Aylık arşivler: Ağustos 2022

META bölgesindeki kullanıcıların yarısından fazlası dijital ödemelerde kimlik avı dolandırıcılığıyla karşılaştı

Kaspersky Digital Payment anketine göre, Orta Doğu, Türkiye ve Afrika’yı kapsayan META bölgesindeki katılımcıların 55'i çevrimiçi bankacılık veya mobil cüzdan hizmetlerini kullanırken kimlik avı dolandırıcılığıyla karşılaştı. 56'sı kişisel olarak sahte web sitelerine denk gelirken, 64'ü sosyal mühendislik kullanan dolandırıcılık yöntemlerine muhatap oldu. Türkiye’de bu oranlar sırasıyla 48, 49 ve 42 olarak gerçekleşti.

 

Dijital ödeme yöntemlerine yönelik tehditlerin farkındalığı sorulduğunda, katılımcıların çoğu hem finansal kimlik avı saldırılarının (META 91, Türkiye 89) hem de çevrimiçi dolandırıcılığın (META 92, Türkiye 89) farkında olduklarını bildirdi. META’daki katılımcıların 81'i (Türkiye için 85) ayrıca PC'lerde ve mobil cihazlarda bankacılık kötü amaçlı yazılımları hakkında bilgi sahibi olduklarını belirtti. Bu tür kötü amaçlı yazılımlar, kullanıcıların banka hesaplarından para çalmayı hedefliyor.

 

Ancak META’daki katılımcıların 95'i ve Türkiye’deki katılımcıların 93’ü bankaların ve ödeme şirketlerinin kullanıcıları çevrimiçi tehditler hakkında daha fazla eğitmesi gerektiğini düşünüyor. Tüketicilerin mevcut bankacılık uygulamalarında ve mobil cüzdanda daha fazla görmek istediği güvenlik özelliklerinin bir listesi söz konusu olduğunda, Türkiye özelinde önem listesi şöyle şekilleniyor:

 

  • Her işlemde SMS yoluyla tek seferlik şifrelerin (OTP'ler) uygulanması (81)
  • Yüz veya parmak izi tanıma gibi biyometrik güvenlik özellikleri (66)
  • İki faktörlü kimlik doğrulama (56)
  • Hileli işlemler için otomatik algılama ve müdahale (53)
  • Noktadan noktaya şifreleme (23)

Kaspersky Orta Doğu, Türkiye ve Afrika Teknik Profesyonel Yöneticisi Emad Haffar, şunları söylüyor: "İster kimlik avı dolandırıcılığının isterse mobil kötü amaçlı yazılımların yayılmasından bahsedelim, bazı temel siber güvenlik standartlarını oluşturmak önemlidir. En iyi siber güvenlik farkındalığı ve düzenli parola değişiklikleri gibi diğer önleyici tedbirlerle desteklenen genel saldırı vektörlerinin çoğunu filtreleyebilen gelişmiş güvenlik çözümleri, finansal işlemlerinizi güvende tutmanıza yardımcı olacaktır.”

 

Orta Doğu'daki kullanıcıların dijital ödeme teknolojilerini güvenli bir şekilde benimsemelerine yardımcı olmak için Kaspersky uzmanları şunları öneriyor:

  • PIN'inizi, şifrenizi veya diğer finansal bilgilerinizi çevrimiçi veya çevrimdışı kimseyle paylaşmayın.
  • Herhangi bir çevrimiçi işlem yapmak için halka açık Wi-Fi'yi kullanmaktan kaçının.
  • Çevrimiçi işlemler yapmak için ayrı bir kredi veya banka kartı kullanın. Finansal işlemleri takip etmenize yardımcı olabilecek kart kullanın ve harcama limiti belirleyin.
  • Güvenilir ve resmi web sitelerinden alışveriş yapın.
  • Finansal işlemler için kullanılan tüm cihazlarınızda Kaspersky Total Security gibi güvenilir bir güvenlik çözümü kullanın. Buy çözüm dolandırıcılık ve şüpheli etkinliklerin tespitine ve ziyaret edilen web sitelerinin güvenliğini kontrol etmeye yardımcı olur.

Kaspersky, dijital ödeme hizmetleri sağlayan geliştiriciler, bankalar ve şirketler için şunları öneriyor:

  • Birden fazla çevrimiçi ödeme süreci ve tüketici temas noktası düzeyinde dolandırıcılığı tespit etmeye yardımcı olan bütünsel siber güvenlik çözümlerine yatırım yapın.
  • APT gruplarının finansal kurumlara yönelik gelişmiş saldırıları artıyor. Derinlemesine görünürlük ve tehdit istihbaratı, müşterileri korumak ve iş sürekliliğini sağlamak için bir zorunluluk haline geldi. Kaspersky Threat Intelligence hizmetini kullanmak, BT ekiplerinizi tehditleri analiz etme ve azaltma konusunda desteklemeye yardımcı olacaktır.
  • Çalışanlarınıza sürekli siber farkındalık eğitimleri düzenleyin. Bu, çalışanların bir kuruluş saldırı altındayken aramaları gereken kırmızı bayrakları bilmelerine ve kuruluşu korumadaki rollerini anlamalarına yardımcı olacaktır.

Metodoloji

Kaspersky Digital Payment anketi, çevrimiçi ödemelerle olan etkileşimlerimizi incelemek üzere gerçekleştirildi. Ayrıca bu teknolojinin benimsenmesini daha da ileriye götürecek veya durduracak faktörleri anlamanın anahtarı olan onlara karşı tutumumuzu da gözlem altına aldı.

 

Araştırma, araştırma kuruluşu Toluna tarafından Orta Doğu, Türkiye, Güney Afrika ve Nijerya'da yürütüldü. Anket yanıtları, belirtilen ülkelerde ankete katılan toplam 2.004 kişiden Şubat – Mart 2022'de toplandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Üretimde 3D Haritalandırma ile Dijital İkiz Devrimi Yaşanıyor

Mitsubishi Electric, geliştirdiği dijital ikiz teknolojileriyle fiziksel ve sanal dünya arasında dijital bir köprü görevi görüyor

Endüstriyel kabuk değişimi, dijitalleşmenin etkisiyle giderek artarken sanal ve fiziksel dünya arasında köprü görevi gören uygulamalar hayati bir konuma ulaşıyor. Bugün dünya üzerinde çok sayıda fabrika, üretimde maliyetleri düşürüp verimi artırmak ve müşterilerine daha fazla özelleştirilebilir hizmetler sunmak adına dijital uygulamalara yöneliyor. Özellikle dijital ikiz teknolojileri, fabrikaların üretim süreci ve performansını kaydedip sanal ortama aktararak mevcut üretim merkezlerini geleceğin dinamiklerine uygun hale getiriyor. Pek çok farklı sektördeki işletmenin üretim hatlarının dijitalleşmesini ve bu sayede akıllı üretime geçmelerini sağlayan Mitsubishi Electric ise gerçek zamanlı veriyle çalışan bilgisayar modellemeleri ile Türk sanayisini geleceğe hazırlıyor. 

 

Teknoloji devi Mitsubishi Electric, Sanayi 4.0 çözümleri arasında yer alan dijital ikiz uygulamalarıyla senkronize edilmiş dijital ve gerçek üretimi mümkün kılıyor. Yeni endüstri çağında neredeyse tüm sektörlerde tercih edilen dijital ikiz uygulamalarıyla firmaları global rekabet hızına uyumlu hale getiren şirket, üretim ve sistemlerin tüm yaşam döngüsünü sanal ortamda izlenebilir hale getiriyor. Üretimin giderek dijital iklime daha fazla entegre olmasıyla birlikte dijital ikiz teknolojilerine yenilerini ekleyen ve firmalara iş sonuçlarını yönlendirebilme fırsatı sunan Mitsubishi Electric, iş performansını artırırken maliyetleri de aşağıya çekiyor.

 

Farklı alanlara uygun simülasyon modelleri sunuyor

Fiziksel olan bir nesne ya da sistemi simüle edebilen, 3D modelli bir dijital kopya olarak tanımlanan dijital ikiz uygulamaları, üretim dünyasında yeni bir dönüm noktasını temsil ediyor. Bu noktayı kendine başlangıç kabul eden Mitsubishi Electric ise imza attığı dijital ikiz teknolojileriyle farklı alanların en uygun temsili için algoritmalar, davranışsal modeller ve simülasyon modelleri sunuyor. Dijital ikiz simülasyonunun tasarım süreçlerini kısaltarak simülasyon hassasiyetini daha da iyileştiren şirket, davranışsal analizlere dayanan kapsamlı bakış açıları için de alan yaratıyor. Örneğin bir CNC işleme merkezinin işleme döngülerinden planlanmış veya hâlihazırda mevcut bir nesne için belirli davranış kalıpları türetilebilen Mitsubishi Electric imzalı uygulamalar, 3D görselleştirmeler ile kullanıcıların bir makinenin iç işleyişini anlamasını kolaylaştırıyor. Bu sayede tasarımcının bireysel gereksinimlere göre son derece esnek olmasında özgürlük yaratıyor.

 

Kestirimci bakımdan sistem iyileştirmelerine kadar birçok avantaj sunuyor

Mitsubishi Electric’in dijital ikiz uygulamaları yalnızca geliştiriciler için değil, aynı zamanda tesis ve fabrika yöneticileri için de birçok farklı alanda süreci dijitalize ediyor. Kullanıcılar, ihtiyaçları doğrultusunda söz konusu dijital ikiz platformunda yer alan dijital modüler sistemden belirli bir araç setini kullanabiliyor. Örneğin bir tasarım mühendisi, yeni geliştirilen bir makinenin performansını gerçekleştirilen prototip üzerinde değil, dijital geliştirme ortamında test edebiliyor. Simülasyonlara ve davranışsal analizlere dayanarak beklenen bir malzeme darboğazı, bir ekipmanın öngörülebilir arızası veya azalan ürün kalitesi gibi parametreler tespit edilebiliyor. En önemlisi de servis ve bakım planlarıyla kestirimci bakım yapılabiliyor.

 

Üretime çağ atlatan teknolojiler dijital dünyada kullanılabiliyor

Yeni nesil endüstriyel otomasyon sistemleri ile Türkiye genelinde uzun yıllardır çözüm ortaklığı yapan Mitsubishi Electric; dijital servo güçlendiriciler, PLC kontrolörleri ve robotlar gibi akıllı cihazlar ile dijital ikiz uygulamalarını sorunsuz bir şekilde çözümlüyor. Süreç verilerinin toplanması ile ortaya çıkan büyük hacimli verilerin konsolide edilmesine ve yoğunlaştırılmasına yardımcı olan uygulamalar; tasarım, devreye alma ve üretim aşamalarını optimize ederek maliyetlerde ciddi bir kar avantajı sağlıyor. Ürün portföyünde yer alan birçok teknoloji, dijital ikiz uygulamaları için kullanılabiliyor. Özellikle esnek üretimin ‘metal yakalıları’ olan kolaboratif robotlar sanal kopyalar aracılığıyla rahatlıkla kontrol edilebiliyor. Şirketin tescilli markası MAISART imzalı MELFA ASSISTA cobotları, dijital ikiz kapsamında kullanılarak üretimde esnekliğe yeni bir boyut kazandırıyor.

 

Türkiye’de elektronik eşya sektöründe “dijital ikiz” uygulaması 

Yeni sanayi evresinin iddialı bir oyuncusu olan Mitsubishi Electric, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sanayicileri geleceğin dijital fabrikalarına hazırlamak için ileri teknoloji çözümler hayata geçiriyor. Sanayi 4.0’a yanıt olarak geliştirdiği e-F@ctory konsepti ile dijital ikiz uygulamalarını kolaylaştıran şirket, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde ev tipi klima üretimi gerçekleştiren Mitsubishi Electric Turkey Klima Sistemleri Üretim A.Ş.’yi de bu konseptle hazırladı. Buna ek olarak Türkiye’nin önde gelen bir elektronik eşya üreticisinin üretim hattında gerçekleştirdiği dijital ikiz uygulaması sayesinde de gerçek üretim hattına müdahale edilmeden üretime esneklik ve verim kattı. Yetkili bir kişi, üretim hattının dijital ikizinde gerçekte yapmak istediği üretimi sadece parametresini değiştirerek simüle edebiliyor ve hedeflenen üretimin gerçek olduğu zaman ne kadar verim ile çalışacağını fiziksel olarak üretime başlamadan görebiliyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Dalgalar Bu Kez Umut Taşıyor

Sörf Karadeniz’in kaderini değiştirebilir mi?

Karadeniz’de nesillerdir sörf yapıldığını biliyor muydunuz? Peki, Karadeniz Otoyolu ile “Viya” ismi verilen bu ata sporunun yok olmaya mahkum edildiğini? Köklerinden ilham alıp geleceğe bakan iki genç sörf tutkunu Deniz Toprak ve Roksan Sarfati, Sri Lanka’dan Ordu’ya dalgaları izledi ve geleneklerden beslenerek Karadeniz’e sörfü yeniden kazandırmayı hayal etti. GAİN’de yayına giren yeni belgesel “Dalga”, bu umut dolu maceranın ve Karadeniz’in dalgalarına meftun hayatların hikayesini anlatıyor.

 

Sörfçü Deniz Toprak ile kendisi gibi sörf tutkunu ortağı tasarımcı Roksan Sarfati, Sri Lanka’da kurdukları yaşamın ardından köklerini keşfe, Toprak’ın memleketi Ordu’ya gelirler. Bu gezi sayesinde, Rumeli Feneri’nden Rize Ardeşen’e kadar tüm Karadeniz’in, tutkunu oldukları dalgalarla nasıl da nesillerdir iç içe yaşadığını hayretle fark ederler.

 

GAİN’de yayına giren “Dalga” isimli belgesel, Karadeniz’in ata sporu olan “Viya” kültürünü, Karadeniz Otoyolu’nun bu coğrafyaya etkilerini, sörfün gelecek nesillerin denizle yeniden bağ kurabilmeleri için bir araç olup olamayacağını ve geleceğe dair umut dolu hayalleri izleyiciye anlatıyor. Bu hikayede, bağlı olduklarını korumak için büyük bir güçle savaşan ve mirasımızı yaşatarak sürdürülebilirlik anlamında geleceğe ilham veren kadınlar da öne çıkıyor.

 

“Dalga”, Deniz Toprak ve Roksan Sarfati’nin yanı sıra, Kazım Koyuncu’nun grup arkadaşı ve Laz Kültürü Derneği Başkanı Mehmet Ali Beşli ile Ordu’dan otoyol geçmemesi için 18 yıl mücadele veren “Demir Lady” lakaplı TEMA Ordu Temsilcisi Nilgün Gözükan’a da mikrofon uzatıyor. “Viya” tutkunu Karadenizliler, on yıllardır hayatını denizden kazanan balıkçılar ve ağaçtan sörf tahtası üreten marangozların anlattıklarıyla ise hikaye derinleşiyor. 

 

“Karadeniz’de sörf nereden çıktı diye soranlar… Biz buraya icat çıkarmaya geldik, alışkanlıklarımızı değiştirecek bir hikaye yaratmaya geldik. Sörf yapan, doğayla iç içe büyüyen bu çocuklar, hayallerine sahip çıktığı gibi kendi yaşam alanlarına da sahip çıkacak. Daha fazla koruyacak denizini doğasını, adeta sevdiği biri gibi…”

 

“Dalga”, şimdi GAİN’de yayında. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Egeli Türkoğlu, Manş Denizi’ni geçen en genç yüzücü oldu

Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisi 21 yaşındaki Aysu Türkoğlu, Manş Denizi'ni geçen en genç Türk yüzücü olarak adını tarihe yazdırdı. Manş Denizi'ni 16 saat 28 dakikada geçen Türkoğlu’nu tebrik eden Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Manş Denizi'ni yüzerek geçen en genç Türk sporcu olma başarısını göstererek bizlere büyük bir gurur yaşatan Üniversitemiz Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisi Aysu Türkoğlu'nu yürekten kutluyorum” dedi.

 

Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisi Aysu Türkoğlu, Büyük Britanya ile Fransa'yı ayıran, Atlas Okyanusu ile Kuzey Denizi'ni birleştiren Manş Denizi'ni yüzerek geçti. 21 yaşındaki Aysu, kuş uçuşuyla 35 kilometreyi bulan mesafeyi yüzerek geçen en genç Türk yüzücü olarak adını tarihe yazdırdı.

 

Türkoğlu'nun Manş geçişi Dover'dan başladı. Çok yönlü akıntılar ve dalgalarla boğuşan genç yüzücü, Manş geçişini 16 saat 28 dakika sonunda Fransa'nın Cap Gris-Nez kıyılarında bitirdi. Türk Bayrağı açarak sevincini paylaşan Egeli yüzücü, tarihe geçtiği yüzüşünün ardından gözyaşlarına hâkim olamadı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Cem Bölükbaşı Formula 2’de yaz arasına sezonun en iyi performansıyla girdi

Milli yarış pilotu Cem Bölükbaşı, Formula 2 Dünya Şampiyonası’nın onuncu ayağında, Budapeşte, Hungaroring pistinde sprint yarışını 16. sırada, ana yarışı ise 13. sırada tamamladı. Bölükbaşı böylece, ağustos sonuna kadar yaz arasına girilen Formula 2 serisinde son dönemdeki en başarılı ana yarış performanslarından birini sergiledi.

 

Türkiye’nin ilk Formula 2 yarış pilotu Cem Bölükbaşı, 2022 FIA Formula 2 Dünya Şampiyonası’nın onuncu ayağında Budapeşte, Hungaroring pistinde, başarılı bir performansa imza attı. 

 

Bölükbaşı, 31 Temmuz Pazar günü gerçekleşen ana yarışa 16. sırada başladı. Yarış sırasında pit yapana kadar 10. sıraya kadar yükseldi. Pit sonrasında sıra kaybetse de geçişlerine devam eden Milli yarış pilotu, yarışı 13. sırada tamamlamayı başardı. Bölükbaşı, 30 Temmuz’daki sprint yarışını da 16. sırada tamamladı. 

 

Formula 2 Dünya Şampiyonası, Budapeşte’deki yarışlarla 25 günlük yaz tatili arasına girdi. Serinin 11. ayağı 26-28 Ağustos hafta sonunda Belçika, Spa, Francorchamps pistinde gerçekleşecek. 

 

“Sezonun en iyi yarışını geride bıraktık”

 

Cem Bölükbaşı, “Sezonun en iyi yarışını geride bıraktık. Lastikler açısından zor bir pisti, lastiklerimizi sonuna kadar kullandık. Yarış sırasında güzel geçişler de yaptık. Yaz arasından sonra kaldığı yerden devam edeceğiz. Her yarışta gelişmeyi ve üzerine koymayı sürdüreceğiz” diye konuştu. 

 

Ana sponsorlar ALL-Accor Live Limitless, Borusan Otomotiv ve kripto para borsası ICRYPEX’in yanı sıra Rixos, Kuzu Grup, Zorlu Enerji, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), GentaşMesa, Repeat, CK Architecture Interiors, Turnuvam ve TEM Agency’nin desteğiyle FIA Formula 2 Şampiyonası’nda yer alan milli sporcuyu Türkiye Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) da destekliyor. 

 

Cem Bölükbaşı’nın Formula 2 sezonundaki tüm yarışları S Sport, Sport 2 ve S Sport + kanallarından canlı olarak takip edilebiliyor. 

 

FIA Formula 2 Şampiyonası yarış takvimi

18-20 Mart’ta Bahreyn Uluslararası Pisti’nde başlayan F2 2022 Şampiyonası, 14 hafta boyunca sırasıyla Cidde, Imola, Barselona, Monte-Carlo, Bakü, Silverstone, Spielberg, Le Castellet, Budapeşte, Spa-Francorchamps, Zandvoort, Monza ve Yas Marina pistlerinde gerçekleşecek yarışlarla devam edecek. Formula 1 ile aynı takvime sahip olan şampiyona 18-20 Kasım 2022 tarihlerinde Yas Marina pistindeki finalle sonlanacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yazın Yenilenmenizi Sağlayacak 8 Altın Öneri

Ruhsal, zihinsel ve fiziksel yenilenme için…

Bunaltıcı sıcaklarına rağmen çoğu insanın yazı çok sevmesinin, adeta bütün kış ‘yaz gelsin’ diye beklemesinin bilimsel bir sebebinin olduğunu biliyor muydunuz? Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Seren Öztoprak Kılıç “Mevsimlerin değişmesiyle birlikte bedenimiz ve ruhumuz da değişim ve yenilenmeden geçer. Yaz mevsimi yenilenme, canlanma ve enerjinin sembolüdür. Yapılan çalışmalar da gösteriyor ki; serotonin adı verilen mutluluk hormonu güneş ışığına bağlı olarak yazın artarken, melatonin denilen uyku hormonu ise azalıyor. Yazın daha canlı olunmasının temelinde; güneş ışığının olumlu etkileri ile artan serotonin hormonuna bağlı gelişen mutluluk etkili oluyor” diyor. Bu nedenle kendimizi yenilemeye başlamamız için yaz döneminin daha fazla fırsat sunduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Seren Öztoprak Kılıç, yazın yenilenmemizi sağlayacak 8 yöntemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

 

Açık havaya çıkın!

Sonbahar ve kış aylarında havanın kararması ve soğumasıyla daha fazla olumsuz psikolojik etkilerle karşılaşıyoruz. Güneş ışığının yokluğu kişiyi karamsar ruh haline sokup, depresyonu da tetikleyebiliyor. Yaz güneşi antidepresan etki yaratarak, kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacağından ve fiziksel, zihinsel, ruhsal yenilenmenize destek olacağından, yazın güneşin zararlı ışınlarından korunmaya yönelik önlemleri almak koşuluyla mutlaka açık havada zaman geçirin. 

 

Su için!

Yazın kendinizi yenileme listenizde ilk sıralara mutlaka yeterli su tüketmeyi yazın. Özellikle yaz sıcaklarında vücudumuz terleme yoluyla su kaybettiğinden dolayı su içmek için kesinlikle susamayı beklemeyin, bol su için. Vücudumuz kadar beynimizin de suya ihtiyacı var. Yaşam kaynağı olan su, yeterince tüketildiğinde baş ağrılarını azaltıp stresi önlerken, insanın öğrenme yeteneğinin artmasına da yardım ediyor. Vücudun uyanık ve canlı kalmasını, enerjik hissetmeyi sağlıyor. Bu nedenle günde en az iki litre su içme alışkanlığı kazanın ve kış aylarında da yeterli su içmeye dikkat edin.

 

Yaşantınıza ‘hareket’ katın!

Uzman Klinik Psikolog Seren Öztoprak Kılıç “Sabah uyandığınızda, başlayacağınız güne dair taşıdığınız umutlar, heyecanlar, o günü şekillendiriyor. Güne mutlu başlamada en önemli etkenlerden biri hareket/spor. Her gün 45 dakika tempolu ve sadece burundan nefes alarak yürüyüş, kan dolaşımını sağlayarak beyne gidecek oksijen ve glikoz miktarını artırıyor, dopamin ve serotonin üretimi ile kişinin ruh halini iyileştiriyor, anksiyete ve depresyona iyi geliyor. Gün içerisinde psikolojik, zihinsel ve fiziksel yenilenme sağlayarak motivasyonu artırıyor. 

 

Zamanı esnetmeyi öğrenin!

Uzman Klinik Psikolog Seren Öztoprak Kılıç “Havanın erken karardığı soğuk kış akşamlarında çoğu planımızı erteliyor, erkenden eve gidip dinlenmeyi tercih ediyoruz. Havanın geç karardığı yaz akşamlarında ise uzun süreler dışarıda kalabiliyor, dışarıda veya evde arkadaşlarımızla daha fazla vakit geçirebiliyoruz. Yapılan araştırmalar da, bir arkadaş çevresi ve güçlü sosyal ağlar içinde yer almanın, insanın beden ve ruh sağlığına olumlu şekilde güçlü etkide bulunduğunu gösteriyor. Zamanı esnetmenin ruhumuza iyi geldiğini ve mutlu hissettirdiğini unutmayın ve yazın bu avantajıyla ilk adımı atın” diyor. 

 

Sağlıklı beslenme düzenine geçin!

Kış aylarına göre taze sebze ve meyve tüketimi yazın daha fazla oluyor. Uzman Klinik Psikolog Seren Öztoprak Kılıç yaz beslenmesinin vücudun yenilenmesi için fırsat oluşturduğunu belirterek şöyle konuşuyor: “Yapılan bilimsel çalışmalar; düşük kalorili beslenmenin ömrü uzattığını gösteriyor. Yaz aylarında kışa nispeten daha düşük kalorili ve daha sağlıklı beslendiğimiz, çoğunlukla sebze ağırlıklı hafif yiyecekler tükettiğimiz için protein ve doğal şeker başta olmak üzere tüm ihtiyaçlarımızı dengeli alabiliyoruz. Yazın sağlıklı beslenme düzenine geçerek ve sürdürülebilir diyet uygulayarak yenilenme yolunda sağlıklı ve güzel bir başlangıç yapabilirsiniz.”

 

Kendinize yeni alanlar açın!

Televizyon, internet ve sosyal medyada ‘işinize yaramayacak ya da ruhunuza iyi gelmeyecek’ konular ya da kişilere ayıracağınız zaman yerine, zamanınızı doğru yöneterek kendinize yeni alanlar açın. Sanal dünyalar, kişilerin gerçeklik algısını etkiliyor ve bazen önemli durumları atlayıp, unutturabiliyor. Bazen de fazla duygusallaşarak takılınmaması gereken olaylar büyütülüyor, abartılı tepkiler veriliyor. İlgi alanlarınızda yapacağınız değişimler, ruh sağlığınızı da olumlu etkileyecek.

Zihin detoksu yapın!

Yaz mevsimi pozitif düşünce sistemimizi destekliyor, kışın bunalan ruhumuza yazın doğan güneş, umut oluyor. Mevsime göre farklılık gösteren duygusal değişimlerin nedeni; beynin melatonin salgısından ileri geliyor. Melatonin bize mutluluk veren bir salgı. Ve gelin görün ki melatonin gün ışığıyla bağlantılı olarak salgılanıyor. Bu nedenle yaz ayını fırsat bilip, olumlu düşüncelere yelken açın. Ruhunuza, zihninize ve bedeninize iyi gelmeyen kötü düşünceleri silip zihinsel detoks uygulayın.  

 

Mutluluğu seçin

Uzman Klinik Psikolog Seren Öztoprak Kılıç “Sizi mutlu edecek konular ve insanlar seçin. Burada, anlık mutluluklardan bahsetmiyoruz. Sonrasında ve devamında insana kendisini iyi hissettiren, huzur ve mutluluk veren, bir adım ötesine taşıyabilecek seçimler yapmak lazım.  Bizleri mutsuz eden kişilerden ve durumlardan uzak durarak, bize olumlu enerji veren insanlar ile vakit geçirmeliyiz. Unutulmamalıdır ki; mutluluk bulaşıcıdır ve mutluluğu yakalayıp, sahip çıkmak bizim elimizdedir” diyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

EÜTF Hastanesine yılda 10 bin hastaya hizmet verecek cihaz kazandırıldı

EÜ Tıp Fakültesi Hastanesinin sağlık altyapısını güçlendirme çalışmaları devam ediyor

 

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Hastanesi Nükleer Tıp Anabilim Dalının fiziki ve teknolojik altyapısı yenilenerek üst düzey özelliklere sahip yeni cihazlar kazandırıldı. EÜTF Hastanesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Cevriye Koç Kemik Dansite Laboratuvarı ile en son teknolojik özelliklere sahip, günlük 60 ile 80, yıllık 10 bin hastaya hizmet verecek 2 adet kemik dansite cihazı, EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın da katıldığı törenle hizmete açıldı.

 

Türkiye’nin sağlık alanındaki saygın markası olan EÜTF Hastanesinde fiziki ve teknolojik olanakları güçlendirilen Nükleer Tıp Anabilim Dalına, EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın destekleriyle Cevriye Koç Kemik Dansite Laboratuvarı ile 2 adet kemik dansite cihazı kazandırıldı. Açılış törenine, Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, EÜTF Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Özgür Çoğulu, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Rüçhan Sertöz, Nükleer Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aziz Murat Argon, Fakülte ve Hastane yönetimi ile öğretim elemanları katıldı.

 

Ege Üniversitesinde fiziki ve teknolojik yenileme çalışmalarına devam edeceklerini vurgulayan Rektör Budak,  “Tam kurumsal akredite olan araştırma üniversitemizin toplumla en yoğun buluştuğu birimlerinden olan ve A Plus niteliği taşıyan hastanemizi çağın gerekleri doğrultusunda en son teknolojik cihazlarla donatmaya devam ediyoruz.  Burada üniversitemizin sağlık altyapısının kuvvetlendirilmesinde güçlü bir adım daha atmış olmanın gururunu yaşıyoruz.  Üniversitemizde gerçekleştirilen yenilemeler çerçevesinde Nükleer Tıp Anabilim Dalımızın hak ettiği teknolojik ve fiziki imkânlara kavuşturuyoruz. 2011 yılında üç kattan oluşan ayrı bir binaya taşınan Nükleer Tıp Anabilim Dalımızda; bugün 6 profesör, 2 doçent ve yaklaşık 60 sağlık çalışanı ile hizmet veriyoruz. 1 PET/BT, 4 gama kamera, 2 kemik dansite cihazı ve 6 yataklı radyonüklit tedavi ünitesi ile Türkiye’nin en gelişmiş Nükleer Tıp merkezlerinden biri olarak birçok hastalığın tanı ve tedavisini başarıyla gerçekleştiriyor. Çoğunluğu kanser hastası olmak üzere yıllık yaklaşık 20 bin hastaya tedavi, tetkik yapılmakta ve poliklinik hizmeti veriyor” diye konuştu.

 

“Hastalarımıza randevu vermeden çekim yapabileceğiz”

Hizmete giren yeni cihazların sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmanın yanı sıra akademik faaliyetlere de önemli katkılar sunacağını söyleyen Rektör Budak,  “Yeni alınan ve burada açılışını yaptığımız 2 adet kemik dansite cihazımız, en son teknoloji ürünü olup günlük yaklaşık 60 ile 80, yıllık ise yaklaşık 10 bin hastaya hizmet verme kapasitesine sahip. Yeni cihazlarımızla hastalarımıza artık randevu vermeden çekim yapabiliyoruz.  Bu cihazlarımızla çoğunluğu kadın olan hastalarımızın kemiklerinde kalsiyum kaybı sonucu gelişen osteoporozun (kemik erimesi) doğru ve erken tanısını verebiliyoruz. Ayrıca üzerinde yüklü olan programlar aracılığıyla birçok bilimsel çalışma da yürütülecek. Anabilim Dalımızda 2 BAP projesi mevcut olup birçok araştırma da yapılıyor. Ege Üniversitesinin kıymetli ve dinamik merkezlerinden biri olan Nükleer Tıp Merkezimizde gerçekleştirilen bu yenileme çalışmaları, sadece üniversitemizin öncelikli olarak hizmet, sonrasında eğitim-öğretim ve araştırma altyapılarına yapılmış katkılar olarak görülmemelidir. Söz konusu imkânlar, aynı zamanda üniversitemizin bölge hastaneleri ve diğer kurumlar için de öncü araştırma üniversitesi kimliğini kuvvetlendirmiştir. Kemik dansite cihazlarının kurulu olduğu binanın cihazlara uygun olarak inşa edilmesini annesi merhum Cevriye Koç adına bağış olarak yapan Teknomar firmasının sahibi Çetin Koç’a teşekkür ederiz. Merkezimizin yenilenmiş fiziki şartları ve geliştirilen teknolojik altyapısıyla bölgemize hizmeti ve başarılı çalışmalarını daha modern şartlarda gerçekleştirecek olmasından dolayı memnuniyetimi ifade etmek istiyorum” dedi.

 

Nükleer Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aziz Murat Argon ise “Nükleer Tıp Anabilim Dalına bağlı Cevriye Koç Kemik Dansite Laboratuvarı açılış törenine hoş geldiniz. Açılışını yaptığımız iki adet kemik dansite cihazımızın alımında emekleri ve destekleri için Rektörümüz Sayın Necdet Budak başta olmak üzere Dekanlığımıza ve Başhekimliğimize teşekkürlerimizi arz ederim. Ayrıca kemik dansite cihazlarının kurulu olduğu binanın inşaatını annesi merhum Cevriye Koç adına bağış olarak yapan Teknomar firmasının sahibi Çetin Koç’a da teşekkür ederiz.  Cevriye Koç Kemik Dansite Laboratuvarının hastalarımıza ve araştırmacılarımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” dedi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Böbrekleriniz Gerçekten Sağlıklı mı

Böbreklerin Sağlıklı Olup Olmadığını Görmek İçin İdrar Tahlili ve Kan Kreatin Değerlerine Birlikte Bakılmalı!

 

Böbrek sağlığının başta kalp ve damar sistemi olmak üzere tüm organları etkilediğini söyleyen Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Abdullah Özkök, özellikle kronik böbrek hastalıklarının sinsi ilerlemesi nedeniyle hastaların semptomları göremediğini söyledi. Böbreklerin sağlıklı olup olmadığın görebilmek için kan kreatin değerleri ve idrar tahlilinin birlikte bakılması gerektiğine işaret etti. 

 

Fazla tuz tüketiminden obeziteye, hareketsiz yaşamdan genetik etkenlere kadar birçok etken böbrek hastalıkları için zemin hazırlayabiliyor. Bununla birlikte iyi çalışmayan böbreklerin çok daha ciddi sorunlara neden olabileceğini söyleyen Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Abdullah Özkök, özellikle diyabet, hipertansiyon, taş hastalığı ve ailesinde böbrek hastalığı olan kişilerin rutin olarak böbrek sağlığı açısından takibinin çok önemli olduğunu söyledi. 

 

AİLESİNDE BÖBREK HASTALIĞI OLANLAR DİKKAT!

Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Abdullah Özkök’ün verdiği bilgiye göre, toplumda en sık görülün böbrek hastalıklarının başında, şeker hastalığına bağlı gelişen diyabetik nefropati geliyor. Sağlıksız beslenme, obezitenin artması hareketsiz yaşam gibi birçok etkene bağlı olarak diyabet sıklığının giderek artmasının yakın gelecekte diyabetik nefropati vakalarında da artışa neden olabileceğine işaret eden Prof. Dr. Abdullah Özkök, böbrek hastalıklarıyla ilişkili diğer sorunlarla ilgili şu bilgileri verdi: 

 

“Böbrek hastalığına yol açan İkinci en sık hastalık ise hipertansiyondur. Burada artan tuz tüketiminin çok kötü etkiler yarattığını söyleyebilirim. Türk Nefroloji Derneği kayıtlarına göre son dönem böbrek yetersizliği hastalarının yüzde 36’sında böbrek hastalığı sebebi şeker hastalığı, yüzde 26’sında ise hipertansiyondur. Diğer en sık sebepler glomerulonefritler, polikistik böbrek hastalığı ve böbrek taşlarını sayabiliriz. Polikistik böbrek hastalığı genetik bir hastalıktır, hastalığın genetik geçiş oranı yüksektir. Bundan dolayı ailenin bir bireyinde bu hastalık saptandığında, diğer aile bireylerinin de incelenmesi gerekir. Aynı şekilde bazı glomerulonefrit ve taş tipleri de genetik ve ailesel olarak geçebilmektedir. Bu yüzden ailede böbrek hastalığı olan kişilerin böbrek sağlığı açısından kontrol edilmesinde fayda vardır.”

 

İYİ ÇALIŞMAYAN BÖBREKLER TÜM SİSTEMİ ETKİLİYOR

Böbreklerin vücuttaki toksik maddelerin atılması, sıvı dengesi ve kan yapımını sağlayan hormonların salgılanması gibi önemli görevleri olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Abdullah Özkök, “İyi çalışmayan böbreklerin toksik maddelerin vücutta birikmesi, kalbin iyi kasılamaması, kalp etrafında sıvı birikmesi, damar tıkanıklıkları ve damar duvarında kireçlenme, vücutta fazla sıvı birikimine bağlı olarak akciğerlerde sıvı toplanması ve akciğer ödemi, yeterli hemoglobin üretilemediği için kansızlık gibi birçok sorunu da beraberinde getirecektir” diye konuştu. 

 

İLERİ EVRELERDE GERİ DÖNÜŞÜMSÜZ HASARA NEDEN OLUR

Böbrek hastalıklarının en problemli yönünün çok sinsi ilerlemesi olduğunu belirten Prof. Dr. Özkök, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Böbrek hastalıklarında başlangıçta halsizlik, gece sık idrara çıkma gibi hafif şikayetler görülür. Diğer organları da etkileyen daha ciddi bulgular ortaya çıktığında ise genellikle hastalık çok ilerlemiş ve bazı hastalarda maalesef geri dönüşümü olmayan evreye geçmiş olur.” 

 

“KAN KREATİN DEĞERİ TEK BAŞINA BÖBREKLERİN SAĞLIKLI OLDUĞUNU GÖSTERMEZ!”

Böbrek hastalıklarının genellikle idrarda protein veya kan kaçağı şeklinde başlayarak en son evresinde süzme fonksiyonlarında bozukluğa ve kan kreatinin değerlerinde artışa neden olduğunu anlatan Prof. Dr. Abdullah Özkök, “Dolayısıyla idrar tahlili yapmadan sadece kan tahlillerindeki kreatinin değerlerine bakarak kimseye böbreklerin sağlıklı denilemez” dedi. Prof. Dr. Abdullah Özkök, bu nedenle çocukluk çağından başlayarak herkesin idrar tahlili ve kan kreatinin değerlerinin kontrol edilmesinin asemptomatik, belirti vermeyen böbrek hastalıklarının yakalanması açısından önem çok önemli olduğunun altını çizdi. 

Prof. Özkök sözlerine şöyle devam etti: “Kan kreatinin değeriniz normal olabilir fakat çok ciddi böbrek hastalığınız olabilir. Bu yüzden basit tam idrar tahlilinin gözden kaçırılmaması ve kontrollerde mutlaka bakılması gereklidir.  Kanda kreatinin değerinin, tam idrar tahliliniz ve üriner sistem ultrasonunuzun üçü birden normalse böbrek sağlığınız çok yüksek bir ihtimalle iyi olduğu söylenebilir. Bu üç tetkik de böbrek sağlığını değerlendirmede için çok önemlidir.”

 

DİYABET HASTALARI YILDA BİR MUTLAKA BÖREKLERİNİ KONTROL ETTİRMELİ!

Diyabet, hipertansiyon, taş hastalığı ve ailesinde böbrek hastalığı olan kişilerin rutin olarak böbrek sağlığı açısından takibinin yapılması gerektiğinin altını çizen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Abdullah Özkök, “Özellikle diyabet hastalarının hiçbir şikayetleri ve böbrek hastalığı olmasa bile en az yılda bir kez kanda kreatinin değeri, tam idrar tahlili ve idrarda albümin kaçağı açısından kontrol edilmesi gerekir. Bu hastalıklara bağlı böbrek tutulumu olan hastalar, hastalık durumlarına göre daha sık da takibe ihtiyaç duyabiliyor.”

 

TANSİYON NORMAL BİLE OLSA FAZLA TUZ BÖBREKLERİ BOZABİLİR

Toplumsal olarak böbrek sağlımızı korumak için öncelikle diyabet ve obeziteyle mücadele edilmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Abdullah Özkök, alınması gereken önlemler konusunda şunları anlattı: “Fruktoz ve glukoz şurubu içeren içeceklerden mümkün olduğunca uzak durmalıyız. Tuz tüketimini azaltmalıyız. Siz her ne kadar yemeklerinize tuz eklemiyorsanız da eğer fast-food ve hazır, işlenmiş gıda tüketiminiz fazlaysa, çok yüksek oranda tuz tüketiyorsunuz demektir. Tansiyon değeriniz normal olsa bile fazla tuz tüketimi böbrek sağlığı açısından sakıncalı olabilir.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Hangi meyve suyu neye iyi geliyor

Uzmanlar, hastalıklardan korunmak ve sağlıklı bir yaşam sürmek için güçlü bir bağışıklık sistemi gerektiğini belirterek, bunun için vitamin içeren, antioksidan ve mineral açısından zengin meyve sularının tüketilmesini öneriyor.

 

Sağlıklı bir diyette meyve sularının özel bir yeri olduğunu belirten Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, içeceğin özelliklerine ve sağlığa yararlarına vurgu yaparak “Sofranızdan meyve suyunu eksik etmeyin” ifadelerini kullandı. 

 

Kayısı Suyu: Bir bardak kayısı suyu, günlük A vitamini gereksiniminin üçte birini karşılıyor. Kayısıda bulunan diyet posası sadece kabızlık değil, aynı zamanda hassas bağırsak hastalığı, apandisit, diş hastalıkları, şeker hastalıkları, kalp hastalıkları, kolon kanseri ve hemoroid gibi hastalıkların da oluşum riskini azaltarak bağırsakların düzenli çalışmasını sağlıyor. 

 

Üzüm Suyu: A, B ve C vitaminleri açısından zengin olan üzüm suyu, aynı zamanda bol miktarda potasyum ve demir içeriyor. Güçlü antioksidan özelliği sayesinde vücutta oluşan serbest radikallere savaşarak, hücrelerdeki yıpranmışlığı minimuma indirerek bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlıyor. 

 

Şeftali Suyu: A ve C vitaminin yanında güçlü bir antioksidan ve A vitamini aktivitesi gösteren beta karoten bakımından zengin bir içecek. İçerdiği diyet lifleri ve antioksidan maddeler, kalp damar sağlığının korunmasında ve kanserden korunmada etkili.

 

Nar Suyu: Kolesterol ve şekeri dengeleyerek kalp sağlığını korumanın yanı sıra kanser hücrelerinin gelişmesini de engelliyor. Nar suyu aynı zamanda bağırsak parazitlerini düşürmede de son derece etkili. 

 

Vişne Suyu: A vitamini ve potasyum açısından epey zengin olan vişne suyu, ateşli hastalıklara karşı son derece güçlü bir silah olarak biliniyor. Kandaki asitleşmeyi de temizleyerek mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor.

 

Portakal Suyu: Bir bardağında günlük C vitamini ihtiyacını karşılayacak değerler bulunuyor. Potasyum, folat, B1, B2, B6 vitaminleri ve çeşitli mineralleri içeren portakal suyunun kanser hücrelerinin gelişimini önlediği ve kılcal damarları güçlendirdiği biliniyor. 

Elma Suyu: Bağışıklık sistemini güçlendirme özelliği bulunan elma suyunun içinde B3, E vitamini ve potasyum bulunuyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kırklı yaşlarda başlayan “Duyuyorum ama anlamıyorum” şikâyetleri ‘Presbiakuzi’den kaynaklanabilir

Yaşlanmanın etkisiyle işitme sisteminin hassasiyetinde azalma sonucu ortaya çıkan Presbiakuzi (yaşa bağlı işitme kaybı) yaşayanlar, işitme cihazlarıyla hayatına sorunsuz devam edebiliyor. May İşitme Cihazları Uzmanı Odyolog Mehmet Tarık Kaya, tedavisi olmayan bu rahatsızlığın çözümünün gelişen teknolojide yattığını söyledi.

 

Yaşın ilerlemesiyle birlikte kulak hassasiyetinin azalmasıyla işitme sorunlarına yol açan Presbiakuzi (yaşa bağlı işitme kaybı), pek çok insanın yaşamını olumsuz etkiliyor. Genellikle kırklı yaşların başından itibaren başlasa da kişiler tarafından çoğu zaman geç fark edilen Presbiakuzi, “duyuyorum ama anlamıyorum” şikâyetleriyle ortaya çıkıyor. Yüksek frekanslı sesleri (ince sesleri) tutan ve her iki kulakta da meydana gelen sensörinöral işitme kaybına, kişisel ve çevresel faktörler sebep oluyor. Presbiakuzi’nin başlıca nedenleri arasında kulağı besleyen ince damarların özelliklerini yitirip eskisi gibi kan taşıyamaması, işitme sinirinin yaşla birlikte özelliğini kaybetmesi ve işitme hassasiyetinde azalma gibi faktörler gösteriliyor. 

 

Yaşa bağlı işitme kaybının şu an için bilinen bir tedavisi olmamasından dolayı işitme cihazı kullanılması gerekiyor. May İşitme Cihazları Uzmanı Odyolog Mehmet Tarık Kaya, “Prebiakuzi sinirsel tipte bir işitme kaybı olduğundan, maalesef tedavisi bulunmuyor. Ancak günümüz teknolojisi her geçen gün bu tarz rahatsızlıklara karşı yeni çözümler sunuyor. Gelişen teknolojiyle işitme cihazları yaşlılığın getirdiği işitme kayıplarını minimum düzeye indiriyor.” dedi. Mehmet Tarık Kaya, Prebiakuzi hakkında şu bilgileri verdi: 

 

Presbiakuzi belirtileri nelerdir?

40’lı yaşların başlarında ortaya çıkan Presbiakuzi, geç yaşlarda ortaya çıkan fark ettirici belirtilere sahiptir. Bireylerde işitme kaybı, kulak çınlaması ve konuşulanları anlamama gibi şikayetler en sık görülen belirtilerdir. Karşısında konuşan bir kişinin söylediklerini tekrarlatma isteği, kalabalık ortamlarda konuşmaların karışması ve odaklanamama, televizyon, telefon gibi cihazların seslerini gereğinden fazla açarak kullanmak da dışardan gözlemlenebilecek belirtiler arasındadır. En belirgin sorun ise işitme azlığından önce gelişen konuşmayı ayırt etme yeteneğinin azalmasıdır. Daha sonra ise işitme kaybı ve iletişim güçlüğü yaşamaya başlar. 

 

Presbiakuzi tanısı nasıl koyulur?

İşitme kaybı şikayetleriyle başvurduğunuz sağlık kuruluşundaki Kulak Burun Boğaz Uzmanınız tarafından kulağınız muayene edilir ve işitme kaybına yol açabilecek başta kulak kiri, dış kulak yolu iltihabı, orta kulak iltihabı, kulak zarında delik gibi diğer işitme kaybı nedenlerinden herhangi birisi olmadığından emin olunur. Daha sonrasında odyoloji kliniklerinde uzmanlar tarafından sorun araştırılır ve gerekli odyolojik değerlendirmeler yapılır. Uzman doktor tarafından belirlenen işitme kaybının derecesi ve tipine tedaviye başlanır.

 

Prebiakuzi Tedavisi Nedir?

Yaşa bağlı işitme kaybı sinirsel bir hastalık olduğundan dolayı tedavisi bulunmamaktadır. Hastaların işitme kabiliyetleri daha iyi düzeye getirilmesi için işitme kaybı yaşan kişilerin işitme cihazı kullanması gerekmektedir. Ayrıca konuşma ayırt etme skoru düşük olan hastalarda cihaza ek olarak, azalan sosyal hayata dönüş ve karşılıklı konuşmalar, kişinin eski konuşma düzeyine dönmesinde etkili olacaktır. Çünkü uzun süreli işitme kayıpları alzheimer ve demans riski artmaktadır.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı