Aylık arşivler: Nisan 2025

29 Nisan’da KKTC’de Gökyüzü Kırmızı Beyaz Olacak

Dünyanın en büyük Havacılık, Uzay ve Teknoloji festivali olan TEKNOFEST ikliminin ilk rüzgarı 29 Nisan’da KKTC semalarında esmeye başlayacak. Katılımın ücretsiz olduğu TEKNOFEST KKTC öncesi, SOLOTÜRK ve Türk Yıldızları Akrobasi Timi’nin gökyüzünde gerçekleştireceği özel bir gösteri ile festival sürecine görkemli bir başlangıç yapılacak.

1-4 Mayıs tarihleri arasında kardeş vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleşecek TEKNOFEST öncesinde festival heyecanı gökyüzünde başlayacak. Türk Hava Kuvvetleri’nin göz bebeği SOLOTÜRK Gösteri Ekibi ve Türk Yıldızları Akrobasi Timi, TEKNOFEST kapsamında 29 Nisan Salı günü saat 12.00’da KKTC üzerinde selamlama uçuşlarını gerçekleştirecek. Bu nefes kesen gösteri ise KKTC’nin sahil hattından izlenebilecek. Milli gururumuzun gökyüzündeki yansımasına tanıklık etmek isteyen tüm halkımızı ve değerli basın mensuplarını, bu unutulmaz anları birlikte yaşamak üzere sahil bölgesine davet ediyoruz.

 

TEKNOFEST KKTC’ye Katılım Ücretsiz!

TEKNOFEST coşkusu, 1-4 Mayıs tarihleri arasında kardeş vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, Eski Ercan Havalimanı’nda hayat bulacak. Bilim, teknoloji ve milli ruhun bir araya geldiği bu büyük buluşmaya katılım ise ücretsiz!

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bayraklı’da bir yılda 21 bin 848 kişiye ücretsiz sağlık hizmeti

Bayraklı Belediyesi, sağlık alanındaki çalışmalarıyla fark yaratmaya devam ediyor. Belediyenin sağlık evleri bu kapsamda son bir yılda 21 bin 848 vatandaşa ücretsiz sağlık hizmeti verdi. Özel sağlık kuruluşlarını aratmayan kalitesiyle randevu sistemiyle çalışan Sağlık Evleri’nin hizmetleri vatandaşların takdirini topluyor. Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal, “Toplum sağlığını önemsiyoruz ve bu doğrultuda çalışmaya, hizmet üretmeye devam edeceğiz” dedi.

Bayraklı Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışmalarda; Adalet ve 75. Yıl mahallelerindeki sağlık evleri ile toplamda 7 üniteye sahip diş tedavi merkezlerinde ücretsiz sağlık hizmeti veriliyor. Hafta içi her gün, randevu sistemiyle çalışan merkezlerde; 1 doktor, 7 diş hekimi, 3 hemşire, 1 ebe, 2 acil tıp teknisyeni, 1 fizyoterapist, 1 sağlık memuru ve 4 sağlık teknikeri görev yapıyor. Sunulan hizmetler arasında rutin muayeneler, enjeksiyon ve pansuman gibi temel sağlık hizmetlerinin yanı sıra evde doktor ziyareti, hasta nakli ve ölüm raporu düzenleme gibi önemli destekler de yer alıyor. Ağız ve diş sağlığı alanında ise diş muayenesi, dolgu ve diş çekimi gibi tedaviler ücretsiz olarak sunuluyor. Bu kapsamda son bir yılda 4 bin 34 kişi polikliniklerden muayene ve pansuman hizmeti aldı, 15 bin 228 kişi ağız ve diş sağlığı hizmetlerinden yararlandı. Hasta nakil hizmeti kapsamında bin 200 kişiye ulaşılırken, evde sağlık hizmetleri çerçevesinde doktor ziyareti, pansuman, fizyoterapist desteği ve yeni doğan muayeneleri ile bin 44 kişiye hizmet verildi.

TOPLUM SAĞLIĞI ÖNCELİĞİMİZ
Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal, “Bayraklı’da yaşayan her bir vatandaşımızın sağlığını korumaya yönelik çalışmalar yapmak temel görevlerimizden biri. Toplum sağlığı önceliğimiz. Bu bilinçle insan odaklı çalışmalarımıza; sağlık başta olmak üzere her alandaki desteklerimize ara vermeden devam edeceğiz. İmkanlarımız dahilinde gencinden yaşlısına ilçemizde toplumun her kesimine eşit, adil ve kaliteli hizmeti sunmak için var gücümüzle çalışıyoruz” dedi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

‘Görünürde Normal Aile’ gizli kalmış bir çocukluk çağı travmasıdır!

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, ‘görünürde normal aile’ kavramından bahsederek, dışarıdan mükemmel görünen ancak çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılamayan ailelerin, fark edilmeyen çocukluk travmalarına nasıl yol açabileceği konusuna açıklık getirdi.

Görünürde normal aile tehlikesi

Çocukluk çağı travmalarının, duygusal ihmal ve istismar, fiziksel ihmal ve istismar ile cinsel istismar olduğunu aktaran Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Ancak son çalışmalar ‘aşırı koruyucu kollayıcı aile’ alt başlığının da çocukluk çağı travmalarına dahil edildiğini söylüyor. Yani ebeveynleriniz siz büyürken sizi aşırı kontrol etmeye çalışıyorsa, sürekli tüm arkadaşlarınızla tanışmak istiyorlarsa, siz yokken odanızı karıştırıp, günlüğünüzü okuyorlarsa, ihtiyaçlarınızı karşılıyor gibi görünüyor ancak duygusal açıdan kendinizi yalnız hissediyorsanız, görünürde normal bir aileye sahip olabilirsiniz. Ve bu da gizli kalmış bir çocukluk çağı travmasıdır.” dedi.

Ailedeki bakımın niteliği, bireyin yetişkinliğe adımında önde yer almasını sağlar

Görünürde normal ailelerle dolu bir toplum haline geldiğimize işaret eden Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Dışardan mükemmel aile, anne-baba uyumlu, çocuklarıyla ilgili görünüm mevcut. Çocuk çeşitli kurslara gönderiliyor, eğitimler alıyor, hafta sonu gezileri oluyor, akademik açıdan destekleniyor. ‘Ben çocuğuma her şeyi veriyorum, her türlü ihtiyacını karşılıyorum’ diyor ebeveyn.” dedi.

Ailenin, sağlıklı bireylerin yetişmesi için birincil bakım alınan yer olduğunu kaydeden Demir, “Bu bakımın niteliği, bireyin yetişkinliğe adımında önde yer almasını sağlar. Ancak aile içi travmalar yoğunsa kişi akranlarına kıyasla bir adım geriden hayatına devam eder. Burada önemli bir kavram olan, gizli kalmış, belki de farkına varılmayan bir aile türü mevcut. Psikoloji literatüründe bu aileye ‘Görünürde Normal Aile’ denmekte.” açıklamasını yaptı.

Çocuklar, dış dünyaya gösterilen olumlu imajın gölgesinde büyür 

‘Apparently Normal Family’ yani ‘Görünürde Normal Aile’ kavramının, çocukluk çağı travmalarını inceleyen literatürde, sorunsuz, işlevsel ve ‘mükemmel’ görünen ancak derinlerde duygusal ihmal, kontrolcülük ya da psikolojik baskı barındıran aileleri tanımlamak için kullanıldığını aktaran Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Bu tür ailelerde çocuklar, dış dünyaya gösterilen olumlu imajın gölgesinde büyürken, gerçek duygusal ihtiyaçları ya göz ardı edilir ya da bastırılır.” dedi.

Görünürde normal olan bu aile yapısında, travmanın genellikle fark edilmediğini ve çocuğun kendi duygusal ihtiyaçlarını ifade etmekte zorlandığına vurgu yapan Demir, “İşte gizli tehlike buradadır. Travmatik ortamın adı koyulmaz ve çocuk bu ortamda kendi olmak yerine ebeveyni odaklı olur. Kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atar.” açıklamasını yaptı.

‘Kusursuz aile’ imajını sürdürme çabası, çocuğun travmatik deneyimlerini göz ardı edebilir

“Araştırmaların, dışarıdan normal görünen ailelerde büyüyen çocukların, çoğu zaman duygusal ihmal yaşadığını ve bunun uzun vadede derin psikolojik etkiler bırakabildiğini göstermektedir.” diyen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, ayrıca araştırmaların, görünürde normal ailelerde büyüyen çocukların, çoğu zaman ‘duygusal güvenlik’ eksikliği hissettiklerini ve bu durumun ilerleyen yaşlarda depresyon, anksiyete ve bağlanma sorunlarına yol açabileceğini belirttiğini dile getirdi. 

Demir, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu ailelerde, ebeveynler çocuklarına fiziksel anlamda gerekli olan her şeyi sağlayabilir, hatta dış dünyaya karşı mükemmel bir aile imajı çizebilirler. Ancak, asıl sorun duygusal desteğin, empati kurmanın ve çocuğun iç dünyasına gerçek anlamda temas etmenin eksikliğidir. Bu durum çocukta, ebeveynlerine karşı ‘görünmez’ olma hissini ve sürekli bir tatminsizlik duygusunu tetikler. Görünürde normal ailelerdeki en temel sorunlardan biri, çocuğun duygusal olarak güvende hissetmemesi ve bu yüzden de kendi kimliğini oluşturmada zorlanmasıdır. Ebeveynlerin ‘kusursuz aile’ imajını sürdürme çabası, çocuğun travmatik deneyimlerini göz ardı eder ve bu durum, travmaların hem fark edilmesini hem de işlenmesini zorlaştırır. Çocuk, gerçek duygularını ve acılarını bastırmaya zorlanarak, ilerleyen yaşlarda kendilik değerini sorgulayan, başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanan bir bireye dönüşebilir.” 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prime Video, Ahmet Haktan Zavlak ve Derya Pınar Ak’ın başrollerini paylaştığı 0000 Kilometre filminin kamera arkası görüntülerini paylaştı

Prime Video, Ahmet Haktan Zavlak ve Derya Pınar Ak’ın başrollerini paylaştığı 0000 Kilometre filmini Prime Video izleyicileriyle buluşturuyor. İzmir ve Ege’nin romantik hikayesini ekrana taşıyan 0000 Kilometre filminin yönetmenliğini Deniz Enyüksek üstlenirken, senaryosu Beyza Alkoç ve Fulya Özcan imzası taşıyor. 0000 Kilometre3391 Kilometre filminin devamı olarak izleyicilerle buluşacak. Her iki yapım da Prime Video’da Prime üyeliği ile izlenebilecek.

0000 Kilometre, yolları tekrar aşklarının başladığı İzmir’de kesişen İzmir (Derya Pınar Ak) ve Ege’nin (Ahmet Haktan Zavlak) hikayesini konu ediyor. 3391 Kilometre’yi aşan İzmir ve Ege, Paris’te kendilerine bir hayat kurar. Ancak gelen bir telefon onların hayatının değişmesine neden olur. Aldıkları telefondan sonra aralarına yeniden mesafe girmesiyle ikili her şeye en baştan başlar. Hayat onları farklı yönlere iter; fakat Ege ve İzmir’in yolu aşklarının başladığı İzmir’de yeniden kesişir. Artık aralarında “Sıfır Kilometre” olan İzmir ve Ege, hayatın acı-tatlı sürprizlerine birlikte göğüs gerebileceklerdir.

Sosyal Medya: @primevideotr

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

KO-MEK sergi yolculuğunda sıra Kartepe ve Dilovası’nda

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Meslek ve Sanat Eğitimi Kursları (KO-MEK), “Orta Asya’dan Anadolu’ya Ortak Mirasımız” temalı sergilerine hız kesmeden devam ediyor. Körfez ve Derince ilçelerinde yoğun ilgi gören sergiler, bu hafta Kartepe ve Dilovası’nda sanatseverlerle buluşacak.

 

SERGİLER, KÜLTÜREL YOLCULUK SUNUYOR

Kocaelililer tarafından haklı bir şekilde “Halk Üniversitesi” unvanını kazanan Büyükşehir Belediyesi Meslek ve Sanat Eğitimi Kursları (KO-MEK), 20. yıl sergileriyle 12 ilçede görücüye çıkıyor. KO-MEK’in geleneksel el sanatları ve kültürel mirası yaşatmayı amaçladığı sergiler, ziyaretçilere Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan zengin bir kültürel yolculuk sunuyor. Tüm vatandaşların ücretsiz bir şekilde ziyaret edebileceği sergilerde sıra Kartepe ve Dilovası ilçe sergilerine geldi. İlçe sergilerinin startına Körfez’den veren ve bu sergide Türk dünyası ülkelerini kapsayan özel köşesiyle büyük ilgi toplayan KO-MEK, ardından Derince ilçe sergisiyle ziyaretçilerini ağırlamıştı.

 

KARTEPE VE DİLOVASI SERGİSİ KAPILARINI AÇIYOR

Kocaeli halkına sunduğu eğitim imkânlarıyla sadece bir kurs merkezi olmaktan çıkıp, önemli bir toplumsal değişim ve gelişim alanına dönüşen KO-MEK, bu hafta Kartepe ve Dilovası ilçe sergilerinin açılışını yapacak. Buna göre 29 Nisan Salı (yarın) günü Kartepe ilçe sergisi Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde, Dilovası ilçe sergisi ise 30 Nisan Çarşamba günü Dilovası Kültür Merkezi’nde açılacak. Her iki ilçe sergisinin açılışı saat 11.00’de başlayacak.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yüksek aşılama oranları ile salgınlar önlenebilir

Günümüzde aşılar sayesinde her 6 dakikada bir, bir insan hayatı kurtuluyor. Aşılamanın bulaşma özelliği çok güçlü olan viral enfeksiyonları kontrol altında tutmada etkili olduğunu belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur, aşılama oranlarının belirli bir düzeyin üzerinde gerçekleştirilmesinin önemini vurguladı. Badur, aşılamanın aksaması ve uygun biçimde sürdürülen bağışıklama hizmetlerinin farklı nedenlerle kesintiye uğramasının, üstesinden gelindiği düşünülen hastalıkların yeniden alevlenmesine; böylece beklenmedik aşamalarda salgınların görülmesine yol açabileceği uyarısında bulundu. Badur, “Kızamık gibi bulaşma özelliği çok güçlü olan bir viral enfeksiyonu kontrol altında tutmada, toplumun yüzde 95’inin aşılanması gerekmektedir ve aşılama oranları bu seviyenin altına düşer ise toplumda kızamık olgularında artışlar kaydedilir” uyarısında bulundu.

 

 

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur, 24-30 Nisan Aşı Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada çocukluk döneminde aşılamanın önemine ilişkin değerlendirmede bulundu.

 

Her yıl 4,5 milyon çocuk ölümü önleniyor

 

Klasik bir tanımlamayla aşıların, temiz içme suyu kullanımından sonra, en fazla hayat kurtaran önemli bir sağlık uygulaması olduğunu belirten Badur, “Nitekim UNICEF’in 2023 yılında ‘Dünya Bağışıklama Haftası’ bağlamında yayınladığı raporda, aşılar sayesinde her yıl 4-4,5 milyon çocuğun ölümünün önlendiği; Dünya Sağlık Örgütü’nün 2024 yılı raporuna göre ise son 50 yılda en az 157 milyon yaşamın aşılar sayesinde kurtarıldığı belirtilmiştir” dedi.

 

Hastane başvuruları ve antibiyotik kullanımı aşı sayesinde azalıyor

 

Aşıların pek çok yönden fayda sağladığını kaydeden Badur, “Bulaşıcı hastalıkların insidansında azalma sağlayan aşılar ayrıca, dolaylı yollardan birçok olumlu gelişmeyi sağlamaktadır. Örneğin süreğen hastalıkların seyrini değiştiren aşılar, hastane başvurularının ya da antibiyotik tüketiminin azalmasından ekonomik katkı sağlamakta; sonuçta bir dizi farklı açıdan yararlı olmaktadır.  Bugün için aşılar sayesinde her 6 dakikada bir, bir insan hayatının kurtulduğunu belirtmek, konunun önemini vurgulamak için uygun bir veridir” dedi.

 

Aşılama oranları belirli bir düzeyin üzerinde gerçekleştirilmelidir

 

Aşılama sisteminin aksamasının salgınlar başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarının oluşmasına yol açacağı uyarısında bulunan Badur, “Aşılamanın aksaması, uygun biçimde sürdürülen bağışıklama hizmetlerinin farklı nedenlerle kesintiye uğraması, üstesinden gelindiği düşünülen hastalıkların yeniden alevlenmesine; böylece beklenmedik aşamalarda salgınların görülmesine yol açabilir. Birçok bulaşıcı hastalığın kontrol altına alınmasında aşılama oranlarının belirli bir düzeyin üzerinde gerçekleştirilmesi gereklidir. Örneğin kızamık gibi bulaşma özelliği çok güçlü olan bir viral enfeksiyonu kontrol altında tutmada, toplumun yüzde 95’inin aşılanması gerekmektedir ve aşılama oranları bu seviyenin altına düşer ise toplumda kızamık olgularında artışlar kaydedilir” uyarısında bulundu.

 

Çocukların aşılanması, hastalıklara karşı korunmalarını sağlar

 

Çocukluk döneminde aşılamanın önemini vurgulayan Badur, “Yeni doğan çocuklar, ortalama 6 ay kadar, annelerinden pasif olarak geçen maternel antikorlar sayesinde bir dizi önemli enfeksiyon hastalığına karşı korunurlar. Sonraki süreçte kendilerinin bağışıklık sistemleri gelişip olgunlaşmaya başlar ve hastalıklara karşı korunmaları kendi üretecekleri yapıtaşları sayesinde gerçekleşir. İşte bu aşamada çocukluk çağında sorun yaratan bir dizi hastalığa karşı aşılama yapılarak, duyarlı çocukların hastalıklara karşı korunmaları sağlanır” dedi.

 

ABD’de çocuklar arasında kızamık olguları yükselişte

 

Çocuk hastalıkları ile ilgili salgınların dünyada da gündeme geldiğini belirten Badur, “Bugün için en çarpıcı örnekler ABD’den gelmekte olup, çocuklar arasında uzun süredir görülmeyen kızamık olgularının yükselişte olduğu, enfekte olan çocuklar arasında iki ölüm gerçekleştiği kayıtlara geçmiştir. Düzgün yürütülen bağışıklama hizmetleri, örneğin aşı-karşıtlığı grupların baskısı ile aksarsa ya da bu grupların etkisi ile aileler çocuklarını aşılatmazlar ise kısa sürede ‘aşı ile korunulabilen hastalıkların’ adeta hortlayacağı, geniş kitlesel sorunlara yol açaçağı bilinmektedir” dedi.

 

Aşılanmayan çocuklar risk oluşturuyor

 

Söz konusu grupların etkisi sonucu, ülkemizde 2000’li yıllarda yüzlerle ifade edilen aşılanmamış çocuk sayısının, 2020 yılında 100 binlere ulaştığını ifade eden Badur, “Bu tabloya baktığımızda, aşılanmayan çocuklar sadece kendileri için değil, çevrelerindeki çocuklara da etkenleri bulaştırarak toplum sağlığını tehdit etmektedirler. Bu gerçekten hareketle ‘Benim bedenim benim kararım’ ya da ‘Benim çocuğuma dışardan bir madde verilmesine, ebeveyini olarak ben karar veririm’ yaklaşımlarının ne denli sakıncalı olduğu anlaşılmaktadır” diye konuştu.

 

Yaşamın ilk yıllarında aşılama çok önemli

 

Yaşamın ilk yıllarında bağışıklığın güçlenmesi için aşılamanın yaygınlaştırılmasının önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Selim Badur, sözlerini şöyle tamamladı: “Anneden pasif olarak geçecek antikorların koruması ortadan kalkınca bebeklerin hastalıklara açık olacakları; ancak aşılama ile korunmalarının mümkün olacağını biliyoruz. İşte bu denli önemli bir işleve sahip olan aşıları, bilimsel olmayan, gerçekler ile bağdaşmayan savlarla karalamak; özellikle sosyal medya üzerinden yaygınlaşan mesajlar ile aileleri aşılardan soğutmak, yükselmekte olan ciddi bir sorundur. Günümüzde aşı karşıtlığını bilim karşıtlığı şeklinde nitelemek doğru olacaktır.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nilüfer Belediyesi Halk Dansları Topluluğu Bulgaristan’da alkışları topladı

Nilüfer Belediyesi Halk Dansları Topluluğu, Bulgaristan’ın Gotse Delchev kentinde düzenlenen Dünya Dans Günü’nde muhteşem bir gösteri sahneledi.

Nilüfer Belediyesi’nden bir heyet, 2012 yılında kardeş şehir ilan edilen Bulgaristan’ın Gotse Delchev kentine bir ziyaret gerçekleştirdi. Dünya Dans Günü dolayısıyla düzenlenen etkinliklere, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcıları Okan Şahin ve Serpil Altun katıldı.

Gotse Delchev Belediyesi tarafından organize edilen festival, renkli görüntülere sahne oldu. Etkinlikler, Gotse Delchev Meydanı’nda düzenlenen geleneksel geçit töreniyle başladı. Törenin ardından, 13 farklı dans grubunun sahne aldığı şenlik gerçekleştirildi. Etkinliğin özel konukları arasında yer alan Nilüfer Belediyesi Halk Dansları Topluluğu da performanslarıyla büyük beğeni topladı.

Gotse Delchev Belediye Başkanı Vladimir Moskov, etkinlikte yaptığı konuşmada genç yeteneklerin desteklenmesinin önemine dikkat çekti. Nilüfer Belediye Başkan Yardımcıları Okan Şahin ve Serpil Altun da, sıcak ev sahiplikleri dolayısıyla Vladimir Moskov’a teşekkür etti.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Efes Selçuk’ta çocuklar ve aileler yalnız değil

Efes Selçuk Belediyesi, kadınlara ve çocuklara yönelik sosyal projeleri ile dikkat çekiyor. Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’in 2019’da göreve gelmesinin ardından hayata geçirdiği Şen Çocuk Atölyeleri ve Mahalle Kütüphaneleri ile çocukların eğitim sürecine katkı sunulmasının yanı sıra ailelere de destek sunuluyor. Efes Selçuk’un Belevi ve 14 Mayıs Mahallelerinde bulunan Şen Çocuk Atölyeleri’nin yanı sıra Mahalle Kütüphaneleri ile çocuklar mutlu, aileler mutlu.

2019 yılından bu yana Efes Selçuk’ta ilk olarak Deppo Efes Soğuk Hava İşletmesi içerisinde yer alan Masal Evi ile tarım işçisi kadınların çocukları için hayata geçen Deppo Efes Masal Evi’nde anneleri tarlada, bahçede ya da soğuk hava deposunda çalışırken çocuklarını Deppo Efes’e emanet ediyor.

Belevi Şen Çocuk Atölyesi ve 14 Mayıs Şen Çocuk Atölyesi’nde 36- 60 aylık çocuklar eğitici ve eğlenceli aktiviteler ile zaman geçiriyor. Şen Çocuk Atölyeleri aynı zamanda kadın istihdamına da katkı sunuyor.

Çocuk Atölyelerinin yanı sıra Mahalle Kütüphaneleri de kentte çocuklara ve ailelere katkı sağlayan projeler arasında yer alıyor. İlk olarak Zafer Mahallesi’nde atıl olarak bulunan Çamlık Parkı’nın yeniden düzenlenmesinin ardından Çamlık Parkı içerisinde yer alan kütüphane çocukların ders çalışmasına olanak sağlıyor.

Son olarak yine Zafer Mahallesi’nde açılışı yapılan Direniş Parkı ve Şükrü Özkaynak Mahalle Kütüphanesi de çocukların oyun oynayabileceği, ders çalışabileceği bir alan olarak ailelerin ve çocukların beğenisini kazandı.

HERKESE DOKUNMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ

Belediyeciliğin bir kentte yaşayan insanlara dokunmak olduğunu belirten Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel; “Biz bir iş, bir proje üretirken kentte yaşayan herkesin özellikle de kadınların ve çocukların hayatını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Yaşanan ekonomik sıkıntılar en çok çocukların eğitimini ve kadınların yaşam kalitesini etkiliyor. Biz kadınlar üretime katılırken gözleri arkada kalmasın diye Deppo Efes Masal Evi’nde, Çocuk Atölyelerinde çocuklarının bakımını üstleniyoruz. Diğer yandan eğitim gören çocuklarımızın hem bilgi ve dersleri ile daha çok iç içe olmaları, hem de daha çok kitap okumaları ve tüm bunlar yaşanırken oyun oynamaları için parklarla birlikte mahalle kütüphanelerimizin hayata geçirmeye devam ediyoruz. Çocuklar mutluysa, aileler mutlu, haliyle biz de mutluyuz” dedi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Plansız ev doğumları önerilmiyor!

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ebelik Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, 21-28 Nisan tarihleri arasında kutlanan “Ebeler Haftası” nın, ebelik mesleğinin önemine dikkat çekmek ve bu alandaki farkındalığı artırmak adına önemli bir fırsat sunduğunu dile getirerek, evde doğum ve doğumun doğasına dönüş konusunu ele aldı.

Türkiye’de evde doğum yasal mı?

Bu yılın gündeminde giderek daha fazla tartışılan evde doğum konusunun olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Türkiye’de evde doğum yasal bir haktır. Hiçbir kanun, bir kadının bebeğini ev ortamında doğurmasını yasaklamaz. Ancak uygulamada durum biraz farklıdır. Sağlık Bakanlığı, doğumların hastane ortamında gerçekleşmesini önermektedir ve devlet güvencesindeki doğum hizmetleri neredeyse sadece hastanelerle sınırlıdır. Dolayısıyla evde doğum yapmak isteyen bir kadının, kendi imkânlarıyla eğitimli bir ebe ve kadın doğum uzmanı bulması gerekir. Bu durum, yasal bir hak olmasına rağmen, uygulamanın yaygınlaşmasını zorlaştırmaktadır.” dedi.

Evde doğumun artıları ve eksileri

Planlı evde doğumların, doğuma iyi hazırlanılmış, düşük riskli gebeliklerde, ebeler eşliğinde uygun evde doğum koşullarının sağlanması ve şartların evde doğum için bir risk oluşturmadığı durumlarda gerçekleştirildiğinde güvenli olabildiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, şöyle devam etti:

“Kadınların evde doğumu tercih etmesinin başlıca nedenleri arasında; doğum ortamını kontrol edebilmek, istenmeyen tıbbi müdahalelerden kaçınmak, daha sakin bir ortamda doğurmak ve doğumda aktif rol alabilmek yer alıyor. Ayrıca planlı ev doğumlarında; sezaryen, doğum indüksiyonu, epizyotomi gibi müdahaleler daha az sıklıkla uygulanıyor. Buna karşın, plansız veya riskli evde doğumlar hem anne hem bebek için ciddi sağlık riskleri taşıyabiliyor. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, plansız ev doğumlarında doğum öncesi bakımın yetersiz olduğu, yenidoğan yoğun bakım ihtiyacının ve anne ölüm oranlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Özellikle makat geliş, çoğul gebelik veya önceki sezaryen öyküsü olan kadınlarda evde doğum önerilmemektedir.”

Evde doğum güvenli mi? 

Son yıllarda doğumun doğal sürecine saygı duyan, müdahalesiz ve kadın merkezli yaklaşımların giderek daha fazla ilgi görmeye başladığını da kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Bu bağlamda ‘Evde doğum güvenli mi?’ sorusu da hem anne adayları hem de sağlık profesyonelleri tarafından sıkça soruluyor. Cevap; Evet, güvenli olabilir, ancak bazı şartlarla. 2019 yılında The Lancet dergisinde yayımlanan ve yaklaşık 500 bin doğum verisini içeren kapsamlı bir sistematik derleme ve meta-analiz, planlı evde doğum ile hastane doğumu arasında yenidoğan veya perinatal ölüm oranlarında anlamlı bir fark olmadığını ortaya koydu. Bu bulgu, doğumun iyi entegre edilmiş sağlık sistemleri içinde, eğitimli ebeler eşliğinde gerçekleştiği sürece evde doğumun güvenli olduğunu güçlü biçimde destekliyor.” diye konuştu.

Acil durumlarda ne olur?

Eğitimli ebelerin doğum sırasında gerekli acil müdahaleleri yapabilecek donanıma ve ilaçlara sahip olarak çalıştıklarını belirten Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Gerektiğinde hızlı hastane transferi yapılabilecek şekilde organizasyon sağlanır. Nitekim Hollanda’da yapılan bir araştırma, doğum sonrası kanama gibi ciddi bir durumda dahi ebelerin etkin müdahalesiyle annelerin tamamının tamamen iyileştiğini gösterdi. 2023 yılında yayımlanan Cochrane Derlemesi’ne göre, planlı hastane doğumlarının komplikasyonsuz gebeliklerde her zaman daha iyi sonuçlar vermediği, aksine daha fazla müdahale, sezaryen ve yenidoğan sorunlarıyla ilişkilendirilebildiği belirtildi.” şeklinde konuştu.

Evde doğumun faydaları

Evde doğum sadece fiziksel değil, psikolojik ve sosyal faydalar da sağladığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “İngiltere ve İrlanda’da yapılan bir çalışmada, evde doğum yapan kadınların emzirme oranlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca, evde doğuma tanıklık eden babalar bu deneyimi ‘büyülü’ ve ‘dönüştürücü’ olarak tanımlamıştır. Evde doğum, düşük riskli gebeliklerde, uygun sağlık sistemleri içinde ve eğitimli sağlık profesyonelleri eşliğinde planlandığında, güvenli bir alternatif olabilir. Bu konuda doğru bilgiye ulaşmak ve kadınların bilinçli tercihler yapabilmesini sağlamak, anne-bebek sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’de de evde doğum, yasal olarak mümkündür; yani hiçbir kadın, doğumunu evde yapma kararından dolayı cezai veya hukuki bir yaptırımla karşılaşmaz. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşımı, doğumların hastane gibi sağlık kuruluşlarında, uzman sağlık personeli eşliğinde gerçekleştirilmesini teşvik etmektedir.” ifadesinde bulundu.

Ebelik mesleği “yaşayan kültürel miras”…

Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, ebelik mesleğinin yalnızca doğum anında değil; gebelik öncesi eğitim, gebelik takibi, doğum yönetimi ve doğum sonrası bakım gibi süreçlerde de çok önemli bir role sahip olduğunu belirterek, UNESCO’nun ebelik mesleğini “yaşayan kültürel miras” olarak tanımladığını hatırlattı.

Türkiye’de üniversite adayları arasında ebelik bölümünün son yıllarda en çok tercih edilen bölümler arasında yer alsa da sahada hâlâ birçok ebenin yeterince görünür olmayan koşullarda çalıştığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, ebelerin sadece doğum gerçekleştiren değil; kadın, bebek ve toplum sağlığını bütüncül olarak destekleyen profesyoneller olduğunu söyledi.

Uluslararası yaklaşımlar… 

Dünyanın farklı ülkelerinde doğuma ve ebelik hizmetlerine yaklaşımın büyük farklılıklar gösterdiğine de vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Bu farklar çoğunlukla ülkelerin sağlık sistemleri, doğuma yüklenen anlam, kadının doğumdaki rolü ve sağlık profesyonellerine duyulan güven ile şekilleniyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde, evde doğum bir seçenek olarak yeniden önem kazanmaya başladı.” dedi.

“Kontrollü, steril, tıbbi doğum” anlayışı artık sorgulanıyor

Yüzyıllardır süregelen “kontrollü, steril, tıbbi doğum” anlayışının da artık sorgulandığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Doğal yaşam, sağlıklı beslenme, organik yaşam gibi konulara gösterilen ilgi arttıkça, doğuma da ‘doğal’ yaklaşma talebi yükseliyor. Kadınların doğumda daha çok söz sahibi olmak istemesi, evde doğumun da yeniden gündeme gelmesini sağlıyor. Ancak bu sürecin güvenli bir şekilde yürütülebilmesi için yasal düzenlemelere, ebelik sisteminin güçlendirilmesine, ebelerin malpraktise karşı sigortalandırılmasına ve toplum farkındalığının artırılmasına ihtiyaç var. Ebeye yatırım, kadına ve topluma yatırımdır. Ebeler yalnızca bebek doğurtmaz; kadınların doğum gücüne tanıklık eder, sağlık sisteminin insani yüzünü temsil eder.” şeklinde sözlerini tamamladı. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Manisa Büyükşehir Belediyesi Gençlik Senfoni Orkestrası kuruluyor

Manisa Büyükşehir Belediyesi, sanatın genç temsilcilerini bir araya getirecek bir projeye imza atıyor. Manisa Büyükşehir Belediyesi Gençlik Senfoni Orkestrası (MAGSO) için başvuru süreci başladı.

 

Sanatın birleştirici ve ilham verici gücüne inanan, bu kapsamda birçok projeyi hayata geçiren Manisa Büyükşehir Belediyesi, yaylı, nefesli ve vurmalı çalgılarla müziğe gönül veren 15-24 yaş arasındaki gençleri, MAGSO’nun bir parçası olmaya davet ediyor. Orkestrada yer almak isteyen 15-24 yaş arasındaki genç müzisyenler; keman, viyola, viyolonsel, kontrbas, flüt, klarnet, obua, fagot, trompet, korno, trombon, tuba ve vurmalı çalgılar branşlarında başvuru yapabilecek. Başvuruda bulunacak adayların, belirtilen enstrümanlarla kendi seçtikleri bir eseri hazırlayarak çalmaları, söylemelerinin yanında sınav jürisinin seçeceği parçaları da istenilen düzeyde deşifre edebilmeleri gerekiyor.

 

Giriş sınavı, 4 Mayıs 2025 Pazar günü 10.00-16.00 saatleri arasında Atatürk Gençlik Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek. Başvurular ise 2 Mayıs 2025 Cuma günü sona erecek. Başvuru yapmak isteyen genç yetenekler, https://yonetisim.manisa.bel.tr/WebBasvuru/magso-basvuru-formu#/ adresinden işlemlerini tamamlayabilecek. Ayrıntılı bilgi almak isteyenler, Atatürk Gençlik Merkezi’nin 0236 302 03 60 (Dahili 3458) numaralı telefonundan iletişime geçebilir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı