Aylık arşivler: Haziran 2022

ViewSonic’ten Oyunsever Babalara 360 HZ Monitörü

ViewSonic, Babalar Günü yaklaşırken, “bu yıl farklı olarak ne hediye alsam?” diyenlerin imdadına yetişiyor. Oyunsever babalar, XG251G oyun monitörünün ultra yüksek 360 Hz yenileme hızıyla rakiplerine karşı önemli bir avantaj elde edecek. 

 

Babalar Günü’nde özellikle oyunsever babalar için en güzel hediyelerden biri kuşkusuz bir oyun monitörüdür. Oyunlarda gözden kaçan tek bir kare bile zaferle mağlubiyet arasında fark yaratabilirken, ViewSonic’in oyun monitörü XG251G’nin 360 Hz yüksek yenileme hızıyla bu sorun ortadan kalkıyor. Rekabet ne kadar yoğun olursa olsun, yüksek hızlı oynanış için gecikmeyi ortadan kaldıran NVIDIA® Reflex ile de her tıklama milisaniye hassaslığında yansıtılarak rakip karşısında büyük avantaj sağlanıyor. Böylece hassas bir şekilde nişan almak ve ışık hızında tepki vermek mümkün hale geliyor.

 

XG251G’nin Full HD IPS paneli ve VESA DisplayHDR™ 400 sertifikasına sahip 25 inç ekranı,  e-spor ve rekabetçi mücadeleler için geliştirildi. XG251G, NVIDIA G-SYNC işlemcisi sayesinde görüntü yırtılmasını ve takılmaları ortadan kaldırarak en akıcı oyun deneyimini sunuyor.

 

Konfor ve canlı renkler birarada

XG251G, sadece hız değil oyuncunun başarılı olması için gereken her şey düşünülerek tasarlandı. Uzun süre oyun oynayabilmek için konforun da göz önüne alındığı XG251G, akıllı ELITE’S Design Enhancements (EDE) özellikleriyle masa düzenini yeni bir seviyeye çıkarıyor. Monitör; atmosferi zenginleştiren RGB ışıkları, etkileyici metal tabanı, kablonun dolaşmasını önleyen mouse sabitleyicisi ve güçlendirilmiş kulaklık askısı gibi ayrıntılarıyla oyun deneyimine seviye atlatıyor. Ayrıca sRGB renk gamının yüzde 99’unu kapsayan XG251G, oyunseverlere canlı ve hassas renkler sunarak, oyunları bir görsel şölene de çeviriyor. 

 

Teknik özellikler

  • 25 inç Full HD ekran
  • Profesyonel seviyede 360 Hz yenileme hızı
  • Nvidia G-Sync ile görüntülerde yırtılma olmadan oyun deneyimi
  • Nvidia Reflex ile son derece düşük gecikme süresi
  • 1 ms GTG tepki süresi
  • VESA DisplayHDR™ 400

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sürdürülebilirlik izinde daha yaşanabilir bir dünya mümkün

Systemair, imza attığı teknolojiler ve kabul ettiği küresel anlaşmalarla hem HVAC sektörü hem de gezegenimiz için sürdürülebilirliği benimsiyor

İklimlendirme sektörünün öncüsü Systemair, sürdürülebilirlik stratejisi kapsamında doğayla olan etkileşimini en doğru noktada tutmak için çalışırken faaliyetlerini de çevreyle uyumlu olacak şekilde kurguluyor. Sürdürülebilirliği bir hedef değil tüm Systemair çatısı altındaki operasyonları domine eden temel bir güç olarak gören şirket, tüm değer zincirinde doğaya ve enerji kaynaklarına sahip çıkan bir mekanizma ile hareket etmeyi öncelik kabul ediyor. 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Systemair Türkiye Genel Müdürü Ayça Eroğlu, 2025 yılına kadar tüm ofis ve üretim operasyonları ile lojistik süreçlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmayı amaçladıklarını ifade etti.

 

Etkin kaynak yönetimiyle karbon ayak izini düşürmeyi ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir yaşam bırakmayı hedefleyen Systemair; tesis ve operasyonlarının enerji verimliliğini artırmak, iç mekân hava kalitesini enerji verimli çözümlerle iyileştirmek ve ürünlerin çevresel etkilerini azaltmak için çalışıyor. Dünyanın yaşadığı ekolojik sorunları minimize edebilmek, artan popülasyon ve sanayi faaliyetlerinin etkilerini azaltabilmek adına sorumlu üretim ilkelerinden taviz vermeden ilerlediklerini belirten Systemair Türkiye Genel Müdürü Ayça Eroğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında şirketin yaptığı çalışmaları ve elde ettiği tasarruf çıktılarını paylaştı.

 

Sürdürülebilirlik ilkesiyle hareket ediyor

Üretimden dağıtıma kadar her alanda belirleyici gücün sürdürülebilirlik olduğunun altını çizen Ayça Eroğlu, yürüttükleri süreci şu şekilde anlattı: “Tüm dünyaya iklimlendirme çözümleri sunan bir şirket olarak üretimi temel verimlilik ilkelerine uygun olacak şekilde inşa edilen, ‘’Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik” anlamına gelen LEED Gold Sertifikasına sahip fabrikamızda gerçekleştiriyoruz. Ürün geliştirme aşamasından başlayan çevre hassasiyetimiz, üretim ve tedarik zincirinin tamamı boyunca kendini gösteriyor. Operasyonel süreçlerimizde de ulaşım gereksinimini azaltmak üzere lojistik çözümlerini analiz ediyor ve son olarak ömrü tükenmiş ürünün en iyi nasıl bertaraf edileceğini inceliyoruz. Malzeme seçimi, üretim yöntemleri ve lojistik gibi parametreleri bir bütün olarak ele alıyor; emniyetli ve sağlıklı iş ortamları, yeni malzemeler, çevreyle dost imalat süreçleri ve ürün geliştirme gibi süreçleri her zaman sürdürülebilirlik ilkesinin gereğini yerine getirecek şekilde değerlendiriyoruz.”

 

Geri dönüşümü esas alarak her ham maddeyi yaşam döngüsü içinde tutuyor

Systemair olarak sanayi operasyonlarının doğal kaynakları üzerindeki etkilerinin farkında olduklarını ve bu nedenle geri dönüşümü esas alan uygulamalar hayata geçirdiklerini dile getiren Ayça Eroğlu; “LEED Gold Sertifikası’na sahip Türkiye’nin ilk klima santrali fabrikası olan fabrikamızda yağmur suyunun toplanması, su ve enerji tasarruflu ekipman kullanımı, verimli ısıtma ve soğutma sistemleri, ısı yalıtımı, atıktan ısı geri kazanım sistemleri gibi verimli kaynak uygulamaları mevcut. Operasyonel süreçlerde hem emisyonları azaltmak hem de kaynak sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla da atık oluşum miktarlarını minimuma indiren eko tasarım ilkeleriyle hareket ediyoruz. Üretimde ve ofislerde oluşan atıkları kaynağında ayrıştırarak Sıfır Atık Belgesi aldık. Ayrıca Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformu’na katıldık. Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformu’nun oluşturduğu endüstriler arası malzeme alışverişine dijital bir alan sağlayan Türkiye Materials Marketplace’de yer alarak sınırlı kaynakların her daim ekonomi içinde tekrar kullanılarak değer kazanmasını amaçlıyoruz” diye belirtti.

 

Her ay 10 bin adet plastik ambalajın denizleri kirletmesine engel oluyor

Türkiye ekibi olarak ofis ve fabrika alanlarında tüketilen içecek ambalajlarını RVM Systems makineleri ile toplayarak tekrar ham maddeye dönüştürülmesi için ileri dönüşüme gönderdiklerini vurgulayan Ayça Eroğlu; “Bu sayede her ay 10 bin adet plastik ambalajın denizleri kirletmesine engel oluyoruz. Ayrıca Dilovası’nda her gün yüzlerce kilogram ortaya çıkan atık metal sacların bir kısmını geri dönüşüme gönderiyoruz. İleri dönüştürebilecek metal saclardan ‘Atık Sacların Değerlendirilmesi’ projemiz kapsamında yeniden kullanılabilir objeler yaratıyoruz. Bu saclardan bardak tutacağı, tablet ve telefon standı gibi sade ürünler elde edip fabrikamızı ziyarete gelen misafirlerimize hediye ediyoruz. Globalde de aynı hassasiyetle çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Örneğin her yıl Avrupa'da pazara sunulan klima santrallerindeki enerji verimliliği uygulamaları sayesinde yaklaşık 140 bin araç hacmine eşdeğer karbon emisyonunun azaltılmasına destek sağlanıyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İş dünyasının güvenlikle ilgili bilmesi gereken 3 şey var

Siber saldırıların küresel maliyeti milyar dolarlarla ifade edilirken, giderek karmaşıklaşan siber saldırılar karşısında kurumların verilerini korumaları için daha dikkatli olmaları gerekiyor. Fidye saldırıların yol açtığı finansal ve itibar kayıplarıyla mücadele etmek zorunda kalmak istemeyen şirketler için önemli ipuçları paylaşan Veeam Kurumsal Stratejiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Dave Russell, veri ihlalleriyle ilgili sorunların artık yönetim kurulunda yerini aldığını söylüyor. 

 

Gelecekte, doğru siber güvenlik önlemlerinin alınmasını sağlamaya yönelik artan bir ivme beklediğini ifade eden Russell’a göre güvenlik önlemlerini uygularken odaklanılması gereken üç şey var; Siber güvenlik eğitiminin herkes için önemli olduğunu vurgulamak, Anti-virus ve kötü amaçlı yazılım (malware) yazılımlarını güncel tutmak ve güvenli yedekleri hazır bulundurmak.

 

Fidye yazılımı saldırılarının gerçekleşme olasılığı eskisinden çok daha fazla, ancak gerçekleştiğinde işletmenin kârının önemli bir kısmına mal olması gerekmez. Doğru siber güvenlik altyapısı ve yerinde eğitim ile şirketler, ilerlemeye devam ederken bu ihlallere karşı kendilerini yeterince hazırlayabilir ve savunabilirler.” diyen Dave Russell’ın iş dünyasının güvenlikle ilgili bilmesi gereken ipuçlarını aktardığı yazısının detayları şöyle;

 

Birkaç yıl önce, Cathay Pacific veri güvenliğinde bir gecikme yaşadı ve bu olay tahmini 9,4 milyon kişinin kişisel bilgilerini etkiledi. Bu olay siber güvenliğin tüm şirketler için etkinliği hakkında pek çok soruyu gündeme getirirken önde gelen uluslararası bir hukuk firması başka bir etkiye dikkat çekti: toplu davaya benzeyen ve bir tür temsili dava olan toplu tazminat davalarına yönelik ilgide yaşanan artış.

 

İki yıl sonra, küresel pandemi nedeniyle dünya çapında milyonlarca insanın uzaktan çalışmaya geçmesiyle birlikte artan güvenlik riskleri siber güvenliği bir kez daha ilgi odağı haline getirdi. Geçtiğimiz yıl fidye yazılımı saldırılarına hedef olanlar arasında; Uluslararası sigorta devi AXA'nın Asya merkezli birden fazla ofisi, Japonya merkezli sigorta şirketi Tokio Marine Group'un Singapur merkezli kolu ve Güneydoğu Asya'daki birkaç askeri grup yer aldı ve bunlar sadece birkaç örnek.

 

Bir ağ üzerinden yayılmak üzere tasarlanan fidye yazılımı, bir bilgisayara bulaşan ve bir fidye için önemli kullanıcı verilerine erişimi kısıtlayan kötü amaçlı yazılım olarak tanımlanabilir. Fidye yazılımı saldırılarının maliyeti, olay başına yaklaşık 2 milyon ABD Doları ve küresel ekonomik etkisi 20 milyar ABD Dolarının üzerinde olabiliyor ve fidye yazılımı saldırıları geçen yıl 93 arttı. 

 

Vatandaşlar verilerinin değeriyle ilgili giderek daha fazla bilgi sahibi oldukça, Asya Pasifik ve Japonya (APJ) genelinde her türlü ihmal, yanlış kullanım veya yeterli koruma eksikliği ile ilgili olası sorunlar, şirket yönetim kurullarının odağına taşındı. Toplu davaların ve tüketici grupları tarafından yürütülen davaların artmasıyla birlikte, fidye yazılımlarına ve kullanıcı verilerini ve gizliliğini tehdit eden diğer siber saldırılara karşı koruma sorumluluğu, işletmeler için her zamankinden daha kritik hale geldi. 

 

Veri ve gizliliğin bu kadar önemli konular olarak ortaya çıkmasının bir diğer nedeni de zamanlama. Yakın tarihli bir Trend Micro araştırması, Asya Pasifik'in Kuzey Amerika'dan sonra dünyanın siber saldırılara karşı en savunmasız bölgesi olduğunu ortaya koydu. Fidye yazılımı saldırıları bölgedeki ilk beş siber tehdit arasında yer alırken, şirketlerin saldırılara hazırlıklı olduğuna güvenilmediği ortaya çıktı: Ankete katılanların 86'sı şaşırtıcı bir şekilde önümüzdeki 12 ay içinde güvenlik ihlali yaşayabileceğine inanıyor. Avrupa Birliği Siber Güvenlik Ajansı ENISA’nın raporuna göre ise Avrupa’da siber güvenlik saldırılarına maruz kalacağına inananların oranı 76.

 

Veeam Veri Güvenliği Trendleri Raporu 2022 de siber güvenlikle ilgili önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Rapora göre EMEA bölgesindeki organizasyonların 71'i fidye yazılımı saldırılarına maruz kaldı ve bu da siber saldırıları art arda iki yıl kesinti süresinin en büyük nedenlerinden biri haline getirdi. Saldırı başına, organizasyonlar kayıp verilerinin ortalama 36'sını kurtaramadı. Organizasyonların 80'i, kaybettikleri verilerin en azından bir kısmını kurtaramadı ve 48'i, yanlışlıkla silinme, verilerin üzerine yazılma veya veri bozulmasını BT kesintilerinin birincil nedeni olarak belirtti. 

 

Bu bilgiler ışığında iş liderleri dikkatlerini şuna çekmeli; veri ihlalleri artık sadece şirket içinde yaşanan bir sorun değil, yönetim kurulunda da yerlerini aldılar. Dolayısıyla iş liderleri gelecekte, doğru siber güvenlik önlemlerinin alınmasını sağlamaya yönelik artan bir ivme beklemeli.

 

Güvenlik önlemlerini uygularken odaklanılması gereken üç şey var;

 

  1. Siber güvenlik eğitiminin herkes için önemli olduğunu vurgulamak

Fidye yazılımının sistem üzerindeki yayılımı, orman yangını gibidir, ancak virüslü bir e-posta, e-posta eki veya uygulama gibi bir giriş noktasına ihtiyaç duyar. Şirket içindeki rolü ne olursa olsun, bir kuruluşun herhangi bir üyesi, fidye yazılımını sisteme yönlendirme yeteneğine sahiptir. En iyi siber güvenlik uygulamalarına ilişkin kapsamlı, düzenli ve güncel eğitim, sistemleri ve kârları güvende tutmak için en iyi önleyici tedbirdir, bu nedenle şirketin siber güvenlik planının ona ihtiyaç duyduğu kaynakları sağladığından emin olun.

 

  1. Anti-virus ve kötü amaçlı yazılım (malware) yazılımlarını güncel tutun

Güncel anti-virüs ve kötü amaçlı yazılım (malware) yazılımları, en yaygın fidye yazılım yüklerini yakalamaya ve ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir. Bunlar da herhangi bir yazılım gibi, sık sık güncellemeye ihtiyaç duyarlar ve ancak doğru kullanılırsa, minimum aksaklık ve kesinti ile işletmenizin sistemlerini temiz tutabilirler.

 

  1. Güvenli yedeğiniz hazır olsun

Korumalar başarısız olursa ve bir işletme kendisini bir fidye yazılımı saldırısıyla karşı karşıya bulursa, güvenli ve güvenilir bir yedekten geri yükleyerek bir sisteme tekrar erişim kazanabilir, işletmeyi kesinti süresinden, veri kaybından ve genellikle pahalı bir fidyeden kurtarabilir. Örneğin Veeam'in fidye yazılımı koruması, gerçek zamanlı güncellemeler ve uyarılarla uyumluluk standartlarına bağlı kalırken bir işletmenin verilerini ve sistemini geri yükleyebilir. Sistemi geri yüklemeden önce, yedekleme dosyaları kötü amaçlı yazılımlara karşı tarar ve çeşitli dosyalar için esnek depolama seçenekleri sunar.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

HONOR 70, yenilenen kamera özellikleriyle vlog çekimlerini ileriye taşıyacak

İçerik üreticileri için gelişmiş vlog özellikleriyle dikkat çeken yeni HONOR 70 serisi Çin’de tanıtıldı. HONOR 70 serisinde ilk kez Sony IMX800 kamera sensörü de kullanıldı.

 

Küresel akıllı cihaz üreticisi HONOR, Çin’de yeni akıllı telefon serisi HONOR 70’i tanıttı. Yenilenen üçlü kamera sistemiyle öne çıkan cihaz, sektörde bir ilk olan Solo Cut Mode Vlog özelliği ile grup videosunda belirli bir kişiyi takip edebiliyor. Cihaz aynı anda iki yüksek tanımlı video kaydı ile vlog kaydında öne çıkarılmak istenen kişiler arasında seçim imkanını olası kılıyor. 

 

N Serisinin kavisli Çift Halkalı tasarımını devam ettiren HONOR 70 Serisi, simetrik bir kamera kurulumuna sahip. İnce ve şık bir tasarımla gelen cihazlar, yalnızca 7,91 mm kalınlığa ve 178 gr ağırlığında. 

 

6.78 inç OLED ekran kullanılan HONOR 70 Pro+ ve HONOR 70 Pro modelleri tamamen simetrik dört kavisli bir tasarıma sahiptir. HONOR 70’ın ise için 6.67 inç OLED 58° kavisli ekranı bulunuyor. 

 

HONOR Device Co, Ltd CEO'su George Zhao, “HONOR 70 Serisi, içerik oluşturma konusunda yenilikçi teknoloji ve yaratıcı çözümler arayan genç nesil için mükemmel çözümler sunarken, görüntüleme ve video performansımızı bir adım ileriye taşıyor” diye konuştu. 

 

Dünyada ilk kez Sony IMX800 kamera sensörü kullanıldı

54MP IMX800 ana kameraya sahip olan HONOR 70 Serisi, Sony'nin amiral gemisi 1/1.49 inç IMX800 kamera sensörünü kullanıyor. Cihaz bu şekilde, özellikle arkadan aydınlatmalı senaryolarda ve gece çekimlerinde daha parlak ve ayrıntılı fotoğraflar için daha fazla ışık yakalayabiliyor. HONOR 70 Serisi aynı zamanda makro kamera olarak da kullanılabilen 50MP 122 derece Ultra Geniş kamera ile donatıldı.

 

HONOR 70 Pro+ ve HONOR 70 Pro modelleri ise 3x optik yakınlaştırma ve 30x'e kadar dijital yakınlaştırmayı destekleyen 8 MP telefoto kameraya sahip ve Elektronik Görüntü Sabitleme (EIS) ve Optik Görüntü Sabitleme (OIS) özelliklerini barındırıyor.
 

HONOR 70 Serisi, Android 12 tabanlı en yeni HONOR Magic UI 6.1'e sahip ilk seri olarak da öne çıkıyor. Akıllı telefonlar Çin'de Gece Yarısı Siyahı, Kristal Gümüşü, Zümrüt Yeşili, Buzlu Altın ve İzlanda Buzulu olmak üzere farklı renk seçenekleriyle tanıtıldı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Batı Anadolu Rallisi Çeşme başlıyor!

Klasik Otomobil Şampiyonası’nın ikinci yarışı Batı Anadolu Rallisi 4-5 Haziran tarihleri arasında Çeşme Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek. Yarımada da yarışacak birbirinden özel 75 klasik otomobilin olduğu Ralli’nin finali ise Çeşme’nin yeni Cumhuriyet Meydanı’nda yapılacak.

 

Çeşme Belediyesi ev sahipliğinde ve Arkas Grup, Klasik Otomobil Kulübü ICRYPEX, Mesa’nın destekleriyle, 2022 Türkiye Klasik Otomobil Şampiyonası ikinci yarışı Batı Anadolu Rallisi, 04-05 Haziran 2022 tarihleri arasında gerçekleşecek.

 

1950’li modellerden, 1980’li modellere, hemen her markadan, her biri dönemin özelliklerini taşıyan 75 klasik otomobil Çeşme, Urla, Karaburun yollarında nostalji rüzgârı estirecek.

 

“Ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyoruz”

Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran, Batı Anadolu Rallisi’ne ev sahipliği yapmaktan onur duyduğunu belirterek, “Birbirinden özel ve güzel klasik araçlar finali Çeşme Cumhuriyet Meydanımızda yapacak. Kazasız belasız bir yarış diliyor ve yarışmaya giren tüm sporcularımızı tebrik ediyorum” dedi.

 

64 kadın pilot-copilot katılıyor

Kulüp Başkanı Durgut Berberoğlu, Batı Anadolu Rallisi’nin her yıl Ege çevresinde yapıldığını, bu yıl Türkiye’nin birçok farklı ilinden klasik severlerin İzmir’e gelmesinin kendilerini mutlu ettiğini, organizasyonun turizmi de hareketlendiren bir yönü olduğunu, kalabalık bir katılımcı ve teknik ekip ile yarımadada olacaklarını söyledi. Berberoğlu, ayrıca kadın ve çocukları içeren sosyal medya konulara duyarlı bir kulüp olarak, bu ralli gelirlerinin bir kısmı ile Çeşme Belediyesi’nin Kadın Projesi ÇEŞKA’ya katkı sağladıklarını iletti. Kadınların en yoğun ilgi gösterdiği otomobil sporları branşı olan Batı Anadolu Rallisi’ne 64 kadın pilot-copilot katılıyor.

 

Finali Çeşme’de yapılacak

Batı Anadolu Rallisi, Hakan Kanca Direktörlüğünde 4 Haziran Cumartesi günü, Grand Çeşme ONTUR ve ON’LIVE Otel’den Start alacak. Ekipler rallinin ilk gününü Çeşme Meydanı’nda tarihi kalenin önünde sonlandırırken, Çeşme Belediyesi’nin sürpriz ödülüne kavuşacaklar. 2. Gün ise gala ve ödül töreni ile sona erecek. Yarışta dereceye giren ekiplere ödülleri, ON’LIVE OTEL’de düzenlenecek galada Aegean Band Grubu müzikleri eşliğinde verilecek.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Medikal Estetik Uygulamalarıyla Zahmetsiz Güzellik ve Tedavi Çözümleri Mümkün!

Vanity Estetik Kampanyasıyla Yaza Yenilenerek Girin

Gelişen teknoloji ve yeni tekniklerle çeşitlenen medikal estetik uygulamaları yaz gelirken yenilenmek isteyenler için arzu edilen görünüme kolayca kavuşmayı sağlıyor. Bu işlemlerin hızlı ve doğal sonuçlar sağlaması nedeniyle birçok kişinin medikal estetik uygulmalarına sıcak baktığının altını çizen Vanity Estetik Kurucu Ortağı Op. Dr. Güray Yeşiladalı “Ortalama 20 dakika gibi bir sürede uygulanan bu işlemler, etkilerinin anında görülmesi ve doğal sonuçlar yaratması sebebiyle talep görürken bazı işlemler ise tedavi amaçlı tercih ediliyor” dedi.

 

Yaza yenilenerek girmek için arayışların başladığı ve diyet listelerinin yeniden gün yüzüne çıktığı bahar aylarında medikal estetik uygulamaları da en çok araştırılan ve zahmetsizce güzellik kapılarını aralayan işlemlerin başında geliyor. Daha genç ve iyi görünüme sahip olmak isteyenlere pratik çözümler sağlayan medikal uygulamalar, kısa sürede yarattıkları doğal etkiler nedeniyle yaz aylarına arzu edilen görünümle ulaşmayı mümkün kılıyor.

 

 “Better You” mottosu ile dünyada ve Türkiye’de ulaşılabilir lüks seviyesinde estetik ve güzellik çözümleri sunan Vanity Estetik yaza yenilenerek başlamak isteyenler için haziran sonuna kadar yaptırılacak medikal işlemlerde 2. uygulamadan itibaren 30 indirim fırsatı sunuyor.  Vanity Estetik’in kampanyası botoks, göz altı ışık dolgusu, burun dolgusu, dudak, jawline (çene dolgusu) gibi çeşitli medikal işlemleri kapsıyor.

 

Hızlı ve doğal güzellik dokunuşları

Alanında uzman güçlü doktor kadrosu, estetik ve güzellik alanında sunduğu çözümler ve hasta odaklı hizmet anlayışı ile öne çıkan Vanity Estetik’in Kurucu Ortağı Op. Dr. Güray Yeşiladalı, medikal işlemlerin yoğun ilgi görmesinin nedenini şöyle açıkladı:

 

 “Küçük dokunuşlarla hızlı sonuçlar sağlaması nedeniyle birçok kişi medikal estetik uygulamalarına sıcak bakıyor. Son dönemlerde en yoğun talep gören botoks, göz altı ışık dolgusu, burun dolgusu, dudak ve  jawline dolgusu gibi işlemler ortalama 20 dakika kadar bir sürede uygulanabiliyor ve kişi günlük hayatına hemen devam edebiliyor. Sonuçların da kısa sürede görülmesi özellikle hızlı çözüm arayışında olanlar için avantaj sağlıyor. Bu işlemlerin sağlığa zararlı, risk taşıyan bir yanı olmaması talep görmesinde en büyük etken. Aynı zamanda doğal sonuçlar elde edilmesi tercih sebeplerinin başında geliyor.”

 

Uygulamaların sadece güzellik için değil tedavi amaçlı da tercih edildiğine değinen Yeşiladalı, botox işleminin sadece kırışıklıkları  azaltmak için değil, terleme, migren ve diş sıkma gibi problemlerinin çözümü için de kullanıldığını vurgulayarak, “Dolgu işlemleri ise acısız basit yöntemlerle çöküntüleri, şekil ve simetri bozukluklarını düzeltmek için uygulanabiliyor” dedi.

 

Yeşiladalı, sürekli yorgun bir görünümden şikayet edenlerin en çok başvurduğu uygulama olan göz altı ışık dolgusunun yüzdeki silinmeyen yorgun ifadeyi ortadan kaldırarak canlı bir ifade sağladığını belirtti.

 

Son dönem en çok tercih edilen medikal uygulamalar:

Botoks: Kırışıklıklar, terleme, migren ve diş sıkma gibi problemlerin giderilmesi için yapılan bir enjeksiyon işlemi olan botoks, basit ve acısız bir uygulama yöntemidir. Mimiklerinizi koruyarak genç görünmenizi sağlayan botoks en çok kırışıklıklar için tercih edilen bir yöntem olsa da migren, aşırı terleme ve diş sıkma şikayetleri için de tercih edilen bir tedavidir. Botoks işlemi ile özellikle düzenli olarak yaptırıldığında; terleme oranınız normal seviyeye düşer, migren ağrıları azalır ve ortadan kaybolur, diş sıkma problemi ortadan kalkar. Üstelik botoks uygulamasını düzenli yaptırarak kırışıklıkların derinleşmesi engellenebilir.

 

Dolgu: Dolgu işlemi yüzün belirli bölgelerindeki; çöküntüleri, simetri bozukluklarını düzeltmeye yarayan bir uygulamadır. Dolgu işlemi ile dudak, çene, elmacık kemikleri ve jawline bölgelerinde dolgunluk sağlanabilir. Nasolobial bölge, alın, göz çevresi ve kaş arası gibi bölgelerde yaşlanmaya bağlı çöküntüler ve çizgiler doldurulabilir hatta burundaki ameliyat gerektirmeyen kusurlar kapatılabilir. Yüzdeki asimetrik düzen ortadan kaldırılabileceği dolgu işlemiyle ayrıca el, ayak ve boyun bölgesindeki yaşlanmaya bağlı deri deformasyonları iyileştirilebilir. Ruj, porselen makyaj ürünleri, dolgunlaştırıcı yağlar ve kremler birçok dolgunlaştırıcı ürünün yaratamayacağı etkiyi; kalıcı, tatmin edici ve simetrik olarak sağlar.

 

● Göz altı ışık dolgusu: Göz altı ışık dolgusu, cilt dokusunun sıvı seviyesini arttırarak; cildin esnekliğini, sıkılığını, pürüzsüzlüğünü, ışıltısını sağlayan bir uygulamadır. Hyaluronik asit, vitamin, protein, aminoasit kombinasyonundan oluşan bu dolgu, göz altındaki koyu halkaları ve çöküntüleri, göz altı çevresinde gerekli oranda bir yükseltme sağlayarak ortadan kaldırır ve yapıldığı bölgeden dolayı uzun süreli kalıcılığa sahip bir işlemdir. Göz altı ışık dolgusu, yüzdeki yorgun görünümü ortadan kaldırarak; yüze daha canlı bir ifade kazandırır.

 

●Burun dolgusu, Ameliyatsız burun estetiği, sadece enjeksiyon yöntemiyle cilt dolgu maddeleri kullanarak acısız ve basit yöntemlerle burundaki şekil bozuklarının giderilmesine yardımcı olur. Burunda küçük çökmeler, şekil bozuklukları olduğu veya küçük çıkıntılı bir buruna sahip olunduğu durumlarda tercih edilir. Hastanın burnunda istenen görünümü sağlamak için belirlenen özel alanlara dolgu yapılır. Örneğin, burun ucu dolgusu bu işlemlerden bir tanesidir. Burnunda küçük değişikliklerle burun şekillerinden memnun olabilecekler kişiler için iyi bir seçenektir. Burun dolgusu işlemi sonrasında kısa süre içerisinde istenen görünüm elde edilir. Doğal sonuçların elde edildiği ve günlük hayatı etkilemeyen kısa süreli bu işlem sonrasında hastaları memnun edecek başarılı sonuçlara ulaşılır.

 

● Jawline: Jawline dolgu uygulaması ile, keskin bir çene hattı ile hem yüz simetrisini güzelleştirmek hem de daha genç bir görünüme kavuşmak mümkündür. Çene dolgusu olarak da bilinen jawline dolgu, çeneye istenilen formun verilmesinde kullanılanır. Dünyada ve ülkemizde en çok tercih edilen  medikal estetik uygulamaları arasında yerini alan jawline (çene dolgusu), çenede yaşlanmaya bağlı olarak oluşan hacim kayıplarını gidermek, çene ucunun geride kalması, simetrisini kaybetmesi, sivri ya da geniş olması gibi kişinin görünümü ile ilgili şikayetler için etki bir çözümdür.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Enfeksiyon hastalıkları masaya yatırıldı

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (EKMUD) tarafından düzenlenen 10. EKMUD Bilimsel Kongresi, Antalya’da gerçekleştirildi. Kongreye yurt içinden ve dışından enfeksiyon hastalıkları uzmanları, klinik mikrobiyoloji uzmanları, akademisyenler ve asistanlar katıldı.

 

Derneğin Genel Sekreteri ve Ege Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Işıkgöz Taşbakan, kongrede pek çok konunun yanı sıra son günlerde gündeme oturan “Maymun çiçeği” hastalığının da ayrıntılı bir şekilde konunun uzmanları tarafından tartışıldığını söyledi.

 

Prof. Dr. Meltem Işıkgöz Taşbakan, “İnsanlık tarihi boyunca, veba, sifiliz, tüberküloz, grip, şark çıbanı gibi enfeksiyon hastalıkları önemli rol oynayıp tarihin akışını değiştirmiştir. Geçtiğimiz iki yıl boyunca COVID-19 pandemisini hepimiz en derinden yaşadık. Enfeksiyon hastalıkları hekimleri olarak hem sahada hem de bilimsel platformda ön sıralarda yer aldık. Bilgilerimizi paylaşmak amacıyla 10. Türkiye EKMUD Bilimsel Kongresini düzenledik. Kongrede; COVID-19 enfeksiyonları, hastane enfeksiyonları, paraziter enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları, kronik hepatitler, deri ve yumuşak doku enfeksiyonları, göç enfeksiyonları, enfeksiyon hastalıklarında erken tanı yöntemleri, tüberküloz, HIV enfeksiyonları, organ nakli yapılan hastalarda gelişen enfeksiyonlar ve erişkin bağışıklama gibi konuları ele aldık. Özellikle COVID-19 ilişkili sağlık sorunları, COVID aşılarının gelecekteki konumları, yaz aylarının korkulu rüyası Kırım Kongo kanamalı ateşi, durdurulamayan ve ülkemizde artış eğiliminde olmaya devam eden HIV enfeksiyonu, kanser önleyici aşılar ve yeni antibiyotikler tepeden tırnağa tartışıldı” dedi.

 

“Maymun çiçeği hastalığı da uzmanları tarafından tartışıldı”

Son günlerde gündeme oturan ‘Maymun çiçeği’ hastalığının da ayrıntılı bir şekilde konunun uzmanları tarafından masaya yatırıldığını ifade eden Prof. Dr. Meltem Işıkgöz Taşbakan, “Maymun çiçeği,  monkeypox virüsünün neden olduğu nadir bir hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıktır. İnsanlarda ilk maymun çiçeği vakası 1970 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden bildirildi. Günümüze kadar enfeksiyonların çoğu Afrika ülkelerinden bildirilmiştir. Maymun çiçeğinin doğal rezervuarı bilinmemektedir. İçinde bulunduğumuz Mayıs ayı içinde, Afrika ülkeleri dışında Maymun çiçeği vakalarında artış bilim dünyasını yüksek dereceli alarma geçirmiştir. Maymun çiçeğinin COVID-19 pandemisinden sorumlu SARS-CoV-2’deki gibi insandan insana bu kadar kolay bulaşmasına dair bilgi bulunmamaktadır” diye konuştu.

 

Hastalıkta en sık görülen şikayetlerin;  ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, şişmiş lenf düğümleri, titreme, ve halsizlik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Meltem Işıkgöz Taşbakan, “Ateşin ortaya çıkmasından 1 ila 3 gün sonra hastaların yüzde 97’sinde, genellikle yüzde başlayan ve vücudun diğer bölgelerine yayılan bir kızarıklık gelişir. Lezyonlar önce deride döküntü şeklindedir. Sonra deriden kabarık papül, püstül ve vezikül halini alır. Bu lezyonların her birinin süresi yaklaşık 1-2 gündür. Püstül 7 gün kadar devam eder ve kabuklanır. Hastalık tipik olarak 2-4 hafta sürer. Maymun çiçeği virüsünün bulaşması, kişinin virüslü bir hayvan, insan veya materyal ile teması ile meydana gelir. Virüs vücuda bütünlüğü bozulmuş deri, solunum yolu veya mukoza yoluyla girer. Hayvandan insana bulaşma, ısırma veya tırmalama, vahşi hayvan eti yemeği hazırlarken, vücut sıvıları veya lezyon materyali ile doğrudan temas veya kontamine yataklar gibi dolaylı temas yoluyla meydana gelebilir” dedi.

 

“Teşhisi PZR testi ile konuyor”

Prof. Dr. Meltem Işıkgöz Taşbakan, “Günümüzde, 21’den fazla ülkede 300’e yakın doğrulanmış vaka var.  50 şüpheli vaka daha araştırılıyor. Daha fazla vakanın rapor edilme olasılığı yüksek. Farklı ülkelerde birbirinden bağlantısız olarak vakalardaki ani artışın nedenleri arasında söz edilen senaryolardan biri de maymun çiçeği virüsünün geçmişe göre daha kolay bulaşmasına izin veren bir mutasyondan kaynaklanıp kaynaklanmadığıdır. Ancak bir RNA virüsü olan SARS-CoV-2'nin aksine, maymun çiçeği virüsü nispeten büyük bir DNA virüsüdür ve DNA virüslerinin aniden mutasyona uğrayarak insanlara bulaşması zordur. Haftalar sürebilen ve sıkı temas takibi gerektiren bir epidemiyolojik araştırma tamamlandığında, bilim adamları salgınların kökeni ve enfeksiyon için risk faktörleri hakkında daha iyi bir fikre sahip olacaklar. Maymun çiçeği virüsünün teşhisi derideki lezyonlardan alınan sıvılarda PZR testi ile konur. Tercihen birden fazla lezyondan örnek almak gerekir” diye konuştu.

 

“Temaslılar 21 gün boyunca takip edilmeli”

Maymun çiçeğine bağlı ölüm oranlarının Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre yüzde 3-6 arasında değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Meltem Işıkgöz Taşbakan, “Şu anda, maymun çiçeği enfeksiyonu için özel bir tedavi mevcut değildir. Maymun çiçeği salgınını kontrol etmek için çiçek aşısı ve tecovirimat tedavisi önerilmektedir.  Enfeksiyonun damlacık ve temas yolu ile bulaşmasının önlenmesi önemlidir. Şüpheli ve doğrulanmış vakalar için uygun izolasyon şarttır. İzolasyon süresi hastalar için lezyonlar kabuklanana kadardır yani, 14-28 güne kadar uzayabilir. Hastalarla yakın teması olanlar 21 gün boyunca hastalık açısından takip edilmelidir. Kabuklanmış döküntüler dahi bulaşıcı olabileceğinden yatak takımları, giysiler vb. ile temastan kaçınılmalıdır. Ellerin sık sık yıkanması ve hijyen kurallarına uyulması korunmada en etkili yöntemlerdir. Sağlık çalışanlarının, bulaşmasını engellemek için şüpheli vakaların dikkatle değerlendirilmesi ve hastalara ait numunelerin uygun koşullarda çalışılması gereklidir. Dünya Sağlık Örgütü mevcut durumda herhangi bir kitlesel aşılama önermemiştir” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bayrampaşa’da Bu Yaz da Sineksiz Geçecek

Bayrampaşa Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü, ilçe genelinde ilaçlama çalışması başlattı.  

 

Çalışma kapsamında Veteriner İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, kene, sivrisinek ve haşerelere karşı parklarda ve yeşil alanlarda ilaçlama yaptı. Çevre ve sağlık koşullarına uygun olarak mayıs ayı boyunca yapılan çalışmaların haziranda da devam edeceği belirtildi. Müdürlükten yapılan açıklamada tüm parkların ve yeşil alanların haşereye karşı ilaçlandığı ve hastalıklara karşı dezenfekte edildiği vurgulandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Çocuklarda Sağlıklı Beslenme ve Çürüksüz Nesiller”

Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ve Su Ürünleri Fakültesi iş birliğinde “Çocuklarda Sağlıklı Beslenme ve Çürüksüz Nesiller” sosyal sorumluluk projesi etkinliği gerçekleştirildi. EÜ Su Ürünleri Fakültesi “Su Ürünleri Mutfak Atölyesi”nde gerçekleştirilen etkinlikte Ahmet Güzelyağdöken, proje kapsamında sağlıklı atıştırmalıklar yaptı.

 

Etkinliğe Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı  Prof. Dr. Nazan Ersin, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Murat Türkün, Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aslı Cadun Yünlü, Kılıç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ersin Kılıç Kızıltan, Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Banu Özveri Koyuncu, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Etkinliğe ödüllü bir şef ve yemek yazarı olan Aslıhan Koruyan Sabancı da çevrimiçi katılarak “Sağlıklı Beslenme, Yeni Beslenme Modeli ve Gastronomide Sürdürülebilirlik” konusunda bilgiler verdi.

 

Etkinlikte konuşan Dekan Prof. Dr. Nazan Ersin, “Bu sosyal sorumluluk projemiz ile aileleri sağlıklı gıdalar, atıştırmalıklar özellikle balık ürünleri  hakkında bilgilendirmek ve ağız, diş sağlığıyla beslenmenin direkt ilişkisi hakkında bilinçlendirmeyi amaçladık. Beslenme alışkanlıklarının çocuk yaşta oluşturulması sebebiyle aileleri bilgilendirmek ve farkındalıklarını arttırmak ve çocuklara balık ürünlerini sevdirmeyi hedefledik” dedi.

 

Prof. Dr. Aslı Cadun Yünlü çocuklarda balık tüketiminin önemi ve gerekliliği hakkında bilgi verdi. Sayın Ersin Kılıç Kızıltan, kültür balığı üretim süreci ve koşulları hakkında bilgilendirmede bulundu. Prof. Dr. Murat Türkün ve Doç. Dr. Banu Özveri Koyuncu ise çocuklarda diş sağlığı, çürük süt dişlerine dahi gereken önemin verilmesi ve ailelerin bu konuda daha bilinçli olması gerektiği hakkında bilgiler verdi.

 

Etkinliğe çevrimiçi katılan Aslıhan Koruyan Sabancı,  çocukların sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyleyerek “Çocuklarımızın her zaman yanlarında olamayabiliriz ama en azından markette neye ellerini uzatmamaları konusunda onları bilinçlendirebiliriz” dedi.

 

Etkinlik dahilinde, katılımcılara  çocuklara balığı sevdirecek ürünler hazırlanarak balığın  hem genel sağlık hem de ağız ve diş sağlığı üzerine olan faydaları anlatıldı. Ayrıca etkinlikte öğün aralarında çocukların sık tükettiği paketlenmiş rafine şeker içeren atıştırmalık gıdalar yerine ağız ve diş sağlığını korumaya yönelik olarak daha  sağlıklı hale getirilmiş, evde kolaylıkla hazırlanabilecek pratik atıştırmalık tarifi verildi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ödüllü Macar Piyanist János Balázs İlk Kez Türkiye’de

MACAR PİYANO DEHASI JÁNOS BALÁZS AKM’YE GELİYOR

 

Macaristan’ın önde gelen klasik müzik sanatçılarından piyanist János Balázs, ilk kez Türk müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Üstün piyano tekniği ve samimi sahne performanslarıyla eleştirmenlerden tam not alan Balázs, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Beyoğlu Kültür Yolu Festivali kapsamında Atatürk Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek konserde İstanbullulara unutulmaz bir akşam yaşatacak. Dünyanın en prestijli sahnelerinde sayısız konsere imza atan ödüllü piyanist, Türkiye’deki ilk konserini Ferenc Liszt’in İstanbul’u ziyaretinin 175. yılında ustasının anısına gerçekleştirecek. 

 

Macaristan’ın dünya müzik sahnesine armağan ettiği en başarılı piyano sanatçıları arasında gösterilen János Balázs, Beyoğlu Kültür Yolu Festivali kapsamında Atatürk Kültür Merkezinde ilk kez Türk müzikseverlerle buluşacak.

 

Ferenc Liszt Müzik Akademisi mezunu olan Balázs, Türkiye’de vereceği ilk konseri Macar klasik müzik devi Ferenc Liszt’in İstanbul’u ziyaretinin 175. yılında ustasına adayacak.

 

8 Haziran 2022’de AKM’nin Türk Telekom Opera Salonu’nda müzikseverlerin kulaklarının pasını silecek konser; Macaristan Büyükelçiliği, Başkonsolosluğu ve Liszt Enstitüsü İstanbul Macar Kültür Merkezi desteğiyle gerçekleştirilecek. János Balázs’ı Türk izleyicisiyle ilk kez buluşturacak performans, aynı zamanda Macar piyanist György Cziffra'nın doğumunun 100. yılı kutlamaları kapsamında düzenlenen “Cziffra100” etkinlik serisinin bir parçası.

 

Üstün Piyano Tekniğiyle Sahnede Devleşen Yetenek

Siyah beyaz tuşların ödüllü ismi Balázs, klasik müziği 21. yüzyıla ustalıkla taşıyan üstün piyano tekniği ve genç jenerasyonu da etkisi altına alan sahne performanslarıyla tanınıyor. Klasik müziği geniş kitlelere ulaştırmayı misyon edinen sanatçı, tematik açıdan benzersiz konserleri ve kapsamlı repertuvarıyla sahnede devleşiyor.

 

Dünya müzik eleştirmenlerinin piyano yorumculuğundaki inceliğe ve repertuvar skalasının çok renkliliğine özel bir vurgu yaptığı Balázs; klasik müziğin yanı sıra caz, dünya müziği ve folk müzik gibi farklı türlerde de eşsiz bir doğaçlama kabiliyetine sahip. Usta müzisyenin sahne performansları, eleştirmenler tarafından Ferenc Liszt ve Frederic Chopin gibi 19. yüzyılın unutulmaz piyanistlerinin performanslarıyla karşılaştırılarak samimi atmosferiyle övülüyor.

 

Kariyeri boyunca Cité de la Musique, Palau de Musica, Barbican Centre, Wiener Konzerthaus ve the Royal Conservatory gibi prestijli sahnelerde başarılı konserlere imza atan János Balázs, “Sezonun Sanatçısı” kategorisinde ECHO Ödülü’nün de sahibi. McGill Üniversitesi, Shenyang Konservatuvarı ve Hanoi Konservatuarı tarafından piyano dersleri vermek için özel olarak davet edilen Balázs, akademik çalışmalarını Ferenc Liszt Müzik Akademisi’nde doçent olarak sürdürüyor.

 

Performansını Osmanlı Âşığı Klasik Müzik Devi Ferenc Liszt’e Adayacak

Ferenc Liszt Müzik Akademisi mezunu olan Balázs, Liszt’in müzikal geleneğini geleceğin müzisyenlerine aktarmaya büyük önem veriyor. Türkiye’de vereceği ilk konseri Ferenc Liszt’in İstanbul’u ziyaretinin 175. yılında gerçekleştiren sanatçı, Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’ndeki performansını Macar klasik müzik ustasının anısına adayacak.

 

Türk kültürüne büyük bir hayranlık besleyen Macar besteci, piyanist, orkestra şefi ve müzik öğretmeni Ferenc Liszt, İstanbul’u ilk kez 1847 yılında ziyaret etti. Osmanlı Sultanı ile tanışmak ve müziğini Osmanlılarla buluşturmak için can atan Liszt, İstanbul’da dönemin sultanı Abdülmecid’in baş çevirmeni ve piyanist Baran Resta tarafından karşılandı. Kontes Marie d’Agoult yazdığı mektubunda Osmanlı Sultanı’nın kendisine son derece cömert davrandığını yazan Liszt, Abdülmecit’in kendisinin ünü hakkında bu kadar bilgili olmasına çok şaşırdığından bahsediyordu.

 

Ferenc Liszt, Batı müziğiyle yakından ilgilenen ve opera tutkunu olan Sultan Abdülmecit karşısında iki kez sahne aldı. Türkiye’de beş hafta kalan ve 18 Haziran’da Francini’nin Büyükdere’deki konağında verdiği konserle Osmanlı müzikseverlerle de buluşan Liszt, Fethi Paşa Konağı ve Pera’daki Rus Konsolosluğunda da konserler verdi.

 

Balázs, Türkiye’de vereceği bu ilk konserin repertuarını, Liszt’in 175. yıl önce verdiği konserlerden ilham alarak hazırladı.  

 

Cziffra100 

Konser ayrıca, dünyaca ünlü Macar piyanist György Cziffra'nın doğumunun 100. yıl dönümü vesilesiyle gerçekleşiyor. Cziffra'nın doğum yıl dönümü, Macaristan'da resmi olarak anma yılı ilan edildi ve UNESCO’nun “Yıl Dönümleri Listesi”ne eklendi. Bu usta müzisyeni anmak için hazırlanan Cziffra100 programı, piyanist János Balázs'ın sanatsal liderliği altında, Macaristan'ın yanı sıra müzik dünyasının en önemli şehirlerinde bir dizi kurum, orkestra ve ortakla profesyonel ortaklık çerçevesinde gerçekleşiyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı