Aylık arşivler: Kasım 2023

VakıfBank, Şampiyonlar Ligi'nde üçüncü maçına çıkıyor

VakıfBank, Şampiyonlar Ligi’nde üçüncü maçına çıkıyor

 

Son iki sezonun CEV Şampiyonlar Ligi şampiyonu VakıfBank, Avrupa’da bu sezonki 3. maçına çıkacak. VakıfBank’ın, Allianz Vero Volley Milano’yu ağırlayacağı mücadele 29 Kasım Çarşamba, TSİ 19.30’da başlayacak.

 

Türkiye’nin uluslararası alanda en çok kupa kazanan takımı VakıfBank, son 2 sezondur zafere ulaştığı CEV Şampiyonlar Ligi’nde üçüncü grup maçına çıkıyor. A Grubu’nda mücadele eden sarı-siyahlılar, 29 Kasım Çarşamba, TSİ 19.30’da İtalya temsilcisi Allianz Vero Volley Milano’yu konuk edecek.

 

Giovanni Guidetti: “Zoru seven bir takımız”

 

Maç öncesinde karşılaşmayı değerlendiren VakıfBank Başantrenörü Giovanni Guidetti, “Heyecanlıyız. Milano, İtalya’nın en iyi takımlarından biri. Bizi büyük bir mücadele, seyircilerimizi ise keyifli bir maç bekliyor. Zor olacağını biliyoruz ama biz zoru seven bir takımız” şeklinde konuştu.

 

Cansu Özbay: “Hedeflerimiz için önemli bir maç”

VakıfBank’ın yıldız pasörü Cansu Özbay ise “CEV Şampiyonlar Ligi’ne iyi bir başlangıç yaptık. Şimdi evimizde zorlu bir maç bizi bekliyor. Vero Volley Milano güçlü bir takım bunun farkındayız. Hedeflerimiz için önemli bir maç. Bu zorlu maça takım olarak iyi bir şekilde hazırlanıyoruz. Avrupa’da kayıpsız yolumuza devam etmek için elimizden geleni yapacağız” ifadelerini kullandı.

 

6 şampiyonlukla CEV Şampiyonlar Ligi’ni en çok kazanan ekip olan VakıfBank, A Grubu’ndaki ilk maçında Volley Mulhouse Alsace’yi, ikinci maçında ise Jedinstvo Stara Pazova’yı set vermeden mağlup etmeyi başardı.  

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Canon, karbon emisyonunu azaltma hedeflerinde SBTI'nin onayını almayı başararak sürdürülebilirlik yönünde attığı somut adımlarla ilerlemeye devam ediyor

Canon, karbon emisyonunu azaltma hedeflerinde SBTI’nin onayını almayı başararak sürdürülebilirlik yönünde attığı somut adımlarla ilerlemeye devam ediyor 

 

Canon, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UNGC), Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI), Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) ve CDP olmak üzere dört kuruluş tarafından ortaklaşa yönetilen SBTI’den onay almayı başardı. Bilimsel Tabanlı Hedefler Girişimi (SBTI); Canon’un CO2 emisyonlarını azaltma hedeflerinin 1,5 °C Paris Anlaşmasıyla uyumlu olduğunu ve bu sayede sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaştığını onayladı.

  • Canon’un SBTI tarafından onaylanan hedefleri, şirketin 2030 hedefleri olan kapsam 1 ve 2 için yüzde 42 mutlak CO2 azaltımı ve kapsam 3 (Kategori 1 ve 11) için 2022 baz yılına kıyasla yüzde 25 mutlak CO2 azaltımını kapsıyor.
  • Canon, şirketin kısa vadeli çevresel hedefleri ve SBTI standartları doğrultusunda, CO2 emisyonlarını azaltmaya ve bir bütün olarak karbonsuz toplum idealine katkıda bulunmaya devam edecek.

Görüntüleme teknolojileri lideri Canon, SBTI hedeflerinden ayrı olarak, ürün başına ürün yaşam döngüsü CO2 emisyonlarını yıldan yıla yüzde 3 oranında azaltmaya devam ediyor. 2008’den bu yana toplam azaltım oranı yüzde 43’e ulaşan Canon, yılda yüzde 3 oranının sürdürülmesi durumunda emisyon seviyelerinde, 2030 yılına kadar, 2008 seviyelerine kıyasla yaklaşık yüzde 50’lik bir azalmaya ulaşacak. Canon, 2008-2022 yılları arasında ortalama yüzde 4,1’lik bir iyileşme kaydederek bu hedefe ulaşma yolunda kararlı bir şekilde ilerliyor. 

Düşük karbonlu bir gelecek için çalışmaya kararlı olan Canon, 2050 yılına kadar “net sıfır karbon” seviyesine ulaşmayı hedefliyor.

 

Canon’un sürdürülebilirlik taahhütleri hakkında daha faza bilgiye buradan sahip olabilirsiniz.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

'ATA GYO,  Çanakkale Projesi Satışından 65.7 Milyon TL Gelir Elde Etti!'

‘ATA GYO,  Çanakkale Projesi Satışından 65.7 Milyon TL Gelir Elde Etti!’  

Gayrimenkul yatırım ortaklığı ATA GYO, Çanakkale Projesi’nden KDV dahil 65.772 Milyon TL gelir elde ederek önemli bir finansal başarıya imza attığını duyurdu.

ATA GYO’nın 2018 yılında portföyüne eklediği Çanakkale Projesi’nin değeri, 2018 yıl sonunda 6.4 Milyon TL olarak kaydedilmişti.  Ancak 2023 yılının altıncı ayında yapılan son değerleme raporu, projenin mevcut durum değerini (KDV hariç) 41.5 Milyon TL olarak belirledi.  

Gerçekleşen satış işlemi ve şirketin performansını değerlendiren ATA GYO Genel Müdürü Bedri Kurdoğlu şunları söyledi: “ATA GYO olarak, Çanakkale Projesi’nden elde ettiğimiz 65.7 Milyon TL gelirden dolayı son derece memnunuz. Düşük borç yükümlülükleri ile operasyonlarımızı sürdürürken nakit varlıklarımızın seviyesini arttırdık.  Satış işlemimiz, şirketimizin gelecekteki büyüme stratejisinin güçlü bir temelini oluşturuyor. Satıştan elde edilen gelirler ile mali yükümlülüklerimizi yerine getirirken, yeni yatırım fırstlarını değerlendirmeye devam edeceğiz.

Değerlendirmelerine devam eden Kurdoğlu: ‘’Şirketimize ve yatırımcılarımıza değer yaratmak için çalışmalarımızı hız kesmeden sürüyor.  Bu önemli gelişme, ATA GYO’nun güçlü finansal performansını ve yatırımcılarına değer sağlama konusundaki kararlılığını bir kez daha vurguluyor.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye'nin ilk Değer Odaklı Hisse Senedi Fonu

Türkiye’nin ilk Değer Odaklı Hisse Senedi Fonu 

Ak Portföy’den: VAY

Ak Portföy, borsanın, değerleme kriterleri açısından cazip 30 şirketine tek işlemle yatırım yapma imkanı tanıyan Değer Odaklı Hisse Senedi Fonu “VAY”ı tasarruf sahiplerine sundu. 

Türkiye’nin özel sektördeki en büyük Portföy Yönetim Şirketi olan Ak Portföy, tasarruf sahiplerinin ihtiyaçları doğrultusunda tasarladığı ürünlere bir yenisini ekledi. Ak Portföy Değer Odaklı Hisse Senedi Fonu VAY, Borsa İstanbul ev sahipliğinde düzenlenen Gong Töreni ile yatırımcılara sunuldu.

Hisse senedi yatırımının en temel yollarından biri olan “değer” temasına yatırım fırsatı sunan

VAY ile, borsanın, değerleme kriterleri açısından seçilen 30 şirketine tek işlemle yatırım yapılabiliyor.

Yenilikçi, İlham Veren Ürünlere İhtiyaç Var

Bu fonla ‘değer’ odaklı yatırım temasını tasarruf sahipleriyle buluşturduklarını belirten Ak Portföy Genel Müdürü Mehmet Ali Ersarı; “Türkiye’de yatırım anlayışı ve eğilimleri değişiyor.  Bunun en çarpıcı örneği sermaye piyasasına gösterilen ilgi. Gelişmiş ekonomilere baktığımız zaman hane halkı yatırımlarının ağırlıklı olarak kolektif yatırım araçlarıyla yapıldığını görüyoruz; Türkiye’de de yatırım fonlarına yönelik ilgi giderek artıyor. İki yıl önce hisse senedi fonlarındaki yatırımcı sayısı 240 bin iken bu yıl 1 milyon yüz bin düzeyine ulaştı. Bu ortamda, geleceği yansıtan doğru temalara, derin bir uzmanlıkla yönetilen ve tasarruf sahiplerinin ihtiyaçlarına yanıt sunan yenilikçi, ilham verici ürünlere ciddi bir talep olduğunu görüyoruz.

365 milyar liraya ulaşan varlık büyüklüğüyle özel sektördeki en büyük portföy yönetim şirketi olarak, değer katma bilinciyle hareket etmeyi liderliğimizin getirdiği bir sorumluluk olarak görüyoruz. Değişen trendler doğrultusunda; ülkemizin ihracatçı şirketleri, yerli teknoloji şirketleri, bankacılık sektörü ve büyüyen şirketleri gibi çok çeşitli odak alanlarında, Türkiye’nin en geniş hisse senedi yatırım ürün evrenini sunuyoruz. Bugün açılış gongunu çaldığımız Ak Portföy Değer Odaklı Hisse Senedi Fonumuz ise, yurtiçi hisse senetlerindeki inovatif yaklaşımımızın en yeni halkasını oluşturuyor. Fon, Türkiye’de ilk kez hisse senedi yatırımının en temel yollarından biri olan “değer” temasına yatırım fırsatı sunuyor” dedi.

Değer Temasına Tek İşlemle Yatırım

Değer Odaklı Hisse Senedi Fonu, yatırımcılara borsanın değerleme kriterleri açısından cazip 30 şirketine, kendi bankalarından, tek işlemle yatırım yapma olanağı sağlıyor. Değer Odaklı Hisse Senedi Fonu’nun yatırım yaptığı şirketler, farklı rasyolara ve değerleme kriterlerine göre, detaylı yatırım süreçleri doğrultusunda Ak Portföy uzmanlığı ile seçiliyor. Böylece tasarruf sahipleri portföylerini çeşitlendirirken aynı zamanda Türkiye’nin geleceğine değer katan 30 şirkete yatırım fırsatına sahip oluyor.

Türkiye’nin ilk “Değer” Endeksi

Ersarı, “Bu kapsamda Borsa İstanbul ile birlikte Türkiye’nin ilk değer odaklı hisse senedi endeksini de Borsa İstanbul Ak Portföy Değer Odaklı 100 Endeksi” adıyla ülkemize kazandırmış olmaktan büyük gurur duyduğumuzu da ayrıca belirtmek isterim. Bizler biliyoruz ki; ülkemizin güçlü geleceğini inşa etmek, güçlü tasarruflarla ve geleceğin yatırımlarını bugünden şekillendirmekle mümkün. Dolayısı ile, Türkiye’nin şirketlerine yüksek potansiyellerine ulaşma yolculuğunda destekleyecek, yatırımcılarımızı da bu değere ortak kılacak ürün ve hizmetler sunmayı temel sorumluluğumuz olarak görüyoruz” diyerek sözlerini tamamladı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yürürken Kolları Sallamamak Parkinson Hastalığı Belirtisi Olabilir

YÜRÜRKEN KOLLARI SALLAMAMAK PARKİNSON HASTALIĞI BELİRTİSİ OLABİLİR

Gülümsemekten ağlamaya, çiğnemekten yutkunmaya, adım atmaktan nesneleri tutmaya kadar tüm vücut hareketlerimiz sinir sistemimiz tarafından düzenleniyor. Vücudumuzdaki bu mükemmel düzende oluşan işlev bozuklukları kişinin beden kontrolünü bozan, hareketlerde artma, azalma ya da yavaşlamalara neden olabiliyor. Vücut hareketlerinin azalması Parkinson’a neden olurken hareketin artması ise distoni ve huzursuz bacak sendromu gibi rahatsızlıklara yol açabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Gülşah Öztürk Özlük “29 Kasım Dünya Hareket Bozuklukları Günü” nedeniyle hareket bozuklukları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.  

Hareket bozuklukları 30-40’lı yaşlarda da ortaya çıkabiliyor

Hareket bozuklukları hastalıkları; mükemmel bir çalışma ahengine sahip olan sinir sisteminde önemli yeri olan bazal çekirdeklerdeki işlev bozukluklarından kaynaklanmaktadır. Bazal çekirdeklerden talamusa aşırı veya yetersiz veri çıkışı olduğunda hareketlerimizde kısıtlılık ya da istemsiz hareketler gelişebilmektedir. Hareket bozuklukları, hareketlerin artışı veya azalıp yavaşlamasına göre gruplara ayrılmaktadır. Hareketi azaltan veya yavaşlatan en sık gözlenen hastalık Parkinson hastalığıdır. Hareketi artıran hastalıklar ise titreme, distoni, tik rahatsızlıkları, huzursuz bacak sendromu, myoclonus, kore, hemiballismusdur. En sık gözlenen hareket bozukluklarından birisi olan Parkinson hastalığı ileri yaş hastalığıdır. Beyin hücrelerinde harabiyetle giden nörodejeneratif hastalıklarda Alzheimer’dan sonra 2. sıklıkta gözlenmektedir. Parkinson hastalığı genelde 60 yaş ve üzerinde görülür. Ancak hastaların %10’unda 50 yaş öncesi gözlenebilir. Hatta 30-40’lı yaşlarda tanı konulan genetik geçişli Parkinson hastaları vardır. 

Mimiklerdeki azalma Parkinson hastalığı belirtisi olabilir

İdypatik Parkinson hastalığı vücudumuzda önemli bir madde olan dopamin yapımında sorumlu hücrelerin harabiyeti nedeniyle ortaya çıkar. En sık gözlenen bulgusu hareketlerde yavaşlamadır. Bu durumun hastalardaki ilk belirtileri yolda yürürken kollarını sallamadan yürümek, mimiklerin azalması ve yürürken ayaklarını sürümesi olabilir. Titreme ilk dikkat çeken bulgularından biridir ama Parkinson hastalığı olanların 4’te birinde titreme görülmeden diğer Parkinson belirtileri gözlemlenebilir.  

Beyin pili hastanın kullanacağı ilaç sayısını azaltabiliyor

Her hastalıkta olduğu gibi hareket bozukluklarında da erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Vücudumuzdaki dopamin yapımından sorumlu olan hücrelerin harabiyeti ile Parkinson hastalığı ortaya çıkmaktadır. Parkinson tedavisi için hastanın öncelikle hareket bozukluklarında uzman bir hekime başvurması gerekir. Parkinson hastalığı öncelikle ilaçla tedavi edilir. İlaç tedavisinden fayda görmüş ama yan etkileri nedeniyle kısıtlı kullanımı olan veya ön planda titremesi olan hastalarda cerrahi tedavi yöntemi olan derin beyin stimulasyonu (halk arasında beyin pili olarak adlandırılır) tedavi seçeneği olarak düşünülebilir. Beyin pilinin hastaya uygun olup olmadığı psikiyatri, nöroloji ve beyin cerrahisi uzmanlarının multidisipliner çalışması ile belirlenmektedir. Tedavi için öncelikle hastada İdyopatik Parkinson hastalığı olup olmadığının net olarak belirlenmesi gerekir. Beyin pili uygulanan İdyopatik Parkinson hastalarında özellikle titreme ve ilaç yan etkisi ile oluşan istemsiz hareketler (diskinezi) tedaviye iyi yanıt verir, bunun yanında beyin pili sonrası kullanılan ilaç düzeyinde azalma sağlanabilmektedir. 

Distoni hastalığı ilaç ya da botoks ile tedavi edilebiliyor

Vücuttaki kaslarda anormal kasılmalar sonucu ortaya çıkan şekil bozuklukları distoni hastalığına neden olmaktadır. Distoni; kol, bacak, boyun, gövde ya da tüm beden kaslarını etkileyebilmektedir. Tüm vücudu tutma oranı çocuklarda yetişkinlere göre daha yaygındır. Yetişkinlerde daha çok boyun, kol ve bacakta şekil bozuklukları oluşmaktadır. Distoni hastalığının tedavi seçenekleri ilaç tedavisi ve botulinum toksin (botoks) enjeksiyonlarıdır. Hastaya uygulanan ilaç ya da botoks, kasılmış olan alanların gevşemesini sağlar. Bazı hastalara ise derin beyin stimulasyonu yani beyin pili önerilebilmektedir. Özellikle genetik geçişli birincil distonilerde ve boyunda görülen distonilerde derin beyin stimulasyonu uygulanabilir. 

Düzenli yapılan egzersiz hareket bozukluğu riskini azaltabiliyor

Hareket bozukluğu hastalığı olan her birey için olmazsa olmaz önerimiz düzenli olarak yapılan egzersizlerdir. Özellikle hareketlerde yavaşlıkla giden Parkinson hastalığında esnekliği artırabilecek egzersizler için destek alınması önemlidir. Kasılmalar nedeniyle vücutta şekil bozukluğu olan distoni hastalarında da kalıcı şekil bozukluklarını önleme amaçlı egzersizler önerilmektedir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Doğum kontrol hapları depresyona neden olabiliyor

Bir ilacın yan etkisi tedavide işe yarayabiliyor

Doğum kontrol hapları depresyona neden olabiliyor

Tedavide yararlanılan birçok etkinin sağlıklı insanlar için bir yan etki olduğunu belirten Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Bazen bir ilacın yan etkisi tedavide işimize de yarayabilir.” dedi. Doğum kontrol haplarının sürekli kullanılması durumunda depresyona neden olduğunun bilindiğini ifade eden Uzbay, “Bunun dışında, bu tip hapları kullanan kadınların kesinlikle sigara içmemesi, kilo kontrolü ve hipertansiyon konusunda da uyarılması gerekir.” uyarısında bulundu.

Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı ve Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay, ilaçların yan etkileri konusunu değerlendirdi.

İlaç ruhsatını Sağlık Bakanlığı veriyor

Prof. Dr. Tayfun Uzbay, herhangi bir hastalığı veya bir hastalığın herhangi bir belirtisini iyileştiren bir ilacın reçeteye yazılmadan önce ruhsat alması gerektiğini dile getirerek, “Ruhsat ilacın tedavide kullanılacağı Sağlık Bakanlığı tarafından verilir. Yani ruhsat alıncaya kadar herhangi bir ilaç adayı ‘ilaç’ statüsünde değildir. Ruhsat aşamasına gelene kadar ilaç adayı bir etkili maddenin (ya da molekülün) çeşitli bilimsel yöntemler kullanılarak test edilmesi gerekir. Bu süreç aşama aşamadır.” dedi.

Klinik öncesi süreçte ilacın başarılı olup olmadığına bakılır

Önce klinik öncesi süreçte hücre kültürlerinde, izole edilmiş çeşitli organ ve dokularda ilaç adayının tahmin edilen etkiyi gösterip göstermediğine bakıldığını kaydeden Uzbay, şöyle devam etti:

“Örneğin düz kas gevşetici özelliği olan bir ilaç hipertansiyona karşı etkili olabilir. Sonrasında in vivo (canlının içinde) yöntemlerle canlı deney hayvanlarında ilaç adayının etkilerine bakılır. Hastalıklar ve hastalık belirtileri deney hayvanlarında oluşturulur ve ilacın buna etkisi değerlendirilir.  Bu süreçte de etkili olan ilaç adayı eğer herhangi bir zararlı ve toksik etki göstermiyorsa klinik öncesi süreci başarı ile tamamlamış olur. Bu sırada karşılaşılacak sıra dışı olumsuz bir etki ya da hastalık belirtilerine karşı etkisizlik ilaç adayının elenmesine neden olur.”

Sağlıklı gönüllüler üzerinde etkilerine bakılıyor

Klinik öncesi dönemi geçen ilaç adayının klinik süreç testlerine girdiğini anlatan Uzbay, “Burada öncelikle sağlıklı gönüllüler üzerindeki etkilerine bakılır. Buna Faz 1 diyoruz. Faz 1’de sağlıklı gönüllülerde herhangi bir ciddi sorun oluşturmayan molekül Faz 2 dediğimiz süreçte ilgili hastaların sınırlı bir sayısında kullanılarak faydalı olup olmadığı araştırılır. İlaç hastalık belirtilerini yeterince iyileştiriyorsa daha geniş bir kesimde etkileri test edilir ki bu sürece de Faz 3 diyoruz. Faz 3 sonunda ilaç yeterli klinik etkiyi sağlamış yani hastayı ya da hastalığın hedeflenen bir belirtisini tatminkâr şekilde tedavi etmiş ise ve daha da önemlisi izlenen popülasyonda kullanmamayı gerektirecek ciddi bir yan etkisi ya da toksik etkisi yoksa yaygın kullanıma girmek üzere ruhsat alır.” diye konuştu.

Tedaviden edilecek yarar, yan etkilerin hastaya verebileceği zararla karşılaştırılıyor

Prof. Dr. Tayfun Uzbay, Faz 1’den Faz 3’e gözlenen bazı yan etkiler ortaya çıkabildiğini ve bunların not edildiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Bu yan etkilerin şiddeti, geçici olup olmaması ve görülme sıklığı son derece önemlidir. Bir de tedavide elde edilecek yararın derecesi ve hastaya katkısı ile yan etkinin hastaya verebileceği zarar da mukayese edilir. Yan etkiler geçici, tahammül edilebilir, sıklığı düşük ve hasta konforunu çok bozmayan nitelikte ise prospektüste belirtilmek koşulu ile ilaca izin verilir. Burada en önemli koşullardan biri de ilacın tedavide sağlayacağı faydanın yan etkilerle mukayese edildiğinde çok daha yüksek olmasıdır.

Hastanın hayatını tehdit eden bir durumu tamamen ortadan kaldıran bir ilaç örneğin, baş ağrısı, sedasyon, baş dönmesi veya uyuşukluk gibi yan etkileri için kullanılmaktan kaçınılmaz. Bu tip belirtilerin çoğuna zaten zamanla tolerans gelişir ancak hastanın hayatta kalması çok değerli bir sonuçtur. Ancak bu ilacın artık tamamen emniyetli olduğu ve izlenmeyeceği anlamına gelmez.

İlacın ruhsatı hangi durumda askıya alınır?

Her yeni ilaç farmakovijilans dediğimiz bir sistem tarafından izlenir ki bu sürece Faz IV diyoruz. Bazen ilaçların bazı yan etkilerinin görülme sıklığı çok düşüktür ve ancak Faz IV’te çok geniş bir popülasyonda kullanıldığında ortaya çıkar. Bu durumda ortaya çıkan yan etki çok ciddi ise ilacın ruhsatı askıya alınır ya da iptal edilerek tedaviden çekilir. Prospektüste yer almayan, farklı ancak tolere edilebilir yan etkiler gözlenirse bunlar prospektüse ilave edilerek ilaç tedavide kullanılmaya devam edilir.”

Kullanılan ilaç mevcut hastalığın belirtilerini ağırlaştırıyorsa ilacın yan etkisinden söz edilebilir

Prof. Dr. Uzbay, ilaçların yan etkileri konusuna da dikkat çekerek, “Bazen bir ilacın yan etkisi tedavide işimize de yarayabilir. Aslında tedavide yararlandığımız birçok etki sağlıklı insanlar için bir yan etkidir. Örneğin, bir ilaç damarları genişleterek sağlıklı bir insanda tansiyonun düşmesine yol açabilir. Bu hipertansiyon hastası için gerekli bir etkidir. Tansiyonu yüksek bir hastaya verdiğimizde onun tansiyonunu normale getirir. Normal insanda kabızlığa yol açabilen ilaçlar ishali durdurmada ve su kaybını önlemede etkili iken normal insanda ishale yol açan ilaçlar kabızlığı tedavi etmek için kullanılabilir.  Bazı ilaçlar ise ilginç olarak etkilerini sağlıklılarda değil sadece hastalarda oluştururlar. Kullanılan ilaç mevcut hastalığın belirtilerini hafifletmek yerine daha da ağırlaştırıyorsa ilacın yan etkisinden söz edilebilir.” dedi.

Yan etkiler ortaya çıkmışsa mutlaka hekimle görüşmek gerekir

Bunun çoklu ilaç kullanımında ilaç etkileşmeleri veya ilaç besin etkileşmeleri gibi durumlarda daha sık karşılaşılan bir durum olduğunu da anlatan Uzbay, “Bu durumda ilacı veren hekim ile mutlaka diyalog kurmak gerekir. Örneğin ilaç sonrası şiddetli baş ağrısı, kusma, geçmeyen mide ağrısı, ishal vb. durumlar ortaya çıkmış ise izleyen dozu almadan önce mutlaka hekim ile görüşmek gerekir.  Yan etkiler ile hastalık belirtileri arasındaki illiyet bağını kendi kendimize kurmak yerine uzmanlardan destek almak çok daha doğrudur.” diye konuştu.  

Prospektüs okunmalı mı, okunmamalı mı?

Propektüs okumanın ilaca karşı ön yargılı oluşturabileceğini dile getiren Uzbay, şöyle dedi:

“Kullanıcılar daha çok yan etkiler ile ilişkili bölümü okuyor ve buralara takılarak ilaçlarını bırakıyorlar. Halbuki burada gördükleri yan etkilerin çoğu nadir karşılaşılan ve zamanla ortadan kaybolan belirtilerdir. Öte yandan hekim ilacı reçete ederken mutlaka hastanın göreceği faydanın ağırlığını değerlendirmiştir. Prospektüste en çok dikkat edilmesi gereken yer bence eğer çoklu ilaç kullanılıyorsa başka ilaçlar ile olan etkileşimdir. Eğer ciddi ilaç etkileşimi söz konusu ile mutlaka ilacı yazan hekim ile diyaloğa girilmelidir. Ancak hekim ilacı reçete etmeden önce size kullandığınız başka ilaçlar olup olmadığını sormuş ve buna göre bir değerlendirme yapmış olmalıdır.

Besinlerle etkileşimler söz konusu ise ilacı kullandığınız sürece prospektüste belirtilen besinlerden uzak durmalısınız. Bazı ilaçlar çay ve kahve ile etkileşir. Bu tip bilgiler de prospektüste yer alır. Prospektüste ilaca özgü geçici, tehlikeli olmayan ancak kullananı paniğe sevk edebilecek bazı özellikler de yer almaktadır. Örneğin bazı ilaçlar idrarı kırmızıya boyar. Hasta kanaması olduğunu düşünerek paniğe kapılabilir. Bu bilgiye sahip olmak önemlidir ve bu tip bilgiler prospektüse yer alır.”

Doğum kontrol hapları reçetesiz kullanılmamalı

Prof. Dr. Tayfun Uzbay, doğum kontrol haplarının hormon dengeleri ve salınımları değiştiren dolayısı ile cinsiyet hormonlarına bağlı biyokimyasal sistemlerde önemli değişiklikler yapabilen ilaçlar olduğunu kaydederek, şunları dile getirdi:

“Reçetesiz ve ezbere kullanılmaları doğru değildir. Farklı etki mekanizmalarına sahiptirler ve her kadın için aynı etki mekanizması işe yaramayabilir, hatta zararlı olabilir. Bir kadının nasıl bir doğum kontrol yöntemi ya da hapı kullanacağının kararını onu değerlendirerek bir kadın-doğum uzmanı vermelidir. Bazı özel durumlarda endokrinoloji uzmanının da konsültasyonu gerekir.

Doğum kontrol hapları depresyona neden olabiliyor

Bu ilaçların sürekli kullanımda bazı kadınlarda monoamin sistemini olumsuz etkileyerek depresyona neden olduğu eskiden beri biliniyor. Her kadında böyle bir etki ortaya çıkmıyor ancak bazılarında görülüyor. Kullanan kadın isteksizlik, enerji kaybı, kötümserlik ve sürekli bezginlik hissine dayalı bir haleti ruhiye içine giriyorsa mutlaka hekimini bilgilendirmelidir. Ne yazık ki burada kadın doğum doktorları bazen durumu depresyon olarak değerlendirmiyor ve kullanımda ısrarcı olabiliyor.”

Bu hapları kullanan kadınlar kesinlikle sigara içmemeli

Bu ilaçların depresyon yapıcı yan etkilerinin de olabildiğinin ilgili tıp kongrelerinde daha çok konuşulması ve hekimlere bu konuda daha fazla veri sunmak gerektiğini de kaydeden Uzbay, “Bunun dışında, bu tip hapları kullanan kadınların kesinlikle sigara içmemesi, kilo kontrolü ve hipertansiyon konusunda da uyarılması gerekir. Eğer tansiyon artma eğilimindeyse ya da artmışsa ve kilo alımı söz konusuysa ilaç kesilmeli veya değiştirilmeli, değiştirilen ilaçla da sorun yaşanıyorsa ilaçsız doğum kontrolü yöntemleri kullanılmalıdır.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bergama, aralık ayında kültür ve sanat etkinliklerini doya doya yaşayacak

BERGAMA, ARALIK AYINDA KÜLTÜR VE SANAT ETKİNLİKLERİNİ DOYA DOYA YAŞAYACAK

Bergama Belediyesi, vatandaşlarını Aralık ayında da kültür – sanat etkinlikleriyle

buluşturuyor. Tiyatro, konser, sergi, konferans, söyleşi, ve seminerlerin olacağı Aralık ayının

programı da netleşti.

1 Aralık’ta Mavi Düşler Tiyatrosu’nun sahneleyeceği Gayri Resmi Hürrem oyunuyla başlayan

Aralık ayı etkinlik takviminde 5 Aralık’ta Yazar Zeynep Merdan Bergamalı vatandaşlarımızla

buluşacak. Dünya Kadın Hakları Günü’nde “Seçilmiş Kimlikler ve Kadın” konulu söyleşinin

ardından kitap imza günü gerçekleşecek.

6 Aralık’tan 17 Aralık’a kadar Bergama Kültür Merkezi Fuaye Alanı da resim sergisine ev

sahipliği yapacak. Ege Üniversitesi Uluslararası 10 Egeart Sanat Günleri kapsamında

“Karabağ Şehitlerine Vefa Sergisi” fuaye alanında sergilenecek.

İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu’nun 7 Aralık’ta düzenleyeceği “Türk

Dünyasından Ezgiler” konseri sonrası 9 ve 13 Aralık tarihlerinde geleceğimiz çocuklarımız için

çocuk oyunları sahne alacak. 9 Aralık’ta Ajans Fox’un sahneleyeceği “Çiftlikte Bir Gün” ve 13

Aralık’ta My Moon Sanat Tiyatrosu’nun “Barbie & Spider-Man Sihirli Ormanda” oyunu

çocuklarımız için oynanacak.

Bekir Develi 15 Aralık’ta Bergama’da konferans verecek. “Kudüs Bizim Neyimiz Olur?” konulu

konferansla Bergamalı hemşerilerimizle buluşacak olan Bekir Develi, ilk kıblemiz Mescid-i

Aksa’nın önemine değinecek.

Geleceğimiz gençlerimizin kariyerlerine önem veriyor, geleceği şekillendirecek gençlerimizin

geleceğe adım atmalarında yanında oluyoruz. 16 Aralık Cumartesi Eğitim Danışmanı Barış

Sezgin, lise ve ortaokul öğrencilerimiz ve velileri için iki seans olarak düzenlenecek. Lise

öğrencileri ve velilerin katılabileceği “Akademik Kariyer” semineri ve ortaokul öğrencileri ve

velileri için “Yeni Nesil Anne Baba Olmak” konulu seminerler verecek.

Aralık ayının son günlerine doğru Bergama kahkahaya doyacak. Ahmet Çevik Tiyatro’sunun

sahneleyeceği “Piknik Sepeti” oyunu kadrosunda Sinan Bengier, Ahmet Çevik, Yelda Alp,

Seval Tufan, Cengiz Güleryüz ve Serhan Atak sahne alacak. Tiyatronun kurucu sanatçısı

Ahmet Çevik, enerjisi yüksek olan bu oyunla izleyicilerin gülmeye doyacağını belirtiyor.

23 ve 26 Aralık’ta çocuklar yine unutulmuyor. Derin Sanat’ın sahneleyeceği “Sonic Süper

Kahraman” oyunu ve Yapıcı Tiyatro’nun sahneleyeceği “Havalı Kaplan Moi” oyunu çocuklarla

buluşacak.

Bergama Belediyesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi 29 Aralık’ta “Yeni Yıl Konseri” düzenliyor. Şef

Derya Çakı yönetiminde Türk Halk Müziği konseriyle buluşacak Bergamalılar unutulmaz bir

akşam yaşayacak. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

13. Antalya Kitap Fuarı'na  öğrencilerden yoğun ilgi

13. Antalya Kitap Fuarı’na 
öğrencilerden yoğun ilgi
Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde bu yıl 13’üncüsü gerçekleştirilen Antalya Kitap Fuarı, öğrenci akınına uğruyor. Öğrenciler, fuarı gezerek bol bol kitap alıyor.
13. Antalya Kitap Fuarı, dördüncü gününde Cam Piramit Fuar ve Kongre Merkezi’nde ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 263 yazarı ve 204 yayınevini kitapseverlerle buluşturduğu kitap fuarı ziyaretçi akınına uğruyor. “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını birlikte yazıyoruz” sloganıyla düzenlenen Antalya Kitap Fuarı’nda okurlar, fuarı gezerek, sevdiği yazarlar ile birebir temas kurma fırsatı buluyor. Kitap Fuarına 4’üncü gününde özellikle öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Öğrenciler, yayın evlerinin stantlarını ziyaret ederek, ihtiyacı olan kitapları alma fırsatı buldu. Antalya Kitap Fuarı, öğrenci sesleri ile yankılandı.
YAZARLAR KİTAPLARINI İMZALIYOR
13. Antalya Kitap Fuarı’nın 4’üncü gününde Şansene Camız, Tolga Uluaydın, Hasan Kıyafet, Güner Dinçaslan, Gönül Çakır, Fikret Eroğlu ve Anooshirvan Miandji okurlarına kitaplarını imzaladı. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek de Kitap Fuarında sık sık vatandaşlarla bir araya geldi. Başkan Böcek, Antalya Kitap Fuarı’nda Antalyaspor Başkanı Sinan Boztepe ve Başkanvekili Alkan Evren’i ağırladı. 13. Antalya Kitap Fuarı, 3 Aralık Pazar gününe kadar saat 10.00-20.00 saatleri arasında ziyarete açık kalacak.
 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İznik'in kurtuluş'unun 103. yıl dönümü kutlandı

İZNİK’İN KURTULUŞU’NUN 103.YIL DÖNÜMÜ KUTLANDI

28 Kasım İznik’in düşman işgalinden kurtuluşunun 103.yıl dönümü düzenlenen

program ile kutlandı.

Kutlama töreni İznik Kaymakamı Recai Karal ve Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta

tarafından çelenklerin sunulmasıyla başladı. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla

devam eden programda günün anlam ve önemini belirten konuşmayı Belediye Başkanı Kağan

Mehmet Usta gerçekleştirdi.

Başkan Usta konuşmasında “Saygıdeğer Hemşerilerim, Güzel ilçemiz İznik’in düşman

işgalinden kurtuluşunun 103 yılını idrak ettiğimiz bu anlamlı günde, sizleri saygı ve sevgiyle

ile selamlıyorum.

İznik, stratejik konumu nedeniyle 1918-1922 yılları arasında Milli Harekete yön veren çok

önemli olayların yaşandığı yörelerden biri olmuştur. İstanbul’a yakınlığı, Anadolu’ya

köprübaşı oluşu, kara ve deniz ulaşımına yakınlığı İznik’in stratejik önemini daha da

arttırmaktaydı.Bu sebeple İznik, İstanbul Hükümeti için çok önemliydi.

Milli Mücadele döneminde Yunanlıların Anadolu’ya her an müdahale edebilme ihtimali

nedeniyle İznik hep göz önünde olmuştur. İşte bu nedenledir ki; İznik iki kez işgal edilmiş,

yakılıp yıkılmış, savaşın tüm acılarını çekmiştir.Bundan 103 yıl önce 12 Temmuz 1920’de ilk

kez düşman işgaline uğrayan ilçemiz, işgalcilerle çatışma öncesi ve çatışmalar sonrasında

tamamen boşaltılmıştı.İznik halkının bir kısmı dağ köylerine, bir kısmı da Mekece, Osmaneli,

Pamukova ve Bilecik taraflarına sığınmışlardı. Samanlı dağlarının İznik’e bakan tepelerini

denetim altında tutan milis kuvvetleri İznik’i tekrar geri almak için fırsat kolluyordu. Batı

cephesi komutanı Ali Fuat Paşa İznik gibi önemli mevkiinin düşman eline geçmesinden sonra,

çevredeki birliklerin yetersiz olduğunu gördü. Geyve‘ de bulunan 600 kişilik taburu

yöremizdeki diğer milis kuvvetleriyle birleştirerek İznik üzerine gönderdi.10 gün süren

çatışmalar sonunda 30 Eylül günü İznik düşman işgal kuvvetlerinden temizlenmiş ancak İşgal

kuvvetleri Derbent yakınlarındaki Hıdırellez tepeyi kendilerine karargâh seçmişlerdi.24

Kasım 1920‘de ikinci kez düşman saldırısına hedef olan İznik’te 27-28 Kasım günleri kale içi

ve dışında sokak sokak, ev ev kanlı çatışmalar yaşandı.

Bu çatışmalara karşı kadını, erkeği, yaşlısı ve genci ile vatan topraklarımızın bağımsızlığı için

büyük mücadeleler verilerek bu günlere gelindi.

Saygıdeğer Hemşehrilerim, bu cennet toprakların vatan olması için mücadele eden başta Gazi

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kahraman

gazilerimize şükranlarımı sunuyor hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Oyun Yazma Programı'nda sona yaklaşıldı

Oyun Yazma Programı’nda sona yaklaşıldı

Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun, tiyatro dünyasına yeni eserler kazandırmak amacıyla düzenlediği Oyun Yazma Programı’nda sona yaklaşıldı. Ön seçkiye kabul edilen 4 yazarın 4 oyunu, Süreyya Karacabey yönetimindeki atölyelerde geliştiriliyor. Son buluşmada, tamamlanmaya yakın olan oyunlar, oyuncular tarafından okundu.

Nilüfer Belediyesi bünyesinde çalışmalarını sürdüren Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun Mitos Boyut Tiyatro Yayınları iş birliğiyle düzenlediği; oyun yazarlığını teşvik etmeyi ve yerli tiyatro oyunu repertuvarına çağdaş metinler kazandırmayı amaçlayan Oyun Yazma Programı kapsamındaki çalışmalar devam ediyor.
Geçen Temmuz ayında ön seçkiye kabul edilen 4 yazarın oyun taslaklarının belirlenmesinin ardından, Süreyya Karacabey yönetiminde düzenlenen atölyelerde taslaklar geliştirildi. Tamamlanmaya yakın hale gelen oyunları, hafta sonunda Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun profesyonel oyuncu ekibi okudu, yazarlar da bu okumaları dinledi. Düzenlenen son atölyede oyuncular ve yazarlar, oyunlar üzerine sohbet ederek verimli bir çalışma gerçekleştirdi.
 Yazarlar, atölyedeki deneyimin ardından oyunlarını tekrar ele alarak geliştirme ve yazma sürecine devam edecek. Önümüzdeki aylarda yazarların oyunlarına son şekli vermesi planlanıyor. Ön seçkideki 4 oyunun son haline gelmesinin ardından ana seçkiye kalacak oyunlar belirlenecek ve kitap olarak basılacak. Basılacak oyunlar, 27 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilecek panelde açıklanacak. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı