Aylık arşivler: Haziran 2025

Sembol Mekanlar Bayram Yoğunluğu

Turizmin merkezi Selçuklu’da, Selçuklu Belediyesi’nin sembol mekanları bu bayramda da ziyaretçilerin uğrak noktası oldu. Konya ve ülke turizmine önemli katkı sunan Tropikal Kelebek Bahçesi, Selçuklu Seyir Tepesi, Sille Baraj Park, Sille Mahallesi ve müzeler Konya’ya bayram tatili için gelen ziyaretçileri ağırladı. Bayram tatilinde Selçuklu yaklaşık 81 bin 455 kişiyi ağırladı.

Ziyaretçiler Tropikal Kelebek Bahçesi’nde olağanüstü yaşam döngüsüne şahitlik ediyor

Konya’da Mevlana Müzesi’nden sonra en çok ziyaretçi ağırlayan Konya Tropikal Kelebek Bahçesi’ne Kurban Bayramı tatilinde gelen misafirler, kelebeklerin olağanüstü yaşam döngüsüne tanıklık etme fırsatı buldu. Birçok tür kelebeğe doğal yaşam alanı sunan bahçede farklı türlerde binlerce bitki de bulunurken tatilde bahçeye gelen 12 bin 710 ziyaretçi bu unutulmayacak anlara şahitlik etti. Kelebekler Vadisi Parkı’nda yer alan Selçuklu Çiçek Bahçesi ise rengarenk görüntüsüyle bin 875 misafirine keyif dolu anlar yaşattı.

Doğanın Tüm Renkleri Sille Baraj Parkta

Selçuklu’da tabiatın her rengini ve atmosferini barındıran Sille Baraj Park da bayram tatilinde birçok ziyaretçi ağırladı. Misafirlerine doğada temiz bir nefes aldıran Sille Baraj Park 33 bin bin 328 ziyaretçiyle yine bayram tatilinde en çok tercih edilen mekan oldu. Ziyaretçilerin bir diğer gözde mekanlarından olan Seyir Tepesi de 30 bin kişi tarafından ziyaret edildi. Binlerce yıllık geçmişe sahip olan Sille Mahallesi ve burada bulunan Aya Elenia, Sille ile Zaman Müzeleri de en çok ziyaret edilen mekanlar arasında yer alarak 3 bin 542 misafiri ağırladı.

Başkan Pekyatırmacı: “Bayramın bereketi, Selçuklumuzun güzellikleriyle birleşti”

Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, Kurban Bayramı’nda Selçuklu’nun önemli turizm ve cazibe merkezlerinde vatandaşları ağırlamaktan memnuniyet duyduklarını belirterek, “Bayram sürecinde hem Konya’dan hem de şehir dışından ve yurt dışından gelen misafirlerimiz Selçuklu’nun tarihi ve turistik mekanlarına yoğun ilgi gösterdi. Turizmin merkezi Selçuklumuzda bulunan sembol mekanlarımızda vatandaşlarımız bayram heyecanını sevdikleriyle beraber yaşadı. Tatil sürecinde özellikle Konya Tropikal Kelebek Bahçesi, Selçuklu Seyir Tepesi, Sille Baraj Parkı ve müzelerde toplamda 81 bin 455 ziyaretçiyi konuk ettik. Bayramın bereketi, Selçuklumuzun güzellikleriyle birleşti. Bu güzel tabloya katkı sunan tüm ekip arkadaşlarıma, Konya’dan, şehir dışından ve yurt dışından gelen misafirlerimize ziyaretleri için gönülden teşekkür ediyorum” diye konuştu.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kartepe’de Mahalle Mahalle Bayram Neşesi

Kartepe Belediyesi, Kurban Bayramı süresince çocukların yüzünü güldüren renkli bir etkinliğe daha imza attı. Bayrama özel hazırlanan “Bayram Otobüsü”, Kartepe’nin dört bir yanını dolaşarak mahalle mahalle bayram coşkusunu çocuklarla buluşturdu.

Palyaçolar, maskotlar ve eğlence dolu etkinliklerle donatılan otobüs; ikramlar ve sürpriz hediyelerle çocuklara bayram neşesi yaşattı. Oyunlar, yarışmalar ve gösterilerle zenginleştirilen etkinlikte her yaştan çocuğa hitap eden bir program sunuldu. Bayram boyunca Kartepe’nin mahallelerini ziyaret eden ekipler, çocuklara unutamayacakları bir bayram armağan etti. Ailelerin de yoğun ilgi gösterdiği etkinlikler, çocukların hem eğlendiği hem de paylaşmayı öğrendiği keyifli anlara sahne oldu.

‘Çocuklarımıza Bayram Sevincini Taşıdık’

Kartepe Belediye Başkanı Av. M. Mustafa Kocaman, bayram boyunca çocuklara bayram anısı bırakmak istediklerini belirterek “Bayramlar, çocukların hafızalarında iz bırakan en özel anlardan biridir. Biz de bu bayramda onların mutluluğuna ortak olmak, yüzlerinde bir tebessüm bırakmak istedik. Mahalle mahalle gezerek çocuklarımıza bayram sevincini taşıdık” ifadelerini kullandı.

Bayram Otobüsü, coşkulu görüntüler eşliğinde her mahallede ayrı bir şenlik havası estirerek Kartepe’de bayramı daha da anlamlı kıldı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Göçmen İşgücü, Türkiye’nin Ekonomik Büyümesinde Stratejik Bir Fırsattır”

Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi (KOSAM), göçmen işgücünün Türkiye ekonomisine etkilerini analiz eden kapsamlı bir rapor yayımladı. “Göçmen İşgücünün Ekonomik Etkileri: Türkiye’de İstihdam, Büyüme ve Politika Önerileri” başlıklı çalışma, göçmenlerin işgücü piyasasına entegrasyonunun Türkiye’nin rekabet gücü ve sürdürülebilir kalkınması için kritik bir fırsat olduğunu ortaya koyuyor.

KOSAM tarafından hazırlanan rapor, Türkiye’nin göçmen işgücüne dair potansiyelini yeniden değerlendirme açısından kritik öneme sahip. Raporda, nitelikli göçmen işgücünün doğru politikalarla yönlendirilmesi durumunda Türkiye’nin üretim, istihdam ve rekabet gücünde önemli bir sıçrama oluşturabileceği vurgulanıyor. Bu kapsamda hazırlanan çalışma, göçün yalnızca sosyal bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma için stratejik bir enstrüman olduğunu ortaya koyuyor.

Raporda öne çıkan bulgulara göre:

  • Göçmen işçiler, özellikle tarım, inşaat, imalat ve hizmet sektörlerinde Türk vatandaşlarının doldurmadığı istihdam açığını kapatıyor.
  • Kayıtlı istihdamda çalışan göçmenler, yerel ekonomiye vergi ve sosyal güvenlik katkısı sağlıyor; kayıt dışılık azaldıkça bu katkı artıyor.
  • Suriyeli girişimcilerin Türkiye’de kurduğu 4.000’den fazla şirket, ihracat ve yatırım ağlarını güçlendiriyor.
  • Ancak hukuki belirsizlikler ve kayıt dışı çalışma, göçmen işgücünün potansiyelini sınırlandırıyor.

“Akredite Göçmen Vizesi ve Sektörel Kota Modeli Şart!”

KOSAM Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Can Başaran, rapora ilişkin değerlendirmesinde şu çarpıcı tespitlerde bulundu: “Türkiye, göçmen işgücünü ‘sorun’ değil, ‘stratejik kaynak’ olarak görmelidir. Dünyada başarılı örnekler incelendiğinde, göçmenlerin ekonomiye net katkı sağladığı görülüyor. Ancak bu katkıyı maksimize etmek için acilen yapısal adımlar atmalıyız:

  1. Akredite Göçmen Çalışma Vizesi: Nitelikli ve niteliksiz işgücü için sektörel ihtiyaca göre düzenlenmiş, hızlı ve şeffaf bir vize modeli hayata geçirilmeli.
  2. Kayıtlı İstihdam Teşvikleri: Göçmenlerin sosyal güvenlik primleri için işverenlere geçici destekler sağlanmalı.
  3. Sektörel Kota Sistemi: İşgücü açığı olan sektörlerde (örneğin turizm, imalat, inşaat, hizmet) kontrollü göçmen istihdamı için kota mekanizması kurulmalı.
  4. Göçmen Girişimcilik Fonu: Türkiye’de yatırım yapacak göçmenlere mikro kredi ve vergi indirimi desteği verilmeli.

Bu adımlar atılırsa, 5 yılda göçmenlerin GSYH’ye katkısı %1,5’a çıkabilir.”

“Küresel Trendler ve Türkiye’nin Fırsat Penceresi”

KOSAM’ın daha önce yayımladığı “2024 Dünya Ne Konuştu?” ve “2025 Dünya Ne Bekliyor?” raporlarında yer alan bulgulardan bahseden Başaran, demografik dönüşüm ve işgücü hareketliliğinin, küresel ekonomilerin en kritik gündem maddelerinden biri olduğunu vurguladı. Rapora göre Türkiye, coğrafi konumu ve genç nüfusuyla bu süreçten avantaj sağlayabilir. Ancak bunun için; veriye dayalı göç politikaları, iş dünyasıyla iş birliği içinde sektörel stratejiler ve toplumsal uyumu güçlendiren projeler hayata geçirilmeli.

Başaran “Rapor, göçmen işgücünün Türkiye’deki etkilerini “sorun odaklı” değil, “fırsat odaklı” ele alan ilk bütüncül çalışmalardan biri olma özelliği taşıyor. Sonuç olarak, göç yönetilirse, büyümenin de tetikleneceğine inanıyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜ’de “Sürdürülebilir Yarınlar İçin Yenilenebilir Enerji Buluşması” yapıldı

Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü tarafından, öğrencilerin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik farkındalığını artırmak ve bu alandaki bilimsel çalışmaları tanıtmak amacıyla “Yeşil Geleceğe Yolculuk: Yenilenebilir Enerji ile Sürdürülebilir Yarınlar” başlıklı bir söyleşi düzenlendi. Araştırma Odaklı Öğrenci Merkezinde (AROM) gerçekleşen etkinliğe Güneş Enerjisi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ceylan Zafer, Arş. Gör. Özkan Nuhoğlu, akademisyen ve öğrenciler katıldı.

Arş. Gör. Özkan Nuhoğlu tarafından gerçekleştirilen tanıtım sunumunda, enstitünün sahip olduğu altyapı olanakları, yürütülen bilimsel araştırmalar ve öğrencilere sağlanan imkânlar hakkında kapsamlı bilgiler paylaşıldı.

Bu alanda kariyer yapmak isteyen öğrenciler için enstitünün hem bilimsel hem mesleki anlamda güçlü bir gelecek sunduğunu vurgulayan Arş. Gör. Nuhoğlu, “Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü olarak sahip olduğumuz teknik altyapı, laboratuvar olanakları ve yürüttüğümüz çok sayıda bilimsel araştırma ile öğrencilerimize geniş bir çalışma alanı sunuyoruz. Enstitümüzde sadece akademik bilgi değil, uygulamalı proje imkânları da sizleri bekliyor. Eğer gelecekte bu alanda bir kariyer düşünüyorsanız, burada sizi hem bilimsel hem de mesleki anlamda güçlü bir gelecek bekliyor. Bugün burada sadece güneş enerjisini değil, güneş ısısı teknolojileri, jeotermal enerji, rüzgâr enerjisi ve enerji verimliliği gibi pek çok alanda yaptığımız çalışmaları da sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu alanlarda hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli projeler yürütüyoruz” dedi.

Söyleşi boyunca yenilenebilir enerji kaynaklarının çevresel ve ekonomik avantajları ele alınırken, sürdürülebilir kalkınma hedefleri bağlamında bu enerji türlerinin önemi vurgulandı. Katılımcı öğrenciler, enerji politikaları, teknolojik gelişmeler ve sektördeki kariyer fırsatları hakkında bilgi edinme fırsatı buldu.

Etkinliğin sonunda Prof. Dr. Ceylan Zafer ve Arş. Gör. Özkan Nuhoğlu, öğrencilerin merak ettikleri soruları yanıtladı. Kurulan “Yeşil Geleceğe Yolculuk: Yenilenebilir Enerji ile Sürdürülebilir Yarınlar” başlıklı bilgilendirme standı aracılığıyla da öğrencilere yenilenebilir enerji alanındaki çalışmalar hakkında bilgi verildi. Stant, üniversite öğrencilerinin sürdürülebilir enerji teknolojilerine dair ilgisini artırmayı amaçladı.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye Finans’ın Genel Müdürlük Merkez Ofisine WWF-Türkiye Yeşil Ofis Yeşil Dönüşüm Diploması

Türkiye FinansWWF-Türkiye Yeşil Ofis Yeşil Dönüşüm Programı çerçevesinde merkez ofisinde hayata geçirdiği uygulamalarla ‘Yeşil Ofis Yeşil Dönüşüm Diploması’ almaya hak kazandı. Sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarını dijitalleşme ve çevresel duyarlılıkla bütünleştiren Türkiye Finans, WWF-Türkiye kriterlerini karşılayarak kazandığı ‘Yeşil Ofis Yeşil Dönüşüm Diploması’ ile çevreye duyarlı dönüşümünü tescillerken, bu süreçte A4 Kâğıt satın alımı ve kullanımı %78.01 azaltılması sağlanarak karbon ayak izini de önemli ölçüde azalttı.

Türkiye Finans, “Çeşitlilik Zenginliğimizdir” kurumsal değeriyle insan odaklı, çevreye duyarlı ve eşitlikçi iş modellerini hayata geçirmeye devam ediyor. Bu misyon ile WWF-Türkiye Yeşil Ofis Yeşil Dönüşüm Programına katılan Türkiye Finans, genel müdürlük merkez ofisinde tasarruf, iyileştirme ve ekolojik ayak izini azaltmak üzere düzenlemelerde bulundu. WWF-Türkiye kriterleri olan Bilinç Artırma, Ofis İçi Tasarruf ve Dijital Dönüşüm gerekliliklerini karşılayan Türkiye Finans, WWF-Türkiye tarafından ‘Yeşil Ofis Yeşil Dönüşüm Diploması’ ile ödüllendirildi. 

“Sürdürülebilir bir dünya için çalışmaya devam edeceğiz”

Türkiye Finans olarak dijitalleşmeyi yalnızca verimlilik aracı değil, sürdürülebilir kalkınmanın anahtarı olarak gördüklerini belirten Türkiye Finans Dijital Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Melis Tosun Arslan, bankanın sürdürülebilirlik çalışmaları ve Yeşil Ofis Yeşil Dönüşüm Diploması hakkında şunları söyledi: “Program kapsamında evrak süreçlerini dijitale taşıyarak karbon ayak izimizi ve kaynak tüketimimizi önemli ölçüde azalttık. Bu kapsamda 2024 yılında bir önceki yıla göre kâğıt alımlarımız %78.01 azaltılmış̧, geri dönüşüme gönderilen kâğıt miktarı ise %16 artırılmıştır. İşe giriş̧ evraklarının dijitale alınması ile birlikte 1 yıl içerisinde 44.726 adet kâğıt tasarrufu sağladık. Yapay zekâya aktardığımız bankacılık işlemleri ile çalışma arkadaşlarımızın iş sürelerinde sadece 2024 yılında toplam 29.547 saat kazanımı sağladık. Sürdürülebilirlik yaklaşımımız sadece operasyonel değil; aynı zamanda finansman modellerimize de entegre. Dijital dönüşüm çalışmalarımız kapsamında Nas Storage sisteminde %14San Storage sisteminde %19‘luk bir alan kazanımı ile sunuculardaki veri yükünü hafiflettik. LEED sertifikalı Genel Merkezimizde uygulamaya koyduğumuz çevreci dönüşümle, WWF-Türkiye ‘Yeşil Ofis Yeşil Dönüşüm Diploması’nı almaya hak kazandık. Sürdürülebilirlik artık sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir zorunluluk.”

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

ASAT TSE denetiminden başarıyla geçti

Antalya Büyükşehir Belediyesi ASAT Genel Müdürlüğü, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından gerçekleştirilen denetimleri başarıyla tamamlayarak kalite, müşteri memnuniyeti ve risk yönetimi konularındaki standartlara uygunluğunu bir kez daha belgeledi.

TSE Akdeniz Bölge Koordinatörlüğü’nden dört denetçinin gerçekleştirdiği üç günlük tetkikler sonucunda, “TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi”, “TS EN ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi” ve “TS ISO 31000 Risk Yönetim Sistemi” belgelerinin devamına karar verildi. ASAT, ayrıca enerji verimliliği alanında yürüttüğü başarılı çalışmalar sayesinde, bu yıl ilk kez “TSE’den ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi” belgesini de almaya hak kazandı.

ENERJİ VERİMLİLİĞİNDE ULUSLARARASI STANDARTLARA UYUM

ASAT Genel Müdürlüğü Ana Hizmet Binası’nda yürütülen enerji verimliliği uygulamaları kapsamında; önemli enerji kullanımları ve enerji performans göstergeleri analiz edilerek sistematik iyileştirmeler gerçekleştirildi. Bu sayede kurum, enerji yönetimi alanında da uluslararası standartlara uygunluğunu belgelemiş oldu. ASAT Genel Müdürü İbrahim Kurt, TSE denetiminden başarıyla geçmenin kurum için büyük önem taşıdığını belirterek, “Bu başarı, süreçlerimizi sürekli iyileştirme anlayışımızın ve uluslararası standartlara uygun, kaliteli hizmet sunarak vatandaş memnuniyetini en üst seviyeye çıkarma çabamızın bir sonucudur. Bu süreçte emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum” dedi.

ASAT, HİZMET SEKTÖRÜNDE ÖNCÜ KONUMDA

Kapanış toplantısında konuşan TSE Baş Tetkik Görevlisi Cemalettin Karakuş ise, ASAT’ın vizyoner bir liderlikle yönetildiğini vurgulayarak, kurum bünyesinde devreye alınan ABYS yazılımının ve sistem entegrasyonunun sürekli iyileştirmeye önemli katkı sağladığını belirtti. Karakuş, ASAT’ın hizmet sektöründe öncü kurumlar arasında yer aldığını ifade etti.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Organik atıklar toprak iyileştirici ürüne dönüştürüldü

Antalya Büyükşehir Belediyesi, merkez ve ilçelerden toplanan evsel katı atıkların içerisinde bulunan organik atıkları toprak iyileştirici ürünlere dönüştürüyor. Büyükşehir Belediyesi’nin entegre tesislerinde organik atığın işlenmesi sonucu oluşan Katı ve Sıvı Fermente Ürün ve Ph düzenleyici ürünlerin denemeleri yapıldı. Evsel katı atıklarından oluşan toprak iyileştirici ürünlerin kullanımı için Alanya, Aksu, Kumluca ve Demre pilot ilçeler olarak seçilirken, proje ilk olarak Demre’de bir limon bahçesinde uygulandı.

Antalya Büyükşehir Belediyesi, evsel katı atıklarda bulunan organik atıkları işleyerek tarımda kullanılabilir hale getirdi. Yaklaşık iki yıldır entegre atık tesislerinde yürütülen çalışmalar sonucu katı fermante ürün, sıvı fermante ürün ve pH düzenleyici olmak üzere üç farklı toprak iyileştirici ürün elde edildi. Bu ürünler öncelikle belediyeye bağlı alanlarda test edildi.

4 İLÇEDE PİLOT UYGULAMA

Çalışmalarla ilgili bilgi veren Antalya Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Kontrol Dairesi Başkanlığı Atık Yönetimi ve İşletmeler Şube Müdürlüğü’nde görevli Çevre Mühendisi Fulya Edibe Halıcılar,  “Uygulamanın başarısının ardından Çevre Kurulu toplantısında alınan karar doğrultusunda bir alt komisyon kurularak çalışmalar ilçelere yaygınlaştırıldı. Pilot uygulama kapsamında Alanya, Aksu, Kumluca ve Demre ilçelerini belirledik. Burada Ziraat Odaları ve ilçe belediyeleriyle işbirliği içinde süreci sürdürüyoruz. Böyle bir çalışma Türkiye’de ilk olarak uygulanıyor. Pilot bölgelerde de olumlu sonuçlar elde edeceğimizi biliyoruz. Daha sonraki amacımız talep eden çiftçilerimize koordineli bir şekilde bu ürünleri vermektir” dedi

HEM ÇEVREYE HEM TARIMA KATKI

Bu çalışmalara Akdeniz Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi’nden akademisyenler de bilimsel katkı sunuyor. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümünde Akademisyen olarak görev yapan Prof. Dr. Şule Orman, Antalya’nın evsel atıklarından elde edilen üç farklı toprak iyileştirici ürünle, hem çevreye hem de tarıma katkı sağlanacağını söyledi. Prof. Dr. Orman, üretilen bu organik toprak düzenleyicilerin, toprağın organik madde içeriğini artırarak kimyasal gübre ihtiyacını azaltmada önemli bir rol oynayacağını vurguladı.

HEM DAHA GÜVENLİ HEM DAHA ETKİLİ

Yeditepe Üniversitesinde Akademisyen olan Prof. Dr. Metin Turan da Antalya ve ilçelerinde evsel atıklardan biyolojik süreçle elde edilen katı ve sıvı toprak iyileştiricilerin, üreticilere toprak iyileştirme için destek olarak verileceğini söyledi. Toprağın organik madde açısından zengin olması gerektiğine dikkat çeken Turan, “Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından üretilen bu yeni nesil katı ve sıvı fermente ürünler, iyi işlenmemiş ahır gübresine kıyasla hem daha güvenli hem de daha etkili. 1 ton ahır gübresinden elde edilecek faydayı bizim ürünümüzde yalnızca 20 litrede alabiliyorsunuz” dedi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından üretilen katı, sıvı fermente ürün ve Ph düzenleyicinin Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üreticiler tarafından Ziraat Odaları aracılığı ile ücretsiz olarak temin edilmesine yönelik planlamalar devam ediyor.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Her 6 Çiftten 1’i Kısırlık Problemi Yaşıyor!

Akrabalık bağlarının güçlü olduğu toplumlardan biri olan ülkemizde evli çiftlerin genellikle çocuk sahibi olması bekleniyor. Ancak her 6 çiftten 1’i düzenli ve korunmasız bir yıldan fazla cinsel ilişki yaşamasına rağmen bebek sahibi olamıyor. İnfertilite yani kısırlık sebebi her iki cinsiyette de eşit oranlarda görülüyor. Obezite, sigara, çevresel toksinler, sağlıksız beslenme ve düzensiz yaşam koşulları her iki cinsiyette de infertiliteye sebep olabiliyor. Bunların dışında erkeklerde üreme sağlığı ile ilgili bazı problemler infertilite riskini artırabiliyor. Kısırlığın nedenleri belirlendikten sonra kişiye özel uygulanan tedavi yöntemleriyle birçok erkeğin baba olma hayali gerçek olabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji ve Androloji Bölümü’nden Prof. Dr. Tümay İpekçi, erkeklerdeki kısırlığın nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

İnfertilite %50’si erkek ile ilgili olabiliyor

Üreme, tüm canlılar için yaşamın temel yapı taşlarından biridir. Erkeklerde üreme yeteneğinin temelini oluşturan sperm üretimi ve olgunlaşması, oldukça hassas ve karmaşık fizyolojik süreçlerle gerçekleşir. Bu süreç; testislerde başlayarak hem lokal mekanizmaların hem de beyinle testisler arasında işleyen nöroendokrin sistemin kontrolü altında sürmektedir. Fertilite, bir çiftin doğal yollarla gebelik elde edebilme kapasitesini ifade etmektedir. Bu potansiyelin olumsuz etkilenmesine ise “infertilite” yani kısırlık denilmektedir. Dünya genelinde yaygın kabul gören tanıma göre, infertilite; bir çiftin düzenli ve korunmasız cinsel ilişkisine rağmen 12 ay veya daha uzun süre boyunca gebelik elde edememesi durumudur. Erkek kaynaklı infertilite, tüm infertilite vakalarının yarısını oluşturur.

Obezite ve sigara kısırlık nedeni 

Çocuk sahibi olma hayaliyle yola çıkan evli çiftlerin korunmasız ilişkilerine rağmen uzun süre çocuk sahibi olamaması çiftler üzerinde toplumsal baskılara neden olmaktadır. Yapılan araştırmalara göre infertilitenin sebebi bazen anne adayı bazen de baba adayı olmaktadır. Aşırı kilo, sigara-alkol, düzensiz beslenme, hareketsiz yaşam çevresel kimyasal ve fiziksel nedenler her iki cinsiyetin de ürümesindeki olumsuzlukta etkili olabilmektedir. Ancak erkeklerdeki diğer sağlık problemleri de infertilite riskini önemli ölçüde artırmaktadır. Erkeklerdeki infertilite riskini artıran sebeplerin başında şunlar gelir;

1. Testis dışı hormonal veya sistemik problemler (pre-testiküler nedenler)

2. Testislerin kendisinden kaynaklanan hastalıklar (primer testiküler bozukluklar)

3. Spermin taşınmasında meydana gelen sorunlar (post-testiküler bozukluklar)

4. Nedeni henüz belirlenememiş olgular (açıklanamayan infertilite)

İnfertilite sebepleri kolayca belirlenebiliyor

İnfertilite şüphesi olan erkeklerde tanıya ulaşmak için öncelikle üreme öyküsü alınmalı ve semen analizi yapılmalıdır. Bununla birlikte testis boyutları ve kıvamı gibi fiziksel bulguların değerlendirilmesi, tanı açısından kritik öneme sahiptir. Gerektiğinde daha ileri tetkiklere başvurulabilir. Sperm DNA hasarı analizi, genetik testler, antisperm antikor tayini, hormonal profiller, radyolojik görüntülemeler ve sperm fonksiyon testleri bu kapsamda değerlendirilebilir. Hormonal bozukluklar da erkek infertilitesinin önemli nedenleri arasında yer alır. Hipofiz bezi hastalıkları, tiroid fonksiyon bozuklukları, prolaktin yüksekliği, testosteron eksikliği gibi birçok endokrin problem doğurganlığı olumsuz etkileyebilir. Hipogonadizm (testosteron eksikliği) , hem biyokimyasal hem de klinik belirtilerle seyreden bir diğer önemli durumdur. Bu hastalarda testosteron replasman tedavisi (TRT), hormon seviyelerini normal sınırlara çekmeyi ve semptomları hafifletmeyi hedefler. Ayrıca erkek genital sisteminde enfeksiyon varlığı kesin bir şekilde doğal yolla gebeliği engelliyor olmasa da, semptom veren enfeksiyonların tedavisi önerilir.

Yaşam değişiklikleri bebek sahibi olma şansını artırıyor

Bazı mesleki faktörler ve çevresel toksinler de testis fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir. Diğer yandan, boşalma bozuklukları (örneğin anejakülasyon ya da retrograd ejakülasyon) da tedavi edilmesi gereken önemli durumlardır.

Cerrahi tedavi gerektiren erkek infertilitesi vakaları da iki temel gruba ayrılır:

1. Altta yatan cerrahi sebebin tedavi edilebildiği patolojiler: Varikosel için subinguinal mikrocerrahi varikoselektomi, sperm kanal tıkanıklıkları için vazovazostomi, epididimovazostomi ya da ejakülatuvar kanal cerrahileri uygulanabilir.

2. Altta yatan sebebin cerrahisinin mümkün olmadığı durumlar: Özellikle non-obstrüktif azoospermi (menide hiç sperm bulunmaması) vakalarında mikro-TESE (mikrocerrahi testiküler sperm ekstraksiyonu) gibi ileri girişimler gerekebilir.

Sperm elde etmek amacıyla uygulanan yöntemler arasında PESA, MESA, TESA, TESE ve mikro-TESE gibi teknikler, infertilite tedavisinde önemli yer tutar. Sonuç olarak, erkek infertilitesine neden olan çok sayıda faktör vardır ve tedavi şekli, sorunun kaynağına göre değişiklik gösterir. Ancak hangi tedavi yöntemi seçilirse seçilsin, yaşam tarzı değişiklikleri tedavi başarısını artırabilir. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, tütün ve alkol kullanımının bırakılması, stresin azaltılması gibi unsurlar doğurganlık üzerinde olumlu etkiler sağlar. Özellikle sigara kullanımı sperm kalitesini ciddi şekilde düşürürken, ideal kiloda kalmak ve aktif bir yaşam tarzı benimsemek hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı destekler. Tedavi sürecine olumlu bir ruh haliyle yaklaşmak da başarı şansını artıran önemli faktörlerdendir.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri 2025’in Kazananları Açıklandı

Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri bugün, Culver City’deki ikonik Sony Pictures Studios Sahne Sanatları Binası’nda Emmy ödüllü Denny Directo’nun (Entertainment Tonight) ev sahipliği yaptığı özel bir törenle 2025 kazananlarını duyurdu. Şu anda üçüncü edisyonunda olan, Creo tarafından kurulan ve Sony tarafından desteklenen bu öncü küresel kısa film ödül programı, dünyanın farklı köşelerinden gelen cesur hikaye anlatımlarını güçlendirerek, yükselen vizyonerlerin kariyerlerini ateşliyor.

 158 ülke ve bölgeden 7.500’ü aşkın yönetmen tarafından gönderilen 11.750’den fazla kısa film arasından seçilen kazananlar, olağanüstü çalışmalarıyla öne çıkıyor. Ödüle layık görülen isimler şöyle sıralanıyor: Rossana Montoya (Kolombiya, Kurgu), Juliet Klottrup (Birleşik Krallık, Kurgu Dışı), Santiago O’Ryan & José Navarro (Şili, Animasyon), Hayder Hoozeer & Franz Böhm (Birleşik Krallık / Almanya, Öğrenci). Kazanan yönetmenler, güçlü anlatıları ve yaratıcı vizyonlarıyla küresel jüriyi etkilemeyi başarıyor.

Kazanan yönetmenleri belirlemek üzere bir araya gelen jüri, sektörün önde gelen isimlerini bir araya getiriyor. Jüri başkanlığını üstlenen ödüllü yönetmen Justin Chadwick (Mandela: Özgürlüğe Giden Uzun Yol, Boleyn Kızı, yakında gösterime girecek Sierra Madre) başta olmak üzere, jüri üyeleri arasında şu isimler yer alıyor;

  • Yönetmen ve senarist Minhal Baig (Artık Büyüdük, Hala, BoJack Horseman)
  • 3000 Pictures Başkanı Elizabeth Gabler (Kya’nın Şarkı Söylediği Yer, Pi’nin Yaşamı, yakında vizyona girecek Klara ve Güneş)
  • Oscar® adayı yönetmen Jason Reitman (Cumartesi Gecesi, Hayalet Avcıları: Öteki Dünya, Juno)

Jüri üyeleri, yaratıcı mükemmelliği ve yenilikçi anlatı biçimlerini değerlendirmeye alarak kısa listeye kalan filmler arasından kazananları belirliyor.

Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri jürisi, bu yılın kazananlarına ve kısa listeye kalan yönetmenlere duydukları ortak hayranlığı şu sözlerle ifade etti:

“Geleceğin sinemasına, bu olağanüstü kazananlar grubunun gözünden bakmak gerçekten heyecan veriyor. Sinema sanatının yeni temsilcileri olarak her biri, mevcut anlatım biçimlerini sorgulayan ve hikâyelerimize yeni bir soluk getiren özgün bir vizyon sunuyor. Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri, yalnızca bu yetenekleri tanımakla kalmıyor; aynı zamanda yıllar boyunca sektöre yön verecek isimleri destekliyor ve güçlendiriyor. Onların sinema dünyasını nasıl dönüştürmeye devam edeceğini görmek için sabırsızlanıyoruz.”

Ödüller, kariyerlerinin dönüm noktasında olan yeni nesil sinemacıları ilham vermeyi, donatmayı ve güçlendirmeyi sürdürüyor. Bu yılın kazananları ve dört kategori genelindeki kısa listeye kalan isimler, ödül kapsamında 2–5 Haziran 2025 tarihleri arasında Sony Pictures Studios’ta gerçekleşen dört günlük kapsamlı bir sektör programına katılıyor.

Sony Pictures yöneticileri tarafından yürütülen atölye çalışmaları, özel film gösterimleri ve sahne arkası erişimleriyle şekillenen bu özel program; katılımcıların sinema sanatına dair bilgilerini derinleştiriyor, becerilerini geliştiriyor ve dünyanın dört bir yanından gelen sektör profesyonelleriyle güçlü bağlantılar kurmalarını sağlıyor. Program kapsamında; görüntü yönetmenliği ustalık sınıfları, senaryo yazımı, oyuncu anlaşmalarını yönetme, son teknoloji ekipman sunumları ve bir hikâyeye müzikle hayat verme gibi konular ele alınıyor. Ayrıca, dört ana kategoride ödül kazanan yönetmenler, para ödülünün yanı sıra Sony Dijital Görüntüleme ekipmanlarıyla da destekleniyor.

Bu yılki etkinliğe, Sony Türkiye’nin davetlisi olarak fotoğrafçı ve görüntü yönetmeni Gökhan Karakaş da katıldı. Sony’nin özel davetiyle Los Angeles’a giden Karakaş, dört gün süren kapsamlı endüstri programı boyunca atölyelere, film gösterimlerine ve sektör buluşmalarına katılarak yerli yaratıcılar adına ilham verici bir temsiliyet üstlendi. Etkinlik süresince sinematografi, senaryo yazımı, yapım süreci ve endüstri ilişkileri gibi konulara odaklanan panellere katılan Karakaş, ayrıca Sony Pictures yöneticileriyle birebir görüşmeler gerçekleştirerek Türkiye’deki yaratıcı topluluk adına bağlantılar geliştirdi. Gözlemlerini ve deneyimlerini Türkiye’deki sinema ve medya profesyonelleriyle paylaşarak bilgi aktarımını amaçlayan Karakaş’ın bu katılımı, Sony’nin yerel yaratıcı topluluklarla kurduğu güçlü ilişkiyi yansıtıyor.

Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri 2025’in Kazananları:

KURGU

 Kurgu kategorisi, özgün bir kurgu hikâye ya da olay anlatan, anlatı odaklı kısa filmleri ödüllendiriyor. Bu kategorinin kazananı, Sony Dijital Görüntüleme ekipmanlarının yanı sıra 5.000 Amerikan doları ile destekleniyor.

Kurgu kategorisinin kazananı, Sony Group Corporation Başkanı ve CEO’su Hiroki Totoki tarafından takdim ediliyor:

Rossana Montoya (Kolombiya) – My Demon (Benim Şeytanım)
İlk çocuklarının doğumu için hastaneye yetişmeye çalışan Eva ve Jacobo, yol boyunca ilişkilerini sorgulamaya başlıyor. Tek planda çekilen 17 dakikalık bu film, iki karakterin arasındaki yoğun duygusal çatışmayı çarpıcı bir gerçeklikle aktarıyor ve izleyiciyi içten bir anlatının içine çekiyor.

KURGU DIŞI
Kurgu Dışı kategorisi, ağırlıklı olarak gerçek içerik barındıran kısa filmleri ödüllendiriyor. Arşiv görüntüleri, belgesel çekimleri, canlandırmalar ve animasyonlar bu kategoriye dahil oluyor. Kategori birincisi, Sony Dijital Görüntüleme ekipmanı ve 5.000 Amerika doları nakit ödül kazanıyor. Bu kategorinin kazananı, 3000 Pictures Başkanı ve jüri üyesi Elizabeth Gabler tarafından sunuldu.

Ödülleri 2025 jüri üyesi tarafından sunuluyor:

Juliet Klottrup (İngiltere), Travelling Home (Eve Yolculuk) – Bir İngiliz Roman gezgini, kökenleri ve her yıl düzenlenen Appleby Fuarı’na yapılan hac yolculuğunu düşünüyor. 16mm filmle çekilen bu yapım, analog dokusuyla zaman, gelenek ve aidiyet kavramlarını derinlemesine araştırıyor. Klottrup, yerel topluluklarla iş birliği yaparak kırsal kimliğe odaklanan görsel sanatını ortaya koyuyor. 

ANİMASYON

Animasyon kategorisi, stop-motion, hareketli grafikler, bilgisayar animasyonu, film üzerine çizim, rotoskopi, deneysel animasyon ve diğer mevcut teknikleri kullanan yönetmenleri ödüllendiriyor. Kategori birincisi, Sony Dijital Görüntüleme ekipmanı ve 5.000 Amerika doları nakit ödül kazanıyor.

Animasyon kategorisinde, ödül Elizabeth Gabler tarafından sunuluyor; kendisi 3000 Pictures Başkanı ve Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri 2025 jüri üyesi olarak yer alıyor:

Santiago O’Ryan & José Navarro (Şili), Hermanos Casablanca (Casablanca Kardeşler) –Pinochet diktatörlüğünün zirvesinde, iki dalgıç kayıp kız kardeşleri hakkında bilgi alabilmek için bir ordu yetkilisine yardım etmeyi kabul ediyor. Film, kayıp, belirsizlik ve tehlike duygusunu uyandırmak için etkileyici görsel anlatımı ve kısık, karanlık renk paletini kullanıyor.

ÖĞRENCİ

 Öğrenci kategorisi, dünya çapında kayıtlı bir kurumda diploma veya lisans düzeyinde film eğitimi alan yapımcıları ödüllendiriyor. Kategori kazananı ve eğitim kurumu, Sony Dijital Görüntüleme ekipmanı ile ödüllendiriliyor. Kazanan, Sony Corporation Yeni İçerik Üretimi Birimi Başkanı Tatsuhito Tabuchi tarafından açıklandı.

Hayder Hoozeer (Birleşik Krallık) & Franz Böhm (Almanya), Ulusal Film ve Televizyon Okulu, Rock Paper Scissors (Taş Kağıt Makas) – Gerçek bir hikâyeye dayanan bu filmde, bir savaş hastanesinde saklanan baba-oğul, yaşamsal bir karar vermek zorunda kalır. Yönetmenler, çarpıcı renk karşıtlıkları ve klostrofobik set tasarımı ile dramatik etkiyi artırıyor.

Başarılı üçüncü edisyonun ardından, Sony Geleceğin Film Yapımcısı Ödülleri, dördüncü edisyonuyla 2026 baharında geri dönüyor ve başvurular 2025 Temmuz ayında açılıyor. Kazananlar ve kısa listeye kalan yönetmenler hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler, sonyfuturefilmmakerawards.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

 

2025 KAZANANLARI VE KISA LİSTE

KURGU

 

Kazanan

Rossana Montoya (Kolombiya), My Demon (Benim Şeytanım)

 

Kısa Liste

Miguel Angel Caballero & Luis Antonio Aldana (ABD), The Ballad of Tita and the Machines (Tita ve Makinelerin Baladı)

 

Ethan Evans & Jess Bartlett (Birleşik Krallık), Outside Noise (Dış Gürültü)

 

Alexis Gómez (México), Bumbumpapá

 

Meng Han Hsieh (Tayvan) & Menna Morgan (Birleşik Krallık), The Test (Test)

 

Irene Lopez & Robin Asselmeyer (İsveç), Killing R (R’yi Öldürmek)

 

Linda Ludwig (Almanya) & James Curle (Birleşik Krallık), Under The Blue (Mavinin Altında)

 

Andrew McGee (Birleşik Krallık), First Sight (İlk Bakış)

 

Florine & Kim Nüesch (İsviçre), Marriage Unplugged (Bağlantısız Evlilik)

 

Robin Takao D’Oench (ABD), Fireline (Alev Hattı)

 

KURGU DIŞI

 

Kazanan

Juliet Klottrup (Birleşik Krallık), Travelling Home (Eve Yolculuk)

 

Kısa Liste

César Flores Correa (México), A Field That No Longer Smells of Flowers (Artık Çiçek Kokmayan Bir Tarla) 

 

Will Hewitt & Austen McCowan (Birleşik Krallık), Have You Seen The Beast? (Canavarı Gördünüz mü?)

 

Kieran Hodges (Yeni Zelanda) & Eduardo Vento (Portekiz), Justice Brothers (Adalet Kardeşleri)

 

Annabel Moodie (Birleşik Krallık), Friends on the Outside (Dışarıdaki Arkadaşlar)

 

Loic Niyonkuru & Floriane Kaneza (Burundi), Before 16 (16’dan Önce)

 

Stefan Pollak (Birleşik Krallık), ALT Jay

 

Kirsten Slemint (Avustralya), Burnt Country (Yanmış Ülke)

 

Riah Taipodia (Hindistan), Khiew Ranei (Siyah Kil

 

Shaquille Zaki Nathandra & Quina Qaumitaquna Mirxela (Endonezya), Tanah Kitai (Toprağımız)

ANİMASYON

 

Kazanan

Santiago O’Ryan & José Navarro (Şili), Hermanos Casablanca (Casablanca Kardeşler)

 

Kısa Liste

Rich Farris (Birleşik Krallık), En Tepeden

 

Case Jernigan (ABD), Noggin

 

Fadi Syriani & Jana Wehbe (Lübnan), All This Death (The Day Vladimir Died)

 

Leo Wright (Birleşik Krallık), Büyük Kötü Kurt

ÖĞRENCİ

 

Kazanan

Hayder Hoozeer (Birleşik Krallık) & Franz Böhm (Almanya), Rock Paper Scissors (Taş Kağıt Makas)

Ulusal Film ve Televizyon Okulu

 

Kısa Liste

Luis J. Arellano (México), Long Journey Till Dawn (Şafağa Kadar Uzun Bir Yolculuk)

Centro de Capacitación Cinematográfica 

 

Muhammed Ashfaque (Hindistan), URA

K R Narayanan Ulusal Görsel Bilimler ve Sanatlar Enstitüsü

 

Gianfranco Fernández-Ruiz & Gus Murray (ABD), When Big People Lie (Büyükler Yalan Söylediğinde)

Amerikan Film Enstitüsü

 

Faith Olaewe & Doyinsola Ajayi (Nijerya), Angel in the Stone (Taştaki Melek)

EbonyLife Yaratıcı Akademi

 

GELECEK FORMATI

 

Kazanan

Bijan Gashti (İran İslam Cumhuriyeti), Select/Or (Seç/Or)

 

Kısa Liste

Joni Astin Ariadi (Endonezya), Sleeping Monster (Uyuyan Canavar)

 

Siwei Yu (Çin Anakarası), Love is the End (Aşk Sondur)

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

21. yüzyıl insanı manevi yalnızlık içinde!

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Arzu Eylül Yalçınkaya, 21. yüzyıl insanının yaşadığı stres, yalnızlık ve anlam boşluğu gibi sorunlara tasavvufun sunduğu kadim çözümleri anlattı.  

2022-2024 yıllarında Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde (CMES) akademisyen (post-doktora araştırmacısı) olarak bulunan Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, bu süreçte Harvard’da Mevlevî sûfi müziğine dair sunumlar ve dinletiler gerçekleştirdi, geleneksel Türk makam müziğinin iyileştirici etkileri üzerine akademik projeler geliştirdi. Halen Kyoto Üniversitesi ile ortaklaşa yürütülen “İki Doğunun Köprüsü” başlıklı tasavvuf şiiri ve müziği atölye dizisinde yer alan Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, tasavvufun 21. yüzyılda modern insanın içsel dünyasına, gündelik yaşamına ve toplumsal barışa nasıl katkılar sunduğunu ele aldı.

21. yüzyıl insanı manevi yalnızlık içinde

Modern insanın manevi bir yalnızlık içinde olduğuna işaret eden Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, “Tasavvuf, en temelde insanın içsel yolculuğuna rehberlik eder. Koşuşturma içinde ihmal ettiğimiz kalp dünyamızı beslemeyi ve nefis terbiyesiyle özümüzü arındırmayı öğretir. 21. yüzyıl insanı teknolojik olarak hiç olmadığı kadar bağlantıda, ancak manevi anlamda kendisini yalnız ve amaçsız hissedebiliyor. İşte tasavvuf bu boşluğu, insana kendini ve Rabbini tanıma imkânı sunarak dolduruyor. Örneğin tasavvufta ‘Kendini bilen Rabbini bilir’ ilkesi vardır; kişi iç dünyasına dönüp nefsini tanıdığında, aslında İlâhî hakikatin kendi özündeki yansımasını keşfeder. Bu süreç, modern insanın aradığı kimlik ve anlam duygusunu pekiştiriyor.” dedi.

Günümüzde pek çok insan stres ve kaygı içinde savruluyor

Tasavvufun içsel dünyamıza katkısının ruhsal derinlik ve huzur getirmesi olduğunu dile getiren Dr. Yalçınkaya, “Günümüzde pek çok insan stres ve kaygı içinde savruluyor; oysa tasavvufî pratikler – meselâ zikir (Allah’ı anma) veya tefekkür (derin düşünme/meditasyon) – zihni sükûnete erdirip kalbi dinginleştiriyor. Naçizane kendi akademik ve kişisel tecrübemde, tasavvufî şiir ve müziğin bireylerin kalbine doğrudan dokunabildiğini gördüm. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin şiirleri yüzyılları aşıp bugün hâlâ milyonlarca insana ilham veriyorsa, bu tam da tasavvufun insandaki özlemlere hitap edebilmesinden dolayıdır. Rûmî’nin mesajı evrenseldir: ‘Biz aşkla yaratıldık’ der ve modern insanın içsel dünyası da bu aşk ve merhamet mesajıyla tekrar canlanabilir.” diye konuştu.

Tasavvuf asırlardır manevi şifa sunuyor

Tasavvuf geleneğinin, asırlardır manevî şifa sunduğunu hatırlatan Dr. Yalçınkaya, “Günümüz insanı yoğun stres altında; zihinler sürekli meşgul, gönüller yorgun. Tasavvufun teklif ettiği çözümlerden biri, an’da kalma ve tevekkül pratiğidir. Mutasavvıflar, şu anın kıymetini bilmeyi ve kontrol edemediklerimiz için Allah’a teslim olmayı öğütler. Bu bakış açısı, modern psikolojideki mindfulness (bilinçli farkındalık) ve kabullenme yaklaşımlarıyla şaşırtıcı biçimde örtüşüyor. Örneğin günlük hayatta uygulanabilecek çok basit bir zikir veya nefes egzersizi, stresi azaltıp kişinin merkezine dönmesine yardımcı olabilir.” ifadesinde bulundu.

Geleneksel Türk makam müziğinin iyileştirici etkileri var

Eski hekimler ve sûfîlerin rast, hüzzam, segâh gibi makamlarla farklı ruh hallerini tedavi etmeye çalıştığını, kendisinin de geleneksel Türk makam müziğinin iyileştirici etkileri üzerine akademik projeler yürüttüğünü belirten Dr. Yalçınkaya, Harvard ve Cambridge’de katıldığı “Makamların İyileştirici Etkisi” gibi etkinliklerde müziğin insanlar üzerindeki yatıştırıcı ve birleştirici gücüne bizzat şahit olduğunu söyledi

Yalnızlık hissinin, çağımızın en büyük manevi yaralarından biri olduğunu ifade eden Dr. Yalçınkaya, “Tasavvuf, insana yalnız olmadığını hissettiriyor; çünkü bu öğretiye göre insan her daim Hakk’ın huzurunda ve muhabbetindedir. Mevlânâ bir rubâîsinde der ki: ‘Yalnızlık Allah’a mahsustur, sen O’nunla olduktan sonra hiç kimsesin kalmaz.’ Gerçekten de kalbinde ilâhî aşkı hisseden kişi, özünde bir kâinat ailesinin ferdi olduğunu anlar. Ayrıca tasavvufta sohbet ve dergâh geleneği vardır: insanlar tekke ortamında bir araya gelip gönülden gönüle muhabbet ederlerdi. Günümüzde belki tekkeler yok ama bu geleneğin modern versiyonlarına ihtiyaç var.” şeklinde konuştu.

Tasavvuf, insana varoluşsal bir rehberlik sunuyor

Anlam arayışı konusunda tasavvufun, insana varoluşsal bir rehberlik sunduğunu dile getiren Dr. Yalçınkaya, “Neden buradayım, hayatın gayesi ne? diye soran modern birey, tasavvufî öğretilerde bu soruların cevabını bulabilir. Tasavvuf öğretisi der ki: ‘Sen bu dünyaya bir tohum olarak geldin, kemâle erip meyve vermen için buradasın.’ Yani kendi potansiyelini gerçekleştirmek, olgunlaşmak ve Hakikat’i idrak etmek insanın gayesidir. Bu perspektif, anlam boşluğunu doldurmada eşsiz bir katkı sunuyor. Nitekim pozitif psikoloji alanında da maneviyatın ve anlam duygusunun mutlulukla bağlantısı vurgulanıyor.” dedi.

Maddiyat peşinde koşmak mutluluğa engel olabiliyor

Uluslararası Pozitif Psikoloji Derneği (IPPA) gibi platformlarda “Mevlânâ ve Mutluluk” konulu sunumlar yaptığını ve Rûmî’nin asırlar önce dile getirdiği hakikatlerin bugün hala küresel ölçekte terapötik bir etki yarattığını gözlemlediğini aktaran Dr. Yalçınkaya, “Mevlânâ, insanın aslî mutluluğunun manevi kaynağa bağlılıkta yattığını vurgulayarak aşırı dünyevî hırsların huzuru kaçırdığını söylerdi. Modern bilim de bugün maddiyat peşinde koşmanın mutluluğa engel olabileceğini ortaya koyuyor. Demek ki tasavvufun önerdiği hayat tarzı – ölçülülük, şükür, aşk ve hizmet – günümüz insanının aradığı psikolojik iyi oluş hâline ulaşmasında güçlü bir reçete sunabilir.” diye konuştu.

Mevlânâ’nın manevi yolu, çağlar üstü bir ilham kaynağı

Mevlevîlik yani Mevlânâ’nın manevi yolunun, çağlar üstü bir ilham kaynağı olduğunu söyleyen Dr. Yalçınkaya, “Bugün insanlar Konya’ya gidip semâ törenlerini izlerken yalnız estetik bir ritüel görmüyorlar; aynı zamanda insanın hakikat arayışının sembolik bir temsiline tanık oluyorlar. Semâ dönen dervişin hareketi, modern insana şunu fısıldar: ‘Kendi eksenin etrafında dönerken merkezini unutma; merkezinde hep Allah olsun.’ Bu mesaj, günümüzün dağılmış zihinlerine derin bir odaklanma ve merkezlenme çağrısıdır. Mevlevîlik’teki hoşgörü ve sevgi prensipleri de bugüne ışık tutuyor.” ifadesinde bulundu.

Tasavvufun engin kültürel mirası, ilham kaynağı olmaya devam ediyor

Osmanlı dönemi mutasavvıflarının, modernleşme karşısında içlerine kapanmadığını tam tersine tasavvufun evrensel mesajlarını yeni toplumsal yapıya adapte etmeye çalıştıklarını gördüğünü ifade eden Dr. Yalçınkaya, “Bugün de Mevlevîlik başta olmak üzere tasavvufun engin kültürel mirası, hem bireysel gelişim hem de toplumsal yenilenme için ilham kaynağı olmaya devam ediyor.” dedi.

Tasavvufun en güzel yanlarından birinin dil, din, kültür fark etmeksizin insanların kalplerine hitap edebilmesi olduğunu kaydeden Dr. Arzu Eylül Yalçınkaya, “Bu yönüyle tasavvuf, bir kültürel diplomasi aracı olarak fevkalade etkilidir.  Müzik tasavvufun evrensel dilidir. Müzik ve sanat yoluyla, herhangi bir tercümeye ihtiyaç duymadan gönülden gönüle bir köprü kurulabiliyor.” ifadesinde bulundu.

Tasavvuf kültürü dünya çapında ortak bir diyalog zemini sunuyor

Tasavvufun evrensel mesajlarının, uluslararası diyalog platformlarında da büyük ilgi gördüğünü anlatan Dr. Yalçınkaya, “Mevlânâ, günümüz dünyasında belki de en tanınmış doğulu şair-filozoftur; şiirleri birçok dile çevrildi ve bugün Amerika’da bile en çok okunan şairlerin başında geliyor. Onun Gel, ne olursan ol yine gel’ diye özetlenen çağrısı, aslında barış içinde bir arada yaşamanın manifestosudur. Tasavvuf kültürü dünya çapında ortak bir diyalog zemini sunuyor.” diye konuştu.

Tasavvuf, kalpleri yumuşatır 

Tasavvufun özünde yatan değerlerin, toplumsal barışın adeta mayası gibi olduğunu da vurgulayan Dr. Yalçınkaya, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çünkü tasavvuf bize hoşgörü, tevazu, hizmet gibi erdemleri aşılar. Bir toplumda bireyler bu erdemlerle yoğrulursa, elbette ki sosyal barış da güçlenecektir. Tarihte Osmanlı dönemine baktığımızda, farklı etnik ve dini grupların asırlarca nispeten uyum içinde yaşayabilmesinde tasavvufî kültürün rolü büyüktür. Mevlevîhâneler, Bektaşî dergâhları sadece tarikat mensuplarına değil, her kesimden insana kapısını açardı; aşevlerinde yoksulun karnı doyurulur, misafirhanelerde yolcu ağırlanırdı. Bu, toplumsal dayanışmanın en somut örneklerindendi. Tasavvuf, ‘yaratılanı Yaratan’dan ötürü sev’ anlayışını benimsediği için, ötekileştirmeyi reddeder. Eğer insanlar birbirinde Hakk’ın tecellisini görürlerse, farklılıklar çatışma sebebi olmaktan çıkar, zenginlik olarak görülür. Tasavvuf, kalpleri yumuşatarak ve insana merhameti telkin ederek, bir arada yaşama kültürünün gelişmesine katkı sunuyor.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı