Aylık arşivler: Ocak 2023

Bybit ve Toluna'dan kripto yatırımcı davranışı ve okuryazarlık bulguları üzerine rapor

Dünyanın en çok ziyaret edilen üç borsasından biri olan Bybit ve Toluna, kripto yatırımcı davranışı ve okuryazarlık bulgularının yer aldığı bir rapor yayımladı.  19 ülkedeki tüketici görüşlerinden yola çıkarak hazırlanan rapor kripto ekosisteminin düzenlemeleri net istediğini ortaya koyuyor.

Sektör gelişiminin eğitimden ve bilinçli yatırımcıdan geçtiğine inanan Bybit, kripto okuryazarlığının özellikle kriptoya yeni yatırım yapacaklar için kaçınılmaz olduğunu vurguluyor. Bu konuda birçok araştırma ve doküman ile katkı sağlayan Bybit, Toluna ile birlikte çalışmaları yürütülen raporla önümüzdeki dönemde kripto okuryazarlığı konusunda çalışmalarına yön verecek.  Bybit adına raporla ilgili açıklamalarda bulunan Bybit Kripto İçgörü Yöneticisi Charmyn Ho, “Yeni kripto yatırım okuryazarlığı raporumuz, kripto yatırımcılarının tutum ve davranışlarını ortaya koyarak, sektöre ve uzun vadede sektöre tutkulu olduklarını gösteriyor” dedi. Kripto yatırımcı topluluğunun eğitim ihtiyaçlarını ve endüstrinin onlara daha iyi hizmet verebilmek için nasıl geliştirilebileceğini anlamada önemli bir adım.”

Bybit ve Toluna’dan kripto yatırımcı davranışı ve okuryazarlık raporundan dikkat çeken başlıklar

  • Amerikalı yatırımcıların çoğu kripto satın almadan önce iki saatten az araştırma yapıyor.
  • Kripto yatırımcılarının %50’si daha net düzenlemeler istiyor.
  • Boomers kuşağı, yatırımları araştırmak için genç nesillere göre %50 daha fazla zaman harcıyor.

Dünyanın en çok ziyaret edilen üçüncü kripto borsası ve en iyi araştırma şirketi Toluna olan Bybit tarafından hazırlanan yeni bir rapor, kripto yatırımcı ortamını derinlemesine araştırıyor ve bazı şaşırtıcı bulguları ortaya koyuyor.

Rapor, 19 pazardaki tüketici görüşlerinden elde edilen kripto yatırım okuryazarlığına ilişkin verileri içeriyor ve şunları gösteriyor:

  • Baby Boomers, kripto yatırımı söz konusu olduğunda daha dikkatli; %50’inden daha fazlası, bir karar vermeden önce birkaç güne kadar kendi araştırmalarını yürütüyor ve daha sofistike taktikler kullanıyor.
  • Yatırımcılar, merkezi kripto borsalarını (CEX) daha derinlemesine incelemeye hazır, CEX iş uygulamalarına itibar faktörlerinden %30 daha fazla değer veriyor
  • Kuzey Amerikalı yatırımcıların %64’ünün iki saatten az zaman harcadığı veya yatırımları hiç araştırmadığı göz önüne alındığında, rapor daha fazla yatırım okuryazarlığına ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
  • Raporun bir parçası olarak, Bybit analistleri, dijital varlıkları satın almakla ilgilenen tüm kripto yatırımcıları için 7 adımlık pratik bir kontrol listesi hazırladı.

Raporun tamamına linkten ulaşabilirsiniz: https://www.bybit.com/common-static/fhs/BybitxTolunaJointResearchReport-5e44e7cf355184e247d67e63009d20c5.pdf

Bybit Hakkında

Dünya çapında bir kripto para platformu olan Bybit; Mart 2018’de kripto yatırımcılarının, ultra hızlı eşleştirme motoru, mükemmel müşteri hizmeti ve çok dilli topluluk desteğinden faydalanabileceği profesyonel bir platform olarak kuruldu. Şirket, dünya çapındaki perakende ve kurumsal müşterilerine yenilikçi, çevrim içi Spot ve Vadeli İşlem hizmetleri, madencilik, staking ürünleri ve NFT pazarının yanı sıra API desteği sağlıyor. Ayrıca gelişmekte olan dijital varlık sınıfları için en güvenilir kripto para borsası olma taahhüdünü sürdürüyor. Bybit; Formula One yarış takımının, Oracle Red Bull Racing’in, NAVI, Astralis, Alliance ve Virtus.pro e-spor takımlarının, Oracle Red Bull Racing Esports’un, Borussia Dortmund ve Avispa Fukuoka futbol takımlarının partneri olmaktan gurur duyuyor.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Filmlerdeki o sahne tıbba göre imkansız

İzlediğiniz filmlerde, monitörde hastanın kalp ritmi düz bir çizgiye dönüştüğünde doktorun şok verdiğini ve hastayı yeniden hayata döndürdüğünü görürseniz o sahnenin tıbbi açıdan doğru olmadığı çok net olarak söylenebilir.

Çünkü kalp elektrokardiyografisinin asistol denen düz çizgi gösterdiği bir kalbe şok verilmez. Başka bir ifade ile bu ritm şoklanabilir bir ritm değildir. Bu durumda yapılması gereken şey kalp masajıdır ve tıbbi ekip geldiğinde de verilmesi gereken medikal tedavi algoritması özeldir.

Memorial Bahçelievler Hastanesi’nden Kardiyoloji ve Kardiyovasküler Görüntüleme Uzmanı Dr. Özge Özden, filmlerdeki bazı sahnelerin neden doğru olmadığını tıbbi açıdan şöyle açıklıyor:

“Bir hastanın kalbinde ventriküler fibrilasyon denen kaotik ritm bozukluğunda elektrik şoku vermek hayat kurtarıcı bir müdahaledir ve bu ritm şoklanabilir bir ritmdir. Ancak kalp monitöründe asistol olarak bilinen düz bir çizgi görüldüğü durumda kalp elektrik şokuna yanıt vermez, bu ritm şoklanabiir bir ritm değildir ve kalp masajı yapmak gerekir.

Bu konuda eğitimi olmayan kişilerin, kalbi duran bir kişide uygulayabileceği Otomatik Eksternal Defibrilatör (OED) cihazları ritmi tanıyacağından tıbbi ekip gelinceye kadar kullanılması hayat kurtarıcı bir cihazdır ve kullanımının yaygınlaşması kritik öneme sahiptir.

Fakat bazı filmlerde düz çizen elektrik şokuna elektrik şoku verildiğini görüyoruz ve bu aslında doğru bir tıbbi uygulama değil.

Bu arada, bazı filmlerde, elektrik şoklaması yapılan hastanın normal ritmine döner dönmez hızlıca konuştuğu ve hatta hızlıca taburcu edildiğini görüyoruz. Gerçek hayatta böyle bir şey görme ihtimalimiz pek yok. Bu tarz hastalarda, bu duruma neden olan, altta yatan özel bir neden olmaktadır ve bu durum tespit edilip gerekli tedaviler yapılmaktadır sonrasında da bazı önlemler alınmaktadır. Hatta bazı hastaların, altta yatan sebebe bağlı olmakla birlikte ICD (implantable cardiac defibrillator) denen şoklama özelliğine sahip kalp pilleri ile kalan hayatına devam etmesi gerekebilmektedir.

Televizyon dünyasındaki bir diğer yanılgı ise hayat kurtarıcı müdahalelerin herkeste işe yaradığı. Malesef gerçek hayatta durum böyle değil. Kardiyak arrest sonrası CPR yapılan hastaların hepsi yaşamıyor, yaşasa bile sadece bir kısmı taburcu edilebiliyor. Dahası CPR sonrasında hasta kurtulsa bile kaburgalarda kırık oluşabiliyor, beyin hasarı olabiliyor.

DR. ÖZDEN: “FİLM YAPIMCILARI TIBBI DESTEK ALMALI”

Filmlerdeki tıbbi sahnelerin, konu hakkında deneyimli kişilerden danışmanlık alınarak çekilmesinin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce bu filmler, senaryolar yanlış bilgi içermemeli. Hukukla, siyasetle ya da sanatla ilgili teknik olarak yanlış bir bilgiyi nasıl tercih etmiyorsak, oldukça kritik olan ve büyük kitlelerin izleyip bir şeyler öğrendiği sağlıkla ilgili yanlış bilgileri de tercih etmiyoruz elbette.”

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türk bilim insanları, çocuklarda görülen nadir metabolik hastalıkların genetik nedenlerini saptamak için tıbbi tanı kiti üretecek

Yakın Doğu Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi iş birliği ile çocuklarda görülen nadir  metabolik hastalıkların genetik nedenlerini saptamak için tıbbi tanı kiti üretmek üzere hazırlanan “Sağlıkta Teknoloji Geliştirme Projesi”, İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi Araştırma Üniversiteleri Destek Programı (ADEP) tarafından desteklenecek. 

Dünyanın ve ülkemizin ciddi toplum sağlığı problemlerinden biri olan nadir hastalıkların önemli bölümünü kalıtsal metabolik nadir hastalıklar oluşturuyor. Kompleks klinik yapı ve genetik heterojenite gösteren farklı kalıtsal metabolik hastalıklarda ortaya çıkan klinik belirti ve bulgu spektrumu ise oldukça geniş. Bunlar, hastalığın başlangıç yaşı, mutasyon tipi, beslenme, depolanan materyalin biyokimyası ve depolamanın yer aldığı hücre tiplerine göre değişiklik gösterir. Bütün bu nedenler, bu hastalıkların tanısını konmasını da güçleştirebilir. Nadir hastalıkların tanısının konulamaması veya tanının gecikmesi ise hastalarda zeka ve gelişim geriliği başta olmak üzere geri dönüşü olmayan hasarlara sebep oluyor. Bu nedenle, bu tip hastalıkları saptayabilmek için yapılan yenidoğan taramaları hayati bir önem taşıyor. 

Yakın Doğu Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi iş birliği yaparak, yenidoğan taramalarında kullanılmak üzere metabolik hastalıkların genetik nedenlerini saptamada kullanılacak tanı kiti geliştirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Bu amaçla, Yakın Doğu Üniversitesi DESAM Araştırma Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Beslenme ve Metabolizma BD ve Çocuk Sağlığı Enstitüsü Nadir Hastalıklar Anabilim Dalı iş birliğinde hazırlanan “Ardışık kütle spektrometrisi ile genişletilmiş yenidoğan taramasında ikinci basamak moleküler ayırıcı tanı için üçüncü yeni nesil dizileme teknolojisi kullanılarak kit geliştirme” başlıklı ortak proje, İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi Araştırma Üniversiteleri Destek Programı (ADEP) tarafından desteklenmeye layık görüldü. 

İki üniversitenin iş birliği içerisinde yürüttüğü projenin sonucunda üretilecek tanı kiti, yenidoğan taramalarında kullanılarak kalıtsal metabolik nadir hastalığa neden olan genetik mutasyonu saptamakta kullanılacak. Çalışma ile birlikte; hastalıkları belirti vermeden tespit edebilmek, erken tedaviyi başlatmak, beyin hasarı başta olmak üzere organ hasarlarını ve en önemlisi de engellilik ve erken ölümleri önlemek kolaylaşacak. 

Yenidoğan taramaları nadir hastalıkların belirlenmesinde hayati önem taşıyor 

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı yenidoğan taraması kapsamında; Fenilketonüri, Konjenital Hipotiroidi, Konjenital Adrenal Hiperplazi, Biyotinidaz Eksikliği, Kistik Fibrozis ve Spinal Müsküler Atrofi olmak üzere altı adet kalıtsal metabolik hastalığı tarıyor. Amerika Birleşik Devletleri ve diğer gelişmiş ülkeler ise yenidoğan bebeklerinde 50’ye yakın farklı hastalığı tarayabilen “genişletilmiş yenidoğan taraması” programlarını yaklaşık yirmi yıldır kullanıyor. Yenidoğan taraması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ise bir ulusal tarama programı olarak henüz kullanılmıyor. 

Türk bilim insanlarının geliştireceği tanı kiti ile pek çok nadir hastalığın tanısı konulabilecek

Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü ve aynı zamanda DESAM Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ ve ekibi ile İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülden Fatma Gökçay’ın yürütücülüğünde gerçekleştirilecek proje ile genişletilmiş yenidoğan taraması kapsamında, çocuklarda görülen belirli kalıtsal nadir metabolik hastalıkların tanılarının moleküler yöntemle doğrulanabilmesi mümkün hale gelecek. Genişletilmiş yenidoğan tarama kiti, Oxford NanoPore sistemi üzerinde geliştirilecek. 

Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ: “Türkiye’nin köklü kurumlarından İstanbul Üniversitesi ile birlikte geliştireceğimiz, genişletilmiş yenidoğan tarama kitini farklı ticarileşme stratejileri ile sağlık sektörüne kazandıracağız.”

Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, İstanbul Üniversitesi ile geliştirecekleri yenidoğan tarama kitinin önemli bir ihtiyacı karşılayacağını vurguladı. Daha önce Yakın Doğu Üniversitesi bünyesinde geliştirerek ürettikleri COVID-19 PCR Tanı ve Varyant Analiz Kiti’ni, Türkiye ve KKTC Sağlık Bakanlıklarının onayı ile kullanıma sunduklarını hatırlatan Prof. Dr. Şanlıdağ, “Türkiye’nin köklü kurumlarından İstanbul Üniversitesi ile birlikte geliştireceğimiz, genişletilmiş yenidoğan tarama kitini de farklı ticarileşme stratejileri ile sağlık sektörüne kazandıracağız” ifadesini kullandı. Geliştirecekleri tanı kitinin, sağlık alanında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki iş birliğine de önemli bir katkı sunacağını söyleyen Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, “Türkiyemiz ve Kuzey Kıbrıs’ımızda, nadir metabolik hastalıkların erken tanısı ile doğru ve kesin tedavinin uygulanması büyük ölçüde kolaylaşacak” ifadesini kullandı. 

Prof. Dr. Gülden Fatma Gökçay: “Yakın Doğu Üniversitesi ile birlikte yenilikçi bir yaklaşımla geliştireceğimiz yeni kit, bilimsel literatürde ve sağlık sektöründe ilk olma özelliği taşıyor.” 

Projenin yürütücülüğünü de üstlenen İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülden Fatma Gökçay ise Yakın Doğu Üniversitesi ile birlikte yenilikçi bir yaklaşımla geliştirecekleri yeni kitin; klinik validasyonlar sonrasında, çocuklarda metabolik hastalıkların genetik nedeninin belirlenmesinde, bilimsel literatürde ve sektörde bir ilk olma özelliği taşıdığını söyledi. 

Prof. Dr. Gülden Fatma Gökçay, tanı ve tedavi sürecinde geç kalınması durumda önemli zeka ve gelişim sorunlarına neden olan kalıtsal metabolik hastalıkların erken teşhisinin önemine vurgu yaparak, “Geliştirerek üreteceğimiz genişletilmiş yenidoğan tarama kiti, hızlı ve kesin teşhis imkanı sağlayarak, nadir hastalıkların teşhisinde çok önemli bir ihtiyacı karşılayacak” ifadesini kullandı. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aşırı kiloyla mücadelede hareketli yaşam tarzı teşvik edilmeli

Pandemi sonrası hareketsiz yaşamın artmasıyla birlikte değişen alışkanlıklara bağlı olarak yetişkin ve ergenlerde aşırı kilo problemlerinde artış görülürken; Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında bu sorununun en çok yaşandığı ülke olarak öne çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre pek çok hastalığa sebep olan aşırı kilo ile mücadelede hareketli yaşam tarzının teşvik edilmesi ve nitelikli besine erişim şart.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2022 Mayıs ayında yayınladığı rapora göre, Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa Bölgesi’nde aşırı kilo yetişkinlerin yaklaşık yüzde 60’ını etkiliyor. Ayrıca her üç çocuktan biri bu sorunun etkilerini yaşıyor. 

2025’te 167 milyon insan aşırı kiloya bağlı sağlık sorunları yaşayacak

DSÖ’ye göre dünyada 650 milyon yetişkin, 340 milyon ergen ve 39 milyon çocuk olmak üzere 1 milyardan fazla insan aşırı kilo sorunuyla yaşıyor. Son tahminler, Avrupa’da aşırı kilonun, yüksek tansiyon, diyet riskleri ve tütünden sonra bulaşıcı olmayan hastalıklarda en yaygın dördüncü risk faktörü olduğunu gösteriyor. DSÖ, 2025 yılına kadar yetişkin ve çocuklar olmak üzere yaklaşık 167 milyon insanın fazla kilolu oldukları için sağlık sorunları yaşamalarının beklendiğini söylüyor.

Kilo sorunu COVID-19 nedeniyle hastaneye yatışı 3 kat artırıyor

Kilo kontrolünün yapılamaması durumunda kalp, karaciğer, böbrekler, eklemler ve üreme sistemini gibi pek çok vücut sistemlerini doğrudan etkilendiğini belirten Herbalife Nutrition Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmet Tamer, şöyle konuştu: “Kilo kontrolünü yapamayan bireylerde aşırı kilonun getirdiği hareketsiz veya kısıtlı yaşam sorunlarının yanı sıra tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon ve inme, çeşitli kanser türleri ve ayrıca ruh sağlığı sorunları gibi bir dizi bulaşıcı olmayan hastalığı da beraberinde getirebildiği biliniyor. Tüm dünyayı etkileyen pandemi sürecinde aşırı kilolu kişilerin COVID-19 nedeniyle hastaneye yatma olasılığı üç kat daha fazla olduğu görüldü. Tüm bu nedenlerle hareketsiz yaşamdan uzak durmak ve kilo kontrolü yapmak her yaş grubundan bireyler için oldukça önemli.”

Pandemi sonrasında hareketsizlik ve beslenme alışkanlıklarında yaşanan sorunların arttığını kaydeden Prof. Dr. İsmet Tamer, “Avrupa’daki bazı ülkelerde yapılan erken araştırmaların, COVID-19 salgını sırasında aşırı kilo prevalansının ve ortalama vücut kitle indeksinin çocuklarda ve ergenlerde arttığını gösteriyor” dedi. 

Avrupa’da aşırı kilo yetişkinlerin yaklaşık yüzde 60’ını etkiliyor

Aşırı kilo ile mücadelede herkesin sağlıklı bir diyete erişebilmesi ve karşılayabilmesi için daha iyi bir gıda ortamı yaratılması büyük önem taşıdığının altını çizen Prof. Dr. İsmet Tamer, “Dünya Sağlık Örgütü’nün 2022 Mayıs ayında yayınladığı ‘DSÖ Avrupa Bölgesel Obezite Raporu 2022’ye göre, Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa Bölgesi’nde aşırı kilo yetişkinlerin yaklaşık yüzde 60’ını etkiliyor. Ayrıca her üç çocuktan biri bu sorunun etkilerini yaşıyor. Son tahminler, Avrupa’da aşırı kilonun, yüksek tansiyon, diyet riskleri ve tütünden sonra bulaşıcı olmayan hastalıklarda en yaygın dördüncü risk faktörü olduğunu gösteriyor” diye konuştu.

2019 yılında kıtalararası açlığa kaynak yaratabilmek, sağlıklı besine erişim sağlayabilmek ve artan aşırı kilo sorununa çözüm bulabilmek amacıyla “Nutrition for Zero Hunger” programını hayata geçirdi. Herbalife Nutrition’ın sivil toplum örgütleriyle ortaklaşa gerçekleştirdiği ve 2 milyon dolarlık ödenek ayırdığı programın odağında; sağlıklı besinlere erişimi kolaylaştırma, beslenme hakkında daha iyi eğitim verme, sürdürülebilir gıda kaynaklarını tespit etme ve dünya çapındaki krize dikkat çekme başlıklı konular yer alıyor.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Dil ve konuşma bozuklukları akademik başarıyı etkiliyor

Çocuğun dil gelişimi konusunda yaşanan aksaklığın ebeveynler tarafından iyi gözlenmesi gerektiğini belirten Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, çocuğun dil gelişiminin akranlarından geri olduğunun fark edilmesi ya da çocuğun konuşmasının öğretmeni ve akranları tarafından anlaşılmaması halinde mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğini söyledi. Çocuğun okumayı öğrenme ve okuduğunu anlamakta güçlük yaşaması halinde bu konuda uzman dil ve konuşma terapistinden değerlendirme almanın önemine işaret eden Ayşegül Yılmaz, yoğunlaştırılmış bir terapi programına başlamak için ara tatilin iyi bir başlangıç olabileceğini söyledi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, ara tatilin dil ve konuşma bozukluklarının tespit edilmesi ve düzeltilmesi bakımından bir fırsat olduğunu söyledi.                                        

Çocuklar iyi şekilde gözlenmeli                               

2022-2023 eğitim öğretim yılının ilk yarısının tamamlandığı ara tatilin ikinci yarıya hazırlık için bir fırsata çevrilebileceğini ifade eden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, okul döneminde çocukların mutlaka iyi gözlemlenmesi gerektiğini söyledi.

Dil gelişiminde akranlarından geriyse dikkat!

Dil gelişimi konusunda yaşanan herhangi bir aksaklığın düzeltilmesi için bu dönemin iyi değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, “Okul dönemi boyunca çocuğunuzun dil gelişiminin akranlarından geri olduğunu fark ettiniz ya da öğretmenlerinden bu konuda bir geri bildirim aldıysanız, çocuğunuzun konuşması öğretmeni ve akranları tarafından anlaşılmıyorsa, çocuğunuz okumayı öğrenme ve okuduğunu anlamakta güçlük yaşıyorsa bu konuda uzman dil ve konuşma terapistinden değerlendirme almak, yoğunlaştırılmış bir terapi programına başlamak için ara tatil iyi bir başlangıç olabilir.” önerisinde bulundu.

Nesneleri adlandırma oyunu oynanabilir

Tatil boyunca ebeveynlerin çocuklarıyla bir yandan tatilin keyfini çıkarmaya yönelik aktiviteler yaparken bir yandan da çocuğun ihtiyaç duyduğu alanlara yönelik dil ve konuşma becerilerini destekleyecek aktivitelere yönelebileceğini ifade eden Ayşegül Yılmaz, “Örneğin halihazırda bir terapi sürecindeyseniz ve çocuğunuzun konuşma anlaşılırlığına yönelik çalışılıyorsa ev içerisinde, tatile gittiyseniz bulunduğunuz yerde ya da bir gezi esnasında etrafınızda çalıştığınız sesle ilgili nesneler bulma ve o nesneleri adlandırma oyunu oynayabilirsiniz.” diye konuştu. 

Çocuğun sözcük dağarcığı sınırlı ve cümle uzunlukları kısaysa etkileşim içeren oyunlar oynarken de bu becerilerin desteklenebileceğini ifade eden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, “Örneğin birlikte bir etkinlik yaparken ihtiyacınız olan malzemeleri sayma, hangi yemeğin nasıl yapılacağı, hangi malzemenin nasıl kullanılacağı hakkında sohbet edebilirsiniz. Çocuğunuzun dil gelişim düzeyine uygun olarak siz de kullandığınız dili düzenleyebilirsiniz.” dedi. 

Okul programına göre terapiler planlanabilir

Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, sözlerini “Ara tatil sonrasında da dönem boyunca bu alanlarda ihtiyaç duyduğu desteği alabilmesi için terapistinizle görüşüp okul programına göre terapiler planlanabilir.” şeklinde tamamladı.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Her 4 Kadından 1 'inde Görülen Miyomlar Hakkında Merak Edilenler

Kadınlarda oldukça sık görülen miyomlar, bir diğer adıyla halk arasında “iyi huylu tümör” olarak da adlandırılırlar. Miyomlar, asıl olarak kadınların doğurganlık döneminde rahim bölgesinde meydana gelen normalin dışındaki dokulara verilen isimdir. Şiddetli ağrı, adet düzensizlikleri, sık idrara çıkma gibi belirtilerle kendini gösterebilen rahim içi miyomlar, kısırlıktan rahmin alınmasına kadar farklı sonuçlara neden olabilmektedir. Kadın hastalıkları arasında en sık cerrahi operasyonlar ile tedavisi yapılan miyomlar günümüzde kapalı ameliyatlar ile kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. 

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünden, Dr. Ört. Üyesi Kübra Bağcı ‘miyomlar hakkında merak edilenleri’ cevapladı

1.Miyom nedir?

Miyomlar halk arasında ‘ur’ olarak bilinen rahmin kas tabakasından gelişen iyi huylu tümörlerdir. 18-45 arasındaki her dört kadından birinde görülmektedir. 

2.Miyomlar daha çok kimlerde görülür?

Miyomlarda genetik yatkınlık mevcuttur; annesinde veya kız kardeşinde myom saptanan kadınlarda görülme ihtimali daha yüksektir. Vücut kitle indeksi yüksek kadınlarda, ilk adetini erken yaşta görenlerde ve hiç doğum yapmamış kadınlarda daha sık görülmektedir. 

3.Miyomun belirtileri nelerdir?

Çoğu hastada herhangi bir şikayet yoktur ve rutin muayene sırasında saptanırlar.  Miyomun oluşturacağı semptom miyomun rahimdeki yerleşim yerine ve boyutlarına bağlıdır.  Sıklıkla kasık ağrısı, sık ve aşırı adet kanamaları, anemi yani kansızlıkla kendini göstermektedir. Bunun yanı sıra eğer miyom oluşturduğu bası ile komşu organları etkilemişse sık idrara çıkma, idrar kaçırma veya kabızlığa neden olabilirler. Cinsel ilişki sırasında ağrı oluşturması ise çiftlerin cinsel yaşamını önemli ölçüde etkilemektedir.

4.Miyomlar kısırlık yapar mı?

Rahim içinde yerleşim gösteren miyomlar, rahim iç duvarını bozarak kısırlığa, tekrarlayan düşüklere sebep olurlar. Miyomu olan bir kadın gebe kalmışsa gebelik sırasında miyom büyüyebilir, bebekte gelişim geriliği ve erken doğum riski görülebilir.

5.Miyomlar kansere dönüşür mü?

Miyomlar iyi huylu tümörler olsa da 1000’de 2 ile 5 arasında kansere dönüşme ihtimali vardır. Hastanın yaşı arttıkça kansere dönüşme ihtimali de artar. Ameliyat edilmeyen miyomlar 3 ile 6 ay aralıklarla yapılacak kontrollerle takibe alınmalıdır.

6.Hangi testlerle miyom tanısı konulur?

Muayene sırasında ultrason ile miyom tanısı konulabilmektedir. Bazen miyomun yerleşim yerini ve boyutlarını tam olarak değerlendirmek için MR görüntüleme yapılması gerekir.

7.Miyomlar nasıl tedavi edilir? 

Miyomu besleyen damarların kapatılması, kanama, ağrı gibi semptomları hafifletilmesi veya miyom boyutlarının küçülmesini sağlayacak ilaç tedavileri olsa da miyomların en kesin tedavisi ameliyattır. 

8.Miyom ameliyatı sırasında rahmi korumak mümkün müdür?

Miyomların tedavisi için iki tür ameliyat yapılır. Birinci seçenek rahim korunarak miyomların çıkartılması ikinci seçenek ise rahmin alınmasıdır. Hangi ameliyat türünün seçileceği hastanın yaşı, çocuk istemi veya çocuk sayısı gibi parametrelere göre değişmektedir. Hastalar, bireysel olarak değerlendirildikten sonra tedavi seçenekleri belirlenmelidir.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kağıt, mobilya ya da ahşap yakmak havayı kirletiyor…

Kapalı mekanlar öğle saatlerinde havalandırılmalı

Hava kirliliğinin bir önceki yıla oranla %9 arttığı açıklanırken uzmanlar, kış mevsiminde fosil yakıt tüketimi ve artan taşıt trafiği nedeniyle havada ölçülen partiküler madde konsantrasyonlarının arttığına dikkat çekiyor. Kağıt, mobilya ya da ahşap gibi malzemelerin yakılması sonucunda da hava kirliliğinin oluştuğunu ifade eden Dr. İnci Karakaş; hava kirliliğinin önlenebilmesi için elektrikli araçların yaygınlaştırılması, çevreyi kirletmeyecek alternatif yakıtların geliştirilmesi ve ulaşımın ağırlıklı olarak toplu taşımayla yapılması gerektiğini vurguluyor. Dr. Karakaş, hava kirliliği olduğunda ise kapalı mekanların sabah yerine öğlen saatlerinde havalandırılmasını, spor yapılmamasını ve öğleye doğru dışarı çıkılmasını tavsiye ediyor.

Çevre alanındaki çalışmalarıyla bilinen Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi İnci Karakaş, son günlerde oldukça artan hava kirliliğine yol açan faktörlere değindi ve hem hava kirliliğini önleyecek hem de hava kirliliği olduğunda alınabilecek önlemleri paylaştı. 

Sis ve pusun yoğunluğu farklı oluyor

Stratus cinsi bulutların yere yakın olması ya da yerle teması halinde, hava kütlelerinin yoğunlaşması sonucunda pus ve sis oluştuğunu belirten Dr. İnci Karakaş, “Havada asılı kalan sis, yoğunlaşan su kütleleri içerisinde yer alan küçük boyuttaki su zerrelerinin boyutu ve miktarına bağlı olarak görüş mesafesini azaltıyor. Pus oluşumuyla, görüş mesafesi 2 kilometrenin altına düşerken, sis oluşumuyla görüş mesafesi 1 kilometrenin altına düşüyor. Sisin içerisinde yer alan su zerrelerinin sayısına göre hafif ve yoğun olmak üzere sis çeşitlendiriliyor. Hafif siste 1 santimetreküp havada su zerrelerinin miktarı 50-100 arasında değişirken yoğun siste ise 500-600 aralığındadır. Hava sıcaklığına bağlı olarak sisin içerisindeki su zerreleri buz kristallerine de dönüşebiliyor. Sisin içerisindeki su zerreleri ışığı emerek daha yoğun görünmesini sağlıyor.” dedi.

Fosil yakıtlar hava kalitesini bozuyor

Zararlı bileşenlerin konsantrasyonlarının artarak sınır değerlerin üzerine çıkmasıyla canlı yaşamına ve ekolojik dengeye zarar vermesinin hava kirliliği olarak tanımlandığını ifade eden Dr. İnci Karakaş, “Kış mevsiminde fosil yakıt tüketimi ve artan taşıt trafiği nedeniyle havada ölçülen partiküler madde konsantrasyonları artıyor. Hava kirliliğine katkıda bulunan yüksek basınç alanlarının etkisiyle hava kalitesi daha da bozuluyor. Rüzgârın da olmaması, partiküler maddelerin havada dağılımını ve seyrelmesini engelleyip konsantrasyonlarını belirli bölgelerde artırıyor.” diye konuştu.

Mobilya yakmak problemleri beraberinde getiriyor

Kağıt, mobilya ya da ahşap gibi malzemelerin de yakılması sonucunda hava kirliliği oluşabildiğini vurgulayan Dr. İnci Karakaş, “Mobilyanın içeriğinde bulunan metilen klorür, aseton, alkol, uçucu organik bileşikler gibi solventler, formaldehit ve polibromodifenil esterleri gibi kimyasallar sebebiyle yakıldığında bu kimyasallar atmosfere salınıyor ve solunması halinde çeşitli sağlık problemlerini de beraberinde getiriyor. Bu problemlerin başında, endokrin sistem üzerine çeşitli hasarlar yer alabiliyor.”

Elektrikle çalışan araçlar yaygınlaştırılmalı

Dr. İnci Karakaş hava kirliliğinin önlenebilmesi için tavsiyelerini şöyle sıraladı:

  • Taşıt trafiğinden kaynaklanan emisyonları azaltmak için kurşunsuz benzin üretiminin benimsenmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması,
  • Ulaşımın toplu taşımayla sağlanması,
  • Elektrikle çalışan araçların yaygınlaştırılması,
  • Çevreyi kirletmeyecek alternatif yakıtların geliştirilmesi,
  • Emisyonların kaynağında azaltılmasını sağlayacak önlemlerin uygulanması,
  • Endüstriyel kuruluşların emisyonları azaltacak önlemleri alması,
  • Yakma ünitelerinde kirliliğe yol açma ihtimali en az olan yakıtların kullanılması ve bu ünitelerin performanslarını arttıracak çeşitli uygulamaların geliştirilmesi,
  • Yandığında toksik bileşen oluşturabilecek alanlardan kaynaklanan atıkların (hastane vb.) emisyonlarının kontrol altında tutulması sağlanmalıdır.

Havalandırma için camlar öğlen açılmalı

Dr. İnci Karakaş hava kirliliği olduğu zamanlarda bireysel olarak alınabilecek önlemleri ise şöyle paylaştı:

  • Mümkünse sabah saatleri yerine öğlen saatlerine doğru evden çıkılmalı,
  • Evden çıkarken maske kullanımına dikkat edilmesi gerekiyor. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde maskeyle dışarı çıkmak kirliliğe maruz kalma ihtimalini düşürebiliyor. Bu konuda kullanılan maskenin çeşidi de önemli. Cerrahi maskeler karbondioksit ve karbonmonoksit gibi havadaki kirleticilerin bazılarını tutamıyor.
  • Evlerin havalandırılması amacıyla sabah erken saatte camları açmak yerine hava hareketinin daha fazla ve trafik yoğunluğunun daha az olabildiği öğlen saatine doğru camlar açılabilir.
  • Spor yapan kişilerin kirliliğin yoğun olduğu zamanlarda spor yapmaması gerekiyor. Spor sırasında kişi daha hızlı nefes alıp verdiği için daha fazla miktarda kirli havaya maruz kalıyor. Böylece astım ve KOAH gibi hastalıklar şiddetlenebiliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ece Üner Anttalks'un konuğu oldu

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen, Anttalks etkinliğinin konuğu Gazeteci-Yazar ve Haber Spikeri Ece Üner oldu. Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri kapsamında Antalyalılar ile buluşan Üner, konuşmasında demokrasi bilincinin arttırılması gerektiğine dikkat çekti. 
 

Antalya Büyükşehir Belediyesi “İlham Veren Başarı Hikâyeleri” adıyla düzenlenen Anttalks etkinliğiyle başarılı isimleri ve hikâyelerini Antalyalılarla buluşturmayı sürdürüyor. Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında Gazeteci-Yazar ve Haber Spikeri Ece Üner’in konuşmacı olarak katıldığı Anttalks etkinliği Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği etkinliğe Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek de katıldı.  

DEMOKRASİDE MÜCADELEYİ ARTIRMALIYIZ

Ece Üner, katılımcılara mesleki deneyim ve tecrübelerine ilişkin konuları paylaştı. Üner, toplumda demokrasi bilincini artırmak için demokraside inancı yeniden üretmenin ve daha ileri taşımaya çalışmanın önemli olduğunu ifade etti. Ece Üner, Gazeteci Uğur Mumcu’nun ‘Bir kişiye yapılan haksızlık bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur’ sözünü hatırlatarak, “Bu bilinci paylaşmak bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız. Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci özgürlüğün ve demokrasinin de tek güvencesidir. Bu güvence sağlanmadıkça demokrasinin temeline bir taş bile konmuş olmaz” dedi. 

GAZETECİLERİMİZİ SAYGIYLA ANIYORUM
 
Suikast sonucu hayatını kaybeden ve öldürülen gazetecileri saygıyla andığını söyleyen Ece Üner “24 Ocak 1993 yılında hayatını kaybeden gazeteci Uğur Mumcu başta olmak üzere suikast sonucu öldürülen tüm gazetecileri saygıyla anıyorum. Ülkenin gündemine hançer gibi saplanan bu olaydan sonra ve bu olayın öncesinde hayatını kaybeden gazetecilerimizi saygı ve minnetle anıyorum ”diye konuştu. Haber spikeri Ece Üner, konuşmasının ardından katılımcıların sorularını cevaplandırdı. Üner, kendisine en güzel soruyu yönelten 4 katılımcıya “Haysiyet” kitabını imzalayarak hediye etti. 

BAŞKAN BÖCEK’E TEŞEKKÜR 

Konuşmasının ardından Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e teşekkür eden Gazeteci Üner “Sayın Başkan, Cumhuriyet’in 100. Yılı ve Demokrasi Haftası kapsamında insan hakları, bireylerin salt insan olmakla kazandıkları haklarını tekrardan ifade etmek için beni Antalya halkı ile buluşturdunuz. Bu nedenle yapılan bu etkinlik için sizlere çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. 

DENEYİMLERİNİ PAYLAŞTI

Başkan Muhittin Böcek, konuşmalarından dolayı Gazeteci ve Haber Spikeri Ece Üner’e teşekkür ederek çiçek ve plaket takdim etti. Başkan Böcek, “Ece hanım, hayatı boyunca edinmiş olduğu tecrübeleri bizlerle paylaştı. Çocuklarımızın istismara uğramadığı, gençlerimizin geleceğe umutla baktığı, bütün vatandaşlarımızın mutlu ve huzurlu olduğu güzel günlerde buluşacağız” dedi. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Murat Beşer ile “Yüz Yüze"nin konuğu müziğin yaşayan tarihi Cahit Berkay!

Moderatörlüğünü müzik yazarı Murat Beşer’in gerçekleştirdiği ve her ay yeni isimlerin sanatseverlerle buluştuğu “Yüz Yüze” sohbetlerin konuğu Cahit Berkay oluyor.

Müziğin usta ismi Cahit Berkay, 5 Şubat Pazar günü Yapı Kredi bomontiada The Populist’te müzikseverlerle bir araya geliyor.

 

The Populist’in heyecanla beklenen sanat etkinliği Yüz Yüze, sanatıyla geniş kitlelerin hayranlığını önemli isimleri ağırlamaya devam ediyor. Başarılı müzik yazarı Murat Beşer’in şubat ayındaki konuğu Anadolu Rock’ın efsane grubu Moğollar’ın kurucusu, sinema tarihimizin en önemli yapımlarından Al Yazmalım başta olmak üzere ve birçok kült filmin müziklerine hayat veren duayen müzik insanı Cahit Berkay oluyor.

Anadolu Rock tarihinde bir mihenk taşı olarak bilinen Berkay, 5 Şubat Pazar günü 17:00- 18:30 saatlerinde müzikseverlerle Yapı Kredi bomontiada The Populist’te bir araya gelecek. Katılan herkesi keyifli bir müzik yolculuğuna çıkarmaya hazırlanan Cahit Berkay, hakkında merak edilenleri davetlilerle paylaşacak. Müziğin duayen ismi Cahit Berkay’la Yüz Yüze sohbetteki yerinizi şimdiden ayırtın. 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Karaman Belediyesi'nden Çocuklara Tatil Hediyesi

Karaman Belediyesi’nin yarıyıl tatiline giren çocuklar için düzenlediği tiyatro etkinliği beğeniyle izlendi.

Karaman Belediyesi, 27-28-29 Ocak tarihleri arasında yarıyıl tatiline giren öğrencilere tatil hediyesi olarak bir program tertip etti. Lütfi Elvan Fuar ve Kongre Merkezi’nde her gün iki seans halinde gerçekleştirilen etkinlikte, çocuklar için Beyaz Atlı Prens ve Annemi Bekliyorum isimli çocuk tiyatroları sahnelendi.

Ücretsiz etkinliği ilgiyle izleyen çocuklar, üç gün boyunca düzenlenen gösterilerde doyasıya eğlendi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı