Aylık arşivler: Ekim 2024

Kifoz uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor! Erken tanı ve tedavi hem fiziksel hem de psikolojik sağlık için önemli!

Kifoz tedavisinde öncelikle fizik tedavi ve egzersizlere başvurulduğunu aktaran Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Kemal Paksoy, “Cerrahi müdahale ise konservatif tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı, kifozun şiddetli olduğu veya altta yatan sağlık sorunlarının cerrahi müdahaleyi gerektirdiği durumlarda düşünülür.” dedi. Kifoz tedavi edilmediğinde uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebileceği uyarısında bulunan Op. Dr. Kemal Paksoy, erken tanı ve tedavinin hem fiziksel hem de psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkiler oluşturabileceğine ve yaşam kalitesini artırabileceğine vurgu yaptı.  

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Kemal Paksoy, kifoz (kamburluk) tedavisi hakkında bilgi verdi.

Kifoz tedavisinde kullanılan yöntemler kifozun şiddetine göre değişebiliyor

Hörgüç veya kamburluk olarak bilinen duruş bozukluğunun tıbbi literatürde ‘kifoz’ olarak adlandırıldığını ifade eden Op. Dr. Kemal Paksoy, “Kifoz, omurganın normalden fazla eğrilmesi durumudur ve bu eğrilik genellikle üst sırt bölgesinde görülür. Yani, sırtın üst kısmında aşırı bir öne eğilme söz konusudur. Bu da genellikle sırtın dışa doğru kabarık görünmesine neden olur.” dedi.

Kifoz tedavisinde kullanılan yöntemlere değinen Op. Dr. Kemal Paksoy, kifozun türü, şiddeti ve altta yatan nedenlere bağlı olarak tedavinin de değişkenlik gösterdiğini, tedavi seçeneklerinin genel olarak konservatif (cerrahi olmayan) yöntemler ve cerrahi müdahaleyi içerdiğini söyledi.

Fizik tedavi ve egzersizler kifozun etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir

Konservatif yani cerrahi olmayan tedavi yöntemlerinden bahseden Op. Dr. Kemal Paksoy, şunları söyledi:

“Konservatif yöntemlerin başında fizik tedavi ve egzersizler geliyor. Omurga kaslarını güçlendirmeye ve duruşu düzeltmeye yönelik postüral egzersizler, kas gerginliğini azaltmak ve omurganın hareketliliğini artırmak için kullanılan esneme egzersizleri, genellikle çocuklar ve ergenlerde, omurganın düzgün bir şekilde hizalanmasına yardımcı olacak sırt korseleri, bilgisayar kullanımı ve oturma pozisyonlarının düzeltilmesini içeren ergonomik düzenlemeler ve fizik tedavi uzmanları tarafından hazırlanan özel egzersiz programları kifozun etkilerini azaltmaya ve iyileştirilmesine yardımcı olabilir.”

Konservatif tedavi yöntemleri yetersiz kaldığında cerrahi müdahaleye başvurulabilir

Cerrahi müdahalelerin ise genellikle konservatif tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı, kifozun şiddetli olduğu veya altta yatan sağlık sorunlarının cerrahi müdahaleyi gerektirdiği durumlarda düşünüldüğüne dikkat çeken Op. Dr. Kemal Paksoy, “Kifoz, omurga diziliminde ciddi bozukluklara sebep olduğundan karmaşık durumdur. Bu sorunun çözülmesinde omurganın cerrahi olarak düzeltildiği ve stabilize edildiği operasyonlar yapılabilir. Bu genellikle metal çubuklar, vidalar ve plakalar kullanılarak yapılır.” dedi.

Cerrahi müdahalenin bazı riskler ve komplikasyonlar içerebileceğine değinen Op. Dr. Kemal Paksoy, “Cerrahi alanda enfeksiyon oluşması, cerrahi sırasında veya sonrasında kanama, omurilik veya sinir hasarı ve nörolojik problemler, operasyonun başarılı olamaması veya kifozun tekrarlaması gibi riskler vardır. Cerrahi sonrası iyileşme süreci uzun olabilir ve fiziksel rehabilitasyon gerektirebilir.” şeklinde konuştu.

Kifoz uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir

Kifoz tedavi edilmediğinde uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebileceği uyarısında bulunan Op. Dr. Kemal Paksoy, “Uzun vadede şiddetli kifoz, göğüs kafesinin daralmasına neden olabilir, bu da akciğerlerin yeterince genişleyememesi ve dolayısıyla nefes almakta zorluk çekilmesine yol açabilir. Bu durum, solunum problemlerine ve oksijen alımında azalmaya neden olabilir.” dedi.

Uzun süreli kifozun, sırt ve bel bölgesinde kronik ağrılara neden olabileceğini, omurga eğriliği, kas ve eklemler üzerinde ek yük oluşturarak ağrıyı artırabileceğini de dile getiren Op. Dr. Kemal Paksoy, diğer etkileri şöyle açıkladı:

“Omurganın eğriliği, sinir köklerinin sıkışmasına neden olabilir. Bu durum, kol veya bacaklarda uyuşma, karıncalanma ve güçsüzlük gibi nörolojik semptomlara yol açabilir. Kifoz, vücut dengesini bozabilir ve yürüyüşte zorluklara neden olabilir. Omurgadaki deformasyonlar, vücut ağırlığının düzgün dağılmasını engelleyebilir. Şiddetli kifoz, iç organların yerini de değiştirebilir ve sindirim sistemi üzerinde baskı oluşturarak sindirim sorunlarına yol açabilir.”

Erken tanı ve tedavi hem fiziksel hem de psikolojik sağlık için önemli!

Kifozun fiziksel görünümü ve sürekli ağrıya neden olmasının psikolojik etkilere de neden olabileceğine değinen Op. Dr. Kemal Paksoy, “Bireyler düşük özsaygı, sosyal çekilme, depresyon ve anksiyete gibi duygusal sorunlar yaşayabilir. Bununla birlikte, fiziksel aktivitelerin kısıtlanmasının, hatta şiddetli vakalarda hastaların uzun süre yatakta kalmak zorunda olması nedeniyle bası yaraları gibi ek sağlık sorunları oluşmasının hastaların yaşam kalitelerini olumsuz etkileyeceğini söylemek mümkün.” dedi.

Tedavi edilmemiş kifozun bu potansiyel etkileri nedeniyle, özellikle şiddetli veya ilerleyici durumlarda, erken tanı ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanmasının önemli olduğunun altını çizen Op. Dr. Kemal Paksoy, erken tanı ve tedavinin hem fiziksel hem de psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkiler oluşturabileceğini ve yaşam kalitesini artırabileceğini söyledi.

Tedavi sonrası kifozun tekrarlamaması için bunlara dikkat edilmeli!

Tedavi sonrası kifozun tekrar oluşma riski olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Kemal Paksoy, “Bu risk, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir.” dedi ve kifozun tekrar oluşma riskini azaltmak için uygulanabilecek bazı stratejiler olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı:

“Tedavi sonrası doktorun önerdiği bakım ve kontrol planlarına uyum sağlanmalı. Düzenli ve uygun egzersizler yapılarak omurganın ve kasların güçlenmesine yardımcı olunmalı. Günlük yaşamda doğru duruş alışkanlıkları benimsenmeli ve bu alışkanlıklar sürdürülmeli.

Tedavi sonrası kifozun tekrar oluşma riskini azaltmak için bu stratejilere dikkat etmek ve yaşam tarzında gerekli değişiklikleri yapmak, uzun vadeli başarı ve sağlıklı bir yaşam için önemlidir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kifoz uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor! Erken tanı ve tedavi hem fiziksel hem de psikolojik sağlık için önemli!

Kifoz tedavisinde öncelikle fizik tedavi ve egzersizlere başvurulduğunu aktaran Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Kemal Paksoy, “Cerrahi müdahale ise konservatif tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı, kifozun şiddetli olduğu veya altta yatan sağlık sorunlarının cerrahi müdahaleyi gerektirdiği durumlarda düşünülür.” dedi. Kifoz tedavi edilmediğinde uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebileceği uyarısında bulunan Op. Dr. Kemal Paksoy, erken tanı ve tedavinin hem fiziksel hem de psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkiler oluşturabileceğine ve yaşam kalitesini artırabileceğine vurgu yaptı.  

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Kemal Paksoy, kifoz (kamburluk) tedavisi hakkında bilgi verdi.

Kifoz tedavisinde kullanılan yöntemler kifozun şiddetine göre değişebiliyor

Hörgüç veya kamburluk olarak bilinen duruş bozukluğunun tıbbi literatürde ‘kifoz’ olarak adlandırıldığını ifade eden Op. Dr. Kemal Paksoy, “Kifoz, omurganın normalden fazla eğrilmesi durumudur ve bu eğrilik genellikle üst sırt bölgesinde görülür. Yani, sırtın üst kısmında aşırı bir öne eğilme söz konusudur. Bu da genellikle sırtın dışa doğru kabarık görünmesine neden olur.” dedi.

Kifoz tedavisinde kullanılan yöntemlere değinen Op. Dr. Kemal Paksoy, kifozun türü, şiddeti ve altta yatan nedenlere bağlı olarak tedavinin de değişkenlik gösterdiğini, tedavi seçeneklerinin genel olarak konservatif (cerrahi olmayan) yöntemler ve cerrahi müdahaleyi içerdiğini söyledi.

Fizik tedavi ve egzersizler kifozun etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir

Konservatif yani cerrahi olmayan tedavi yöntemlerinden bahseden Op. Dr. Kemal Paksoy, şunları söyledi:

“Konservatif yöntemlerin başında fizik tedavi ve egzersizler geliyor. Omurga kaslarını güçlendirmeye ve duruşu düzeltmeye yönelik postüral egzersizler, kas gerginliğini azaltmak ve omurganın hareketliliğini artırmak için kullanılan esneme egzersizleri, genellikle çocuklar ve ergenlerde, omurganın düzgün bir şekilde hizalanmasına yardımcı olacak sırt korseleri, bilgisayar kullanımı ve oturma pozisyonlarının düzeltilmesini içeren ergonomik düzenlemeler ve fizik tedavi uzmanları tarafından hazırlanan özel egzersiz programları kifozun etkilerini azaltmaya ve iyileştirilmesine yardımcı olabilir.”

Konservatif tedavi yöntemleri yetersiz kaldığında cerrahi müdahaleye başvurulabilir

Cerrahi müdahalelerin ise genellikle konservatif tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı, kifozun şiddetli olduğu veya altta yatan sağlık sorunlarının cerrahi müdahaleyi gerektirdiği durumlarda düşünüldüğüne dikkat çeken Op. Dr. Kemal Paksoy, “Kifoz, omurga diziliminde ciddi bozukluklara sebep olduğundan karmaşık durumdur. Bu sorunun çözülmesinde omurganın cerrahi olarak düzeltildiği ve stabilize edildiği operasyonlar yapılabilir. Bu genellikle metal çubuklar, vidalar ve plakalar kullanılarak yapılır.” dedi.

Cerrahi müdahalenin bazı riskler ve komplikasyonlar içerebileceğine değinen Op. Dr. Kemal Paksoy, “Cerrahi alanda enfeksiyon oluşması, cerrahi sırasında veya sonrasında kanama, omurilik veya sinir hasarı ve nörolojik problemler, operasyonun başarılı olamaması veya kifozun tekrarlaması gibi riskler vardır. Cerrahi sonrası iyileşme süreci uzun olabilir ve fiziksel rehabilitasyon gerektirebilir.” şeklinde konuştu.

Kifoz uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir

Kifoz tedavi edilmediğinde uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebileceği uyarısında bulunan Op. Dr. Kemal Paksoy, “Uzun vadede şiddetli kifoz, göğüs kafesinin daralmasına neden olabilir, bu da akciğerlerin yeterince genişleyememesi ve dolayısıyla nefes almakta zorluk çekilmesine yol açabilir. Bu durum, solunum problemlerine ve oksijen alımında azalmaya neden olabilir.” dedi.

Uzun süreli kifozun, sırt ve bel bölgesinde kronik ağrılara neden olabileceğini, omurga eğriliği, kas ve eklemler üzerinde ek yük oluşturarak ağrıyı artırabileceğini de dile getiren Op. Dr. Kemal Paksoy, diğer etkileri şöyle açıkladı:

“Omurganın eğriliği, sinir köklerinin sıkışmasına neden olabilir. Bu durum, kol veya bacaklarda uyuşma, karıncalanma ve güçsüzlük gibi nörolojik semptomlara yol açabilir. Kifoz, vücut dengesini bozabilir ve yürüyüşte zorluklara neden olabilir. Omurgadaki deformasyonlar, vücut ağırlığının düzgün dağılmasını engelleyebilir. Şiddetli kifoz, iç organların yerini de değiştirebilir ve sindirim sistemi üzerinde baskı oluşturarak sindirim sorunlarına yol açabilir.”

Erken tanı ve tedavi hem fiziksel hem de psikolojik sağlık için önemli!

Kifozun fiziksel görünümü ve sürekli ağrıya neden olmasının psikolojik etkilere de neden olabileceğine değinen Op. Dr. Kemal Paksoy, “Bireyler düşük özsaygı, sosyal çekilme, depresyon ve anksiyete gibi duygusal sorunlar yaşayabilir. Bununla birlikte, fiziksel aktivitelerin kısıtlanmasının, hatta şiddetli vakalarda hastaların uzun süre yatakta kalmak zorunda olması nedeniyle bası yaraları gibi ek sağlık sorunları oluşmasının hastaların yaşam kalitelerini olumsuz etkileyeceğini söylemek mümkün.” dedi.

Tedavi edilmemiş kifozun bu potansiyel etkileri nedeniyle, özellikle şiddetli veya ilerleyici durumlarda, erken tanı ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanmasının önemli olduğunun altını çizen Op. Dr. Kemal Paksoy, erken tanı ve tedavinin hem fiziksel hem de psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkiler oluşturabileceğini ve yaşam kalitesini artırabileceğini söyledi.

Tedavi sonrası kifozun tekrarlamaması için bunlara dikkat edilmeli!

Tedavi sonrası kifozun tekrar oluşma riski olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Kemal Paksoy, “Bu risk, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir.” dedi ve kifozun tekrar oluşma riskini azaltmak için uygulanabilecek bazı stratejiler olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı:

“Tedavi sonrası doktorun önerdiği bakım ve kontrol planlarına uyum sağlanmalı. Düzenli ve uygun egzersizler yapılarak omurganın ve kasların güçlenmesine yardımcı olunmalı. Günlük yaşamda doğru duruş alışkanlıkları benimsenmeli ve bu alışkanlıklar sürdürülmeli.

Tedavi sonrası kifozun tekrar oluşma riskini azaltmak için bu stratejilere dikkat etmek ve yaşam tarzında gerekli değişiklikleri yapmak, uzun vadeli başarı ve sağlıklı bir yaşam için önemlidir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prime Video, Yeni Yerli Orijinal Filmi Mavi Mağara’nın Fragmanını Yayınladı

Prime Video, merakla beklenen yeni yerli Orijinal filmi Mavi Mağara’nın fragmanını yayınladı. Başrollerinde Kerem Bürsin ve Devrim Özkan’ın yer aldığı bu etkileyici filmde, Okan Yalabık, Yüsra Geyik, Ece Dizdar ve Taner Birsel de dikkat çekici performanslarıyla öne çıkıyor. Romantik dram türündeki filmin senaristliğini Kerem Bürsin ve Osman Kaya üstlenirken, yönetmen koltuğunda ise Altan Dönmez oturuyor. Ay Yapım ve BraveBorn Films’in yapımcılığını yaptığı Mavi Mağara, 18 Ekim’de yalnızca Prime Video üyelerine özel olarak yayınlanacak.

Mavi Mağara, deniz kuvvetlerinde asker olan Cem (Kerem Bürsin) ve eşi Alara (Devrim Özkan) arasındaki aşk hikayesine odaklanıyor. Cem, Alara ile bir gün birlikte gideceklerine söz verdiği mavi bir mağaraya doğru yolculuğa başlar. Cem’in Mavi Mağara yolculuğu; Alara ile olan ilişkisinin detaylarını ortaya çıkaran ve gerçek aşkın sonsuz olduğunu yeniden doğrulayan sürpriz bir keşfe dönüşür.

Prime Video, Amazon Prime üyeliğinin bir parçasıdır. Prime üyeleri, ayda sadece 39 TL’ye tek bir üyelikte tasarruf, kolaylık ve eğlencenin tadını çıkarıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tüik: Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %33,09 arttı, aylık %1,37 arttı

Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde yıllık %33,77 arttı

Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %43,59 artış, imalatta %33,77 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %17,01 artış ve su temininde %48,70 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında %32,70 artış, dayanıklı tüketim mallarında %37,95 artış, dayanıksız tüketim mallarında %44,38 artış, enerjide %11,89 artış ve sermaye mallarında %36,55 artış olarak gerçekleşti.

Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde aylık %1,25 arttı

Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %1,83 artış, imalatta %1,25 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %2,28 artış ve su temininde %1,95 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında %1,27 artış, dayanıklı tüketim mallarında %1,70 artış, dayanıksız tüketim mallarında %1,70 artış, enerjide %0,45 artış ve sermaye mallarında %1,89 artış olarak gerçekleşti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hava değişimleri çocuklarda astım ataklarını tetikleyebilir

Astımın çocuklarda sık görülen bir akciğer hastalığı olduğunu belirten Çocuk Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Doç. Dr. Ayhan Söğüt, “Astım atakları yazdan sonbahara geçişte (okulların açılması ile) ve kış aylarında artar. Hava değişiminde, mevsim geçişlerinde, egzersizle, stres durumlarında (ağlama veya gülme ile), soğuk-rüzgar ve esintiye maruz kaldığında, kokularla (sigara dumanı, boya, yumuşatıcı), grip-soğuk algınlığı ile astıma bağlı öksürük ve hırıltılı solunum yakınmaları başlayabilir” dedi.

Medical Park Yıldızlı Hastanesi Çocuk Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Doç. Dr. Ayhan Söğüt, çocuklarda astım hakkında açıklamalarda bulundu.

Astımın çocuklarda sık görülen bir akciğer hastalığı olduğuna değinen Doç. Dr. Söğüt, “Hastalığın ortaya çıkmasında genetik ve çevresel faktörler önemlidir. Astım için risk faktörleri; anne ya da babada astım olması, çocukta egzama, saman nezlesi veya besin alerjisi olması, cilt ve/veya kandaki alerji testlerinin yüksek bulunmasıdır. Astımlı çocuklarda en sık görülen yakınmalar tekrarlayan öksürük ataklarıdır. Ayrıca hışıltılı solunum, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissi de görülebilir. Bu yakınmalar genellikle buhar şeklinde verilen ilaçlarla düzelir” diye konuştu.

YAZDAN SONBAHARA GEÇİŞTE ŞİKÂYETLER ARTABİLİR

Astım hastalarının genellikle yazın daha rahat olduğunu söyleyen Doç. Dr. Söğüt, “Astım atakları yazdan sonbahara geçişte (okulların açılması ile) ve kış aylarında artar. Hava değişiminde, mevsim geçişlerinde, egzersizle, stres durumlarında (ağlama veya gülme ile), soğuk-rüzgar ve esintiye maruz kaldığında, kokularla (sigara dumanı, boya, yumuşatıcı), grip-soğuk algınlığı ile astıma bağlı öksürük ve hırıltılı solunum yakınmaları başlayabilir” şeklinde konuştu.

TEKRARLAYAN ÖKSÜRÜKLER VARSA UZMAN HEKİME DANIŞILMALI

Hangi durumlarda uzman hekime danışılması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Söğüt, “Tekrarlayan öksürükler, göğüste hırıltılı solunum veya nefes darlığı olan, sonbahar ve kış aylarında grip-soğuk algınlığı akciğerlerine inen ve buhar şeklinde alınan ilaçlarla öksürükleri rahatlayan çocuklarda ilk önce astım akla gelmelidir. Böyle bir çocuğun çocuk alerji uzmanı tarafından değerlendirilmesi daha uygundur. Çünkü astımla karışan başka hastalıklar da (immün yetmezlik, kistik fibozis, yabancı cisim aspirasyonu, tüberküloz, mide reflüsü vb.) bu yakınmalara neden olabilir. Çocuk alerji uzmanı tarafından yapılacak muayene ve istenecek testler ile doğru tanıya ulaşmak daha kolaydır” dedi.

HASTALIĞIN TANISI MUAYENE VE TESTLERLE KONULUR

Tanı konma sürecinden bahseden Doç. Dr. Söğüt, şu bilgileri paylaştı:

“Hastalığın tanısı muayene ve testlerle (kanda ve/veya ciltte alerji testleri, solunum fonksiyon testi) konulabilir. Astım hastasının duyarlı olduğu alerjenler çocuk alerji uzmanı tarafından yapılacak cilt ve kan testleri ile belirlenebilir. Solunum fonksiyon testleri akciğer fonksiyonlarındaki bozukluğun derecesini belirlemek için kullanılır. Astım hastasının bir çocuk alerji uzmanı tarafından muayene edilmesi, alerji testlerinin yapılması ve ilaç tedavisinin düzenlenerek takibe alınması daha uygundur. Çünkü astım kronik bir hastalık olduğu için ilaçların dozu ve çeşitliliği, ilaç tedavisinin ne zaman kesileceği konusu ve hastalığın kontrol altına alınıp alınmadığı yönündeki değerlendirme uzmanlık gerektirir. Ayrıca alerjen duyarlılığı saptanan bazı astımlı hastalarda çocuk alerji uzmanının uygulayacağı aşı tedavisi (immünoterapi) başlamak da gerekebilir.”

GENİZ AKINTISI VE HAPŞIRIK GÖRÜLÜR

Görülebilecek belirtilere dikkat çeken Doç. Dr. Söğüt, “Astım hastalarının çoğunda alerjik nezle (burunda kaşıntı, geniz akıntısı, tıkanıklık, hapşırık), uyku apne hastalığı (geceleri uykuda horlama, ağzı açık uyuma, nefesini tutma) gibi olumsuz etkilere rastlanılmaktadır. Gastroözofageal reflü hastalığı (geceleri ağzından yastığına su akması, geceleri yalanma, yutkunma, gündüzleri karın ağrısı, bulantı, geğirme, ağza acı-ekşi su gelmesi, boğazda ağrı ve yanma, ses kısıklığı) ve sinüzit de görülebilir. Bunların da muayene sırasında sorgulanması önemlidir” ifadelerini kullandı.

ASTIMLI BİREYLERE ÖNERİLER

Doç. Dr. Söğüt, son olarak astım hastalarının dikkat etmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı:

  • “Astım ilaçlarını çocuk alerji uzmanının tarif ettiği şekilde (düzenli olarak,  uygun teknikle ve önerilen dozda) kullanmalı.
  • Hastanın Çocuk Alerji Uzmanı tarafından belli aralıklarla (iki – üç ayda bir kere) kontrol muayeneleri yapılmalı.
  • Bir çocuk astım atağı (öksürük, hırıltılı solunum) geçirdiğinde çocuk alerji uzmanı tarafından tekrar değerlendirilmeli.
  • Alerjen duyarlılığı saptanmış ise bu alerjenden mutlaka uzak durmalı.
  • Soğuk, rüzgarlı ve esintili havalarda dış ortamda egzersiz yapmamalı.
  • Sigara dumanı, boya ve parfüm kokularına maruz kalmamalı.
  • Kalabalık, kapalı, tozlu ve rutubetli ortamlardan uzak durmalı.
  • Astımlı çocuğun odası aydınlık, güneş gören ve havadar bir oda olmalı. Odada rutubet olmamalı. Hastanın odasında haftada 3 gün ıslak bezle toz temizliği yapılmalı, hastanın yanında elektrik süpürgesi ile temizlik yapılmamalı.
  • Astımlı hastanın odasının zemininde kalın halı, kilim, halıflex ve kumaştan koltuklar bulunmamalı. İnce bir kilim bulundurulmalı, bu kilim de haftada bir silkelenmeli. Yün yastığı, yünlü battaniye, yün yatağı kullanılmamalı. Pamuktan yapılmış yastık kullanılabilir.
  • Astımlı hasta katkı maddeli ve baharatlı gıda yememeli, asitli içeceklerden uzak durmalıdır.
  • Süt, yumurta, et, meyve ve sebze yeterli miktarda almalı, haftada 1-2 kez balık tüketmelidir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Aroma, Eyüpspor’a Sponsor Oldu

Kurulduğu günden bu yana her alanda sporun destekçisi olan Aroma, Eyüpspor Kulübü’nün resmi su ve içecek sponsorluğunu üstlendi.

Türkiye’de meyve suyu ve içecek sektörünün öncü markası Aroma, her branşta sporu ve sporcuyu desteklemeyi sürdürüyor. Aroma, 2024-2025 sezonunda Eyüpspor Kulübü’nün su ve içecek sponsoru oldu. Aroma, bu iş birliğiyle hem Eyüpspor Kulübü’ne güç katmayı hem de Türk futbolunun gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Daha zinde ve sağlıklı nesiller için sporun gücüne inanan Aroma, yüzmeden voleybola, satrançtan futbola kadar birçok farklı dalda organizasyonlara ve sporculara destek veriyor. Profesyonel ve amatör sporculara sunduğu katkılarla, onların gelecek nesillere ilham kaynağı olmasını ve spora olan ilgiyi sürekli kılmayı amaçlıyor.

Spora gönül veren bir marka olduklarını belirten Aroma Satış, Pazarlama ve İş Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı Ekrem Dolun, şu ifadeleri kullandı: “Yıllardır spora verdiğimiz desteği sürdürürken, özellikle genç kuşakların başarılı sporcular olarak yetişmesi ve sporun bir yaşam tarzı olarak benimsenmesi en büyük arzumuz. Aroma olarak, sporun sadece fiziksel bir aktivite değil, aynı zamanda gelecek nesillere yatırım olduğunu düşünüyoruz. Eyüpspor ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, Türk futbolunun gelecekteki başarılarına olduğu kadar aktif bir toplum oluşturma inancımızı da pekiştiriyor. Özellikle gelecek nesillerin spor başta olmak üzere yaşamın her alanında kendilerini geliştirmelerine destek olmayı sürdüreceğiz. Her alanda sporcularımızın yanında yer alarak, onların başarı yolculuklarına katkıda bulunacağız.”

Bu yıl Süper Lig rüyasını gerçekleştiren Eyüpspor’ün Asbaşkanı Fatih Kulaksız ise “56 yıldır sektörde yerli ve güçlü bir marka olan Aroma ile önemli bir iş birliğine imza attık. Ülkemiz futbolunda bu tür sponsorlukların sporun gelişimi açısından son derece faydalı olduğunu düşünüyoruz. Süper Lig hedefimizi gerçekleştirdiğimiz bu sezonda, Aroma gibi güçlü bir destekçimizin olması bize güç katıyor. Bu iş birliğinin, kulübümüz ve Türk futbolu için hayırlı olmasını diliyoruz.” dedi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Konak’ta sinema şöleni: Sanathane Ercan Kesal’ı ağırladı

Konak Belediyesi Sanathane Gösteri Sanatları Merkezi, sinemanın önemli isimlerinden Ercan Kesal’ın yönetmenliği yaptığı ilk uzun metraj filmi Nasipse Adayız’ın gösterimine ev sahipliği yaptı. Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu’nun katılımıyla gerçekleşen gösterimin ardından Ercan Kesal, seyircilerin büyük beğenisini toplayan filme dair merak edilenleri yanıtladı.

Konak Belediyesi’nin tarih kokan kültür ve sanat mekanlarından Sanathane Gösteri Sanatları Merkezi, yazar, yönetmen ve oyuncu Ercan Kesal’ın yönetmenliği yaptığı ilk uzun metraj filmi Nasipse Adayız’ın gösterimine ev sahipliği yaptı. İzmirlilerin yoğun ilgi gösterdiği filmin gösterimine Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ve eşi Necip Mutlu’nun yanı sıra filmin yönetmenliğini ve başrolünü üstlenen Ercan Kesal, Konak Belediye Meclis Üyeleri, belediye bürokratları, muhtarlar ve vatandaşlar katıldı. Pek çok ödül alan filmi büyük bir beğeni ile seyreden izleyiciler, gösterimin ardından gerçekleşen söyleşide merak ettiklerini sorma fırsatı buldu.

Mutlu: Onun birikiminden daha fazla yararlanacağız

Yönetmenliği ve oyunculuğunun yanı sıra Kesal’ın yazılarını da çok sevdiğini belirten Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu, “Sevgili Ercan Kesal benim için çok özel. Onu yönetmenliği ve oyunculuğundan önce yazılarıyla tanıdım ve çok sevdim. Doktorluk yaptığı yıllarda zorunlu hizmetini gerçekleştirdiği yerlerde anlattığı anıları ile gönlümde bambaşka bir yer edinmişti. Ve daha sonra filmleriyle hepimizin beğenisini topladı. Elbette belediye başkanlığına aday olup da Nasipse Adayız filmini iki üç kere izlememek ne mümkün. Bu gece burada bizimle birlikte olduğu için çok mutluyum. Artık Urla’da yaşadığı için daha sık birlikte olacağımıza, onun birikimi ve deneyimlerinden Konak olarak daha fazla yararlanacağımıza inanıyorum” dedi.

Kesal: Konak gibi iyi örnekler umudumuzu arttıracak

Sanat aracılığıyla gerçekleşen buluşmaların önemine vurgu yaparak ev sahipliğinden dolayı Başkan Mutlu’ya teşekkür eden Ercan Kesal, “Bu tür mekanların çoğaltılması, bu tür buluşmaların artması bize dayatılanlara karşı ruhumuzu iyileştiren bir süreç olacak. Böylelikle bu dünyaya tahammül edeceğiz ve yeryüzünün bir parçası olduğumuzu hissedeceğiz. Yalnızca Konak’a değil, İzmir’e, ülkemize, dünyaya ve yeryüzüne sahip çıkacağız. Nasipse Adayız, benim kendi yazdığım bir romandan uyarlama. Bir gecede geçen bir mesele. Bu bir politik hicivdir demeyeceğim. Aslında başımdan geçen benzer bir yolculukta karşılaştığım ve çok kendime çok kırıldığım bir adamın hikayesi. İktidar hırsı toksik bir şey, insanı zehirleyebiliyor. Kişinin kendinden vazgeçmesine gerek yok. Bu dünyada insan denen canlının bir tane kıymeti var o da kendine olan saygısı. Onu kaybetmemek dışında bir derdimiz olmamalı. Yerel yönetimlerde yapılacak çok şey var. Bu yüzden başkanımızın varlığı kıymetli; onun hevesini ve planlarını merak ediyoruz, heyecanlanıyoruz. Onu desteklemeye devam edeceğiz. Çünkü Konak ve benzerleri çoğalmalı, iyi örnekler verilmeli. Bu iyi örneklerin umudumuzu arttıracağını biliyorum” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Amir Ateş, Yerel Kültür Müzesi’nde anılarını paylaştı

Bestekar Hafız Amir Ateş, ‘Anılarla İzmit’ söyleşisi kapsamında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Kocaeli Yerel Kültür Müzesi’nde davetlilerle buluştu. Ateş, söyleşide anılarını ve yaşam hikayesini anlatırken okuduğu besteler, ilahiler ve Kuran-ı Kerim tilavetiyle dinleyicileri mest etti. Portakal Hafız Konağı’nda gerçekleştirilen söyleşiye Kocaeli Yerel Kültür Platformu Başkanı Dr. Metin Şentürk, Kocaeli Kent Konseyi Başkanı Kadir Çetin, Yerel Kültür Platformu üyeleri ve kültür sanat dünyasından birçok konuk katıldı. Yerel kültüre duyulan ilginin güçlü bir göstergesi olarak dikkat çeken etkinlik, 50 davetlinin katılımı ile birlikte 2 saat sürdü.

SANAT HAYATI VE SAMİMİ PAYLAŞIMLARI

Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı ve Kocaeli Yerel Kültür Platformu işbirliğinde hazırlanan ‘Anılarla İzmit’ söyleşi programı Yerel Kültür Müzesi’nde gerçekleştirildi. Söyleşinin moderatörlüğünü Yerel Kültür Platformu Başkanı Dr. Metin Şentürk ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Koordinatörü Tarihçi Abdullah Köktürk üstlendi. Türk müziğinin önemli isimlerinden biri olan Amir Ateş, sanat kariyeri boyunca edindiği tecrübelerini ve müziğe olan tutkusunu içtenlikle paylaştı. Ateş, Türk müziğinin evrensel değerlerine ve yerel kültürün korunmasının önemine vurgu yaptı.

 

KOCAELİ İÇİN YAZDIĞI ESERLERLE ANILAR

Ateş, söyleşi sırasında Kocaeli’ye duyduğu sevgiyi, bestelediği bir eserle dile getirdi. Şehirle özdeşleşmiş dizeleri katılımcılara seslendirerek, duygusal anlar yaşanmasına vesile oldu. Özellikle İzmit Körfezi’ne ithaf ettiği eser, salondan büyük alkış aldı.

 

KÜLTÜREL MİRASIN ÖNEMİ VURGULANDI

Söyleşi sonunda katılımcılar, Amir Ateş ile birebir sohbet edip fotoğraf çektirme fırsatı buldu. Yerel kültür ve sanata verilen önemin vurgulandığı bu etkinlik, gelecek dönemde benzer programların düzenleneceği mesajı ile sona erdi. Sanatseverler, bu tür etkinliklerin kültürel mirasın yaşatılması için büyük önem taşıdığını ifade ettiler.

 

MÜZE ZİYARETİ VE TEŞEKKÜR MESAJI

Programın ardından Amir Ateş, Kocaeli Yerel Kültür Müzesi’ni ziyaret etti. Müzede sergilenen eserlerin, doğup büyüdüğü kültürel mirası yaşatması açısından çok değerli olduğunu belirten Ateş, müze gezisi sırasında çocukluk anılarına döndüğünü söyledi. Müzenin açılmasında emeği geçen herkese teşekkür etti.

 

MÜZE ZİYARETÇİLERİNİ BEKLİYOR

Kocaeli Yerel Kültür Müzesi; Manav Türklerinin Kocaeli’ye yerleşimi, yöresel ketenin tarihçesi ve motiflerin diline dair ayrı bölümlerden oluşuyor. Kocaeli’nin kültürel zenginliklerini keşfetmek isteyenler, pazartesi hariç haftanın altı günü 09.00-17.30 saatleri arasında müzeyi ziyaret edebilir. Detaylı bilgi almak isteyenler 0262 331 23 73 numaralı telefondan iletişime geçebilir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gözde Işık Parlamaları Retina Yırtığı Habercisi Olabilir!

 

Gözde ışık parlamaları migren atakları öncesinde görülebildiği gibi retina yırtığı gibi ciddi göz problemlerinin de işareti olabiliyor. Retina gözün en iç kısmında bulunan, ışığın algılanmasını sağlayan sinir tabakası olarak biliniyor. Bazı durumlarda retina tabakasında yırtık oluşabiliyor. Yırtık oluştuğunda yırtık kenarından retinanın altına sıvı geçişi olup tıpkı bir duvar kağıdının kabarması gibi retina tabakası ayrılabilmekte ve görme kayıpları yaşanabiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Nurullah Bulut, retina yırtıkları ile ilgili bilgi verdi. 

 

Göze inen perde veya ışık parlamalarına dikkat!

 

Retina yırtığı ve ayrılması olanlarda ortaya çıkan şikayetler; göze perde inmesi, ani ve kısa süreli ışık parlamaları ve göz önünde uçuşan cisimcikler olabilmektedir. Bazı hastalar retina tabakası yerinden ayrıldığında göz açıkken ayrılmış olan bölgeyi siyah görürken, göz kapatıldığında aynı bölgeyi parlak beyaz olarak tarif etmektedir. Ancak her ışık parlaması ve uçuşma şikayetinde retina yırtığı ve retina ayrılması görülmez. Göz içini dolduran, vitreus dediğimiz jöle kıvamındaki sıvının hareketi ile oluşan ışık parlamaları ve uçuşmalar da olabilmektedir. 

 

Retina yırtığı ve ayrılması olan hastalar damla damlatılarak göz bebeği büyütüldükten sonra biomikroskop muayenesi ile teşhis edilebilmektedir. Eşlik eden göz içi kanama gibi bazı durumlarda göz ultrasonu ile tanı kesinleştirilebilmektedir.  Retina yırtığı ve ayrılmasının zamanında teşhis ve tedavi edilmesi kalıcı görme kayıplarının önüne geçmektedir. 

 

Retina hasarının durumuna göre tedavi planlanıyor

 

Retina yırtığının yeri, büyüklüğü retina ayrılmasının eşlik edip etmemesi tedavi stratejisini belirlemektedir. Sadece yırtık olması durumunda lazer ile yırtık etrafının yapıştırılması sağlanabilmektedir. Şayet retina ayrılması da eşik ediyor ve yırtık üst kısımlarda ise göz içine gaz enjeksiyonu ve lazer ile tedavi yapılabilmektedir. Hastanın çocuk veya genç olması da tedavi şekline etki etmektedir. Çocuk veya gençlerde göz etrafına silikon bant yerleştirilmesi ile iyi sonuçlar alınabilir. Yırtık ve retina ayrılmasının üzerinden uzun zaman geçmesi durumunda retina yüzeyinde yara iyileşmesi cevabı olan bir membran (zar) tabakası oluşabilir bu doku retinanın kısalmasına ve tamamen ayrışmasına neden olabilmektedir. Böyle durumlarda ameliyat kaçınılmaz olmaktadır.

 

Vitrektomi ameliyatı sağlıklı bir görüş sağlar

 

Retina Dekolmanı ameliyatı için günümüzde altın standart vitrektomi ameliyatıdır. Vitrektomi ameliyatı ile göz içindeki yapışkan vitreus sıvısı alınıp yerine uygun sıvı verilip retina yerine tekrar yapıştırılmaktadır. Vitrektomi ameliyatı sonrasında yırtık bölgesine baskı uygulayıp yerinde durması için kimyasal gaz veya silikon verilmektedir. Gaz türüne göre 1-2 ay içerisinde göz içinden çekilirken silikon ayrı bir ameliyat seansı ile boşaltılmaktadır. Günümüzde tüm bu ameliyatlar gelişmiş teknolojik cihazlar ve aletlerle başarılı şekilde uygulanabilmektedir.

 

Vitrektomi ameliyatının teşhisten hemen sonra hızlı bir şekilde yapılması başarı şansını %95 oranında artırabilmektedir. Gözünde uçuşmalar olanlar, ışık çakmaları olanlar, 5-6 numaradan daha fazla miyopu olan kişiler mutlaka detaylı göz muayenelerini yaptırmalıdır. Kurum yağması görüntüsü ve gölgeli bir görme varsa retina yırtılması başlıyor demektir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Ege’ye Hoş Geldin Şenliği” 8 Ekim’de…

Türkiye’nin en köklü yükseköğretim kurumlarından olan Ege Üniversitesine Yükseköğretim Kurumları Sınavı ile yerleşen 10 bine yakın genç ders başı yaptı. Yeni akademik yılın başlamasıyla birlikte Egeli olmanın gururunu yaşayan gençler büyük bir heyecanla kampüsü doldurdu. Öğrencilerin yeni döneme adaptasyonunu hızlandırmak ve motivasyonlarını artırmak amacıyla Rektör Prof. Dr. Necdet Budak’ın öncülüğünde geleneksel olarak düzenlenen “Ege’ye Hoş Geldin Şenliği” bu sene 8 Ekim Salı günü gerçekleştirilecek.

Program, Ege Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Necdet Budak ve Rektör Yardımcıları Prof. Dr. İlkin Şengün ve Prof. Dr. Mehmet Ersan ile senato üyeleri, akademisyen ve öğrencilerin katılacağı Ege’ye Hoş Geldin Şenlik Yürüyüşü ile başlayacak. 55 Ege Kampüs Tören Şölen Alanında yapılacak olan açılış programında rektörle öğrenciler bir araya gelecek.

The Rocktors sahne alacak 

Gün boyu devam edecek şenlik kapsamında Ege Üniversitesi bünyesinde yer alan öğrenci toplulukları ve çeşitli firmaların stantları ziyarete açık olacak. Oyun alanları ve yarışmalarla öğrencilerin doyasıya eğleneceği şenlikte, DJ Performans ve EÜ Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan The Rocktors grubunun konseriyle öğrenciler coşacak. The Rocktors konseri,  55 Ege kampüs Tören Şölen Alanında saat 20.30’da başlayacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı