini uzatacak yeni yollar keşfetmek üzere çalışmaya devam edeceğiz. Her zaman odağımız, hastaların kaliteli ilaçlara erişebilmesine öncülük etmek olacak” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yaşamkent Pazar Yerinin Üstü Kapanıyor

Yaşamkent Pazaryeri'nin üst kapama ve yenileme çalışmaları başladı. 3 bin 450 metrekarelik pazaryeri tamamladığında 7 gün işlevi olan, konser ve etkinliklerin de yapılabileceği kent meydanına dönüşecek

Çankaya Belediyesi, 2022 yılında da yatırım ve hizmetlerine devam ediyor. Belediye, Yaşamkent pazar yerinin üst kapama ve yenileme çalışmalarına başladı. 3 bin 450 metrekarelik pazaryerinin üst kapama çalışması tamamladığında haftanın her günü işlevi olan, konser ve etkinliklerin de düzenlenebileceği kent meydanına dönüşecek. Önceki dönemde pazar yerlerini yenileyen bazılarını kapalı pazar yerine dönüştüren Çankaya Belediyesi, 2021 sonbaharında başladığı Aşıkpaşa, Mürsel Uluç ve Keklikpınarı pazar yerlerinin üstünün kapatılması çalışmalarına devam ediyor.

7 GÜN YAŞAYAN KENT MEYDANLARI
Çalışmalar hakkında bilgi veren Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen,  “Pazar yerleri haftanın bir günü sebze meyve kıyafet satışı yapılan yerler olarak işlev görüyordu. Biz pazar yerlerini haftanın her günü vatandaşların yararlanabileceği sosyal faaliyetlerini sürdürebileceği kent meydanları haline dönüştürdük. İlkini 100. Yıl Pazaryerinde başlattığımız kent meydanı pazaryeri konseptini tüm pazarlarımızda uygulayacağız. Yaşamkent pazar yerimizi 2022 yılında açtığımızda, bu bölge spor ve kültür sanat etkinlerinin rahatça yapabileceği yedi gün yaşayan kent meydanı haline gelecek" dedi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Şirketlerin Yüzde 55’i Evden Çalışıyor

Çalışanlar Evden, İşveren İse Hibrit Çalışma Modelini Tercih Ediyor

 

Pandemiyle birlikte hayatımızın her alanında değişiklikler olurken sosyal hayatımızın yanı sıra iş hayatında da birtakım değişimler yaşandı. Bu dönemde freelance çalışma sisteminin yüzde 30 artığını belirten Dijital Dönüşüm Uzmanı Yasin Kaplan, hibrit ve evden çalışmanın da birçok sektörde uygulandığını söyledi. Araştırmalara göre pandemiyle birlikte şirketlerin yüzde 55’i evden çalışma modeline geçtiğinin altını çizen Kaplan, ancak işverenin çalışan ile birebir teması olması açısından hibrit çalışma modelini tercih ettiklerini belirtti.

 

Pandemiyle birlikte değişen sosyal hayatın yanı sıra iş hayatında da önemli değişimler meydana geldi. Hiçbir şirkete bağlı kalmadan kendi kurallarını çalışanın belirlediği freelance çalışma modelinde artış yaşanırken, hibrit ve evden çalışma modeli özellikle dijital sektörlerde uygulanmaya başladı.

 

Freelance Pazarını Z Kuşağı Büyütüyor

Önümüzdeki yıl içerisinde freelance çalışan sayısının 8 milyon kişiye ulaşacağını belirten Dijital Dönüşüm Uzmanı Yasin Kaplan, “Çalışanın kendi çalışma sistemini kendi belirlemesiyle ön plana çıkan freelance çalışma özellikle Z kuşağı tarafından cazip görülüyor. Her ne kadar dezavantajları olsa da risk almayı seven Z kuşağı, kendi koşullarını kendi belirlemek istiyor. Kar marjının yüksek olduğu bu sistemde Sosyal medya, dijital pazarlama, yapay zekâ teknolojileri, blockchain, 3D Grafik, Seo çalışmaları ve yazılım teknolojileri sektörlerinin freelance modeline daha hızlı uyum sağlıyor” dedi. 

 

Şirketlerin yüzde 55’inin evden çalışma modeline geçtiğini belirten Kaplan, çalışanların korona olma riskini göze almamak adına evden çalışmayı modelini tercih ettiğini belirtti. Kaplan sözlerine şöyle devam etti: “Evden çalışma modeli sektörlere bağlı değişkenlikler gösterebiliyor. Bilgisayar ve internetin çalışmak için yeterli olduğu sistemde, özellikle büyük şirketler bazı departmanlarını pandemi başlangıcında evden çalışma modeline geçiş yaptırdı. Hibrit çalışma modeli ise iş arkadaşlarıyla iletişimde olmak, iş işleyişini takip edebilmek, sorunlara çözüm bulabilmek ve beyin fırtınası yapabilmek adına işverenin tercih ettiği bir sistem. Özellikle küçük çaplı firmalar hibrit çalışma modelini tercih ediyor.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Van Büyükşehir Belediyesi ‘Madde Bağımlılığı’ ile ilgili seminer düzenleyecek.

Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri ile Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanlıkları ‘Madde Bağımlılığı’ konulu semineri düzenliyor.

Seminer Hacıbekir mahallesinde bulunan Van Büyükşehir Belediyesi Kültür merkezinde 4 Mart Cuma günü Saat 13.30’da yapılacak.

‘Yaşamayı Seç’ sloganı ile düzenlenecek seminerde Madde Bağımlılığı nedir? Bağımlılık nasıl oluşur? Bağımlılık kriterleri nelerdir? Madde kullanan bireye yaklaşım ve madde bağımlılığı tedavisi gibi konular konuşulacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı