Aylık arşivler: Mart 2024

“Polip Aşamasında Yakalanırsa Kolon Kanseri Gelişiminin Önüne Geçmek Mümkün"

Hem erkeklerde hem kadınlarda en sık görülen kanserlerden biri olmasına karşın kolon kanseri yaşam kaybına neden olmaya devam ediyor.

Üstelik istatistiklere göre artık çok daha erken yaşlarda görülüyor. Bu denli önemli olan bu sorunun önüne düzenli yapılacak taramalarla geçilebilmesinin aslında bir anlamda şans olduğunu söyleyen İç Hastalıkları, Gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, risk olsun ya da olmasın toplumdaki herkesin 45 yaşından sonra kolonoskopi yaptırması gerektiğinin altını çizdi. Özellikle ailesinde kanser ve özellikle kolon kanseri öyküsü olanlara dikkat çeken Prof. Dr. Ergün, “Bu kişiler anne ya da babalarına kanser tanısı konduğu yaştan 10 yıl öncesinden taramalara başlamalı” dedi. 

Kalın bağırsak kanseri olarak da bilinen kolon kanseri toplumda sık görülen kanser türlerinden biri. Her iki cinsiyette de dünya genelinde görülme sıklığı üçüncü sırada olan bu tür aynı zamanda kanser ölümlerinin de en sık üçüncü sebebi. Toplum açısından bu denli önemli olan kolon kanserinden düzenli kontrol ve taramalar ile korunmanın mümkün olduğunu hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi İç Hastalıkları, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, buna rağmen hastalığın görülme sıklığında azalma olmadığını hatta hastalığın daha genç yaşlarda görülmeye başladığını ifade etti.  

Kolonoskopinin bu noktada altın standart olarak tanıda kullanılmaya devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Ergün,  40’lı yaşlardan itibaren taramalara başlanması gerektiğinin altını çizdi. Hiç şikayeti olmayan kişilerin bile 45 yaşından itibaren kolonoskopi taraması yaptırmalarını öneren Prof. Dr. Ergün, bağırsak sağlığı için yapılması gerekenleri anlattı. 

 “DÜNYADA SIKLIĞI ÇOK FAZLA VE GİDEREK GENÇ NÜFUSTA GÖRÜYORUZ”

Kolon konserinin yaşamı tehdit eden bir kanser türü olmakla birlikte erken tanı konduğunda tedaviden yüz güldürücü sonuçlara ulaşılabildiğini anlatan Prof. Dr. Ergün, “Elbette asıl önemli konu hastalık ortaya çıkmadan önlemektir. Hastalarımız kolon kanseri olmadan, polip (et beni) aşamasındayken polipleri tamamen çıkararak kansere ilerlemesini engelliyoruz. Kanser oluşmuşsa da erken aşamada yakalamak bizim için çok önemli. Erken yakalandığında kolonoskopi ile lezyonu tam olarak çıkarmak mümkün olabilmekte. Kolon kanserinin dünyada sıklığı çok fazla ve giderek genç nüfusta görüyoruz. 40’lı yaşlardan itibaren bu hastalığı görebildiğimiz için artık taramalara erken başlamamız gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.

ANNE YA DA BABASINDA KOLON KANSERİ OLANLAR TARAMAYA NE ZAMAN BAŞLAMALI?

Genetik faktörlere dikkat çeken Prof. Dr. Ergün, bu riske sahip kişilerin taramalara daha erken başlaması gerektiğini anlatarak sözlerine şöyle devam etti; “Özellikle annesinde, babasında ya da teyzesi, halası, amcası gibi ikinci derece akrabalarında kolon kanseri öyküsü olanların taramalarına daha erken yaşta başlamalıyız. Çünkü genetik faktörler kolon kanserinin gelişmesinde önemli bir risk faktörünü oluşturmaktadır. Ailede bir kolon kanseri varsa örneğin baba 45 yaşında kolon kanseri olmuşsa, hastalığın ortaya çıktığı yaştan 10 yıl çıkartarak kişinin 35 yaşında taramaya başlamasını öneriyoruz. Çünkü kanser, polip zemininde gelişir ve bir polibin kansere dönüşüm süreci 5-10 yıldır. Polip aşamasında yakalanıp kolonoskop ile bu polipler temizlenirse kolon kanseri ihtimali de sıfırlanmaktadır. Eğer hiçbir risk faktörünüz yoksa, genetik yatkınlığınız yoksa, ailede kanser öyküsü yoksa bile kolonoskopik taramalara 45 yaşta başlanmalıdır. Tarama için ideal metot, altın standart kolonoskopidir.”

“KOLONOSKOPİ YAPILMADAN BAĞIRSAKLARA TEMİZ DEMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Kolon kanseri taraması için kolonoskopinin hala altın standart olarak önemini koruduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ergün,  bu konuda önemli bir noktaya işaret etti: “Kolon kanseri taraması için kullandığımız ‘gaitada (dışkıda)  gizli kan’ gibi bazı testlerimiz olsa da kesin sonucu ancak kolonoskopi veriyor. Örneğin gaitada gizli kan testi sonucu pozitif gelirse zaten kolonoskopi yapmak şarttır. Gaitada gizli kan testi negatif ise (Ki bu 3 dışkı örneğinde de negatif olmalıdır), yine de bizim güvenli bir alanda olduğumuzun garantisi değildir. Çok hassas bir test değildir, poliplerde doğruluğu çok düşüktür.”

 “İnsanlar zaman zaman düzenli sağlık kontrollerini yaptırıp bir sorun görmediklerinde, “kan testlerim temiz, barsak alışkanlığım gayet düzenli neden kolonoskopi olayım ki?” düşünebilirler. Oysa ki bağırsaklarda bulunan polipler zaten belirti vermez” diyen Prof. Dr. Meltem Ergün,  sözlerine şöyle devam etti: “Kalın bağırsakların sağlıklı olduğunu söylemenin tek yolu kolonoskopidir. Eğer kolonoskopiniz tertemiz hiçbir polip, lezyon yoksa 10 yıl garanti altındasınız, tekrar kolonoskopi yapılmasına gerek yoktur. Ancak kolonoskopi işleminin iyi standartlarda yapılmış olması, barsak temizliğinin yeterli olması ve gastroenterolog tarafından yapılması idealdir.”

“TÜMÖRLER GİDEREK GENÇ YAŞLARA DOĞRU GELİYOR”

Kolonoskopide 45 yaşın önemine dikkat çeken Prof. Dr. Ergün, “Neden 45 yaş? Eskiden 50 yaş denirdi. Toplum genelindeki araştırmalara bakacak olursak kolon kanserinin yaklaşık yüzde 20’si 40-50 yaşa gelmiş durumda. Yani hastaları artık genç yaşta yakalıyoruz. Biz de genç yaşta kolon kanseri tanısı koyduğumuzda çok üzülüyoruz, erken safhada yakalarsak üzüntümüz bir nebze azalıyor. Ancak geç evrede saptadığımız hastalar için ise keşke daha önceden hastaneye başvursaydı, taramalarını yaptırsaydı diye hayıflanıyoruz. Çünkü erken evre tümörlerde tedavi ile normale yakın bir yaşam süresi mümkün iken, geç evre tümörlerde yaşam şansının oldukça azaldığını maalesef biliyoruz. “ diye konuştu. 

DÜZENLİ OLARAK EGZERSİZ YAPANLARDA KOLON KANSERİ İHTİMALİ AZALIYOR

Kalın bağırsak kanserini daha çok kimlerde görüldüğü ve korunmak için yapılması gerekenler ile ilgili olarak da bilgi veren Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, “Ailesinde tümör olanlarda, iltihabi bağırsak hastalığı dediğimiz kolit hastalığı olanlarda, Crohn hastalığı olup da düzgün tedavi almayan insanlarda giderek ihtimalin arttığını görüyoruz. Yoğun alkol, sigara tüketimi, yoğun et tüketimi ve işlenmiş et tüketimi olan insanlarda kolon kanseri riski artıyor. Dolayısıyla kolon kanseri olmamak için neler yapabiliriz diye baktığımızda öncelikle bu alışkanlıklardan uzak durmakla başlamak gerekli. Bunun yanında düzenli olarak egzersiz yapan kişilerde kolon kanseri riskinin azaldığını görüyoruz. Akdeniz tipi beslenenlerde yani bol sebze, meyve tüketenlerde kolon kanseri ihtimali azalıyor. Bunlara dikkat edersek uzun ve sağlıklı yaşayabiliriz.” diye konuştu. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Siyanürün dolaylı zararları neler? Siyanür sızıntıları çevreyi ve halk sağlığını tehdit eder mi?

Son derece tehlikeli bir bileşik olan siyanürün çevreye salınması durumunda önemli çevresel etkilere ve halk sağlığı risklerine yol açabileceğine işaret eden uzmanlar, siyanür sızıntılarının toplu balık ölümlerinden, içme suyu kaynaklarının kirlenmesine ve hatta tarım arazilerinin zarar görmesine neden olacağını söylüyor.

Yeraltı suyuna olan siyanür sızıntısının uzun süre devam edebileceğini ve içme suyu kaynaklarını kirletebileceğini ifade eden Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Yeraltı suyuna sızan siyanür yeraltı suyunun bağlantılı bulunduğu havza boyunca da taşınabilir.” uyarısında bulundu.

Üsküdar Üniversitesi Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, Erzincan İliç’te altın madeninde meydana gelen toprak kaymasının ardından bölgede yaşanan sızıntısı şüphesi nedeniyle siyanür ve siyanürün olası zararları tartışmaya başlandı. Bunun üzerine Dr. Adiller, toprağa ve suya karışması konusunu değerlendirdi.

“Siyanür çevreye salınması durumunda çevresel etkilere ve halk sağlığı risklerine yol açabilir”

Siyanürün hızla etki eden ve potansiyel olarak ölümcül etki yaratabilecek bir kimyasal olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Siyanür son derece tehlikeli bir bileşiktir ve çevreye salınması durumunda önemli çevresel etkilere ve halk sağlığı risklerine yol açabilir. Siyanürün uzun süreli kullanımlarında toprağa, suya hatta havaya bile karışması söz konusu olabilir. Siyanür sızıntıları toplu balık ölümlerinden, içme suyu kaynaklarının kirlenmesine ve hatta tarım arazilerinin zarar görmesine neden olur. Bazı kaynaklar, siyanürün nispeten güvenli olduğunu, çünkü dökülse bile yüzey suyunda hızla parçalandığını iddia etmektedir. Ancak siyanürün parçalandığı bileşikler de zararlı olabilir.” dedi.

“Sızan siyanür yeraltı suyunun bağlantılı bulunduğu havza boyunca da taşınabilir”

“Toprakta bulunan siyanür, yağışlarla birlikte çözünerek yeraltı ve yüzeysel sulara geçebilir. Bu suda çözünmeyle birlikte dereler ve nehirlerle akarsu havzası boyunca taşınabilir. Ayrıca yeraltı suyuna sızan siyanür yeraltı suyunun bağlantılı bulunduğu havza boyunca da taşınabilir.” diyen Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeraltı suyuna siyanür sızıntısı uzun süre devam edebilir ve içme suyu kaynaklarını kirletebilir. Siyanürle kirlenmiş yeraltı suyu, bağlantılı olduğu komşu akarsuları da kirletebilir.

Siyanürün dolaylı etkileri neler?

Siyanürün doğrudan etkilerinin yanında bir de dolaylı etkileri bulunmaktadır. Siyanür öncellikle toprak bünyesine girdiğinde toprak içerisinde dengede bulunan pek çok minerali reaksiyona girecek hale getirebilir. Bu maddeler arasından Arsenik gibi oldukça toksik ve kanserojen özellikli maddeler de yer alıyor. 

Siyanür doğada kolay parçalansa da bu maddeler doğada kısa sürede parçalanmaz ve çevrenin unsurları arasında taşınabilir. Özellikle tarım arazilerine ve otlak alanlara taşınması bu maddelerin besinlere geçmesine ve etki derecesini arttırmasına sebep olur.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bedeninize Kulak Verin Size Bir Mesajı Olabilir!

Bedensel belirtilerimiz ruhsal olarak nasıl hissettiğimizle ilişkili olabilmektedir.  Birçoğunuz gün içerisinde baş, boyun ve karın ağrıları ya da mide bulantısı gibi şikâyetlerden yakınıyor olabilirsiniz.

Bu şikâyetlerin sebebi fizyolojik olabileceği kadar psikolojik kaynaklı da olabilmektedir. Psikosomatik sancılar olarak adlandırdığımız bu şikâyetleri genellikle ifade edilmemiş ya da edilemeyen ve hatta fark edilmeyen duyguların dışa vurum şeklinde tanımlayabilirim. Eğer dil konuşmazsa beden konuşur. Bunun anlamı peki nedir? Kısacası içeride biriken, bastırılan bu duyguları bedenin dışarı çıkarma ihtiyacının ifadesidir. Beden adeta saç dökülmesi, ağrı, deride kaşıntılar ya da egzama gibi tüm bu belirtiler yoluyla ifade edilemeyen duyguları kusmaya ve kendisini göstermeye çalışır. 

Genellikle bu somatik ifadeler toplumun yapısı ve yaş dönemine göre farklılık gösterebilir. Örneğin okula gitmek istemeyen okul çağındaki bir çocuk karın ağrısı ya da mide bulantısı gibi somatik belirtiler yoluyla okulda yaşadığı zorbalığın dışa vurumu çalışıyor olabilir. Bir başka örnek ise bir kadının psikolojik rahatsızlıklarının ya da duygusal ihtiyaçlarının kabul görmediği toplumlarda bu duygusal ihtiyaçlar kişide baş ağrısı ya da kol ağrısı gibi bedensel ifadelerle çıkabilir. Çünkü bu fizyolojik ifadeler dil bulduğu zaman yorulan kişinin dinlenmesi için fırsat sunulabilmektedir. Dolayısıyla bir kadının ‘’Yorgunum artık yapamayacağım desteğe ihtiyacım var.’’ ifadesi yerine ‘’Migrenim tuttu.’’ şeklinde ifadesi hem kişinin kendisi hem de toplum tarafından daha kolay kabul görmesi, anlaşılması için bir yolu olabilir. Böylece kadının somatik sancıları yoluyla ihtiyaçları görülür. Tüm bunlar duyguları sözel ifadeler yerine somatik ifadeler aracılığıyla dışa vurmayı olumsuz bir şekilde destekler.  

Düşünce, duygu ve davranışlarımız bir bütündür. Birlikte hareket ederler. Eğer kendinizi stresli hissediyorsanız düşünceleriniz ve davranışlarınız bu duyguyu destekler nitelikte olacaktır. Kişiler genellikle şu şekilde ifadelerle gelebilmektedirler; ‘’Tüm gün oturmama rağmen bütün gün taş taşımışım gibi tüm vücudum ağrıyor.’’ beden dursa da aslında zihniniz var gücüyle olumsuz düşüncelerle çalışır. Dolayısıyla strese neden olan olumsuz düşünceler fizyolojik olarak da bedeninizde gerginliğe neden olur. Bütün gün gerilen kaslar savaş kaç mekanizmanızın sürekli olarak aktif tutarak gevşeme moduna geçmenizi zorlaştırır. Bu durum size bütün gün taş taşımışsınız gibi yorgun ve ağrılı hissettirir. Fark edilemeyen düşünce ve duygular aslında size şu mesajı vermeye çalışıyor olabilir; ‘’Artık dur, destek al ve rahatla’’ savaş kaç mekanizması yani sempatik sinir sistemimizden parasempatik yani güvendesin ve rahatla mekanizmasına geçebilmek kimimizin için meditasyon ve nefes gibi gevşeme egzersizleriyle, kimimiz için ise ‘’Bunu yapmak istemiyorum ya da senin bu davranışların beni rahatsız ediyor.’’ ifadeleriyle olabilmektedir.  Ancak gerek erken dönem yaşantılarımız, gerekse kültürel yapıdan kaynaklı sebeplerden dolayı bazen duygu ve ihtiyaçlarımızı fark etme ve ifade etme konusunda zorluk yaşayabiliriz. Bu sebeple psikoterapi desteği almak hem psikosomatik belirtilerinizi azaltarak ruh sağlığınızda hem de fiziksel sağlınızın üzerinde olumlu bir etki oluşturacaktır. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hayvana şiddet vicdanı zedeliyor! Hayvana şiddet, temel insani duyguların eksikliğinden kaynaklanıyor!

Hayvana uygulanan şiddetle karşı karşıya kalanların, şok, öfke, hüzün, çaresizlik ve umutsuzluk gibi yoğun duygular yaşayabileceklerini dile getiren uzmanlar, bu duygusal tepkilerin, sadece hayvanların değil, aynı zamanda insanların kendilerini ve sevdiklerini de etkileyen bir konu olduğunu söylüyor.

Hayvanlara yönelik şiddetin, sadece hayvan haklarıyla ilgili bir mesele olmadığını aynı zamanda insan haklarını da içerdiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Bu, insan temelli değerler olan empati, adalet, hakkaniyet, vicdan ve merhamet gibi kavramları da içerir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, son günlerde gündemde olan ve kamuoyunun vicdanını yaralayan hayvana şiddet konusunu değerlendirdi.

“Hayvana uygulanan şiddetle karşı karşıya kalanlar, öfke ve çaresizlik gibi duygular yaşayabilirler” 

Hayvanlara yönelik şiddetin, sadece hayvan haklarıyla ilgili bir mesele olmadığını aynı zamanda insan haklarını da içerdiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Bu, insan temelli değerler olan empati, adalet, hakkaniyet, vicdan ve merhamet gibi kavramları da içerir. Hayvana uygulanan şiddetle karşı karşıya kalanlar, şok, öfke, hüzün, çaresizlik ve umutsuzluk gibi yoğun duygular yaşayabilirler. Bu duygusal tepkiler, sadece hayvanların değil, aynı zamanda insanların kendilerini ve sevdiklerini de etkileyen bir konudur. Bu duygularla birlikte, insanlar şüpheci ve kaçınmacı olabilir, sevdiklerine karşı korumacı davranabilir ve öfkeyle tepki verebilirler.” dedi.

Kimler hayvana şiddet uygulama eğiliminde oluyor?

Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, hayvana şiddetin genellikle, empati, merhamet ve vicdan gibi temel insan duygularının gelişmemiş veya yok olduğu kişilerde görüldüğünü belirterek, “Bu kişiler genellikle kişilik bozuklukları, özellikle anti sosyal kişilik bozukluğu veya psikopati ile ilişkilendirilirler.” şeklinde konuştu.

“Eğitimde vicdan ve merhamet gibi konulara daha fazla önem verebilir”

Devletin toplum ve aile düzeyinde hayvana şiddeti önlemek için çeşitli önlemler alabileceğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, şöyle devam etti:

“Devlet, cezaların caydırıcılığını artırabilir ve eğitimde vicdan ve merhamet gibi konulara daha fazla önem verebilir. Toplum, tepkilerini dile getirerek devlet yetkililerini konu hakkında bilgilendirebilir. Aileler ise çocuklarına vicdan, merhamet ve empati gibi değerleri aşılayarak şiddeti önleyebilirler, çünkü şiddet modellenerek öğrenilir. Bu nedenle, kendi davranışlarımızın çocuklara örnek olması ve bu değerlerin onların kalplerine yerleşmesi önemlidir.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Milli Sporcu ve Dünya Bilardo Şampiyonu Semih Saygıner, Naturiga'nın “İyi Yaşam Direktörü" oldu

İyi yaş almak üzerine sağlıklı beslenme ve sporun önemi vurgulanacak

Bitki bazlı sağlıklı atıştırmalıklar ve süper besinler sunan Naturiga’nın “İyi Yaşam Direktörü” (Chief Wellness Officer), milli sporcu ve dünya bilardo şampiyonu Semih Saygıner oldu. 3 yıl sürmesi planlanan iş birliği çerçevesinde Naturiga’nın sporcu beslenmesi uzmanı Diyetisyen Orçun Kürüm ile birlikte oluşturacağı yeni serinin marka yüzü olan Saygıner, iyi yaşam hedefi bulunan herkesle sağlıklı beslenme ve spor üzerine deneyimlerini paylaşacak. 

Süper gıdalarını ve ödüllü sağlıklı atıştırmalıklarını global pazarlara taşımaya hazırlanan yerli girişim Naturiga, Milli sporcu ve dünya bilardo şampiyonu Semih Saygıner ile yeni bir iş birliğine imza attı. Naturiga’nın, Diyetisyen Orçun Kürüm ile birlikte kapalı alanlarda uzun saatler antrenman yapan ve güneş ışığından uzak kalan sporcular ve yaşamını uzun saatler kapalı alanlarda geçiren herkes için özel olarak hazırlayacağı ürün serisinin marka yüzü olacak olan Saygıner, iyi yaşam amaçlarına ulaşmak isteyen tüm kullanıcılar ile sağlıklı ve dengeli yaşamın püf noktalarını anlatacak.

İyi yaş almak isteyen herkes Saygıner’in deneyimlerinden faydalanabilecek

İş birliğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Naturiga Kurucusu ve CEO’su Yılmaz Kekeç, “Pandemi ile bir süredir tüm dünyada uzun yaşamın yolları konusu ön plana çıkmaya başladı. Artık herkes, iyi yaş almanın yollarını arıyor. Bu doğrultuda, özellikle disiplinine hayran kaldığımız Semih Saygıner ile yeni bir iş birliğine imza attık. Naturiga olarak alanında bir dünya şampiyonunu ve iyi yaşam uzmanlığı ile örnek bir sporcuyu aramızda görmekten dolayı çok mutlu ve çok gururluyuz. Saygıner, önümüzdeki 3 yıl boyunca şirketimizin “Chief Wellness Officer” yani “iyi Yaşam Direktörü” pozisyonunu alarak, Naturiga ile iyi yaşam amaçlarına ulaşmak isteyen herkes ile deneyimlerini paylaşacak. Başarıya ulaşmak isteyen herkesin kendisinden ilham alacağı yaşam pratikleri bulunduğuna inanıyoruz. İyi yaş almak isteyen, iyi beslenmeyi yaşamının odağına koyan her yaştan bireye ulaşmak en büyük hedefimiz” dedi.

Yeni ürün grubunun lansmanı yılın son çeyreğinde gerçekleşecek

Yeni ürün grubuna ilişkin açıklamalarda bulunan Kekeç, Naturiga olarak, “iyi yaş alma” konusunda fonksiyonel besinlerin başrolde olduğuna inanıyoruz.  Bu bağlamda, uzun bir süredir “kapalı spor alanları” sporcularına yönelik bir seri üzerine çalışıyoruz. Bu çalışmalar çerçevesinde, Diyetisyen Orçun Kürüm ile birlikte kapalı spor alanlarında çalışmak zorunda olan ve bunun doğurduğu bir dizi fizyolojik ve zihinsel sonuçtan etkilenen sporcuların ihtiyaçlarına özel tasarlanmış ürünlerden oluşan bir kategori oluşturuyoruz. Sadece sporcuların değil, günlük yaşam çizgisinde sağlıklı bir yaşama sahip olmak için egzersiz yapan ve gün içinde uzun süre ofislerde, evde, kapalı alanlarda çalışanlar için de kullanımı pratik bir seri olmasını planlıyoruz. İlk etapta 4 çeşit fonksiyonel gıda ürünü ve kullanımlarına uygun bazı aksesuarlar sunacağız. Daha sonraki aşamada gıda ürün çeşidinin 8’e ulaşmasını planlıyoruz. Dünya şampiyonlukları kazanmış, yüksek performanslı kapalı alan sporcusu ve yeni İyi Yaşam Direktörümüz Semih Saygıner’in iyi yaşam pratiklerinden de faydalandığımız yeni serimizin lansmanını ise yılın son çeyreğinde gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Cihan Alpgiray Kimdir?

İnşaat ve Emlak Sektörünün Önde Gelen İsmi: Cihan Alpgiray

İnşaat ve emlak sektöründe önemli bir yere sahip olan Cihan Alpgiray, Global Homes şirketler grubunun kurucusu ve lideri olarak sektördeki etkisini artırmaya devam ediyor. 2008 yılında Bodrum’da başlattığı girişimle sektöre adım atan Alpgiray, 16 yıldan bu yana sektördeki deneyimi ve vizyonuyla dikkatleri üzerine çekiyor.

Küresel Arenada Büyüyen Bir Marka: Global Homes

Global Homes şirketler grubu, Cihan Alpgiray’ın liderliğinde inşaat ve emlak sektöründe birçok önemli projeye imza atmıştır. Projenin başlangıcından tamamlanmasına kadar her aşamada Alpgiray’ın kişisel dokunuşunu taşıyan Global Homes, sektörde markalaşmış ve güvenilir bir isim haline gelmiştir.

Projelerin Mimarı: Cihan Alpgiray’ın İmzası

Alpgiray’ın liderliğindeki Global Homes, inşaat faaliyetleri alanında birçok önemli projeye imza atmıştır. Projelerin tasarımından uygulamasına kadar her aşamada Alpgiray’ın deneyimi ve vizyonu görülmektedir. Bu projeler, lüks konutlar, tatil köyleri, oteller ve ticari alanlar gibi çeşitli alanlarda yer almaktadır.

Ulusal ve Uluslararası Arenada Aktif Pazarlama Faaliyetleri

Alpgiray liderliğindeki Global Homes, sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde de aktif şekilde tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu sayede şirket, uluslararası alanda da marka değerini artırmış ve prestijli projelere imza atmıştır.

Geleceğe Yönelik Vizyon: Cihan Alpgiray’ın Stratejileri

Cihan Alpgiray, geleceğe yönelik olarak sektördeki lider konumlarını pekiştirmek ve yeni projeler geliştirmek için sürekli olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Küresel arenada daha fazla etki yaratmak ve marka değerini artırmak amacıyla stratejilerini sürekli olarak güncelleyen Alpgiray, inovasyon ve kaliteye verdiği önemle sektördeki başarısını devam ettirmektedir.

Cihan Alpgiray’ın liderliğindeki Global Homes şirketler grubu, inşaat ve emlak sektöründe gelecek vadeden bir isim olarak dikkat çekiyor.

2. Çorlu Belediye Başkanlığı Koşusu'nu 'Fedai' Kazandı

Türkiye Jokey Kulübü tarafından Veliefendi Hipodromu’nda düzenlenen “2. Çorlu Belediye Başkanlığı Koşusu”nu, jokeyliğini Halis Karataş’ın yaptığı Fedai adlı at kazandı.

27 Mart Perşembe günü İstanbul Veliefendi Hipodromu’nda saat 16.30’da gerçekleştirilen ve 7 atın katıldığı Çorlu Belediye Başkanlığı Koşusu’nda 4 ve üstü yaşındaki safkan Arap atlar yarıştı. 2 bin metre mesafe sentetik pistte yapılan Çorlu Belediye Başkanlığı Koşusunu, oldukça heyecanlı ve çekişmeli geçen bir yarışın sonunda jokeyliğini Halis Karataş’ın yaptığı, Tuğban İzzet Aksoy’un sahibi olduğu Fedai adlı at kazandı.

İpek Erden’in yetiştirdiği, Alper Tepebaşı’nın antrenörlüğünü üstlendiği 8 yaşındaki Fedai isimli erkek safkanın elde ettiği bu galibiyet, kariyerinin 10. birinciliği olarak kayıtlara geçti. Safkan, yarışı 2.16.28’lik dereceyle bitirdi. 7 safkanın katılım gösterdiği mücadelenin ikincisi Niğbolu olurken Soydere üçüncü, Tunç Siperi dördüncü, Avcıtokoçin ise beşinci olarak mücadeleyi tamamladı.

Çorlu Belediye Başkan Yardımcısı Özcan Veysel Tunçcan ve Özel Kalem Müdürü Renal Rehkan yarışı Türkiye Jokey Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi M. Kerem Alkan ve Genel Sekreteri Gülnur Gülerce ile birlikte izledi.

Yarışın tamamlanmasının ardından gerçekleştirilen törende, yarışı kazanan Fedai adlı safkanın sahibi adına Kulüp Genel Sekreteri Gülnur Gülerce’ye ve antrenörü adına Kulüp Yönetim Kurulu Üyesi M. Kerem Alkan’a ödülünü Çorlu Belediye Başkan Yardımcısı Özcan Veysel Tunçcan verirken Çorlu Belediyesi Özel Kalem Müdürü Renal Rehkan ise yarışı kazanan jokey Halis Karataş’a plaket takdim etti.

Yarışların ardından değerlendirmede bulunan Çorlu Belediye Başkan Yardımcısı Özcan Veysel Tunçcan, “Bugün Türkiye Jokey Kulübü tarafından Veliefendi Hipodromu’nda düzenlenen “2. Çorlu Belediye Başkanlığı Koşusu”nu izledik. İlgiyle izlenen spor dallarından biri olan at yarışlarının çok sayıda da sıkı takipçisi var. İkinci kez düzenlenen bu saygın spor organizasyonunun bir parçası olmaktan mutluluk duyuyoruz. Avrupa Spor Kenti ünvanına sahip Çorlu’muz, sporun ve sporcunun kenti. Burada olmak ve bu spor dalına da katkı sunmak bizler için çok değerli. Kulüp Başkanı Serdal Adalı başta olmak üzere; burada olmamıza vesile olan Türkiye Jokey Kulübü yetkilileri ve emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ederiz.

Bugün gerçekleştirilen koşuda yarışı kazanan ülkemizin yetiştirdiği değerli jokeylerden biri olan Halis Karataş’ı ve yarışı kazanan Fedai adlı atımızın sahibi ve yetiştiricilerini de ayrıca kutluyor, Çorlu Belediye Başkanımız Ahmet Sarıkurt ve Çorlu halkının selamlarını iletmek istiyorum.

Kentimizin tanıtımına önemli bir katkısı olduğunu düşündüğümüz ve oldukça değerli bulduğumuz bu organizasyonun gelecek yıllarda da devam etmesi en büyük temennimizdir.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şaşal Su, Göztepe Spor Kulübü'nün yeni sponsoru oldu

İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden İzDoğa’nın çalışmalarıyla tekrar üretilmeye başlanan Şaşal Su, imzaladığı sponsorluk anlaşması ile artık sadece raflarda değil, İzmir’in asırlık değerlerinden Göztepe Spor Kulübü’nün futbol takımı formalarında da kendini gösterecek.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 200 milyon liralık yatırımla yeniden İzmir’e kazandırdığı, 92 yıllık bir Cumhuriyet markası Şaşal Su, Göztepe Spor Kulübü’nün yeni sponsoru oldu. Göztepe Spor Kulübü, 2024-2025 futbol sezonunun sonuna kadar tüm resmi lig ve özel müsabakalarında, formalarında Şaşal Suyu’nun logosu ile sahaya çıkacak.

Anlaşma sezon sonuna kadar devam edecek

Gürsel Aksel Stadyumu’nda yapılan sponsorluk anlaşması, Göztepe Spor Kulübü CEO’su Kerem Ertan ile Şaşal Suyu’nun dağıtımını almaya hak kazanan Tan Grup İçecek’in Yönetim Kurulu Başkanı Sertan Ceran tarafından imzalandı. Anlaşmaya göre Göztepe Spor Kulübü 2024-2025 futbol sezonunun sonuna kadar formaların şort arka bölümünde Şaşal logosunu taşıyacak.

Bayilik ve satış noktaları için başvurular sürüyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden İzDoğa’nın çalışmalarıyla yeniden restore edilen Şaşal Su Fabrikası’nda şişelenen Şaşal Su, 8 zincir market ve 3 binin üzerindeki satış noktasında yeniden İzmirlilerle buluştu.

Şaşal Suyu’nun satışını yapmak isteyen işletmeler, 92 yıllık Cumhuriyet markası olan Şaşal’ın satış noktası veya bayisi olabiliyor.

İşletmeler, info@sasalsu.com adresine e-posta yoluyla ya da 444 77 51’i arayarak bayilik ve satış noktası olma başvurusunda bulunabiliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yapay zekâ destekli çözümler sürdürülebilir turizmin geleceğini şekillendirecek

Turizm sektöründe sürdürülebilirliğin ve yapay zekâ gibi güncel gelişmelerin temsiliyetini artırmak amacıyla kurulan Uluslararası Sürdürülebilir Turizm Derneği (USTUD) 2024 Bahar Şurası’nın sonuç bildirgesi yayımlandı. Bildirgede; yapay zekâ destekli çözümlerin sürdürülebilir turizme olan etkileri değerlendirildi. 

 

Turizm sektöründe sosyal, ekonomik ve ekolojik açıdan sürdürülebilir uygulamaların geliştirilmesine katkı sunmak amacıyla sektör paydaşlarını buluşturan Uluslararası Sürdürülebilir Turizm Derneği’nin (USTUD) 2024 Bahar Şurası 11 Mart’ta Çırağan Palace Kempinski İstanbul’da düzenlendi. Akademi, turizm, medya, sivil toplum ve özel sektör temsilcilerinin katıldığı şurada, teknolojik gelişmeler ışığında turizmin geleceği değerlendirildi. “Akıllı Turizm Destinasyonları”, “Yapay Zekâ ve Sanal Gerçeklik Uygulamaları Işığında Geleceğin Sürdürülebilir Turizmi” ve “Önümüzdeki Turizm Sezonu İçin Sürdürülebilirlik Odağında Fırsatlar ve Öneriler” başlıkları kapsamında deneyimler ve çözüm önerileri paylaşıldı. 

Sürdürülebilir turizm için yapay zekâ destekli uygulamalar genişletilmeli

2024 Bahar Şurası’nın yayımlanan sonuç bildirgesinde; yapay zekâ ve sanal gerçeklik teknolojilerinin sürdürülebilir turizme olası etkileri ve hangi adımların atılması gerektiği yer aldı. Turizmi destekleyen bir olgu olan yapay zekânın ve sanal gerçeklik teknolojilerinin sektör genelinde en kısa sürede tanınmasının ve uygulama alanlarının genişletilmesinin önemine dikkat çekildi. Sürdürülebilir, akıllı ve dirençli turizm destinasyonları oluşturulurken, yapay zekâ ve sürdürülebilir turizm için özelleşmiş yeşil algoritmaların kullanımının önemine değinildi. Bildirgede önemli konu başlıklarından biri de bilgi güvenliği ve gizlilikti. Tüm akılcı bilgi sistemlerinin yapay zekâ ile sektöre entegre olması gerekliliği belirtilirken, konukların rızası dışında kişisel bilgileri üzerinden inisiyatif alınmaması ve mahremiyetlerini zedeleyecek yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğine işaret edildi. Personel eğitiminde, tercümede, kişiye özel rota ve ürün gibi kişiselleştirilmiş önerilerde yapay zekâ kullanılırken, sürdürülebilirlik sürecine konukların da çeşitli uygulama, yönlendirme ve teşviklerle dahil edilmesinin gerekliliğinin altı çizildi. 

Bildirgede ayrıca, yeni teknolojilerin büyük oranda deneyim bazlı bir sektör olan turizmi yerinde deneyimlemek yerine dijital deneyimleri tercih edilebilme olasılığı nedeniyle olumsuz yönde etkileyebileceği, bununla birlikte turizm ekosisteminde “dijital turizm” gibi yeni ürünlerle sektörü besleyebileceği yönünde geleceğe dair seçenekler üzerinde duruldu. 

Finansal sürdürülebilirlik için yapay zekâ

Turizm ekosisteminin finansal sürdürülebilirliğini sağlamak ve sigortacılık sektörü ile iş birliğini temin etmek açısından, yapay zekâ teknolojileri destekli sürdürülebilir turizme yönelik özel sigorta ve finansal çözümlerin geliştirilmesi, bildirgede üzerinde durulan konular arasında yer aldı. 

Veri ve istatistik şeffaflığına ihtiyaç var

Geleceğin turizminde veri ve veriye dayalı yönetişim sistemlerinin son derece önemli olduğunun vurgulandığı bildiride, yapay zekanın özellikle veri toplama ve işleme sistemlerinde getirdiği yeniliklerin hızlı ve daha yaygın bir şekilde sektörde temsiliyetinin artmasının önemi vurgulanıyor. İnsan kaynaklı iklim krizi ve doğal afetler turizme kaynak değer niteliği taşıyan kültürel ve doğal değerlerin hızlı bir şekilde yok olmasına veya zarar görmesine yol açıyor. Bildirgede, kaynak değerlerinin korunması ve geliştirilmesi noktasında, öncü olan ve iyi örnekleri sergileyen destinasyonların geleceğin turizminde ön sırada yer alacağı belirtildi. Taşıma kapasitesi aşımı akabinde yaşanan kaynak değer ve marka değeri yitiminin ülke turizmini tehdit eden önemli sorunlardan biri olduğu vurgulandı. Sürdürülebilir turizmde iyileştirmeye ve dönüştürmeye yönelik bir yol haritasıyla, değerini belli oranda yitirmiş destinasyonların onarıcı turizm uygulamalarla yeniden ayağa kaldırılmasının önemine dikkat çekildi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dikkat çekici tasarımıyla fark yaratan Nothing Phone (1), kısa süreliğine indirimde

Transparan arka kapak tasarımı ve LED ışıklarıyla tasarımı performans ile buluşturan Nothing Phone (1) 8/128GB siyah rengi NOT2000 kodu ile 31 Mart’a kadar Evofone’da 2.000 TL’lik indirimle satışta. Ayrıca kampanya kapsamında Phone (1) alanlara kılıf da hediye edilecek.

Londra merkezli global teknoloji markası Nothing, özgün tasarımlı akıllı telefon ve kulaklıklarını ileri teknolojiyle tüketicilere sunmasıyla öne çıkıyor. Markanın bugüne kadar Phone (1), Phone (2) ve Phone (2a) olmak üzere 3 farklı akıllı telefon modeli Evofone distribütörlüğüyle Türkiye’de satışa sunulurken şimdi de Nothing’in akıllı telefon dünyasına “merhaba” dediği modeli için özel bir indirim kodu mevcut.

Teknik özellikleri ve performansının yanı sıra şeffaf arka kapak tasarımıyla akıllı telefon pazarında yankı uyandıran Nothing Phone (1)’in 8/128GB siyah renkli modelinde 31 Mart tarihine kadar 2.000 TL’lik indirim uygulanacak. Evofone’da sunulan kampanyadan yararlanmak isteyen tüketicilerin satın alım aşamasında NOT2000 kodunu kullanması yeterli.

Kampanya ile birlikte satış fiyatı 16.999 TL’ye inecek Nothing Phone (1) alanlara ayrıca özel bir kılıf da hediye edilecek.

Şık, eğlenceli ve güçlü

Sade ve şık tasarımıyla dikkat çeken Nothing Phone (1), alüminyum çerçevesi ile kullanıcılarına hem hafiflik hem de dayanıklılık vaadi veriyor.

Arkasındaki Glyph Arayüzü ile benzersiz ışık desenleri ile kimin aradığını, bildirimleri ve şarj durumunu göstererek telefonla etkileşimi eğlenceli hale getiriyor.

1 milyar renge sahip 6.55″ OLED ekranı ile canlı ve gerçekçi görüntüler sunan telefon, HDR10+ ile her sahneye göre ayarlanmış renkler ve kontrastlar sunuyor. 120Hz yenileme hızı ve 240Hz dokunmatik örnekleme hızı ise akıcı bir ekran deneyimi sağlıyor.

Çift kamera dizilimi ile mükemmel fotoğraflar ve videolar çekmenizi sağlayan telefon, 4 cm’ye kadar makro çekim yapabiliyor. 4K çözünürlük ve 60 fps video kaydı ile de kristal netliğinde videolar çekmek mümkün.

Snapdragon™ 778G+ yonga seti ile gücünü alan Nothing Phone (1), 4500 mAh pili ile 18 saate kadar kullanım sunuyor. 30 dakikalık hızlı şarj ile de pilinizin çabuk dolmasını sağlıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı