Aylık arşivler: Nisan 2023

Şişecam, EPD Belgeli Ürün Sayısını Artırıyor

Avrupa’nın en büyük düz cam üreticilerinden Şişecam, “CareforNext” sürdürülebilirlik stratejisi doğrultusunda çevreye duyarlı, yenilikçi çözümler sunmaya ve tüm düz cam ürün gamını kapsayan 11 adet EPD Belgesi (Environmental Product Declaration – Çevresel Ürün Beyanı) ile sürdürülebilirliğe katkı sağlamaya devam ediyor. 

Tüm değer zincirinde enerji ve kaynak verimliliğini ön plana alan Şişecam, çevreye olan duyarlılığıyla hareket ediyor, ürettiği ürünlerin karbon ayak izini izlemeye ve çalışmalarında sürdürülebilirlik performansını daha da yükseltmeye odaklanıyor. Şişecam, renksiz düz cam, renkli düz cam, ultra clear düz cam, extra clear düz cam, hat üstü kaplamalı cam, hat dışı kaplamalı cam, buzlu cam, enerji camı, ayna, boyalı cam ve lamine cam olmak üzere tüm düz cam ürün gamının sahip olduğu, uluslararası geçerliliği olan ve doğrulanmış Çevresel Ürün Beyanı olan 11 adet EPD Belgesi (Environmental Product Decleration) ile sürdürülebilirliğe katkı sağlamaya devam ediyor. 

Düz cam ürün grubuna yönelik Çevresel Ürün Beyanı (EPD) belgesini alan Şişecam, 2018 yılında Türkiye’de sektöründe bu beyanı yapan ilk firma olmuştu. Uçtan uca sürdürülebilirlik anlayışıyla, değer zincirinde yaşam döngüsü odaklı yaklaşımı benimseyen Şişecam sürdürülebilir ürünlerini tescil ettirmek amacıyla çalışmanın kapsamını genişletmeyi de hedefliyor.

Şişecam, sürdürülebilir ürünlerini tescil ettirmek ve tüm değer zinciri için sürdürülebilirlik beklentilerini yönetmek amacıyla sektörün önde gelen danışmanlık firmalarından Metsims ile 2022 yılında gerçekleştirilen bir proje kapsamında Çevresel Ürün Beyanlarını (EPD) hayata geçirerek yayınladı. 

Çevresel Ürün Beyanları, üretim süreçleri ile üretim öncesi ve sonrasındaki tüm değer zincirini de çevresel açıdan değerlendiriyor. Bu beyanlar, üreticiler açısından kaynak verimliliğinin sağlanması, çevresel etkilerin azaltılması, marka değerinin artırılması, mimar ve mühendis gibi karar vericiler ile nihai tüketiciler nezdinde şeffaf bir şekilde çevresel performans paylaşımı olanağı sunuyor. Özellikle LEED ve BREAM gibi yeşil bina sertifikasyonu ve sürdürülebilir malzeme kullanımı açısından kritik bir belge olan Çevresel Ürün Beyanları, sürdürülebilirlik ile ilgili farkındalığın da yaygınlaşmasıyla birlikte her geçen gün daha çok önem kazanıyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Tepe Home'dan Depremzedelerin İstihdamına Katkı

Afetten etkilenerek şehir değiştirmek zorunda kalan vatandaşlar için istihdam sağlamak üzere kadrosunu genişleten Tepe Home’da işe alım süreçleri devam ediyor. 

Depremzede vatandaşlar için Ankara Bilkent’te yer alan mobilya üretim tesisinde çalışmak üzere, 50 kişilik mavi yaka kadrosu açma kararı alan Tepe Home’a başvurular hızla devam ediyor. “Buraya gelen vatandaşlarımızın uzun süreli olarak hayatlarını idame ettirebilmeleri için fabrikamızda depremzedelere özel olarak işe alım başlattık.” ifadesinde bulunan Tepe Home Genel Müdürü Levent Çapan, deprem bölgesinden Ankara’ya göç eden ve başvurularını yapan birçok kişinin işe alım sürecini tamamladıklarını ve işbaşı yaptıklarını belirtti. Başvuranların ve görüşmelerin devam ettiğini de ekleyen Çapan, geleceğe yatırım yapan bir bakış açısı ile yol aldıklarını belirtti.

 “Zor zamanların üstesinden birlik olarak gelebileceğimiz inancıyla, ilk günden itibaren grup şirketlerimizle birlikte yardım seferberliğine katıldık.” açıklamasında bulunan Tepe Home Genel Müdürü Levent Çapan tamamen telafisi mümkün olmayan bu sürecin etkilerinin de çok uzun süre devam edeceğini söyledi. Depremin mobilya sektöründeki etkilerine de değinen Çapan “Artan inşaat faaliyetleri nedeniyle mobilya sektörüne yönelik taleplerde büyük bir artış gerçekleşti. Bu nedenle üretimlerimizde kapasitemizi artırarak ve afet bölgesinde hizmet veren diğer firmalarla yürüttüğümüz iş birlikleri çerçevesinde destek olmaya devam edeceğiz. Tamamen yerli üretimimiz ve istihdama sağladığımız katkı ile ülkemizin kalkınmasına destek vereceğiz.” dedi. 

Türkiye’de mobilya sektörünün güçlenmesi için alınabilecek önlemlerden bahseden Tepe Home Genel Müdürü “Deprem bölgelerinde yer alan mobilya üreticileri için teşvik verilebilir. Mobilya sektörleri oyuncuları arasında koordinasyon ve iş birliği sağlayarak ortak çözümler geliştirmek önemlidir. Ayrıca, sektörel olarak yeni pazarlara açılmak, çeşitlendirme yapmak ve inovasyona yatırım yapmak da sektörümüzü güçlendirebilir. Hem iç hem de dış piyasada ülke ekonomisine katkı sağlayabilmek için şirketler pazarlama alanlarını genişletmeli, kalifiye iş gücünü artırıcı çalışmalar yapmalı ve katma değer sağlayan yarı mamul üretiminde Ar-Ge çalışmalarını sürdürmelidir. Ülkece yaşadığımız zorlu süreçlerin üstesinden gelebilmemiz için hep birlikte çalışarak, üreterek, teknolojik gelişmeleri takip ederek ve daima sürdürülebilir bir bakış açısıyla ilerleyerek ekonomik kalkınmaya destek vermeliyiz.” ifadelerinde bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Boehringer Ingelheim, Sahra Hastanesine Koşulsuz Destek Sağladı

Boehringer Ingelheim, deprem bölgesindeki yaraların sarılmasına katkı sağlamak için Gaziantep Nurdağı’nda Sağlık Bakanlığı’nın koordinasyonunda 25 yatak kapasiteli sahra hastanesi kurulmasına koşulsuz destek verdi. 6 Mart haftasında hizmete giren sahra hastanesinde mobil cerrahi ünitesi ve laboratuvarlar da bulunuyor.

Tüm dünyada nesiller boyu yaşamları daha fazla sağlık için dönüştürmek ve sağlık hizmetlerine erişimi genişletmek hedefiyle çalışan Boehringer Ingelheim, 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli gerçekleşerek 11 ili etkileyen depremler sonrasında afet bölgesindeki depremzedelere gerekli yardımların yapılması için ilk andan itibaren çalışmalar yürütüyor.  

Boehringer Ingelheim, bölgeye ilaç ulaştırmanın yanı sıra T.C. Sağlık Bakanlığı’nın koordinasyonu ile Gaziantep Nurdağı’nda 25 yatak kapasiteli sahra hastanesinin kurulmasına koşulsuz destek sağladı. 6 Mart 2023 tarihinde hizmete giren sahra hastanesinde mobil cerrahi ünitesi, acil servis, ameliyathane, radyoloji ünitesi, eczane ünitesi, triyaj odaları ve laboratuvarlar da bulunuyor. Günlük 700 hastaya hizmet verme kapasitesine sahip hastanede 7 doktor, 2 acil tıp uzmanı, 2 çocuk doktoru, 2 kadın doğum uzmanı, 1 göz doktoru, 27 hemşire ve yardımcı sağlık personeli, 15 hasta bakıcı, 15 güvenlik görevlisi olmak üzere 71 sağlık personeli görev yapıyor.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ekranlar Otizmi Tetikliyor mu?

Son yıllarda sıklıkla otizm spektrum bozukluğu olan hastalar ile karşılaştığını dile getiren İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi’nden Çocuk Nörolojisi Uzmanı Dr. Öğr Üyesi Canan Kocaman, otizm hastalığı ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Dr. Öğr. Üyesi Canan Kocaman, ”Çocuk nörolojisinde günlük pratiğimde son yıllarda haftada 2-3 otizm spektrum bozukluğu olan hasta ile karşılaşır oldum. Bizim çocukluk yıllarımızı düşündüğümde hiç oyuncağım olmadığını anımsıyorum ve sokakta oynayarak geçen zamanlar ilk aklıma gelen anılar. Teknoloji bu kadar gelişmediği yıllarda daha da mutluyduk. İlk kez ilkokul yıllarımda siyah-beyaz ekran televizyon görmüştüm. O yıllarda cep telefonu ise daha hiç ortalıkta yoktu. Giderek şehir yaşamında yalnızlaşan küçük aileler, ebeveynlerin çalışma koşullarının ağırlığı ile birlikte zamanla yarışma durumu bu koşullarda çocuk yetiştirmeye çalışırken bir tehlike ile karşı karşıyayız. Toplumumuz bu konuda bilinçlenmediği için aile zarar verdiğinin de farkında olmuyor. En sık duyduğum hikâye yemek yediremediğimiz için ekran izlettik oluyor ek gıda geçiş döneminde özellikle. Hele reklam gibi hızlı değişen görüntüden CD kaydı yapıp yemek yediren aile ile bile karşılaştım ne yazık ki” dedi.

 

“Çocuk beyni oynayarak, taklit yolu ile, bizimle zaman geçirerek öğreniyor ve gelişiyor, pasif bir şekilde ekran izleyerek değil”

Dr. Öğr. Üyesi Kocaman, “0-3 yaş çocuk beyin gelişimi için kritik bir periyottur. Hayatımızın gizemi bu dönemde saklı. Çünkü beyin gelişiminin %80’i bu dönemde tamamlanıyor. Ve çocuk beyni yetişkinlerden farklı olarak plastisite (yeniden organize olabilme) yeteneğine ve daha fazla nöronlar arası bağlantıya sahiptir. Çocuk beyni oynayarak, taklit yolu ile, bizimle zaman geçirerek öğreniyor ve gelişiyor, pasif bir şekilde ekran izleyerek değil! Hipnoz gibi bakıyorlar, hiçbir ayrıntıyı anlamıyorlar ve göremediğimiz arka fondaki hızlı kareler çocuk beynine, “Gelişme dur!” diyor” diye söyledi.

Otizm hastalığının belirtileri ile ilgili konuşan Dr. Öğr Üyesi Kocaman, “Öğrendiği kelimeler bir süre sonra kayboluyor, göz kontağının azalması ve ismine bakmama, bay bay olmaması, komut almama, heyecanlanınca stereotipi dediğimiz hareketler kanat çırpma, parmak ucunda yürüme davranışı, odaklanamama, odaya girdiğinde sosyal tepkisizlik kendi dünyasında olma hâli ve sürekli bir hareketlilik, komut almama, istediği bir şeyi parmakla işaret etme yerine aileyi çekip götürme davranışı en sık gördüğümüz bulgular olarak karşımıza çıkıyor” diye belirtti.

 

“İkinci çocuklar daha özensiz büyüyor”

Dr. Öğr. Üyesi Kocaman, “Gözlemlerime göre ikinci çocuklar ortalıkta büyüyor. İlkinde daha bir özen ilk göz ağrısı durumu, bu da dikkatimi çeken durumlar arasında. Uyaran eksikliği sonucu gelişen klinikte en çok gördüğümüz tablo belki de yaklaşık vakaların %80’i yaygın gelişimsel bozukluk spektrumunda yer almakta. Bunun dışında hâlen altta yatan sebep bilinmeyen ön planda genetik yatkınlığa eklenen çevresel faktörlerin suçlandığı gerçek otizm tablosu ve otistik bulgular ile giden nörometabolik, nörogenetik hastalıklar da karşımıza çıkmakta. Örneğin vücutta beyaz lekeler ile giden, beyni, gözü ve böbreği de etkileyebilen epilepsinin de eşlik ettiği tuberoskleroz hastalığı olan çocuklar, Rett sendromu dediğimiz 6. aydan sonra gelişmede gerileme, baş çevresi küçüklüğü, el ayak küçüklüğü, konuşmanın hiç olmaması, amaçlı el kullanımı olmaması ile giden bir genetik hastalık da otistik belirtiler göstermektedir” diye vurguladı.

Ayrıca Dr. Öğr. Üyesi Kocaman, “Bu konuda yazdığım gerçek yaşanmış hasta hikayelerinden oluşan ailelere ve alanda çalışan özel eğitim uzmanlara rehberlik edebilecek ‘Otizmin Kıyısından Hikayeler’ kitabımı okumanızı tavsiye ederim. Her çocuk kendine özel gelişmekte. Çocukların beynini koruyalım, yanlış uyaranlara maruz bırakmayalım” diye sözlerini noktaladı.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Uçuş Sırasında Yaşanan Kulak Ağrıları Ciddiye Alınmalı!

Uçuş sırasında yaşanılabilen kulak ağrılarının genellikle ciddiye alınmadığını belirten Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Mehmet İlhan Şahin, bu ağrıların çeşitli burun hastalıklarına işaret edebileceğini söyledi. Yaşanan ağrıların burunda iltihabi bir hastalık, yapısal bozukluk bazen de tümör belirtisi olabileceğini belirten Doç. Dr. Şahin, “Eğer hastalık süreci uzarsa bu problem, kulak zarında çökme, iç kulak hasarı hatta geri dönüşü olmayan işitme kaybına bile neden olabilir. Bu yüzden uçuşlarda sık sık kulak ağrısı ve kulak tıkanıklığı yaşıyorsanız acilen kulak burun boğaz uzmanına başvurun” uyarısında bulundu. 

 

Uçuşlarda yaşanan kulak ağrısı, altta farklı sorunların işareti olabilir. Bu sorunlar ciddiyetine göre ameliyata varabilen tedaviler gerektirebilir. Bu nedenle uçuşlardaki kulak ağrısının ciddiye alınması gerektiğine işaret eden Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Mehmet İlhan Şahin, “Uçuşlarda yaşanan geçici kulak tıkanıklığının büyük bir önemi yok. Ancak tıkanıklık uzun sürüyor ve kulakta ağrı ortaya çıkıyorsa bu önemli burun ya da geniz hastalıklarının işareti olabilir” dedi.  

 

KULAK AĞRISI CİDDİYE ALINMALI!

Doç. Dr. Şahin bu sorunun nedenine ilişkin şunları anlattı: “Genizle kulak arasında uzanan ‘östaki tüpü’ kulağı havalandırır ve atmosferik basınç değiştiği sırada kulak basıncını dengeler. Yaşanan kulak ağrısı problemlerinin nedeni de tam olarak bu tüpün iyi çalışmamasına dayanıyor. Bu sebeple burunda iltihabi bir hastalık, yapısal bozukluk, geniz eti büyümesi, alerjik problem, tümör buna neden olabiliyor. Kulağında sık sık veya kalıcı tıkanma yaşayan, özellikle uçuşlarda kulak ağrısı yaşayan kişilerin kulak burun boğaz uzmanına muayene olmalarında yarar var.”  

 

“ATMOSFER BASINCININ DEĞİŞİKLİĞİ İÇ KULAKTA HASARA NEDEN OLABİLİR”

Yalnızca uçuşlarda değil, herhangi bir araç yolculuğundaki ağrıların da dikkate alınması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Şahin, “Çoğunlukla uzun süredir burun tıkanıklığı olan kişiler, bir nevi burundan nefes almayı unuttukları ve mevcut durumlarına alıştıkları için yaşadıkları probleminin farkında olmuyor. Bu nedenle ‘kulak ağrısına’ dikkat etsinler. Aksi takdirde bu problem; süreç uzadıkça kulaklarında çökmelere, çok daha ciddi geri dönüşsüz işitme problemlerine yol açabiliyor.” dedi.

 

“NEZLE YA DA GRİPSENİZ MUTLAKA UÇUŞ ÖNCESİ TEDAVİNİZİ OLUN”

Doç. Dr. Şahin, “Nezle ya da grip olan kişilerin burnu tıkalıyken uçuş sırasında kulak ağrısı yaşaması normaldir.  Bununla birlikte bu kişilerin de yolculuk öncesinden tedavi olmasında fayda var. Çünkü burun tıkanıklığının çok fazla olması durumunda, uçuş sırasında yaşanan kulak ağrısıyla birlikte, kulak zarı deliği ve iç kulakta hasar meydana gelebilir. Dolayısıyla özellikle düzenli olarak uçak yolculuğu yapan ve her uçuşta kulak ağrısı yaşayan kişilerde sorunun kronikleştiği anlamına gelebilir.”

“AĞRIYLA BİRLİKTE BAŞ DÖNMESİ ACİL DURUMU GÖSTERİR”

Doç. Dr. Şahin, “Tedavi gecikirse kulak zarında çökme, kulakta iltihaplanma, kulak zarı delinmesi gibi problemler ortaya çıkıyor. Uçuş sırasında bir anda ağrı ortaya çıkar, beraberinde baş dönmesi de gelirse bu çok ciddi ve acil bir soruna işarettir. Böyle bir durumla karşılaşan kişilerin de uçuş sonrası bir an evvel acil servise başvurmaları gerekir.”

UÇUŞLARDA BEBEK VE ÇOCUKLARIN AĞLAMA KRİZLERİ ÖNEMSENMELİ

Uçuşlarda çok sık karşılaşılan bir başka konunun da küçük çocukların yaşadıkları ağrı krizleri olduğunu hatırlatan Doç. Dr. İlhan Şahin, “Genellikle normal bir durum olarak algılansa da ebeveynlerin bu konuda dikkatli olmalarında fayda var. Eğer çocuk ya da bebekler çok ağlıyor ve hiçbir şekilde susmuyorsa mutlaka ciddiye alınmalı. Yaşadığı sorun kulak ağrısı kaynaklı olabileceği için bu şekilde uçuşlarda ciddi ağlama krizleri yaşayan çocuklar için hekime başvurulmasında fayda var” dedi. 

SORUNA GÖRE CERRAHİ TERAVİ YÖNTEMLERİ FARKLILAŞIYOR

Burnunda yapısal sorun olanlara cerrahi tedavi uyguladıklarını belirten Doç. Dr. Şahin, iltihabi ya da alerjik sorunlarda ilaç tedavisi uyguladıklarını söyledi. Doç. Dr. Şahin, farklı sorunlara yönelik gerçekleştirilen tedavilerle ilgili şu bilgileri verdi: “Özellikle büyük geniz eti olan ve kulak ağrısı, kulak tıkanıklığı, işitme kaybı sorunu yaşayan kişilerde ya da çocuklarda geniz etinin alınması, hatta kulak iyi havalanamıyorsa havalanması için ‘kulak tüpü’ uygulaması gibi cerrahi işlemler uyguluyoruz. Bunun dışında da burnun açılmasına yönelik ilaç tedavisi uyguluyoruz. İlaç tedavisi yeterli gelmezse de kemik, kıkırdak eğrilik düzeltilmesine, büyümüş etlerin alınmasına ya da küçültülmesine yönelik cerrahi tedavilerin uygulanması gerekiyor. Kulağında sürekli tıkanıklık problemi yaşayan kişilerde kulağın havalandırılmasına yönelik tüp tedavisi gibi uygulamalar olduğu gibi bunun dışında balonla tıkalı olan östaki borusunun açılması gibi yöntemler de söz konusu. Bu yüzden burun problemi dışında, kronik östaki tüpü sorunu yaşayan ve buna bağlı olarak işitme kaybı sorunu yaşayan kişilerde de östaki tüpünün balonla genişletilmesi ameliyatı gerekli olabiliyor.” 

“HASTA TEDAVİ SONRASI HEMEN İŞİNE BAŞLAYABİLİR”

Tedaviye yönelik uygulanan cerrahi yöntem ve tekniklerin giderek geliştiğinin altını çizen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri KBB Hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Şahin son olarak şunları söyledi:

“Özellikle problemlerini düzeltmeye yönelik endoskopik yöntemlerle kısa süreli prosedürler bulunuyor. Uygulama sonrasında hastalara önemli bir konfor sağlanabiliyor. Ameliyat sınasında tampon uygulanmayan endoskopik işlem sonrasında hasta aynı gün taburcu olabiliyor. Bununla birlikte, kulaktaki tıkanıklığın açılmasına yönelik uyguladığımız ‘endoskopik tüp genişletme ameliyatları’ sonrasında da hasta ertesi gün iş başı yapabiliyor.” 

Her tıkanma için cerrahi uygulanmasa da cerrahi ihtiyaç duyan hastaların bu konuda yaşadıkları tedirginlik nedeniyle ameliyatı geciktirmemeleri gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Şahin, “Hastayı ameliyat olmak değil, hastalığın kendisi tedirgin etmelidir. Bu nedenle bir sorun yaşanıyorsa mutlaka bir uzmana başvurulmalı.”

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kanser Hastalarına Önemli Uyarı! Bazı Bitkisel Ürünler Tedaviye Zarar Veriyor

Kanserin tedavi sürecinde hastalar bir an önce iyileşmek için alternatif yöntemlerle ilgili arayışa girebiliyor. Özellikle bazı zorlu durumların varlığında bu arayış daha da artıyor. Bir yandan da eş, dost ve komşulardan sürekli öneriler geliyor. “Tanıdığım deneyip iyileşmişti”, “Şöyle bir bitki var, çok iyi geliyor” gibi söylemler kulaktan kulağa yayılıyor ve hatta bazen bu konuda uzman olmayan kişilerin piyasaya sürdüğü çeşitli karışımlar elden ele dolaşıyor. Bu son derece zararlı yönlendirmeler, hastalığın tedavisinde aksamalara neden olabiliyor, onkoloji ilaçlarıyla etkileşime girerek sürece zarar verebiliyor. Oysa yapılan birçok çalışmada bunların yerine refleksoloji, masaj, aromaterapi ve yoga gibi yöntemlerin kanserde tedavi sürecine ne denli katkı sağladıkları günümüzde herkes tarafından biliniyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Onkoloji Merkezi’nden Prof. Dr. Sadi Kerem Okutur, 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle kanser tedavisine zararı olabilecek ya da destek olabilecek toplumda talep gören alternatif yöntemler hakkında bilgi verdi. 

Kurkumin, aloe vera, ginseng, reishi gibi bitkisel ürünler ilaçlarla etkileşime girebiliyor

Fitoterapi adı ile bilinen bitkisel tedaviler toplumda çok ilgi çekmektedir. Çünkü insanlarda her hastalığın çaresinin doğada var olduğuna dair bir inanış bulunmaktadır. Bu durumda bu inanışı besleyen durumlar hastaları, her hastalık için bir iksir aramaya itmektedir. Öyle bir karışım olmalıdır ki tüketince bir anda hasta iyileşmelidir. Maalesef bu inanış hayatın ve tıbbın gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Öncelikle, bu ürünlerin hiç biri “ilaç” değildir ve gıda kodeksinde “takviye edici gıda” olarak adlandırılmaktadır; yani bir hastalığı ya da tıbbi durumu tedavi edici özellikleri bulunmamaktadır. Özellikle kemoterapi, akıllı ilaç ya da hormonal tedavi uygulanan, yani modern tıp yöntemleriyle tedaviye başlanan hastalarda onkoloji hekimine bilgi vermeden alınan kurkumin, aloe vera, ginseng, reishi gibi ürünler ilaçlarla etkileşime yol açarak ilaçların etkilerini azaltabildikleri gibi, bazen yan etkilerini de artırabilmektedir. Bu bitkisel ürünlerin neredeyse hepsi karaciğerde bulunan ve “sitokrom enzimleri” denilen, kanseri tedavi etmek için kullanılan ilaçları vücuttan uzaklaştıran ya da onları etkili hale getiren enzimlerle etkileşmektedir. İşte bu karşılıklı etki durumu tehlikeli yan etkilere ya da verilen kanser tedavisinin etkisiz hale gelmesine neden olabilmektedir. Koşul ne olursa olsun, eğer hastanın böyle bir isteği varsa takiplerini yapan onkoloji hekimine bu durumdan kesinlikle bahsetmesi gerekmektedir. 

Refleksoloji, masaj, aromaterapi, yoga ve sanatla buluşun!

Kanser tedavi sürecinde yaşam kalitesini artırdığı bilinen farklı yöntemler bulunmaktadır. Örneğin refleksoloji, masaj ve aromaterapi bunlardan sadece bazılarıdır. Bugün, bu yöntemlerin normal sağlıklı bireyleri dahi fiziksel ve zihinsel olarak rahatlattığı bilinmektedir ki kanserli hastaların bazı şikayetlerini azalttığı ve onların yaşam kalitesine katkı sağladığı çok sayıda çalışmayla kanıtlanmıştır. Yine aynı şekilde yoga, üzerinde en çok araştırma yapılan yöntemlerden bir diğeridir. Fiziksel germe-gevşeme yöntemleri ve beraberinde bir tür meditasyonu barındırır. Bu yöntemlerin uygulanmasının kanser hastalarında yaşam kalitesini yükselttiği ve iyi hissetme halini sağladığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Bunlara ek olarak resim, seramik gibi sanatlar kanser hastalarının motivasyonlarını yükseltmelerinde önemli bir role sahiptir.

Hastaların bilinçlendirilmesi çok önemli

Tüm bu sayılan yöntemler yaşam kalitesini artıran, tedaviye uyumu ya da iyileşmeyi destekleyen tamamlayıcı uygulamalar olarak görülmelidir. Ayrıca onkoloji umanlarının hastalarını tamamlayıcı tıp yöntemleri konusunda bilgilendirmesi ve onları karşılaşabilecekleri güçlüklere hazırlarken, aynı zamanda fayda sağlayacak yöntemleri de yaşamlarına entegre etmeyi önermeleri hastaların faydasına olacaktır.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ramazanda Mahalleler Şenleniyor

11 Ayın sultanı Ramazan’ın gelmesiyle birlikte İnegöl Belediyesi, iftar öncesi kültür sanat otobüsü ve birbirinden güzel etkinliklerle mahallelere konuk olmaya devam ediyor. Maskotlar, oyunlar ve yarışmalarla eğlenceli anların yaşadığı Mahalle Şenlikleri ile hem çocuklar hem yetişkinler keyifli anlar yaşıyor.

İnegöl Belediyesi, 11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerif ayında düzenlediği Mahalle Şenlikleri ile eski ramazanları yeniden yaşatıyor. Hafta sonları Karagöz ve Hacivat başta olmak üzere farklı maskotların yer aldığı, eski ramazan eğlenceleri ve yarışmaların yapıldığı Mahale Şenlikleri ile çocuklar ramazan ayının eğlenceleriyle kucaklaşıyor.

İnegöl Belediyesi’nin maskot ve hediyelerle donatılan Kültür Sanat Otobüsü ile ramazan coşkusu tüm şehri sarıyor. Ramazan boyunca hafta sonları yapılacak etkinliklerin ilk haftasında Yeniceköy ve Cerrah Mahallelerine konuk olan İnegöl Belediyesi, geçtiğimiz hafta sonu ise Baykoca Mahallesi ve Tahtaköprü’deydi. Cumartesi günü TOKİ merkez parkta düzenlenen etkinliklerde çocuklar unutulmaz anlar yaşarken, düzenlenen çuval yarışması, sandalye kapmaca yarışmaları ile heyecan doruğa ulaştı. Yetişkinlerin de keyifle izlediği etkinliklerde, çocuklara oyuncaklar dağıtıldı. Alanda aynı zamanda pamuk helva ve balon dağıtımları da yapıldı.

Sabit bir alandan ziyade şenlik havasını tüm İnegöl’ü saracak şekilde yapmayı planlayan İnegöl Belediyesi, Pazar günü de Tahtaköprü Mahallesindeydi. Yağış nedeniyle kapalı alanda yapılan Ramazan Mahalle Şenliklileri eğlencesine çocukların ve yetişkinlerin ilgisi yoğun oldu. Zaman zaman ebeveynler de yarışmalara dahil oldu. Yarışmalarda kazanan çocuklar hediyeleri kaparken, maskotlar ise eğlenceli anlar yaşatmaya devam etti. Ramazan Mahalle Şenlikleri kapsamında İnegöl Belediyesi her hafta sonu Cumartesi ve Pazar günleri birbirinden güzel etkinlikler ile farklı farklı mahallelere konuk olmaya devam edecek.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nin Sanat Atölyelerine İlgi Büyük

7 katlı yapısı ve konumuyla Çankaya’nın en büyük sanat merkezlerinden biri olan Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde hizmet veren atölye ve kurslarda yeni eğitim dönemi devam ediyor. Cam atölyesinden çiniye, danstan resme 16 ayrı branşta verilen ücretsiz eğitimlere Çankayalılar yoğun ilgi gösteriyor.

Başkent Ankara’nın önemli sanat ve eğitim adreslerinden biri olan Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde yeni kurs dönemi yoğun ilgiyle dönemi devam ediyor. Cam atölyesinden çiniye, danstan resme 16 ayrı branşta verilen ücretsiz eğitimlere Çankayalılar büyük ilgi gösteriyor. 

Ankaralılara farklı bir sanat platformu olarak hizmet veren ve usta yazar Yaşar Kemal’in adını taşıyan Merkez, yeni dönemde cam ve resim özelinde açılan atölyeleri ile dikkat çekiyor. Merkezde, cam, çini, modern dans, kaligrafi ve resim kursları Çankayalılara farklı branşlarda kurs olanakları sunuyor. 

ÇOCUKLARA SANAT

Yeni dönemde çocuklara yönelik atölyelerin de bulunduğu Merkez’de, sanat, yaratıcı drama ile çocuk yogası atölyeleri yer alıyor. Yıl boyunca devam edecek atölyelerde, çocuğun hem fiziksel hem de zihinsel farkındalığını artıracak çalışmalar planlanıyor. 7 katlı binanın içerisinde çok amaçlı salon ve 10 farklı bölüm bulunuyor. Minik Çankayalılara yönelik çalışmaların da yer aldığı merkez de drama ve çocuk sanat atölyeleri de bulunuyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Nilüfer Topal'ın 'Düşler Alemi' adlı resim sergisi Trump Art Gallery'de

Sembolik anlatım dilini benimseyen sanatçı Nilüfer Topal, ‘Düşler Alemi’ isimli resim sergisiyle Trump Art Gallery’de sanatseverlerle buluşuyor. Nilüfer Topal’ın izleyicinin kendi dünyasıyla bağ kurmasını amaçladığı sergi, 30 Nisan’a kadar gezilebilir.

Trump Alışveriş Merkezi’nde yer alan Trump Art Gallery, yerli ve yabancı sanatçıların sanat eserlerine ev sahipliği yapmaya, İstanbullulara sanatın özgün örneklerini sunmaya devam ediyor.

Bilinçdışının derinliklerine gönderilmiş, ne olduğu bilinmeyen en ufak bir şeyin bile bizi rahatsız etme ve uykusuz bırakma potansiyelinin olduğunu söyleyen sanatçı Nilüfer Topal, “Rahatsızlık duyulan şeyin ne olduğunu ve neden olduğunu bulmanın yolu, gizleyip görmek istemediğimiz, korkup kaçtığımız şeylerle yüzleşebilmekten geçiyor. Zamanında benliğimizi korumak ve olanlarla başa çıkabilmek amacıyla unuttuğumuz ve derine gömdüğümüz şeyler, artık işlevini kaybettiğinde ayak bağı olmaya başlar. Uranus’ün hoşlanmadığı ve görmek istemediği çocukları Hekatonheir’ler ve Kiklop’lara yaptığı gibi Tartaros’un derinlerine atıp hapsettiğimiz canavarların ne dediğine, dolunayın ışığında bakmak gerek belki de” diyor. 

Nilüfer Topla, ‘Düşler Alemi’ olarak ortaya çıkan seride, izleyicinin kendi tecrübesinin ve dünyasının yol ve yöntemleri içerisinde, katmanları açarak bağ kurması için imgeler yaratmayı amaçlıyor.

Küratörlüğünü Kenan Bahadır Derre’nin üstlendiği sergi, 30 Nisan tarihine kadar Trump Alışveriş Merkezi B2 katında bulunan Trump Art Gallery’de ziyaret edilebilir.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Unutma Bizi" oyunu Çeşme'de sahnelendi

Çeşme Belediyesi, Levent Üzümcü Tiyatrosu tarafından sahnelenen “Unutma Bizi” oyunu ile Uğur Mumcu sevenlerini buluşturdu.

Cengiz Toraman tarafından yazıp yönetilen, Levent Üzümcü Tiyatrosu tarafından sahnelenen 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu katledilen aydın-gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun hayatını anlatan “Unutma Bizi” tiyatro oyunu Çakabey Kültür Merkezi’nde Çeşmelilerle buluştu.

Tiyatro oyununda, “Ey halkım, unutma bizi! Diye sesleniyordu Uğur Mumcu. Unutmadık elbette. Çünkü biz unutmayız. Unutamayız ve hem de unutturmayız” diyen Orhan Aydın ve Levent Üzümcü izleyenlerden büyük alkış aldı.

Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran, oyunculara teşekkür ederek, “Biz Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler, Milliyetçiler, biliyoruz ki bu güzel ülkede Nazımlar bitmez, Deniz’ler tükenmez, Uğur’lar ölmez. Yine biliyoruz ki bir ölür, bin doğarız” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı