Yeni kulaklıklar, soundbarlar ve Philips Fidelio ev ses sistemi ürünleri; kullanım rahatlığı ve üstün performansıyla geniş bir tüketici kitlesine hitap ediyor.
 

• Evde ses deneyimi kolaylaştı – Philips AV ve TV ürünleri DTS Play-Fi 24-bit/192khz aracılığıyla çoklu oda ses sistemi deneyimi sunarken, Philips Sound uygulaması üzerinden de kontrol kolaylığı sağlıyor.
• EISA Ödüllü yeni lanse edilen FB1 Soundbar ve FW1 Subwoofer ailesine katılan Fidelio FS1 Hoparlör, 3 yollu mono hoparlör veya stereo hoparlör olarak eşleştirilebiliyor veya Dolby Atmos uydu hoparlörü olarak kullanılabiliyor. Ayrıca, uyumlu Ambilight TV’ye bağlandığında genişletilmiş sol ve sağ hoparlör görevi görüyor ve merkezi ses sistemi haline geliyor. Entegre LED ışıklar, FS1 hoparlörün Ambilight’ın sürükleyici etkisini odada daha geniş bir alana yaymasını sağlıyor.
• Yeni nesil dört farklı soundbar modeli – (TAB8907/8507/7807 ve 7207 modelleri) üstün performans ve farklı teknik özellikler sunuyor.
• Philips Sound ürünleri arasında Team Jumbo Visma sporcularının da tercih ettiği, kemik iletimli, A7607 model sporcu kulaklığı da bulunuyor.
• Kemik iletim teknolojisi, yenilikçi K4607 modeliyle çocuk kulaklıklarında da yer alıyor. Bu sayede çocuklar öğrenirken çevrelerinde olan bitenin de farkında oluyor.
• H8507 kulaklıklar; iş yerinde ve evde yüksek performanslı ses kalitesi sunuyor.
  

TP Vision; tümü yüksek performanslı, kolay kurulumlu ve Philips Sound uygulaması aracılığıyla kolayca kontrol edilebilen yeni ses ürünlerini tanıtıyor. 4 yeni Philips Soundbar ve Fidelio FS1 Hoparlör’e ek olarak 3 yeni modelin daha yer aldığı yeni seri kulaklıklar arasında; kemik iletimli sporcu kulaklığı, çocuklar için özel tasarlanmış kemik iletimli kulaklık ve hem işte hem oyun oynarken rahatlıkla kullanabilecek yeni bir kulaklık modeli bulunuyor. 

Philips Fidelio Esnekliği 

FB1 soundbar modelinin EISA 2022/2023 ödüllünü kazanması ile Fidelio Ev Ses Sistemi ürünü, hem sinemaseverler hem de müzikseverler tarafından büyük beğeni topladı.

Yeni FS1 Hoparlör; kolay kurulum, esneklik, birinci sınıf tasarım gibi özellikleriyle FB1 Soundbar’a ve FW1 Subwoofer’a eklenerek ses sistemini eksiksiz bir şekilde tamamlıyor. FS1 Hoparlörlerde; 1 yüksek frekans hoparlör, üste monte edilmiş 2.5 inçlik sürücü, 3.5 inçlik woofer, 2 adet pasif radyatör ve LED aydınlatma bulunuyor. 

FS1 diğer hoparlörlerden farklı olarak mono, stereo ve AV system uydusuna bağlandığında Dolby Atmos sürücüsü de dahil olmak üzere 3 farklı şekilde kullanılabiliyor. 

Hoparlörler uyumlu bir Ambilight TV’yle eşleştirildiğinde, sol ve sağ merkezi dengeleyerek merkez hoparlör görevi görüyor ve ses perdesini büyük ölçüde genişletiyor. 

Ödüllü ve yüksek kaliteli DTS^® Play-Fi^®, çoklu oda teknolojisine dayanan Fidelio AV sistemi, FB1 Soundbar, FW1 Subwoofer ve FS1 Hoparlörü otomatik olarak algılıyor ve 7.2.4 performansa kadar farklıkombinasyonlar sunarak ses performansını iyileştirmeye yardımcı oluyor. 

Her türlü senaryoya uyan bir soundbar

Yeni Philips Sound Soundbar Serisi; 2.1 versiyon B7207 ‘den 3.1.2 versiyonlu B8907’ye kadar birçok farklı model sunuyor. 

Tüm Soundbarlar; yüksek güç çıkışı, kablosuz subwooferlar ve duvara montaj seçeneği sunuyor. Soundbar modellerinde ayrıca ilk defa sol ve sağ kanallara eklenen yandan ateşlemeli yüksek frekans höparlör de mevcut. Serinin en iyi 3 soundbarı; kristal berraklığında bir ses kalitesi sunmak ve ekstra geniş bir ses perdesi oluşturmak amacıyla özel bir merkez kanalının yanında Dolby Atmos uyumluluğu, 4K geçişi ve HDMI eARC bağlantısını da bulunduruyor. 

Soundbarlar arasındaki en iyi model olan B8907; 720W’lık güç çıkışı ve hem sinematik hem de sürükleyici bir ses performansı oluşturmak amacıyla özel Dolby Atmos yükseltme sürücüleri de kapsıyor. DTS Play-Fi bağlantısı; 3.1.2 performansı DTS Play-Fi uyumlu arka hoparlörler sayesinde 5.1.2 performansına kadar uzatıyor.  

Serinin ikinci ürünü; Philips The One model televizyonların kusursuz bir ses performansıyla tamamlanmasına yardımcı olan B8507 model Soundbar. Hem Dolby Atmos hem de Dts Play-Fi bağlantılı Soundbarlar 600W yüksek kapasiteli güç çıkışına sahip. 

Üçüncü model B7807 Soundbar ise merkez kanal görevi görmesinin yanında yandan çıkışlı 8 inç kablosuz sub, Dolby Atmos uyumluluğu, Philips Easylink kontrolü ve etkileyici 620 Watt güç çıkışı özellikleri sunuyor. 

Serinin son ürünüyse; 520 Watt maksimum güç çıkışlı, Dolby Digital uyumlu, HDMI ARC bağlantılı ve yandan ateşlemeli yüksek frekans hoparlörler içeren 2.1 tabanlı B7207 model soundbar. 

Takıma yeni katılan kulaklıklar

Yeni A7607 model; açık tasarım, kemik iletimli kablosuz spor kulaklık Philips Sound’un dünyanın önde gelen bisiklet ve paten takımı Team Jumbo Visma isimli ortaklığından doğan ikinci spor kulaklık. 

Toza ve suya dayanıklı IP66, rüzgarı ve diğer rahatsız edici sesleri tamamen yok ediyor ve sürüş esnasında telefon konuşmalarını kristal berraklığında yapılmasına olanak sağlıyor.  

9 saat çalma süresine sahip kulaklık, ayrıca yalnızca 15 dakikalık bir şarjla kullanıcısına ekstra bir saat çalma süresi kazandırıyor. 

Açık kulaklık tasarımı; mükemmel müzik performansının yanında çevredeki seslerin duyulabilmesine imkan sağlayarak kullanıcı güvenliğini artırırken, boyun bandında bulunan kırmızı renkteki LED şerit gece kullanımda sporseverlere ekstra güvenlik sağlıyor. 

Çocuklar İçin Özel Kulaklık

Philips Sound’ın K4607 model açık, kemik iletimli kulaklığı teknolojik özellikleriyle çocukları da hedefliyor. 

Kulaklığın tamamen açık olması; çocukların hassas kulaklarını yüksek sesten korumasına katkıda bulunurken, çevredeki uyaranları duyabilmelerine de olanak sağlıyor. Modelde bulunan dahili mikrofon sayesinde kulaklık uzaktan eğitim için de çok elverişli.  

Bluetooth 5.2, 5 saatten fazla çalma süresi, iyi ses kalitesi ve uzun pil ömrü kulaklığın diğer öne çıkan özellikleri arasında yer alıyor. Açık kulaklık tasarımı ve ayarlanabilir boyun bandı sayesinde sürekli hareket halinde olan çocukların kulaklığı kaybetme riski minimize ediliyor. Uzaktan kontrol edilebilen ses sınırlayıcı ürünün kullanım bilgilerini raporlayarak ebeveynlerin işini kolaylaştırıyor. 

Hibrit Çalışanlar için Birebir 

H8507 model kulaklık hibrit çalışan kullanıcılar için özel olarak tasarlandı. 

Özel yapım 40 mm’lik sürücüler ve Gürültü Engelleme Pro özellikleri sayesinde kulaklık, hem telefon görüşmeleri hem de müzik dinleme ve film izlemeyi çok keyifli hale getiriyor. Sıcak, zengin ve net ses kalitesi ve çıkarılabilir mikrofon sayesinde görüntülü toplantılarda karşı tarafın da kullanıcıyı çok net bir şekilde duyabilmesine imkan veriyor.

Önceden bağlanmış Bluetooth dongle, bilgisayarlar arasında kolay geçiş sağlarken, çoklu bağlanma sayesinde aynı anda hem bilgisayara hem de telefona bağlanılarak müzik ve telefon görüşmeleri arasında kolayca geçiş yapılmasına yardımcı oluyor. 

55 saatlik pil ömrü ve görüşme sırasında yanan kırmızı ışık sayesinde aile üyeleri veya iş arkadaşları tarafından kullanıcının o sırada toplantıda olduğu anlaşılıyor ve kullanıcı kimse tarafından rahatsız edilmeden toplantısını konforlu bir şekilde gerçekleştiriyor.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çeşme Belediyesi ev sahipliği’nde bu yıl 27 Ağustos- 04 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen turnuvada Türkiye’nin dört bir yanından gelen toplam 160 sporcu yarışıyor.

Alaçatı Tenis Kulübü’nde düzenlenen turnuvalar 2 kategoriden oluşuyor. Luxor 18 Yaş Türkiye Şampiyonası’nda 60, İdamar Senior Cup yarışlarında ise 100 yetişkin sporcu yer alıyor. Büyük bir coşkuyla devam eden turnuva kapsamında 1 Eylül Perşembe günü Alaçatı Tenis Kulübünde Behzat Gerçekler & Enbe Orkestrası sahne alacak.

Turnuvaya katılanlara başarılar diledi

Türkiye’nin dört bir yanından gelen 160 sporcunun yarıştığı turnuva ile ilgili konuşan Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran, Çeşme’de tenise olan ilginin artmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Tenis sporunun Alaçatı’da 12 ay yapıldığına vurgu yapan Oran, turnuvaya katılanlara başarılar diledi.

“Alaçatı’da 12 ay tenis sporu yapılıyor”

Alaçatı Tenis Kulübü Başkanı Celal Özüdoğru da, Alaçatı’da iyi tenis sporcularının yetiştiğini belirterek; “Burada yetişen sporcular Türkiye’nin en iyi 18 yaşındaki sporcular ile müdacele edecek. Ayrıca veteran turnuvasında da 18 yaş üstü ve 65 yaş dahil veteran tenisciler yarışacak. Tenisi seven, izlemek isteyen herkesi bekliyoruz. Alaçatı Tenis Kulübü olarak tenis sporunun 12 ay Alaçatı’da yapılmasını ve buradan uluslararası oyuncuların yetişmesini hedefliyor ve destekliyoruz. Bu yıl Alaçatılı bir tenis sporcumuzu Amerika’ya yüzde yüz burslu üniversiteye yolladık, bir oyuncumuz da milli takıma seçildi” dedi.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Avrupa Üniversite Sporları Birliği (EUSA) tarafından bu yıl on ikincisi düzenlenen Avrupa

Üniversiteler Kürek Şampiyonası, Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde, 7-9 Eylül 2022 tarihleri arasında Haliç’te gerçekleştirilecek. 

Türkiye tarafından üniversite sporları kapsamında organize edilen 2005 İzmir Üniversite Yaz Olimpiyatları, 2011 Erzurum Üniversite Kış Olimpiyatları’ndan sonra üçüncü büyük organizasyon olan Avrupa Üniversiteler Kürek Şampiyonası, Gençlik ve Spor Bakanlığı destek ve himayelerinde Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu (TÜSF), Fatih Belediyesi, Türkiye Kürek Federasyonu (TKF) ve Organizasyon Komitesi olarak Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde yapılacak.

16 Ülkeden 73 Üniversite Katılacak

Şampiyonaya 16 ülkeden, Oxford, Viyana, Zürih, Imperial Collage, Amsterdam, Münih ve ODTÜ üniversitelerinin de aralarında bulunduğu 73 üniversiteden, 18-24 yaş grubu aralığında öğrenciler katılacak. Şampiyonda erkekler 11, kadınlarda 9 kategoride yarışacak. Fener İskelesi karşısından startı verilecek yarışlar Ayvansaray Parkı Haliç Su Sporları Kulübü’nde sona erecek bin metrelik bir parkurda gerçekleşecek. 

550’den Fazla Sporcu Ağırlanacak

Şampiyona kapsamında 550’den fazla sporcu ve yöneticiden oluşan ekipler Türkiye’de ağırlanacak. Türkiye ve Yeditepe Üniversitesi için önemli organizasyonlardan biri olan Avrupa Üniversiteler Kürek Şampiyonası’nın başarıyla tamamlanması halinde, 2028 yılında EUSA tarafından düzenlenecek olan Avrupa Üniversite Spor Oyunları’nda, ülkemizin belirleyeceği 15-20 branştaki yarışlar, İstanbul’a alınabilecek ve Yeditepe Üniversitesi de bu organizasyonda 2-3 spor branşına ev sahipliği yaparak ülke ekonomisine de önemli katkılar sağlayabilecek. 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kanserin görülme sıklığı dünyada ve ülkemizde hızla artarken kadınlarda meme, erkeklerde ise prostat kanseri ilk sırada göze çarpıyor. Her 8 erkekten 1’inin prostat kanseri ile karşılaştığı günümüzde erken tanı ve modern tedavi uygulamaları sayesinde bu kanserin tamamen atlatılması mümkün olabiliyor. Hiçbir belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerleyebilen prostat kanserinin erken evrede teşhis edilebilmesi için her erkeğin 50 yaşından sonra mutlaka yılda bir kere alanında uzman bir üroloji hekime muayene olması gerekiyor.  Prostat kanserinin tedavisinde ise robotik cerrahi yöntemi hastaya sağladığı konfor ile öne çıkıyor. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Binbay, “1-30 Eylül Prostat Kanseri Farkındalık Ayı” nedeniyle prostat kanseri ve modern tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. 

45 yaşından sonra doktor kontrolünü ihmal etmeyin  

Sadece erkeklerde bulunan prostatın vücutta üreme ve idrar tutma gibi önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Sağlıklıyken ceviz büyüklüğünde olan ve tüm görevlerini başarıyla yapan prostatın dokularında genetik faktörler, ileri yaş, düzensiz beslenme ve hareketsiz yaşam nedeniyle anormallikler oluşabilmektedir. Bu anormalliklerin sonucu oluşan kanserli tümörler de prostatın görevlerini yerine getirmesini engelleyebilmektedir. Prostat kanseri hiçbir belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerlemektedir.  Bu nedenle ailesindeki kadınlarda meme erkeklerde ise prostat kanseri hikayesi bulunan erkeklerin 45 yaşından sonra, ailesinde hiçbir kanser öyküsü olmayan erkeklerin ise 50 yaşından sonra hiçbir şikayet beklemeden mutlaka yılda bir kere alanında uzman bir üroloğa kontrole gitmesi gerekmektedir. 

Füzyon prostat biyopsi ile kesin tanı

Ailesinde prostat kanseri hikayesi olanlar idrar yapmakta sorun yaşamıyorsa bile mutlaka doktora başvurmalıdır. Üroloji hekimi hastanın hikayesini dinlendikten sonra yapacağı muayene sonrası kandan bakılan total PSA testini isteyecektir.   Prostat kanseri şüphesi olan hastalara prostat biyopsisi yapılarak tanı konulabilmektedir. Çünkü sadece kan total PSA ve prostat muayenesi ile 4 prostat kanserli hastadan birinde var olan prostat kanseri görülememektedir. Günümüzde prostat biyopsileri sedasyon altında, acısız ve MR füzyon sistemleri kullanılarak yapılmaktadır. MR füzyon prostat biyopsileri ile en doğru değerlendirme yapılarak hastaya kesin tanı konulabilmektedir.

Hastaya özel da Vinci robotik cerrahi yöntemi eski sağlıklı günlere dönüşü sağlıyor

Her hastalıkta olduğu gibi prostat kanserinde de erken tanı tedavi şansını artırmaktadır. Cerrahi yöntem ise prostat kanserinde yüksek başarı şansı sağlamaktadır. Prostat kanseri teşhisi konulan hastaya yaşı, genel sağlık durumu, kanserin evresi ve derecesine göre tedavi yöntemi belirlenmektedir. Prostat kanserinin tedavisinde cerrahide bir devrim olarak adlandırılan robotik cerrahi öne çıkmaktadır. 

Hasta ameliyattan 2 gün sonra sosyal hayatına dönebiliyor

Prostat vücudun en derin yerine yerleşmiş bir organdır ve idrar tutma kasları ile sertleşmeyi sağlayan sinirlere yapışık bir şekilde bulunmaktadır. Tüm bu yapıları etrafı zengin bir damar yumağından çevrili olduğu için prostat ameliyatları robotik cerrahi yöntemleri ile kolaylıkla yapılabilmektedir. Alanında tecrübeli robotik cerrahi hekimi ve hasta aynı odada bulunur ve cerrah robot konsolundan robotik sistemi kontrol eder. Robotik cerrahi ameliyat sahasını 3 boyutlu bir şekilde, derinlik hissi ile ve katlarca büyütülmüş olarak görebilmektedir. Ameliyat 8 mm’lik 4 adet küçük kesi aracılığı ile yapıldığı için ameliyat sonrası hastaların ağrı kesici ihtiyacı daha az olmaktadır. Robotik cerrahi hastanın karnı karbondioksit gazı ile şişirilerek yapılmaktadır. Böylece karın içerisinde yüksek basınç prostat etrafındaki damar ağından ameliyat sırasında kanama olmamasını sağlamaktadır. Robotik cerrahide kullanılan makaslar ve tutucu aletler küçük boyutlardadır ve insan el bileğinden daha üstün manevra yeteneğine sahiptir. Bu yüzden elin giremeyeceği bu alanlara robotik cerrahinin kolları ile rahatlıkla ulaşılarak sinirler korunabilmektedir. Prostat çıktıktan sonra idrar torbası ve idrar kanallarını su sızdırmaz şekilde birbirine dikmek ameliyatın en önemli noktalarından birini oluşturmaktadır. Robotik cerrahi ile bu dikim işlemi mükemmel bir şekilde yapılabildiği için, hastaların sondaları ameliyattan 5-6 gün sonra çıkarılarak hasta 2 gün sonra taburcu edilebilmektedir. Robotik cerrahi yöntemi ile ameliyat edilen hastalar için ameliyat sonrası idrar kaçırma ihtimalleri ve idrar yolunda darlık gelişme riskleri de minimalize edilmektedir. Ayrıca bu yöntemle cinsel fonksiyonlar da korunmaktadır. Bunula birlikte robotik cerrahi teknolojisine eklenen yeni özellikler sayesinde, prostat kanseri sıçramış olan lenf bezleri ve ameliyat ile çıkarılması gereken lenf bezleri kolaylıkla belirlenir. Bu teknoloji kanserli dokuların daha iyi temizlenmesini sağlayabilmektedir. Bu teknolojik özellikler her robotta mevcut değildir, sadece son teknoloji ürünü cihazlarda bulunmaktadır. 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bazı kişilerde herhangi bir travma olmadan ya da çok küçük bir travmaya bağlı olarak kırık ortaya çıkabiliyor. Bu durumu yaratan en önemli unsurun osteoporoz, kanser ve osteomiyelit olduğunu söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Koray Başdelioğlu, “Özellikle son yıllarda tedavilerden elde edilen başarılı sonuçlar yaşam sürelerinin uzaması sağladı. Buna bağlı olarak da patolojik kırık olarak tanımladığımız bu durumla karşılaşılan vaka sayılarında artış gözleniyor” diye konuştu. 

Bazı koşullar ve hastalıklar kemiklerin zayıflamasına, bu durum da küçük hareketlerde dahi kemiklerde kırık oluşmasına neden olabiliyor. Patolojik kırıkların da tedavi edilmediği takdirde ağrı ve özellikle ilgili bölge ve eklemde fonksiyon kaybı görülebileceğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Koray Başdelioğlu, bu durumun hastanın hayat kalitesini ciddi şekilde etkileyeceğine işaret etti. 

Patolojik kırıkların her zaman önlenebilir olmadığına işaret eden Doç. Dr. Başdelioğlu ancak riskleri azaltmanın ya da altta yatan hastalıklara erken teşhis koyarak tedavi etmenin kırık oluşma ihtimalini azaltabileceğini söyledi. 

OSTEOPOROZ VE KANSER HASTALARINDA DAHA SIK!

Bu kırıkların altta yatan bir hastalığın sonucu olarak ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Başdelioğlu, nedenlere ilişkin şu bilgileri verdi: “En önemli sebepleri arasında osteoporoz, kanser ve osteomiyelit bulunur. Kalıtımsal kemik hastalıkları, metabolik ve endokrin hastalıkların oluşturduğu tablolar da kemiklerde zayıflığa sebep olarak patolojik kırık oluşturabilir. Özellikle osteoporoz ve kanser oldukça sık görülen hastalıklar olduğu için bu hastalıkların oluşturduğu patolojik kırıklarla da sık karşılaşmaktayız.

EN SIK OMURGA, KALÇA VE EL BİLEĞİ KIRIKLARI GÖRÜLÜYOR!

Son yıllarda patolojik kırık görülme sıklığının arttığına dikkat çeken Doç. Dr. Koray Başdelioğlu, “Bu durumun en önemli sebepleri arasında; genel yaşam süresinin uzaması ve özellikle de kanser tedavisi sonucunda sağ kalım sürelerinin artmasına bağlı kemik metastazlarının daha sık görülmesi sayılabilir. ” diye konuştu. 

Her kemikte patolojik kırık olma ihtimali olmakla birlikle en sık omurga, kalça, pelvis ve omuz çevresinde görüldüğünü anlatan Doç. Dr. Başdelioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya genelinde osteoporoza bağlı yılda 8.9 milyon kırık gelişmektedir. Bu da yaklaşık her 3.5 saniyede bir osteoporoza bağlı bir kırık olduğu anlamına gelir. Kanserler açısından bakacak olursak çalışmalar kansere bağlı patolojik kırık görülme oranının kanser hastalarında yüzde 8-30 olduğunu göstermiştir.”

AİLE ÖYKÜSÜ RİSKİ ARTIRIYOR

Patolojik kırık oluşumu açısından osteporoz ve kanser hastası olmanın dışında bazı risk faktörlerinin olduğunu söyleyen Doç. Dr. Koray Başdelioğlu, “Özellikle D vitamini, kalsiyum ve protein açısından yeterli besin öğelerini almamak, güneş ışığına az maruziyet, fiziksel aktivite azlığı, çok zayıf ya da kilolu olmak, hormonal düzensizlikler, inflamatuar koşullarda artış ve aile öyküsünde patolojik kırık varlığı risk faktörleri içerisinde yer alıyor” diye konuştu. 

TEDAVİDE CERRAHİ ÖN PLANDA

Patolojik kırıklar tedavi edilmediği takdirde ağrı ve özellikle ilgili bölge ve eklemde fonksiyon kaybı görülebileceğinin altını çizen Doç. Dr. Koray Başdelioğlu, tedavi yaklaşımı konusunda şu bilgileri verdi: “Az sayıda ki patolojik kırık alçı ile tedavi edilmekle birlikte çoğunlukla tedavisi cerrahidir. Cerrahi yöntem altta yatan hastalığa bağlı olarak değişebilmektedir. Başta kalça eklemi olmak üzere ekleme yakın bölgelerde oluşmuş patolojik kırıklarda protez cerrahisi uygulanabilir. Ayrıca kırığın lokalizasyonuna ve alta yatan patolojiye göre vida, çivi, plak uygulamalarına ek olarak kemik çimentosu ya da kemik greftleri cerrahide kullanılmaktadır. Tedavide amaç hastanın kırığını en uygun şekilde tedavi ederek ağrısız ve fonksiyonel bir işlev kazandırmak, günlük hayatını sorunsuz şekilde devam ettirmesini sağlamaktır.” 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Okul çağındaki çocuklara beslenme önerileri

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Tatilin sona erip eve dönüşün başladığı bugünlerde uzun süren seyahatler çocukların sıkılmasına neden olabiliyor. Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, özellikle havaalanlarında rötarlar nedeniyle ortaya çıkan boş zamanlarda çocukların sevdiği oyunların oynanmasını, masal kitapları okunmasını renkli kalem ve boyama kitaplarıyla zamanın verimli bir şekilde geçirilebileceğini söyledi. Ergür, seyahatler sırasında çocuğun sevdiği birkaç oyuncağın da yanında bulundurulması gerektiğini söyledi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, tatillerden dönüşlerin yoğun yaşandığı bu dönemde seyahatlerde çocukların zaman geçirmesine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, özellikle havalimanlarında zaman zaman yaşanan rötarlar nedeniyle minik yolcuların zaman geçirmede güçlük yaşayabildiğini söyledi.

Uzun rötarlar çocukları da yoruyor

Seyahatler sırasında özellikle uçakla yapılan yolculuklarda yaşanan rötarların büyükler kadar küçükleri de strese sokabildiğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Uçak yolculuklarında beklenmedik rötarlarla karşılıyoruz, yarım saat sonra bineceğimizi düşündüğümüz uçağa üç saat sonra bineceğimizi öğrendiğimizde biz yetişkinler bile strese giriyoruz. Çocuklar da bu uzun süre içeresinde beklemekten oldukça sıkılıyorlar ve yoruluyorlar.” dedi.

Ebeveynler önce kendi stresleriyle başa çıkmalı

Bu şekilde ortaya çıkan streste ilk olarak anne ve babaların sakinleşmesi gerektiğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Biz ebeveyniler öncelikle kendimiz sakinleşmeliyiz. Öncelikli olarak kendi hayal kırıklığımız ve stresimizle baş etmemiz gerekir. Böylece çocuklarımızın strese girmesini engelleyebiliriz. Bunun için de öncelikle kendi duygumuzu fark edip elimizde ve kontrolümüzde olmadan ortaya çıkan bu durumu yönetmemiz ve önümüzdeki örneğin 3 saati nasıl verimli hale getirebiliriz, bunu düşünmek bizler için çok daha iyi olacaktır.” dedi.

Ortaya çıkan 3 saati nasıl geçirelim?

Burada odaklanılması gereken şeyin bu üç saati nasıl geçirmek ve bulunduğumuz yeri örneğin havaalanını nasıl eğlenceli bir yere dönüştürmek olduğunu kaydeden Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Havaalanını eğlenceli hale getirebilmekten başka seçeneğimiz yok. Bunun için ne yapabiliriz? Öncelikle sabit kalmak, çocuklar için çok zorlayıcı bir durum. Sabit kaldıkları süre boyunca masal kitaplarıyla yaşına göre kitaplarla vakit geçirmesini sağlayabiliriz. Çocuklar boya kalemleriyle ve sticker kitaplarıyla vakit geçirebilir.” dedi.

Sevdiği oyuncaklar yanında olmalı

Seyahat sırasında çocuğun sevdiği oyuncaklarının birkaçının yanlarında bulundurulmasını tavsiye eden Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Bu sürede elbette oyun oynayabilirler. Sevdikleri oyuncaklar varsa bunlarla sabit kaldıkları süre boyunca vakit geçirmelerini sağlayabiliriz.” dedi.

İniş kalkış yapan uçakları izleyebilirsiniz

Sabit oyunların yanı sıra saatlerce sabit kalamayacak çocuklar için hareketli oyunların da yaratılabileceğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Aslında havaalanı eğlenceli aktiviteler yaratmak için bolca seçeneği olan bir ortamdır. Neler yapabiliriz? Rampalardan koşabiliriz, merdivenlerden birkaç kez inip çıkabiliriz, çocuklar bu tarz fiziksel aktiviteleri çok severler. İniş yapan ve kalkış yapan uçakları izlemek de çocuklar için oldukça keyifli ve eğlenceli hale gelir. Valizleri birlikte gezdirmek, valizleri karşılamak çocuklarla o ortamı eğlenceli hale getirmek hem bizim işimizi kolaylaştırır hem de çocuklarla o sürenin çok daha hızlı geçebilmesini sağlar.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı