Aylık arşivler: Mayıs 2023

Yaz Gelirken Sağlıklı Bir Diyet İçin 6 Önemli Nokta

Sağlıklı beslenme toplumda her geçen gün daha da önemli hale geliyor. Sağlıklı, fit bir bedenin ve hastalıklardan korunmanın doğru beslenme programıyla ne kadar ilişkili olduğu bilgisi yaygınlaştıkça 7’den 70’e birçok insan beslenme düzeninde değişikliğe gidiyor. Ancak profesyonel destek alırken ya da evde kendi kendine diyet uygularken doğru beslenme programının bazı temel kurallarına dikkat edilmesi gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Nihan Yakut, sağlıklı bir diyet programının temel kuralları hakkında bilgi verdi. 

Kişisel beslenme planları birçok parametreye göre belirleniyor

Kurallara uygun, kişiye özel hazırlanan ve uygulanan dengeli besin içeriği olan beslenme planına sağlık diyet listesi adı verilir. Bu liste, besin öğeleri açısından makro (karbonhidrat, protein, yağ) ve mikro (vitamin, mineral, lif) elementleri dengeli ve yeterli biçimde karşılamalıdır. Doğru beslenme planında, gün sonunda; et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, sebzeler, meyveler, ekmek ve türevleri, kuru baklagiller, yağ gibi tüm besin öğeleri yeterli ve dengeli bir şekilde tüketilmiş olmalıdır. Diyet listesi yani günlük menü, birçok değişken parametreye bağlı olarak hazırlanmaktadır. Kişisel bir sağlıklı beslenme planı çıkarılırken; kişinin yaşı, boyu, kilosu, yaşam şekli, fiziksel aktivite düzeyi, beslenme düzeni, yöresel/geleneksel beslenme alışkanlıkları, seçimleri, sevdiği ve sevmediği besinler, geçirilmiş operasyonları, akut/kronik hastalıkları, ilaç kullanımı gibi birçok değişken parametre göz önünde bulundurulmaktadır. Bütün bu değişkenler bir araya getirilerek tamamen kişisel, yeni ve sağlıklı bir beslenme planı oluşturulmaktadır.

Sağlıklı bir besin örüntüsünün 3 olmazsa olmazı “ana öğünler”

Sağlıklı bir besin örüntüsü; olmazsa olmaz “3 ana öğün esası”nın oluşturulması ile başlar. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve akşam yemeği içerikleri temel besin öğelerinin dengeli bir şekilde dağıtılması ile menü planına yerleştirilir. Bu şartlar uygulanırken, öğün atlama mümkün olduğunca ve zorunlu kalınmadıkça yapılmamalıdır. Bununla birlikte sağlıklı bir beslenme planında diyet kişiye uymalıdır. 

Hastalıklardan korunmak doğru beslenme ve yeterli fiziksel aktivite ile mümkün

Bunun yanı sıra kişinin hatalı beslenmeye dair davranışları, yeni doğru davranış modeli ile değiştirilmelidir. Bu doğrultuda danışanın eksik ya da yanlış bildiği beslenme bilgilerinin iyi bir beslenme eğitimi ile düzeltilmesi hedeflenmektedir. Eksik veya yanlış bilgiyle veya tamamen kontrolsüz şekilde bir besin örüntüsü ile beslenme uzun vadede obezite başta olmak üzere, diyabet, bağırsak hastalıkları ve dışkılama problemleri, bilişsel işlevlerde azalma, karaciğer ve kan yağlarının artması, kanser ve kiloya bağlı kardiyovasküler problemleri beraberinde getirmektedir. Günümüz yaşantısında sıkça karşımıza çıkan bu hastalıkların önüne geçmek büyük oranda doğru beslenme ve yeterli fiziksel aktivite ile mümkündür. 

Ara öğünler sağlıklı beslenmede önemli bir yer tutuyor

İhtiyaca, yaşam tarzına ve planın uygulanma nedenine bağlı olarak 1 veya 1’den fazla ara öğün eklenerek, diyette denge sağlanır. Ara öğünler, kişiye göre planlanırken, kan şekerinin dengede tutulmasını sağlar ve kişinin ana öğün saatlerine yaklaşırken karşı konulmaz ve kontrol edilemez açlık yaşamasının önüne geçmeyi hedefler. Aynı zamanda kişinin ihtiyacı olan besin içeriğini mide hacmi düşünülerek eşit şekilde dağıtma mantığı taşır. Yani tüm ihtiyacı, ana öğünlerde mide kapasitesini zorlayarak vermemek için tercih edilir. Çoğu durumda listelerin kalorileri fiziksel aktivite değişkenliklerinden etkilenir. Bu nedenle, ne kadar fiziksel aktivite yapıldığı ve ne denli düzenli yapıldığı konusu da göz önünde bulundurulmalıdır.

Uzun vadede kalıcı sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmak için bunlara dikkat!

  1. Beden değerlerine göre değişiklik göstermesine karşın, sıvı özellikle su tüketimi, saf su cinsinden minimum 1,5 ortalamada ise 2 litre tüketilmelidir. Mevsim ve ısı değişiklikleri su tüketimi konusunda belirleyici olmamalı, hava durumuna bakılmaksızın bedenin ihtiyacı olan su her daim aynı ortalamada tüketilmelidir.
  2. Sağlıklı bir beslenme planında tüm besin öğelerinde aşırılıktan kaçınılmalıdır. Diyette var olan içeriklerin mümkün olduğunca dışına çıkılmaması, beslenme dengesini bozacak şekilde olan yönelimlerin önüne geçilmesi, duygusal veya strese bağlı yeme ataklarının gerekirse profesyonel bir destekle (psikoterapi) çözümlenmesi, uzun vadede, kalıcı beslenme alışkanlığı kazanmak adına önemli gerekliliklerdendir.
  3. Paketli ve ambalajlı ürünler, yüksek miktarda şurup ve katkı maddesi içeren gıdalar, beslenmeye artı bir değer katmayacak yalnızca kalori içeriği yüksek besinler diyet listesi içinde yer almamalıdır.
  4. Kontrolsüz şekilde çay ve kahve tüketimi sınırlandırılmalıdır. Ortalama günlük kahve tüketimi 2 fincanı geçmemeli, günlük çay tüketimi ise açık olmak koşulu ile 4-5 bardakla sınırlandırılmalıdır.
  5. Evde diyet yapılması ne yazık ki toplumda oldukça yaygın bir davranış modelidir. Oysa diyet listesi kişisel olmalıdır. Sağlıklı bir listenin herkes için sabit ve standart kuralları olmasına karşın içerikler kişiye göre seçilmektedir. Bu nedenle TV programı, sosyal medya veya bir başkasının diyeti, kişisel olmayan içerikler, moda diyet yöntemleri işe yaramayacağı gibi kalıcı, doğru ve sağlıklı sonuçları beraberinde getirmemektedir. Kalıcı sonuçlar elde edilmediği gibi, sağlığı ciddi anlamda olumsuz etkileyebilecek sonuçlar doğurabilmektedir. Sağlıksız yöntemlerle hızlı kilo alıp verme döngüsü (yo yo etkisi) inatçı ve verilemeyen kiloları beraberinde getirmektedir. Uzun vadede kilo verme için mücadele eden bireyler için bu durum ciddi bir motivasyon kaybına yol açabilir.
  6. İdeal ve sağlıklı bir kilo verme programında haftalık ağırlık kaybı ortalama 1 – 1,5 kilo arasında olmalıdır. Bu değerler beslenme programının yanı sıra doğru yapılan fiziksel aktivite ile artış gösterebilir ve bu artış kabul edilebilir. Ancak ortalama 3,5 kilogramın üstündeki kayıplar, uygulanan programın hatalı olduğunun bir göstergesidir. Sağlıklı bir kilo verme programında kalıcı sonuç elde etmek için diyetisyen tahmini süreyi belirlemeli ve danışana bu konuda bilgi vermelidir. Hızlı kilo kaybı sağlanan beslenme programlarının sonucunda ne yazık ki verilen kilolar kalıcı ve uzun vadede korunabilir olmamaktadır. Herhangi bir danışana/hastaya sağlıklı veya tıbbi beslenme programı hazırlarken amaç, sağlığı korumanın ve alışkanlık kazandırmanın yanı sıra, doğru beslenmenin ne olduğunu öğretmek ve bu öğretileri hayata geçirebilecek formülleri beraber oluşturmaktır.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Güreşçiler Türkiye Şampiyonasından 2 madalya çıkardı

Kocaeli Büyükşehir Belediye Kağıtspor’un altyapısından yetişen başarılı güreşçiler Türkiye Şampiyonasından 2 madalya ile döndü

Bu yıl Zonguldak’ta düzenlenen ve dört gün süren Mustafa Dağıstanlı-Ahmet Ayık Büyükler Serbest Güreş Türkiye Şampiyonası kıyasıya mücadelelere sahne oldu. Türkiye Güreş Federasyonu tarafından Zonguldak Site Spor Salonu’nda düzenlenen ve TRT Spor Yıldız’dan canlı olarak yayınlanan şampiyonada kentimizden de güreşçiler ter döktü.

MAVİ BEYAZLI YUSUF TÜRKİYE ŞAMPİYONU OLDU

Onlarca kulüp ve yüzlerce sporcunun katılımı ile gerçekleşen Mustafa Dağıstanlı-Ahmet Ayık Büyükler Serbest Güreş Türkiye Şampiyonasında mindere çıkan Kocaeli Büyükşehir Belediye Kağıtspor’un altyapısından yetiştirdiği başarılı isim Yusuf Demir, 57 kiloda tüm rakiplerini mağlup ederek Türkiye Şampiyonu olmanın gururunu yaşadı.

1 ALTIN VE 1 BRONZ MADALYA

Şampiyonada podyuma çıkan bir diğer Kocaeli Büyükşehir Belediye Kağıtsporlu güreşçi ise 97 kiloda Mustafa Kemal Kıyı oldu. Elde ettikleri başarılar neticesinde büyük sevinç yaşayan Kocaeli Büyükşehir kafilesi seremoninin arından Zonguldak’tan bir altın ve bir bronz madalya ile ayrıldı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

STK'lar İçin Siber Güvenliğin 8 İlkesi

Dijital dönüşüm, sivil toplum kuruluşları (STK) dahil tüm sektörlere ulaştı. Bu kuruluşlar programları sunma ve ölçeklendirme, ilişki kurma ve ihtiyaç sahibi kitlelere hızlı yanıt verme becerilerini geliştirmek için artık teknolojiye daha bağımlı hale geldi.

Bu dönüşüm STK’lar için birçok fayda sağlasa da onları siber suçlular için açık bir hedef haline getiriyor. 2023 Nonprofit Tech for Good Raporu’na göre dünya çapındaki kar amacı gütmeyen kuruluşların %27’si siber saldırıya maruz kalıyor. Bütünleşik siber güvenlik alanında küresel bir lider olan WatchGuard, STK’lar için siber güvenliğin 8 temel ilkesini paylaşıyor.

Savunmasız durumdaki kişiler hakkında hassas bilgiler ve finansal veriler olmak üzere yüksek hacimli içeriklere sahip olan STK’lar, saldırıya açık olduklarından siber saldırganlar tarafından en çok hedeflenen üçüncü sektör konumundadır. Kuruluşların karşı karşıya olduğu riskler göz artarken dünya çapındaki kar amacı gütmeyen kuruluşların %27’sinin siber saldırıya maruz kaldığı görülüyor. Bütünleşik siber güvenlik alanında küresel bir lider olan WatchGuard, STK’lar için siber güvenliğin 8 temel ilkesini paylaşıyor.

1. Güvenlik politikaları: STK’ların neyi nasıl koruyacaklarını bilmeleri için siber güvenlik politikası belirlemeleri gerekiyor. Daha sonra, kuruluşun tüm süreçlerini, sistemlerini ve personelini içeren izlenecek bir dizi önlem ve prosedür geliştirebilirler. Siber güvenliğin paylaşılan bir sorumluluk olduğunu hatırlamak önemli. Bu nedenle siber güvenliği kuruluş kültürünün bir parçası haline getirmek için çalışanlar ve BT personeli için düzenli bilinçlendirme programları yürütmek, bu politikaların bir parçası olmalıdır. 

2. Yazılım güncellemeleri: Güçlü siber güvenlik için yazılım güncellemeleri çok önemlidir. Sistemdeki güvenlik açıklarından kaynaklanan güvenlik ihlallerini önlemek için hem işletim sisteminin hem de uygulamaların güncel olduğundan ve en son yamalarla korunduğundan emin olmak gerekir. 

3. Güçlü şifreler: Parolalar, kullanıcıların kimlik bilgilerini koruyan kuruluşlar için ilk güvenlik bariyeri işlevi görür. Çalışanların parolalarının güçlü ve karmaşık olduğundan emin olması, parolaları düzenli olarak değiştirmesi ve tekrarlamaktan kaçınması gerekir. Çalışan ve STK üye kimlik bilgileri için ek bir güvenlik katmanı olarak MFA’nın (çok faktörlü kimlik doğrulama) uygulanması gerekir.

4. Yedekler: Düzenli yedeklemeler, bir güvenlik ihlali durumunda verilerin kurtarılabilmesini sağlayabilir. Etkili depolama için STK’ların, gerektiğinde geri yüklemeyi kolaylaştırdığından, kritik verilerin birkaç şifrelenmiş kopyasını depolamak gibi uygun politikalar ve teknik önlemler oluşturması gerekir.   

5. Eğitim ve farkındalık: Etkili insan riski yönetimi, tüm personelin siber güvenlik tehditleri konusunda eğitilmesini içerir. Bu sayede şiketler kimlik avı, sosyal mühendislik ve diğer tehditler gibi saldırıları tanıyabilir ve önleyebilir. 

6. Sınırlı erişim: Bir tehdit aktörü bir STK çalışanının kimlik bilgilerini ele geçirmeyi başarırsa, ağ içinde yanal hareketlerden kaçınmak için izinleri ve sistemlere erişimi meşru bir erişim ihtiyacı olan kullanıcılarla sınırlamak en iyisidir. Çoğu yazılım sistemi, yöneticilerin yetki düzeylerini her çalışanın işlevsel rollerine göre düzenlemesine izin verir. 

7. Risk değerlendirmesi: Sistemlerinizdeki ve süreçlerinizdeki güvenlik açıklarını belirlemek ve ele almak için düzenli siber risk değerlendirmelerine ihtiyaç vardır. Bu da zaaflarınızın farkında olarak siber saldırıları azaltmanızı sağlar.

8. İzleme ve izinsiz giriş tespiti: STK’lar, şüpheli veya kötü niyetli faaliyetleri tespit edebilmek ve bunlara yanıt verebilmek için sistemlerini proaktif olarak izlemelidir. Hassas verileri, sistemleri ve çalışanları korumak için güvenlik duvarları, izinsiz giriş tespit ve önleme sistemleri gibi çözümler kullanmaları gerekir. 

WatchGuard’ın Firebox’ı gibi bir güvenlik duvarı kullanmak, harici, güvenilir ağ üzerindeki trafiği kontrol etmeyi mümkün kılar. Kötü amaçlı yazılımların neredeyse üçte ikisinin şifrelenmiş trafikte gizlendiği düşünülürse bu oldukça önemli bir görevdir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sürdürülebilirlik odağında üretmeye devam ediyor

5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Systemair Türkiye Genel Müdürü Ayça Eroğlu, gelecek nesillere sürdürülebilir bir yaşam bırakmak için çalıştıklarının altını çizdi

Yenilenebilir enerji kaynaklı iklimlendirme sistemleri hayata geçiren Systemair Türkiye, imza attığı bir dizi inovatif teknoloji ile hem sektöre hem müşterilerine hem de dünyaya sürdürülebilir ölçekte katma değer sağlamak için çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Son dönemde düşük karbon çalışmalarını merkeze alan Systemair Türkiye, etkin kaynak yönetimiyle karbon ayak izini düşürmeyi ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir yaşam bırakmayı hedefliyor. Bu hedefleri çerçevesinde 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Systemair Türkiye Genel Müdürü Ayça Eroğlu, 2025 yılına kadar tüm ofis ve üretim operasyonları ile lojistik süreçlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmayı amaçladıklarını vurguladı.

 

Üretimde ve ofislerde oluşan atıkları kaynağında ayrıştırarak Sıfır Atık Belgesi alan Systemair Türkiye, operasyonel süreçlerde hem emisyonları azaltmak hem de kaynak sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla atık oluşum miktarlarını minimuma indiren eko tasarım ilkeleriyle hareket ediyor. Kaynakların verimli kullanılması adına Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformu’na dahil olan şirket, gezegenin yaşadığı iklim sorunlarını minimize edebilmek, artan popülasyon ve sanayi faaliyetlerinin etkilerini azaltabilmek adına sorumlu üretim ilkelerinden taviz vermeden ilerliyor. Dünyayı korumayı küresel bir öncelik olarak gördüklerinin altını çizen Systemair Türkiye Genel Müdürü Ayça Eroğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında şirketin yaptığı çalışmaları ve geliştirdiği ürünleri anlattı. 

Ödüllü YDD projesi ile ürünlerin çevresel etkilerini hesaplayabiliyor

Yaşam Döngüsü Değerlendirme metodu ile Türkiye’de kendi sektöründe ürünlerinin yaşam döngüsü boyunca yarattığı etkileri belirleyen ilk firma olduklarını dile getiren Ayça Eroğlu; “Bu çalışmamız, veri merkezi soğutma cihazları üretim ve kullanım aşamalarında yüksek enerji ve ham madde gereksinimi olan süreçleri belirlemeye ve etkilerini hesaplamaya yardımcı oluyor. Türkiye Ar-Ge merkezinde uygulamaya aldığımız Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sayesinde veri merkezi soğutma cihazımız olan Geniox Tera başta olmak üzere Systemair Grup genelindeki birçok ürün ve üretim sürecinin çevresel etkilerini hesaplayabiliyoruz. Böylece üretim süreçlerinin iyileştirilmesi konusunda da ekolojik tasarıma destek olacak verilere ulaşıyoruz. Yakın bir zamanda projemiz sayesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve İstanbul Teknik Üniversitesi ana desteğinde Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği’nin gerçekleştirdiği VIII. İstanbul Karbon Zirvesi’nde Düşük Karbon Kahramanı ödülü almanın da gururunu yaşıyoruz” diye belirtti.

2025 yılına kadar sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedefliyor

Systemair Türkiye olarak güneş paneli yatırımı yaparak grup içerisinde bu konuya öncü olan ülkelerden biri olduklarını belirten Ayça Eroğlu, şu açıklamalarda bulundu; “Yapılan bu yatırım sonucunda fabrikamızın enerji ihtiyacının önemli bir kısmını, kurulan güneş panellerimiz ile karşılamayı hedefliyoruz. Bu yatırımın yanı sıra fabrikalardaki proseslerde kullandığımız makinelerin motorlarına, taşıma yaptığımız forkliftlerin elektrikli olmasına, ayrıca BMS sistemi ile yönettiğimiz fabrikamızın gereksiz enerji tüketimi yapmamasına da önem veriyoruz. “Türkiye’nin ‘Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik’ anlamına gelen LEED Gold Sertifikası’na sahip ilk klima santrali fabrikası” olan tesisimizde yağmur suyunun toplanması, su ve enerji tasarruflu ekipman kullanımı, verimli ısıtma ve soğutma sistemleri, ısı yalıtımı, atıktan ısı geri kazanım sistemleri gibi uygulamalar hayata geçiriyoruz. Bunlara ek olarak Türkiye ekibi olarak ofis ve fabrika alanlarında tüketilen içecek ambalajlarını RVM Systems makineleri ile toplayarak tekrar ham maddeye dönüştürülmesi için ileri dönüşüme gönderiyor, böylece her ay yaklaşık 10 bin adet plastik ambalajın denizleri kirletmesine engel oluyoruz. Ayrıca Dilovası’nda her gün yüzlerce kilogram ortaya çıkan atık metal sacların bir kısmını geri dönüşüme gönderiyoruz. İleri dönüştürebilecek metal saclardan ‘Atık Sacların Değerlendirilmesi’ projemiz kapsamında yeniden kullanılabilir objeler yaratıyoruz. Tüm bu çalışmalarımızla 2025 yılına kadar tüm ofis ve üretim operasyonları ile lojistik süreçlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmayı planlıyoruz. Sürdürülebilirlik kavramını “çevrecilikten” ziyade bütünleşik bir perspektifte ele alıyor, hayatımızın ve iş süreçlerimizin içinde daimî olması gereken bir prensip olarak görüyoruz. Örneğin, düzenlediğimiz çocuk şenliğinde eğitici ve eğlendirici atölyelerin yanı sıra çocuklarımıza ileri dönüşüm heykel çalışması yaptırdık. Bir hafta boyunca kendi topladıkları pet şişeleri getirerek etkinlik sırasında dev bir heykel yapmalarını sağladık. Böylece etkinlik boyunca çocuklarımıza geri dönüşüm kadar ileri dönüşümün de önemini ve sürdürülebilirlik kavramını aktardık. Sürdürülebilirliğin en önemli noktalarından birinin de geleceğimiz olan çocuklarımıza bu önemli kavramları aktarmak olduğuna inanıyoruz.” 

Son olarak döngüsel ekonomiyi de desteklediklerinin altını çizen Eroğlu, Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformu’nun oluşturduğu endüstriler arası malzeme alışverişine dijital bir alan sağlayan Türkiye Materials Marketplace’de yer alarak sınırlı kaynakların her daim ekonomi içinde tekrar kullanılarak değer kazanmasını amaçladıklarını sözlerine ekledi. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

DenizBank ile AXA Sigorta acentelik sözleşmesini uzattı

DenizBank ile AXA Sigorta arasında 12 yıldır devam eden münhasır acentelik sözleşmesi 2031 yılına kadar uzatıldı. AXA Sigorta’nın hayat dışı sigorta ürünlerinin dağıtım, pazarlama ve satışı, Türkiye’nin dört yanında milyonlarca müşteriye hizmet sunan DenizBank’ın satış ve dağıtım ağları aracılığıyla yapılmaya devam edilecek.

2011 yılında başlayan ve AXA Sigorta’nın hayat dışı sigorta ürünlerinin 15 yıl boyunca DenizBank satış ve dağıtım ağları üstünden pazarlanması ve satışı için yapılan iş birliği, 11 Mayıs 2023 tarihinde, DenizBank Finansal Hizmetler Grubu CEO’su Hakan Ateş ve AXA Sigorta CEO’su Yavuz Ölken’in, Madrid’de düzenlenen törende imzaladıkları anlaşmayla uzatıldı. Bu kapsamda, DenizBank ve Axa Sigorta arasında 2026 yılında tamamlanması öngörülen iş birliği, 2031 yılına kadar 5 yıl daha devam edecek. 

 

DenizBank Finansal Hizmetler Grubu CEO’su Hakan Ateş, imza töreninde yaptığı konuşmada, “DenizBank olarak her zaman ekosistem yaklaşımıyla hareket ediyor, güçlerimizi farklı paydaşlarımızla birleştirerek ülkemize sunduğumuz faydayı artırmayı önemsiyoruz. AXA gibi sigortacılıktaki köklü bilgi birikimine güvendiğimiz bir kurumla güven ilişkisi içinde tesis ettiğimiz iş birliğini sürdürülebilir hale getirmekten de mutluluk duyuyoruz. 2011 yılından bu yana uyum içinde ilerleyen, verimini hiç kaybetmeyen ortaklığımızın ve ekiplerimizin çalışmalarının karşılığını alıyoruz. İş birliğimizin yarattığı faydayı daha üst seviyelere taşımak adına, AXA Sigorta’nın hayat dışı sigorta ürünlerini, sayıları 650’yi aşan şubelerimiz ve dijital kanallarımız başta olmak üzere tüm kanallarımızla ülkemizin her köşesinde insanlarımıza ulaştırmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemin kurumlarımız için hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

AXA Sigorta CEO’su Yavuz Ölken de imza töreninde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “AXA Sigorta olarak, geniş yelpazedeki ürün ve hizmetlerimizi Türkiye’nin dört bir yanındaki müşterilerimize ulaştırmayı önemsiyoruz. AXA ile aynı değerlere önem veren kurumlar ile iş birlikleri yapmak bizim için çok anlamlı. DenizBank ile 2011 yılında başladığımız yolculukta hayat dışı sigorta ürünlerimizi çok daha geniş kitlelere sunma ve müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutma hedeflerimiz açısından değer yarattık. Bu iş birliğini geleceğe taşıyarak kurumlara, müşterilerimize ve ekonomimize sürdürülebilir katkı sağlayacağımız için mutluyuz. Ortaklığımızın hem ülkemize, hem iki kuruma, hem de tüm paydaşlarımıza hayırlı olmasını dilerim.” 

İmza törenine ayrıca DenizBank Perakende Bankacılık Grubu Genel Müdür Yardımcısı ve İcra Kurulu Üyesi Ayşenur Hıçkıran, DenizBank Bireysel ve Özel Bankacılık Grubu Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Özark, AXA Avrupa ve Latin Amerika CEO’su Antimo Perretta, AXA Madrid International Hub Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Nuria Fernandez Paris, AXA Sigorta Satış ve Pazarlama Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Firuzan İşcan, AXA Sigorta Hukuk, Uyum ve Kurumsal Sorumluluk Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Onur Koçkar ve AXA Sigorta Banka ve Finansal Kurumlar Direktörü ve Genişletilmiş İcra Kurulu Üyesi Feyza Hasırcılar katıldılar. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İşe Alım Süreçlerinde Yaz Durgunluğu Yaşanmayacak

Fenix İnsan Kaynakları Kurucusu Ülker Piri, insan kaynakları işe alım süreçlerinde her yaz yaşanan durgunluğun bu yaz yaşanmayacağına, yıl başından beri yaşanan gecikmelerin Haziran itibarıyla giderilmeye başlanacağına dikkat çekti. Piri’ye göre bu dönemde İstanbul, ‘öncelikli şehir’ olma özelliğini yitirebilir.

Ülkemizde 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketleri ve ardından gelen seçim süreci belirsizliği nedeniyle şirketlerin büyük çoğunluğunun işe alım süreçlerinde durgunluk yaşanmış, pek çok pozisyon için açılan başvurular beklemeye alınmıştı. 

Fenix İnsan Kaynakları Kurucusu Ülker Piri, Haziran itibarıyla işe alım süreçlerinde yaşanan beklemelerin biteceğine dikkat çekti. Her yıl yaz döneminde işlerin doğal akışıyla birlikte insan kaynağı ihtiyacının da azaldığını, bu nedenle işe alımların diğer aylara kıyasla daha az olduğunu söyleyen Piri, “Bu yaz bu konuda önemli bir değişim yaşandığını gözlemleyeceğiz. Yılın başından beri işe alım planlarını hayata geçiremeyen insan kaynakları profesyonelleri, yaz dönemini bu anlamda verimli geçirmeyi planlıyor” dedi. 

İstanbul, İşe Alımda Öncelik Olmaktan Çıkıyor

Şirketlerin, adayların uzaktan çalışma taleplerini de daha çok dikkate almaya başladığına dikkat çeken Piri sözlerini şöyle sürdürdü: “Hali hazırda çok yüksek olan, adayların uzaktan ve hibrit çalışma talepleri yaz dönemiyle birlikte büyük bir artış gösteriyor. Şirketlerin işe alımlarının yoğun olacağı bu dönemde, bu alanda daha fazla esneklik göstermeye başlayacağını öngörüyoruz. Yılın başından bu yana görüştüğümüz binlerce adayın büyük çoğunluğu hibrit çalışmayı bile düşünmüyor. Adayların yüzde 82’si uzaktan; yüzde 12’si hibrit çalışmayı isterken, sadece yüzde 6’sı düzenli olarak ofisten çalışmayı tercih ediyor. Bu gelişmeler ışığında ve maaliyet avantajını da hesaba katarak, İstanbul’daki şirketler diğer şehirlerde yaşayan kişileri işe almaya daha ılımlı hale geliyor. Yıl başından bu yana İstanbul’daki firmalar için yaptığımız işe alımlarda, kişilerin sadece yüzde 22.5’i İstanbul’da ikamet ediyor, işe alınan kişilerin yüzde 77.5’i farklı şehirlerde yaşıyor.”

Süreçlerde Hızı Kesilmeyen Tek Uzmanlık Alanı: IT (Bilgi Teknolojileri)

Piri, sektörlere/iş alanlarına göre işe alımda değişen farklılıklara da değindi. Buna göre yıl başından beri işe alım süreçlerinde hızı kesilmeyen, duraklamaların yaşanmadığı ya da en az yaşandığı alan bilgi teknolojileri oldu. Bilgi teknolojileri alanında çalışan kişilerin işe alımlarda öne çıkan uzmanlık alanları ise şöyle sıralandı: Yazılımcı, Full Stack Developer, Back End ve Front End Developer, Veri Analisti, Network Uzmanı, Sistem Yöneticisi ve Yapay Zeka Mühendisi. Ancak süreçlerde önü kesilmese de Piri’ye göre şirketlerin doğru yeteneği bulma konusunda en çok zorlandığı ve en çok destek istediği alan da yine bilgi teknolojileri. 

‘Yaşa Takılanlar’ Şartlara Da Takılıyor

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinin yürürlüğe girmesiyle 2 milyonu aşkın kişinin emeklilik hakkı kazandığını hatırlatan Ülker Piri, bu yeniliğin de şirketlerin iç dengelerinde önemli değişimler yarattığını söyledi. Piri, “İnsan kaynakları süreçleri ile ilgili olarak görüştüğümüz, EYT kapsamındaki kişilerin yaklaşık yüzde 80’i emekliliğini alıp yine aynı yerde çalışmaya devam ediyor. Ancak bu kişilerin, şirket yöneticileri ile ilişkileri eskisi gibi değil. Yüzde 45’i, şartları iyileştirilmezse tamamen işi bırakmayı ya da iş değişikliği yapmayı düşünüyor. Bu değişimin yıl boyunca işe alım süreçlerini artıracak bir etki göstermesini bekliyoruz” diye konuştu. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstihdam Fırsatı Sunan “Perakende Genç Yetenek Programı"'nda İkinci Dönem: Perakende Sektörüne İlgi Duyan Gençler Bu Programda Buluşuyor

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Boyner, ikinci dönemine girdiği “Perakende Genç Yetenek Programı” ile gençleri perakende sektörüne hazırlıyor.

 

Üniversite öğrencilerinin Türkiye’nin her yanındaki Boyner mağazalarında perakende sektörünü deneyimleme fırsatı yakaladığı programda; öğrencilerin program kapsamında aldıkları derslere Boyner uzmanlarının katılımı sağlanarak kurumsal gelişimlerine destek olunuyor ve programı başarıyla tamamlayan öğrencilere mezun olduklarında istihdam fırsatı veriliyor.

Perakende sektöründe istihdamın önemli markalarından Boyner ve Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) 2022 yılında bir iş birliğine imza atarak Perakende Genç Yetenek Programı’nı hayata geçirmişti. Marka ve fakülte ikinci yılında yine üniversite öğrencilerinin perakende sektörünü ve kurumsal hayatı deneyimlemeleri için bir araya geldi. 

Anadolu Üniversitesi İİBF öğrencilerine yaz dönemi boyunca Boyner mağazalarında staj yapma imkânı sunan program kapsamında birçok farklı departmanda deneyim fırsatı veriliyor. Boyner mağazalarında satış, muhasebe, operasyon, lojistik birimlerini yakından tanıyan ve kurumsal hayatı henüz üniversite öğrencisiyken deneyimleyen öğrenciler farklı departmanların iş dinamiklerine ortak olabiliyorlar. 

Perakende Genç Yetenek Programı kapsamında öğrenciler, 3. sınıf yaz dönemi stajının ardından 4. sınıf güz ve bahar dönemlerinde program kapsamında aldıkları mesleki seçmeli derslerde Boyner yöneticileri tarafından verilen 5 farklı eğitime katıldı. Öğrenciler mezun olduktan sonra talepleri doğrultusunda Boyner mağazalarında ilk seviye yöneticilik basamağı olan “yetkili” pozisyonunda istihdam edilme şansı elde ediyor.

Üniversite Öğrencileri Perakende Sektörü Deneyimini Eğitimlerle Pekiştiriyor

2022 yılında başlayan Perakende Genç Yetenek Programının ilk yılında yaz dönemi stajını başarıyla tamamlayan 23 öğrenci, 4. sınıf boyunca Boyner Perakende Akademisi liderliğinde ilgili departman yöneticilerinden görsel sunum, e-ticaret ve lojistik yönetimi, perakende matematiği, kurumsal itibar, perakendede müşteri yönetimi gibi eğitimleri alma imkanına sahip oldu. Programı başarıyla bitiren 7 öğrenci, Boyner mağazalarında ilk seviye yöneticilik basamağı olan “yetkili” pozisyonunda istihdam edilecek.

Perakende sektörüne nitelikli iş gücü kazandırmak için Boyner ve Anadolu Üniversitesi İİBF ortaklığı ile hayata geçirilen proje, yeni dönemde 3. sınıfa devam eden öğrencilerin başvurularını kabul etmeye başladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nisan ayında genel ticaret sistemine göre ihracat %17,1, ithalat %4,8 azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2023 yılı Nisan ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre %17,1 azalarak 19 milyar 331 milyon dolar, ithalat %4,8 azalarak 28 milyar 69 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Ocak-Nisan döneminde ihracat %3,0 azalırken ithalat %7,1 arttı

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2023 yılı Ocak-Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %3,0 azalarak 80 milyar 869 milyon dolar, ithalat %7,1 artarak 124 milyar 313 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Nisan ayında enerji ürünleri ve altın hariç ihracat %17,2 azalırken ithalat %3,0 arttı

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2023 Nisan ayında %17,2 azalarak 21 milyar 807 milyon dolardan, 18 milyar 50 milyon dolara geriledi.

Nisan ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat %3,0 artarak 21 milyar 219 milyon dolardan, 21 milyar 865 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı Nisan ayında 3 milyar 815 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi %7,2 azalarak 39 milyar 914 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı %82,6 oldu. 

Dış ticaret açığı Nisan ayında %42,1 arttı

Nisan ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre %42,1 artarak 6 milyar 147 milyon dolardan, 8 milyar 738 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Nisan ayında %79,1 iken, 2023 Nisan ayında %68,9’a geriledi.

Dış ticaret açığı Ocak-Nisan döneminde %32,9 arttı

Ocak-Nisan döneminde dış ticaret açığı %32,9 artarak 32 milyar 684 milyon dolardan, 43 milyar 444 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Ocak-Nisan döneminde %71,8 iken, 2023 yılının aynı döneminde %65,1’e geriledi.

Nisan ayında imalat sanayinin toplam ihracattaki payı %94,8 oldu

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, 2023 Nisan ayında imalat sanayinin payı %94,8, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı %3,1, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı %1,6 oldu.

Ocak-Nisan döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı %94,5, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı %3,6, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı %1,5 oldu.

Nisan ayında ara mallarının toplam ithalattaki payı %73,2 oldu

Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, 2023 Nisan ayında ara mallarının payı %73,2, sermaye mallarının payı %13,9 ve tüketim mallarının payı %12,9 oldu.

İthalatta, 2023 Ocak-Nisan döneminde ara mallarının payı %76,0, sermaye mallarının payı %12,8 ve tüketim mallarının payı %11,1 oldu.

Nisan ayında en fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu

Nisan ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 1 milyar 590 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 163 milyon dolar ile ABD, 970 milyon dolar ile Irak, 954 milyon dolar ile İtalya, 945 milyon dolar ile Birleşik Krallık takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın %29,1’ini oluşturdu.

Ocak-Nisan döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 7 milyar 115 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 4 milyar 751 milyon dolar ile ABD, 4 milyar 177 milyon dolar ile İtalya, 3 milyar 943 milyon dolar ile Rusya Federasyonu ve 3 milyar 878 milyon dolar ile Birleşik Krallık takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın %29,5’ini oluşturdu.  

İthalatta ilk sırayı Rusya Federasyonu aldı

İthalatta Rusya Federasyonu ilk sırayı aldı. Nisan ayında Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 4 milyar 177 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 691 milyon dolar ile Çin, 2 milyar 175 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 153 milyon dolar ile İtalya, 1 milyar 117 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın %43,9’unu oluşturdu.

Ocak-Nisan döneminde ithalatta ilk sırayı Rusya Federasyonu aldı. Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 17 milyar 253 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 14 milyar 136 milyon dolar ile Çin, 9 milyar 482 milyon dolar ile İsviçre, 8 milyar 757 milyon dolar ile Almanya, 4 milyar 821 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın %43,8’ini oluşturdu.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat %4,5 azaldı

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2023 Nisan ayında bir önceki aya göre ihracat %4,5, ithalat %1,0 azaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2023 yılı Nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracat %9,6 azalırken, ithalat %1,1 arttı.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı %4,0 oldu

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.4 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Nisan ayında ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı %94,8’dir. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı %4,0’dır. Ocak-Nisan döneminde ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı %94,5’tir. Ocak-Nisan döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı %3,7’dir.

Nisan ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı %80,0’dır. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı %10,7’dir. Ocak-Nisan döneminde imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı %77,4’tür. Ocak-Nisan döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı %10,3’tür.  

Özel ticaret sistemine göre ihracat 2023 yılı Nisan ayında 17 milyar 706 milyon dolar oldu

Özel ticaret sistemine göre, 2023 yılı Nisan ayında, ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre %19,6 azalarak 17 milyar 706 milyon dolar, ithalat %10,1 azalarak 25 milyar 888 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Nisan ayında dış ticaret açığı %20,6 artarak 6 milyar 782 milyon dolardan, 8 milyar 182 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Nisan ayında %76,5 iken, 2023 Nisan ayında %68,4’e geriledi.

İhracat 2023 yılı Ocak-Nisan döneminde 73 milyar 829 milyon dolar oldu

Özel ticaret sistemine göre ihracat, 2023 yılı Ocak-Nisan döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre %6,1 azalarak 73 milyar 829 milyon dolar, ithalat %4,6 artarak 116 milyar 948 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Ocak-Nisan döneminde dış ticaret açığı %30,2 artarak 33 milyar 127 milyon dolardan, 43 milyar 120 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2022 Ocak-Nisan döneminde %70,4 iken, 2023 yılının aynı döneminde %63,1’e geriledi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Multipl Skleroz Hakkında Doğru Sanılan 8 Hatalı Bilgi!

Multipl Skleroz, etkisini sinir sisteminde gösteren ve ataklarla gelişen kronik bir sinir sistemi hastalığı olarak tanımlanıyor. Vücudu dışarıya karşı korumakla görevli olan bağışıklık sistemi kendi hücrelerini tanıma özelliğine sahip. Ancak bilinmeyen bir etken nedeniyle sistem bozulursa, bağışıklık sistemi özellikle sinir iletimini sağlayan beyin ve omurilikteki hücrelere karşı saldırı düzenliyor. Sinir hücreleri arasındaki iletimi sağlayan miyelin kılıfının hasarı sonucunda da Multipl Skleroz oluşuyor. MS hastalığının dünya çapında 2 milyondan fazla, ülkemizde de yaklaşık 50 bin kişiyi etkilediği tahmin ediliyor. Bu hastalık güçsüzlük, uyuşma, yürüme bozukluğu, dengesizlik ve görme bozukluğu gibi durumlara yol açtığı için hastaların günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebiliyor. Aslında günümüzde erken teşhis, doğru tedavi, düzenli takip ve yaşam tarzında yapılan değişiklerle MS hastaları uzun ve kaliteli bir yaşam sürebiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, ancak Multipl Skleroz ile ilgili toplumda doğru sanılan hatalı bilgilerin teşhis ve tedavi açısından gecikmelere yol açtığına dikkat çekerek, “Bu gecikme de hastaların günlük yaşam aktivitelerinin olumsuz etkilenmesine ve hastalığın daha kötü seyretmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla MS hastalığının belirtilerini bilmek ve zamanında hekime başvurmak çok önemlidir” diyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, toplumda Multipl Skleroz hakkında doğru sanılan hatalı bilgileri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu! 

Multipl Skleroz erken dönemde teşhis edilemez. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Multipl Skleroz, nöroloji hekimlerine doğru zamanda başvurulduğu takdirde, ayrıntılı bir hasta hikayesi ve muayene ile gerekli tetkikler sonrasında, erken dönemde rahatlıkla teşhis edilebiliyor. Kol ve/veya bacaklarda güçsüzlük ile uyuşma, dengesizlik, yorgunluk, çift görme ve görme bulanıklığı, konuşma bozukluğu gibi yakınmalar, Multipl Skleroz’un sık görülen belirtilerinden. Dolayısıyla bu yakınmalarda zaman kaybetmeden hekime başvurmak, hastalığın erken teşhis edilmesinde kilit rol üstleniyor. 

Kontrol altına alınamayan bir hastalıktır. YANLIŞ! 

DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine, Multipl Skleroz günümüzde ilaç tedavisiyle kontrol altına alınabiliyor. MS hastalığına yönelik, ataklar sırasında ve uzun dönem koruyucu olarak etki eden ilaç seçenekleri mevcut. Son yıllarda artan çalışmalar doğrultusunda, hastalığın seyrine veya hastanın bireysel özelliklerine göre çok sayıda ilaç seçeneklerinden yararlanılıyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, ilaçların enjeksiyon ve tablet formu olmak üzere iki gruba ayrıldıklarını belirterek, “Seçilecek olan ilaçlarda hastaya özgü bireysel özellikler ve tercihler göz önünde bulunduruluyor. Düzenli bir takiple birlikte ilaçlar arasında geçişler yapılabiliyor ve bu sayede yöntemler çok daha etkili olabiliyor” diyor. 

Her MS hastası tekerlekli sandalyeye mahkumdur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Multipl Skleroz; klinik izole sendrom, ataklarla seyreden ve ilerleyici seyreden olmak üzere temelde 3 alt gruba ayrılıyor. Klinik izole sendrom ile ataklarla seyreden MS iyi seyirli oluyor ve hastalarda yüzde 85 gibi yüksek bir oranda görülüyor. Kötü seyirli olan ilerleyici tip MS ise hastaların yüzde 15 oranını etkiliyor. Dolayısıyla uygun tedavi ve düzenli takiplerle çoğu hastanın bulguları rahatlıkla kontrol altına alınabiliyor. Böylece hastalar etkin tedaviyle günlük yaşamlarına sorunsuz bir şekilde devam edebiliyor.

Genetik geçişli bir hastalıktır. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Ailesel bir geçiş söz konusu olsa da Multipl Skleroz’un genetik geçişli bir hastalık olduğu net olarak kanıtlanmamış. Genetik ve çevresel etkenler hastalığın gelişiminde birlikte rol alıyor. Ailesinde MS olan bir kişi normal popülasyona göre daha riskli olmakla birlikte bu durum hastalığın genetik geçişli olduğunu göstermiyor. Sigara, diyet, güneş ışığına fazla maruz kalmak, stres, D vitamini eksikliği ve geçirilmiş enfeksiyonlar çevresel etkenler arasında yer alıyor.

Multipl Skleroz hastaları yazın dışarı çıkmamalıdır. YANLIŞ! 

DOĞRUSU: Multipl Skleroz’un semptomları yoğun egzersiz veya ısı artışı durumlarında şiddetlenebiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu,  ancak bu durumun hastaların yaz aylarında asla dışarı çıkamayacakları anlamına gelmediğine işaret ederek, “Hastalar, saunaya gitmemek veya tatillerde sıcakların çok yoğun yaşandığı ayları tercih etmemek gibi önlemlerle aşırı sıcak ortamlardan olabildiğince kaçınarak, günlük hayatlarına devam edebilirler. Günlük hayatın içinde olmak aynı zamanda psikolojik olarak da destek sağladığı için hastalığın tedavisinde de önem taşıyor.” bilgisini veriyor.   

MS hastası kadınların hamile kalmaları sakıncalıdır. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Hormonal denge açısından farklı özellikler taşımak gibi bazı etkenler nedeniyle kadınlarda erkeklere nazaran iki kat fazla görülen MS, özellikle 20-40’lı yaşlar arasındaki doğurganlık çağında gelişiyor. Dolayısıyla MS hastası kadınların en büyük endişelerinden biri, anne olma şansını yitirmek oluyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, Multipl Skleroz’un hamile kalmaya ve doğum yapmaya kesinlikle engel oluşturmadığını vurgulayarak, “Hastalık aktivitesini kontrol altına alan ilaçlar sayesinde hastalar hem doğum yapabiliyor hem de emzirebiliyorlar. Bu noktada önemli olan asıl konu, hastaların hamilelik planlamalarını kendilerini takip eden nöroloji hekiminin kontrolünde yapmalarıdır.” bilgisini veriyor. 

Multipl Skleroz’da egzersiz yapmaktan kaçınılmalıdır. YANLIŞ! 

DOĞRUSU: Multipl Skleroz hastaları kendilerini diğer kişilere göre daha yorgun hissedebiliyorlar. Ancak bu sorunla başa çıkmak için yapılabilecek en önemli şey düzenli egzersiz yapmaktır. Zira egzersiz sağladığı faydaların yanı sıra hareketsiz kalmanın yol açabileceği pek çok sorunu önlemesi açısından da değer taşıyor. “Kaliteli bir yaşam için MS hastalarına düzenli egzersiz yapmaları, sağlıklı beslenmeleri ve sigara içmemeleri konusunda mutlaka gerekli bilgilendirmeler yapılıyor” diyen Dr. Ezgi Yakupoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ancak egzersizin hem sıklığı hem de tipi açısından hasta ve doktor mutlaka iletişim halinde olmalıdır. MS hastaları için en ideal egzersiz türleri ise yürüyüş, yüzme ve bisiklet gibi aerobik egzersizleridir.” diyor. 

Multipl Skleroz hastaları çalışamaz. YANLIŞ!

DOĞRUSU: MS hastalarının çok büyük bir kısmı günlük yaşamlarına aynı şekilde devam edebiliyor ve işlerini rahatlıkla yapabiliyorlar. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, “Önemli olan, doktor ile hasta arasında güven içeren bir iletişimin kurulması ve düzenli takiplerin yapılmasıdır” diye konuşuyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Meme Kanseri Cinsiyet Ayırt Etmiyor

Doktor Öğretim Üyesi Dilek Yıldırım, meme kanserine karşı erken teşhisin hayat kurtardığını ifade ederek, meme kanserinin yalnızca kadınları değil erkekleri de tehdit ettiğine dikkat çekti.

Küçükçekmece Belediyesi, meme kanserine karşı farkındalığını artırmak amacıyla ‘Sağlıklı Yaşam Biçimi ve Meme Kanseri ile Mücadele’ konulu seminer düzenledi. İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü tarafından Belediye Çok Amaçlı Salonda düzenlenen seminerde Doktor Öğretim Üyesi Dilek Yıldırım; sağlıklı yaşam biçimi, sağlıklı beslenme, meme kanseri belirtileri ve korunma yöntemleri gibi konularda personele ayrıntılı bilgi verdi.

Dilek Yıldırım: Herkes meme kanseri hakkında bilinçli olmalı

Doktor Öğretim Üyesi Dilek Yıldırım özellikle son yıllarda artan meme kanseri vakalarına karşı korunma yöntemlerini anlatırken, ‘’40 yaş üstü her kadın 2 yılda bir düzenli olarak mamografi çektirmeli. Meme kanserinin erken teşhis ile tespiti durumunda iyileşme şansı %98’dir. Toplumun tüm kesimi meme kanseri konusunda bilinçli olmalıdır. Özellikle 20 yaşından itibaren her kadının her ay kendi kendini muayene etmesi gerekir. Ayrıca 20 yaş üzeri her kadın 2 yılda bir sağlık personeline muayene yaptırmalıdır’’ dedi.

Bilinenin aksine erkeklerde risk altında

Yıldırım, meme kanserinin erkekleri de tehdit ettiğine dikkat çekerek, “Meme kanseri her ne kadar toplumda kadın hastalığı olarak bilinse de sanılanın aksine erkeklerde görülen kanserlerin % 1’ini oluşturuyor. Bu durumda erkeklerde de görülebilecek meme kanserinde erken teşhis ve tedavinin önemi ortaya çıkıyor. Ayrıca erkeklerde de kadınlarda görülen meme kanseri belirtileri aynı şekilde kendini gösteriyor. Bu belirtiler ise; meme ucundan salgı gelmesi, kızarıklık, şişlik, çukurlaşma, büzülme ve kabarıklık gibi belirtiler görülüyor” diye konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı