Aylık arşivler: Haziran 2025

İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Gençlik Korosu’na başarı ödülü

Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Gençlik Korosu, Türkiye Korolar Şenliği’nde Başarı Ödülüne layık görüldü.

Antalya Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Çoksesli Gençlik Korosu, Ankara’da düzenlenen 27. Türkiye Korolar Şenliği’nde Antalya’yı başarıyla temsil ederek büyük bir gurur yaşattı. Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Gençlik Korosu, 27. Türkiye Korolar Şenliği’nde gerçekleştirdiği sahne performansıyla dinleyicilerin ve değerlendirme kurulunun büyük beğenisini kazandı. Koro, festival kapsamında “Entonasyon, Homojenlik ve Koro Tınısı Başarı Ödülü”ne layık görüldü. Antalya’nın sanat ve müzik alanındaki köklü ve yükselen değerlerinden biri olan İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı’nın bu başarısı, başta Gençlik Korosu Şefi Nazlı Ünlüsoy Aybaş olmak üzere tüm genç koristleri mutlu etti.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Konya Büyükşehir ve IRCICA Arasında İş Birliği Protokolü İmzalandı

Konya Büyükşehir Belediyesi ile İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi arasında Konya’da somut ve somut olmayan İslam kültür mirasını İslam ülkeleri nezdinde daha iyi tanıtabilmek amacıyla ortak çalışma protokolü imzalandı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya’nın geçmişten itibaren önemli insanlar yetiştiren, kültür ve sanatın merkezi konumunda bulunan bir şehir olduğunu belirterek, “Konya’nın kültür sanat dünyasına bugün önemli bir imza atıyoruz. Konya’nın kültür sanatına, İslam dünyasının kültür sanatına daha sık hizmet etmeyi Rabbim nasip etsin” dedi. IRCICA Genel Direktörü Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, Başkan Altay’ın teklifleriyle açılacak irtibat ofisiyle İslam dünyasından sanatçılar, edebiyatçılar ve alimleri Konya’ya davet ederek, Konya’da güzel etkinlikler yapmayı planlıyoruz” diye konuştu. 


Konya Büyükşehir Belediyesi ile İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), Konya’da somut ve somut olmayan İslam kültür mirasını İslam ülkeleri nezdinde daha iyi tanıtabilmek amacıyla iş birliği yapacak.

Büyükşehir Belediyesi Taş Bina’da gerçekleşen imza töreninde konuşan IRCICA Genel Direktörü Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, 57 İslam ülkesinin üye olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı olan ve merkezi İstanbul’da bulunan IRCICA’nın kültür, tarih, sanat araştırmaları yaptığını anımsattı.

“İSLAM DÜNYASININ FAALİYETLERİNDEN BAZILARINI KONYA’DA YAPMAYI PLANLIYORUZ”

IRCICA’nın İslam dünyasının UNESCO’su olduğunu ve 40 yıldır faaliyetlerini sürdürdüğünü kaydeden Prof. Dr. Kılıç, “Moritanya’dan Endonezya’ya kadar, Semerkant’tan Yemen’e kadar bütün İslam coğrafyasını kuşatmaya çalışan; özellikle tarih, sanat ve edebiyat ağırlıklı çalışmalar yapan bir merkez 500’e yakın çalışma neşretti. Her 3 yılda bir uluslararası hat çalışması yapmakta. Bu manada en önemli İslam şehirlerinden biri olan Konya şehrimizin de İslam tarihinde çok merkezi bir rolü var. Konya Büyükşehir Belediyesi ile IRCICA arasında imzalanacak bu mutabakat ile beraber inşallah hayırlı faaliyetleri, İslam dünyasının faaliyetlerinden bazılarını Konya’da yapmayı planlıyoruz. Bunun için de bir irtibat ofisimiz Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımızın teklifleriyle Konya’da açılmış olacak. İnşallah daha sık Konya’ya gelerek İslam dünyasından da sanatçılar, edebiyatçılar ve alimleri Konya’ya davet ederek, Konya’da güzel etkinlikler yapmayı planlıyoruz. Hayırlı olsun” ifadelerini kullandı.

“IRCICA ÇOK ÖNEMLİ KÜLTÜR SANAT FAALİYETLERİ GERÇEKLEŞTİRİYOR”

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay da IRCICA ile önemli bir protokolün imzasını attıklarını belirterek, IRCICA Genel Direktörü Mahmut Erol’a teşekkür etti.

Prof. Dr. Erol’un bir Konya sevdalısı ve Hz. Mevlana dostu olduğunu ifade eden Başkan Altay, “Şeb-i Arus programlarında da Mesnevi’yi hepimizle buluşturan önemli bir isim. IRCICA ile birlikte çok önemli kültür sanat faaliyetlerini gerçekleştiriyor. İmzalayacağımız protokolle birlikte Konya’da irtibat ofisi hem hocamızın Konya’ya daha sık gelmesini hem de İslam dünyasının kültür sanatla ilgili bazı programlarını Konya’da yapmasıyla ilgili bir vesile olacak” diye konuştu.

“KONYA’NIN KÜLTÜR-SANAT DÜNYASINA BUGÜN ÖNEMLİ BİR İMZA ATIYORUZ”

Konya’nın geçmişten itibaren önemli insanlar yetiştiren, kültür ve sanatın merkezi konumunda bulunan bir şehir olduğunu vurgulayan Başkan Altay, “Son dönemde kültür sanatla ilgili yapmış olduğumuz faaliyetlerle ve uluslararası görevlerimiz vesilesiyle Konya’nın bu vasfıyla ilgili üzerindeki küllerin kaldırılması ve korun yeniden ortaya çıkarılması için bir çaba sarf ediyoruz. Bugün atacağımız imza da bunun için önemli bir başlangıç olacak. Ecdad Parkı içerisinde bulunan binamız inşallah bundan sonra IRCICA İrtibat Ofisi olarak devam edecek. Konya’nın kültür sanat dünyasına bugün önemli bir imza atıyoruz. Konya’nın kültür sanatına, İslam dünyasının kültür sanatına daha sık hizmet etmeyi Rabbim nasip etsin” değerlendirmesinde bulundu.

Başkan Altay ve Prof. Dr. Kılıç tarafından Konya’da somut ve somut olmayan İslam kültür mirasını İslam ülkeleri nezdinde daha iyi tanıtabilmek amacıyla hazırlanan ortak çalışma protokolü imzalandı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bahçeyle uğraşmak ve bitki yetiştirmek hastalığı yavaşlatabilir!

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, Alzheimer hastalığının nedenleri, etkileri ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için günlük yaşam aktivitelerinin öneminden bahsetti.

Yaş ilerledikçe hafıza, dikkat ve bilişsel yetenekler kaybolabiliyor

Alzheimer hastalığının, bunama vakalarının en yaygın nedeni olduğunu aktaran Prof. Dr. Barış Metin, “Yaşla birlikte görülme sıklığı da artar. Özellikle yaşlı nüfusta daha sık görülür ve temelinde beyindeki hücrelerin küçülmesi ve zarar görmesi yatar.” dedi.

Bu zararın, beyindeki metabolik süreçlerin sonucunda biriken toksik maddelerin beyin hücrelerine zarar vermesiyle başladığını ifade eden Metin, “Bu süreç, beyin hücrelerinin erken yaşta küçülmesine ve normalden daha küçük hale gelmesine yol açar. Sonuç olarak, beyin hücrelerinin kaybıyla birlikte, kişinin hafıza, dikkat, planlama gibi ileri bilişsel yetenekleri de kaybolabilir.” açıklamasını yaptı.

Alzheimer hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için günlük yaşam aktivitelerine odaklanılmalı!

Alzheimer hastalığının, unutkanlıkla ilişkilendirilse de, bunamanın daha karmaşık bir durumu olduğunu anlamanın önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Barış Metin, “Bu hastalık ilerledikçe, bireyin günlük yaşamını etkileyen daha ciddi bilişsel ve davranışsal sorunlar ortaya çıkar. Alzheimer hastalığının ana nedeni, beyin hücrelerinin erken yaşta ölmesine yol açan çeşitli toksik maddelerin birikmesidir.” dedi.

Alzheimer hastalığının, ilerleyici bir beyin hastalığı olup, unutkanlık, bilişsel bozulma ve davranışsal değişikliklerle karakterize olduğunu da hatırlatan Metin, “Bu hastalıkla mücadelede farmasötik tedaviler önemli olsa da, sadece ilaçlarla tedavi edilen bir durum olmadığı anlaşılmalıdır. Alzheimer hastalarına çeşitli ilaçlar verilir. Ancak bu ilaçlar hastalığı tamamen ortadan kaldırmaz. İlaçlar, unutkanlığın bir miktar azalmasına ve kişinin rahatsız edici davranış ve duygusal problemlerinin iyileşmesine yardımcı olabilir. Ancak, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmanın ve yaşam kalitesini artırmanın bir yolu da günlük yaşam aktivitelerine odaklanmaktır.” şeklinde konuştu.

Alzheimer hastaları için bahçeyle uğraşmak ve bitkilerle ilgilenmek öneriliyor… 

Yapılan araştırmaların, Alzheimer hastalarının günlük yaşam aktivitelerine daha fazla katıldıklarında hastalığın daha yavaş ilerlediğini gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Barış Metin, “Özellikle fiziksel aktivite, hobi ve bahçeyle uğraşmak gibi aktiviteler, hastaların yaşam kalitesini artırabilir ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir.” dedi.

Bahçeyle uğraşmak ve bitkilerle ilgilenmenin Alzheimer hastaları için önerilen bir aktivite olduğuna işaret eden Metin, “Bu aktiviteler, birçok yönden olumlu etkiler sağlar. Öncelikle, yapılan çalışmalar gösteriyor ki, ne kadar çok fiziksel aktivite gösterilirse, hastalığın ilerlemesi o kadar yavaş olabilir. Ayrıca, bahçeyle uğraşmak, toprakla ve bitkilerle temas etmek, kişinin duygusal olarak da rahatlamasına ve pozitif bir etki hissetmesine yardımcı olabilir.” açıklamasını yaptı.

Bahçe ve bitkiyle uğraşmak, sosyal izolasyonun etkilerini azaltabilir! 

Alzheimer hastaları için bahçe ve bitkiyle uğraşmanın aynı zamanda sosyal izolasyonun önüne geçebileceğini de aktaran Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, “Özellikle şehirde yaşayan hastalar, evde yalnız kaldıklarında depresyon ve çaresizlik duygusu yaşayabilirler. Ancak, bahçe ve bitkiyle uğraşmak, kişinin doğayla bağ kurmasını ve sosyal izolasyonun etkilerini azaltmasını sağlayabilir.” dedi.

Alzheimer hastalarına bahçeyle uğraşma ve bitki yetiştirme gibi aktivitelerin önerilmesi gerektiğini dile getiren Metin, “Bu aktiviteler, hastaların fiziksel ve duygusal sağlığını destekleyebilir, hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir ve sosyal izolasyonun etkilerini azaltabilir.” diyerek sözlerini tamamladı.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Sınav kaygısı nükleer enerji gibidir”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınav kaygısı konusunu değerlendirdi ve yaklaşan Liselere Giriş Sınavı (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) gibi önemli sınavlar öncesinde öğrencilerin yaşadığı kaygıya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Sınav kaygısı, kişinin bildiklerini yapamaması korkusudur

Sınav psikolojisi ve kaygı yönetimi üzerine değerlendirmeler yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınav kaygısını, “kişinin sahip olduğu bilgileri verimli şekilde kullanamaması ve bildiklerini yapamaması korkusu” olarak tanımladı.

Prof. Dr. Tarhan, bazı öğrencilerin sınav öncesi “mahvoldum, yapamayacağım” diyerek kendilerini rahatlatmaya çalıştığını, ancak bu durumun çevrelerindeki diğer adayları olumsuz etkileyebileceğini belirtti.

Sınav kaygısının en büyük nedenlerinden biri olumsuz düşünceler

Sınav kaygısının en büyük nedenlerinden birinin, kişide oluşan olumsuz düşünce kalıpları olduğunu anlatan Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

 “Beynimiz, tıpkı karaciğerin safra üretmesi gibi doğal olarak düşünce üretir. IQ’su düşük bireyler günde birkaç yüz düşünce üretirken, IQ’su yüksek bireyler binlerce düşünceyle meşgul olabilir. Sınav kaygısı yaşayan kişilerde beyin, bu dönemde çok fazla düşünce üretir ancak kişi bu düşünceleri yönetemez hale gelir. Kaynak büyüdükçe yönetmek de zorlaşır. Bu nedenle, sınav kaygısını yönetmeyi öğrenmek çok önemlidir. Nasıl ki bir sürücü nerede hızlanacağını, nerede yavaşlayacağını, nerede sağa ya da sola döneceğini biliyorsa; aynı şekilde kişi de stresle nasıl başa çıkacağını öğrenmelidir. Kontrollü stres faydalıdır. Hatta orta seviyedeki bir kaygı dikkati artırır ve öğrenmeyi kolaylaştırır. Orta düzeydeki stres, beyindeki sempatik sistemi aktive eder. Beynin ön bölgesindeki kan dolaşımını artırır, dikkat ve odaklanmayı sağlayan nörokimyasalların salgılanmasını tetikler. Ancak sınav kaygısı fazla olursa, bu kez bedensel ve zihinsel belirtiler ortaya çıkar. Sınav anında sık sık tuvalete gitme ihtiyacı duyulabilir. Bunun nedeni stresle birlikte salgılanan vazopressin hormonudur; bu hormon aynı zamanda idrar söktürücü etkidedir. Ayrıca kalp çarpıntısı, nefes darlığı, el-ayakta titreme gibi belirtiler de sık görülür. Bu belirtiler, sınav kaygısının fiziksel yansımalarıdır. Sınav kaygısının yalnızca bedensel değil, aynı zamanda zihinsel ve psikolojik belirtileri de vardır. Bu nedenle, sınav öncesi sadece ders çalışmak değil, stresle başa çıkmayı öğrenmek de en az bilgi kadar önemlidir.”

Sınav sırasında yaşanan panik ve stres anlarında beynin kimyası değişiyor

Sınav sırasında yaşanan panik ve stres anlarında beynin kimyasında ciddi değişiklikler meydana geldiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, şunları dile getirdi:

“Sınav kaygısı doğru şekilde yönetildiğinde, kişi için adeta hedefe götüren bir araca dönüşebilir. Terbiye edilmiş bir vahşi at gibi, sınav süreci bireyin hayat yolculuğunda bir basamağı geçmesini sağlayabilir. Peki sınav anında yaşanan panik ve stres durumunda beyinde tam olarak ne olur? Beyin kimyasına baktığımızda, bu gibi anlarda beyin ‘savaş ya da kaç’ tepkisi verir. Eğer kişi ‘savaş’ tepkisini gösterebilirse, dikkati artar ve odaklanır. Ancak bu noktada stresin dozunun iyi ayarlanması gerekir. LGS veya YKS gibi uzun süreli ve yüksek anlam yüklenen sınavlarda stresin dozajı çok önemlidir. Bu sınavlar yaklaşık 180 dakika sürmekte ve gençler üzerinde ciddi baskı oluşturmaktadır. Aslında sınav kaygısı yaşamak son derece doğaldır. Aynı şekilde sınav heyecanı da normaldir. Ancak kişi, ‘Hiç heyecanlanmamalıyım’, ‘Hiç dikkatim dağılmamalı’ gibi katı düşünceler geliştirirse bu durum kaygıyı daha da artırır. ‘Sınavda kesinlikle hata yapmamalıyım’ gibi düşünceler de kişiyi hata yapmaya daha açık hale getirir. Bu nedenle gençlerin sınava önceden hazırlık yaparken yalnızca akademik bilgiye değil, aynı zamanda soru çözme stratejilerine ve stres yönetimi becerilerine de önem vermesi gerekir. Sınavda sadece bilgi değil, zaman yönetimi de hayati öneme sahiptir. Kısıtlı sürede en iyi performansı gösterebilmek için zamanın nasıl kullanılacağını bilmek gerekir. Bu konuda rehber öğretmenler ve sınav danışmanları öğrencilere hem soru çözme hem de zaman yönetimi stratejileri konusunda destek olmaktadır. Bazı durumlarda heyecan o kadar yoğun yaşanır ki, öğrenci sınav kağıdını eksiksiz doldurmasına rağmen adını yazmayı bile unutabilir.”

Gençler stratejilere sadık kalmalı

Bu yüzden sınav öncesinde öğrencinin mutlaka kendisine uygun soru çözme stratejileri, zaman yönetimi teknikleri ve stres yönetim yöntemleri geliştirmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Rehber öğretmenler ve sınav danışmanları bu konuda öğrencilere yol gösterici olmaktadır. Gençler bu stratejilere sadık kalmalıdır. Aksi halde sınav anında yaşanan yoğun heyecan, çok basit hatalara yol açabilir. Öyle ki bazı öğrenciler sınav kağıdını doldururken adını yazmayı bile unutabiliyor. Olmayacak hatalar yapıyor. Yahut da cevap kaydırabiliyor. Bunların hepsinin çaresi var. Deneme sınavlarına girenler bunlara önceden hazırlanıyor.” diye konuştu.

Başarıya giden yolun, sınav anındaki stratejilere ve zihinsel yönetime odaklanmaktan geçtiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Öğrencinin, ‘Şu kadar soru çözeceğim, zamanı şöyle yöneteceğim’ gibi bir planı olmalı. Örneğin, önce çok iyi bildiği soruları hemen yapmalı, az şüpheli olduğu soruları işaretleyip sona bırakmalı. Bir soruya takılıp kalırsa, bildiği diğer birçok soruyu yapamaz. Bu, zaman ve soru çözme stratejisindeki en büyük hatadır.” ifadesinde bulundu.

Öğrenciler görevlerini yapıp sonucu düşünmemeli

Yüksek motivasyonun ve mükemmeliyetçiliğin de bir kaygı sebebi olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “İnsanın kendisine zalimce davranmaması, nazik olması gerekir. Mükemmeliyetçi kişilerde bazen her şeyi kontrol etme isteği olan ‘Tanrı kompleksi’ görülür. Bu, gizli bir kibirdir ve kişiye en çok zararı kendisi verir, beyin sürekli stres hormonu salgılar ve daha çok hata yapar.” dedi.

Prof. Dr. Tarhan, sınava girecek öğrencilere, “Bizim görevimiz, öğrendiğimiz bilgileri o süre içinde verimli kullanmaktır. Sonucun ne olacağını düşünmek rasyonel değil. Sınav, bir insanın değerini ölçen bir kağıt parçası değildir; hayat yolunda geçilen bir basamaktır. Öğrenciler görevlerini yapıp sonucu düşünmemelidir.” uyarısında bulundu.

Barışçıl bir rekabet faydalıdır

Sınav sürecinde rekabet ve motivasyon konularını değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kapitalist sistemin körüklediği rekabetin gençler üzerinde yıkıcı etkileri olabildiğine dikkat çekti. “Barışçıl bir rekabet faydalıdır ancak savaşçıl rekabet zararlıdır.” diyen Prof. Dr. Tarhan, ailelerin bu konuda çok dikkatli olması gerektiğini vurguladı.

Ailelerin yaptığı en büyük hatanın, çocuklarını başkalarıyla kıyaslamak olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tarhan, “Ailelerin ‘Teyzenin çocuğu şurayı kazandı, sen de kazan’ gibi kıyaslamalar yapması, çocukta değersizlik ve eksiklik duygusu uyandırır. Çocuk, kendini geliştirmek yerine kıyaslandığı kişinin başarısız olmasına odaklanma eğilimine girer ve kaygısı daha da artar.” dedi.

Doğru iletişim yöntemi ne?

Ders motivasyonu olmayan ve gamsız görünen çocukların aslında “Nasılsa başarılı olamam” diyerek ümitsizliğe kapılmış olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Anne-babanın ‘Sen başarırsın, sen kazanırsın’ demesi de olumsuz etki yapar. Çünkü çocuk buna inanmaz ve ‘Annem babam beni teselli etmek için söylüyor’ diyerek kendini tamamen bırakır.” diyen Tarhan, doğru yaklaşımın kök nedeni anlamak olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Tarhan, bu durumdaki bir çocuğa “Başarısız olsan da canın sağ olsun” demenin de beklenenin aksine olumsuz etki yapabileceğini belirterek, doğru iletişim yöntemini şu sözlerle açıkladı:

“Çocuğa, ‘Sen deneme sınavlarında şu kadar net yaptın, elinden gelenin en iyisini yaptığını görüyoruz. Sınavda zamanını iyi kullanarak stratejilerine uyarsan sonuç ne olursa olsun bizim kabulümüzdür’ demek gerekir. Bu ‘kabul temelli’ yaklaşım, çocukta ‘Annem babam beni anlıyor’ duygusu uyandırır ve kaygısını azaltır.”

Gazi Yaşargil örneği…

Hayattaki her şeyin kontrol altında olmadığını ve bazen felaket gibi görünen durumların fırsata dönüşebileceğini belirten Prof. Dr. Tarhan, kısa bir süre önce vefat eden ‘Yüzyılın Beyin Cerrahı’ Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in hikayesine dikkat çekerek, “Hocası tarafından yıllarca sadece radyoloji bölümünde çalıştırılması, onun binlerce beyin anjiyosunu inceleyerek kafasında üç boyutlu bir algoritma oluşturmasını sağladı. Bu sıkıntı, onu kimsenin yapamadığı ameliyatları yapan bir cerrah haline getirdi. Hayattaki başarı yolları çiçekle döşenmemiştir.” diyerek gençlere sabırlı ve azimli olmalarını tavsiye etti.

Ailelerin bazı sözleri olumsuz sonuçlar doğurabiliyor

Ailelerin motivasyon artırmak için kullandığı bazı yöntemlerin, beklenenin aksine olumsuz sonuçlar doğurabildiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Anne-baba iyi niyetle ‘Sen başarırsın, sen kazanırsın’ diyor. Halbuki çocuk buna inanmıyor ve ‘Annem, babam beni teselli etmek için söylüyor’ diyerek kendini tamamen bırakıyor. Benzer şekilde, kaygılı bir çocuğa söylenen ‘Kızım, oğlum sen önemlisin, boş ver sınavı’ gibi cümleler de yanlış. Çocuk zaten başarısız olma ihtimalini aklına getirmek istemiyor. Ona ‘Canın sağ olsun’ demek, anlaşıldığı dilin bu olmadığı için tam tersi etki yapar.” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Tarhan, motivasyonun sosyo-ekonomik durumla da ilişkili olduğuna dikkat çekerek, “Varlık içindeki bir çocuk için başarı bir seçenektir. ‘Başarılı olmasam da babamın işi var’ diye düşünebilir. Ancak yokluk içinde olgunlaşan bir genç için başarı bir zorunluluktur ve bu durum onu daha çok motive eder.” ifadelerini kullandı.

Sınav kaygısı doğru yönetilmesi gereken bir enerji… 

Sınav kaygısının doğru yönetilmesi gereken bir enerji olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Sınav kaygısı bir enerjidir, bir kamçıdır. Tıpkı nükleer enerji gibidir. İyi yönde yönlendirirsek bizi hedefe götürür, ama olumsuz yönde yönlendirirsek elimizde patlar. Bunu böyle düşünmek gerekir.” dedi.

Aileler kaptan değil, kılavuz kaptan olmalı

Prof. Dr. Tarhan, ailelerin çocuklarına sorumluluk duygusunu küçük yaştan itibaren kazandırması gerektiğini, ancak sınav döneminde baskıcı bir tutumdan kaçınmaları gerektiğini söyledi.

Ailelerin “kılavuz kaptan” gibi yol gösterici olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Anne baba kılavuz kaptan olacak, kaptan olmayacak. Sürekli çocuğun üzerinde durursa, sabah kahvaltısı bir konferans olur ve çocuk anneyi görünce ‘Gene mi ders?’ der, artık dinlemez, faydası olmaz.” diye konuştu.

Sosyal medya yerine yapay zekaya sorun

Teknolojinin tarafsız bir araç olduğunu ve doğru kullanıldığında fayda sağlayabileceğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Sosyal medyadaki temelsiz bilgiler yerine yapay zekâdan destek alınabilir. Bence yapay zekaya girsinler sorsunlar: ‘Sınav kaygısıyla nasıl baş ederim?’ diye. Çok güzel seçenekler çıkar önüne. Doğru soru sorduğun zaman yapay zeka olağanüstü hayatı kolaylaştırıyor. Elbette çıkan sonuçları yine de bir filtrelesinler.” tavsiyesinde bulundu.

Deneme sınavlarında bile süreyi yetiştiremeyen öğrencilerin genellikle “hata yapma korkusu” yaşadığını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Sıfır hata mümkün değil. Öğrenci kendine hata yapma hakkı tanıyacak. Mesele dört dörtlük olmak değil, eldeki imkânları en iyi kullanmaktır. Sınav anında ana odaklanmalı. Çözemediği sorunun yanına bir işaret koyup uğraşmadan geçmeli ve kalan zamanda o soruya dönmeli. Bu stratejiyi uygulamayanlar genellikle ya bir soruya takılıp kalıyor ya da sürekli sonucu düşünüyor.” dedi.

Prof. Dr. Tarhan, kaygının temelinde kişinin kontrol edemeyeceği şeyleri düşünmesinin yattığını kaydederek, “Kişi, gücünün yetmediği konuda ısrar etmemeli. ‘Ben elimden gelenin en iyisini yapmaktan sorumluyum, başarılı olup olmamaktan sorumlu değilim’ demeli. İnsan kontrol edebileceği şeyi düşünürse strese girmez. Kontrol edemeyeceği konu nedir? Başarılı olup olmamak. Bunu düşündüğü an kaygı artar.” diye konuştu.

180 dakikayı nasıl kullanacağız tamamen kendi kontrolünüzde

Prof. Dr. Tarhan, sınav anını bir “kaynak yönetimi” olarak görmenin önemine dikkat çekerek, “Bir insanın kontrol edemeyeceği şey, sınavın sonucudur. Ama süreç, yani 180 dakikayı nasıl kullanacağı, tamamen kendi kontrolündedir. Buna odaklanan kişi strese girmez. Zihinsel kaynaklarını iyi yönetemeyenler, hayatı da yönetmekte zorlanır.” dedi.

Başarı yeniden tanımlanmalı 

Prof. Dr. Tarhan, başarının hayatın sonunda belli olacağını ifade ederek, “Bir sınava girip kazanınca ‘Ben başarılıyım’ diye övünerek dolaşmayın. Bir fabrikanın bir gün kaliteli ürün üretmesi, onun başarılı olduğunu göstermez. Önemli olan 10 sene sonra da o kaliteyi sürdürmesidir. Başarı, başarısızlıkların toplamıdır. Yürümeyi öğrenen bir çocuğun düşüp kalkması gibi, sınavlar da hayat yolundaki iniş çıkışlardır.” ifadesinde bulundu.

Küresel sistemin dopamin odaklı, yani haz odaklı bir başarı öğrettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Birincilik, para, mal, mülk… Bunlar haz verir ama geçicidir ve hep yenisini istersiniz. Halbuki serotonin odaklı başarı, bir anlam mutluluğudur. Bu, uzun bir hayat yolculuğunda hedefinizi bilmek ve başarısızlıkları bile o hedefe giden yolda bir öğrenme aracı olarak görmektir. Bu, sizi daha dirençli kılar.” dedi.

Gevşeme egzersizleri, ilaçlardan daha etkili

Sınav kaygısıyla başa çıkmak için pratik önerilerde de bulunan Prof. Dr. Tarhan, eş-dost tavsiyesiyle ilaç kullanımına karşı kesin bir dille uyardı.

“Sınavdan önce kullanmadığınız bir ilacı sakın sınav günü almayın. İlaç kimyasal bir silahtır, yanlış kullanılırsa zarar verir.” diyen Prof. Dr. Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bazı ilaçlar vardır ki sinir sisteminin stres karşısındaki tepkilerini düzenlerken aynı zamanda dikkati bozmadan hatta artırarak etki gösterir. Ancak bu ilaçlar sadece gerçekten ihtiyacı olan kişilerde, uzman gözetiminde kullanılmalıdır. Eğer bir öğrenci kendi başına sınav kaygısını kontrol edemiyorsa, mutlaka bir uzmandan destek almalıdır. Bu noktada stresle başa çıkmak için nefes egzersizleri çok etkili bir yöntemdir. Özellikle karın solunumu adı verilen teknik, beyne oksijen gitmesini artırır ve stres hormonlarını azaltır. Kişi derin bir nefes alırken içinden ‘bir, iki’ diye saysın. Aldığı nefesi ‘üç, dört, beş, altı’ diye dört saniye boyunca tutsun. Ardından ‘altı, yedi, sekiz, dokuz, on’ diye sayarak yavaşça nefesini versin. Bu egzersizi yaparken sağ elini kalbinin üzerine, sol elini ise karnına koyması önerilir. Nefes alıp verirken karnın hareket etmesi önemlidir. Bu egzersiz 5-6 defa yapıldığında sakinleştirici etki sağlar. Ancak daha fazla tekrar tansiyonu düşürebileceği için dikkatli olunmalıdır. Unutulmamalı ki doğru nefes teknikleri ve gevşeme egzersizleri, ilaçlardan daha etkili olabilir.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Antalya Uluslararası “Sosyal Uyum” ödülünü aldı

Antalya Büyükşehir Belediyesi, 5 kıtada 33 ülkeden 310 belediyenin üye olduğu Cittaslow Uluslararası Ağı tarafından düzenlenen 2025 yılı “En İyi Uygulamalar Ödülleri” kapsamında, “Sosyal Uyum” (Social Cohesion) kategorisinde ödüle layık görüldü. Bu prestijli ödül, Antalya’nın toplumun her kesimini kentsel yaşama dahil eden, kuşaklar arası dayanışmayı güçlendiren ve mahalle ölçeğinde katılımı önceleyen yenilikçi yerel yönetişim anlayışını uluslararası ölçekte görünür kıldı. Ödül aynı zamanda Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin gençlere verdiği değer ve sosyal belediyecilik anlayışının uluslararası düzeyde tescillenmesi anlamına geliyor.

Cittaslow En İyi Uygulamalar Ödülleri’nin 15. yılında yarışmaya bu yıl 10 ülkeden 18 şehir ve 8 video projesi katıldı. Projelerin değerlendirmesi, Uluslararası Bilim Komitesi Koordinatörü Giuseppe Roma başkanlığında; Cittaslow Başkanı Mauro Migliorini, Genel Sekreter Pier Giorgio Oliveti ve uzman Luca Filippetti’den oluşan jüri tarafından yapıldı. Projeler, Cittaslow felsefesine katkı, sosyal inovasyon, katılım, yatırım ölçeği ve sürdürülebilirlik gibi kriterlerle değerlendirildi.

ÖDÜL GETİREN PROJE: “CİTTASLOW FİKİR MARATONU”

Antalya’nın ödül kazandığı “Cittaslow Fikir Maratonu” adlı proje, Yeşilbayır Cittaslow Metropol Mahallesi özelinde hayata geçirildi. ANSİAD, Habitat Derneği ve Antalya Büyükşehir Belediyesi iş birliğinde, 9-10 Nisan 2025 tarihlerinde HUB Antalya Girişimcilik Merkezi’nde düzenlenen bu etkinlik; gençler, yaşlılar, sivil toplum kuruluşları ve belediye temsilcilerinin birlikte çözüm ürettiği, kuşaklar arası iş birliğine dayalı, katılımcı demokrasi temelli bir yönetişim modeli olarak öne çıktı.

ÖĞRENCİLER YENİLİKÇİ PROJELER GELİŞTİRDİ

Fikir Maratonu kapsamında Döşemealtı ilçesindeki liselerden gelen öğrenciler alanında uzman mentörlerden destek alarak, 11 takım, sürdürülebilir şehirler, afet yönetimi, yerel ekonomi, yeşil alanlar, gıda güvenliği, turizm ve girişimcilik gibi konularda yenilikçi projeler geliştirdi. Fikir Maratonunda mahalle ölçeğinde yaşam kalitesini artıran yaratıcı çözüm önerileri, kırılgan grupların kent politikalarına aktif katılımı ve toplumsal dayanışmayı önceleyen kapsayıcı tasarım süreçleri ele alındı. Bu uygulama, yalnızca bir proje olarak değil; Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal belediyecilik vizyonunun somut bir ifadesi olarak da öne çıktı.

SOSYAL KATILIMA ÖNCÜLÜK EDEN ÖRNEK PROJE

Jüri değerlendirmesi sonucu Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin ödüle layık görüldüğü  “Sosyal Uyum” kategorisi, Cittaslow felsefesinin insan merkezli boyutunu temsil ediyor. Bu başlık altında ödül alan projeler; farklı yaş gruplarını bir araya getiren, toplumlar arası güveni ve iş birliğini güçlendiren, mahalle temelli katılımı görünür kılan, gençler, yaşlılar, kadınlar ve engelliler gibi kırılgan grupları karar süreçlerine dahil eden uygulamalar olarak öne çıkıyor.

ANTALYA WANDO’DA ÖDÜL İÇİN SAHNEYE ÇIKACAK

Antalya’nın bu kategoride ödül alması, şehrin yalnızca çevresel değil, toplumsal sürdürülebilirlikte de model kent olarak kabul edildiğini, yerel yönetim anlayışının katılımcılık ve toplumsal kapsayıcılık ilkeleriyle örnek bir modele dönüştüğünü uluslararası düzeyde tescillemiş oldu. Ödül töreni 21 Haziran 2025 tarihinde Güney Kore’nin Wando kentinde düzenlenecek olan Cittaslow Uluslararası Genel Kurulu kapsamında gerçekleştirilecek. Antalya Büyükşehir Belediyesi bu vesileyle Cittaslow topluluğu nezdinde “Sosyal Uyum” temalı çalışmalarıyla sahnede yer alacak. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin başarı hikâyesi, Wando’da tüm dünyaya duyurulacak; Antalya’nın “sakin ama etkili” adımlarla toplumsal uyum, sosyal adalet ve katılım konularında sergilediği liderlik küresel ölçekte duyurulacak.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İzmir’de Kitap Coşkusu: Küçük Eller Sahneye Çıktı

İzmir İl Millî Eğitim Müdürlüğünün yürüttüğü “Küçük Eller Güçlü Kalemler” projesi kapsamında, otuz ilçede eş zamanlı olarak düzenlenen kitap fuarının açılış programı, Hasanağa Parkı’nda yoğun katılımla gerçekleştirildi. programa, İzmir İl Millî Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısı İlker Erarslan, Buca İlçe Millî Eğitim Müdürü Fikret Yılmaz, şube müdürleri, okul yöneticileri, öğretmenler, çok sayıda öğrenci ve veli katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Buca İlçe Millî Eğitim Müdürü Fikret Yılmaz, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “İlçemiz adına büyük bir gurur ve heyecan yaşıyoruz. ‘Küçük Eller Güçlü Kalemler’ temasıyla düzenlenen bu anlamlı kitap fuarında, sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Kitaplar yalnızca bilgi kaynakları değil, aynı zamanda hayal gücünü besleyen, düşünceyi şekillendiren ve kalpleri büyüten en güçlü araçlardır. Öğrencilerimize bu özgüveni kazandıran, onların kalplerine ve kalemlerine dokunan tüm öğretmenlerimize ve eğitim kadromuza gönülden teşekkür ediyorum. Unutmayalım; bir çocuğun yazdığı ilk hikâye, bir toplumun yeniden yazılan kaderi olabilir.”

Küçük Ellerin Tuttuğu Kalemler, Dünyayı Değiştirecek Büyük Hikâyeleri Yazdı

Programda konuşma yapan İzmir İl Millî Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, öğrencilerin yazın yolculuklarına duyulan inancı şu sözlerle dile getirdi: “Bugün burada yalnızca bir kitap fuarı açmıyoruz; aynı zamanda çocuklarımızın yüreklerinden doğan hikâyelere, şiirlere, masallara tanıklık ediyoruz. Minik yazarlarımızın kaleminden dökülen her cümlede bir umut, bir gelecek var. Eğitim bilgi vermenin yanında çocuklarımıza kendi hikâyelerini yazma gücü vermektir. Biz, bu amaçla onların hem yazınsal hem duygusal dünyalarına destek oluyoruz. Çocuklarımızın güçlü kalemleriyle aydınlık bir yarın inşa edeceklerine yürekten inanıyorum. İzmir İl Millî Eğitim Müdürlüğü olarak çocukların düşünsel ve sanatsal ifade gücünü destekleyen bu tür projelere, önümüzdeki dönemlerde de kararlılıkla devam edeceğiz. Küçük ellerden çıkan bu eserler, aydınlık bir geleceğin habercisi. Onların elleri küçük olabilir ama tuttukları kalemler, yeni bir dünyayı yazacak kadar büyük. Onların her satırında; umut var, düşünce var, yarına uzanan sağlam köprüler var. Bu anlamlı projede emeği geçen tüm öğretmenlerimize, yöneticilerimize, velilerimize teşekkür ediyor; çocuklarımızın güçlü kalemleriyle aydınlık bir yarın inşa edeceklerine yürekten inanıyorum.”

Küçük Kalplerden Büyük Kelimelere

Konuşmaların ardından Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri müzik dinletisi sundu. Programda, Buca 85. Yıl Anadolu Lisesi öğrencilerinin sahnelediği halk oyunları gösterisi büyük beğeni topladı. Ardından çocuk yazarların kitaplarından oluşan serginin açılışı yapıldı. Sergide küçük yazarlar, kendi eserlerini tanıtırken ziyaretçilerle sohbet etti. Program, toplu hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başkan Altay Konya’nın Geçmişine Işık Tutan Sergiye Tüm Konyalıları Davet Etti

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Mithat Büyükalim’in koleksiyonunda yer alan, ressam Nesip Koçer’in özenli çalışmalarıyla hazırlanan “Eski Konya Resimleri Sergisi”nin açılışını yaptı. Başkan Altay, 2 Ağustos’a kadar Taş Bina Sergi Salonu’nda açık olacak Konya’nın geçmişine ışık tutan sergiye tüm Konyalıları davet etti.


Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Mithat Büyükalim’in koleksiyonunda yer alan, ressam Nesip Koçer’in özenli çalışmalarıyla hazırlanan “Eski Konya Resimleri Sergisi”nin açılışına katıldı.

Konya Büyükşehir Belediyesi Taş Bina Sergi Salonu’ndaki sergi ile ilgili değerlendirmede bulunan Başkan Altay, çok önemli bir serginin açılışını gerçekleştirdiklerini, “Eski Konya Resimleri Sergisi”ni Konyalılarla buluşturmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirtti.

Eserlerde herkesin hatıralarını yad edeceği cadde ve sokakların yer aldığını ifade eden Başkan Altay, “Bir taraftan da bir özlem. İnşallah Konya’yı bu eski haline büründürmek, tarihi eserlerini gün yüzüne çıkarmak için Darülmülk Projesi’yle çok önemli bir çaba gösteriyoruz. Bu resim sergisi de sanatseverlerin ilgisini çekecek önemli bir koleksiyon oldu. Sergi sahibimiz sayın Mithat Büyükalim’e ve ressamımız Nesip Koçer beye çok teşekkür ediyorum. Bu yaşına rağmen resim yapmaya devam ediyor. Konya’mızın hafızalarından birisi. İnşallah tüm Konyalıları bu eski Konya fotoğraflarından oluşan sergiyi görmek adına Taş Bina’ya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

“BURADA BENİM DE HATIRALARIM CANLANDI”

Ressam Nesip Koçer de yıllardır tuvale döktüğü eserlerini bir arada görmekten büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Burada benim de hatıralarım canlandı. Ne kadar çalıştığımı bilmiyordum, ben de şaşırdım. Birçoğu araştırmayla yapılan eserler. Kendimi evde emekliye ayırmadım evde yavaş yavaş çalışıyorum. Bu serginin açılması çok önemli. Kimse bilmiyordu, ben bile bilmiyordum bu kadar resmimin olduğunu. Serginin açılmasına vesile olan Konya Büyükşehir Belediyesi’ne de teşekkür ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.

“KONYA’NIN BİR DEĞERİNİ HEP BİRLİKTE ORTAYA ÇIKARMIŞ OLDUK”

Koleksiyoner Mithat Büyükalim ise, serginin yaklaşık 40 yıllık bir birikim sonucu ortaya çıktığını ifade ederek, “Nesip ağabey güzel çalışmalar yaptı. Konya’nın bir değerini de hep birlikte ortaya çıkarmış olduk. İnşallah bu bir başlangıç oldu. Bu eserleri bize kazandırdığı için Nesip beye çok teşekkür ediyorum. İnşallah çalışmalarının devam etmesini diliyorum” dedi. Büyükalim, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’a ve emeği geçenlere teşekkür etti.

SANATSEVERLER GEÇMİŞE YOLCULUK YAPTI

Sergiyi ziyaret eden sanatseverler de eserlerle birlikte geçmişe bir yolculuk yaptıklarını, sergiyi çok beğendiklerini belirterek, Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ve emeği geçen herkese teşekkür etti.

Konya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde Konya eşrafından Mithat Büyükalim’in koleksiyonunda yer alan, ressam Nesip Koçer’in özenli çalışmalarıyla hazırlanan ve 50 tablodan oluşan “Eski Konya Resimleri Sergisi”nde, ayrıca Koyunoğlu Müzesi’nde yer alan Hasan Behçet’in koleksiyonuna ait eski Konya fotoğrafları ile fotoğraf makinası ve baskı malzemeleri de yer alıyor. 

Sergi, 2 Ağustos’a kadar Taş Bina Sergi Salonu’nda Konya’nın sekiz asırlık geçmişine, eski fotoğraf ve resimlerle ışık tutuyor.
 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Öğretmenler İzmir’in Ruhu ile Buluştu: Akademilerde Dönem Finali”

Millî Eğitim Bakanlığı öncülüğünde, İzmir İl Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen “İzmir Öğretmen Akademileri” 2024-2025 dönemi kapanış töreni, İzmir İl Millî Eğitim Müdürlüğü 15 Temmuz Şehitleri Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Törene, İzmir İl Millî Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısı İlker Erarslan, İl Millî Eğitim Şube Müdürü Aytekin Gürbulak’ın yanı sıra, Dokuz Eylül Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Şerif Ali Bozkaplan, Prof. Dr. Hakan Çörekçioğlu, Dr. Öğr. Üyesi Esra Uslu, Doç. Dr. Bahar Dervişcemaloğlu, Türkiye Yazarlar Birliği İzmir Şubesi Başkanı Abbas Levent Ertekin, Murat Kas, Senem Ersin Genç, İzmir Cumhuriyet Eğitim Müzesi Müdürü Erol Keklik, eğitim yöneticileri ve öğretmenler katıldı.

Öğretmenlerin kişisel, sosyal, kültürel ve meslekî gelişimlerini desteklemek ve farkındalık oluşturmak amacıyla hayata geçirilen İzmir Öğretmen Akademileri, “Şehir ve Kültür”, “Müzik” ve “Edebiyat” alanlarında düzenlenen eğitimlerle İzmir’in tarihi ve kültürel mirasını yansıtan mekânlarda gerçekleştirildi. Üç dönemdir devam eden programın 2024-2025 bahar döneminde ise dokuz hafta boyunca, farklı branşlardan öğretmenlere eğitim verildi.

Program, Şef İlker Binaz yönetiminde, “İzmir Maarif Orkestra ve Korosu” nun müzik dinletisiyl başladı. Ardından “İzmir Öğretmen Akademileri” sinevizyon gösterimiyle devam etti. Açılış konuşmasını yapan İzmir Öğretmen Akademileri İl Koordinatörü Yasin Kayış, akademilerin öğretmenleri günlük hayatın rutininden çıkararak onların kişisel ve meslekî gelişimlerine önemli katkılar sunduğunu ifade etti. Kayış, “Bu süreçte oluşturulan samimi ortam ve iş birliği, öğretmenler arasında güçlü bir motivasyon kaynağı oldu.” dedi.

Akademide eğitim alan öğretmenlerden Sabriye Yakıştıran’ın izlenimlerini paylaşmasının ardından, Türkiye Yazarlar Birliği İzmir Şubesi Başkanı Abbas Levent Ertekin, İzmir Öğretmen Akademileri’nin öğretmenlerin gelişimine, kültürel birikimine ve motivasyonuna önemli katkılar sağladığını vurgulayarak, “İzmir, kültür ve tarih açısından çok özel bir şehir. Bu tür projeler, eğitimcilerin kültürel ve sanatsal yönlerini geliştirmeleri bakımından büyük önem taşıyor.” dedi.

Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Ali Bozkaplan, akademide eğitim vermekten büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Öğretmen Akademileri, eğitimde kalite ve yenilikçiliğin güçlenmesine katkı sağlıyor. Ayrıca, bu anlamlı iş birliği, eğitim sistemimizin geleceğine de ışık tutarak öğretmenlerin kendilerini yenilemesine olanak tanıyor.” dedi.     

Eğitim, Sanatla ve Kültürle Tamamlanır

İzmir İl Millî Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, konuşmasında şunları kaydetti: “Öğretmen Akademileri, öğretmenlerin meslekî gelişiminin yanında duygusal yönden de gelişimine katkı sunuyor. Burada edinilen deneyimler, bilgi paylaşımından öte, öğretmenler arasında güçlü bir birliktelik ve dayanışma ruhu oluşturuyor. Eğitimciler olarak biz, yalnızca bilgiyi aktaran değil, aynı zamanda kalplere dokunan rehberler olmalıyız. Bu noktada kendimizi geliştirme ve dönüştürme yolculuğumuz asla sona ermemeli.”  Yahşi, öğretmenlerin sınıfa girdiklerinde çocuklara yalnızca müfredatın içeriğini değil; şiirin zarafetini, türkünün sıcaklığını ve kültürümüzün zenginliğini de aktarması gerektiğinin altını çizdi. Günümüzde yapay zekânın ve dijitalleşmenin hızla ilerlediği bir dünyada, “Bizler zevk-i selim, gönlü zengin ve dili güzel nesiller yetiştirmek için gayret gösteriyoruz.” diyen Yahşi, “Biliyoruz ki, kalbe dokunmayan bilgi kalıcı olmaz. Bu önemli sorumluluk öğretmenlerimize düşüyor. Öğrencilerimize bilgiyi verirken onların duygularına da ulaşmalı, onları edebiyat, sanat ve kültürle beslemeliyiz. Bu sürece katkı sunan tüm akademisyenlere ve öğretmenlere yürekten teşekkür ediyorum.” dedi.

İzmir İl Millî Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi tarafından, akademide eğitim veren akademisyenlere plaket takdim edildi. Türkiye Yazarlar Birliği İzmir Şubesi Başkanı Abbas Levent Ertekin’in tüm öğretmenlere imzalı kitabını hediye etmesinin ardından, toplu fotoğraf çekimiyle program sona erdi.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İtalya Büyükelçisi’nden DESA’ya Teşekkür Plaketi!

30 Mayıs’ta Ankara’da ve 4 Haziran’da İstanbul’da gerçekleşen İtalya Ulusal Günü kutlamaları, iki ülke arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkilerin güçlendiği anlamlı birer buluşma niteliği taşıdı. Bu prestijli etkinliklerde sponsor olarak yer alan DESA, hem Türk moda ve üretim gücünü temsil etti hem de İtalya’daki stratejik yatırımlarıyla dikkat çekti.

Ankara’daki resepsiyonda İtalya’nın Türkiye Büyükelçisi tarafından DESA’ya takdim edilen plaket, markanın iki ülke arasındaki bağlara sunduğu katkının sembolü oldu. Büyükelçi, DESA’nın İtalya’daki yatırımları ve sektöre kattığı değerle Türkiye-İtalya ilişkilerini ileri taşıyan örnek bir kurum olduğunu vurguladı.

DESA CEO’su Burak Çelet konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “İtalya Ulusal Günü gibi anlamlı bir etkinlikte, ülkemizi temsil etmekten ve iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişimine katkı sağlamaktan büyük onur duyduk. İtalya’daki yatırımlarımız, sadece bir üretim hamlesi değil, aynı zamanda Avrupa pazarındaki stratejik vizyonumuzun bir parçasıdır. Sayın Büyükelçimizin takdim ettiği bu plaket, bizim için çok kıymetli bir motivasyon kaynağı oldu.”

DESA, uluslararası pazardaki büyümesini sürdürürken, Türkiye’nin üretim gücünü ve tasarım yetkinliğini yurt dışında temsil etmeye devam ediyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nebyan Doğal’a İş Girişim Sermayesi’nden 2 milyon dolar yatırım

Sürdürülebilir gıda ve doğal et alanında faaliyet gösteren Nebyan Doğal, 2020 yılında melek yatırımcılardan aldığı ilk yatırımın ardından, Türkiye İş Bankası’nın iştiraki olan İş Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı’ndan 2 milyon dolar yatırım aldı. Bu yatırımla birlikte İş Girişim Sermayesi, Nebyan Doğal’ın çoğunluk hissedarı oldu.  Bu stratejik ortaklıkla Nebyan Doğal, üretim kapasitesini artırmayı, şube sayısını genişletmeyi ve önümüzdeki bir yıl içinde ihracat yaptığı ülke sayısını artırmayı hedefliyor.

250’nin üzerinde katkısız ürünle 100 binden fazla müşteriye ulaştı 

Nazlı ve İbrahim Uyanık kardeşler tarafından 2014 yılında kurulan Nebyan Doğal, Karadeniz yaylalarında geleneksel yöntemlerle yetiştirilen Karayaka koyunu ve doğal beslenen danalardan elde edilen, hiçbir katkı maddesi içermeyen et ürünlerini nihai tüketiciyle buluşturuyor. 

Samsun, Ordu, Tokat, Giresun, Gümüşhane ve Amasya’da toplamda 200 üreticiyle aktif olarak çalışan Nebyan Doğal, bugüne kadar 100 binden fazla tüketiciye ulaştı. Dört şehirde beş mağazası bulunan ve 2015’ten bu yana online satış kanalından da hizmet veren Nebyan Doğal, hayvanların doğumundan ürünlerin tüketiciye ulaşmasına kadar tüm zincirin kontrolünü sağlayan benzersiz bir iş modeline sahip. Şirket, tüketicilere kendi üretimi olan 250’nin üzerinde katkısız et ve şarküteri ürünü sunuyor.

Baffs Naturals markasıyla 16 ülkeye ihracat yapıyor

Nebyan Doğal, sıfır atık ve ileri dönüşüm anlayışıyla hayata geçirdiği %100 doğal ve katkısız köpek ödül mamaları, çiğneme ürünleri markası Baffs Naturals ile sadece 3 yıl içinde 16 ülkeye ihracat yapan bir şirket haline geldi. İhracat yapılan ülkeler arasında ABD, Kanada, Almanya, İngiltere, İspanya, Fransa, Singapur, Yunanistan, Portekiz, İzlanda, Bulgaristan, Gürcistan, İzlanda, Bahreyn, Katar, KKTC yer alıyor. 

Nazlı Uyanık Yıldız: “Üretim, istihdam ve ihracatta büyümeyi hedefliyoruz”

Nebyan Doğal Kurucu Ortağı Nazlı Uyanık Yıldız, İş Girişim Sermayesi yatırımıyla kendileri açısından başlayan yeni döneme ilişkin açıklamasında şunları söyledi: “Bu yolculuğa, Karadeniz yaylalarında, üreticinin terk etmeye başladığı bir emeği görünür kılmayı hedefleyerek üretici ve tüketicileri bir araya getirmek için çıkmıştık. ‘Kırsalda Kalkınma, Kentlerde Gerçek Gıda’ söylemiyle başlayan hikâyemizde bugün İş Girişim Sermayesi’nden stratejik yatırım almanın gururunu yaşıyoruz. Bu yatırımla sadece operasyonel olarak değil üretim, istihdam ve ihracatta büyümeyi; Kuzey Amerika ve Avrupa’daki varlığımızı ve ihracat yaptığımız ülke sayısını artırmayı hedefliyoruz.” 

Bölgede daha fazla üreticiyle çalışmayı ve üreticilerin sahip olduğu hayvan sayılarını artırmayı istediklerini belirten Nazlı Uyanık Yıldız, “Orta Karadeniz Bölgesi’nde oluşturduğumuz modeli ülkemizin diğer bölgelerinde farklı tarımsal alanlarda da uygulamak ve üretici yaş ortalamamızı gençleştirmek istiyoruz. Böylelikle bu topraklarda binlerce yıldır biriken hayvancılık bilgisinin kaybolmasını engellemek, gelecek nesillere geliştirerek aktarmak amacındayız” diye konuştu.

Kubilay Aykol: “Nebyan Doğal’ın uluslararası pazarlarda daha güçlü bir oyuncu haline gelmesini önemli bir fırsat olarak görüyoruz” 

İş Girişim Sermayesi Genel Müdürü Kubilay Aykol da ortaklıkla birlikte çoğunluk pay sahibi oldukları, Türkiye’nin doğal ve yerli üretim gücünü temsil eden Nebyan’ın kurucularının aileden gelen sektör tecrübesini modern girişimcilik anlayışıyla birleştirmesi ve bu kültürü dördüncü nesle taşımasının önemli olduğunu vurguladı. 

Kubilay Aykol, “Köklü üretim değerlerini çağdaş bir vizyonla geleceğe taşıyan bir yapının büyüme hedeflerine ortak oluyoruz. Nebyan Doğal’ın uluslararası pazarlarda daha güçlü bir oyuncu haline gelmesini, sürdürülebilir ve sağlıklı gıda anlayışının daha geniş coğrafyalara yayılması için önemli bir fırsat olarak görüyoruz” diye konuştu.  

Kadın girişimcilerin ekonomiye ve topluma kattığı değerin bilincinde olduklarını ifade eden Aykol, “Nebyan Doğal’ın başarı hikâyesini desteklemekten ve kadın girişimciliğinin güçlenmesine katkı sağlamaktan ayrıca gurur duyuyoruz. Bu doğrultuda, şirketin büyüme stratejilerini her yönüyle desteklemeye devam edeceğiz” dedi. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı