Aylık arşivler: Eylül 2024

Sanal Kumar Bağımlılığında Ciddi Artış

2023 yılında YEDAM’a başvuran kadınların sayısı 2022’ye kıyasla iki katına çıktı. YEDAM’larda Türkiye’ye özgü geliştirdikleri bir bağımlılık psikososyal destek modeli uyguladıklarını belirten Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, kumar bağımlısı bireyler ve ailelerine yönelik ücretsiz psikoterapi ve sosyal destek hizmeti sunduklarını ifade etti.

 

Kumar bağımlılığı, yalnızca bireyleri değil, aileleri ve toplumları da derinden etkileyen bir sorun olarak her geçen gün yaygınlaşıyor. Meslek ayırt etmeksizin doktor, işçi, asker gibi farklı meslek gruplarındaki bireylerde de kumar bağımlılığı sıkça görülüyor. Yeşilay’dan yapılan açıklamada özellikle sanal kumarın yükselişiyle birlikte Yeşilay Danışmanlık Merkezleri’ne yapılan başvurularda ciddi bir artış yaşandığı belirtildi. YEDAM’a gelen başvuruların yüzde 37’sinin kumar bağımlılığı nedeniyle gerçekleştiği, bu oranın madde bağımlılığı nedeniyle yapılan başvurulara yakın seyrettiği ifade edildi. Türkiye genelindeki 107 adet Yeşilay Danışmanlık Merkezi’nin yüzde 34’ünde ise kumar bağımlılığı rehabilitasyon süreçlerine dahil olan danışan sayısı, diğer bağımlılık türlerinin önüne geçmiş durumda. Bir diğer önemli istatistik ise danışanların yüzde 75’inin arkadaşlarında da kumar oynama davranışı görülmesi.

Kadınlar arasında da hızla yayılıyor

Yapılan açıklamada 2023 yılında YEDAM’a başvuran kadınların sayısının 2022’ye kıyasla iki katına çıktığı, bu artışın kumar bağımlılığının yalnızca erkeklere özgü olmadığını ve toplumun her kesimini etkilediğini ortaya koyduğuna dikkat çekildi. Ayrıca, bağımlılıkla mücadele edenlerin yüzde 51’i spor bahisleriyle başlayarak, daha sonra casino oyunlarına yöneldiği ve bağımlılıkların derinleştiği ifade edildi.

Kumar bağımlısı bireyler ve ailelerine yönelik ücretsiz psikoterapi ve sosyal destek hizmeti sunduklarını belirten Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, YEDAM’larda Türkiye’ye özgü geliştirdikleri bir bağımlılık psikososyal destek modeli uyguladıklarını belirtti. Kumar bağımlılığının sadece bireyi değil, tüm aileyi etkileyen bir sorun olduğunu ifade eden  Doç. Dr. Mehmet Dinç, “YEDAM’da sunduğumuz aile terapileri, rehabilitasyon sürecine ailelerin de dahil edilmesi, finansal yönetim becerilerinin kazandırılması ve aile içi güvenin yeniden inşa edilmesini içeriyor. Ailelerin bu sürece dahil edilmesi, iyileşme oranlarını ciddi şekilde artırıyor. Yıllara dayanan araştırmalar ve pratik deneyimlerle geliştirdiğimiz özel rehabilitasyon yöntemlerimiz, kumarın psikolojik tetikleyicilerine odaklanıyor ve bireylere sağlıklı başa çıkma becerileri kazandırıyoruz. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Motivasyonel Görüşme Teknikleriyle, kumar oynama isteğiyle nasıl başa çıkılacağını öğretiyoruz.” dedi.

Kamuoyuna Önemli Çağrı

Doç. Dr. Mehmet Dinç, aile terapisinin kumar bağımlılığını önlemedeki katkısını şu sözlerle ifade etti: “Bağımlı ve bağımlı yakınları 115 Danışma Hattı’mızı arayarak YEDAM’dan randevu alabilir ve bu hizmetten ücretsiz faydalanabilirler. Aile terapisi, kumar bağımlılığının yalnızca bireyi değil, tüm aileyi etkilediğini göz önünde bulundurarak tasarlandı. YEDAM’da ailelere sunduğumuz destek, kumar oynayan bireyin rehabilitasyon sürecine dahil edilmesi, finansal yönetim, sınırların belirlenmesi ve güvenin yeniden inşa edilmesi gibi kritik konuları içeriyor. Ailelerin bu sürece dahil edilmesi, iyileşme oranlarını ciddi şekilde artırıyor. Kumar bağımlılığı, bireysel bir sorun olmaktan öte, ailevi ve toplumsal bir sorundur. Ancak doğru destekle iyileşme mümkündür. Kumar bağımlılığı problemine yakalanmış kardeşlerimize bu işin tedavisi olduğunu, çözümü olduğunu, yolun sonu olmadığını ifade etmek istiyoruz. Beraber bu problemi çözelim istiyoruz, biz yanlarındayız, uzman arkadaşlarımız yanlarında. Türkiye’nin her yerinde, bu kardeşlerimizi hayata döndürmek ve problemlerini çözmek için hizmetlerindeyiz”.

 

316 BİN GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİ

Türkiye’nin 81 ili ve KKTC’de olmak üzere toplam 107 YEDAM bulunuyor. YEDAM’a 115 Danışma Hattı üzerinden ulaşılabiliyor. 2015 yılından bu yana hizmet veren YEDAM’larda şu ana kadar 316 bin görüşme gerçekleşti.

 

 Kumar Oynama Bozukluğu Verileri (Kaynak: Yeşilay Danışmanlık Merkezleri)

Başvuru yapan kişilerin yaş ortalaması 34

-Başvuru yapan kişilerin %97’si erkek

-Başvuru yapan kişilerin %53’ü evli

-Başvuru yapanların %85’inin eğitim düzeyi lise ve üzeri

-Kumar oynama davranışı bireylerde, %67 oranında spor bahisleri oynama ile başlıyor ve yaş ortalaması 21,31

-Kumar oynama davranışını sürdüren bireylerin, en sık oynadığı kumar çeşidi %51 oranıyla spor bahisleri olurken, ikinci sırada %40 oranıyla casino oyunları yer alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Antalya’da Otilia rüzgarı esti

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 3. Uluslararası Foodfest Antalya Gastronomi Festivali kapsamında dünyaca ünlü şarkıcı Otilia konser verdi.

 

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından, “Antalya’dan Dünya’ya” mottosuyla, bu yıl 3.sü düzenlenen Uluslararası Foodfest Antalya Gastronomi Festivali başladı. Festivalin ilk gecesinde dünyaca ünlü Romanyalı şarkıcı Otilia, Karaalioğlu Parkı’nda bulunan festival alanında, Antalyalılara müzik ziyafeti verdi. Antalyalılar konsere büyük ilgi gösterdi. DJ Mert Aydın’ın da sahnede eşlik ettiği sanatçı, seslendirdiği Türkçe şarkılarla da hayranlarına sürpriz yaptı. 

10. YIL MARŞINI SÖYLEDİ

Otilia, gecede Antalyalılarla beraber 10. Yıl Marşını da söylerken, büyük coşku yaşandı. Yüz milyonlarca dinlenen dünyaca ünlü şarkısı “Bilionera” adlı şarkısını da seslendiren Otilia’ya, konser alanını olduran Antalyalılar danslarıyla ve telefon ışıklarıyla eşlik etti. Bazı şarkılarını seyircilerin arasında seslendiren Otilia, hayranlarıyla bol bol fotoğraf çektirdi.

OTİLİA’DAN BAŞKAN BÖCEK’E TEŞEKKÜR

Antalya Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Dairesi Başkanı Nurettin Tonguç’un, Türkiye bayrağı ve Antalyaspor atkısı hediye ettiği Otilia, “ Muhittin Böcek Başkanıma teşekkür ederim” dedi. Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Okan Yavuz ise sanatçıya plaket ve çiçek takdim etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Havuzdan maymun çiçeği virüsü bulaşır mı?

Virüsün ana bulaş yolları göz önüne alındığında, yüzme havuzları, deniz veya diğer su kaynakları yoluyla bulaşma riskinin düşük olduğunu dile getiren Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, “Yüzme havuzlarında kullanılan klor seviyeleri, virüsü etkisiz hale getirir. Ancak, yüzme sırasında lezyonları olan biriyle doğrudan cilt teması risk oluşturabilir.” uyarısında bulundu.

Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Biyogüvenlik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, havuz, hamam ve kaplıca gibi alanlarda maymun çiçeği virüsünün bulaşma riskine dair bilgiler verdi.

Maymun çiçeği virüsü havuzda yayılabilir mi?

Maymun çiçeği (mpox) virüsünün, esas olarak enfekte bir kişinin deri lezyonları, vücut sıvıları veya uzun süreli solunum damlacıklarına maruz kalma yoluyla bulaştığını hatırlatan Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, “Virüsün ana bulaşma yolları göz önüne alındığında, yüzme havuzları, deniz veya diğer su kaynakları yoluyla bulaşma riski oldukça düşüktür. Ancak, yüzme sırasında lezyonları olan biriyle doğrudan cilt teması risk oluşturabilir.” dedi.

Maymun çiçeği virüsünün klorlanmış su gibi dezenfekte edilmiş ortamlarda hayatta kaldığına dair bir kanıt olmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, “Yüzme havuzlarında kullanılan klor seviyeleri, virüsü etkisiz hale getirir. Bu nedenle, düzgün şekilde bakımı yapılan havuzlar genel olarak güvenlidir.” şeklinde konuştu.

Belirtileri olan kişiler yüzme alanlarına girmemeli 

Hamam veya kaplıcalar gibi diğer su kaynakları hakkında da spesifik veriler olmadığını dile getiren Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, “Genel olarak uygun şekilde bakımı yapılan su kaynaklarının virüsün yayılması açısından düşük risk taşıdığı kabul edilir.” dedi.

Hijyen açısından, yüzme havuzlarında suyun uygun şekilde dezenfekte edilmesi ve yüzeylerin düzenli olarak temizlenmesinin önemli olduğunu da sözlerine ekleyen Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, belirtileri olan kişilerin toplu yüzme alanlarına girmemesinin bulaşmayı önlemek açısından kritik olduğuna dikkat çekti.

Ortak kullanılan eşyalarla temas sonrası eller yıkanmalı 

Yetkililerin, maymun çiçeği belirtileri gösteren kişilerle yakın temastan kaçınılmasını önerdiğini hatırlatan Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, “Kişisel hijyenin sağlanması, yüzeylerle veya ortak kullanılan eşyalarla temas sonrası ellerin yıkanması gibi önlemler virüsün yayılma riskini azaltabilir. Halk sağlığı açısından, semptomları olan kişilerin izole edilmesi ve hastalığın bulaşıcılık süresi boyunca toplumdan uzak durmaları önerilir. Özetle, maymun çiçeği virüsünün su yoluyla yayılma riski düşük olsa da hijyen kurallarına dikkat etmek ve enfekte kişilerle doğrudan temastan kaçınmak önemlidir.” diyerek sözlerini tamamladı. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Arada Bir Yerde Ankara” ÇSM’de

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesinin geleneksel olarak düzenlediği sergilere bir yenisi daha eklendi.

Çankaya Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleşen ‘Arada Bir Yerde Ankara’ sergisi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezinde sanatseverlerle buluştu.

 

Çankaya Belediyesinin Eylül ayı ile birlikte Kültür Sanat yolculuğuna merhaba dediği sergi sanatseverler tarafından yoğun ilgi ile karşılaştı.

 

Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesinde 11 farklı atölyenin katkı sunduğu sergide geçmiş ve gelecek arasında sıkışmış, zıtlıklar ve olasılıklarla dolu arada kalmış bir Ankara’yı keşfe doğru yola çıkılıyor.

 

Arada Bir Yaşam temasıyla Ankara’nın eski mahallelerinin mekana ve yaşama dair inceliklerinin ustalıkla anlatıldığı sergi 26 Eylül’e kadar görülebilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yaz bitmedi, Jolly’nin son dakika fırsatlarını kaçırmayın!

Yaz tatili fırsatlarını kaçırdım diye üzülmeyin! Jolly’nin Ege ve Akdeniz sahillerinde sunduğu cazip son dakika fırsatlarıyla yaz keyfi devam ediyor. Sonbaharın yaklaştığı bu günlerde, hala denizin, kumun ve güneşin tadını çıkarabilirsiniz. %50’ye varan indirimler, avantajlı ödeme seçenekleri ile hayalinizdeki tatili ertelemeyin, yerinizi hemen Jolly’den ayırttın.

“Tatil bir ihtiyaçtır” diyen ve herkesin tatil yapması için özel fırsatlar hazırlayan Jolly’de, % 50’ye varan indirim fırsatları sizleri bekliyor. Jolly ile Ege ve Akdeniz’in birbirinden güzel otellerinde geçireceğiniz tatilinizin, %25’ini şimdi ödeyip kalanını tatilden hemen önce vade farksız 9 taksit imkanı ile de tamamlayabilirsiniz. Üstelik kesintisiz iptal hakkı ile de tatiliniz tam anlamıyla güvence altında. Bonus’a özel 7500 TL’ye varan Bonus fırsatı ise devam ediyor.

Jolly, yaz fırsatları ile ilgili ayrıntılı bilgi almak üzere jollytur.com, Jolly mobil uygulaması, 444 0 644 no’lu çağrı merkezi, yetkili acenteleri ya da Jolly merkez ofislerine davet ediyor!

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Altın Portakal’ın Uluslararası Yarışması’nda Yer Alan Filmler Açıklandı

Bu yıl 5-12 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin uluslararası yarışmasında 12 film yer alıyor. Uluslararası film festivallerinde dünya prömiyerini yapan yılın en yeni yapımları, Türkiye’de ilk kez Antalya’da izleyici karşısına çıkacak. Dünyanın dört bir yanından toplam on iki film, En İyi Film ve En İyi Yönetmen ile En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu dallarında Altın Portakal heykelciği için yarışacak.

Uluslararası Yarışmada 18 Ülkeden Toplam 12 Film Yarışacak!

İrlanda, İtalya, Almanya, Belçika, Norveç, Danimarka, Polonya, İsveç, Azerbaycan, Türkiye, Bolivya, Şili, Meksika, Fransa, Ekvador, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya, Uruguay yapımları 12 film, Türkiye’de ilk kez Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması kapsamında izleyiciyle buluşacak.

Bu yıl festivalin uluslararası uzun metraj yarışma filmleri arasında; Uruguaylı yönetmen ikilisi Ana Guevara ve Leticia Jorge’nin 39 yaşındaki Adela’nın en yakın arkadaşı Elena’nın ani kaybıyla yüzleşmesini ve kendisinin ağır ritüellerden kopmuş hissetmesi ile ve ona bu kadar yakın birine veda etmenin absürtlüğünü fark etmesini konu alan ve dünya prömiyerini yaptığı Tribeca Festivali’nden bir ödül ve bir adaylıkla ayrılan “Agarrame Fuerte / Beni Sakın Bırakma”, Halfdan Ullmann Tøndel’in 6 yaşındaki  ‘sorunlu çocuk’ hikayesinin ötesine geçerek çok katmanlı bir aile portresine odaklanan ve  prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera ödülünü kazanan ve “Belirli Bir Bakış” ödülüne de aday gösterilen “Armand / Armand”, Isabella Torre’nin İtalya’nın sislerle kaplı, sarp Aspromonte dağlarında antik bir hazine arayan arkeolog ile yardımcılarının Nympheler’i ortaya çıkarması ile mitolojik bir hikayesi anlatan ve prömiyerini 81. Venedik Film Festivali’nin kapanış filmi olarak yapan “Basileia / Hükümdarlık”, Oscar adayı Barry Keoghan ve Christopher Abbott’ın İrlanda’nın batısındaki kırsal bölgede geçen iki düşman ailenin gerilim dolu hikayesini anlatan ve dünya prömiyerini 49. Toronto Film Festivali’nde yapan “Bring Them Down / Hepsini Alaşağı Et”, Müge Uğurlar’ın sevda, ihanet ve pişmanlığın iç içe geçtiği, aşkla başlayan bir yolculuğun hüzünlü sonuna odaklanan ve Mesnevi’nin ilk hikayesi Padişah ve Cariye kıssasını oluşturan “Derûn / Derûn”, Vinko Tomičić Salinas’ın sokaklarda büyümüş, yetim bir ayakkabı boyacısı olan 13 yaşındaki Martín’in hayatını farklı perspektiflerden ele alan ve ilk kez Tribeca Film Festivali’nde izleyiciyle buluşan “El Ladrón de Perros / Köpek Hırsızı”, Patricia Mazuy’ın toplumsal sınıf ve kadın dayanışması temalarını derinlemesine işlediği, Isabelle Huppert’in başrolünde yer aldığı ve Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan “La Prisonnière de Bordeaux / Ziyaret Saatleri”, Elchin Musaoglu’nun yıllar önce Amerika’ya göç eden, babasının hayatta olduğunu, bir psikiyatri merkezinde kaldığını öğrenince Azerbaycan’daki küçük köyüne geri dönen ve babasının hafızasını geri kazanması için çalışan Maryam’ın hikayesine odaklanan “Maryam / Meryem”, Magnus Von Horn’un Danimarka’nın ünlü seri katili Dagmar Overby’in hikayesinden ilham aldığı, Birinci Dünya Savaşı sonrası Kopenhag’daki yoksulluk ve umutsuzluk temasını işleyen ve 77. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye adayı olan “Pigen Med Nålen / Şişli Kız”, Yasemin Şamdereli’nin Somali’de büyük hayalleri olan, ülkesinin yaşadığı zorluklara rağmen umuda doğru hızla, durmaksızın koşan Samia isimli bir atletin hikayesine odaklanan ve Tribeca Film Festivali’nde dünya prömiyeri yaparak, Jüri Özel Ödülü’nü kazanan “Samia / Samia”, Nader Saeivar’ın adalet ve çıkarların çatıştığı bir dönemde İran’da emekli bir dans öğretmeni olan Tarlan’ın verdiği mücadeleyi anlattığı ve dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yaptığı “Shahed / Şahit”, Uberto Pasolini’nin güçlü ve zamansız bir hikaye olan Odyssey’ e tekrar odaklandığı ve dünya promiyerini 49. Toronto Film Festivali’nde yapan, başrollerini Juliette Binoche ve Ralph Fiennes’in paylaştığı “The Return / Dönüş” filmleri yer alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Fizyoterapi ve rehabilitasyon, iş gücü ve verimin artırılmasına olanak sağlıyor

Fizyoterapinin koruyucu bakım, rehabilitasyon ve tedavi hizmetlerini içeren multidisipliner bir alan olduğunu belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Baltacı, “Fizyoterapistler sağlıklı kişilerde sağlığın devam ettirilmesi, hareketliliğin artırılması ve yaşam kalitesinin sürdürülebilmesi için gerekli egzersiz reçetesini çizer ve uygular. Bu uygulamaların tümü, sadece yaşam kalitesinin artırılması değil, aynı zamanda iş gücü ve işteki verimin artırılmasına olanak sağladığı için ülke ekonomisine katkı sağlayacak, böylece hastalıktan uzak sağlıklı nesiller ve toplumlar gelecektir” dedi.

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Baltacı, 8 Eylül Dünya Fizyoterapi Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada fizyoterapinin sağlık alanına sunduğu katkılar ve yaşam kalitesinin yükseltilmesindeki rolüne ilişkin değerlendirmede bulundu.

Fizyoterapi: Koruyucu bakım, rehabilitasyon ve tedavi içeriyor

Fizyoterapinin koruyucu bakım, rehabilitasyon ve tedavi hizmetlerini içeren multidisipliner bir alan olduğunu belirten Prof. Dr. Gül Baltacı, “Fizyoterapi, hastalara en yüksek standartta bakım sağlamak için kas-iskelet sistemi, kardiyopulmoner, nörolojik veya ortopedik problemler sonucu gelişen hareket kabiliyetinin artmasına ve ağrının yönetilmesine yardımcı olan koruyucu bakım, rehabilitasyon ve tedavi hizmetlerini uygulayan dinamik bir disiplindir. Bireyselleştirilmiş, kanıta dayalı ve hasta merkezli bir yaklaşım benimseyen fizyoterapistler, bireylerin yaralanmalardan kurtulmasına, kronik hastalıkları yönetmesine ve fiziksel sağlıklarını optimize etmesine yardımcı olur” diye konuştu. 

Kişinin ihtiyaçlarına özel tedavi ve uygulamada bulunuyorlar

“Fizyoterapinin temel prensiplerini anlamak, hastaların kendi iyileşme yolculuklarına aktif olarak katılmalarını sağlar, optimal iyileşmenin ve daha iyi bir yaşam kalitesinin sırlarını açığa çıkarır” diyen Prof. Dr. Gül Baltacı, fizyoterapi ve rehabilitasyon uygulamalarının kişiye özel egzersiz ve uygulamaları kapsadığını söyledi. Baltacı, “Fizyoterapi ve rehabilitasyon kişiye ve/veya hastaya özel egzersizlerin, manuel terapinin ve manipülasyonun, traksiyon, eğitim gibi mekanik cihazların, ısı, soğuk, elektrik, ses dalgaları, radyasyon, yardımcı cihazlar, protezler, ortezler ve diğerlerini içeren elektro fiziksel modalitelerin reçete edilmesini veya bunlarla ilgili bireyselleştirilmiş değerlendirme ve kanıta dayalı fizyoterapi uygulamalarını içermektedir” şeklinde konuştu. 

Hastalıkların önlenmesini de hedefliyor

Fizyoterapi ve rehabilitasyon alanının sadece hastalıkların tedavisi değil, hastalıkların önlenmesi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi için birtakım uygulamaları da içerdiğini ifade eden Prof. Dr. Gül Baltacı, “Fizyoterapistler daha sağlıklı ve daha aktif yaşam tarzları için fitness ve sağlıklı yaşam odaklı programlar geliştirerek, bireylere ve toplumlara maksimum hareket ve fonksiyonel yeteneği geliştirmek, sürdürmek ve geri kazandırmak için hizmetler sağlayarak, hareket kaybı meydana gelmeden önce bireylerle birlikte çalışır. Buna yaşlanma, yaralanma, hastalık veya çevresel faktörler nedeniyle hareket ve fonksiyonun tehdit altında olduğu durumlarda tedavi sağlanması da dahildir. Fonksiyonel hareket, sağlıklı olmanın merkezinde yer alır” diye konuştu.

İş gücü ve işteki verimin artmasına katkıda bulunuyor

Fizyoterapistlerin sağlıklı kişilerde sağlığın devam ettirilmesi, hareketliliğin artırılması ve yaşam kalitesinin sürdürülebilmesi için gerekli egzersiz reçetesini çizdiğini ve uyguladığını kaydeden Prof. Dr. Gül Baltacı, “Bu uygulamaların tümü sadece yaşam kalitesinin artırılması değil, aynı zamanda iş gücü ve işteki verimin artırılmasına olanak sağladığı için ülke ekonomisine katkı sağlayacak böylece hastalıktan uzak sağlıklı nesiller ve toplumlar gelecektir” dedi.

Birçok uzmanlık alanıyla bağlantılı çalışıyorlar

Fizyoterapinin birçok uzmanlık alanıyla bağlantılı çalıştığını belirten Prof. Dr. Gül Baltacı, “Fizyoterapi olarak da bilinen fizik tedavi, bir sağlık mesleğinin yanı sıra hasta eğitimi, fiziksel uygulamalar, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın teşviki yoluyla sağlığı geliştiren, koruyan veya iyileştiren fizyoterapistler tarafından sağlanan bakımdır. Fizyoterapistler, kas-iskelet sistemi, ortopedi, kardiyopulmoner, göğüs hastalıkları, nöroloji, nöroşirurji, onkoloji, romatoloji, üroloji, endokrinoloji, spor hekimliği, geriatri, pediatri, kadın sağlığı, veterinerlik, halk sağlığı, yanık ve yara bakımı gibi birçok uzmanlık alanı içeren klinik ortamlarda çalışabilmektedir. Klinik uygulamalara ek olarak araştırma, eğitim, konsültasyon ve sağlık yönetiminde görev alırlar. Fizik tedavi, birinci basamak tedavisi olarak veya diğer tıbbi hizmetlerin yanında veya bunlarla birlikte sağlanır” diye konuştu. 

Çalışma alanları çok geniş…

Fizyoterapistlerin özel fizik tedavi klinikleri, ayaktan tedavi klinikleri veya merkezleri, sağlık ve sağlıklı yaşam klinikleri, rehabilitasyon hastanesi tesisleri, huzurevleri ve bakımevleri, geriatri merkezleri, eğitim ve araştırma merkezleri, okullar, endüstriyel alanlar, fitness merkezleri ve spor kulüpleri gibi birçok ortamda çalıştığını belirten Prof. Dr. Gül Baltacı, bugün dünyada  Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere, Avusturalya, Hollanda gibi sağlık yasalarının kabul edildiği birçok ülkede fizyoterapistler hastaları doğrudan kabul edebilir ve tedavi programlarını planlayabilirler” diye konuştu.

Dünya Fizyoterapi Günü neden kutlanıyor?

1951 yılında kurulan fizyoterapinin tek uluslararası örgütü olan Dünya Fizyoterapi Konferederasyonu’nun (World Physiotherapy Confederation) 128 üye kuruluşu aracılığıyla dünya çapında 600 binden fazla fizyoterapisti temsil ettiğini kaydeden Prof. Dr. Gül Baltacı, “Dünya Fizyoterapisinin vizyonu, fizyoterapiyi ileriye taşımak, böylece mesleğin sağlık ve refahı iyileştirmedeki önemli rolü nedeniyle küresel olarak tanınmasını sağlamaktır. 8 Eylül fizyoterapistlerin topluma yaptıkları önemli katkı hakkında farkındalık yaratmak, insanların hareketli, sağlıklı ve bağımsız olmalarını sağlamak için Dünya Fizyoterapi Günü olarak 1996 yılından beri kutlanmaktadır” dedi. 

Bu yılki tema: Bel Ağrısı ve Önlenmesinde Fizyoterapinin Rolü ve Yönetimi

Her yıl Dünya Fizyoterapi Konfederasyonu tarafından bir sağlık temasının konu olarak seçildiğini ve temaya özgü mesajlar ve bilgilendirmelerin topluma sunulduğunu belirten Prof. Dr. Gül Baltacı, “Bu yıl 2024 teması olarak ‘Bel Ağrısı ve Önlenmesinde Fizyoterapinin Rolü ve Yönetimi’ belirlenmiştir. Bel ağrısı dünya çapında engelliliğin önde gelen nedeni olduğu için fizyoterapistlerin de kas-iskelet sistemi, ortopedi ve sporcu sağlığı ile ilgili fizyoterapi ve rehabilitasyon uyguladıkları birinci hasta grubunu oluşturmaktadır” dedi.

Türkiye’de fizyoterapistlerin gelecekte özlük ve meslek haklarını alabilecekleri ve daha refah ortamlarda çalışabileceklerini ümit ettiklerini belirten Prof. Dr. Gül Baltacı, daha sağlıklı yarınlar için herkesi daha aktif olmaya ve fizyoterapistlerle egzersiz yapmaya davet ettiklerini sözlerine ekledi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Efsane tenor José Carreras’ın veda turnesinin biletleri Biletinial’a özel kampanya ile yüzde 50 indirimle satışa çıkıyor

Vera ve Hammer Müzik Organizasyon iş birliği ile gerçekleşecek gecede müzik severler bambaşka bir konser deneyimi yaşayacak. José Carreras takipçilerinin bu özel konsere rahat erişimi için Biletinial’a özel bir kampanya ile 6,7 ve 8 Eylül tarihlerinde biletler yüzde 50 indirimli olarak satışa sunulacak. 

 

BASIN BÜLTENİ 06.09.2024 Tüm zamanların en büyük tenorlarından José Carreras, jübilesi olan “The Farewell Tour”un dünya prömiyerinde 20 Eylül’de İstanbul Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda sahne alacak. Vera ve Hammer Müzik Organizasyon iş birliği ile gerçekleşecek gecede, dinleyicileri çok farklı bir konser deneyimi bekliyor. 

 

José Carreras’ın bu özel konserine takipçilerinin dana rahat erişimi için, Biletinial’a özel bir kampanya ile biletler 6,7 ve 8 Eylül tarihlerinde yüzde 50 indirimli olarak satışa sunulacak. Türkiye’nin etkinlik biletleme platformu Biletinal’a özelinde gerçekleştirilecek kampanya kapsamındaki indirim tüm kategorilerde geçerli olacak.

 

Kariyerinde pek çok prestijli ödül var

 

José Carreras’ın veda gecesinde ünlü tenora hayatının ve parlak kariyerinin en önemli anlarıyla bezeli bir görsel şov eşlik edecek.  Bu çok özel gösteride kimi zaman ekranlarda Carreras’ın Roma Caracalla hamamlarındaki ilk “The Three Tenors” konserinden sahneleri karşısında bulacak arkasından Leonard Bernstein’ın “West Side Story” galasına ışınlanacaksınız. 

 

Amerikalı tenor Mario Lanza’ya hayranlığıyla müziğe ilgi duyan ve amatör bir bariton olan dedesi Salvador Coll’un desteğiyle 6 yaşında piyano ve ses eğitimi alarak müzik hayatına merhaba diyen Jose Carreras, 8 yaşında konservatuvara adım attı. Ünlü tenor ilk sahnesini 11 yaşında Gran Teatre Del Liceu’da almış. 1970’te Nabucco ve Lucrezia Borgia ile yaptığı çalışmalarla ses getiren Jose Carreras, 1971 yılında Parma’nın en prestijli yarışmalarından Voci Verdiane’yi kazandı.

 

İlk kez İtalya’da sahne alarak müzik kariyerinde hızla ilerleyen Carreras, bu performansın ardından New York, San Francisco, Londra başta olmak üzere pek çok şehirde ünlü sopranolarla sahne alarak kısa sürede dünyaca kazandı. Kariyerinin en muhteşem performansına Placido Domingo ve Luciano Pavarotti ile sahneye taşıdıkları “3 Tenors” konserleriyle yükselen Carreras, bu konserlerde yaklaşık 2 milyon seyirci tarafından izlendi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Züleyha Ortak ve Beyhan Budak, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversite’sinde izleyiciler ile buluştu…

Türkiye Kültür Yolu Festivali konserden söyleşile ve sergilere değin geniş yelpazede programlar ile Çanakkale’yi renklendirdi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın üçüncüsünü düzenlediği festival kapsamında, ses sanatçısı ve televizyon programcısı Züleyha Ortak moderatörlüğünde, psikolog & yazar Beyhan Budak, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversite’sinde izleyiciler ile buluştu.

İnsan psikolojisi, zamanın ruhu, özgüven, narsizim, tükenmişlik sendromu, artan mutsuzluk, ve günlük yaşamımızda nelere dikkat etmemiz gerektiği başlıkları ile gerçekleşen söyleşiye Çanakkale’liler büyük ilgi gösterdi.

Türkiye Kültür Yolu Festivali’nde Züleyha Ortak ve Beyhan Budak’ın sonraki durakları, 14 Eylül Gaziantep, 24 Eylül Ankara olacak.

Çocuklarınızın omuz hizasında fark varsa dikkat!

Çocuklarda skolyozun genellikle fark edilemeyeceğine dikkat çeken Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, “Çocuklarda skolyoz, omuz hizasına, kalçalar arasında yükseklik farkına, bel bölgesinde belirgin bir eğrilik olup olmadığına, omurganın bir tarafında çıkıntı ya da düzensizlik görülüp görülmediğine bakılarak değerlendirilir.” dedi. Bazı durumlarda skolyoz ameliyatı gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Onur Yaman, “Cerrahi müdahale genellikle eğrilik 45-50 derece veya daha fazla olduğunda önerilir. Ancak cerrahinin ne zaman yapılacağı çeşitli faktörlere bağlıdır. Genel olarak cerrahi müdahalelerin sonuçları oldukça olumlu olabilir.” bilgisini paylaştı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, skolyoz hakkında bilgi verdi ve skolyoz ameliyatının hangi koşullarda yapılabileceğini açıkladı.

Skolyoz çoğunlukla büyüme çağındaki çocuklarda görülür

Skolyozun omurganın ‘S’ ya da ‘C’ şeklinde eğriliği olarak tanımlandığını dile getiren Prof. Dr. Onur Yaman, “Çoğunlukla büyüme çağındaki çocuklarda görülebileceği gibi farklı yaş grubunda da görülebilir.” dedi. 

Çocuklarda skolyozun genellikle erken yaşlarda fark edilmeyeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Onur Yaman, ancak bazı belirtiler gözlemlendiğinde veya rutin sağlık kontrolleri sırasında tespit edilebileceğini söyledi.

Çocuklarda bu belirtilere dikkat!

Çocuklarda skolyozun erken belirtilerine değinen Prof. Dr. Onur Yaman, bu belirtileri şöyle sıraladı:

“Bir omuz diğerinden daha yüksek veya daha düşük görünebilir. Bu, çocuğun üst vücudunun asimetrik olduğuna işaret edebilir. Kalçalar arasında yükseklik farkları olabilir. Çocuğun kalçaları arasında bir yükseklik farkı gözlemlenebilir. Çocuğun bel bölgesinde belirgin bir eğrilik olabilir. Çocuk öne eğildiğinde, omurganın bir tarafında çıkıntı ya da düzensizlik görülebilir. Çocuk düz bir şekilde durmakta zorlanabilir ve eğilmiş veya yamulmuş bir duruş sergileyebilir. Bazı çocuklar skolyozdan kaynaklanan sırt ağrıları yaşayabilir, ancak bu her zaman belirgin olmayabilir. Çocuğun sırtında belirgin bir çıkıntı veya dengesizlik fark edilebilir.”

“Müdahale edilmezse ilerleme, daha belirgin hale gelebilir”

Skolyoz tedavisinde bazı durumlarda cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulabileceğini dile getiren Prof. Dr. Onur Yaman, “Skolyozun eğrilik derecesi genellikle Cobb açısı adı verilen bir ölçümle değerlendirilir. Cerrahi müdahale genellikle eğrilik 45-50 derece veya daha fazla olduğunda önerilir. Bu dereceye ulaşan eğrilikler, hem estetik hem de fonksiyonel sorunlara yol açabilir.” dedi.

Eğriliğin ilerlediği ve korse veya fiziksel terapi gibi diğer tedavi yöntemlerinin yeterince etkili olmadığı durumlarda da cerrahi müdahale gerekebileceğini belirten Prof. Dr. Onur Yaman, şöyle devam etti:

“Müdahale edilmezse ilerleme, çocuğun büyüme dönemindeyken daha belirgin olabilir. Eğrilik, çocuğun günlük yaşantısını etkiliyor, ciddi sırt ağrısı veya diğer fonksiyonel sorunlara neden oluyorsa cerrahi düşünülür. Cerrahi, bu tür ağrı ve rahatsızlıkları hafifletmekte etkili olabilir.

Skolyoz, çocuğun görünümünü etkileyebilir ve bu da psikolojik sorunlara yol açabilir. Cerrahi müdahale, estetik görünümü düzeltmek ve çocuğun özgüvenini artırmak için bir seçenek olabilir.”

Skolyoz ameliyatına karar vermek çeşitli faktörlere bağlı…

Skolyoz cerrahisinin genellikle çocuğun büyüme çağında veya büyüme tamamlandıktan sonra yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Onur Yaman, “Ancak cerrahinin ne zaman yapılacağı, skolyozun türü, eğriliğin derecesi, çocuğun genel sağlık durumu ve ilerleme hızı gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Skolyoz cerrahisinin başarı oranı, birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilir, ancak genel olarak cerrahi müdahalelerin sonuçları oldukça olumlu olabilir.” dedi. 

Çocuklarda skolyozun görülme nedenlerinden de bahseden Prof. Dr. Onur Yaman, sözlerini şöyle tamamladı:

“Skolyozun nedenleri arasında genetik faktörler, doğuştan gelen anormallikler ve bazı nöromüsküler hastalıklar bulunabilir. Ancak çoğu zaman neden belirlenemeyebilir ve buna idiopatik skolyoz denir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı