Aylık arşivler: Ocak 2024

Fenerbahçe Esports'u 3 – 0 mağlup eden Fire Flux Exports 2024'e şampiyonlukla girdi

Fire Flux Esports, ESA Open Fire All Stars finalinde rakibi Fenerbahçe Esports’u 3 – 0 yenerek 2023 yılını şampiyonlukla kapadı. Şampiyon takım, Valorant’taki yeni yapılanmasıyla 2024 yılında Avrupa, Ortadoğu ve Afrika liglerindeki takımlarla mücadele etmeyi hedefliyor.

Türkiye’nin önde gelen espor kulüplerinden Fire Flux Esports, 2024 yılına şampiyonlukla girdi.  Bugüne kadar PUBG MOBILE, Valorant ve Mobile Legends takımları ile çeşitli başarılara imza atan takım, Valoran’ta da 2023 yılının son fiziki turnuvasını şampiyonlukla kapadı.

Türkiye Birlik Ligi öncesi takımların yeni sezona girerken kendilerini gösterebilecekleri ESA Open Fire All Stars turnuvasında Fire Flux Esports, finalde rakibi Fenerbahçe Espor’u 5 maçlık serinin sonunda 3 – 0 mağlup ederek taraftarlarının önünde yeni yıla şampiyon olarak girdi.

Sezon dışı turnuva olarak düzenlenen ESA Open Fire All Stars, takımların yeni yapılanmalarında kadro mühendisliklerinin ve kimyasının uyumunu göstermek için önemli bir fırsat. 2023 yılını şampiyonlukla taçlandıran Fire Flux Esports ise bu yapılanmasıyla 2024 yılında da yeni şampiyonluklar için en büyük adaylar arasında yer alıyor. Şimdi ise takımın önünde 20 Ocak’ta başlayacak Türkiye Birlik Ligi bulunuyor.

“Zirve yolculuğumuz uzun ama başaracağız”

Maçlar sonrası değerlendirmede bulunan Fire Flux Esports’tan Onuralp “OMK” Mehmet Kurt “Taraftarlarımızın önünde ve yeni yapılanmamızla 2023 yılını şampiyon olarak kapatmaktan, yeni yıla ise şampiyonlukla başlamaktan gurur duyuyoruz. Bu başarı, yeni sezona ne kadar güçlü hazırlandığımızın en öncü örneklerinden oldu. Transfer döneminde Avrupa’da en iyi seviyelerde başarılar elde etmiş takımların kadrolarına katmak istediği oyuncuları bünyemize dahil ettik ve takımımızı daha da güçlendirdik. Tabiri caizse bir ‘Rüya Takım’ oluşturduk. Şimdi önümüzde Türkiye Birlik Ligi ve Ascension Turnuvası bulunuyor. Özellikle Ascension Turnuvasına katılarak, güçlü bir performansla şampiyon olmak ve EMEA (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) Ligi’ne yükselmek en büyük hedefimiz. Zirveye giden yolumuz uzun, ancak takımımıza ve bizi destekleyen taraftarlarımıza güveniyoruz. Bunu başaracağız” diye konuştu.

2023 yılında Fire Flux takımlarından başarılar geldi

Sadece Valorant değil, PUBG MOBILE tarafında da 2023 yılında şampiyonluklar kazanan Fire Flux Esports, yıl içerisinde 3,5 milyon TL ödül havuzuna sahip PMPL Avrupa Turnuvası’nı birincilikle kapamıştı. Bu başarısıyla Avrupa Şampiyonluğu’nu Türkiye’ye getiren takım, devamında Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde düzenlenen PUBG MOBILE World Invitational’da (PMWI) sergilediği performansla turnuvayı 101 puanla 6’ncı sırada tamamlamıştı. Fire Flux, bu turnuvada da 2.5 milyon TL’yi aşan bir ödülü kazanmıştı.

Takım ayrıca yıl içerisinde gerçekleştirdiği Cupra ve Olips sponsorluğu ile de gücüne güç katmış, sponsorluk anlaşmaları kapsamında yıl boyunca özel içerikler ve reklam filmi çekimleri de gerçekleştirmişti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Siber saldırılar, en çok bütçe yetersizliği nedeniyle kritik altyapılarda yaşanıyor!

Kaspersky tarafından yapılan bir araştırmaya göre, küresel çapta şirketlerin %15’i yetersiz siber güvenlik yatırımı nedeniyle son iki yılda siber saldırılara maruz kaldı. Kritik altyapı, petrol, gaz ve enerji şirketleri yetersiz bütçe tahsisi nedeniyle en fazla siber olay yaşayan kuruluşlar oldu (%25). Küresel olarak şirketlerin mali durumları göz önüne alındığında her beş şirketten biri (%21) yeterli siber güvenlik önlemleri için bütçeleri olmadığını kabul ediyor.

Kaspersky, dünya genelindeki KOBİ’ler ve işletmelerde çalışan BT güvenliği profesyonellerinin, çalışanların şirketin siber güvenliği üzerindeki etkisi hakkındaki görüşlerini öğrenmek için bir araştırma yaptı. Siber güvenliği etkileyen çalışan grupları hakkında bilgi toplamayı amaçlayan bu araştırma hem şirket içi personeli hem de şirket dışı yüklenicileri dikkate aldı. Ayrıca karar vericilerin bütçe tahsisi açısından siber güvenlik üzerindeki etkisi de analiz edildi.

Buna göre siber güvenlik için yeterli bütçenin ayrılmaması, son iki yılda dünya genelindeki şirketlerin %15’inin siber olaylara maruz kalmasına neden oldu. Bu durum her sektör için farklı oranda gelişti. Örneğin kritik altyapı, enerji, petrol ve gaz şirketleri bütçe yetersizliği nedeniyle en fazla siber ihlale maruz kalan kuruluşlar oldu (%25). Bununla birlikte bazı sektörlerde de küresel ortalama olan %15’ten daha az oranda siber olay meydana geldi. Örneğin telekomünikasyon sektörü bütçe kısıtlamaları nedeniyle siber olayların %13’üne maruz kalırken, taşımacılık, lojistik ve finansal hizmetler sektörünün her birinde bu oran %8 oldu.

Siber güvenlik önlemleri için ayrılan bütçe sorulduğunda, dünya genelindeki katılımcıların %78’i yeni tehditlere ayak uydurabilecek ve hatta bu tehditlerin önüne geçebilecek donanıma sahip olduklarını belirtti. Ancak şirketlerin %21’i bu konuda pek iyi durumda değil ve %18’i şirketin altyapısını gerektiği gibi korumak için yeterli fona sahip olmadığını bildiriyor. Aynı zamanda, siber güvenlik için hiç maliyet ayırmayan şirketler de var. Şirketlerin %3’ü siber koruma ihtiyaçları için özel bir bütçeleri olmadığını söylüyor.

Şirketinizde siber güvenlik önlemleri için ayrılan bir bütçe var mı?

Birçok şirket önümüzdeki 1-1,5 yıl içinde siber güvenliklerini güçlendirecek adımlar atma konusunda istekli olduğunu söyledi. En popüler yatırım alanlarından biri tehdit tespit yazılımı %40 ve eğitimler olup, şirketlerin %39’u siber güvenlik uzmanlarına yönelik eğitim programlarına, %38’i ise genel personelin eğitimine bütçe ayırmayı planlıyor. Şirketlerin yakın zamanda almayı planladıkları diğer popüler önlemler arasında uç nokta koruma yazılımı %36, yeni BT uzmanları işe almak %35 ve SaaS bulut çözümlerini benimsemek %34 yer alıyor.

Kaspersky Kurumsal Ürünlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Ivan Vassunov, şunları söyledi: “Günümüzde şirketler siber güvenlik yatırımlarını iş stratejileriyle uyumlu hale getirmeli ve siber güvenliği iş hedeflerinden biri olarak görmelidir. Elbette yatırımlar kendilerini haklı çıkarmalı ve etkili olmalıdır. Bu nedenle bilgi güvenliği departmanı aynı zamanda bilgi güvenliğine yapılan yatırımların yatırım getirisini artırma ve yatırımları üst yönetime veya yönetim kurulu karşısında savunma göreviyle de karşı karşıyadır. Ayrıca bilgi güvenliği ortalama tespit süresini (MTTD) ve ortalama yanıt süresini (MTTR) azaltmanın yanı sıra, güvenlik olaylarının maliyetini azaltmakla da yükümlüdür. Bu zorlukların üstesinden çeşitli modern yaklaşımlar ve teknolojiler kullanılarak gelinebilir. Örneğin, SASE portföyümüzün yanı sıra XDR ve MDR’yi entegre yapay zeka, makine öğrenimi, otomatik algılama ve yanıt, otomatik tehdit araştırması, kullanıma hazır entegrasyonlar ve çok daha fazlasıyla geliştirmek için yatırım yapıyoruz. Süreç şeffaflığını sağlamak ve çözümlerimizin değerini kanıtlamak için kaç olayı önlediğimiz, olayların ne kadar hızlı araştırıldığı ve kurumda yaygınlaştırılan siber güvenlik çözümlerinin etkinliği hakkında bilgiler içeren C seviyesi yöneticilere özel gösterge tabloları ve raporlar sunuyoruz. Ayrıca müşteriye özel riskleri vurguluyor ve sektöre özgü trendleri ortaya koyarak, mevcut tehlikeler etrafında siber güvenliklerini şekillendirmelerine ve teknolojiye yaptıkları yatırımları gerekçelendirmelerine yardımcı oluyoruz.” 

Raporun tamamına ve iş dünyasında çalışanların siber güvenlik üzerindeki etkisine ilişkin daha fazla bilgiye bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Siber güvenlik bütçenizden en iyi şekilde yararlanmak için Kaspersky şunları öneriyor:

  • Kaspersky Endpoint Detection and Response Optimum gibi gelişmiş anomali kontrolüne sahip siber güvenlik ürünlerini kullanın. Bu, hem içerdeki kullanıcılar hem de sistemin kontrolünü ele geçirmiş saldırganlar tarafından başlatılan potansiyel olarak tehlikeli ‘norm dışı’ faaliyetlerin önlenmesine yardımcı olur.
  • Kolay yönetilebilir çözümler kullanın. Kaspersky Endpoint Security Cloud, küçük işletmeler ve geniş ölçekli siber güvenlik ürünlerine bütçe ayıramayan şirketler için tasarlanmıştır. Hepsi bir arada anlayışıyla sunulan SaaS konsolu, tek bir yöneticinin basit ve ustalaşması kolay bir iş akışıyla çok çeşitli siber güvenlik görevlerini tek bir yerden yönetmesine olanak tanır.
  • Genel personelden karar vericilere kadar şirketinizdeki herkes için eğitime yatırım yapın. Kaspersky Automated Security Awareness Platform eğitimi, çalışanlara güvenli internet davranışlarını öğretir ve simüle edilmiş kimlik avı saldırısı alıştırmaları sunar. Aynı zamanda, Kaspersky Cybersecurity for IT Online eğitimi, genel BT yöneticileri için basit ama etkili BT güvenliği en iyi uygulamalarının ve basit olay müdahale senaryolarının oluşturulmasına yardımcı olurken; Kaspersky Expert Training, güvenlik ekibinizi tehdit yönetimi ve azaltılması konusunda en son bilgi ve becerilerle donatarak kuruluşunuzu en karmaşık saldırılara karşı bile korur. Son olarak, karar vericilerin siber güvenliğin önemini ve tehditlerin önüne geçmek için bütçelerini en iyi şekilde nasıl dağıtacaklarını daha iyi anlamalarını sağlamak için, gelişmiş C düzeyi profesyonel eğitim suna  Kaspersky Interactive Protection Simulation ile güvenlik etkileşimini artırabilirsiniz.
  • Uzmanlardan yardım almayı göz önünde bulundurun. Örneğin Kaspersky Assessments profesyonel hizmetler ailesi, sistem yapılandırmasındaki güvenlik açıklarını belirler ve güvenlik mimarisi tasarımı, şirket için mükemmel bir BT güvenlik altyapısı oluşturmaya yardımcı olur. Uygulamanın her adımı gerçek güvenlik ihtiyaçlarına dayanır ve karar vericilere bu alana bütçe ayırmaları için ikna edici argümanlar sunar.
  • Güvenlikten ödün vermeden BT’ye nasıl daha az harcama yapabileceğinize dair ipuçları almak için Kaspersky’nin küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik “Düşük bütçeyle siber güvenlik’ kaynağına bakın.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Warner Bros. Discovery kanalı ID şimdi D-Smart'ta!

Suç ve polisiye temalı Warner Bros. Discovery kanalı ID; gizem, bilmece ve psikolojik gerilim tutkunlarını ekran başına kilitleyecek. Kanal, Ocak ayından itibaren D-Smart 61. kanal ile D-Smart GO’da izlenebilecek.

 Dedektif hikâyeleri, kayıp kişiler, cinayetler, gazete manşetlerinden gerçek hikâyelerin yer aldığı dizi ve programlarıyla en çok izlenen TV kanallarından biri olan Warner Bros. Discovery kanalı ID, suç ve polisiye türü hayranlarıyla buluşmaya geliyor. Kanal, Ocak ayından itibaren D-Smart 61. kanalda ve D-Smart GO’da izlenebilecek.

Her güne ayrı bir temanın yer aldığı kanalda; Amerika’nın dört bir yanındaki polis departmanlarından alınan gerçek görüntülerin kullanıldığı bir suç araştırması olan Cinayet Kayıtları, CSI uzmanı Alina Burroughs’un karmaşık suçlara açıklık getirmek için adli kanıtlara farklı yaklaşımı ile ülkenin dört bir yanından şok edici cinayet vakalarını yeniden ele aldığı Olay Yeri Özel ve de adalet arayışı ile faili meçhul davaları çözmek için bir araya gelen yıldız ekipli Son Sürat Kaçış dikkat çeken yapımlar olarak öne çıkıyor.  

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Temasla Bulaşıyor, İlacı Yok: RSV Virüsü

Covid’e çok benziyor!

RSV(Solunum Sinsityal Virüsü) genellikle sonbahar ve kış aylarında salgınlar yapan bir virüstür. Hastalık semptomları RSV için spesifik değildir. Covid, İnfluenza, Adenovirüs, Parainfluenza gibi virüs enfeksiyonları ile klinik olarak ayırt etmek güçtür. Ancak çocuk hastalarda daha sıklıkla bronşit ve bronşiolit yapması ile diğer virüs enfeksiyonlarından ayrılabilir.

 RSV pozitiflik oranı yaklaşık %60 

Sağlık Bakanlığının verilerine göre 4-10 Aralık 2023 tarihleri arasında İnfluenza dışı solunum yolu enfeksiyonlarında RSV vakaların yaklaşık %20’sini oluşturmaktadır. Ağır solunum yolu enfeksiyonlarında, RSV pozitiflik oranı yaklaşık %60’dır. Acil ve polikliniklere son zamanlardaki başvurularda solunum yolu enfeksiyonları fazlaca gelmektedir. Solunum yolu enfeksiyonu semptomları olan hastaların acil servisler yerine polikliniklere başvurması daha uygundur.

2 Yaş altına yoğun bakım!

Erişkinlerde burun akıntısı, öksürük, hapşırma, ateş, halsizlik ve iştahta azalma gibi hafif belirtileri vardır. Her yaş grubunda hastalık yapıyor olmasına karşın özellikle 2 yaş altı çocuklarda hastaneye yatış ve yoğun bakım gereksinimine neden olabilecek enfeksiyonlara neden olabilir. Sağlıklı insanlarda hafif orta şiddette solunum yolu enfeksiyonuna neden olurken Altı aydan küçük bebeklerde, kronik akciğer hastalığı bulunan çocuk ve erişkinlerde, prematüre bebeklerde, lösemi ve ağır immün yetmezlik hastalarında, bakımevinde kalan yaşlılarda ağır seyredebilir.

Antiviral İlacı Yok!

Temas ve solunum yolu ile hastalık bulaşır. Hastalık tanısı solunum yollarından alınan numunenin PCR yöntemi ile çalışılması ile konur. RSV için kullanılabilecek etkili bir antiviral ilaç yoktur. Grip ve Covid’in aksine klinik kullanımda bir aşısı yoktur. Tedavi genellikle semptomatik ve destekleyici bakımdan ibarettir. Bu nedenlerle temas, dezenfeksiyon ve izolasyon önlemleri korunmada oldukça önemlidir.

Akdeniz diyeti ile beslenin, sigara ve alkolden uzak durun, fiziksel olarak aktif olun, dostluklar kurun, erişkin yaş aşılamaları için doktorunuza başvurmayı unutmayın. Sağlıkla kalın.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Zayıflama iğneleri hakkında ne biliyorsunuz?

Kilosundan memnun olmayan kişilerin sayısı artmış durumda. Değişen güzellik algısı bu memnuniyetsizliğin altını fazlasıyla çizerken bireyleri de farklı yöntemlere başvurmaya itti. Bunların başında da tartışma konusu olan ve çok konuşulan zayıflama iğneleri geliyor. Peki sağlıklı zayıflamak için nelere dikkat etmek gerekir? Zayıflama iğneleri ne işe yarar? Sağlıklı ve sağlıksız olanları neler? Kimler kullanamaz? Yan etkileri var mı? Liv Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yusuf Emre Uzun yanıtladı.

Dengeli beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığı önemli

Zayıflamak ya da ideal vücut ağırlığında olmak için en doğru ve sağlıklı yöntem; dengeli beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığına sahip olmaktır. Bunun dışında kişinin kilo almasına sebep olan veya kilo kaybını zorlaştıran tiroid bozuklukları, bazı hormonal anormallikler gibi tıbbi durumlar varsa tedavi edilmeli.
Halk arasında en bilineni zayıflama iğnesi
Kilo kaybı amacıyla kullanılan bazı medikal ve cerrahi tedavi yöntemleri mevcut. Medikal tedavi yöntemleri arasında en güncel ve en sık kullanılan durumda olanı ise halk arasında “zayıflama iğnesi” olarak bilinen tıbbi terminolojide GLP-1 reseptör analogları olarak adlandırılan ilaçlar.
FDA onayına sahip 
Aslında “zayıflama iğnesi” olarak ifade edilmeleri bir miktar güvensizlik oluşturabilir. Bu ilaçlar diyabet veya obezite tedavisi için FDA onayına sahip güvenli ilaçlardır. Ulusal ve uluslararası diyabet, obezite tedavi kılavuzlarınca önerilmekle birlikte, özellikle son yıllarda tedavi tercihleri arasında üst sıralarda yer almaktadırlar. Özelikle antidiyabetik ilaçlar kullanıma girmeden önce FDA tarafından sıkı denetime tabi tutulmakta, başta kalp ve damar sağlığı olmak üzere birçok konuda güvenli olduklarına emin olunduktan sonra kullanıma girebilmektedirler. Ülkemizde şu an için sadece enjeksiyon formları bulunurken aynen insülin tedavisinde olduğu gibi hasta tarafından kolayca uygulanabilmektedir.

İştahı kontrol ediyor ve midenin boşalmasını yavaşlatıyor
Yemek yedikten sonra ince bağırsaklarımız tarafından üretilen bazı hormonlar mevcuttur. Bu hormonlardan bir tanesi de GLP-1 (Glucagon-like peptide-1) olup, görevleri arasında, insülin ve glukagon salınımını düzenlemek (kan şekeri dengesini sağlayan hormonlar), iştahı kontrol etmek ve midenin boşalmasını yavaşlatmak yer alır.

Midenin boşalma süresi uzatıyor
GLP-1 reseptör agonistleri ise bu hormonun analogu olarak görev yapan sentetik türevleridir. Yani bu hormonu ve etkilerini taklit ederler. Dolayısıyla bu ilaçlar uygulandığı zaman hastanın kan şekeri düzenlenir, midenin boşalma süresi uzar ve beyindeki iştah merkezi baskılanarak tokluk hissi oluşur. Bu mekanizmalar yolu ile hem kan şekeri kontrolü hem de kilo kaybı sağlanmış olur.

Diyabet ve obezite tedavisinde kullanılıyor

Bu ilaçlar diyabet ve obezite tedavisinde kullanılırlar dolayısıyla tedavinin başarılı olması durumunda diyabet ve obezitenin yol açtığı sağlık sorunları engellenebilir. Obezitenin sebep olabileceği başlıca sağlık sorunları arasında insülin direnci, diyabet, kolesterol, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, inme (felç), kronik böbrek hastalığı, karaciğer yağlanması, safra kesesi taşları, uyku apnesi, ortopedik problemler, depresyon, artmış kanser sıklığı sayılabilir. 

 Herkes zayıflama iğnesi kullanabilir mi?

Bu tedavilerin kullanımı için farklı ülkelerde çok küçük farklılıklar gösteren kısıtlamalar olmakla beraber genel olarak; beden kitle indeksi 30’un üzerinde olan ya da 27’nin üzerinde olup eşlik eden metabolik problemleri (diyabet, hipertansiyon, kolesterol vs) bulunan hastalar uygun görülmektedir.

Bu ilaçları kimler kullanamaz?
Daha önce geçirilmiş pankreatit (pankreas iltihabı) veya pankreas kanseri öyküsü olan ya da ailesinde medüller tiroid kanseri (nadir bir tiroid kanseri türü) bulunan kişilerde ise bu tedavi yöntemi önerilmiyor. Safra kesesinde taş olan hastalarda ise dikkatli kullanılması gerekir. Ayrıca gebelik ve emzirme dönemleri için de uygun değildir. 

Ne gibi yan etkiler görülebilir?

Bu ilaçlara bağlı görülebilecek en sık yan etkiler arasında ise; bulantı, kusma (genellikle zamanla hafifler), ishal, kabızlık, karın ağrısı sayılabilir. Yan etki olarak pankreatit görülmesi son derece nadirdir. Bu tedavi yöntemi mutlaka bir iç hastalıkları ya da endokrinoloji uzmanı kontrolü altında uygulanmalıdır. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yağdan kilo vermenin 6 püf noktası !

Fazla kilolarından kurtulmaya çalışanların çok sık başına gelir; yağdan değil kaslardan vermek! Zira kilo vermek için yapılan kalori kısıtlı diyetler yeterli protein içermiyorsa azaltılan enerji kaslardan karşılanıyor ki bu da kas kaybına yol açıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı “Sağlıklı kilo verme hızı ayda 3-6 kg. arasında değişir. Kilo verme hedefini çok yüksek tutarak dengesiz ve çok kısıtlı beslenmek kas kaybına neden olur; bu da metabolizma hızının yavaşlamasına, vücut direncinin ve performansının azalmasına, yorgunluk ve halsizlik gibi şikayetlere, yaşam kalitesinin düşmesine yol açar.  Üstelik ‘yo-yo sendromu’ da kaçınılmazdır yani hızlı verilen kilolar hızla geri alınır. Bu nedenle doğru ve kalıcı kilo kaybı için mutlaka egzersizle desteklenen, kişiye özgü planlanmış beslenme programı uygulanması gerekir” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı yağdan kilo vermenin 6 püf noktasını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

Doğru beslenin

 Her bireyin farklı metabolik yapıları ve yaşam şekli olduğundan öncelikle kişiye uygun ve sürdürülebilir beslenme şeklinin bulunması sağlıklı kilo kaybında kritik önem taşıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı “Sağlıklı kilo kaybının hedefi yeterli protein tüketerek kas kütlesini koruyup yağdan vermektir. Yağ kaybı alınan kalorinin harcanan kaloriden daha olduğu dengeli diyetlerle mümkündür. Günlük alınan gıdaların porsiyon kontrolünü yapmak, açlık tokluk sinyallerine dikkat etmek, yemek seçimlerini daha sağlıklı gıdalardan yapmak önemlidir” diyor. 

 İyi karbonhidrat tüketin

 Vücut yağ oranı yanlış karbonhidrat tüketimiyle artıyor. Fazla tüketilen şeker, şekerli içecekler, pasta, kek, bisküvi gibi hızlı kana geçip insülin salgısını hızlı artıran gıdalar, harcanandan fazla kalori alımı ve hareketsiz (sedanter) yaşam vücutta yağ oranını artırıyor. Yağ kaybının sağlanması için beslenmeden tamamen karbonhidratları çıkarmanın doğru olmadığını belirten Dyt. Fatma Turanlı şöyle konuşuyor: “İyi karbonhidratlar olarak sayılabilecek yulaf, bulgur, kinoa, karabuğday, çavdar ekmeği gibi gıdalar hem içerdikleri lif, vitamin ve mineraller açısından hem de tokluk hissini artırdıkları için diyet programlarında düşük porsiyonlarda yer almalıdır. Şeker ve şekerli içecek ve yiyeceklerden uzak durulmalıdır.”

Düzenli egzersiz yapın

Zayıflama sürecinde uygulanan diyetin mutlaka egzersizle desteklenmesi gerekiyor. Düzenli egzersiz kaybedilen kilonun daha çok yağdan verilmesine yardımcı olurken, insülin duyarlılığı ve metabolizma üzerinde olumlu etkiler sağlıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı “Kardiyo egzersizler yağ yakımı açısından önerilir, uygun ağırlık veya direnç egzersizleri de kas kütlesini artırmak için önemlidir. Günlük adım sayısının 5000 adım altında olmamasına, haftada 3 gün 45-50 dak. yürüyüş yapılmasına dikkat edilmelidir. Yapılacak egzersiz programları kişiye uygun olacak şekilde uzmanı tarafından planlanmalıdır. Yanlış yapılan egzersizler sorunlara, sakatlanmalara yol açabilir” diyor. 

Bu besinlere sofranızda yer verin

 Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı, kilo vermek için mucize yaratan gıda veya içecek olmadığını, bazı besinlerin ise kilo vermeye yardımcı olabileceğini belirterek bu besinleri şöyle açıklıyor: “Yeşil çayda kateşinler, kafein, acı biberde kapsaisin, ananasta bromelin gibi bileşikler metabolizma hızını artırır. Tarçın krom içeriği ile insülin etkinliğini artırmaya yardımcı olur, tatlı yeme isteğini azaltır. Brokoli, kereviz, lahana gibi posa ve mineral vitamin içeriği yüksek sebzeler tokluk hissini artırmaları ve bağırsak çalışmasına yardımcı olmaları dolayısıyla günlük beslenme programına ilave edilmelidir.”

Yeterli ve düzenli uyuyun 

 Yetersiz uyku büyüme hormonu salınımını olumsuz etkilerken bu da protein sentezini ve dolayısıyla kas yapısını bozabiliyor. Vücudun günde 7-8 saat uykuya ihtiyacı olduğunu belirten Turanlı şöyle konuşuyor: “Yetersiz düzeyde uyku kortizol seviyesinde artışa neden olabilir. Yapılan bilimsel çalışmalarda; kortizol düzeyi yüksekliği obezite, insülin direnci ve vücut yağ oranı artışıyla ilişkilendirilmiştir. Kaliteli uyku mutluluk ve dinlenmiş bir vücutla güne daha enerjik başlanmasını sağladığından bu da egzersiz yapma performansını artırır, iştahın kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.”

Mutlaka günde 10 bardak su için

Vücudumuzun en temel ihtiyacı olan suyun özellikle kış aylarında yeterince tüketilmediğini, kahve ve çay gibi içeceklerin ise kesinlikle suyun yerine geçmediğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı “Metabolizmanın düzenli çalışması, elektrolit dengesi, vücuttan toksin atılması ve kana geçen besin ögelerinin vücutta taşınması gibi önemli işlevleri olan su yeterli alınmadığında dehidratasyon denilen susuzluk meydana gelir. Dehidratasyon kişinin yorgun, performansı düşük ve stresli hissetmesine yol açar, hormonal işleyisi etkiler, dolaylı olarak da enerji harcanmasını yavaşlatır. Bu nedenle kilo vermek için 10 bardak su içilmesi temel koşuldur” diyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

El titremesi hastalığına Türk bilim insanları çare buldu

100’e yakın hastada kullanılan bileklik yüzde 75’in üzerinde başarı sağlıyor

Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, Parkinson dışındaki el titremelerinde yüzde 75’in üzerinde başarı sağlayan el bilekliği şeklindeki cihazı, mucit mühendislerle geliştirdiklerini söyledi. 430 gram ağırlığındaki bilekliğin deprem sönümleyici mantığıyla hareket ettiğini ifade eden Prof. Dr. Tarlacı, “Temelde içinde bir ağırlık var. Saat gibi bir bileklik. İçerisinde bir geometrik matematiksel düzen söz konusu. Yani titremenin olduğu yönün aksi yönünde kayarak ve akarak ya da ağırlığı taşıyarak titremeyi bastırıyor.” dedi. 

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, Parkinson dışındaki el titremelerinde yüzde 75’in üzerinde başarı sağlayan el bilekliği şeklindeki cihaz hakkında bilgi verdi.

Doğadan alınan ilhamla geliştirilen cihazın depremden yola çıkarak tasarlandığını kaydeden Tarlacı, “Deprem dediğimiz şey yer kabuğunun titreşimi. Titreşimin tıbbi karşılığı tremor. Depremde de ortaya çıkan yer kabuğunun tremoru. Bize ilham veren binaların altına yerleştirilen sismik sönümleyici. Yani deprem dalgalarının binayı sallamasını engelleyen aradaki ayraç.” dedi.

Kullanılan ilaçların etkileri oldukça zayıf

Titremenin Parkinson ve esansiyel titreme olarak iki şeklinin var olduğunu ifade eden Tarlacı, “Kullanılan ilaçların etkileri oldukça zayıf. Ortalama yüzde 30 hastanın günlük yaşamını iyileştirebiliyoruz. İlaçların yan etkileri de oldukça fazla. Fizyoterapi uygulamalarının etkileri oldukça sınırlı. Bunların dışında en etkili yöntem beyne pil takmak ya da beynin belli bir bölgesine kontrollü olarak zarar vermek, ancak bazı riskleri var.”

El bilekliği şeklinde bir cihaz geliştirdik

1970’lerden beri titremeyi engellemek için bazı mekanik cihazlar geliştirildiğini anlatan Tarlacı, “Ancak bunların birçoğu günlük yaşamda kullanımı oldukça zor ve hiçbiri laboratuvar dışına çıkıp halka sunulmamış. Biz, bir sismik sönümleyici gibi bir cihaz geliştirebilir miyiz diye düşündük. Sonuç olarak giyilebilir, herhangi bir ilaç veya kimyasal içermeyen el bilekliği şeklinde bir cihaz geliştirdik. Bu cihaz takılır takılmaz hemen etkisini gösteriyor. Yaklaşık yüzde 75 oranında etkinliği söz konusu. Hiçbir yan etkisi de yok.” dedi.

İçerisinde bir geometrik matematiksel düzen söz konusu

430 gram ağırlığındaki bilekliğin deprem sönümleyici mantığıyla hareket ettiğini ifade eden Tarlacı, “Temelde içinde bir ağırlık var. Saat gibi bir bileklik. İçerisinde bir geometrik matematiksel düzen söz konusu. Yani titremenin olduğu yönün aksi yönünde kayarak ve akarak ya da ağırlığı taşıyarak titremeyi bastırıyor.” dedi.

Bir bardak su içmek bile eziyet

Nedeni bilinmeyen titreme hastalığı olan Esansiyel tremorun genelde kuşaklar arası aktarıldığını da dile getiren Tarlacı, “Dedelerden, ninelerden, torunlara ya da çocuklara geçer. Bir bardak su içmek, yazı yazmak, ayakkabı bağlamak gibi herkes için basit görünen bu eylemler, şiddetli titreme şikayeti olanlar için büyük bir eziyete dönüşebiliyor.” diye konuştu.

100’e yakın hastada kullanılıyor

Türkiye’de geliştirilip üretilen bilekliğin 100’e yakın hastada kullanılmaya başlandığını ifade eden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, cihaza yurt dışından da talep olduğunu söyledi.

BrainPark Kuluçka Merkezi’nin girişimci şirketi ALEA tarafından üretiliyor

Bileklik, Üsküdar Üniversitesi BrainPark Kuluçka Merkezinde kurulan ALEA Nöroteknoloji ve AR-GE Anonim A.Ş. tarafından üretiliyor. Prof. Dr. Sultan Tarlacı ve ekibi Pusat Furkan Doğan ile Metehan Kaya’nın öncülüğünde kurulan ALEA tarafından geliştirilen özel bileklik, ‘tremor’ olarak adlandırılan el titremesi hastalığının tedavisine imkân sunuyor. ALEA şirketi, giyilebilir nöroteknoloji ürünleri ile sağlık alanında çözümler sunmayı amaçlıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dişlerin en büyük düşmanı paketli gıdalar

Sağlıksız beslenme alışkanlıkları günümüzde giderek yaygınlaşıyor ve bu durum diş çürüklerinin artmasına neden oluyor. Özellikle şeker, karbonhidrat ve asitli gıdaların yoğun olarak tüketilmesi ve aynı zamanda diş temizliğine gereken önemin verilmemesiyle birlikte dişlerin hızla çürüdüğünü ifade eden Anadolu Sağlık Merkezi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Klinik Koordinatörü Dt. Arzu Tekkeli, “Düzenli diş temizliği ve ağız bakımına önem vermeyen, beslenmelerinde karbonhidrat ve şeker içeren gıdalara ağırlık veren, gece yatmadan önce dişlerini fırçalamayan, bebeklik döneminde biberonla şeker katılmış gıdalarla beslenen ve fazla miktarda asitli gıda tüketen bireyler diş çürüğü tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar” açıklamasında bulundu.

Ağzımızdaki belirli bakteriler, tükettiğimiz şeker ve karbonhidratları aside dönüştürerek diş yüzeyindeki mineralleri yok ediyorlar. Bu asitlerin başlangıçta küçük olmasına rağmen zamanla hızla büyüyen ve çürük adı verilen delikleri oluşturduğunu ifade eden Anadolu Sağlık Merkezi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Klinik Koordinatörü Dt. Arzu Tekkeli, “Beslenmemizde şekerli, asitli ve yüksek karbonhidrat içeren gıdalardan kaçınmak, dişlerimizi günde en az iki kez fakat tercihen her ana öğün sonrasında fırçalamak, diş ipi ve ağız gargarası gibi fırçalamayı destekleyen ürünleri kullanmak ve 6 ayda bir diş hekimi kontrolünü aksatmamak diş çürüklerini önlemeye katkı sağlıyor” dedi.

İşlenmiş ve paketli gıdalar diş çürüğü oluşumunu hızlandırıyor

Gelişmekte olan ülkelerde diş çürüklerinin daha yaygın olduğu bilgisini paylaşan Dt. Arzu Tekkeli, “Sosyokültürel açıdan zayıf kalmış toplumlarda maddi imkanların sınırlı olması sebebiyle işlenmiş ve paketli gıdalar daha fazla tercih edildiği için diş çürüklerine daha sık rastlanılıyor. Ayrıca, ağız ve diş sağlığı eğitimini hem aileden hem de okullardan yeterince alamamış olmamız da bu durumu etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Eskiden insanların şeker kullanmamaları ve yiyecekleri daha az pişirip daha katı bir şekilde tüketmeleri, diş sağlığı üzerinde olumlu bir etki yaratıyordu. Sert gıdaların dişleri doğal yollarla temizlediği bilgisi doğru olsa bile günümüzde sürekli olarak tüketilen paketli, işlenmiş gıdalar ve asit içeren içecekler ile pişirilmiş ve yumuşacık yapılmış karbonhidratlar diş çürüklerinin yaygın görülmesine neden olabiliyor” yorumunda bulundu.

Şekerli veya yapışkan bir gıda yemeğin sonuna bırakılmamalı

Diş sağlığı açısından zararlı olarak tanımlanan gıda maddelerinin, özellikle şekerli ve asitli gıdaların dişlere yapışıp kalan ve kolayca temizlenemeyen maddeler olduğunu vurgulayan Tekkeli, “Şekerli, yapışkan ya da asitli gıdalar tüketilecekse üç ana öğün içinde tüketilmeli, öğünler sonrasında diş fırçalanmalı. O an diş fırçalamak mümkün değilse, ağız su ile çalkalanmalı ya da bir bardak su içilmeli. Ara öğünlerde de elma, havuç gibi sert gıdalar tercih edilmeli çünkü bu gıdalar dişleri temizleyip diş etlerine masaj yapıyor. Son olarak yemeği şekerli ya da yapışkan bir gıda ile bitirmek yerine, ağza en son atılacak bir parça peynir ile şekerin çürük etkisini en aza indirmek mümkün” uyarısında bulundu.

Günümüz teknolojisiyle, çürükler için hızlı ve acısız tedavi mümkün

Çürük tedavisinde ilk adımın ilerleyen çürüğü durdurmak ve dişin canlılığını korumak olduğunun altını çizen Dt. Arzu Tekkeli, “Mine yüzeyinin bozulma sürecinin en erken aşaması beyaz nokta lezyonudur. Bu lezyonların geleneksel tedavileri, topikal florid uygulaması ve oral hijyenin geliştirilmesini içerir. Diş yüzeyinde yani minede bir kavite meydana gelirse, amaç çürüğün pulpa dokusuna ilerlemeden durdurulması ve basit tek seanslık bir işlemle dolgu yapılmasıdır. Ancak eğer çürük dişin pulpasına kadar ilerlemişse yapılacak işlem; dişin sinirlerinin alınması, kanalların doldurulması ve dişin üst dolgusunun yapılmasıdır. Diş çürükleri korkulanın aksine, günümüz teknolojisi ve yeni nesil diş hekimliği aletleri sayesinde acısız ve hızlı bir şekilde tedavi edilebiliyor. Diş çekimini eski zamanlar ve günümüzle karşılaştırdığımızda şu anda temel amaç, dişi vücudumuzun diğer organları gibi düşünüp mümkün olan en uzun süre ağız içinde tutmaya çalışmak olmalıdır. Biz hekimler, bu hedefe ulaşmak için son teknoloji cihazları, en kaliteli malzemeleri ve yıllar içinde biriktirdiğimiz bilgi birikimini de kullanarak hastalarımız için en iyi tedaviyi sağlamayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

HUZZAK YAPI İCRA KURULU BAŞKANI MUSTAFA FATİH DEMİR ‘’ YABANCIYA GAYRİMENKUL SATIŞINDAKİ

HUZZAK YAPI İCRA KURULU BAŞKANI MUSTAFA FATİH DEMİR ‘’ YABANCIYA GAYRİMENKUL SATIŞINDAKİ

DEĞİŞİKLİKLERİN PİYASAYA OLUMLU ETKİSİ DEVAM EDİYOR ’’Son yıllarda, tüm dünyada yaşanan jeopolitik gelişmeler doğrultusunda ülkemize duyulan güven, yabancı müşterilerin gayrimenkul satışlarına olan ilgisini önemli oranda arttırdı. Turistik amaçlı gayrimenkul alımı, kalıcı amaçlı gayrimenkul satışlarına son dönemde vatandaşlık alımı endeksli taleplerde eklendiğinden talep hızla artıyor. Özellikle vatandaşlık kazanımı amacıyla yapılan gayrimenkul satışlarında, sürecin başladığı ilk dönemlerle, geldiğimiz nokta itibariyle yapılan değişiklikler düzenleme ve kontroller sayesinde kaliteli ve nitelikli alıcıya da ulaşılma noktasında ciddi bir ivme kazanıldı.

GABİMİN KURULUŞU İLE MANİPÜLASYONLAR SONA ERDİSürecin başladığı ilk dönemlerde piyasa koşullarındaki yetersiz kontrol ve denetimsizlik sebebiyle süreçte birçok aksamalar yaşandığına şahit olduk. Şöyle ki ülkemize duyulan güveni ve arzuyu zedeleyecek, manipülatif eylemler, kötü yaklaşımlar, değerleme ve değerleme raporlarını olumsuz yönde etkiledi. Kurumsal firmaların ürettiği, kaliteli ve nitelikli yapılar ile bu olumsuz yaklaşımlar yüzünden yanlış değerleme raporlarıyla karşı karşıya kaldı. Yani aslında şöyle bir durum gerçekleşti; kötü niyetle kullanılan değerleme raporları, iyi niyetli ve işini düzgün yapan firmaların iş ve satışlarını olumsuz yönde etkilemiş oldu. Neyse ki konu üzerinde yaptığımız girişimler ve müracaatlar sonrasında sektörde taşları yerinden oynatacak önemli bir değişiklik yapıldı ve tümgayrimenkul değerleme raporlarına şubat ayı itibariyle devreye sokulan GABİM kuruluşunun onayı getirildi. GABİM ‘ in bu manipülasyonları engelleme amacıyla yapmış olduğu çalışmalar, bu günlerde meyvesini vermeye başladı ve kurumun devreye girmesinden itibaren manipülatif satışlar adeta bıçak gibi kesildi. Usulsüzlükler, değerlemede manipülasyonlar gerek değerleme gerekse uygulanan yaptırım ve kontroller çerçevesinde düzene girmiş oldu. Biz ise Huzzak Yapı olarak, bu süreçte emeği geçen ve GABİM’in kurulmasını sağlayan tüm yöneticilerimize de bu vesileyle minnetimizi iletmek isteriz. İşini düzgün yapan, üretici müteahhit firma, işini düzgün yapan değerleme kurumu ve gerçek alıcıların bu düzenlemelerle daha rahat buluşabileceğine yürekten inanıyoruz.

DEĞERLEME RAPORLARINDAKİ EKSİKLİKLER

Huzzak Yapı olarak bu sürecin daha da iyileşmesi için şunu da vurgulamak isteriz ki, gayrimenkul değerlemede önemli değişikliklerin yapılması gerekiyor. Nitelikli konut üreticilerinin en büyük sorunlarından bazıları gayrimenkul değerleme raporlarından değerlemenin yalnızca bağımsız bölümün net m2’si dikkate alınarak değerlendirilmesidir. Nitelikli projelerde 100m2 net konut üretimi yapabilmek için, neredeyse 170-200m2 arasında imalat yapılması gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Planlı alanlar, tip imar yönetmeliği ve mevzuatları tüm yönleriyle uygulandığı projelerde dairenin net alanına ilave olarak otoparklar, depolar, sığınaklar, açık ve kapalı yüzme havuzları, teknik odalar, sosyal tesisler, ibadethaneler, teras veranda gibi eklentiler, projenin alt yapı hizmetleri gibi çok önemli maliyetler içeren eklerle birlikte üretim yapılmaktadır. Expertiz mevzuatlarında ise bunların hiçbiri dikkate alınmamakta ve dairenin sadece net m2 birim maliyetinden değerleme yapılmaktadır. Bu çok önemli bir handikaptır. Bunlarla birlikte, özellikle büyük şehirlerde gayrimenkul üretimi yapılacak arsaların azlığı, m2 birim maliyetinin çok yüksek oluşu ülkemizde yaşanan ekonomik koşullar doğrultusunda yıllık enflasyon oranlarının yüksekliği ve nitelikli bir projenin üretimi için 2-3 yıllık bir zaman gerektiği işletmenin kurumsal maliyeti ve bunların getirdiği ağır finansal yükler değerleme raporlarında hiç dikkate alınmamaktadır. Birçok raporda bırakın gayrimenkul gerçek değerini, neredeyse güncel maliyet değerini bile karşılamakta güçlük çeken raporlar düzenlenmektedir. GABİM’in ve yetkililerimizin bu hususlarda düzenlemeler yapacağına ve büyükçemeklerle üretilen nitelikli projelere, nitelikli tasarımlara hak ettikleri değeri vereceklerine inancımız tamdır.

Narlıdere için yola çıkan CHP'li İnanç Nurlu; “Yenilikçi bir anlayışa ihtiyacımız var!”

CHP’li iş insanı İnanç nurlu; Narlıdere Belediye Başkanlığı için “ Emekle ve inançla ” sloganıyla yola çıktı. Çeyrek asırdır Narlıdere’de yaşadığını belirten Nurlu; ilçesi için deneyim ve bilgisini harekete geçirmeye hazır olduğunu belirtti. Nurlu; ” Her şehrin bir kimliği olmalı. Narlıdere’nin de. Evet, yüzü daima aydınlığa dönük bir ilçe; evet CHP Belediyeciliğinin farkını uzun yıllardır yaşıyor. Ancak; marka olmayı da hak ediyor; çünkü eşsiz özellikler taşıyor. Artık, temel ihtiyaçlardan, yeni projelere yenilikçi bir anlayışa ihtiyacımız var.” diye konuştu.

Projelerimiz hazır; önce dönüşüm

Narlıdere’de kentsel dönüşümle ilgili önemli adımlar atıldığını vurgulayan CHP Belediye Başkan Aday Adayı İnanç Nurlu; açıklamasını şöyle sürdürdü; “ Ali Başkanımızın kentsel dönüşüme yönelik attığı bürokratik adımlar elbette çok değerli. Narlıdere’nin artık bu kangrenden kurtulması, dönüşümünü tamamlaması gerekiyor. Bizim vaadimiz; bu süreci hızla ilerletmek. Ama en önemlisi; yerinde, halktan yana, hakkaniyetli bir dönüşüm sağlamak. Halkımızın kentte yaşamanın tüm değerlerinden, fırstlarından yararlanabileceği bir dönüşüm projesini hayata geçirmek. Afet riski olan bir alan. Dolayısıyla kaybedecek zaman yok. İnsanlar, hayatları boyunca kazandıklarıyla dişlerini tırnaklarına takarak elde ettiklerinin elbette karşılığını almalılar. Biz önce bunun sözünü veriyoruz.”

Narlıdere’nin dört mevsimini yaşamak

İlçenin önemli ve özgün nitelikleri olduğuna dikkat çeken CHP’li İnanç Nurlu; “ Evet metropolde bir ilçe Narlıdere; ama bir tatil beldesinde olan pek çok doğal özellik taşıyor. Narlıdere, dört mevsimi de yansıtan; doğru yatırımlar yapılırsa dört mevsim yaşayacak bir ilçe. Bir ilçenin yaşaması demek, marka olması demek; o ilçenin odak olabilecek yatırımlara sahip olması demek. Öyle projeler yapılmalı ki; insanlar Narlıdere’ye sadece dinlence için gelmesin. Beklentilerine karşılık bulsun. Buraya gelmek istesin, burada tüketsin, harcasın. İzmir’in, bölgenin hatta ülkenin ve dünyanın ilgisini çekebilecek bir çok projemiz var. Bunlar, önce Narlıdere’ye, halkına, esnafına kazandıracak; sonra da İzmir’e kazandırabilecek yatırımlar. Ne yapacağımızı biliyoruz; yeter ki fırsat doğsun.”

Halk ne derse o olur!

Kentlerin gerçek sahiplerinin orada yaşayan halklar olduğunu belirten Nurlu; “ Halk ne derse o olur. Onların rızasının olmadığı, desteklemediği hiçbir işin zaten başarılı olması mümkün değil. Onların da kazanımına dönüşmeyen, ihtiyaçlarını karşılamayan hiçbir çalışmanın verim getirmesi mümkün değil. Bu nedenle, eğer bu görev ve sorumluluk bize düşerse, ne projemiz bitecek ne referandumlarımız. Öncelikli sözüm budur; halkımızın istemediği, destek vermediği hiçbir işe imza atmayacağız. Narlıdere’yi Narlıdere yapan ne varsa koruyacağız. Sosyo kültürel değerlerini koruyup destekleyeceğiz. Her ne yapacaksak; koruma kullanma dengesini kurarak yapacağız. Ne yaparsak; Narlıdere mutlu olsun, kazansın diye yapacağız.” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı