Aylık arşivler: Mart 2023

Casper 200 HZ Ekran Yenileme Hızına Sahip Excalibur 27" Monitörünü Duyurdu!

Türkiye’nin teknoloji markası Casper, güçlü donanımları trend tasarımlarla buluşturduğu ürünlerini kullanıcılarına sunmaya devam ediyor.

Oyun tutkunlarının ve performans arayışında olan profesyonellerin ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen Casper, kusursuz akıcılık ve hızlı hareket imkanı sağlayan 200 Hz ekran yenileme hızına sahip Excalibur 27” monitörünü duyurdu.

Rekabetçi oyunların heyecanını doruklarda yaşamak isteyen oyunseverler ile canlı ve doğru renk tonlarıyla verimli çalışmalara imza atmak isteyen profesyonellerin ortak arayışı güçlü monitörler oluyor. Zengin özelliklere sahip donanımların trend tasarımlarla buluştuğu monitörlere sahip olmak ise kullanıcılar için artık hayal olmaktan çıkıyor. Oyun tutkunları ve profesyoneller için şık tasarıma ve yüksek performansa sahip ekranlar üreten Casper Excalibur, her zaman bir adım önde olmayı ve sürükleyici bir deneyim yaşamayı isteyen kullanıcıların ihtiyacını 200 Hz yenileme hızına sahip Excalibur 27” monitörüyle karşılıyor. Profesyonel bir tasarımcı ile usta bir oyun tutkununun ortak ihtiyaçlarını, hızlı ve kaliteli bir ekranla buluşturan Casper, 1 ms tepki süresi, 1500 R yarıçaplı kavis değeriyle gelen Excalibur 27” monitörüyle tüm zorlu oyunlarda ve tasarım programlarında maksimum performans sunuyor.

Oyunseverleri ve Profesyonelleri Heyecanlandıran Kavisli Monitör

Zengin renkleri, net detayları ve hızlı performansı monitörlerde görmek isteyen birçok kullanıcının çağrısına tasarladığı trend monitörlerle kulak veren Casper, Excalibur 23.8” ve 27” kavisli monitörleriyle kullanıcılarını heyecanlandırmaya devam ediyor. Gerek oyun gerekse profesyonel kullanımlar için üstün performans sağlayan Excalibur monitörler, verimli çalışma ve keyifli oyun oynamayı bir bütünlük içinde sunabiliyor. 200 Hz ekran yenileme hızı, 1 ms tepki süresi ve 1500 R yarıçaplı kavis değerine sahip Excalibur 23.8” ve Excalibur 27” monitörler, her zaman bir adım önde olmak isteyen kullanıcıların ihtiyaçlarını güçlü performans ve trend tasarımla karşılıyor. Daha geniş görüntüleme alanı isteyen kullanıcılara da Excalibur 34” kavisli monitörüyle cevap veren Casper, bu sayede oyun tutkunlarının çok daha geniş alanlara hakim olmasına, profesyonellerin ise oldukça küçük detaylar üzerinde rahatça çalışabilmesine imkan sağlıyor. Oyun tutkunları ve profesyoneller için şık tasarıma ve yüksek performansa sahip ekranları üreten Casper Excalibur’un, kullanıcıların ihtiyaçlarına yönelik ürettiği Excalibur 23.8”, Excalibur 27” ve Excalibur 34” monitörleriyle çalışmak daha verimli, oyunlar çok daha keyifli oluyor.

Tüm İhtiyaçlara Cevap Veren Excalibur 27” Monitörün 10 Özelliği

Tüm kullanıcılar için en ideal seçeneklerden bir tanesi olan ve üstün teknolojik özelliklerinin yanı sıra premium tasarımıyla hem oyun tutkunlarına hem de profesyonellere hitap eden Excalibur 27” monitörün birbirinden üstün özellikleri bulunuyor.

1. Her zaman bir adım önde. 200 Hz ekran yenileme hızı ve 1 ms tepki süresi sayesinde ekrandaki görüntüler çok daha pürüzsüz ve net görünürken tüm kullanıcıların her zaman bir adım önde olmasına olanak sağlanıyor.

2. Gözlerden ilham alan kavisli ekran tasarımı. Göz şeklinden ilham alınarak daha rahat bir kullanım için tasarlanan Excalibur 27” monitör, 1500 R yarıçap kavis değeriyle daha geniş görüntülemeyi uzun kullanımlarda konforlu bir şekilde sunabiliyor.

3. Gerçek ekran deneyimi. 1920 x 1080P çözünürlüğe sahip 27” Full HD Excalibur monitörler, sahip olduğu VA panel teknolojisi ile ihtiyaç duyulan net görünümü en iyi kalitede sunuyor.

4. Çerçevesiz ekranda canlı renklerin net halleri. Kavisli yapıda olmasıyla beraber 178*178 geniş, kapsayıcı bir görüntüleme açısı sunan Excalibur 27” monitör, 3 taraftan çerçevesiz ekran görünümüne sahip. 300 NIT parlaklık ve 3000:1 kontrast oranıyla beraber doygun ve doğru rengi en iyi kalitede vadediyor.

5. Derinlikli ve gerçekçi görseller. Binlerce renk tonu arasından gerçeğe en yakınını sunarak ekrandaki görüntüye derinlik ve bu sayede gerçeklik katan HDR efekti ile en başarılı renk deneyimini yaşatıyor.

6. Modern hatlara sahip. Arka kapak dizaynındaki Excalibur mavisi ve çizgisel tasarım, farklı ve özel hissetmek isteyenler için tasarlanırken, kalın çerçeveli ve kalın ekranlara kıyasla çerçevesiz ve ince yapıda bulunuyor.

7. Üstün teknolojilerle üstün deneyimler. En iyi deneyimi en konforlu şekilde sunabilmek adına tüm ekran teknolojilerini bünyesinde barındıran Excalibur’un 27” monitörü, bilgisayar ekran kartı ve ekranının birbiriyle sürekli koordineli çalışmasını sağlayan MD FreeSync™ ve NVIDIA® G-SYNC® teknolojisine, ekranda oluşan titreşimleri engelleyen titreme önleme özelliğine sahip.

8. Göz sağlığı için düşük mavi ışık. Göze uzun vadede zarar veren mavi ışınların filtrelenmesini sağlayan özelliğiyle, gece boyunca ekran üstünde uzun süreler çalışılabiliyor ve oyun oynanabiliyor.

9. Kaliteli bağlantı portları. Excalibur 27” FHD monitör, bir monitörün sahip olması gereken en önemli bağlantılardan olan HDMI ve Display portu (DP) ile kaliteli bağlantılar gerçekleştiriyor.

10. Vesa uyumlu. Vesa uyumu bulunan Excalibur 27” monitör, sabit stant ile kullanılabilmesinin yanı sıra duvara monteli şekilde de tercih edilebiliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Akıllı Cihazlarda Güvenlik Y Kuşağı İçin Önemli

Kaspersky araştırmacıları temel dijital alışkanlıkları ve akıllı ev cihazlarının kullanımını araştırdığı küresel bir anket yayınladı. Ankete göre akıllı cihazlarda güvenliğe en çok, Y Kuşağı önem veriyor. 

Akıllı güvenlik sistemleri ve akıllı kilitler gibi bazı segmentlerin bulunduğu pazarın 2030 yılına kadar sırasıyla 106.3 milyar $ ve 13.1 milyar $’a ulaşması bekleniyor. Kaspersky, bu konuya ilişkin hazırladığı en yeni raporunda*, bu akıllı cihazların kullanımının genişlemesinin, kullanıcıların güvenlik ve koruma sorunlarına yönelik tutumlarını nasıl etkilediğini ortaya koyuyor.

Akıllı ev cihazlarının kullanımını ve güvenliklerine yönelik tutumlarını araştıran yeni bir Kaspersky anketi, bu ekipmana sahip tüketicilerin neredeyse yarısının (%48), kendisini siber güvenlikten sorumlu hissettiğini ortaya koyuyor. 25-34 yaşlarındaki Y kuşağı, evlerindeki akıllı cihazların korunmasına en çok önem veren nesil olarak karşımıza çıkıyor. 

Türkiye’deki Kullanıcılar Güvenlik Endişesi Taşıyor!

Siber saldırıya uğrama korkusu. evdeki akıllı cihazların korunma sorumluluğunu kabul etme isteğini yaratıyor. Ankete göre Türkiye’deki kullanıcıların yarısından fazlası (%57) ev ağlarının saldırıya uğramasından ve Wi-Fi yönlendirici veya internete bağlı kamera sisteminin onları gözetlemesinden endişe ettiğini belirtiyor. Ayrıca Türkiye’deki kullanıcıların yaklaşık dörtte biri güvenlik ve koruma konusunda oldukça endişeli olduklarını kabul ediyor. Bu nedenle, izleme/güvenlik sistemi kullanıcılarının %22’si akıllı cihazlarının güvenliği ve korunması konusunda “çok endişeli” olduklarını söylüyor. Ayrıca %60’lık kısmın da ya “endişeli” ya da “biraz endişeli” olduğu görülüyor.

Akıllı Aydınlatmalar Listenin Sonunda 

Endişe verici akıllı cihazların listesi, bebekleri ve evcil hayvanları izlemek için internete bağlı kameraları ve akıllı kapıları ve kilitleri de içeriyor; %22 ve %25’lik kesim, güvenliklerinin kendilerine göre “çok endişe verici bir konu” olduğunu söylüyor.

Kullanıcıların en az sorun yaşadığı cihazlar arasında ise internete bağlı elektrikli süpürge gibi akıllı temizlik cihazları yer alıyor. Kullanıcıların %36’sı güvenliğinin kendilerini hiç ilgilendirmediğini söylüyor. Listenin sonlarında se ise iklim kontrol sistemleri (%26) ve akıllı aydınlatmalar (%39) görülüyor. 

Kaspersky Tüketici Ürünleri Pazarlama Başkan Yardımcısı Marina Titova, “Akıllı cihazların toplumda benimsenme oranları arttıkça, kullanıcıların da güvenlik hususlarına daha fazla dikkat ettiğini ve cihazlarıyla uzun vadeli ilişkiler kurarken sorunsuz bir deneyim sağlamaya çalıştıklarını görüyoruz. Görünüşe göre iyi dijital alışkanlıklar, Y kuşağında daha doğal bir şekilde şekilleniyor. Bu aynı zamanda gelecekte IoT cihaz üreticilerinin ve internet servis sağlayıcılarının, tüketicilerin beklentilerini karşılamak ve onlara istenen düzeyde koruma sağlamak için siber güvenliğe daha fazla önem vererek, muhtemelen siber güvenlik özelliklerini tekliflerine entegre ederek çalışmalarını destekleyebileceğini gösteriyor.” yorumunu yapıyor.

Tüm akıllı cihazları güvende ve korumalı halde tutmak için Kaspersky uzmanları aşağıdaki ipuçlarını öneriyor.

  • İkinci el akıllı ev cihazları satın almak güvenli değildir. Donanım yazılımları, uzaktaki bir saldırgana kullanıcıların akıllı ev ekosistemleri üzerinde tam kontrol sağlamak için önceki sahipleri tarafından değiştirilmiş olabilir.
  • Varsayılan şifreyi değiştirmeyi sık sık unutmamak da önemlidir. Bunun yerine katı ve karmaşık bir tane kullanın ve düzenli olarak güncelleyebilirsiniz.
  • Seri numaralarını, IP adreslerini ve diğer hassas bilgileri gizli tutarak ağınızı güvende tutabilirsiniz. Ayrıca, kullanıcıların akıllı cihazlarını sosyal ağlarda paylaşmayın
  • Güvenilir bir güvenlik çözümü, tüm akıllı ev ekosisteminin güvenliğini sağlama ve koruma konusunda da çok yardımcı olacaktır.
  • Belirli bir uygulamaya veya cihaza karar verdikten sonra, güncellemeler ve güvenlik açıklarının keşfedilmesi konusunda bilgi sahibi olduğunuzdan emin olun. Geliştiriciler tarafından yayınlanan tüm güncellemeleri zamanında yükleyin.

*Kaspersky, Arlington Research’ü ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, Çin, Meksika, Brezilya, Şili, Rusya, Türkiye, Fransa, Hollanda, Portekiz, Endonezya, Filipinler, Peru, Güney Afrika, BAE ve Suudi Arabistan ve Hindistan olmak üzere 21 ülkede 21.645 akıllı ev cihazı sahibiyle nicel çevrimiçi araştırma yürütmesi için görevlendirdirmiştir. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

TÜİK: Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) harcaması 2021 yılında 101 milyar 738 milyon TL'ye yükseldi

Ar-Ge verilerine ilişkin güncel idari kayıt veri sayısı ve çeşitliliği son yıllarda artmıştır. Bu nedenle uluslararası referans kaynağı olan Frascati Kılavuzu’nun önerilerine uygun olarak hesaplama yöntemi yeniden gözden geçirilmiş ve güncel veriler doğrultusunda yöntem değişikliğine gidilmiştir. Yeni hesaplama yöntemine uygun olarak 2015-2021 yılı arasındaki veriler güncellenmiştir. Konu ile ilgili detaylı metodolojik açıklama bülten ekinde yer almaktadır.

Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) harcaması 2021 yılında 101 milyar 738 milyon TL’ye yükseldi

Gayrisafi yurt içi Ar-Ge harcaması 2021 yılında bir önceki yıla göre 32 milyar 670 milyon TL artarak 101 milyar 738 milyon TL’ye yükseldi.

Ar-Ge harcamasının gayrisafi yurt içi hâsıla (GSYH) içindeki payı %1,40 oldu

Gayrisafi yurt içi Ar-Ge harcamasının GSYH içindeki oranı 2020 yılında %1,37 iken, 2021 yılında 7 trilyon 248 milyar 789 milyon TL’lik GSYH içindeki oranı %1,40’a yükseldi.

En fazla Ar-Ge harcaması mali ve mali olmayan şirketler tarafından yapıldı

Ar-Ge harcamalarında mali ve mali olmayan şirketler %61,3 ile en büyük paya sahip olurken, bunu %34,2 ile yükseköğretim takip etti. Kâr amacı olmayan kuruluşlar tarafından yapılan Ar-Ge harcamalarının da dâhil olduğu genel devlet Ar-Ge harcamalarının toplam Ar-Ge harcamaları içindeki payı ise %4,5 oldu. Ar-Ge harcamaları içerisinde personel harcamaları %48,9 ile en büyük harcama kalemini oluşturdu.

Mali ve mali olmayan şirketler Ar-Ge finansmanında %54,6 ile ilk sırada yer aldı

Ar-Ge harcamalarının 2021 yılında %54,6’sı mali ve mali olmayan şirketler tarafından finanse edilirken genel devlet Ar-Ge harcamalarının %27,5’ini, yükseköğretim %16,4’ünü, yurt dışı kaynaklar %1,5’ini ve diğer yurt içi kaynaklar yaklaşık olarak %0,03’ünü finanse etti.

Tam zaman eşdeğeri cinsinden 221 bin 811 Ar-Ge personeli çalıştı

Tam zaman eşdeğeri (TZE) cinsinden 2021 yılında toplam 221 bin 811 kişi Ar-Ge personeli olarak çalıştı. Sektörler itibarı ile dağılımına bakıldığında ise TZE cinsinden toplam Ar-Ge personelinin 2021 yılında %67,4’ü mali ve mali olmayan şirketlerde, %28,2’si yükseköğretimde ve %4,4’ü kâr amacı olmayan kuruluşların da dâhil edildiği genel devlet sektöründe yer aldı.

TZE cinsinden kadın Ar-Ge personelinin oranı %32,1 oldu   

TZE cinsinden kadın Ar-Ge personel sayısı, 2021 yılında 71 bin 301 kişi ile toplam Ar-Ge personel sayısının %32,1’ini oluşturdu. Sektörler itibarı ile TZE cinsinden kadın Ar-Ge personel oranı yükseköğretimde %45,7, kâr amacı olmayan kuruluşların da dâhil edildiği genel devlette %30,4, mali ve mali olmayan şirketlerde ise %26,6 oldu.

Ar-Ge personelinin %31,2’si doktora veya eşdeğeri eğitim seviyesine sahip

Ar-Ge personeli öğrenim durumuna göre incelendiğinde, Ar-Ge personelinin %34,9’unun lisans eğitim düzeyine sahip olduğu görüldü. Bunu sırasıyla %31,2 ile doktora veya eşdeğeri, %24,3 ile yüksek lisans, %4,8 ile meslek yüksekokulu ve %4,8 ile lise ve altı kategorileri takip etti. TZE cinsinden Ar-Ge personelinin eğitim durumuna göre dağılımı ise sırasıyla; %48,0 ile lisans, %20,7 ile yüksek lisans, %18,3 ile doktora veya eşdeğeri, %6,7 ile meslek yüksekokulu ve %6,3 ile lise ve altı eğitim düzeyi şeklinde oldu.

En fazla Ar-Ge harcaması TR10 (İstanbul) bölgesinde gerçekleşti

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) 2. Düzeye göre 2021 yılında Ar-Ge harcamalarının en yüksek olduğu bölge toplam Ar-Ge harcamasının %29,7’sini gerçekleştiren TR10 (İstanbul) iken, bunu %28,2 ile TR51 (Ankara) ve %9,2 ile TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) bölgesi takip etti.

Toplam Ar-Ge personel sayısının %29,5’i TR10 (İstanbul), %19,3’ü TR51 (Ankara) ve %8,0’ı TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) bölgesinde istihdam edildi.

Mali ve mali olmayan şirketlerde Ar-Ge harcamasının %53,5’i Ar-Ge merkezlerinde yapıldı

Mali ve mali olmayan şirketler tarafından 2021 yılında gerçekleştirilen 62 milyar 400 milyon TL Ar-Ge harcamasının %53,5’i Ar-Ge merkezlerinde gerçekleştirildi. Ar-Ge merkezlerinde yapılan Ar-Ge harcamasının %85,1’i, 250 ve üzeri çalışan sayısına sahip olan girişimler tarafından yapıldı.

En fazla Ar-Ge harcaması yüksek teknoloji faaliyetlerindeki girişimler tarafından yapıldı

İmalat sanayinde Ar-Ge faaliyeti yürüten girişimler teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldığında, 2021 yılında imalat sanayinde gerçekleştirilen 35 milyar 613 milyon TL Ar-Ge harcamasının %46,3’ünün yüksek teknoloji faaliyetinde yer alan girişimler tarafından gerçekleştirildiği görüldü. Bu oran 2015 yılında %35,1’di. İmalat sanayindeki toplam Ar-Ge harcamasının %39,6’sı orta yüksek teknoloji faaliyetindeki girişimler, %9,6’sı orta düşük teknoloji faaliyetindeki girişimler ve %4,5’i düşük teknoloji faaliyetindeki girişimler tarafından yapıldı.  

İmalat sanayinde Ar-Ge faaliyeti yürüten girişimlerdeki araştırmacı sayıları incelendiğinde 2021 yılında en fazla araştırmacının 24 bin 630 kişi ile orta yüksek teknoloji faaliyeti yürüten girişimler tarafından istihdam edildiği görüldü. Bunu 16 bin 720 araştırmacı istihdamı ile yüksek teknoloji faaliyeti yürüten girişimler takip etti. TZE cinsinden araştırmacı sayıları dikkate alındığında da en fazla değerin 22 bin 299 ile orta yüksek teknoloji faaliyeti yürüten girişimlerde olduğu saptandı.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

TÜİK: Türkiye nüfusunun %49,9'unu kadınlar, %50,1'ini erkekler oluşturdu

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2022 yılında, kadın nüfus 42 milyon 575 bin 441 kişi, erkek nüfus 42 milyon 704 bin 112 kişi oldu. Diğer bir ifadeyle, toplam nüfusun %49,9’unu kadınlar, %50,1’ini ise erkekler oluşturdu. Kadınlar ile erkekler arasındaki bu oransal denge, kadınların daha uzun yaşaması nedeniyle, 60 ve daha yukarı yaş grubundan itibaren kadınların lehine değişti. Kadın nüfusun oranı, 60-74 yaş grubunda %52,2 iken 90 ve üzeri yaş grubunda %72,4 oldu.

En az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı %87,3 oldu

Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı sonuçlarına göre en az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranının 2008-2021 yılları arasında arttığı görüldü. En az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki bireylerin toplam nüfus içindeki oranı, 2008 yılında %81,1 iken 2021 yılında %92,1 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2008 yılında en az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı %72,6, erkeklerin oranı %89,8 iken bu oran 2021 yılında ise kadınlarda %87,3, erkeklerde %97,1 oldu.

Yükseköğretim mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı %20,9 oldu

Yüksekokul ve fakülte, yüksek lisans ve doktora mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranı, 2008 yılında %9,8 iken 2021 yılında %23,0 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2008 yılında yükseköğretim mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı %7,6, erkeklerin oranı %12,1 iken bu oran 2021 yılında kadınlarda %20,9, erkeklerde ise %25,1 oldu.

Yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %67,6 oldu

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki işgücüne katılma oranının %51,4 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda %32,8, erkeklerde ise %70,3 oldu.

İşgücüne katılma oranı eğitim durumuna göre incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görüldü. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılma oranı %12,8, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılma oranı %25,3, lise mezunu kadınların işgücüne katılma oranı %32,5, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılma oranı %38,5 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılma oranı %67,6 oldu.

Kadınların istihdam oranının erkeklerin yarısından daha az olduğu görüldü

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilenlerin oranının %45,2 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda %28,0, erkeklerde ise %62,8 oldu.

En yüksek istihdam oranı %52,0 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) bölgesinde, en düşük istihdam oranı ise %29,9 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde gerçekleşti.

En yüksek kadın istihdam oranı, %36,8 ile TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane) bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgeyi %35,6 ile TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop), %33,8 ile TR83 (Samsun, Tokat, Çorum, Amasya) izledi.

En düşük kadın istihdam oranı ise %14,5 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgeyi %15,9 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır), %19,6 ile TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) izledi.

En yüksek erkek istihdam oranı, %70,0 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgeyi %67,2 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis), %67,1 ile TR52 (Konya, Karaman) izledi.

En düşük erkek istihdam oranı ise %46,7 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgeyi %54,2 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) ve TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) izledi.

Kadınların istihdamda yarı zamanlı çalışma oranı %16,4 oldu

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre yarı zamanlı çalışanların istihdam içindeki oranının 2021 yılında %9,9 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda %16,4, erkeklerde ise %7,0 oldu.

Hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadın istihdam oranı %26,1 oldu

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki bireylerin istihdam oranı, 2014 yılında %59,8 iken 2021 yılında %58,9 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2021 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının %26,1, erkeklerin istihdam oranının ise %89,1 olduğu görüldü.

Çalışan kadınların %67,5’inin işe geliş gidiş için harcanan zamandan memnun olduğu görüldü

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında çalışanların %63,2’sinin işe geliş gidiş için harcanan zamandan memnun olduğu görüldü. Kadın çalışanlarda bu oranın %67,5, erkek çalışanlarda ise %61,5 olduğu görüldü.

Kadın büyükelçi oranı %27,2 oldu

Dışişleri Bakanlığı verilerine göre kadın büyükelçi oranı 2011 yılında %11,9 iken 2022 yılında %27,2 oldu. Erkek büyükelçi oranı ise 2011 yılında %88,1 iken 2022 yılında %72,8 oldu.

Kadın milletvekili oranı %17,3 oldu

Türkiye Büyük Millet Meclisi verilerine göre 2022 yıl sonu itibarıyla 579 milletvekili içerisinde kadın milletvekili sayısının 100, erkek milletvekili sayısının ise 479 olduğu görüldü. Meclise giren kadın milletvekili oranı, 2007 yılında %9,1 iken 2022 yılında %17,3 oldu.

Yükseköğretimde görevli profesörler içinde kadın profesör oranı %33,2 oldu

Yükseköğretim istatistiklerine göre yükseköğretimde görevli profesörler içinde kadın profesör oranı 2010-2011 öğretim yılında %27,6 iken 2021-2022 öğretim yılında %33,2 oldu. Doçent kadrosunda görev yapan kadın oranı 2021-2022 öğretim yılında %40,2 iken öğretim görevlisi kadrosunda görev yapan kadın oranı %50,8 oldu.

Yönetici pozisyonundaki kadın oranı %20,7 oldu

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre şirketlerde üst düzey ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2012 yılında %14,4 iken 2021 yılında %20,7 oldu.

Kadının çalışması ve sosyal hayata katkı sağlaması önemli bulundu

Aile yapısı araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında kadınların çalışması ile ilgili bireylerin algıları incelendiğinde, kadının çalışması ve sosyal hayata katkı sağlamasının değerli olduğunu düşünenlerin oranı %82,6 olurken, kadınlara göre bu oran %85,6, erkeklere göre ise %79,5 oldu.

Ortalama ilk evlenme yaşı kadınlarda 25,6, erkeklerde 28,2 oldu

Evlenme istatistiklerine göre resmi olarak ilk evliliğini 2022 yılında yapmış olan kadınların ortalama evlenme yaşı 25,6 iken erkeklerin ortalama evlenme yaşı 28,2 oldu. Ortalama ilk evlenme yaşının en yüksek olduğu il, kadınlarda 29,7 yaş, erkeklerde 32,3 yaş ile Tunceli oldu. Ortalama ilk evlenme yaşının en düşük olduğu il ise kadınlarda 22,7 yaş ile Ağrı, erkeklerde 26,2 yaş ile Şanlıurfa oldu.

Kadınların %15,9’unun eğitim seviyelerinin eşlerinden daha yüksek olduğu görüldü

ADNKS sonuçlarına göre resmi evliliklerde eşler arasındaki eğitim farkı incelendiğinde, 2021 yılında kadınların %39,4’ünün kendilerinden daha yüksek eğitimli erkeklerle evli olduğu görüldü. Eşlerinden daha yüksek eğitimli olan kadınların oranının %15,9, eğitim seviyeleri aynı olan eşlerin oranının ise %42,8 olduğu görüldü.

Kesinleşen boşanma davaları sonucu annenin velayetine verilen çocuk oranı %75,7 oldu

Boşanma istatistiklerine göre 2022 yılında kesinleşen boşanma davaları sonucu çocukların velayetinin çoğunlukla anneye verildiği görüldü. Annenin velayetine verilen çocuk oranı %75,7 iken babanın velayetine verilen çocuk oranı ise %24,3 oldu.

Ev işlerini genellikle kadınlar üstlendi

Aile yapısı araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında hanedeki ev işlerinin genellikle kim tarafından yapıldığı incelendiğinde, evin badana/boyası hariç tüm işlerin genellikle bir hanehalkı ferdi tarafından üstlenildiği görüldü.

Hanehalkı ferdi tarafından yapılan ev işleri cinsiyete göre incelendiğinde, ev işlerini genellikle kadınların üstlendiği görüldü. Kadınlar en fazla %94,4 ile çocuk bakımı, %85,6 ile çamaşır ve bulaşık yıkama (makineyle bile olsa), %85,4 ile yemek yapma ve evin günlük toplanması ve temizlenmesi işlerini üstlendi. Erkekler en fazla %74,1 ile aylık faturaların ödenmesi, %65,2 ile küçük bakım, onarım, tamir işlerini üstlendi.

İnternet kullanan kadınların oranı %80,9 oldu

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerin İnternet kullanım oranı %85,0 oldu. Bu oran kadınlarda %80,9 iken erkeklerde %89,1 oldu.

İnternet üzerinden ürün siparişi veren ya da satın alan kadınların oranı %42,7 oldu

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre internet üzerinden kişisel kullanım amacıyla mal veya hizmet siparişi veren ya da satın alan 16-74 yaş grubundaki bireylerin oranı, 2021 yılı Nisan ayı ile 2022 yılı Mart ayını kapsayan on iki aylık dönemde %46,2 oldu. Cinsiyete göre internet üzerinden mal veya hizmet siparişi verme ya da satın alma oranı, kadınlarda %42,7 iken erkeklerde %49,7 oldu.

Kadınların %30,4’ü yaşadığı çevrede gece yalnız yürürken kendini güvensiz hissetti

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında, yaşadıkları çevrede gece yalnız yürürken kendilerini güvensiz hissedenlerin oranı %21,8 iken bu oran kadınlarda %30,4, erkeklerde %13,0 oldu. Kadınların %51,1’i, erkeklerin ise %71,9’u yaşadıkları çevrede kendilerini güvende hissetti.

Evde yalnız otururken kendilerini güvensiz hissedenlerin oranı 2022 yılında %5,0 iken bu oran kadınlarda %6,8, erkeklerde %3,2 oldu. Kadınların %80,5’i, erkeklerin ise %88,2’si evde yalnız otururken kendilerini güvende hissetti.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Emirates, %100 Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı kullanılan test uçuşu ile bir kilometre taşını daha geride bıraktı

Emirates, tek motoru %100 Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF) ile çalışan Boeing 777-300ER modeli uçak ile kilometre taşı niteliğindeki ilk test uçuşunu gerçekleştirdi. Dubai sahil şeridi üzerinde bir saatten fazla süren uçuş, Dubai Uluslararası Havalimanı’ndan (DXB) kalkış yaptı ve Kaptan Pilot Fali Vajifdar ve Khalid Nasser Akram komutasında gerçekleşti. Uçuş mürettebatına Emirates Operasyon Direktörü Adel Al Redha ve Emirates Uçuş Operasyonları Kıdemli Bölüm Başkan Yardımcısı Kaptan Hassan Hammadi eşlik etti.

SAF kullanarak gerçekleştirilen test uçuşu, BAE’nin 2023 yılını “Sürdürülebilirlik Yılı” ilan etmesi nedeniyle özel bir anlam taşıyor. Bu yıl, BAE’nin enerji, iklim değişikliği gibi zorluklara ve sürdürülebilirlikle ilgili diğer sorunlara yenilikçi çözümler arama kararlılığını ortaya koyacak. Uçuş, gelecekte %100 SAF kullanımına imkân vermek ve BAE’nin sürdürülebilirlik hedeflerini ilerletmesine yardımcı olmak için sektörün kolektif çabasına destek oluyor.

Emirates’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bir ilke imza atan %100 SAF kullanılan test uçuşu, sektörün SAF kullanımında ölçeği arttırma hedefine paralel olarak yaşam döngüsü CO2 emisyonlarını azaltmak için geniş çaplı çalışmalara destek sağlıyor. Uçuşlar aynı zamanda gelecekteki SAF testleri için oyunun kurallarını daha ayrıntılı belirlemeye yardımcı olacak ve %100 ikame SAF yakıtın uçaklar için onaylandığı sertifikasyon sürecini destekleyecek. Hâlihazırda, SAF tüm uçaklarda yalnızca konvansiyonel uçak yakıtlarıyla %50’ye varan oranlarda karıştırıldığı takdirde kullanılmak için onaylanmıştır.

Emirates, konvansiyonel uçak yakıtının özelliklerini taşıyan bir SAF karışımı tedarik etmek ve geliştirmek için GE Aerospace, Boeing, Honeywell, Neste ve Virent ile birlikte çalıştı. Her bir karışım oranında, bir dizi kimyasal ve fiziksel yakıt özelliği ölçümleri gerçekleştirildi.  Birden fazla laboratuvar testi ve titiz denemeler sonrası, uçak yakıtının niteliklerini kopyalayan bir karıştırma oranına ulaşıldı. Neste tarafından sağlanan HEFA-SPK (suyla işlenmiş ester ve yağ asitleri ve sentetik parafinli gaz yağı) ve Virent tarafından sağlanan HDO-SAK (suyla oksijeni alınmış sentetik aromatik gaz yağı) içeren 18 ton SAF karıştırıldı. GE90 motorlardan birinde %100 SAF kullanılırken diğer motorda konvansiyonel uçak yakıtı kullanıldı.

Test uçuşu, özel olarak harmanlanmış SAF’nin emniyetli ve güvenilir bir yakıt kaynağı olarak uyumluluğunu ayrıca göstermektedir. Bu girişimin ümit verici sonucu, endüstri verilerinin bütününe ve SAF karışımları hakkındaki araştırmalara katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, jet yakıtının yerini alacak %100 drop-in (ikame yakıt) SAF’nin standardizasyonunun ve gelecekte onaylanmasının yolunu açmaktadır.

Emirates Havayolu Operasyon Direktörü Adel Al Redha şu açıklamalarda bulundu: “Bu uçuş, Emirates için bir dönüm noktası ve sektörümüz için olumlu bir adım teşkil ediyor. En büyük sorunlarımızdan biri olan karbon ayak izimizi azaltmak için birlikte çalışıyoruz. %100 SAF kullanılan bu test uçuşunun gerçekleştiğini görmek için uzun bir yol kat ettik. Emirates, GE motorlardan birinde %100 SAF kullanılan bir Boeing 777 uçuşu gerçekleştiren ilk yolcu taşıma şirketi oldu. Bu gibi girişimler, sektörün SAF ile ilgili bilgisine kritik katkılarda bulunarak ileride yasal onayların alınması için daha yüksek oranda SAF karışımlarının kullanımını ortaya koyan veriler sağlıyor. Bunun gibi dönüm noktası niteliğindeki test uçuşlarının, tedarik zincirinde ölçeğin artırılmasına imkân vererek SAF’yi daha erişilebilir ve ulaşılabilir kılmasına yardımcı olacağını umuyoruz. En önemlisi de, gelecekte sektörde daha geniş çaplı kabul görmesi için uygun maliyetli olmasına yardımcı olmasını umuyoruz.”

GE Aerospace Ortadoğu, Doğu Avrupa ve Türkiye Global Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Aziz Koleilat ise yaptığı açıklamada şunları söyledi: “GE Aerospace olarak Emirates’i bu büyük başarısından ötürü kutluyoruz. SAF, havacılık sektörünün 2050’ye kadar net sıfır hedefine ulaşmasına yardımcı olmada kritik bir rol oynuyor ve bunun gibi %100 SAF’yi test etmeye yönelik iş birlikleri bu hedefe ulaşmaya bizleri daha da yaklaştıracak. Tüm GE Aerospace motorları bugün onaylı SAF karışımlarıyla çalışabiliyor ve %100 SAF’nin onay ve benimsenme sürecini desteklemeye yardımcı oluyoruz.”

Boeing Company Ortadoğu Ticari Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Omar Arekat şu açıklamada bulundu: “Boeing olarak Emirates’i sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF) kullanarak gerçekleştirdiği başarılı uçuş testlerinden ötürü kutluyoruz. SAF, havacılık sektörünün güçlü bir işbirliği gerektiren 2050’ye kadar net sıfır olma taahhüdünde kritik bir rol oynayacak. Bu testlerde Emirates ile ortak çalışmaktan gurur duyuyor ve SAF’nin dünya çapında yaygın şekilde kullanılmasını sağlamak için iş ortaklarımızla çalışmalarımızı ilerletmek için sabırsızlanıyoruz.”

Honeywell Aerospace Ortadoğu Bölgesi Havayolları Direktörü Mosab Alkubaisy ise konuyla ilgili şunları söyledi: “Teknolojimizin kilometre taşı teşkil eden böyle bir testte kullanılmasından heyecan duyuyoruz. 331-500 yardımcı güç ünitesi (APU) Boeing 777 uçak sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. APU, yerde ve seyir esnasında ana motorun, çevresel kontrolün ve acil durum yedek sistemlerinin çalışmasını sağlar. Ana tahrik motorlarıyla aynı yakıtı kullanır. Hâlihazırda APU sadece %50 SAF ile çalışma sertifikasına sahiptir, dolayısıyla bu test tüm APU işlevlerinin ve kapasitesinin %100 SAF ile çalıştığını göstermesi açısından büyük bir ilk adımdır.”

Neste EMEA Yenilenebilir Enerjiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Jonathan Wood şöyle konuştu: “Sürdürülebilir havacılık yakıtı havayoluyla seyahatten kaynaklanan emisyonların azaltılmasında çok önemli bir rol oynuyor ancak karbonsızlaştırma potansiyelinden tam anlamıyla yararlanmak için %100 SAF kullanımını sağlamamız gerekiyor. Neste MY Sustainable Aviation Fuel ile gerçekleştirilen Emirates uçuşu gibi test uçuşları, %100 SAF sertifikasına giden yolda önemli bir adımdır. Neste olarak, SAF’nin erişilebilirliğini ve kullanımını hızlandırmak için iş ortaklarımızla yakın temas halinde çalışıyoruz ve bu yılın sonuna kadar SAF üretim kapasitemizi yılda 1,5 milyon tona çıkardık. SAF’nin Dubai’ye de tedariğini artırmak için sabırsızlanıyoruz.”

Virent, IncBaş Hukuk Müşaviri ve Başkanı Dave Kettner ise şu bilgileri verdi: “Virent’in teknolojisi, yaygın olarak bulunan bitki bazlı şekerleri geleneksel uçak yakıtıyla karıştırmaya gerek olmadan %100 sürdürülebilir havacılık yakıtını oluşturan bileşenlere dönüştürüyor. Ana şirketimiz Marathon Petroleum Corporation ile birlikte, enerji çeşitliliğine sahip bir geleceğe yatırım yaparak bugünün enerji ihtiyaçlarını karşılamayı taahhüt ediyoruz ve bugünkü uçuş da bu taahhüdün harika bir örneği olarak öne çıkıyor. Emirates, GE Aerospace, Boeing, Honeywell ve Neste bünyesindeki ileri görüşlü meslektaşlarımızla çalışma fırsatını bulmaktan heyecan duyuyor ve bugünkü modern uçak motorlarını veya havacılık sektörüne hizmet eden altyapıyı değiştirmeden sürdürülebilir havacılığa güç sağlayabileceğimizi gösteriyoruz.”

ENOC Grup CEO’su Saif Humaid Al Falasi, BAE Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid en-Nehyan tarafından “Sürdürülebilirlik Yılı” ilan edilen 2023’te gerçekleşen bu başarıdan övgüyle bahsetti. Bu başarı karbon dioksit emisyonlarını azaltmak ve iklim nötr hedefine ulaşmak açısından da çok önemli bir adım teşkil ediyor.

Saif Humaid Al Falasi konuşmalarına şöyle devam etti: “ENOC olarak, sürdürülebilir havacılık yakıtı için ulusal bir yol haritasını uygulamaya koymak adına stratejik iş ortaklarımızla yakın çalışmaya öncelik veriyoruz. Bu, yalnızca havacılık sektörünün karbondan arındırılmasını hızlandırmayı amaçlamakla kalmıyor, aynı zamanda BAE’nin iklim nötr hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunuyor, yakıt verimliliğini ve tasarrufunu artırmanın yanı sıra BAE’yi sürdürülebilir havacılık yakıtı için bölgesel bir merkez olarak konumlandırıyor. Dubai Havalimanlarına havacılık yakıtı tedarikinde aktif rol oynayan ENOC Grup, sürdürülebilir havacılık yakıtını güvence altına alarak ve harmanlayarak bu başarıya ortak oluyor.”

Emirates, CO2 emisyonlarının en aza indirilmesine yardımcı olan inisiyatifleri desteklemek için kararlılıkla çalışırken, hâlihazırda yakıt verimliliği ve tasarrufunun yanı sıra operasyonel gelişmeler bakımından da büyük atılımlar gerçekleştirdi. Havayolu, ayrıca IATA’nın ortak sektör taahhüdü olan 2050’ye kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefine de destek oluyor ve operasyonel yakıt verimliliği, SAF, düşük karbonlu havacılık yakıtları (LCAF) ve yenilebilir enerjiyi artırma olanaklarını araştırıyor.

Havayolu, operasyonlar açısından elverişli olan durumlarda gereksiz yakıt tüketimini ve emisyonları azaltmak için aktif bir şekilde yollar araştıran ve uygulayan kapsamlı bir yakıt verimliliği programına da sahiptir. Programın en önemli çalışmaları arasında hava navigasyon hizmeti sağlayıcılarıyla ortak çalışarak her bir uçuş için en verimli uçuş planını oluşturan “esnek yollar” veya esnek güzergâhlar uygulaması yer alıyor. Bu çalışmalar 2003’ten beri devam ediyor ve Emirates bu güzergâh sistemini mümkün mertebe tüm dünyada standart çalışma prosedürü olarak hayata geçirmek için IATA ile birlikte çalışıyor.  

Emirates uçak yakıtı ile karıştırılmış SAF kullanarak ilk uçuşunu 2017’de Chicago O’Hare kalkışlı bir Boeing 777 seferiyle gerçekleştirmişti. Havayolu, 2020’de ilk SAF ile çalışan A380 teslimatını aldı ve aynı yıl Stockholm’den yapılan uçuşlar için 32 ton SAF ikmali gerçekleştirdi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

MilkApp 1,6 milyon TL fon talebiyle yatırım turunda

Türkiye coğrafyası üzerinde elde edilen süt ve süt ürünleri kalitesini uçtan uca takip edilerek sürdürülebilir hale getirmek üzere geliştirilen süt analiz cihazı ve yazılımı MilkApp, paya dayalı kitle fonlaması turuna çıktı. Şirket paylarının %12’sinin arzıyla 1,6 milyon TL fon hedefleyen girişimin talebi, %20 ek fonlama ile %14,4 hisse karşılığı 1 milyon 920 bin TL’ye çıkacak. fonTar tarım fonunun yatırım kararı aldığı tur, fonbulucu platformunda 5 Mayıs 2023’e kadar devam edecek. 

Süt ve süt ürünleri üreten mandıralar, çiftlikler, çiftçiler, süt toplama kooperatifleri ve süt birlikleri için analiz ile raporlama odaklı yazılımlar üreten teknoloji girişimi  MilkApp, kitle fonlama platformu fonbulucu’da yatırım turuna çıktı. Süt ürünlerinin üretimi esnasında oluşan üretim kaçaklarını tespit etmenin yanı sıra ürünlerin hammadde kalitesini ve kimliğini belirleyen bir yazılım olan MilkApp, piyasa ortalaması 60 saniye olan ölçüm süresini 10 saniyeye indirerek zaman ve maliyet verimliliği sağlıyor. 

Üç yıl sonunda Türkiye’nin en büyük süt analiz hizmet sağlayıcısı ve en büyük süt veri bankası hedefiyle fon arayışına giren girişim, yatırım turunda şirket paylarının %12’sinin arzıyla 1,6 milyon TL fon talep ediyor. %20 ek fonlama ile %14,4 hissesi karşılığı talebini 1 milyon 920 bin TL’ye çıkaracak olan MilkApp, yatırım turunda fonTar tarım fonu tarafından da desteklenecek. 6 Mart Pazartesi günü saat 10.00 itibariyle tura başlayan girişim şirketi, ilk 15 iş gün içerisinde EFT veya kredi kartı ile yapılan yatırımlarda yatırımcılara %20 fazladan pay verecek. 

Geleneksel yöntemler süt ölçümünde verimsiz

Ulusal Süt Konseyi’nin yayınlamış olduğu Ulusal Süt Kalite Raporu verilerine göre Türkiye’de toplama usulü ile fabrikalara götürülen sütlerin ortalama %40’ında usulsüzlük yapıldığının tespit edildiğini söyleyen  MilkApp Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mert Ulukurt, “2020 yılında, toplama yöntemi ile elde edilen sütlerin en az %10’unda su ekleme usulsüzlüğü tespit edilmiş ve %50’den fazlasında süt yağının alındığı kanısına varılmıştır. Günde 2 bin litre süt işleyen bir mandırada hesaplamalar yapıldığı zaman yıllık maddi zararın 600 bin TL’den fazla olduğu hesaplanıyor. Hali hazırda süt analizi yapan sistemlerde ise 60 saniye ile başlayan ölçüm süresi 150 saniyeye kadar çıkıyor ve bu uzun süreler sütün sağlına zarar verdiği gibi çevresel şartlardan da etkilenen sütün ölçüm sonuçlarına tutarsızlık olarak yansıyor” açıklamasında bulundu. 

Ölçüm süresini altı kat hızlandırıyor 

Donanım olarak mobilite tabanlı yepyeni ve gelişmiş bir tasarım sunan MilkApp yazılımı hakkında bilgi veren Ahmet Mert Ulukurt, “MilkApp’in ölçüm modülü, toplama araçlarına entegre edilebilir şekildedir. Bu sayede ek efor gerektirmez. Tüm süt sağlayıcılarını teker teker kaydeden ve bu kişileri muhasebe, kalite, ödeme alanlarında özelleştiren yazılımımız, tüm süt tedarikçilerine teker teker kimlik oluşturan, süt ürünleri üretimini kolaylaştıran ve uçtan uca takip edilebilirlik sağlayan bir ürün. Ürünümüz benzerlerinden ayıran en önemli unsur ise ölçüm süresi. MilkApp, piyasa ortalaması olan 60 saniyelik ölçümden tam altı kat daha hızlı bir şekilde yani 10 saniyede  ölçüm yapma kabiliyetine sahip. Hızlı ölçüm süresi ile gecikmeden sütü tanımayı sağlıyor, kalitesini tayin ediyor, endüstriyel planlamaya katkı sağlıyor verileri bulut ortamında yıllar boyu saklayarak sürdürülebilir bir takip sistemi yaratıyor” dedi. 

fonbulucu Girişim İlişkileri Direktörü Muhammed Bellek ise, “Gelecek beş yıl içerisinde Türkiye pazarının yüzde 20’sinden fazlasına erişerek 50 milyon TL’nin üzerinde net kâr öngören MilkApp, süreç boyunca yüksek teknoloji üretimi için çalışacak. Üçüncü yılın sonunda şirket değerlemesini en az %50 artırmayı planlayan girişimimiz, dördüncü ve beşinci yılda yurt dışı pazarına açılıp global piyasada bilinir seviyeye gelmeyi hedefliyor. fonbulucu olarak “MilkApp’in bu potansiyelde olduğuna inanıyor, bireysel ve kurumsal yatırımcılarımızı bu yerli girişimi desteklemeye davet ediyoruz” şeklinde konuştu. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Alternatif Bank, SWAP Anlaşmalı Reeskont Kredileriyle dış ticaretin finansmanında yeni bir döneme öncülük ediyor

“Danışman Bankacılık” yaklaşımı ve dış ticaret alanında geliştirdiği yenilikçi finansman çözümleriyle fark yaratan Alternatif Bank, Merkez Bankası’nın yürürlüğe koyduğu SWAP Anlaşmaları Kaynaklı Reeskont Kredisi ürününü ülkemizde kullanıma sunan öncü bankalardan biri oldu.

SWAP Anlaşmaları Kaynaklı Reeskont Kredileri, Türkiye’de yerleşik işletmelerin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın SWAP anlaşması imzaladığı KatarÇin, Güney Kore, ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden gerçekleştirecekleri ticari mal alımlarını ilgili ülkenin yerel para birimiyle yapabilmesini sağlıyor. Alternatif Bank’ın yerel para cinsinden sunduğu reeskont kredisi maliyet avantajlı bir finansman çözümü sağlarken, işleyiş, kriterler ve taahhütler açısından sade yapısıyla da dış ticaret yapan firmalara kolaylık yaratıyor.

Alternatif Bank aracılığında sağlanacak Reeskont Kredilerinin geri ödemesi ilgili ülkenin para birimi üzerinden gerçekleştiriliyor. Kredi vadesi Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri için 365 gün, Katar ve Güney Kore için ise 180 gün olarak belirlenmiş durumda.

TCMB, ülkeler arası ticaretin yerel para cinsinden yapılmasını teşvik için çalışmalarını sürdürürken, SWAP Anlaşmaları Kaynaklı Reeskont Kredilerinin, özellikle ülkemizin yurt dışı mal alımında en yüksek hacme sahip Çin ile yapılan ticarette, firmalar için farklı ve avantajlı bir enstrüman olması hedefleniyor. 

SWAP Anlaşmaları Kaynaklı Reeskont Kredileri kapsamında ilk işlemi başarıyla gerçekleştiren Alternatif Bank’ın ürüne yönelik görüşlerini aktaran Genel Müdür Kaan Gür, “Dış ticaret Alternatif Bank olarak en güçlü kaslarımızdan biri ve bu alanda müşterilerimizi ‘Danışman Bankacılık’ vizyonumuzla finans ve finans dışı konularda en üst seviyede desteklemeye devam ediyoruz.

Günümüz ekonomi dinamiklerinde yabancı para fonlama maliyetlerinin geldiği nokta, dış ticaret yapan firmaların farklı para cinsinden daha avantajlı fon ihtiyacını ortaya çıkarmış durumda. Müşterilerimiz de son dönemde bu doğrultuda ihtiyaçlarını sıklıkla dile getirmeye başladılar. Biz de bu noktada TCMB’nin yürürlüğe koyduğu SWAP Anlaşmaları Kaynaklı Reeskont Kredisi ürünümüz üzerinde çalıştık ve çok kısa süre içinde kullanıma sunan öncü bankalar arasında yerimizi aldık.

Bu ürünümüzle müşterilerimize, ilgili ülkenin para birimi üzerinden daha avantajlı bir maliyetle finansman yaratırken, oluşacak parite riskini de Hazine üzerinden hedge edebiliyoruz. Üstelik taahhüt ve kriterleri daha yalın olan bu krediyle müşterimizin ilgili ülke para birimiyle düzenlenen mal alım fatura aslını ibraz etmesi ve ödeme emrini vermesi yeterli oluyor.

İlk etapta Merkez Bankası’nın SWAP anlaşmasının bulunduğu Katar, Çin, Güney Kore, ve Birleşik Arap Emirlikleri ile hayata geçen uygulamanın, bu ülkelerden yerel para birimiyle ticari mal almayı tercih eden firmalarımız için büyük kolaylık ve avantaj yaratacağına inanıyoruz. Dış ticaretin finansmanında yenilikçi ve öncü çözümlerimizle her zaman firmalarımıza değer yaratmaya devam edeceğiz.” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çocukların depremle ilgili konuşmasına izin verilmeli

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 10 ili etkileyen depremler toplumsal bir travmanın yaşanmasına neden oluyor.

Bu zorlu süreçte dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili konuşan İstinye Üniversitesi (İSÜ) Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Pehlivan, çocuklar ve yetişkinlerin travmayla baş etmesinin farklı olduğunu belirterek, “Çocukların depremle ilgili gördükleri ve duydukları hakkında konuşmalarına izin verilmesi, duygularını ifade etmeye teşvik edilmeleri ve sosyal yardımlaşma planlarına çocukların da dahil edilmesi önerilebilir,” diyor.

Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki büyük deprem, tüm toplumu derinden etkileyen geniş ölçekli bir sosyal kriz yaşanmasına da neden oluyor. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Pehlivan, bu travma hâlinin uykusuzluk, kapalı yerlerde kalma korkusu, kaygı, dinlememe sonucu gerginlik, öfke gibi duygular yaşanmasına neden olabileceğini söylüyor. Çocuklar ve yetişkinlerin travmayla baş etmesinin farklı olduğunu belirten Pehlivan, çocukların depremle ilgili gördükleri ve duydukları hakkında konuşmalarına izin verilmesi gerektiğini ve sosyal yardımlaşma planlarına çocukların da dahil edilebileceğini söylüyor.

 

Yaşanan felaket toplumsal bir travma

 

İstinye Üniversitesi (İSÜ) Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Pehlivan, yaşanan felaketin toplumsal bir travma olduğunu belirterek, şunları söylüyor:

“Yaşanan felaket bireysel travma olmaktan çıkmış bir toplumsal travmadır. Derin acı hissettiren büyük afetler elbette fiziksel olduğu kadar ruhsal sorunlara da yol açmakta. Uykusuzluk, kapalı yerlerde kalma korkusu, kaygı, dinlememe sonucu gerginlik, öfke gibi duygular yaşanabilir. Travma sonrası yaşanan bu etkilerin uzun süre devam etmesi durumunda baş edebilmek için profesyonellerden yardım istenmesi gerekmektedir. Çocuk ya da yetişkinlerin travma ile baş etmesi farklıdır. Özellikle çocuklarla ilgili medyada yer alan olumsuz bilgi ve paylaşımlara maruz bırakılmaması, doğru olmayan bilgilerin, yanıltıcı haberlerin çocukların yanında paylaşılmaması önemlidir. Çocuklar için olduğu gibi, yetişkinler için de doğru bilgiye ulaşmak, yaşadıkları duygu ve düşünceleri paylaşmaları, sosyal destek sistemlerini harekete geçirmeleri önem arz etmektedir.”

 

Yapılan haberler ve paylaşılan fotoğraflara da dikkat edilmesi gerektiğini belirten Pehlivan, “Uzun vadede depremzedelerin travma ile baş etmelerinde olumsuz katkısının olacağı göz önünde bulundurularak, medyada yapılan paylaşımlarda mahremiyetin korunmasına dikkat edilmesi son derece önemli” diyor.

 

‘Yardım çalışanları’ merhamet yorgunluğu kavramı açısından risk altında

 

Deprem bölgesinde yardım faaliyetlerinde bulunan kişilerin ‘merhamet yorgunluğu’ kavramı açısından risk altında bulunduğunu belirten Pehlivan, şunları söylüyor: 

“Merhamet yorgunluğu, travmatik olay yaşayan ya da ağrı, acı çeken bireylere yardım etmenin olumsuz etkisi olarak ifade edilmektedir. Uzun vadede özellikle deprem bölgesinde bulunan ‘yardım çalışanları’nın merhamet yorgunluğu kavramı açısından risk altında bulunduğu da bir gerçek. Merhamet yorgunluğu yaşayan sağlık profesyonellerinin zamanla merhamet, yardım etme isteği ve becerisi azalır. Bu nedenle, yardım çalışanı olarak rol alan sağlık çalışanlarının desteklenmesi, çalışma vardiyalarının düzenlenmesi büyük önem arz etmektedir.”  

 

Sağlık çalışanlarının desteklenmesi önemli

 

Bölgede depremzedelere yardım için bulunan sağlık çalışanlarının dinlenmelerinin ve desteklenmelerinin önemli olduğuna da dikkat çeken Pehlivan, sözlerini şu şekilde sürdürüyor:

“Âfet sonrasında pandemi dönemine benzer olarak sağlık profesyonellerinin yorgunluk veya meslekî tükenmişlik yaşaması olasıdır. Öncelikle, şu an deprem bölgelerinde görev yapan sağlık çalışanlarına ve tüm görevlilere minnettarız, ancak şunu da ifade etmek isterim ki, sağlık çalışanlarının kendi temel gereksinimlerini karşılamaları, kendi ihtiyaçlarını ertelememeleri ve kendilerini dinlendirmeleri çok önemlidir. Psikiyatri Hemşireliği Derneği’nin mesajında yer aldığı gibi, ‘Unutmayın, yaşatmak için yaşamak gerekir.’ Uzun vadede tükenmişlik ya da merhamet yorgunluğu yaşamamaları için hem bireysel, hem de kurumsal sorumluluklar bulunmaktadır. Sağlık çalışanlarının bireysel farkındalıklarının artırılması, kendi öz-bakımlarına dikkat etmeleri, dayanıklılık geliştirmeleri için desteklenmeleri önemlidir. Özellikle, sağlık çalışanlarının yorgunluklarının farkına varılması ve önlemler alınması bakımından kurumlara önemli görevler düşmektedir. Kurumsal düzenlemelerle ya da bireysel baş etme programları ile sağlık çalışanlarının desteklenmesi gerekmektedir. Yaşanan travmatik olayların paylaşılması, travma ile baş etmede ve yaşanan olayların duygusal yükünü hafifletmede oldukça etkilidir. Bu bağlamda, sağlık çalışanlarının duygu paylaşımı yapabilecekleri ortamlar oluşturulabilir.”  

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Avrupa'nın hemşirelik öğrencilerinin kültürel yeterliliklerini izleyen projeye Egeli Hemşirelerden tam destek

Uluslararası Bilim Ekibinden   “Avrupa Yüksek Öğrenim Alanında Hemşirelik Derecesinde Kültürel Becerilerin Değerlendirilmesi’’ Projesi

Avrupa ülkelerinin farklı üniversitelerinde eğitim öğretime devam eden hemşirelik öğrencileri ve öğretim elemanlarına uluslararası kültürel becerilerini ve yeterliliklerini değerlendirmek amacıyla yürütülen projenin Türkiye ayağı Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi bilim ekibi tarafından sürdürülüyor.

İspanya’nın Centro Unıversıtarıo San Rafael-Nebrıja Hemşirelik Fakültesi öğretim üyesi  Prof. Dr. Laura Visiers Jiménez koordinatörlüğünde “Avrupa Yüksek Öğrenim Alanında Hemşirelik Derecesinde Kültürel Becerilerin Değerlendirilmesi Projesi”;  İspanya, İsviçre, İsveç, İtalya, Yunanistan, Fransa, Hollanda, Danimarka, Belçika, Almanya, Portekiz, Slovenya, Litvanya, Malta, İskoçya, İrlanda, Letonya ve Türkiye olmak üzere 18 Avrupa ülkesinde eğitim öğretime devam eden  60 üniversitedeki  hemşirelik fakültelerinde yürütülüyor. Projenin Türkiye ayağı verileri ise  Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aynur Uysal Toraman’ın sorumluluğunda Dr. Öğr. Üyesi Sevcan Topçu, Arş. Gör. Ebru Konal Korkmaz’dan oluşan proje ekibi ile Hemşirelik Fakültesi’nde görev yapan öğretim elemanları ve öğrencilerinden elde edilecek.

“Üniversitemiz, uluslararası öğrenciler için cazibe merkezi”

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Tam kurumsal akredite, öğrenci odaklı araştırma üniversitemizin tüm akademik birimleri uluslararasılaşma misyonumuz doğrultusunda önemli bilimsel programlarda, projelerde yer almasından, paydaş olmasından duyduğum mutluluğu ifade etmek isterim.  Ülkemizde ilk kez kendi alanında 5 yıllık tam akreditasyon alan Hemşirelik Fakültemiz de ulusal ve uluslararası alandaki paydaşlarıyla güçlü bir iş birliği ve iletişim ağı kurarak hedeflerimize nitelik katkı sunmayı sürdürüyor.   Uluslararası öğrenci ve akademisyenlerin ilk tercihleri arasında yer alan Hemşirelik Fakültemiz,  dünya standartlarının üzerinde insan kaynağı,  teknolojik donanımı ve altyapısıyla öne çıkıyor. Avrupa’nın 60 üniversitesinde hemşirelik eğitimi veren akademik kurumların öğretim elemanları ile öğrencilerinin kültürel becerilerini ve yeterliliklerini değerlendirmek amacıyla yürütülen projenin ülkemiz ayağı, üniversitemiz bilim ekibi tarafından sürdürülüyor. Emeği geçen mensuplarımızı tebrik ediyorum” diye konuştu.

“Avrupa’nın 60 üniversitesi izlenecek”

Proje ile ilgili bilgi veren Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aynur Uysal Toraman, çalışmanın hedef grubunun farklı Avrupa üniversitelerinden hemşirelik derecesi öğrencileri ve öğretim elemanları olduğunu vurgulayarak, “CCA-EUnurse projesi;  farklı Avrupa üniversitelerinin sağlayabileceği çeşitliliği dikkate alarak, lisans eğitimleri boyunca hemşirelik öğrencilerinin kültürel yeterliklerin gelişimini ve aynı zamanda ERASMUS+ programlarına veya diğer uluslararası faaliyetlere katılmak gibi kültürel yeterliliği etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi amacıyla planlanmıştır. Ayrıca projede hemşirelik programlarındaki öğretim elemanlarının kültürel yeterliliği ERASMUS+ programına veya diğer uluslararası etkinliklere katılmanın bu yeterliliğin gelişimi üzerindeki etkisini değerlendirilmektedir. Projede hemşirelik öğrencilerinin ilk klinik uygulamaya çıkmalarından itibaren mezuniyet aşamasına gelinceye kadarki kültürel duyarlılıkları izleneceği için proje 2021-2025 yılları arasında sürecektir” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Gönüllü hekimlere fırsat veren Başkan Soyer'e teşekkür ediyorum”

İzmir Büyükşehir’in Hatay’da kurduğu sahra hastanesi gönüllü hekimlere kucak açıyor
 

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Hatay’da kurduğu sahra hastanesinde gönüllü hekim olarak görev yapan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Tur Yıldız Biçer, “Bize mesleğimizi uygulama fırsatı veren, sahada çalışma olanağı tanıyan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e teşekkür ediyorum. Bu çok büyük bir hizmet” dedi.

Hatay’da İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu sahra hastanesi depremzede vatandaşlara aralıksız hizmet verirken, gönüllü hekimlere de kapılarını açtı. Gönüllü olarak deprem bölgesine gitme talebiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi’ne başvuran ve hızlı bir şekilde Hatay’da göreve başlayan Kulak Burun Boğaz Uzmanı ve eski CHP Milletvekili Tur Yıldız Biçer, “Depremin olduğu gün Sağlık Bakanlığı’na Manisa Valisi aracılığıyla başvurdum. Gönüllü hekim olarak çalışmak istediğimi söyledim. Ama Sağlık Bakanlığı ne yazık ki ne beni ne de başvuran diğer gönüllü hekimleri organize edip sahada çalışmasını sağlayabildi. Şu anda hala çok sayıda hekim arkadaşım gönüllü olarak bekliyor. İzmir Büyükşehir Belediyemizin buraya koordinasyon merkezi ve sahra hastanesi kurduğunu öğrenince E şrefpaşa Hastanesi’nin başhekimliğine başvurdum. Gönüllü hekim aradıklarını duymuştum. Bir gün sonra Eşrefpaşa Hastanesi’nden yaklaşık 20 kişilik bir ekiple birlikte buraya geldim” dedi.

“Sağlık Bakanlığı’nın yapamadığını yapmak aslında”
Hatay’a geldiğinde Samandağ’ın köylerini dolaştıklarını beliren Tur Yıldız Biçer, “Her gün buradan bir gezici ambulansımız, bir de gezici diş ekibimiz köy köy gelen talepler doğrultusunda ya da tamamen tarama yapmak için sahada oldular. Çok yerinde bir hizmet oldu. Bize mesleğimizi uygulama fırsatı veren, bize sahada çalışma olanağı tanıyan öncelikle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e teşekkür ediyorum. Bu çok büyük bir hizmet. Bu Sağlık Bakanlığı’nın yapamadığını yapmak aslında. Ve gönüllülere de sesleniyorum; burada gerçekten ihtiyaç var. 24 saat hasta bakılıyor. Rahatlıkla başvurup gelebilirler. Burada çalışma koşulları da çok iyi” ifadelerini kullandı.  

24 saat boyunca kesintisiz hizmet
Tur Biçer Yıldız, sahna hastanesinde acil hasta karşılayacak duruma da geldiklerini söyleyerek “Ameliyathane, laboratuvar var, röntgen için bir kabinimiz var. 112 ambulansının acil hastayı 35 kilometre uzaktan bize getirdiğine bile şahit oldum. Dolayısıyla aslında uzman bir kadroyla kapsamlı bir hizmet veriyoruz. 24 saat boyunca polikliniğimiz açık. Gece de başvuran depremzedelere hizmet veriyoruz. Uyuz vakaları, bitlenme görüyoruz. Travmalar çok fazla” dedi.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı