Yazar arşivleri: admin

IAEA Uzmanları, Novovoronezh Nükleer Güç Santrali’nin 4. ve 6. Güç Ünitelerinin İşletme Güvenliğini İnceledi

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) İşletme Güvenliği Gözden Geçirme Ekibi (OSART), Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’un Elektrik Enerjisi Bölümü Rosenergoatom A.Ş.’nin tesisi Novovoronezh Nükleer Güç Santrali’nde (NGS) bir denetim yaptı. Bu denetim, sırasıyla VVER-440 ve VVER-1200 tipi iki farklı nesle ait reaktörlere sahip olan 4 ve 6 numaralı Rus nükleer güç ünitelerinde yapılan ilk denetim oldu. Uluslararası ekip; Birleşik Krallık, Fransa, Çin, İran, Brezilya, Belarus ve Güney Afrika’dan 12 uzman ile Novovoronezh NGS, Rosenergoatom A.Ş., Rostechnadzor ve Rosatom Acil Durum Servisi ve diğer şirketlerden temsilcilerin de arasında bulunduğu 240 uzmandan oluştu.  

Uzmanlar, üç hafta süren denetleme sırasında, santralin uluslararası güvenlik standartlarına uygunluğunu ve çalışanların güvenlik kültürü ilkelerine bağlılığını inceledi. Denetim; “Güvenlik İçin Liderlik ve Yönetim”, “Eğitim ve Yeterlilik”, “İşletme”, “Kimya”, “Bakım ve Onarım”, “Teknik Destek”, “İşletme Deneyimi Takibi”, “Radyasyon Koruması” ve “Kaza Yönetimi” olmak üzere dokuz ana güvenlik kriteri dikkate alınarak yapıldı. Müfettişler özellikle tesislerin, yapıların ve ekipmanların durumunu detaylı olarak denetledi. Ayrıca, kayıtlar ile kurumsal performans göstergelerini inceledi, atölyeleri ziyaret etti ve devam eden çalışmaları gözlemledi ve personelle görüşmeler yapıldı.  

Uzmanlar, uygulamalardan biri olan “Kaza Yönetimi”ni, yalnızca Rusya’da değil, dünya genelindeki diğer nükleer güç santrallerinde de uygulanabilecek en iyi yöntem olarak önerdiler. Ayrıca, santralin güvenliğini ve işletme performansını daha da artırmaya yönelik dört temel tavsiyede bulundular.

Novovoronej NGS Müdürü Vladimir Povarov, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Novovoronezh NGS’nin iki ünitesinde kapsamlı bir inceleme yapan IAEA’nın uluslararası uzmanlarına minnettarız. Bu ekip, nükleer enerji sektöründe uzun yıllardır kolektif işletme deneyimine sahip profesyonellerden oluşuyor. İnceleme sonuçları olumlu. Uzmanlar, ünitelerin işletme güvenliğini takdir etti” dedi.  

OSART denetlemesinin ardından uzmanlar, gelecek üç ay içinde Rus hükümetine sunulmak üzere bir rapor hazırladı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yaşar efsanesine Barış Kömürcüoğlu yorumu

Yaşar’ın Sebepsiz Fırtına’sı Popstar Barış Kömürcüoğlu ile Yeniden Doğuyor!..
Barış Kömürcüoğlu, 90’ların unutulmaz hitlerinden Sebepsiz Fırtına’yı yepyeni bir bakış açısıyla müzikseverlerle buluşturmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyor…
Yaşar’ın yazıp bestelediği ve dönemin en güçlü hitlerinden biri olan Sebepsiz Fırtına, Yaşar’ın müzikal tarihinde ilk kez başka bir sanatçının yorumuyla dinleyicilerle buluşuyor. Barış Kömürcüoğlu’nun derin ve etkileyici vokaliyle yeniden hayat bulan bu unutulmaz şarkı, Genco Arı’nın modern synthwave aranjmanı sayesinde tamamen farklı bir enerji kazanıyor ve dinleyicileri, geçmişin nostaljik dokusu ile bugünün çağdaş soundunu birleştiren eşsiz bir müzikal yolculuğa çıkarıyor.
2003 yılında düzenlenen ve büyük bir başarıya imza atan Popstar yarışmasındaki olağanüstü performansıyla hafızalara kazınan Barış Kömürcüoğlu, kısa sürede geniş bir dinleyici kitlesi kazanarak hem sahne duruşu hem de müzikal birikimiyle her dönemde dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.
Popstar Barış olarak tanınan Kömürcüoğlu, Sebepsiz Fırtına ile kariyerinde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Yenilikçi yaklaşımı ve güçlü yorumuyla, dinleyicilerine yıllar önceki şarkıyı tamamen farklı bir duyguyla yeniden sunuyor.
Klip ise, Sebepsiz Fırtına’nın ruhunu tam anlamıyla yansıttı… Altın Portakal ödüllü yönetmen Kenan Doğru’nun elinden çıkan bu görsel şölen, nostaljik öğeleri çağdaş efektlerle buluşturarak şarkının modern yapısıyla mükemmel bir uyum içinde izleyiciye sunuyor. Her detayıyla zamanın ruhunu yakalayan klip, Barış Kömürcüoğlu’nun sanatsal vizyonunu bir kez daha gözler önüne serecek gibi görünüyor…
Barış Kömürcüoğlu’nun yeni projesi Sebepsiz Fırtına By Tuğçe Ören TG Entertainment etiketiyle tüm müzik platformlarına ve klibi önümüzdeki günlerde Barış Kömürcüoğlu Youtube kanalında yayında!…

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yaşar efsanesine Barış Kömürcüoğlu yorumu

Yaşar’ın Sebepsiz Fırtına’sı Popstar Barış Kömürcüoğlu ile Yeniden Doğuyor!..
Barış Kömürcüoğlu, 90’ların unutulmaz hitlerinden Sebepsiz Fırtına’yı yepyeni bir bakış açısıyla müzikseverlerle buluşturmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyor…
Yaşar’ın yazıp bestelediği ve dönemin en güçlü hitlerinden biri olan Sebepsiz Fırtına, Yaşar’ın müzikal tarihinde ilk kez başka bir sanatçının yorumuyla dinleyicilerle buluşuyor. Barış Kömürcüoğlu’nun derin ve etkileyici vokaliyle yeniden hayat bulan bu unutulmaz şarkı, Genco Arı’nın modern synthwave aranjmanı sayesinde tamamen farklı bir enerji kazanıyor ve dinleyicileri, geçmişin nostaljik dokusu ile bugünün çağdaş soundunu birleştiren eşsiz bir müzikal yolculuğa çıkarıyor.
2003 yılında düzenlenen ve büyük bir başarıya imza atan Popstar yarışmasındaki olağanüstü performansıyla hafızalara kazınan Barış Kömürcüoğlu, kısa sürede geniş bir dinleyici kitlesi kazanarak hem sahne duruşu hem de müzikal birikimiyle her dönemde dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.
Popstar Barış olarak tanınan Kömürcüoğlu, Sebepsiz Fırtına ile kariyerinde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Yenilikçi yaklaşımı ve güçlü yorumuyla, dinleyicilerine yıllar önceki şarkıyı tamamen farklı bir duyguyla yeniden sunuyor.
Klip ise, Sebepsiz Fırtına’nın ruhunu tam anlamıyla yansıttı… Altın Portakal ödüllü yönetmen Kenan Doğru’nun elinden çıkan bu görsel şölen, nostaljik öğeleri çağdaş efektlerle buluşturarak şarkının modern yapısıyla mükemmel bir uyum içinde izleyiciye sunuyor. Her detayıyla zamanın ruhunu yakalayan klip, Barış Kömürcüoğlu’nun sanatsal vizyonunu bir kez daha gözler önüne serecek gibi görünüyor…
Barış Kömürcüoğlu’nun yeni projesi Sebepsiz Fırtına By Tuğçe Ören TG Entertainment etiketiyle tüm müzik platformlarına ve klibi önümüzdeki günlerde Barış Kömürcüoğlu Youtube kanalında yayında!…

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Mısır, 2030 yılına kadar turist sayısını 30 milyona çıkarmayı hedefliyor

Mısır’a gelen yabancı turist sayısı 2024 yılında yüzde 5 oranında arttı. The Grand Egyptian Museum’un açılışı ve sağlıklı yaşam turizminin yükselişi Mısır’ı, 2025 yılı için en iyi destinasyon olarak konumlandırıyor.

Türk Turist sayısı 2024’te yüzde 70 arttı. 2025’te Türk turist sayısında yüzde 30 artış bekleniyor.

Mısır Turizm ve Eski Eserler Bakanı Sherif Fathy, 5-7 Şubat tarihleri arasında düzenlenen EMITT 2025’te Mısır turizm sektöründeki son gelişmeleri ve gerçekleştirmeyi hedefledikleri yeni projeleri anlattı.
 
Mısır’ın turizm sektöründeki istikrarlı yükselişine ve büyümesine devam etmeye hazır olduğunu ifade eden Fathy şunları söyledi: “Geçen yıl Mısır’ı 15.75 milyon uluslararası turist ziyaret etti ve bu rakam 2023’e kıyasla yüzde altı daha fazla. Bu rakamlar Mısır’ın küresel gezginler için devam eden cazibesini yansıtmakta ve önde gelen bir turizm destinasyonu olarak konumunu pekiştirmektedir.”

 

Türk turistlerin yeni gözdesi Mısır

Türkiye’nin Mısır turizm sektörü için kilit bir pazar olduğunun altını çizen Mısır Turizm ve Eski Eserler Bakanı Sherif Fathy, geçen yıl 230 bin Türk turistin ülkeyi ziyaret ettiğini ve bu rakamın 2023 yılına kıyasla yüzde 70’lik bir büyüme anlamına geldiğine dikkat çekti. Türkiye’nin İstanbul gibi büyük şehirlerinden Kahire, Şarm El Şeyh ve diğer popüler destinasyonlara doğrudan uçuşlar mevcut olduğunu ve 2025 yılında Türk turist sayısının yüzde 30 oranında artmasını beklediğini ekledi.

Bakan Fathy sözlerine şöyle devam etti: “2025 yılında hem uluslararası ziyaretçi sayısını hem de Mısır’a gelen Türk gezgin sayısını aşacağımız konusunda kendimize güveniyoruz. Bu, 2030 yılına kadar 30 milyon turisti ağırlamaya yönelik stratejik vizyonumuzla da örtüşmektedir.”

 

Tarih, kültür ve sağlık, turistik destinasyonlar

Mısır, zengin tarihi, kültürü ve doğal çevresiyle dünyanın en popüler turistik destinasyonlarından biri olarak ilgi çekmeye devam ediyor. Firavunların mirası ve Antik Dünyanın Yedi Harikası’ndan halen ayakta olan tek örneği deneyimleme imkanı, ülkenin antik tarihi ve kültürü keşfetmek isteyen ziyaretçilere sunduğu turistik yerlerden sadece birkaçı. Kızıldeniz’in kristal berraklığındaki sularında dalış yapmanın yanı sıra uygun fiyatlı kaliteli otel seçenekleri ve iyi bir uluslararası hava bağlantısı, Mısır’ı hem aileler hem de sağlıklı yaşam gezginleri için en iyi destinasyon haline getiriyor.

Dünyanın tek bir medeniyete adanmış en büyük müzesi olan The Grand Egyptian Museum’un açılışı, ülke tarihinde bir dönüm noktası olmasının yanı sıra turistik cazibesini de pekiştirmeyi başardı. Otuz yıllık hazırlık ve restorasyon sürecinin ardından galeri geçtiğimiz yıl 16 Ekim’de kapılarını açtı. Bazı bölümler geliştirilme aşamasında olsa da, ziyaretçiler şu anda Büyük Salon’u, merdivenleri, bahçeleri ve seçilmiş sergi odalarını keşfedebiliyor. 2024’teki ön açılış sırasında galerinin ana odalarını 300 binden fazla kişi ziyaret etti.

Mısır, sağlık ve sağlıklı yaşam turizmi için de birinci sınıf bir destinasyon haline geldi. Kızıldeniz’in lüks tatil beldelerinden uzak çöl vahalarına kadar, ülke dünya standartlarında sağlıklı yaşam deneyimleriyle de dikkatleri çekiyor. Mineral bakımından zengin termal suları ve kaplıcalarıyla bilinen Mısır’ın sağlıklı yaşam olanakları, dermatolojik sorunlar, solunum rahatsızlıkları ve romatizma için tedavi edici faydalar sağlamaktadır. Önemli sağlıklı yaşam destinasyonları arasında, 200’den fazla kaynağa ev sahipliği yapan Siwa Vahası; sülfür bakımından zengin sulara sahip Bahariya ve Kharga vahaları ve Kato Doo Wellness ve The Zen Wellness gibi ünlü spa komplekslerine ev sahipliği yapan Aswan yer almaktadır.

 
Sürdürülebilir turizm gelişimi

Mısır, turizm altyapısının ve mirasının hem çevresel hem de ekonomik açıdan sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi konusunda da oldukça kararlı. Kızıldeniz ve biyolojik çeşitliliği, Mısır’ın sorumlu turizmi teşvik etme stratejisinin merkezinde yer almaktadır. Kızıldeniz kıyısı boyunca El Gouna’dan Marsa Alam’a kadar olan bölgede sürdürülebilir uygulamalara odaklanan tatil köyleri için çevre sertifikasyon programları da bu stratejinin bir parçasıdır.
 
Sherif Fathy hakkında:

Temmuz 2024’ten bu yana Turizm ve Eski Eserler Bakanı olarak görev yapan Sherif Fathy, daha önce Sivil Havacılık Bakanı ve EgyptAir Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. Bakanlığın öncelikleri arasında, Giza Piramitleri yakınlarındaki The Grand Egyptian Museum’un açılışı, ülkenin tarihi ve kültürel mirasının korunması ve ülkenin turizm ve arkeolojik potansiyelinin sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi yer alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Mısır, 2030 yılına kadar Türk turist sayısını 30 milyona çıkarmayı hedefliyor

Mısır’a gelen yabancı turist sayısı 2024 yılında yüzde 5 oranında arttı. The Grand Egyptian Museum’un açılışı ve sağlıklı yaşam turizminin yükselişi Mısır’ı, 2025 yılı için en iyi destinasyon olarak konumlandırıyor.

Türk Turist sayısı 2024’te yüzde 70 arttı. 2025’te Türk turist sayısında yüzde 30 artış bekleniyor.
 
Mısır Turizm ve Eski Eserler Bakanı Sherif Fathy, 5-7 Şubat tarihleri arasında düzenlenen EMITT 2025’te Mısır turizm sektöründeki son gelişmeleri ve gerçekleştirmeyi hedefledikleri yeni projeleri anlattı.
 
Mısır’ın turizm sektöründeki istikrarlı yükselişine ve büyümesine devam etmeye hazır olduğunu ifade eden Fathy şunları söyledi: “Geçen yıl Mısır’ı 15.75 milyon uluslararası turist ziyaret etti ve bu rakam 2023’e kıyasla yüzde altı daha fazla. Bu rakamlar Mısır’ın küresel gezginler için devam eden cazibesini yansıtmakta ve önde gelen bir turizm destinasyonu olarak konumunu pekiştirmektedir.”


Türk turistlerin yeni gözdesi Mısır

Türkiye’nin Mısır turizm sektörü için kilit bir pazar olduğunun altını çizen Mısır Turizm ve Eski Eserler Bakanı Sherif Fathy, geçen yıl 230 bin Türk turistin ülkeyi ziyaret ettiğini ve bu rakamın 2023 yılına kıyasla yüzde 70’lik bir büyüme anlamına geldiğine dikkat çekti. Türkiye’nin İstanbul gibi büyük şehirlerinden Kahire, Şarm El Şeyh ve diğer popüler destinasyonlara doğrudan uçuşlar mevcut olduğunu ve 2025 yılında Türk turist sayısının yüzde 30 oranında artmasını beklediğini ekledi.
 
Bakan Fathy sözlerine şöyle devam etti: “2025 yılında hem uluslararası ziyaretçi sayısını hem de Mısır’a gelen Türk gezgin sayısını aşacağımız konusunda kendimize güveniyoruz. Bu, 2030 yılına kadar 30 milyon turisti ağırlamaya yönelik stratejik vizyonumuzla da örtüşmektedir.”

Tarih, kültür ve sağlık, turistik destinasyonlar

Mısır, zengin tarihi, kültürü ve doğal çevresiyle dünyanın en popüler turistik destinasyonlarından biri olarak ilgi çekmeye devam ediyor. Firavunların mirası ve Antik Dünyanın Yedi Harikası’ndan halen ayakta olan tek örneği deneyimleme imkanı, ülkenin antik tarihi ve kültürü keşfetmek isteyen ziyaretçilere sunduğu turistik yerlerden sadece birkaçı. Kızıldeniz’in kristal berraklığındaki sularında dalış yapmanın yanı sıra uygun fiyatlı kaliteli otel seçenekleri ve iyi bir uluslararası hava bağlantısı, Mısır’ı hem aileler hem de sağlıklı yaşam gezginleri için en iyi destinasyon haline getiriyor.
 
Dünyanın tek bir medeniyete adanmış en büyük müzesi olan The Grand Egyptian Museum’un açılışı, ülke tarihinde bir dönüm noktası olmasının yanı sıra turistik cazibesini de pekiştirmeyi başardı. Otuz yıllık hazırlık ve restorasyon sürecinin ardından galeri geçtiğimiz yıl 16 Ekim’de kapılarını açtı. Bazı bölümler geliştirilme aşamasında olsa da, ziyaretçiler şu anda Büyük Salon’u, merdivenleri, bahçeleri ve seçilmiş sergi odalarını keşfedebiliyor. 2024’teki ön açılış sırasında galerinin ana odalarını 300 binden fazla kişi ziyaret etti.
 
Mısır, sağlık ve sağlıklı yaşam turizmi için de birinci sınıf bir destinasyon haline geldi. Kızıldeniz’in lüks tatil beldelerinden uzak çöl vahalarına kadar, ülke dünya standartlarında sağlıklı yaşam deneyimleriyle de dikkatleri çekiyor. Mineral bakımından zengin termal suları ve kaplıcalarıyla bilinen Mısır’ın sağlıklı yaşam olanakları, dermatolojik sorunlar, solunum rahatsızlıkları ve romatizma için tedavi edici faydalar sağlamaktadır. Önemli sağlıklı yaşam destinasyonları arasında, 200’den fazla kaynağa ev sahipliği yapan Siwa Vahası; sülfür bakımından zengin sulara sahip Bahariya ve Kharga vahaları ve Kato Doo Wellness ve The Zen Wellness gibi ünlü spa komplekslerine ev sahipliği yapan Aswan yer almaktadır.


Sürdürülebilir turizm gelişimi

Mısır, turizm altyapısının ve mirasının hem çevresel hem de ekonomik açıdan sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi konusunda da oldukça kararlı. Kızıldeniz ve biyolojik çeşitliliği, Mısır’ın sorumlu turizmi teşvik etme stratejisinin merkezinde yer almaktadır. Kızıldeniz kıyısı boyunca El Gouna’dan Marsa Alam’a kadar olan bölgede sürdürülebilir uygulamalara odaklanan tatil köyleri için çevre sertifikasyon programları da bu stratejinin bir parçasıdır.
 
Sherif Fathy hakkında:
Temmuz 2024’ten bu yana Turizm ve Eski Eserler Bakanı olarak görev yapan Sherif Fathy, daha önce Sivil Havacılık Bakanı ve EgyptAir Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. Bakanlığın öncelikleri arasında, Giza Piramitleri yakınlarındaki The Grand Egyptian Museum’un açılışı, ülkenin tarihi ve kültürel mirasının korunması ve ülkenin turizm ve arkeolojik potansiyelinin sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi yer alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Ahşap Ve Biz” Sergisi Kent Müzesinde Açıldı

Kültür ve Turizm Bakanlığı Geleneksel Türk El Sanatları Sanatkarı Ahmet Münir Ayva ile İnegöl Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kurslarında eğitim verdiği kursiyerlerinin hazırladığı “Ahşap ve Biz” isimli oyma ve kakma sergisi İnegöl Kent Müzesinde açıldı. 98 parça eserin yer aldığı sergi 25 Şubat tarihine kadar müzede ziyaretçilerini ağırlayacak.

İnegöl Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kurslarında (İNESMEK) ahşap oyma ve kakma sanatı kursunda eğitim veren Kültür ve Turizm Bakanlığı Geleneksel Türk El Sanatları Sanatkarı Ahmet Münir Ayva ile kursiyerleri, “Ahşap ve Biz” isimli özel bir sergi hazırladı. 66 adet oyma ve 32 adet kakma eserin yer aldığı sergi, bugün düzenlenen törenle kapılarını ziyaretçilerine açtı. İnegöl protokolünün de katıldığı sergi açılışında eserleri hazırlayan kursiyerler ve sanatseverler hazır bulundu.

98 ESER GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR

Sergi açılışında konuşan Kültür ve Turizm Bakanlığı Geleneksel Türk El Sanatları Sanatkarı ve İNESMEK usta öğreticisi Ahmet Münir Ayva, “Uzun bir aradan sonra İNESMEK bünyesinde eğitim gören kursiyerlerimle birlikte Kent Müzemizde sergi açmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyorum. Pandemi süresince kurs faaliyetlerimiz devam etmişti fakat yaptığımız eserleri sergileyemedik. Sanatçının yeni eser üretmedeki en büyük motivasyon kaynağı, şüphesiz yaptığı sanat eserleridir. Sergimizde benim ve kursiyerlerimin yapmış olduğu 66 adet oyma ve 32 adet kakma eser bulunmaktadır. Bu vesileyle her zaman yanımızda olan ve bizlerden desteklerini esirgemeyen Belediye Başkanımıza, İnegöl Belediyesi Kültür Müdürlüğümüze teşekkür ediyorum” dedi.

ŞEHİRLER, İÇERİSİNDEKİ İNSANLARIN KATKILARIYLA MARKALAŞIR

İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban ise “Bugün çok değerli sanatçımız Ahmet Münir Ayva hocamızın ve kursiyerlerinin eserlerinin yer aldığı sergimizin açılışı için bir aradayız. Burada olduğumuz için çok mutluyum. Bizler sanata, sanatçıya, kültüre, eğitime, spora önem veren bir kuruluşuz. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Şehrimizdeki değerlerin keşfedilmesi ve gelişmesi adına onlara zemin hazırlamak istiyoruz. Eğer şehirler marka olacaksa, içindeki insanların katkılarıyla marka olacaklar. İnegöl’ün de bu manada önemli değerleri, sanatçıları var. Ahmet hocamız da bunlardan bir tanesi. Bizlere her zaman güç kattılar. Kendilerine teşekkür ediyorum” diye konuştu.

KÜLTÜR VE SANAT ETKİNLİKLERİ ARTARAK DEVAM EDECEK

Kültür ve sanat etkinliklerinin artarak süreceğini de işaret eden Başkan Taban, “Bu dönem kültür ve sanata dair bu tür organizasyonları daha da arttırarak sürdüreceğiz. Bugün Ahşap ve Biz sergisini açıyoruz. Daha önce Kent Müzemizde 171 sergi yaptık. Bugün 172’nci sergimizi bugün açıyoruz. İnşallah yenilerini eklemek nasip olsun. 98 eser bu sergide yer alıyor. 25 Şubat tarihine kadar da açık kalacak. Bu vesileyle vatandaşlarımızı da sergiye gezme noktasında davet ediyorum” ifadelerinde bulundu.

Konuşmaların ardından kurdele kesimiyle sergi açılışı gerçekleştirildi. Ardından davetliler 98 parça eserin yer aldığı sergiyi gezerek eserleri ilgiyle inceledi. Yapılan eserler büyük beğeni topladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İdeal kiloda olmak kanser riskini azaltıyor

Kanser riskini artıran faktörler arasında sağlıklı ve dengeli olmayan beslenme şeklinin geldiğini belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Betül Demirbaş, özellikle meme, kalın bağırsak-rektum ve kan kanserlerinin obez bireylerde normal ağırlıktakilere göre daha fazla görüldüğüne dikkat çekti.

Sağlıklı vücut ağırlığına ve bel çevresine ulaşarak ideal ağırlığı korumanın önemli olduğunu söyleyen Demirbaş, günlük en az beş porsiyon sebze ve meyve tüketilmesini, beslenmede tam tahıllı besinlere ve kurubaklagillere daha sık yer verilmesini, enerji yoğunluğu düşük besinlerin tercih edilmesini, düzenli egzersiz ve fiziksel aktivitenin artırılmasını tavsiye etti.

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Betül Demirbaş, kanserin önlenmesinde doğru ve dengeli beslenmenin etkisine ilişkin değerlendirmede bulundu.

2050’de 35 milyondan fazla kanser vakası öngörülüyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından 4 Şubat Dünya Kanser Günü nedeniyle kanserin küresel durumuna ilişkin her 4 yılda bir Dünya Kanser Raporu hazırlandığını belirten Demirbaş, “2024 yılında yayınlanan raporda, 2022’de kanser teşhisi konulan kişi sayısının 20 milyon olduğu ve kanser nedeniyle 9,7 milyon ölümün yaşandığı bildirildi. Raporda yapılan tahminlere göre 2050 yılında dünyada 35 milyondan fazla yeni kanser vakasının olacağı öngörülüyor” dedi.

Her 5 kişiden 1’i kansere yakalanıyor

Dünya genelinde her 5 kişiden 1’i kansere yakalanırken, 9 erkekten 1’i ve 12 kadından 1’inin kanser nedeniyle hayatını kaybettiğini belirten Demirbaş, “Dünya genelinde 2022’de en sık görülen kanser türleri sırasıyla akciğer kanseri, meme kanseri, kolorektal kanser, prostat ve mide kanseridir. Türkiye’de 2022 yılında 240 bin 13 yeni kanser vakası görüldü” dedi.

Kanser ve beslenme ilişkisi çok fazla…

Günlük yaşamda kanser riskini arttıran ya da azaltan faktörler olduğunu kaydeden Demirbaş, “Özellikle sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi, bakteri ve virüs enfeksiyonu, yüksek miktarda pestisit ve yapay kimyasallara maruz kalma, radyasyona maruziyet, yüksek yağlı besinlerin fazla miktarda tüketimi, yetersiz taze sebze ve meyve tüketimi, yetersiz posa tüketimi, olumsuz çalışma koşulları ve tuzlanmış, tütsülenmiş ve dumanlanmış besinlerin fazla tüketimi, fiziksel hareketsizlik, fazla kilolu veya obez olmak kansere yakalanma riskini artırmaktadır” uyarısında bulundu. 

Yağlı besinler ve rafine edilmiş unlar riski artırıyor

Özellikle meme, kalın bağırsak-rektum ve kan kanserlerinin obez bireylerde normal ağırlıktakilere göre daha fazla görüldüğünü vurgulayan Demirbaş, “Yağ tüketiminin yüksek olması, obeziteye neden olmaktadır. Yağlı besinler ve bozulmuş yağ tüketimi, kanser yapıcı ve ilerletici maddelerin de alımının artmasına neden olmaktadır. Beslenmede özellikle rafine edilmiş unların kullanımı kolorektal, mide, üst sindirim sistemi, meme ve tiroid kanserleri riskini arttırmaktadır” dedi. 

Kanserin kendisi de beslenmeyi olumsuz etkiliyor

Beslenme şeklinin kanser oluşumunda etkili olmasının yanı sıra kanserin kendisinin de bireyin beslenme durumunu olumsuz etkileyebileceğini ifade eden Demirbaş, “Tedavide kullanılan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler metabolizmaya etki ederek besin öğelerine ve enerjiye olan gereksinimi arttırır. Hem tedavilerin yan etkileri hem de hastalığın kendisi besin alımı ve kullanımını olumsuz etkiler” dedi.

Kanserden korunmak için nasıl beslenilmelidir?

Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Betül Demirbaş, kanserden korunmak için beslenme önerilerini de şöyle sıraladı:

 Sağlıklı vücut ağırlığına ve bel çevresine ulaşmak, ağırlık kazanımından kaçınarak bu ağırlığı korumak, 

 Mevsimin taze sebze ve meyvelerini seçerek, günlük en az beş porsiyon ve üzerinde tüketmek (400- 800 gram), tüketmeden veya hazırlamadan önce suyun altında, gerekli durumlarda sirkeli suda bekleterek, iyice temizlemek, 

 Posa alımını arttırmak (25-35 gram/gün),

  Süt ve süt ürünleri tüketimini en az 2 porsiyon/gün olarak tüketmek, 

 Kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeriği yüksek olan yiyecek ve içeceklerin tüketimini sınırlamak (sağlıklı bireyler için günlük total kafein alımı ≤ 400 mg olacak şekilde), 

 Enerji yoğunluğu düşük besinlerin tüketimini tercih ederek, fast-food tarzı besinlerin tüketimini azaltmak, mümkünse hiç tüketmemek, 

 Beslenmede tam tahıllı besinlere ve kurubaklagillere daha sık yer vermek,

  Günlük total enerjinin yüzde 30’undan daha azını yağlardan sağlamak, 

 Kırmızı et yerine beyaz et (tavuk, balık, hindi eti) tercih etmek ve kırmızı eti sınırlamak (≤ 3 porsiyon / hafta, ≤ 80 gram / gün),

 Basit şeker, çay şekeri ve şekerli içeceklerin tüketimini azaltmak ya da tamamen kaldırmak ve basit şeker yerine kompleks karbonhidratları tercih etmek, 

 Sigara, alkol tüketiminden ve sedanter yaşamdan kaçınarak düzenli egzersiz veya fiziksel aktivite yapmak, 

 Besinleri saklama koşullarına dikkat ederek küf, mantar oluşumunu engellemek,

  Katkı maddesi içeren besinleri düzenli olarak tüketmekten kaçınmak, 

 Tütsülenmiş besinleri, kızartma, kavurma, ateşe direkt maruz kalacak yakınlıkta ızgara gibi pişirme yöntemleri yerine haşlama, buğulama, fırında pişirme gibi yöntemleri kullanmak,

  Turşu ve salamura gibi tuz içeriği yüksek besinlerin tüketiminden kaçınmak. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kanserde Erken Teşhis Hayat Kurtarıyor

Mudanya Belediyesi’nin 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde düzenlediği farkındalık ve bilinçlendirme seminerinde kansere karşı erken teşhisin önemine dikkat çekildi.

Mudanya Belediyesi’nin kanserde erken teşhisin önemine dikkat çekmek ve kansere olan farkındalığı artırmak amacıyla düzenlediği 4 Şubat Dünya Kanser Günü Farkındalık ve Bilinçlendirme Semineri’nde hastalıktan korunma yolları, erken teşhisin önemi ve hastalığın psikolojik etkileri konuşuldu.

MUDAŞ Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşen seminerde konuşan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Pınar Türk, meme kanserinin en sık rastlanan kanser türü olduğunu ancak erken teşhisle ölüm oranlarının ciddi şekilde düştüğünü belirtti. Akciğer kanserinin ise en fazla ölüme yol açan tür olduğunu vurgulayan Türk, “Kanser eğer çağımızın hastalığıysa, kendimizi korumak için bilinçli hareket etmeliyiz” dedi. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, kaliteli uyku ve stres yönetiminin kansere karşı korunmada etkili yöntemler olduğunu belirten Türk, “Her yıl düzenli taramalardan geçmek, erken teşhis açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca kanserle tek başına mücadele vermek de zor, mutlaka sosyal, psikolojik destek gerekiyor.” dedi.

YILDA BİR KEZ MAMOGRAFİ ÇEKTİRİN

Uzman Dr. Türkan Düz ise sigara kullanımının akciğer kanserine yol açan en büyük faktörlerden biri olduğunu belirterek, pasif içiciliğin de büyük risk taşıdığına dikkat çekti ve rahatsız edici bir öksürük olduğunda doktora başvurmanın gerektiğini söyledi. Düz, meme kanserine ilişkin olarak ise, 40 yaş üstü kadınlarda sekiz kadından birinde meme kanseri görüldüğünü belirterek, “Son dönemde 40 yaş altı vakalarda da artış gözleniyor. Bu yüzden tüm kadınlar yılda bir kez mamografi çektirmelidir” dedi.  

PSİKOLOJİK DESTEK ÖNEMLİ

Kanserin psikolojik etkilerine değinen Uzman Psikolog Ali Demirel ise hastalığın teşhis sürecinde ve sonrasında yaşanan duygusal zorluklara dikkat çekti. Kansere yakalanma korku ve endişesiyle insanların doktora gitmeyi ötelediğini bunun da erken tedavinin sağlayacağı faydalara engel olduğunu ifade eden Demirel, “İnsan kendini garanti altına almak için bilinmeyeni araştırır, belirsizlikleri giderir. Ama kanser tam tersi, insanı belirsiz bir ortama iter. Kanser sürecinde şok, öfke, inkar, pazarlık, duygusal çöküntü, kabullenme bireyde en çok görünen aşamalardır. Bu süreçlerde sağlık fiziksel ve psikolojik olarak bütüncül ele alınmalı. Stres bağışıklığı en çok baskılayan etkenlerden biridir. Stres yönetimi için de destek ayrı bir önem kazanıyor” diye konuştu.

Seminer sonunda Mudanya Belediye Meclis Üyeleri Nilgün Arslanoğlu ve Belgin Tanyeri konuşmacılara teşekkür ederek, farkındalık çalışmalarının devam edeceğini belirtti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ruhsal bozukluğa sahip hastaların cinsel sağılığına yönelik projeye TÜBİTAK’tan destek

Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Satı Doğan’ın  proje yürütücüsü olduğu, “Toplum Ruh Sağlığı Merkezine Devam Eden Hastalarının Riskli Cinsel Davranışlara Yönelik Algıları ve Koruyucu Davranışları: Kalitatif Çalışma”  Projesi, TÜBİTAK 1002-B Acil Destek Modülü kapsamında kabul edilerek desteklenmeye hak kazandı. Proje kapsamında ağır ruhsal bozukluğa sahip olan hastaların riskli cinsel davranışlara ve koruyucu önlemlere yönelik görüşleri alınarak davranışları değerlendirilecek.

Proje ekibini tebrik eden Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Üniversitemizin sağlık alanındaki atılımları sürüyor. Alanlarında uzman akademisyenlerimizin insan ve toplum sağlığına yönelik hazırladıkları projeler TÜBİTAK nezdinde kabul görmeye devam ediyor. Hemşirelik Fakültesi öğretim üyemiz Doç. Dr. Satı Doğan ve ekibinin ruhsal bozukluğa sahip hastaların cinsel sağlıklarına yönelik projesi de kabul gören projeler arasında yer aldı. Hocamızı ve proje ekibini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.

“Ruhsal bozukluğa sahip hastalarda riskli cinsel davranışlar sıklıkla görülüyor”

Proje hakkında bilgi veren Doç. Dr. Satı Doğan, “Cinsellik, insan davranışının doğal bir boyutudur ve yaşam kalitesinde, sağlıklı ilişkilerin sürdürülmesinde önemli faktörlerden birisidir. Ancak ruhsal bozukluğa sahip bireylerde cinsel sağlık, sağlığın bir boyutu olarak değerlendirilmemekte ve ihmal edilmektedir. Ağır ruhsal bozukluğa sahip hastalarda riskli cinsel davranışlar sıklıkla görülmekte ve bu davranışların sonucunda da hastalar cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve istenmeyen gebelikler ile karşı karşıya kalmaktadır. Araştırma kapsamında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Toplum Ruh Sağlığı Merkezine devam eden ağır ruhsal bozukluğa sahip hastalar ile bireysel derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilerek hastaların riskli cinsel davranışlara ve koruyucu önlemlere yönelik görüşleri ve davranışları değerlendirilecektir. Projeden elde edilecek sonuçlar, ağır ruhsal bozukluğa sahip hastalarda riskli cinsel davranışlar konusunda farkındalığı artırarak, çözüm önerilerinin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır” diye konuştu.

Yürütücülüğünü Doç. Dr. Satı Doğan’ın yaptığı proje ekibinde; Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevcan Topçu ve Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Damla İşman Haznedaroğlu yer alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Genç Kadınlarda Polikistik Over Sendromu Tehlikesi!

Kadınlarda görülen en yaygın hormonal bozukluklardan biri olan Polikistik Over Sendromu (PCOS) dünya genelinde üreme çağındaki kadınların yüzde 6-10’unda, ülkemizde de her 7 kadından 1’inde gelişmesine rağmen çoğu zaman fark edilmiyor.

Bunun nedeni ise sendromun bazı kadınlarda hafif veya tek bir belirtiyle seyretmesi nedeniyle hekime geç başvurulması. Adet düzensizlikleri, tüylenme, kilo alımı, hatta infertilite gibi pek çok belirtiyle kendini gösterebilen bu sendrom, sadece üreme sistemini değil, genel sağlığı da etkileyebiliyor. Öyle ki tanı ve tedavide gecikilirse uzun vadede tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, rahim kanseri ile depresyon gibi oldukça ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gülfem Başol, aslında erken tanı ve doğru tedaviyle sendromun yönetilebildiğine dikkat çekerek, “Bu sendromun kesin bir tedavisi olmasa da erken tanı konulur, doğru tedavi yaklaşımı benimsenir ve gerekli yaşam tarzı değişiklikleri yapılırsa, belirtileri kontrol altına almak ve uzun vadeli sağlık risklerini önlemek mümkün. Bu nedenle eğer adet düzensizlikleri, kilo alımı, tüylenme veya hamile kalmakla ilgili sorunlardan birini bile yaşıyorsanız, kadın ve doğum uzmanına danışmaktan çekinmeyin” diyor. 

 

Erkeklik hormonu daha fazla salgılanıyor

Yumurtalıklarda hormonal dengesizliklerin meydana gelmesiyle oluşan Polikistik Over Sendromu yumurtlama düzenini bozabiliyor. “Polikistik” ifadesi, yumurtalıklarda küçük ve içi sıvı dolu keseciklerin (kistlerin) bulunabileceğini belirtse de her hastada bu görüntü oluşmuyor. Asıl sorun hormonların düzensiz çalışması olduğu için östrojen ve progesteron dengesizleşirken, erkeklik hormonu olarak bilinen androjen normalden daha fazla salgılanabiliyor.  Bunun sonucunda hastalarda çeşitli semptomlar gelişmeye başlıyor. 

 

Her kadında farklı belirtiler görülüyor! 

Polikistik Over Sendromu her kadında farklı şekillerde ortaya çıkıyor.  Bazı hastalarda sadece adet düzensizlikleri yaşanırken, bazılarında ise kilo artışı, aşırı tüylenme ve cilt problemleri gibi daha belirgin semptomlar görülüyor.   Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gülfem Başol, sendromun en yaygın görülen belirtilerini, “Seyrek ya da düzensiz adet görmek, tüylenme (özellikle yüz, göğüs ve sırt bölgesinde), cilt problemleri (yağlı cilt, inatçı akneler, cilt koyulaşmaları), saç dökülmesi (erkek tipi saç seyrelmesi), kilo alımı ve insülin direnci (özellikle bel çevresinde belirgin kilo artışı), yumurtlama problemleri (hamile kalmada zorluk)” olarak sıralıyor. Doç. Dr. Gülfem Başol, bu belirtilerden bir veya birkaçını yaşıyor olmanın mutlaka polikistik over sendromu olduğunuz anlamına gelmediğini, ancak özellikle adet düzensizliği gibi durumlarla karşılaşıyorsanız bir uzmana danışmanızın son derece önemli olduğunu söylüyor. 

 

Tip 2 diyabetten kalp hastalıklarına…  

Polikistik Over Sendromu sadece üreme sağlığını değil, genel sağlığı da etkileyen bir durum. Sendromun tedavi edilmediğinde yumurtlama bozuklukları nedeniyle infertiliteye yol açabildiğine dikkat çeken Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gülfem Başol, “Ayrıca, insülin direnciyle yakından ilişkili olan sendrom kilo alımını kolaylaştırarak ilerleyen dönemde tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları riskini artırıyor. Adet düzensizlikleri uzun vadede rahim içi dokusunun (endometrium) aşırı kalınlaşmasına ve bunun sonucunda rahim kanseri riskinin yükselmesine neden olabiliyor. Tüm bunların yanı sıra özellikle aşırı tüylenme ve kilo alımı gibi semptomlar bazı psikolojik sorunlara, örneğin özgüven eksikliğine ve depresyona yol açabiliyor” bilgisini veriyor. 

 

Yaşam tarzı değişikliği çok önemli! 

Polikistik Over Sendromu’nun kesin bir tedavisi olmasa da belirtileri kontrol altına almak ve uzun vadede gelişebilecek olan sağlık sorunlarını önlemek mümkün.  Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Gülfem Başol, tedavi planının hastanın yaşına, belirtilerine ve hamilelik beklentisine bağlı olarak değiştiğini vurgulayarak,  “Tedaviye ilk olarak yaşam tarzı değişiklikleriyle başlanıyor. Sağlıklı beslenmek, rafine şeker ile karbonhidratlardan kaçınmak ve düzenli egzersiz yapmak insülin seviyelerini dengelemeye yardımcı oluyor. Özellikle kilo vermek, adet düzenini sağlamak ve yumurtlamayı desteklemek açısından büyük fayda sağlıyor” diyor. Gerekli durumlarda ilaç tedavisine de başlandığına işaret eden Doç. Dr. Gülfem Başol,  sözlerine şöyle devam ediyor: “Doğum kontrol hapları androjen seviyelerini düşürmek ve adet düzenini sağlamak için kullanılıyor. İnsülin direncini düşüren ilaçlar, özellikle kilo verme sürecini desteklemek için tercih ediliyor. Anne olmak isteyen kadınlar için yumurtlamayı destekleyen ilaçlar öneriliyor” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı