Yazar arşivleri: admin

Hayallerin Gerçek Olması “Setur’la Bi Tatile Bakar”

Koç Topluluğu şirketlerinden Setur, “Setur’la bi tatile bakar” sloganıyla hayata geçirdiği yeni reklam filmi serisiyle hayallerdeki tatilin sadece bir adım uzaklıkta olduğunu vurguluyor. Güvenilir ve konforlu bir seyahat deneyimi sunan Setur, 60 yıldır müşteri memnuniyetini ön planda tutarak tatilcilerin hayallerini gerçeğe dönüştürüyor.

Seyahatin önündeki engelleri kaldırarak hayatları zenginleştiren Setur, yeni reklam filmi serisiyle günlük hayatın yoğun temposundan kaçmak isteyenlere ilham veriyor. “Setur’la bi tatile bakar” sloganıyla hazırlanan reklam filminde, rutin anlarda hayal ettikleri keyifli tatil sahnelerine taşınan insanlar, Setur aracılığıyla hayallerindeki seyahati gerçeğe dönüştürüyor.

Setur, 60 yıllık tecrübesiyle güven, üstün kalite, konfor ve müşteri memnuniyeti odaklı hizmet anlayışıyla milyonlarca insanın hayatına dokunuyor. Turizmin, seyahatin ve ulaşımın her noktasında faaliyet gösteren Setur, eşsiz avantajları ve cazip kampanyalarıyla hayallerdeki tatile ulaşmayı kolaylaştırıyor.

Setur ayrıcalığıyla yaşanan bir tatil, tüm seneye mutluluk katıyor

Erken rezervasyon avantajlarıyla, tatilcilerin planlarını önceden yaparak istedikleri destinasyonlarda fiyat avantajı kazanmalarına destek oluyor. Tüm seyahat harcamalarını kazanca dönüştüren ve biriken puanların dilediği gibi harcanabildiği sadakat programı Setur Extra ile kişiye özel fırsatlar yaratıyor. Chippin uygulaması üzerinden World Pay alışveriş kredisiyle, kredi kartı limitine takılmadan ödeme kolaylığı sunuyor, cazip taksit seçenekleriyle planlamayı daha esnek hale getiriyor. 

Yurt dışını tercih eden tatil severler için ise belirli rotalarda yalnızca yüzde 25 ön ödeme ile fiyat sabitleme ve esnek ödeme planı oluşturma imkânı sunarak, seyahatlerini güvence altına almalarını sağlıyor. Setur, dönemsel olarak sunduğu World Puan kampanyaları ve özel indirimlerle tatil planlarını daha avantajlı hale getiriyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TEB’in aktifleri 2024 yılı sonunda 611,4 milyar TL’ye ulaştı

TEB, ülke ekonomisine katkı sağlayarak sürdürülebilir büyümeyi desteklerken, “iyi banka” anlayışıyla toplumda pozitif etki yaratmak için çalışmalarına devam etti.

 

31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla TEB’in aktif toplamı 611,4 milyar TL olurken, net kârı 10,9 milyar TL olarak gerçekleşti. TEB’in ekonomiye ve müşterilerine sağladığı desteğin en önemli göstergesi olan kredileri ise toplam aktiflerinin yüzde 54,4’ünü oluşturdu. Her dönem olduğu gibi risk yönetimine ve aktif kalitesine öncelik veren TEB’in toplam kredileri yılsonunda 332,6 milyar TL seviyesinde gerçekleşirken, aynı dönemde toplam mevduatı ise 405,6 milyar TL oldu. 2024 yılında güçlü sermaye yapısıyla birlikte istikrarlı büyümeyi sağlayan ve karlılığını sürdürülebilir bir şekilde devam ettiren TEB’in özkaynakları 44 milyar TL olurken, sermaye yeterlilik rasyosu hedef rasyo olan yüzde 12’nin oldukça üstünde, yüzde 19,15 oranında gerçekleşti.

 

Yıl boyunca uluslararası kurumlardan sağladığı kaynaklarla reel sektörü destekleyen TEB, kasım ayında yenilediği sendikasyon kredisiyle reel sektörün dış ticaret finansmanına 450 milyon ABD doları destek sağladı. TEB’in yenilenen sendikasyon kredisine toplamda 560 milyon ABD doları talep gelirken, 14 ülkeden toplam 24 bankanın katılımıyla gerçekleşen sendikasyon kredisi ilave kaynak artışıyla yüzde 136 oranında yenilendi. Bu yıl da sürdürülebilirlik performansı kriterleri çerçevesinde yenilenen sürdürülebilirlik bağlantılı sendikasyon kredisi ile TEB, çevresel ve sosyal kriterleri odağa alarak üç performans hedefi belirledi. Buna göre, kadın hakim ortaklı mikro ve KOBİ’lere sağlanan finansman tutarının artırılması sağlanırken, KOBİ’lerin yeşil ve çevre dostu projelerinin finansmanı ile kurumsal firmaların yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projelerine yönelik kredilerin artırılması yönündeki yatırımlar desteklenecek. 

 

TEB, müşterilerinin sürdürülebilirlik kapsamındaki proje ve yatırımlarına finansman desteği sunmaya devam etti. Bu kapsamda, demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren Kroman Çelik’in sektörün de dekarbonizasyonu için önemli bir yere sahip olan elektrikli ark ocağı (EAF) yatırımına ait 35 milyon avro tutarındaki işlemi gerçekleştirdi.

 

Ürün ve hizmetleriyle kurumsal müşterilerine desteğini sürdüren TEB Kurumsal ve Kurumsal Yatırım Bankacılığı, yılsonu itibarıyla toplam kredilerde önemli ölçüde büyüme sağladı ve nakit kredilerde %44 oranında büyüdü. Sağladığı faiz avantajlarıyla toplam mevduat hacmini artırmayı başaran TEB Kurumsal ve Kurumsal Yatırım Bankacılığı Grubu, vadeli mevduatta %100’ün üzerinde büyüme gerçekleştirdi. 

 

Yılın dördüncü çeyreğinde de müşterilerini yatırım ürün ve hizmetleriyle tanıştırmaya devam eden TEB, yatırımlarını TRY, USD ve EUR para biriminde değerlendiren müşterilerine 45 farklı TEB Portföy yatırım fonu ile tüm varlık sınıflarına kolaylıkla erişim imkanı sundu. TEB Bireysel ve Özel Bankacılık Grubu’nun yatırım fonu hacmi bir önceki çeyreğe kıyasla %29 arttı.

 

TEB, CEPTETEB Mobil Uygulaması ve İnternet Şubesi ile ticari ve işletme müşterilerine özel dijital bankacılık uygulaması CEPTETEB İŞTE’yi geliştirmeye devam etti. Yılın son çeyreğinde ikinci el araç alım-satım işlemlerinde nakit taşıma riskini ortadan kaldıran, araç satış bedelini güvence altına alan ve dolandırıcılıkları önleyerek alıcı ile satıcıyı koruyan Güvenli Ödeme Sistemi’ni devreye alarak CEPTETEB ve CEPTETEB İŞTE üzerinden müşterilerine sundu. Diğer banka POS hareketleri, valör ve ciro raporlarına erişim, sigorta poliçelerinin yenilenmesi ve tahsilat tercihlerinde değişiklik yapma özellikleri de CEPTETEB İŞTE’ye yeni eklenen hizmetler arasında yer aldı.

 

On yılı aşkın süredir girişimciliğe ve inovasyona odaklanan TEB, Girişim Bankacılığı’nın 2024 yılında Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile yaptığı iş birliğiyle girişimcilik ekosistemini güçlendirmeye devam etti. TEB, TÜBİTAK BiGG Uygulayıcı Kuruluşu olarak yürüttüğü Step Up ve altı farklı hızlandırma programıyla 204 girişime eğitim, danışmanlık ve networking desteği verdi. Yılsonu itibarıyla TİM-TEB Girişim Evleri’nde toplam 5.500 saat eğitim ve 800 mentorluk görüşmesi gerçekleşirken, desteklenen girişim sayısı 2.200’e ulaştı. 

 

TEB, Kadın Bankacılığı ile kadın işletme sahiplerinin ve girişimcilerin iş dünyasındaki varlığını güçlendirmeye yönelik çalışmayı sürdürdü. IFC ile yaptığı kredi anlaşmasıyla kadın KOBİ’lerin kullanımına sunulacak finansman kaynaklarını genişleten TEB, İhracatı Geliştirme A.Ş. (İGE) ile gerçekleştirdiği anlaşmayla kadın ihracatçılara yönelik yeni bir kredi imkanı sundu. Bu çalışmalar sonucunda, kadın işletme sahiplerine kullandırılan nakit kredi hacmi geçen yılın aynı dönemine göre %92 oranında arttı. 

 

Müşterilerinin finansal ihtiyaçlarına ve varlıklarına değer katan çözümler sunmanın yanı sıra hayatın her alanında yanlarında olma hedefiyle hizmet veren TEB Özel Bankacılık, spor ve sanat alanlarında katkılarını sürdürdü. Bu yıl 8’incisi gerçekleştirilen TEB Özel Bodrum Golf Turnuvası’na destek verirken, Türkiye genelinde Güzel Sanat Fakülteleri’nden yeni mezun sanatçı adaylarını bir araya getiren BASE’in eş sponsoru olarak gençlerin yaratıcı enerjisini ve yenilikçi bakış açılarını desteklemeye devam etti.

 

TEB, toplumun sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla finansal okuryazarlığa odaklanan çalışmalarına devam etti. TEB Aile Akademisi ile sunduğu finansal okuryazarlık eğitimlerini yedi farklı içeriğiyle katılımcılarla buluşturdu. 2024 yılında 30’dan fazla kurumda yüz yüze ve dijital olarak 10 binden fazla kişiye finansal okuryazarlık eğitimi verildi. Sürdürülebilir çevre ve iklim farkındalığı oluşturmak amacıyla tasarlanan iklim okuryazarlığı ve çevre hukuku okuryazarlığı eğitimleriyle 3.500’den fazla kişiye ulaştı. TEB Aile Akademisi tarafından finansal okuryazarlık eğitimi verilen birey sayısı yılsonu itibarıyla 21 milyonu aştı.

 

Ekonomiye ve topluma değer katan, pozitif etki yaratan çalışmalarla ülkemizin sürdürülebilir büyümesine katkıda bulunan TEB, sürdürülebilirlik konusunda toplumsal farkındalığı artırmaya yönelik çalışmalarına da devam etti. “Seyretmek güzel. Peki ya seyirci kaldıklarımız?” mottosundan hareketle sosyal medya ve dijital platformlarda hayata geçirdiği “Seyirci Kalma” kampanyasıyla TEB, toplumsal farkındalığı artırmayı ve sürdürülebilir dönüşümde aktif bir rol üstlenmeyi hedefledi. Kampanya kapsamında, kendi alanlarında öncü kadın girişimci ve işletme sahiplerinin sürdürülebilirliğe odaklanarak hayata geçirdiği ilham verici projelerin anlatıldığı dört kısa film yayınlandı. Belgesel niteliğinde olan bu filmlerde sektörel dönüşümlerin nasıl sağlanacağı, gönüllülük kültürünün nasıl geliştirileceği, daha iyi ve sürdürülebilir bir gelecek için toplumsal farkındalığın nasıl sağlanacağı gibi konularda da mesajlar paylaşıldı.

 

TEB, 2024 yılında çok sayıda ödüle layık görüldü

Ulusal ve uluslararası organizasyonlar tarafından yıl boyunca çok sayıda ödüle layık görülen TEB, yılın son çeyreğinde de ürün ve hizmetleriyle ödül aldı.

 

TEB’in ticari ve işletme müşterilerine özel dijital bankacılık hizmeti CEPTETEB İŞTE, Global Finance Best Digital Banking Award 2024 kapsamında “Best SME Banking/SME Platform” ödülünün sahibi oldu. 

 

TEB Özel Bankacılık, International Finance Ödülleri’nde “En Yenilikçi Özel Bankacılık”, World Finance Ödülleri’nde ise altıncı kez “Türkiye’deki En İyi Özel Bankacılık” ödüllerine layık görüldü. 

 

TEB, insan kaynakları uygulamalarını değerlendiren dünyanın saygın kuruluşlarından Top Employers Institute tarafından bu yıl 12. kez “Avrupa ve Türkiye’nin En İyi İşvereni” seçildi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Mühendis Tek-Sen Enerji Sendikası: “İnsan hayatını koruma misyonu, mühendislik projelerinin merkezine yerleştirilmeli”

6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçse de acılar tazeliğini koruyor. Bölgenin yeniden inşası için çalışmalar devam ederken Türkiye’nin deprem gerçeğine karşı yeterli bilinci kazanıp önlemler alması, olası felaketleri en az zararla atlatmak için büyük önem taşıyor. Kamu mühendislerinin afet yönetimi ve yapı denetimi gibi kritik alanlardaki rollerini güçlendirmek için bir model geliştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Mühendis Tek-Sen Enerji Sendikası Genel Başkanı Mümin Güler, mühendislerin eğitim ve yetkinlik seviyelerinin artırıldığı takdirde afetlerle mücadele edilebileceğini vurguluyor.

 

Kamu mühendisleri ve teknik personelin sesi olan Mühendis Tek-Sen Enerji Sendikası, 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde afetlere karşı alınması gereken önlemleri bir kez daha yineledi. Depreme karşı topyekûn mücadelenin uluslararası mühendislik standartları, insan hayatını koruma misyonu, yapı denetim süreçleri, kamu mühendislerinin rollerinin güçlendirilmesi ve yeniden inşa süreçlerinin tamamının dikkate alınarak yürütülmesi gerektiğini söyleyen Mühendis Tek-Sen Enerji Genel Başkanı Mümin Güler, Türkiye’nin bu konuda en ufak bir vakit kaybına tahammülünün olmadığına dikkat çekti.

 

“Mevcut yapılar da depreme karşı güvenli değil”

“Kahramanmaraş merkezli depremler; yapıların depreme dayanıklı olması, güncel deprem yönetmeliklerine uygun olarak tasarlanması ve güçlendirilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya çıkardı” diyen Mümin Güler, şu açıklamalarda bulundu: “Deprem öncesi ve sonrası erken uyarı sistemleri ile izleme teknolojilerinin kullanılması, mühendislik alanında dikkate alınması gereken önemli bir konu halini aldı. Ayrıca depreme karşı yapıların esnekliği artırılmalı ve sismik izolasyon gibi teknikler kullanılmalı. Eski binaların güçlendirilmesi de büyük bir önem arz etmekte çünkü mevcut yapılar da depreme karşı güvenli değil. Mevcut yapı stoğunda kamusal, özel, tüzel demeden zayıf binaları tespit ettikten sonra yıkmalı, güçlendirilebilecek olanları ise güçlendirmeliyiz.”

 

“Kentsel dönüşüm projeleri genellikle aceleye getirilerek gerçekleştiriliyor”

Türkiye’de inşaat mühendisliği ve bina güvenliği alanındaki standartların teorik yeterliliğinin uygulamada tam olarak sağlanamadığını belirten Güler, “Deprem yönetmeliği gibi önemli mevzuatlar güncel olsa da eski binaların güçlendirilmesi ve uygulama konusunda yetersizlikler yaşanabiliyor. İnşaat süreçlerinde denetim eksiklikleri, yapıların standartlara uygunluğunu olumsuz etkiliyor. Zemin etüdü ve jeoteknik incelemeler, yeterince dikkate alınmıyor, bu da büyük riskler oluşturabiliyor. Ayrıca, inşaat mühendislerinin ve diğer ilgili profesyonellerin sürekli eğitim alması ve halkın bina güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi önemli. Kentsel dönüşüm projeleri de genellikle aceleye getirilerek yeterli güvenlik önlemleri alınmadan gerçekleştirilebiliyor. Son olarak, inşaat sektöründe kullanılan malzeme kalitesinin artırılması ve standartlara uygunluğun denetlenmesi gerekiyor. Bu alanlarda yapılacak iyileştirmeler, daha güvenli ve dayanıklı yapılar inşa edilmesine olanak sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

 

Mühendislerin talebi, bağımsızlıklarını koruyabilecekleri bir çalışma ortamı 

Mühendislik projelerinin temelinde tasarım aşamasından itibaren insan hayatını koruma misyonunun yer alması gerektiğine dikkat çeken Güler’e göre yapıların depreme, elektrik aksamında doğabilecek sorunlara, yangına ve diğer tehlikelere karşı dayanıklı olması, çevresel ve toplumsal etkilerin dikkate alınması gibi unsurlar bu misyonun bir parçası durumunda. Kamu mühendislerinin özellikle afet yönetimi ve yapı denetimi gibi kritik alanlardaki rollerini güçlendirmenin büyük öneme sahip olduğunu ifade eden Güler, sözlerine şöyle devam etti: “Kamu mühendislerinin afet yönetimi ve yapı denetimi gibi kritik alanlardaki rollerini güçlendirmek için bir model geliştirilirken, öncelikle mühendislerin eğitim ve yetkinlik seviyelerinin artırılması gerekiyor. Bu doğrultuda, mühendislerin sürekli eğitim alacağı, afet yönetimi ve yapı denetimi gibi konularda uzmanlaşabilecekleri sertifikasyon programları oluşturulmalı. Ayrıca, mühendislerin bağımsızlıklarını koruyabilecekleri bir çalışma ortamı sağlanmalı ve görevlerini tarafsız bir şekilde yerine getirmeleri için hukuki düzenlemeler güçlendirilmeli. Son olarak, kamu mühendislerinin afet ve yapı denetimi gibi kritik alanlarda daha etkin olabilmesi için bir iş birliği ve koordinasyon ağı oluşturulmalı, farklı kurumlar arasında güçlü bir iletişim sağlanmalı. Bu model, mühendislerin görevlerini daha verimli ve güvenilir bir şekilde yerine getirmelerine yardımcı olacaktır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Turizmde Yeşil Dönüşüm: cOmmited ve Elektraweb’ten Karbon Nötr Konaklama…

Fibabanka’nın iştiraki cOmmited, otel yönetim yazılımları lideri Elektraweb yaptığı iş birliği ile otellere karbon nötr konaklama altyapısı sunarak sürdürülebilir turizme öncülük ediyor. Böylece turizm sektörü, daha yeşil bir geleceğe emin adımlarla ilerliyor.

Geleceğin teknolojilerine yatırım yaparak finansal çözümler geliştiren Fibabanka’nın yüzde 100 iştiraki olan cOmmited Danışmanlık A.Ş. ile otel yönetim yazılımları alanında lider olan Elektraweb arasında daha sürdürülebilir bir turizm sektörü hedefiyle karbon nötr konaklama altyapısı sunmaya yönelik iş birliği anlaşması imzalandı. 

            Bu kapsamda; 5.000’in üzerinde otele sağladığı yazılım altyapısıyla sektörün lider firmalarından biri olan Elektraweb’i kullanan oteller, cOmmited’in karbon dengeleme ve sertifikasyon alanındaki uzmanlığı ile entegre çalışarak müşterilerine karbon nötr konaklama deneyimi sunabilecek.

Sürdürülebilir Turizm İçin Somut Adımlar…

cOmmited Genel Müdürü Levent Köseoğlu, anlaşma hakkında şunları söyledi: “Turizm sektörü, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir role sahip. Elektraweb ile yaptığımız bu iş birliği sayesinde otellere, karbon ayak izlerini kolayca dengeleyebilecekleri pratik ve etkili çözümler sunuyoruz. Amacımız, sektörün sürdürülebilirlik dönüşümüne öncülük etmek ve çevreye duyarlı bir turizm anlayışını yaygınlaştırmak.”

Elektraweb CEO’su Kemal Oral ise yaptığı açıklamada; “Elektraweb olarak, teknolojimizi sadece işletme verimliliği için değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sunmak için geliştiriyoruz. cOmmited ile gerçekleştirdiğimiz bu ortaklık, otel işletmecilerine karbon nötr konaklama sunma imkânı sağlayarak sektörde fark yaratacak. Daha yeşil bir turizm sektörü için önemli bir adım attığımıza inanıyoruz” dedi.

Yenilikçi Çözümlerle Turizm Sektöründe Yeşil Dönüşüm

Çevresel sorumluluklarını yerine getirmek isteyen oteller için bir dönüm noktası olma potansiyeline sahip olan söz konusu ortaklık, otel müşterilerinin gönüllü karbon sertifikası satın alarak seyahatlerinin çevresel etkilerini dengelemelerine olanak tanırken, otellerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştıracak. Sistemin temel özellikleri ise şunları içeriyor:

  • Karbon Ayak İzi Hesaplama: Otellerin enerji tüketimi, atık yönetimi ve diğer çevresel etkenlere göre karbon emisyonlarının hesaplanması,
  • Gönüllü Karbon Sertifikası Satışı: Müşterilerin konaklamaları sırasında karbon ayak izlerini dengelemek için doğrudan karbon kredisi satın alabilmeleri,
  • Sertifikasyon ve Raporlama: Otellerin karbon nötr statüsünü belgeleyen sertifikalar ve çevresel performans raporları…

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çukotka’daki Yüzer Nükleer Güç Santrali 1 Milyar Kilovat Saat Elektrik Üretti

Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’un Elektrik Enerjisi Bölümü Rosenergoatom A.Ş.’nin geliştirdiği Yüzer Nükleer Güç Santrali (FNPP), Çukotka Özerk Bölgesi’ndeki Chaun-Bilibino enerji merkezinin izole elektrik şebekesi için ürettiği elektrik 1 milyar kilovatsaate ulaştı. 

Şu anda, Batı Çukotka’ya ve Yakutistan’daki Chersky köyüne hizmet veren Çukotka enerji merkezindeki FNPP’nin ürettiği elektriğin payı %60’ı aşıyor. FNPP her yıl üretimini artırıyor ve son birkaç yıldır Federal Anti-Tekel Servisi (FAS) tarafından belirlenen yıllık hedefi aştı. 

FNPP İnsan Kaynakları Müdür Yardımcısı Natalia Tarasova, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Geçen yıl FNPP için bir dönüm noktasıydı. FNPP’nin ilk yakıt kampanyası, üstesinden gelmemiz gereken bir zorluk olan Arktik koşullarında başarıyla tamamlandı. Bu başarıyı öncelikle tesis personelinin etkili planlamasına ve koordineli çalışmasına bağlıyorum. Çalışmalarımızla ilgili özel bir husus, personelin bir kısmı dönüşümlü bir programa göre çalışırken, diğerlerinin 5.000 kilometre uzaktaki Rusya anakarasında çalışması ve geri kalanının ise sürekli olarak Pevek’te görev yapmasıdır. Geleneksel olmayan çalışma yaklaşımlarının en başından itibaren FNPP projesinin önemli bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Çalışanların profesyonelliği ve yüksek potansiyelinin yanı sıra her üyenin gücü ve değerli katkıları, ekip çalışması ve iş birliği etkileyici sonuçlara ulaşılmasını sağladı” dedi.   

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Uzmanı açıkladı: 2040’ta Kanser Vakaları 30 Milyonu Bulabilir!

Her yıl 4 Şubat, kanser konusunda farkındalık yaratmak ve erken teşhisin önemine dikkat çekmek amacıyla Dünya Kanser Günü olarak anılıyor. Kanserin giderek artan bir sağlık tehdidi haline geldiğini vurgulayan Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serkan Çelik, 2040 yılına kadar dünya genelinde yıllık kanser vakalarının 30 milyona ulaşabileceğine işaret etti. Bununla birlikte günümüzde kanser tedavisinde büyük ilerlemeler kaydedildiğini ve artık her evrede kansere karşı etkili çözümler sunulabildiğinin altını çizen Prof. Dr. Çelik, “Gelişen teknolojiler ve bunun paralelinde yeni tedavi yöntemleri sayesinde, bugün birçok kanser türü kronik bir hastalık gibi tedavi edilebiliyor.Ve ileri evrelerde de başarılı tedaviler uygulanabiliyor.” Dedi. 

 

Kanserin erken tanısı ve tedavi alternatiflerindeki gelişmelerin yanında hala dünyada vaka sayılarında artış devam ediyor. Bu artışın en önemli nedenlerinin başında yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam, tütün ve tütün ürünleri kullanımı gibi yaşam tarzı alışkanlıklarının geldiğini hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serkan Çelik, Dünya Kanser Günü dolayısıyla önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’de de her yıl 200 binden fazla kişinin kanser teşhisi aldığına dikkat çeken Prof. Dr. Çelik, dünya genelinde her yıl yaklaşık 20 milyon kişinin kansere yakalanırken, bunların 10 milyonunun hayatını kaybettiğini söyledi. 

KANSERİN ARTIŞINDAKİ EN BÜYÜK ETKEN: YAŞAM TARZI

Kanser vakalarındaki artışın temel nedenlerinden olan yaşam tarzı değişiklikleriyle ilgili Prof. Dr. Çelik, şunları anlattı: “Kanser gelişiminde genetiğimiz, yaşımız gibi bazı faktörlerle müdahale edemesek de önlenebilir risk faktörlerine hepimiz müdahale edebiliriz. Bunların başında tütün ve tütün ürünleri kullanımı geliyor. İstatistikler kansere bağlı yaşam kayıplarının yüzde 20’sinin sigara nedeniyle oluşan kanserlerden kaynaklandığını gösteriyor. Bununla birlikte beslenme alışkanlıklarımız çok değişti. Hazır ve işlenmiş gıdalar çok fazla tüketiliyor. Üzerine fiziksel hareketsizlik artınca kanser için önemli bir risk faktörü olan obezite oranları da artıyor. Bugün özellikle meme, kalın bağırsak, mide, rahim kanserlerinin artışında bu faktörlerin etkili olduğu biliniyor.”

“Bu nedenle en önemli mücadele alanımızda tütün ve tütün ürünleri kullanımının azaltılması yer alıyor” diyen Prof. Dr. Çelik, “Diğer taraftan beslenme şeklimiz değişmeli ve fazla kiloyla mücadele etmemiz gerekiyor. Sağlıklı bir yaşam için bitkisel temelli beslenmeye ağırlık verilmesi, işlenmiş gıdalardan, özellikle işlenmiş etlerden ve hayvansal yağlardan kaçınılmalı. Daha çok sebze, meyve, tahıl ve bakliyat ağırlıklı beslenmeye ağırlık verilmeli. Ayrıca kansere neden olan HPV gibi enfeksiyonlardan da korunmak gerekiyor.” 

 ‘ERKEN EVREDE YAKALANIRSA TEDAVİDE YÜZDE 90’NIN ÜZERİNDE BAŞARILI OLUNABİLİYOR’

Bugün artık kanserin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Çelik, sözlerine şöyle devam etti: “Erken tanı tedavi başarı oranını büyük ölçüde artırıyor. Dolayısıyla meme, kolon, rahim ağzı kanseri gibi tarama programları bulunan kanserler için bu programlar bilinmeli ve uygulanmalı. Erken tanı içinde tarama programlarının aktif olarak kullanılması, kansere neden olan risk faktörlerinin bilinmesi ve bunlardan kaçınmak gerektiğinin farkında olunması önemli. Özellikle meme kanseri gibi bazı kanserlerin erken evrede yakalanmasıyla tedavi başarısının yüzde 90’ın üzerine çıkabildiği unutulmamalı.” 

KANSER TEDAVİSİNDE SON YILLARIN GÜNDEMİNDEKİ 3 ÖNEMLİ GELİŞME

Gelişen teknolojiyle beraber kanser tedavisinde ortaya çıkan yeni yöntemlerden bahseden Prof. Dr. Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kanser tedavisinde 1970’lerde kemoterapi ilaçları ile başlayan tedavi seçeneklerimiz 1990’lı yılların başından itibaren klinik araştırmalar sonucunda önce akıllı ilaçlar sonra immünoterapi dediğimiz tedavi yöntemleri ile gündemimize girmeye başladı. Bağışıklık sistemini harekete geçirerek tümöre karşı savaşmasını sağlayan bu immünoterapi ilaçları, kemoterapiye kıyasla daha az yan etki gösteriyor. Tüm bu ilaçlar sayesinde ileri evre akciğer kanserlerinde 5 yıllık yaşam oranı yüzde 5’ten yüzde 25’e kadar çıktı. Ancak immünoterapiyi sadece ileri evre kanserlerde değil, erken evre kanserlerde riskin azaltılması amacıyla da kullanabiliyoruz. Cerrahi öncesi ve sonrası hastalarda dahi bu yöntemi kullandığımız oluyor.”

“Tümörün genetik yapısını analiz ederek, kişiye özel tedavi imkânı sunan akıllı ilaçlar, farklı kanser türlerinde etkili bir şekilde kullanılabiliyor. Kansere neden olan genlerin saptanma yöntemlerinde büyük ilerleme kaydedildi” diye konuşan Prof. Dr Çelik, “Bu sayede hangi hasta hangi ilaçtan daha çok fayda görür sorusunun cevabını daha kolay bulabiliyoruz. En sık küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde kullandığımız bu tedaviler ile kanserin kaynak aldığı organdan bağımsız olarak genetik mutasyonuna göre tedavi dediğimiz ‘tümor agnostik’ tedavi seçeneklerimiz oluşmaya başladı” diye konuştu. 

Bunun yanında son yıllarda gündemimize hızlı bir giriş yapan ‘Antikor İlaç Konjugatları’ hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Çelik, konuyla ilgili şunları anlattı: “Bu yeni tedavi yöntemi, tümör hücresini hedef alarak tümör hücresi içine yüksek dozda kemoterapi girmesini esas alıyor. Bu sayede tümör hücresi yok edilirken kemoterapinin diğer organlarda yaratabileceği yan etkiler de yaşanmıyor. Bugün meme, akciğer ve meme kanserlerinde kullandığımız bu yöntemin önümüzdeki günlerde çok daha yaygın kullanılacağının kanıtları ortaya çıkmaya başladı.” 

“KANSERDEKİ KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ YAKLAŞIMI, YERİNİ TÜMÖRE ÖZEL TEDAVİYE BIRAKIYOR”

Tüm bu gelişmelerle birlikte bugün kanserin kronik bir hastalık gibi tedavi edilebilir bir noktaya geldiğinin altını çizen Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serkan Çelik, “Evet kişiye özel tedavi yaklaşımıyla hastaya uygun tedavi uygulanmaya davam ediyor. Ancak bugün geldiğimiz noktada artık tümörün moleküler yapısı ön plana çıkıyor. Böylelikle bu yapıya uygun tedavilerle elde edilen sonuçlar çok daha etkileyici olabiliyor.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Uzun süreli ve tekrarlayan öksürükler astım habercisi olabilir

Astımın ülkemizde yüzde 5 ila 10 arasında görüldüğünü belirten Çocuk İmmünoloji ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Çiçek, “Astımlı hastaların şikayetleri, atakları ve öksürükleri geceleri daha fazla olabilmektedir. Eforla öksürüğün, nefes darlığının artması ve efor kapasitesinin düşmesi de oldukça tipiktir. Bazen de sadece tekrarlayan ve uzun süreli öksürüklerle çocuklar astım tanısı alabilir” dedi.

 

VM Medical Park Gebze Hastanesi Çocuk İmmünoloji ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Çiçek, çocukluk çağı astımı konusunda açıklamalarda bulundu.

Astımın ne olduğundan bahseden Doç. Dr. Çiçek, “Astım, solunum yollarının, bronşların dönem dönem tetikleyicilerle etkilenmesi sonucu, ataklar halinde seyreden hırıltı, hışıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi, solunum güçlüğü ve öksürük gibi semptomlarla seyreden bir hastalıktır.  Astım çocukluk çağında sosyal hayatın kısıtlanmasına neden olabilen, okul devamsızlığının ve hastane yatışlarının önemli nedenlerinden biridir. Ülkemizde yüzde 5 ila 10 arasında görülmektedir. Astımlı hastaların şikâyetleri, atakları ve öksürükleri geceleri daha fazla olabilmektedir. Eforla öksürüğün, nefes darlığının artması ve efor kapasitesinin düşmesi de oldukça tipiktir. Bazen de sadece tekrarlayan ve uzun süreli öksürüklerle çocuklar astım tanısı alabilir” diye konuştu.

EV TOZU AKARLARI NEDEN OLABİLİR

Çocukluk çağı astımının ise solunum yollarının uzun soluklu süreçte enflamasyonu ile karakterize bir hastalık olduğunun altını çizen Doç. Dr. Çiçek, astımlı çocukların hava yollarının yapısal olarak daha hassas olduğunu ve genellikle basit bir uyaran/tetikleyici karşısında bile şikayetlere neden olarak hekime başvurulara sebep olduğunu belirtti. 

Doç. Dr. Çiçek, çocukluk çağı astımına neden olan tetikleyici faktörleri ise şöyle sıraladı:

“Sıklıkla alerjenler (aeroalerjenler, ev tozu akarları, polenler, küf sporları, hayvan epitelleri gibi), solunum yolu enfeksiyonları soğuk hava, hava kirliliği, keskin kokulara, kimyasallara maruziyet, efor yapmak (gülme, ağlama, koşma), reflü, az sıklıkta da gıda alerjileri.”

NEFES DARLIĞI GÖRÜLEBİLİR

Astımlı çocukların şikayetlerinin yaş gruplarına göre farklılıklar gösterebileceğini ve hastadan hastaya göre değişebileceğini söyleyen Doç. Dr. Çiçek, “Genellikle semptomlar aralıklı olarak ortaya çıkar ve hastalık dönemleri arasında sağlıklı, şikayetlerin olmadığı bir dönem de olur. Hırıltı, hışıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi, eforla tetiklenen öksürük, gece artan öksürük şikayetleri ya da sadece uzamış öksürük ile karşımıza gelebilirler. Özellikle ilk 5 yaş çocuk grubunda basit solunum yolu enfeksiyonları, burun akıntısı sonrası sık bronşiolit atakları, ilaçlı buhar/nebül tedavileri gereksinimi ile kendini gösterebilirken, daha büyük yaş grubunda yaşıtlarına göre çabuk yorulma, efor kapasitesinde kısıtlanma, nefes darlığı ile hastalar hekime başvurabilirler” dedi.

BAZI TESTLERLE TANI KONULABİLİR

Tanı konma sürecini anlatan Doç. Dr. Çiçek, “Çocukluk çağı astımından şüphelenmek için astım hastalığını iyi tanımak ve hastanın öyküsünü, şikayetlerini tam anlamıyla anlamak gerekir. Çünkü çocukluk çağı astımı bir klinik tanıdır. Alerjinin varlığını tespit etmeye yönelik testler yapılır. Fakat alerjisi olmadan da hastaların benzer şikayetleri olabilir ve çocuk çağı astım tanısı alabilir. Altta yatan alerjik bir zeminin olması hastaların daha yakın takibini gerektirir” açıklamasında bulundu.

ASTIM GEÇİCİ MİDİR?

Astımın geçici olup olmadığı konusunda ailelerden sık soru geldiğini belirten Doç. Dr. Çiçek, “Hastanın astım hastalığının geçici mi, kalıcı mı olacağını öngörmek hastadan hastaya değişebilen, birçok etkenin rol oynadığı bir süreç sonrası tartışılabilir. Astım semptomlarının ilk başlangıç yaşı önemli bir etkendir. Semptomlar ne kadar ileri yaşta başlarsa, hastalık kalıcılığı riski bir o kadar artar. Diğer belirleyici faktörler genetik yükün fazla olması, alerjen duyarlılığının yüksek olması, solunum fonksiyon testlerinde düşüklük olması, eozinofili, diğer alerjik hastalıkların varlığı, hava kirliliğine ve sigara dumanına maruziyet olarak sıralanabilir” dedi.

HANGİ DURUMLARDA UZMAN HEKİME DANIŞILMALI?

Astım tedavisinin başarısının iyi bir aile-hasta-doktor ilişkisine bağlı olduğunu belirten Doç. Dr. Çiçek, “Atak semptomları ve tedavisi konusunda aile ve hasta bilgilendirilmeli, dikkat edilmesi gerekenler ve evde uygulanacak yazılı acil durum eylem planı aileye verilmelidir. Ancak bazı durumlarda şiddetli astım atakları evde tedaviye yanıt vermeyebilir ve hastanede tedaviye devam etmek gerekebilir. Evde uygulanan rahatlatıcı ilaçlar ile 1 saat içerisinde düzelme olmuyor, şikayetleri azalmıyor, hışıltı, ıslık sesi benzeri wheezing, hızlı nefes alıp verme, göğüste çekilme, karın kaslarının kullanılması söz konusu ise, beslenmede azalma, uyku hali, bilinç bulanıklığı, siyanoz (morarma) var ise, konuşurken zorlanma, duraksama oluyorsa, evde rahatlatıcı ilaç kullanım ihtiyacı 3 saatten daha sık aralıklarla olmaya başladıysa ve bu durum 24 saatten daha uzun süre devam ettiyse mutlaka hastane şartlarında tedaviye devam edilmelidir” ifadelerini kullandı.

TEDAVİ YOLLARI

Tedavi yollarını anlatan Doç. Dr. Çiçek, “Uzun dönemde astım tedavisinin amacı astımda kontrolü sağlamaktır. Hastanın şikayetlerinin yoğunluğuna ve astım kontrol düzeyine göre tedaviler planlanır. Bu kapsamda günlük semptom kontrolü ve hastalığın seyrini olumsuz etkileyecek risk faktörlerinden hastanın korunmasının sağlanması önerilir. Hastanın astımına eşlik edebilecek ko-morbid hastalıkların tedavisi planlanır. Tedavi rehberlerindeki ilk seçenek, direkt hava yollarına verilen ilaçlardır. Bu ilaçlar iki gruba ayrılır. Kontrol edici (önleyici) ilaçlar ve semptom giderici (rahatlatıcı) ilaçlar. Rahatlatıcı ilaçların sık kullanımı sakıncalıdır, kontrol ediciler ise hekim kontrolünde düzenli kullanılmalıdır. İleri basamak tedavilerde biyolojik ajan tedavileri devreye girebilir. Diğer önemli tedavi seçeneği de uygun hastalarda alerjen immünoterapi yöntemidir. Alerjen immünoterapi, alerjik hastalıkların ve çocukluk çağı astımının doğal seyrini değiştirebilen, alerjik reaksiyonu oluşturan mekanizmayı tedavi eden önemli ve tek tedavi yöntemidir. Çocukluk çağı astımı erken tanı ve doğru planlanan tedavilerle kontrol altına alınabilir. Kontrollü astımı olan çocuklar ise sosyal hayatlarını kısıtlamak zorunda kalmazlar” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tatil sonrası okula dönüşte çocuklar kaygı yaşayabilir!

Tatil sonrası rutinlere adapte olma sürecinde ailelerin çocuklarına sabırlı ve anlayışlı yaklaşmasının büyük önem taşıdığına vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Bu süreçte ailelerin aşırı baskıcı olmaktan kaçınması gerekir. Bu durum çocukları çok fazla strese sokabilir.” uyarısında bulundu. Çocukların motivasyonunu artırmak için başarıyı sadece akademik notlarla değil, sosyal beceriler ve kişisel gelişimle de değerlendirmek gerektiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, yıl sonunda sınava girecek çocuklardaki kaygıyı azaltmak için ise gerçekçi beklentiler oluşturulması ve ders dışında rahatlatıcı aktivitelerin teşvik edilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, 2. eğitim-öğretim döneminin başlamasıyla çocukların yaşayabileceği sorunlara değindi ve ailelere önerilerde bulundu.

Okula dönüş bazı çocuklar için kaygı verici olabilir…

Okulların ikinci döneminin başlamasının çocuklar için hem heyecan verici hem de kaygı verici olabileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “2 haftalık bir tatil sonrası okul temposuna tekrar adapte olmak, akademik ve sosyal olarak tekrardan uyum sağlamak çocuklar üzerinde farklı psikolojik etkiler yaratabilir.” dedi.

Bazı çocukların okula dönüşü heyecanla beklerken, bazılarının isteksizlik ya da kaygı yaşayabileceğine değinen Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, ailelerin bu dönemde tutumlarının çok önemli olduğunu, çocuklarını desteklemeleri, onların motivasyonlarını artırmaları ve sınav kaygısını en aza indirmeleri gerektiğini söyledi.

Çocuk okula dönmek istemiyorsa, nedenleri anlayışla dinlenmeli…

Tatil süresince günlük rutinleri değişen çocukların tekrar okula uyum sağlamalarının zaman alabileceğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Bu nedenle, okula dönüş sürecinde ailelerin çocuklarına karşı sabırlı ve anlayışlı olması gerekir.” dedi ve neler yapılabileceğini şöyle açıkladı:

“Tatil döneminde bozulan uyku düzeninin yeniden oluşturulması için yatma ve kalkma saatleri aşamalı olarak düzenlenebilir. Okulun sadece akademik başarı için değil, aynı zamanda kişisel gelişim, sosyal becerilerin gelişimi ve yeni deneyimler kazanmak için önemli bir alan olduğu vurgulanmalı. Çocukların okulda yaşadığı olumlu veya olumsuz deneyimleri anlatmaları için teşvik edilmesi, onların kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlar. Çocuklara ‘Bugün okul nasıl geçti?’ yerine ‘Bugün okulda kaygılandığın bir şey oldu mu? Bugün heyecanlandığın şey oldu mu?’ gibi sorular sorulabilir. Çocuk okula dönmek istemiyorsa, bunun nedenleri anlayışla dinlenmeli ve çözüm yolları birlikte aranmalı.

Çocukların kısa vadeli başarılar elde etmesi, motivasyonlarını artırabilir. Örneğin, haftalık ders hedefleri belirlemek, her gün belirli bir süre kitap okumak gibi küçük adımlarla başarı hissi kazanmaları sağlanabilir. Çocukların okulda yaşadıkları hakkında konuşmaları teşvik edilmeli ve duygularını paylaşmalarına olanak tanınmalı. Çocukların arkadaşlarıyla vakit geçirmesi teşvik edilmeli. Sosyal becerilerini geliştirmeleri için onları kulüplere, etkinliklere veya takım çalışmalarına yönlendirmek faydalı olabilir. Yeni dönemle birlikte oluşabilecek sosyal kaygılar konusunda destekleyici ve anlayışlı olunmalı. İlk haftalarda yoğun akademik beklentiler çocuk üzerinde strese neden olabilir.”

Çocukların stres ve kaygılarını gözlemlemek önemli…

Çocukların akademik başarısını desteklemenin en önemli yollarından birinin, onlara hedef belirleme konusunda rehberlik etmek olduğuna vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Ancak, bu süreçte ailelerin aşırı baskıcı olmaktan kaçınması gerekir. Bu durum çocukları çok fazla strese sokabilir.” dedi. 

Hedef belirleme sürecinde ailelerin öncelikle, çocuğun ilgi ve yeteneklerine uygun hedefler koymasını sağlaması gerektiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Başarıyı yalnızca akademik notlarla ölçmemek, sosyal beceriler ve kişisel gelişimi desteklemek önemli bir diğer nokta. Çocuğun çabalarını takdir etmek motivasyonunu da artırır. Çocukların kendilerini ifade etmelerine ve duygularını paylaşmalarına alan açılmalı. Çocuklar kendi güçlü yanlarını keşfetmeli ve ilgilerini çeken alanlarda gelişmeleri desteklenmeli. Başarıyı sadece notlarla değil, gelişim süreçleriyle değerlendirmek önemli. Çocukların gelişimlerini gözlemlemek ve ilerlemelerini takdir etmek motivasyonu artırır.” şeklinde konuştu.

Çocukların stres ve kaygılarını gözlemlemenin ve onları yargılamadan dinlemenin de önemli olduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, baskıcı ve kıyaslayıcı yaklaşımların, çocukların motivasyonunu düşürebileceğini ve özgüvenlerini zedeleyebileceğini aktardı.

Çocuğun sadece ders odaklı bir hayat yaşamasının önüne geçilmeli 

Özellikle sene sonu yaklaştıkça, sınavlara hazırlanan öğrencilerde kaygının artabileceğinin de altını çizen Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, çocukların sınav kaygısının azalmasında aile desteğinin önemini yineledi. 

Gerçekçi beklentiler oluşturulması ve başarının sadece sınav sonuçlarıyla ölçülmediğinin vurgulanması gerektiğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çocukların sürekli ders çalışmasını beklemek yerine, verimli çalışma saatleri oluşturulmalı ve düzenli molalar verilmeli. Evde tek gündem sınav ve ders olmamalı. Spor, sanat, doğa yürüyüşleri gibi rahatlatıcı aktiviteler teşvik edilerek çocuğun sadece ders odaklı bir hayat yaşamasının önüne geçilmeli. Düzenli çalışma alışkanlıkları kazandırılmalı ve aşırı stres oluşturmadan planlı bir şekilde ders çalışmaları teşvik edilmeli. Başarının sadece sınav sonuçlarına bağlı olmadığı, hayatın birçok farklı başarı alanı sunduğu anlatılmalı.

Aileler, çocuklarının akademik ve duygusal süreçlerinde önemli bir role sahip. En büyük destekçileri ebeveynleri ve onların sevgisini, güvenini hissetmek çocukların kendilerine duyduğu güveni de artırır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Koç Üniversitesi Hastanesi’nden Türkiye’de bir ilk!

Ülkemizde klinik alanda uluslararası standartlarda araştırma-geliştirme ve sağlık hizmeti sunan Koç Üniversitesi Hastanesi ve yenilikçi vizyonu ve modern simülasyon tekniklerini ileri eğitim yaklaşımlarıyla birleştiren Rahmi M. Koç İleri Düzey Girişimsel Tıp, Eğitim ve Simülasyon Merkezi (RMK AIMES) ile sağlık teknolojileri alanında dünyanın önde gelen firmalarından biri olan Medtronic, robotik asiste cerrahi alanında önemli bir iş birliğine imza attı. Bu iş birliği kapsamında Medtronic, robotik asiste cerrahi sistemini Türkiye’de ilk kez Koç Üniversitesi Hastanesi’nde konumlandırdı. Aynı zamanda RMK AIMES ile imzalanan anlaşma kapsamında ileri düzey robotik asiste cerrahi eğitimlerinin temelleri atıldı.

Ülkemizde klinik alanda uluslararası standartlarda eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve sağlık hizmeti sunan Koç Üniversitesi Hastanesi ve Rahmi M. Koç İleri Düzey Girişimsel Tıp, Eğitim ve Simülasyon Merkezi (RMK AIMES) ile ağrıyı dindirme, sağlığı geri kazandırma ve ömrü uzatma misyonuyla hareket eden Medtronic arasında imzalanan eğitim anlaşması kapsamında, Medtronic’in robotik asiste cerrahi sistemi Türkiye’de ilk kez Koç Üniversitesi Hastanesi’nde kullanılmaya başlanacak. Bu robotik sistemin Koç Üniversitesi Hastanesi gibi donanımlı bir hastane ortamında ve alanında güçlü cerrahlarla birlikte konumlandırılması, hem teknolojinin hastalara sunacağı klinik faydaları artıracak hem de Medtronic’in sağlık teknolojilerine yaptığı yatırımların önemini bir kez daha gözler önüne serecek.

Sağlık eğitiminde yeni ufuklar
 Koç Üniversitesi Hastanesi, Rahmi M. Koç İleri Düzey Girişimsel Tıp, Eğitim ve Simülasyon Merkezi (RMK AIMES) ve Medtronic iş birliği kapsamında, cerrahlara ve sağlık profesyonellerine yönelik eğitim programları düzenlenecek. Bu programlar, yenilikçi vizyonu ve modern simülasyon tekniklerini ileri eğitim yaklaşımlarıyla birleştiren RMK AIMES bünyesindeki güçlü altyapıyı kullanarak, anatomik örnekler ve simülasyon çalışmaları gibi uygulamalı eğitimlerle desteklenecek. Medtronic, bu eğitimlere Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Orta Doğu ve Orta Asya bölgesindeki ülkelerden sağlık profesyonellerini de dahil ederek, bölgesel ve uluslararası düzeyde sağlık hizmetlerinin gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Türkiye’yi sağlık inovasyonunun merkezi haline getirecek
 Medtronic, Koç Üniversitesi Hastanesi ve RMK AIMES arasında kurulan bu ortaklık, Türkiye’nin sağlık altyapısını güçlendirmekle kalmayıp ülkemizi bölgesel sağlık inovasyonlarının merkezi haline getirme yolunda atılmış önemli bir adım niteliği taşıyor. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği vizyon ve hedeflerine de hizmet eden iş birliği aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası sağlık turizmi alanında rekabet gücünün artmasına katkı sağlayarak ülkemizi, robotik cerrahi yeteneklerin geliştirilmesi ve ileri düzey prosedürlerde eğitim almayı hedefleyen sağlık profesyonelleri için bir cazibe merkezi haline getirmeyi amaçlıyor.

Majid Kaddoumi: “Robotik cerrahi sağlık hizmetlerini dönüştüren bir öncü konumundadır.”

İmza törenine katılan Medtronic Avrasya Bölge Başkanı Majid Kaddoumi şunları söyledi: “Robotik cerrahi, sağlık hizmetlerini dönüştüren bir öncü konumundadır ve Koç Üniversitesi ile imzalanan bu anlaşma, en son teknolojiyi daha fazla hastaya ulaştırmak adına kritik bir adımdır. Bu iş birliği sayesinde, yalnızca mevcut ve gelecekteki tıp profesyonellerinin ileri düzey eğitim ve öğretime erişimini sağlamakla kalmıyor aynı zamanda hasta sonuçlarını iyileştirme ve sağlık hizmetlerini ileriye taşıma konusundaki kararlılığımızı da pekiştiriyoruz. Birlikte, cerrahinin geleceğini şekillendiriyor ve yeniliklerin fayda sağlayabilecek herkese ulaşmasını sağlıyoruz.”

Koç Healthcare (Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları) CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, yaptığı konuşmada “Rahmi M. Koç İleri Düzey Girişimsel Tıp, Eğitim ve Simülasyon Merkezi (RMK AIMES) ve Koç Üniversitesi Hastanesi olarak Medtronic ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, sağlıkta dijital dönüşüm sürecinde ülkemiz adına önemli bir yenilik olacak. Medtronic medikal teknolojilerde dünyanın en önemli liderlerindendir. Bugün de uzun süredir yatırım yaptıkları Hugo robotunda bizi dünyanın sayılı eğitim verdikleri yerlerden birisi olarak seçmişlerdir. Bu yüzden AIMES’in gelişmesine harcadığımız emeğin karşılığını böyle gelişmelerle aldığımız için çok mutluyum. 

Sağlık hizmetlerinde mükemmeliyeti sağlamanın yalnızca tedaviyle sınırlı olmadığının, eğitim ve araştırmanın da bu sürecin ayrılmaz bir parçası olduğu bilincindeyiz. Koç Healthcare çatısı altında hastanelerimiz, RMK AIMES, faz I-IV klinik araştırma ünitelerimiz, telemedicine, hücresel tedaviler merkezimiz ile bir ekosistem yaratmak istiyoruz. Teknoloji devlerinden Medtronic ile ekosistemin her türlü ayağında stratejik iş birlikleri bizim için önem arz ediyor. Bu ilk adımın her iki tarafa da hayırlı olmasını temenni ediyorum.” dedi.

Medtronic, Koç Üniversitesi Hastanesi ve RMK AIMES, bu iş birliğiyle sağlıkta ileri teknolojilerin ve yenilikçi eğitim programlarının geleceğini birlikte şekillendirme kararlılığını vurguluyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yeni Dizi “Renegade Nell” 5 Şubat’tan İtibaren Ay Boyunca Çarşamba Günleri 21.30’da FX Ekranlarında

Cinayetle suçlanan kıvrak zekâlı ve cesur genç bir kadın olan Nell Jackson, beklenmedik bir şekilde 18. yüzyıl İngiltere’sinin en kötü şöhretli kanun kaçağı olur. Billy Blind adlı büyülü bir perinin yardımıyla Nell, kaderinin hayal ettiğinden daha büyük olduğunu fark eder.

Yeni dizi ‘Renegade Nell’, şubat ayı boyunca her Çarşamba saat 21.30’da FX ekranlarında…

Dramadan korkuya, animasyondan bilim kurgu ve fantastiğe, polisiyeden aksiyondan ve komediye kadar birçok farklı kategoride yapıma ev sahipliği yapan FX; renkli ve çeşitli bir dünyanın kapılarını aralıyor. FX kanalı; D-Smart, KabloTV, S Sport Plus, Tivibu ve TV+ platformlarından izlenebiliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı