Astrologların 2019 yılında pandemiye ilişkin bulaşıcı hastalık, maskeli yaşam, hayatın yavaşlaması gibi öngörülerini paylaşarak kamuoyunu önceden uyarması, astrolojiye duyulan ilgiyi zirveye taşıdı. Astroloji uzmanı Özlem Recep, dünyada 2020 yılının sonlarına doğru birçok kişi astrolog olma yolunda ilk adımlarını atarken, yatırımcılardan eğitimcilere kadar birçok profesyonel kritik kararlarını yıldızların hareketlerine göre almaya başladığını söyledi. Özlem Recep “Kristal satışları yüzde 50, eğitimlere olan talep yüzde 900 artarken, astrolojinin meslek ve danışma kaynağı olarak hızlı yükselişi dünya basınına da konu oldu” dedi. MÖ. 6. yüzyılda Babilliler döneminden günümüze dek, gezegenlerin ve yıldızların hareketlerine bakarak insan ve toplumların bugünü ve geleceğine ilişkin öngörülerde bulunan astrolojiye duyulan ilgi, hayatın tüm normallerinin değişerek gelecek kaygılarının arttığı günümüzde zirveye taşındı. Özellikle 2019 yılında astrologların pandemi sürecinin yaşanacağını önceden haber vermesinin ardından, astroloji yatırımcılardan eğitimcilere kadar birçok profesyonelin kritik kararları öncesi önemli bir danışma kaynağı haline geldi. Birçok kişi geleceğe dair bilgilenme ihtiyacını gidermek üzere astrolog eğitimleriyle profesyonelliğe adım atarken, astrolojinin hem danışma kaynağı hem meslek olarak hızlı yükselişi dünya basınına da konu oldu. Astrolojinin popülerliğini artırmasını değerlendiren Astroloji uzmanı Özlem Recep, tüm dünyada savaşların, ekonomik krizlerin, deprem, felaket ve salgınların, siyasi ve toplumsal olayların yıldızları yorumlayarak önceden öngörülmesinin, ilgiyi bu alana yönelttiğini söyledi. Özlem Recep “İnsanlar Dünyaya geldikleri andan itibaren birer “gökyüzü anı”nın parçası olduklarını fark etmeye başladılar. Bu nedenle avantajlı ve sıkıntılı gökyüzü anlarını önceden bilmenin kıymeti anlaşıldı Özellikle 2019 yılında astrologların dile getirdiği öngörüler, 2020 yılında gerçekleşince, astrolojiye duyulan güven ciddi artış gösterdi. Daha önceden sadece danışan olarak astroloji ile ilgilenenler, eğitim alarak yıldızları kendisi yorumlamaya başladı. Kritik kararlarını buna göre vermeye çalıştı. Ayrıca astroloji ile profesyonel olarak ilgilenmeye başlayanların sayısı da azımsanamayacak kadar arttı.” dedi. Astroloji eğitimlerine potansiyelin 3 katı talep oluştu Astroloji uzmanı Özlem Recep’e göre, astroloji eğitimlerine potansiyelin 3 katı talep geldi. “Bireyler kendi kişisel haritalarını, aile bireylerinin haritalarını yorumlayıp, gelecekte yaşanabilecek göksel pozisyonlara göre hayat akışlarına ışık tutmak istiyorlar. Hatta yatırımcılar, emlak ve arazi alım satım yapanlar, finansal süreçler, hisse senetleri ile borsa da yatırım yapmak isteyenler de artık yatırımlarını astrolojiye göre yönlendiriyor” Dünya basınından yorumlar Yıldızları yorumlayan astrolojinin yıldızının günümüzde ışıldaması, dünya basının da gündemine yerleşti. The lily haberine göre pandemi döneminde çeşitli ülkelerin astrologların işlerinde büyük artışlar yaşandı. Ünlü İngiliz Astrolog Penny Thornton web sitesinde %20 ve e-mail bazlı danışmanlıklarda %33 artış görüldüğünü belirtirken, Amerikalı Astrolog Maurice Fernandez kişisel danışmanlıklarda %20 eğitimlerde %30 artış yaşandığını açıkladı. Kristal satışları yüzde 50, eğitimler yüzde 900 arttı Pandemi döneminde Kanadalı astrologlar göksel korunma sağlayan kristal satışlarının %50 arttığını belirtirken, sosyal ortamdan uzak olma ve finansal güvensizlik, duygusal problemlerden çıkış aranmasının danışanların ilişkiler ve kariyer alanındaki bilgilenme ihtiyacını artırdığını anlatıyor. Kanada’da Astroloji organizasyonun direktörlüğü yapan Donna Young pandemi döneminde eğitim alan öğrenci sayısının 100’den 900’e çıktığını anlatıyor. South China Morning Post haberine göre; Hintli Astrologlar bu süreçte ev hanımlarından ünlülere, Harvard mezunlarından politikacılara kadar geniş bir yelpazeye hizmet verdiler. Livemint sitesinin haberine göre; Hintli Astrolog Sanjay Sharma, pandemi nedeniyle insanların gelecekleri ile ilgili korkularının olduğunu ve bunun astrolojiye çok büyük bir ilgi doğurduğunu belirtti. Hindistan’da Astroloji sektörü yüz milyonlarca dolar gelir elde etmekte ve tek soruluk danışmanlık 1,5 USD ücretten başlayıp yüzlerce dolara kadar çıkabilmektedir. Sharma’ya göre bu ilgi şu ana kadar işlerde yüzde 40 artışa neden oldu. “Astrolojik aplikasyonlar oldukça karlı bir Pazar” Business Insider haberine göre; astrolojideki popülerliğin bu kadar artmasının nedeni astrolojik aplikasyonlarda oldukça karlı bir pazarın oluşması. IBIS World kaynaklı bilgilere göre tarot, doğum haritası ve yıldız haritası okuma gibi içeriklere sahip mistik servisler 2.2 Milyar dolar bir değere sahipler. Kte Sessor Tower adlı aplikasyon ve medya takip firması, 2019 yılında astrolojiye yönelik aplikasyonların gelirinin 40 milyon dolarlık bir değere ulaşarak yüzde 64 büyüme gösterdiğini, 2020 ve 2021 yıllarında bu artışın pandemi etkisi ile katlanmasının beklendiğini açıkladı. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Aylık arşivler: Aralık 2020
OPPO, 2021'de Yatırıma Devam Edecek
2020’de daha iyi bir gelecek için geliştirdiği teknolojik yenilikleri tüketicilerin hizmetine sunan OPPO, 2021 yılında da hızlı yükselişinden hız kesmeyerek akıllı ürünlerini Türkiye’de tüketicilerle buluşturmaya, yerel yatırımlar yapmaya ve kampanyalarındaki lokal iletişimine devam edecek. Dünyanın önde gelen lider akıllı telefon markası OPPO, tüm dünyada pandemi ilan edilmesi sebebiyle zorlu geçen 2020 yılında üstün bir başarı elde ederek hem globalde hem de Türkiye pazarında önemli gelişmelere imza attı. Kuruluşundan bugüne pek çok ilke ve yeniliğe imza atan OPPO, 16’ncı yılını kutladığı 2020’de farklı alanlarda pek çok yeniliği tüketicileriyle buluşturdu. 5G, yapay zeka, görüntü kalitesi ve VOOC hızlı şarj kategorilerinde bir dizi atılım gerçekleştirdi. Görüntü kalitesi standardını yeni bir seviyeye taşıyan yeni nesil hibrit yakınlaştırma teknolojisini piyasaya süren OPPO, buna ek olarak, 125W hızlı şarjı tanıtarak bu alandaki endüstri lideri konumunu pekiştirdi. INNO DAY 2020’de insan-teknoloji etkileşiminin geleceğini ortaya çıkaran OPPO X 2021, OPPO AR Glass 2021 modellerini ve OPPO CybeReal AR uygulamasını tanıttı. ‘İnsanlık için Teknoloji, Dünya için İyilik’ vizyonunu paylaşan OPPO, ‘3+N+X’ teknoloji geliştirme stratejisini de açıkladı. OPPO, ‘Yeni Tasarımlar, Yeni Trendler, Yeni Momentum’ temasıyla gerçekleşen Çin Uluslararası Endüstriyel Tasarım Fuarı’nda insan merkezli tasarım felsefesine dayanan çok sayıda yeni kavramsal tasarımı sergiledi. 5G bağlantılı ekosistemler için temel ürün teknolojilerini daha da geliştirmek amacıyla Haydarabad’da bulunan Ar-Ge merkezinde bir 5G inovasyon laboratuvarı kurduğunu duyuran OPPO, Hindistan’da kamera, güç-pil ve performans alanlarında Ar-Ge’ye tahsis edilmiş üç inovasyon laboratuvarı daha açacağını açıkladı. İkinci yılını doldurduğu Türkiye pazarında ise başarıların ardı ardına geldiği bir yıl oldu. Find serisinin öne çıkan modeli Find X2 Türkiye’de ilk kez tüketiciyle buluştu. Merakla beklenen Reno3 ve Reno4 Serisi kullanıcılar tarafından sevilerek başarılı satış rakamları yakaladı. Yine bir ilk olarak Enco W31 ve Enco W51 kablosuz kulaklık modelleriyle akıllı saat OPPO Watch Türkiye’de ilk kez satışa sunuldu. 2020, OPPO Türkiye’nin ödülleri de ardı ardına getirdiği bir yıl oldu. OPPO, Reno 4 Serisi için hazırladığı ‘Hayatım Benim Koleksiyonum’ kampanyasıyla, katıldığı tüm yarışmalardan ödülle dönmeyi başardı. Sosyal medyada en iyi influencer kullanımları ve en yaratıcı marka-influencer iş birliklerinin ödüllendirildiği InFlow Ödülleri’nde OPPO, Hayatım Benim Koleksiyonum kampanyası ile ‘En İyi Telekomünikasyon Influencer Kampanyası’ kategorisinde ödül kazandı. Kampanyaların pazarlama süreçlerini merkeze alarak elde ettikleri başarıları ödüllendiren İstanbul Marketing Awards’tan OPPO, Influencer Kullanımı kategorisi ve Geleneksel Marka İletişimi kategorisi tarafında iki ödülle döndü. Reklam ve pazarlama endüstrisinde yaratıcı dünyaya katkı sağlayan tüm ekiplerin başarılarını ödüllendiren Felis Ödülleri’nde ise medya bölümünde Tüketici Elektroniği kategorisinde ödül kazandı. OPPO Türkiye Genel Müdürü Weijian Zhou, 2021 yılı için de hedeflerini açıkladı: “OPPO olarak, kullanıcılarımızın ihtiyaçlarını karşılamak ve herkesin hayattan en iyi şekilde yararlanmasına yardımcı olmak için sürekli olarak yenilikçi teknolojiler geliştiriyor ve bunu sizlere duyuruyoruz. 2020 ne kadar zorlu geçen bir yıl olsa da OPPO için Türkiye pazarında güçlendiği, yenilikçi ürünlerini tüketicilerle buluşturduğu ve yerel yatırımlarını gerçekleştirdiği başarılı bir yıl oldu. 2021’de daha fazla yenilik yapmaya ve dünya çapında daha fazla insana olağanüstü teknoloji deneyimleri sunmaya hazırız. İlk etapta, Türkiye’deki büyümemize paralel olarak aldığımız yatırım kararını hayata geçireceğiz. Bununla birlikte dönemsel olarak gerçekleştirdiğimiz reklam kampanyalarımızla lokal iletişimimizi daha da artırmayı hedefliyoruz. 2021, Find, Reno ve A serisinin yeni modellerinin ve yeni akıllı ürünlerimizin Türkiye’de tüketicilerimizle buluştuğu bir yıl olacak. 2021’de de OPPO tüketicilerin beklentilerine cevap veren bir marka olmaya devam edecek.” BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
LG, QNED Mini Led TV'yi CES’te tanıtacak
LG Electronics (LG), 2021 Premium LCD TV serisinin lideri olarak gösterdiği ilk QNED Mini LED TV’lerini sanal CES® 2021’de tanıtacak. LG’nin en yeni TV’leri, LCD TV görüntü kalitesinde yeni bir seviyeyi temsil ediyor. Mini LED’lerde ışık kaynağı olarak bulunan quantum dot ve NanoCell teknolojileri sayesinde, parlaklık ve kontrast, geleneksel LCD televizyonlardan çok daha üstün hale geliyor. 2021 serisi, 86 inç’e kadar çok çeşitli büyük ekran boyutlarını kapsayan 10 yeni 4K ve 8K model içeriyor. Kendinden aydınlatmalı pikselleri ile LG TV serisinin zirvesine yerleşen OLED’in yanına LG QNED Mini LED TV’lerin gelişi tüketiciler için cazip bir alternatif oluşturacak. Bu TV’ler LG’nin gelişmiş Mini LED arkadan aydınlatmasıyla geliştirilmiş yeni panel yapısı sayesinde, LCD alanında gerçekten sürükleyici bir izleme deneyimi sunuyor. Quantum dot ve NanoCell’i tek bir üründe birleştiren ilk TV’ler olan LG QNED TV’ler gerçek ve doğru renkler üretirken, gelişmiş LED arka ışığı ultra canlı ve gerçekçi görüntüler için daha iyi kontrast ve daha derin siyahlar sağlıyor. 120 Hz’e varan yenileme hızıyla bu TV’ler, hareketi sorunsuz ve daha doğal bir şekilde işliyor. LG’nin yenilikçi Mini LED arka aydınlatması, yaklaşık 2.500 karartma bölgesi ve gelişmiş yerel karartma teknolojisi ile eşleştirildiğinde inanılmaz tepe parlaklığı ve 1.000.000: 1 kontrast oranı üreten neredeyse 30.000 kadar küçük LED’den oluşuyor.* Bu, olağanüstü kontrast ve siyahlar, geniş bir renk gamı ve gelişmiş renk doğruluğu ile mükemmel HDR görüntü kalitesi ile sonuçlanıyor. Ekranın sınırlarını aşan ve kullanıcıyı etkisi altına alan şaşırtıcı derecede gerçekçi görüntüleriyle, LG QNED Mini LED’in neden yenilmesi zorlu bir yeni LCD TV olduğunu anlamak zor değil. LG’nin Ev Eğlence Sistemleri Şirketinde Ar-Ge Kıdemli Başkan Yardımcısı Nam Ho-jun LG QNED Mini LED TV ile ilgili “Yeni QNED serimiz, LCD TV alanını genişleten, iyileştiren ve tüketicilere başka bir muhteşem izleme tercihi sunan birinci sınıf bir ev eğlencesi seçeneği olacak. Bu TV’ler, onları diğer LCD TV’lerden ayıran ve yeniliğe ve standardı ileriye taşımaya olan bağlılığımıza hitap eden bir deneyim sunuyor” şeklinde konuştu. Sınıfının en iyisi 86 inç LG 8K QNED TV, 11 Ocak’tan itibaren CES 2021’de LG’nin sanal fuar standında sergilenecek. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Pandemi çiftler arasında problemlere yol açabiliyor!
Dışarının tehlikeli ve bazen yasak olduğu bir dünyada; ofis, yemek arası, kahve molası, okul, okul bahçesi, restoran, sinema salonu, terapi odası, spor salonu ve diğer her yaşam alanı eve, içeriye sıkıştı. Aynı evde yaşayan bireyler birbirlerini ilk defa bu kadar sık ve yakından görüyor, birbirlerinin günlerine, bedensel ve ruhsal olarak her haline bu denli tanıklık ediyor. Hal böyle olunca aynı çatı altında çift ilişkilerinde problemler de giderek artıyor. Acıbadem International Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Deniz Keskin “Araştırmalar; dünyanın her yerinde; kültürel ve sosyoekonomik düzeyden bağımsız şekilde, boşanma oranlarının arttığını, ilişki problemlerinin şiddetlendiğini, ebeveyn-çocuk ilişkilerindeki sorunların yoğunlaştığını gösteriyor. Covid-19 öncesi zamanlarda beraberlikleri yolunda ilerleyen çiftlerin dahi, karantina süreçleri içinde çeşitli çatışmalar yaşamaya başladığı, ilişkisel şikayetlerle psikoterapiye başvurduğu gözlemlenmekte. Oysa bu hızlı ve hazırlıksız değişimin, her çift için zorlayıcı etkileri olması doğaldır ve bu karmaşık zamanlardan geçerken, bağları güvenli, içeriyi korunaklı tutabilmeye ihtiyacımız var” diyor. Peki aynı çatı altında huzuru artırmanın, bir arada sağlıklı bir iletişim sürdürebilmenin yolları neler? Uzman Klinik Psikolog Deniz Keskin bu yolları anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. Birbirinizin kişisel alanlarına ve “kötü” hislerine izin verin Çift olmak her şeyi birlikte yapmak ve her deneyimi aynı hislerle yaşamak anlamına gelmez. Yakınlık, bazen aynılık yanılsamasını beraberinde getirir. Fakat birlikteliği sağlıklı yapan en önemli şeylerden biri iki kişinin arasındaki alana ve farklılıklara yer açabilmektir. Pandemi döneminin başlamasıyla birlikte çok farklı duygular, bedensel ve ruhsal tepkiler vermeye başladık. Hem siz hem partnerinizin kötü hissedebilirsiniz. Bunu ifade etmeye ve duymaya izin verin. Korku, panik, takıntılı davranışlar, yadsıma, öfke, donuklaşma, huzursuzluk, uykusuzluk, iştah artışı ya da kaybı gibi pek çok duygu ve tepkiyi deneyimliyoruz. Dahası, örneğin siz aynı haber ya da durum karşısında soğukkanlı bir tutum içinde kalırken, partneriniz yoğun bir panik ya da kontrol ihtiyacı yaşayabilir. Kendi duygunuzu söylerken, partnerinizin iç dünyasına da alan açar şekilde yaklaşmaya çalışın, ona ne hissettiğini sorun. Koronavirüs salgını başlayalı uzun bir zaman olmuş olsa da, pandemi gibi tekinsiz ve beklenmedik bir olguyla baş başa kalmak herkes için hala yeni. Az yargılayın, bol takdir edin Yakınlık, dikenli tellerle mümkün değildir. Pandemi döneminde, artan stres ve sıkışmışlık hisleri iç dünyamızda pek çok farklı duyguyu tetikleyebilir ve karşımızdakine yönelen suçlayıcı tutumları artabilir. Öte yandan benzer kırılganlıkları ve karışık duyguları partnerimizin de yaşayabileceğini unutmamak önemli. Yargılamadan önce her zamankinden biraz daha fazla düşünüp takdir edilesi küçüklü büyüklü her şeyi vurgulamak, ilişkide güvende ve değerli hissetmemize yardımcı olacaktır. Bunu bir oyuna dönüştürüp her gün sonunda partnerinizde o gün size iyi gelen, hoşunuza giden üç şeyi zihninizde canlandırabilir, yatmadan önce bunları onunla paylaşabilir, bu “oyununuza” onu da davet edebilirsiniz. Günlerinizi planlayın ama planlar sizi sıkıştırmasın, size yol göstersin Pandemi öncesi dönemde planlar ve çerçeveler bize dışarıdan verilen somut şeylerdi. Başka bir yerde olmak, trafiğe göre kendini planlamak, dışarı ve içerinin ayrı kıyafetleri olması gibi örneklerle en genel çerçeveleri konuşabiliriz. Evde olmak ise bu çerçeveyi bulanıklaştırdı. Mesai saatleri bir sınır sunsa da hem iş günleri hem de serbest zamanlarda günü planlamakta her birey zorluk yaşamakta. Özellikle çocuğu olanlar için uzaktan eğitimle beraber, evdeki okul ve teneffüs zamanlarının karıştığı gözlenmekte. Evde eğitim aslında tüm ailelere örtük ve hazırlıksız yakalanılan bir yük yükledi. Hem çiftler birbirine karşı rollerinde hem de çocuklara karşı anne-baba rollerinde yeni sorumluluklar eklendi. Bu gerçekliğin içinde, günü planlamak her zamankinden daha değerli. İlk olarak hafta sonu, evdeki her bireyin daha serbest olduğu zamanlardan başlayarak günü haritalandırmak koruyucu bir sınır sunacaktır. Bir Pazar gününden başlayarak günü planlamayı deneyin. Herkesin bireysel ve birlikte zamanlarının olduğu bir çizelge önerilebilir. Burada en kritik noktalardan biri yine herkesin birbirinin alanına, meraklarına, rahatlama ihtiyacına saygı duyması ve bir plan yapıldığında esneme ve değişikliklere yer açmak olacaktır. Tartışmalar yersiz değildir, ama yeri önemlidir Uzman Klinik Psikolog Deniz Keskin “Tartışmalar elbette olacak. İlişkilerde çatışmalar pandemiden önce de vardı, şimdi de olacak. Öte yandan tartışmaların nasıl yapıldığı kadar nerede yapıldığı da bir o kadar önemli. Bebekler, çocuklar ve gençler anne-babalarının duygularını, aralarındaki gerilimleri hissederler. Çiftin tartışmaları, çocukların gözü önünde olmasa da o eve aittir ve evdeki herkesi etkiler. Diğer yandan, çocuğu olan çiftlerin ilişkinin her boyutuna yer açabilecek, her konuda konuşabilecekleri alanlarını korumak da ilişkinin sağlığı için önemli. İletişimi tıkamadan, partnerinizle meseleleri rahatça tartışabilmek için molalar yaratın. Eşinizle bir yürüyüşe çıkıp hem hava değişikliği yapıp hem de onunla konuşmak istediğiniz özel konulara zaman ayırabilirsiniz” diyor. Ev işlerinde dengeyi bulun Her evde iş bölümü, partnerler arasındaki görev dağılımı farklıdır. Toplumumuzda ağırlıklı olarak kadınlar ev ve çocuk bakım görevlerini üstlenmekte; bu görev kadınlara atfedilmektedir. Öte yandan hem erkek hem kadın için eşitliksiz bir güç dinamiği doğuran bu durum, evde çatışmalara, pasif agresif eylemlere sebep olabilir. Her çift kendine özgüdür ve her evin özelinde bir denge planlanması önemlidir. Eşinizle birlikte bir iş bölümü çizelgesi oluşturmayı deneyin. Eğer çocuklarınız varsa, yaşlarına göre onlara da sorumluluklar verin, ekipler kurun, görevlerini en düzenli tamamlayan için ufak ödüller belirleyin. Sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de oyun bir ihtiyaçtır. Varsayımlara değil meraka alan açın Covid-19 pandemisi ile birlikte, pek çok yeni sorumluluk ve kısıtlama girdi hayatımıza. Bu dönemde, partneriniz yeterince çaba ya da özen göstermiyor gibi hissedebilir ve ona karşı her zamankinden daha öfkeli olabilirsiniz. Unutmamak gerekir ki, anksiyeteyi tetikleyen olağanüstü durumlar, bizi hatalara ve kazalara daha açık hale getirir. Partnerinizle ya da çocuklarınızla ilişkinizde aklınızı kurcalayan ilişkisel bir mesele gördüğünüzde, varsayımlarda bulunmayın. En yakınımızdaki insanın dahi zihnini okuyamayız. Ancak ona ne düşündüğünü sorabiliriz, onu merak edip dinleyebiliriz. Basitçe sizin gözünüzden ne olduğunu, bunun size ne hissettirdiğini ve onun neden böyle davrandığını merak ettiğinizi söyleyin. Ve karşınızdakini dinleyin. Dinlemek, kompleks bilişsel becerilerimizi harekete geçiren, göründüğünden çok daha fazla eksikliğini yaşadığımız ve kaçındığımız bir eylemdir. İçinde bulunduğumuz dönemde, stres seviyesi arttıkça da, ters orantılı biçimde dinlemenin azaldığı görülmektedir. Hâlbuki birlikte düşünmeye, ilişkiyi derinleştirmeye imkân bulmanın en etkili yolu karşımızdakini dinlemekten geçer. Kaybolduğunuzu hissettiğinizde destek almaktan çekinmeyin Uzman Klinik Psikolog Deniz Keskin “Klinik araştırmalarında, boşanan çiftlerin çoğunun, ayrılık öncesi psikolojik destek almaktan kaçındığı belirtilmekte. Kimi zaman sorunları görmezden gelmek, ortada bir problem olduğunu dile getirmekten çok daha kolay görünür. Yardım istemenin güçsüzlük ya da çaresizlik çağrışımlarına mahkum edildiği toplumsal bir baskı içinde yaşıyoruz. Halbuki yardım istemek kuvvetli; destek almak da umutlu olan adımdır. Çatışmalar, o güne dek denediğiniz yöntemlerle çözümlenememiş ve sizi sıkışık hisler içinde bırakmış olabilir. Kimi zaman profesyonel bir üçüncü gözün, tarafsız bir bakışın çifti duyması, dinlemesi, ilişkideki sorunlara yönelik kritik bir çözüm yoludur. İhtiyaç hissettiğinizde yardım almaktan çekinmeyin.” diyor. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Ergoterapi hangi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyor?
Ergoterapi uygulamaları bireyin hasar görmüş duyusal ve motor becerilerini, görsel algılarını, denge, koordinasyon ve kas kuvvetlerini geliştirmelerine yardımcı oluyor. Tedavi süresince birey becerilerinin yeniden kazanılmasının desteklendiğini belirten uzmanlar, günlük yaşam aktivitelerine katılımın ve yaşam kalitesinin artmasını sağlandığını söylüyor. Uzmanlar özellikle felç, beyin kanaması, koma ve yoğun bakım sonrası tedavi gören bireylerin tedavi planlamasında ergoterapi uygulamalarının önemine dikkat çekiyor. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Ergoterapi Uzmanı Cahit Burak Çebi, ergoterapi ve duyu bütünlemenin kimlere uygulandığı, hangi rahatsızlıklarda ve nasıl etki ettiğine dair açıklamalarda bulundu. Tedavi planlamalarında ergoterapi önemli Ergoterapi Uzmanı Cahit Burak Çebi, ergoterapiyi “bireyin bağımsız bir şekilde kendine bakım, üretkenlik ve serbest zaman gibi birçok günlük yaşam aktivitelerine katılımını sağlayan bir sağlık alanı” olarak tanımladı ve sözlerine şöyle devam etti: “Felç, beyin kanaması, koma ve yoğun bakım sonrası tedavi gören bireylerin tedavi planlamasında ergoterapi uygulamaları oldukça önemli. Bu hastalık gruplarında ergoterapinin temel odak noktası kişinin aktivite kimliği ve performansıdır. Sağlıklı olma ve iyilik hali için aktivitelere bağımsız katılım, aktivite performansı ve pozitif aktive kimliği bireye kazandırılması gereken temel noktaları oluşturuyor.” Becerilerin yeniden kazandırılması hedefleniyor Bu hastalık grubundaki bireylerin aktiviteye katılım dengesinde problem yaşayabildiklerini söyleyen Çebi, “Bu noktada ergoterapi uygulamaları, bireyin becerilerinin yeniden kazanılmasını destekleyip günlük yaşam aktivitelerine katılımını sağlayarak pozitif bir aktivite kimliği kazandırıyor. Uygulamalar sırasında anlamlı ve amaçlı aktivitelerle rol performansının ve aktivite kimliğinin geliştirilmesi, toplumsal katılımının ve yaşam kalitesinin artırılması bireye sağlanan katkı ve yararların temelini oluşturuyor” dedi. Denge, koordinasyon ve kas kuvvetleri geliştiriliyor Multidisipliner yaklaşım gerektiren hastalık gruplarında ergoterapinin önemine dikkat çeken Çebi, “Ergoterapist bireyin hasar görmüş duyusal ve motor becerilerini, görsel algılarını, denge, koordinasyon ve kas kuvvetlerini geliştirmelerine yardımcı olarak bireyin bağımsız bir şekilde günlük yaşam aktivitelerine katılımını destekliyor. Birey günlük yaşantısında problem yaşadığı alanlarda maksimum bağımsızlığa ulaştığında pozitif bir aktivite kimliği kazanıyor ve yaşam kalitesinde artış sağlanıyor” diye konuştu. Birçok alanda kullanılabiliyor Ergoterapinin tüm yaş gruplarında uygulanabildiğini dile getiren Ergoterapi Uzmanı Cahit Burak Çebi, “Ergoterapi birçok uygulama alanında önemli bir etki sağlıyor. Bahsettiğimiz hastalık gruplarına yönelik nörolojik rehabilitasyon dışında psikiyatrik, pediatrik, geriatrik, mesleki, onkolojik, toplum temelli ve el rehabilitasyonunun yanı sıra LGBT bireyler, mülteciler ve yardımcı teknoloji gibi bir çok alanda ergoterapi uygulamaları kullanılabiliyor” dedi. Kapsamlı analiz yapılıyor Ergoterapide kişinin ihtiyaçlarına yönelik, bireyi, çevresini ve aktivitelerini göz önünde bulundurarak birçok yaklaşım ve yöntem kullanıldığını ifade eden Çebi, “Özellikle saydığımız hastalık gruplarında maksimum bağımsızlığı sağlamak adına ergoterapistler tarafından bireyin çevre ve aktivite uyumu ile aktivite katılım kısıtlılıklarının açığa çıkarılabilmesi için kapsamlı bir analiz yapılıyor. Değerlendirme sonrasında bireyin günlük yaşamında zorlandığı aktiviteler için yeni stratejiler geliştiriliyor. Ev, iş, okul gibi en çok vakit geçirilen alanlarda ihtiyaçlara yönelik çevresel düzenlemeler yapılıyor. Bireyin sadece geçmişte yaptığı aktivitelere odaklanıldığı gibi yeni hobiler ve iş edindirilerek yeni yetenek kazanımları da sağlanabiliyor” diye konuştu. Bireye geliştirici eğitimler veriliyor Ergoterapi Uzmanı Cahit Burak Çebi, ‘Birey tekerlekli sandalye, koltuk değneği gibi yardımcı cihazlar kullanıyorsa ergoterapist uygun yardımcı cihazları seçmesinde ve kullanımında eğitimler vererek yardımcı olabiliyor’ dedi ve sözlerini şöyle tamamladı: “Duyusal his kayıplarında duyu bütünleme yaklaşımıyla birlikte duyusal uyaranlar verilerek bireye beynini destekleyici çalışma ve aktiviteler sunuluyor. Ergoterapistler, bireyin bilişsel fonksiyonlarını geliştirmeye yönelik kognitif rehabilitasyonu destekleyici aktivite planları oluşturuyorlar. Böylece dikkat, algılama, hafıza, oryantasyon ve yönetimsel fonksiyonları geliştirilerek kişinin daha bağımsız ve katılımı kısıtlanmamış şekilde topluma dahil olması sağlanıyor. Ergoterapistler bireye motor beceri eğitimi, kavrama eğitimi, denge ve koordinasyon becerilerini geliştirici eğitimler, aktivite uyumlandırma gibi çeşitli destekleyici eğitimler veriyor. Aynı zamanda bireyin bağımsızlığını sağlamak adına çevresine ve bakımı ile ilgilenen kişilere yönelik eğitimler sunuluyor.” BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
COVID-19 Geçiren Kişiler Hakkında Merak Edilenler!
Aralık 2019 da Çin’de ilk vakaların görülmesi ile başlayan ve tüm dünyaya yayılan daha sonradan SARS-CoV-2 olarak adlandırılan virüsün neden olduğu COVID-19 pandemisinin ilk yılını geride bırakmak üzereyiz. Peki, şuanda tüm Dünya’da merak konusu olan COVID -19 aşıları hakkında neler biliyoruz? COVID-19 geçiren kişiler aşı olmalı mı? Hastalığı geçiren kişiler tekrar COVID-19 olabilir mi? Antikor testleri ve koruyuculuk hakkında bir yıllık deneyimler ve yorumlar… Tüm merak edilenleri Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları/Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Serkan Atıcı yanıtladı. Aralık 2020 sayılarına incelendiğinde Dünya’da 80 milyondan fazla vakanın görüldüğü, 1.7 milyondan fazla kişinin de hastalık nedeni ile kaybedildiğini görmekteyiz. İlk vakanın 11 Mart 2019 görüldüğü ülkemizde vaka sayısı 2 milyonu geçmiş olup, maalesef 20 bine yakın kişide COVID-19 nedeni ile hayatını kaybetmiştir. Pandeminin ilk dönemlerinde maske, mesafe, hijyen gibi kontrol önlemlerini tartışırken günümüzde başta COVID-19 aşıları olmak üzere tartışılan konularda, COVID-19 hakkında merak edilen sorularda, bilimsel gelişmeler ışığında güncellenmiştir. Uzm. Dr. Serkan Atıcı ‘’Özellikle COVID-19 geçiren kişi sayısının fazla olması ve giderek de bu sayının artması, bu kişiler hakkında değişik soru ve sorunları da beraberinde getirmiştir. Bazen insanlarda kafa karışıklığına yol açan, bazı hasta veya yakınlarının kimi zamanda meslektaşlarımızın çeşitli iletişim yolları ile bizlere sormuş olduğu, bizimde toplumu bilinçlendirmek için önemli olduğunu düşündüğümüz COVID-19 geçirmiş kişiler hakkındaki en çok merak edilen soru ve sorunlar ile ilgili gelişmeleri güncel bilimsel bilgiler ışığında paylaşmak istedik.’’ dedi. COVID-19 Geçirerek İyileşen Kişi Tekrar Aynı Hastalığı Geçirebilir mi? Geçirirse Daha mı Ağır Geçirir? Bir yıllık tecrübeler göstermiştir ki iyileşen kişiler arasında tam oran bilinmese de bazı kaynaklarda %0.01-%0.1 olarak belirtilen oranlarda hastalığı tekrar geçirme riski vardır. Bununla ilgili hem ülkemizde hem de dünyanın çeşitli yerlerinde örnek vakalarda mevcuttur. Burada ki en büyük yanlış algı basında çıkan ya da çevreden duyulan münferit örneklerin herkes için genellemesinin yapılmasıdır. Herkesin immün sistemi yapısı aynı olmadığı gibi COVID-19 geçiren kişilerin immünizasyon yani hastalığa karşı koruyuculuk oluşturup, oluşturamama, koruyuculuk oluşturmuş ise ne düzeyde koruyuculuk oluşturduğu, oluşan koruyuculuğun ne kadar süre ile hangi oranda kişiyi koruyacağı gibi parametrelerde değişmektedir. Bu noktada çokça kullanılmaya başlanılan ve giderek yaygınlaşan SARS-CoV-2 antikor testlerine de bir alt başlık açmakta da yarar var. Antikorlar immünsistemin bileşenlerinden biri olan humoral immünitenin antijenlere (virüse veya aşıda bulunan viral bileşenlere) özgül ürettikleri yanıtlardır. Antikor yanıtı bize bazı yorum imkânı sunsa da SARS-CoV-2 virüsüne karşı gelişen antikor yanıtının ne kadar süreceği, ne zaman azalarak sonlanacağı, kişiyi hangi oranda ne kadar süre koruyacağı günümüzde tam olarak bilinmemektedir. Bunu zaman ve bu zaman içerisinde yapılacak bilimsel çalışmalar gösterecektir. COVID-19 atlatan bazı kişilerinde antikor geliştiremediği de gözlenmiştir. Bu durum kişinin immünize olmadığını göstermeyebilir. İmmünsistemin farklı bölgelerinin (hücresel immünite) aktivasyonuna bağlı gelişen immünizasyon sayesinde bu kişilerde de koruyuculuk sağlanmış olabilir. Bu sebeplerden dolayı hastalığı geçiren kişilerin koruyuculuğum hala devam ediyor mu yaklaşımı ile farklı zamanlarda, tekrar tekrar antikor seviyeleri baktırmalarının bilimsel bir temeli yoktur. İkinci kez hastalığı geçiren vakalar incelendiğinde bunların bir kısmının hastalığı ilkinden hafif veya asemptomatik olarak geçirdiğini, çoğunun benzer şiddette, bir kısmının da ilkinden daha ağır geçirdiğini, hatta dünya literatürün de ikinci kez geçirilen hastalık esnasında kaybedilenlerin olduğunu söylemek mümkündür. Hastalığın ikinci kez geçirilmesinin kesin olarak ilkinden daha ağır olacağı algısı da yanlıştır. Özetle; COVID-19’u ikinci kez hatta ikiden de fazla kez geçirmek mümkün olmakla birlikte hastalığın ilk bir yılı gibi kısa bir döneme bakıldığında ikinci kez geçirenlerin oranı çok düşüktür. Başta bu virüse çok sık ve yoğun maruz kalan sağlık çalışanları olmak üzere tüm insanların hastalığı geçirse dahi rehavete kapılmadan, kontrol önlemlerine ve alınan tedbirlere maksimum derecede dikkat etmeleri doğru bir yaklaşım olacaktır. COVID-19 Geçiren Kişinin COVID-19 Aşısı Olması Gerekir mi? Uzm. Dr. Serkan Atıcı, ‘’Bu konuda şu an için netleşmiş bilimsel görüş birliği yoktur. Çeşitli uzman görüşleri mevcuttur. Tekrar hastalığa yakalanma oranının %0.1 in altında olduğunu, geçirilen hastalığın sağlıklı bireylerin %90-95’inde şu anki saptamalara göre 6 aya kadar koruma sağladığını, hastalığı geçiren kişilerde aşının lokal veya sistemik etkilerinin nasıl olacağına dair yeterli verinin bulunmayışını da dikkate alarak özellikle son 1-2 ayda, hatta 6 ay öncesine kadar hastalığı geçirenlerin, bu dönem için aşı olmamasını öneriyoruz. Bu konudaki bilgiler netleşip, ortak görüş birliği oluşana kadar farklı sağlık durumu olan kişilerin hekimleriyle görüşüp uzman görüşü doğrultusunda hekimi ile birlikte ortak karar vermeleri doğru olacaktır.’’ dedi. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Bepanthol “Eller Eller” şarkısını Farah Zeynep Abdullah ile yeniden Yorumladı
Ünlü oyuncunun “Eller Eller” şarkısının Bepanthol için yeniden seslendirirken, Masumlar Apartmanı dizisinin son bölümüne dermatolog konuk edildi. Bepanthol’ün yeni reklam filmi ise dizi entegrasyonu sonrasında izleyiciyle ilk kez buluştu. Sevilen oyuncu Farah Zeynep Abdullah, Türkiye’nin en güvenilen cilt bakım markası* Bepanthol için mikrofon başına geçti. Hijyene fazlasıyla önem verdiğimiz bu günlerde ellerimiz sabun, dezenfektan ve kolonya gibi etkenlerden dolayı daha fazla kuruyabiliyor. Bu yüzden ellere verilmesi gereken bakımın önemi de artıyor. Türkiye’nin 1 numarası* Bepanthol ellerimizin hayatımızdaki önemi vurgulamak ve gereken bakımı sağlamak amacıyla herkes tarafından bilinen “Eller Eller” şarkısını Farah Zeynep Abdullah ile cover olarak yeniden yorumladı. Hazırlanan şarkı ve klip 30 Aralık itibariyle tüm dijital platformlarda yerini aldı. Şarkının klibinde, ellerin hayatımızdaki yeri ve farkına varmadan ne kadar çok kullanıldığı vurgulandı. Masumlar Apartmanı’nda Bepanthol Etkisi Farah Zeynep Abdullah ile birlikte oyuncunun rol aldığı Masumlar Apartmanı dizisiyle de çeşitli reklam çalışmaları gerçekleştiren Bepanthol, dizinin son bölümünde bir ilke imza attı. Bepanthol diziye ürünün yanı sıra Dermatolog Dr. Yeliz Erdemoğlu’nu konuk etti. Senaryoya göre Abdullah’ın canlandırdığı İnci karakterinin radyo programına konuk olan Dr. Erdemoğlu, el bakımının önemini anlattı. Ardından yeniden yorumlanan Eller Eller şarkısı dizi de seyirciye sunuldu. Bepanthol son dönemde reklam kampanyalarına son sürat devam ediyor. Markanın yeni çalışmaları ayrıca TikTok platformunda da sürüyor. #hergünyenilen hashtag’iyle Tiktok’ta challange başlatan Bepanthol, kullanıcıları elleriyle yaratıcılık yapmaya davet etti. *Bağımsız araştırma firması tarafından Ekim 2020’de 25-55 yaş arası kadınlar ile yapılan araştırmaya göre En güvenilen cilt bakım markası. **Ekim 2019 – Eylül 2020 kümülatif döneminde Nielsen Perakende Endeksi verilerine göre El ve Vücut Kremleri kategorisinde ciro bazında Türkiye’nin 1 numarası. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Yağmur Tanrısevsin: "Saygısızlık Kırmızı Çizgim"
Pozitif enerjisi ve güler yüzü ile tanıdığımız Yağmur Tanrısevsin bir birinden özel kareleri ve açıklamaları ile yeni yılı karşılıyor. Her karakterde farklı bir hayatı, hayalleri ve meslekleri deneyimleme şansı bulduğunu söyleyen güzel ve başarılı oyuncu, “Önümde çok uzun bir yol var. Bir oyuncu olarak oyunculuğun her alanında, farklı kadın hikayelerini anlatmayı hedefliyorum” diye konuştu. Aşkın kendisi için bir çok tanımın olduğunu belirten Tanrısevsin, “ Aşkın bende birçok tanımı var. Mesela yaşama aşkı, doğaya, hayvanlara, insanlara olan aşk… İçinde tutku barındıran her şey benim için aşktır diyebilirim” dedi. Hayattaki en büyük kırmızı çizgisinin saygısızlık ve haksızlık olduğunu belirten güzel oyuncu, başka bir mesleği seçse tasarımcı, iç mimar, veteriner ya da psikolog olmayı tercih edebileceğini söyledi. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Özgürlüğün köklerine yolculuk
VakıfBank Kültür Yayınları’nın yayımladığı “Özgürlüğün Tarihi Üzerine İki Deneme” adındaki eserde, İngiliz tarihçi Lord Acton toplumsal hürriyetin gelişimini inceliyor. Acton kitapta, Julius Caesar, Aristoteles, Sokrates, Platon, Herakleitos, Cicero ve Locke gibi daha onlarca isme atıfta bulunarak, tarihi olaylardan örneklerle özgürlük düşüncesinin köklerine iniyor. VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) Türkçe’de ilk kez okurla buluşturduğu “Özgürlüğün Tarihi Üzerine İki Deneme” isimli kitap, İngiliz tarihçi ve siyaset adamı Lord Acton’ın “Antikçağda Özgürlüğün Tarihi” (1877) ile “Hıristiyanlıkta Özgürlüğün Tarihi” (1878) isimli iki denemesinden oluşuyor. Türkçe çevirisini Ahmet Fethi Yıldırım’ın yaptığı kitapta Acton, yüzyıllar boyunca gelişen ve dönüşen özgürlük düşüncesini tarihi anekdotlarla değerlendiriyor. En yüksek siyasal amaç Acton’a göre özgürlük, yüksek siyasal bir amacın aracı değildir, kendisi en yüksek siyasal amaçtır. “İyi bir kamusal yönetim için değil, sivil toplumun ve özel yaşamın en yüksek hedeflerinin peşinden giderken güvenlik için gereklidir” diyen Acton, kitapta anlatmaya özgürlük fikrinin Atina’da doğduğunun bilgisiyle başlıyor. Acton, şöyle devam ediyor: “Ulusların barbarlıktan ve yabancıların pençesinden kurtulmakta olduğu, insanları siyaset ilgisinden ve bilgisinden yoksun bırakan aralıksız varoluş mücadelesinin onları bir tas çorbaya doğuştan gelen haklarını satmaya istekli ve vazgeçtikleri hazineden bihaber kıldığı uzun ara dönemlerde, özgürlük aşırı derecede kesintiye uğradı.” Aristokratların yükselişi Acton, bir ülkenin gerçekten özgür olup olmadığına karar vermek için en kesin ölçünün, azınlıkların sahip olduğu güvenlik hakları olduğunu söylüyor. Bu tanımdan yola çıkarak özgürlük, inancın temel koşulu ve koruyucusu. Acton böyle söylüyor. Milattan 600 yıl önce mutlakıyetin sınırsız bir hâkimiyete sahip olduğunu ve Doğu’da rahiplerin ve orduların değişmeyen nüfuzuyla desteklendiğini belirten Acton, hemen sonra yaşananları özetliyor: Eğitimli müfessirler gerektiren kutsal kitapların bulunmadığı Batı’da ruhban sınıfı üstünlük kazanamadı… Krallar devrildi, onların yetkilerine aristokratlar sahip oldu. Dahası, kuşaklar boyunca sınıfın sınıfa acımasız egemenliği, zenginin yoksulu, âlimin cahili ezmesi devam etti. Tiranların doğuşu Antik Yunanlar döneminde kentlerde yaşayanlar eziyetten kurtulmak için güç kullanmaktan çekinmeyen farklı kuvvetlere sığındı. Ancak bu çare, kötülüğe yeni bir boyut kazandırdı. Action, “Tiranlar, 14’üncü yüzyılda kendilerini İtalyan kentlerinin efendileri yapanlar gibi çoğunlukla şaşırtıcı yetenekleri ve meziyetleri olan insanlardı; eşit yasalarla ve iktidar paylaşımıyla güvence altına alınan haklar hiçbir yerde yoktu… Diğer kentler gibi ayrıcalıklı bir sınıf tarafından ezilen ve şaşkına çevrilen Atina şiddetten sakındı ve Solon’u yasaları gözden geçirip düzeltmekle görevlendirdi” diyor. Yunanların bilimin keskin ışığına geçişi ise Perikles’in çağında yaşandı. Feodal düzenin çöküşü İlkçağ toplumunu etkileyen paganizm ruhunun, kilisenin ve devletin ortak etkisi olmadan kovulamayacağını ifade eden Acton, devlet ile kilise birliğinin zorunlu olduğuna dair evrensel anlayışın Bizans despotizmini doğurduğunu söylüyor. Ardından da önce hükümdarların hâkimiyeti, sonra da ruhban sınıfının yükselişi geldi. Her şey iç içe geçerken feodalizm, toprağı her şeyin ölçüsü ve efendisi yaptı. Acton, “… Böylece toprak ağasının gücü, bireyin özgürlüğünden ve devletin otoritesinden üstün oldu… İnsanlar toprak sahibi sınıfın iyi niyetine bağımlı olmadan geçimini sağlamanın bir yolunu bulunca, toprak sahibi önemini yitirdi ve menkul değer sahipleri önem kazanmaya başladı. Kent halkı yalnızca baronların ve din adamlarının kontrolünden kurtulmakla kalmadı, kendi sınıfları ve çıkarları için devletin komutasını ele geçirmeye de çabaladı” sözlerini kaydediyor. Lord Acton kimdir? 19’uncu yüzyıl İngiliz düşünce tarihinin önemli isimlerinden Lord Acton, 1834’te Napoli’de doğdu. Alman, İtalyan ve İngiliz aristokrasisine mensup Katolik bir ailenin ferdiydi, özel eğitim aldı, ayrıca Münih’te ilahiyat, felsefe ve tarih okudu. Lordlar Kamarası’nda görev yaptı, başbakan William Gladstone’a danışmanlık hizmetinde bulundu. Gazeteci, editör ve yazar olarak uzun yıllar boyunca yazı hayatını sürdüren Acton, Batı Avrupa’nın tamamına vâkıf bir pozisyonda, ayrıcalıklı bir entelektüel kariyere sahip oldu. Kraliçe Victoria’dan, Oxford, Cambridge ve Münih üniversitelerinden onursal ödüller alan Acton, 1902’de Bavyera’da yaşamını yitirdi. Acton’ın VBKY’den “Özgürlüğün Tarihi Üzerine İki Deneme” ile “Tarih Üzerine Bir Ders” isimli kitapları yayımlanıyor. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Yılın en büyük partisi Gain’de!
Yılbaşına dair ilk sürprizi ‘Mücbir Yılbaşı’ ile veren Gain, program öncesi gerçekleşecek konseri ve stand-up şovlarıyla da tüm izleyicilerine dolu dolu bir yılbaşı gecesi yaşatmayı hedefliyor. Gain’de Yılbaşı Programı 20:00’de başlıyor Gain’in yeni yıl programı gerek oyunculuktaki başarılı performansı gerekse stand up gösterileriyle ülkenin mizah gündemine oturan Doğu Demirkol’un tek kişilik gösterisi ile başlayacak. Aynı zamanda Teoman’ın yeni albümünden daha önce hiç yayınlanmamış şarkıları Gain’e özel olarak ilk kez yayınlanacak. Mücbir Yılbaşı’yla da gece zirveye ulaşacak. İşte yılın en büyük partisinin programı: 20:00 Özel stand-up gösterisiyle Doğu Demirkol! Türkiye’nin en çok sevilen komedyenlerinden Doğu Demirkol, Gain’in yılbaşı partisine özel stand-up’ıyla izleyiciyle buluşacak. 21:00 Yepyeni şarkılarıyla Teoman! Türkiye rock sahnesindeki şarkıcı-söz yazarı ekolünün en başarılı temsilcilerinden biri olan ve müzik kariyerinde 30 yılı deviren Teoman’ın yeni albümünden ilk kez seslendireceği sürpriz parçalar ve Mirgün Cabas’la yapacağı özel röportajla Gain’de olacak. 22:00 Ve.. Mücbir Yılbaşı Partisi Bartu Küçükçağlayan ve Melikşah Altuntaş’ın Instagram’da milyonlarca kişiye ulaşan ve fenomen haline gelen Mücbir Sebepler programı, özel yılbaşı partisiyle Gain’de olacak. 1991 yılına geri sayım yapılacak ve canlı yayınlanacak olan partide sürpriz konuklar, özel show’lar izleyiciyi bekliyor olacak. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)