Aylık arşivler: Ocak 2021

Genç NEYAD küçük dostlarını unutmadı!

Zorlu ve soğuk kış günlerinde yiyecek bulmakta zorlanan sokak hayvanları için harekete geçen Genç NEYAD ekibinin, 19 Ocak 2021 tarihinde sosyal medya hesaplarından ‘’#bendevarım’’ mesajıyla başlatmış olduğu yardım kampanyasına İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadak’tan da destek geldi. Dağıtım sırasında ekibi yalnız bırakmayan genç vekil; İstanbul Üsküdar’da bulunan Aziz Mahmut Hüdai Türbesi, Valide-i Atik Camii, Mihrimah Sultan Camii ve Kuzguncuk bölgelerinde sokak hayvanlarına mama yardımı yaptı.
Nil Eğitim ve Yardımlaşma Derneği’nin gençlik oluşumu Genç NEYAD, sokak hayvanlarına yönelik çalışmalarını sonraki süreçlerde de sürdürecek. Genç NEYAD ekibi “sokak hayvanları için mama ve su dağıtımına yaz kış demden devam edip, gelenekselleştirmeyi amaçlıyoruz. Tüm vatandaşlarımızın evlerinin ve işyerlerinin önüne, sokak hayvanları için bir kap su ve mama kabı koymaya davet ediyoruz. Yaşadığımız bu dünyayı onlarla paylaştığımızı unutmamak ve gerekeni yapmak hepimizin görevi.” ifadelerini kullandı.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Sony, ‘360 Reality Audio’ Ekosistemini Genişlettiğini Açıkladı

Sony, ‘360 Reality Audio’ ürün ve hizmetlerini yeni çevrimiçi video yayınlama özelliği ve içerik üretme araçları ekleyerek zenginleştirdiğini açıkladı. Sony, yeni teknolojileri ile 360 Reality Audio ekosistemini genişletmeye devam edecek.
Sony’nin 2019 yılında kullanıma sunduğu 360 Reality Audio, sanatçılara ve içerik üreticilerine, vokal, koro ve enstrümanlar gibi ses kaynaklarını konumsal bilgi ile haritalandırıp bunları küresel bir uzama yerleştirerek müzik üretme olanağı sağlıyor. Sony’nin mekânsal ses teknolojileri ile üretilen devrim niteliğindeki bu müzikal deneyim, evinizin konforunu terk etmeden sanki bir müzik stüdyosunda ya da canlı konser alanındaymış gibi hissedebilmenizi sağlıyor.
Dinleyiciler, 360 Reality Audio vasıtasıyla, Alicia Keys, Lil Nas X, Megan Thee Stallion, Noah Cyrus, Zara Larsson gibi sanatçıların yaklaşık 4.000 şarkısına erişebiliyor. Sony bugün, bu yenilikçi müzik formatına yeni yetenekler ekliyor; dinleyiciler ve içerik üreticiler açısından heyecan verici yenilikleri aşağıda ayrıntılarıyla bulabilirsiniz.

‘360 Reality Audio’ Ekosistemini Genişleten Yenilikler

360 Reality Audio’da İlk Çevrimiçi Video Yayın Hizmeti

Sony, insanı içine sürükleyen 360 Reality Audio sese sahip canlı performans video içeriğini erişime açtı. Bu yeni video formatının özelliklerinin sergilenmesi amacıyla Sony Music Entertainment sanatçısı Zara Larsson, 11 Ocak’ta 360 Reality Audio formatında özel bir canlı performans yayınladı. İzleyiciler, bu performansı akıllı telefonları üzerinden Artist Connection app[1] ile çevrimiçi izleme fırsatı buldu. Kullanıcılar aynı zamanda, kendi kulak yapılarını belirli Sony kulaklıklarla ve Sony | Headphones Connect app[2] ile analiz edip bu deneyimi, kendilerine en uygun hale getirilmiş kişiye özel kapsayıcı bir müzikal alanın keyfini çıkararak optimize etti.
360 Reality Audio, dinleyicilere canlı bir konser ortamında oldukları izlenimini vererek gerçek hayattakine yakın bir müzik deneyimi elde etmeyi mümkün kılıyor. Sony, bu mekansal 3 boyutlu ses teknolojisini COVID-19 nedeniyle canlı konser keyfi yaşayamayan müzikseverler için yenilikçi bir çözüm yaratıyor.
Sony, yeni video içeriğini yıl sonuna doğru çevrimiçi yayınlamaya başlamak için önde gelen müzik şirketleri ve servis sağlayıcılarla birlikte çalışıyor.
<br Yeni 360 Reality Audio Yaratım Seti Tanıtıldı

Sony ve Virtual Sonics, Inc., müzisyenlere ve içerik üreticilerine daha kolay 360 Reality Audio içerik yaratma olanağı sağlayan 360 Reality Audio Creative Suite (360 Reality Audio Yaratım Seti) adlı yeni bir içerik üretme yazılımı geliştirdi. 360 Reality Audio Yaratım Seti eklenti yazılımı, popüler dijital ses işleme istasyonu (DAW) ile uyumlu. Virtual Sonics, Inc., kendi iştiraki olan Audio Futures, Inc. üzerinden söz konusu yazılımı bu ayın sonunda piyasaya sunacak.
Bunun yanı sıra, Sony ve Music.com, The Orchard’ın distribütörlüğü ile, içerik üreticilerinin 360 Reality Audio Yaratım Seti kullanarak prodüksiyon gerçekleştirmelerini ve bu içeriği çevrimiçi yayınlamalarını mümkün kılan bir Creators’ Program’ı (Yaratıcı Programı) piyasaya sunuyor.
CES boyunca izleyiciler, GRAMMY ödüllü prodüktör Keith Harris’in 360 Reality Audio Yaratım Seti’ni kullanarak müziğini nasıl dönüştürdüğünü gösteren bir videoyu izleme fırsatı buldu.

Uyumlu Cihazlar ve Lisanslama kapsamı Genişletildi

Bu yılın bahar aylarından itibaren 360 Reality Audio uyumlu hoparlörler ve SRS-RA3000, satışa sunulacak. Bu WiFi özellikli hoparlörler, Sony’nin eşsiz Immersive Audio Enhancement (Sürükleyici Ses Geliştirme) algoritması ile odayı tamamen dolduran ve insanı içine çeken 360 Reality Audio ses deneyimini yaşayabilmenizi sağlıyor. Hoparlörler, Google Assistant[3] ya da Amazon Alexa[4] özellikli cihazlarla kontrol edilebiliyor, böylece kullanıcılar dinleyecekleri müziği kolayca yönetebiliyorlar.
360 Reality Audio aynı zamanda, anlaşmalı çevrimiçi yayın servisi aplikasyonlarından birinin[5] yüklü olduğu bir Android™/iOS akıllı telefon ile birlikte, çoğu markanın ürettiği kulaklıklarla da deneyimlenebiliyor. Sony ayrıca, 360 Reality Audio deneyimini yaygınlaştırmak amacıyla diğer tüketici elektroniği firmalarıyla da iş ortaklığı yapıyor.
Sony, uyumlu ses cihazlarından oluşan ürün yelpazesini genişletmeye devam etmek için aşağıdaki teknolojileri ileriye taşımak amacıyla lisanslandırma sağlayacak:
Dinleyicinin işitme özelliklerini analiz eden kulaklık kişiselleştirme teknolojisi Akıllı telefonların ve motorlu araçlarının 360 Reality Audio içeriklerini çalabilmesini mümkün kılan teknolojiler.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Arabeskin usta ismi Cansever yeni şarkılarıyla gençlerin dilinde

Arabeskin usta isimlerinden Cansever, son çıkardığı şarkılarla gençleri peşinden sürüklemeye başladı. Cansever’in Geçtiğimiz aylarda müzikseverlerle buluşturduğu “Şeytan Diyor Ki” adlı çalışması Youtube “Top 100 Songs Turkey” oynatma listesinde 17. sıraya yerleşti! Yaptığı şarkılarla her dönem çok konuşulan isimlerden biri olan Cansever yeni şarkılarıyla genç kitleye hitap etmeye devam ediyor. Şeytan Diyor Ki ve Aç Kapıyı Ben Geldim adlı çalışması Tiktok üzerinde paylaşım rekorları kırdı. Şeytan Diyor ki adlı çalışması Tiktok üzerinde fenomen olmasının ardından Youtube’da “Top 100 Songs Turkey” oynatma listesinde de 17. sıraya yerleşti! Cansever şarkısının Youtube Türkiye’de dinlenen en popüler 100 şarkı listesinde yer almasıyla ilgili; “Gençler yeni şarkılarımızı çok beğendi ve bize destek vererek bu listelere girmemizi sağladı. Herkese çok teşekkür ediyorum yakında arabesk albümümle sizlerle olacağım” ifadelerine yer verdi. Cansever geçtiğimiz aylarda Samara, Kobra Murat ve DJ Yılmaz ile beraber Ramdika adlı bir roman havasını da müzikseverlerle buluşturdu ve klibi kısa zamanda milyonlarca izlemeye ulaştı BEYAZ HABER AJANSI (BHA)  

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 2020 YILLIK’ını Yayımladı

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından yayımlanan YILLIK: Annual of Istanbul Studies ikinci sayısıyla basılı ve dijital ortamda okurla buluştu. İstanbul’u farklı pencerelerden mercek altına alan akademik derginin pandemi döneminde hazırlanan yeni sayısı, kent tarihine salgınlar ekseninde yaklaşan bir makaleyle başlıyor. Galata Kulesi’nin tartışma yaratan restorasyonu, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi gibi güncel konulara tarihsel pencere açan araştırmalar ile, İstanbul’a Ahmet Hamdi Tanpınar ve Orhan Kemal’in gözünden bakan incelemeler, yayının dikkat çeken içerikleri arasında yer alıyor. 
Kentin geçmişini, bugününü ve geleceğini eleştirel yaklaşımlarla kayıt altına almak ve tartışmaya açmak üzere çok yönlü çalışmalara imza atan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, akademik dergisi YILLIK: Annual of Istanbul Studies’in ikinci sayısını yayımladı. M. Baha Tanman, K. Mehmet Kentel, Emir Alışık, Brigitte Pitarakis ve Gülrû Tanman’dan oluşan Yayın Kurulu’nun editörlüğünde hazırlanan YILLIK, ‘Hakemli Makaleler’, ‘Cabinet’, ‘Meclis’, ‘İncelemeler ve İstanbul Kaynakçası’ olmak üzere dört bölümden oluşuyor.

Pandemi günlerinde geçmişe ve bugüne bakış

Yayın Kurulu’nun kaleme aldığı sunuş yazısında, pandeminin Türkiye’deki merkezi haline gelen İstanbul’a ve bu yılki çalışmaya ilişkin şu tespitlerde bulunuluyor: “Küresel salgınların yükselişinin ardındaki başlıca neden insanların yaban hayata olan bitmek tükenmez müdahaleleriyken, İstanbul gibi metropollerde kentsel yeşil alanların yok oluşu ise bu salgınların olumsuz etkisini daha da körükleyen önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Birçoğumuzun evden çalıştığı bu dönemde, sanal yakınlığımızı korumak adına geniş bant, kablosuz ve uydu sistemlerinin fiziksel altyapıları aracılığıyla kurulan ağlara bağımlılığımız, şimdiye dek hiç olmadığı kadar arttı. İstanbul’da yaşamak, çalışmak, sevmek ve ölmek artık tüm bu ağların kesişim noktasında bir araya geliyor; tıpkı YILLIK’ın, birbirinden fiziksel olarak uzakta çalışan yazarların, editörlerin, redaktörlerin, dizgicilerin, asistanların ve matbaacıların katkılarıyla çıkarılan 2020 sayısında olduğu gibi.”

Tarihi ve güncel tartışmalar mercek altında

Derginin ilk bölümünü oluşturan Hakemli Makaleler arasında, İstanbul’a tıp ve salgınlar tarihi, mimarlık tarihi ve koruma, tarihyazımı ve bilim tarihi gibi farklı perspektiflerden bakan çalışmalar yer alıyor. Fezanur Karaağaçlıoğlu ve Akif Ercihan Yerlioğlu‘nun tıp tarihini ele alan incelemeleri, pandeminin İstanbul üzerindeki olası etkilerine dair anlamlı bir bakış açısı sunuyor. İlk makale 19. yüzyılda Galata-Pera’da yaşanan veba salgınına ilişkin bir çalışmayı okuyucuyla buluştururken, ikinci makalede 18. yüzyıl Osmanlı tıp yazmalarındaki metin dışı unsurlar mercek altına alınıyor. Yerlioğlu’nun makalesi aynı zamanda derginin Erken Kariyer Makale Ödülü’nün de sahibi. YILLIK, İstanbul’daki mekânsal dönüşümü kayıt altına alırken tarihsel bakış açılarından faydalanan çalışmaları da bir araya getiriyor. Hasan Sercan Sağlam‘ın kaleme aldığı makale, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın geçtiğimiz aylarda tartışmalı bir şekilde restore ettiği Galata Kulesi’ne yönelik güncel bir değerlendirme sunuyor. Serra Akboy-İlk, Topkapı Kara Ahmet Paşa Külliyesi’nden hareketle erken cumhuriyet dönemi mimari söylemini tartışmaya açarken; Gábor Fodor, İstanbul’daki ilk yabancı araştırma kurumlarından biri olan Konstantinopolis Macar Bilim Enstitüsü’nün tarihini inceliyor.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı koleksiyonlarından bir eserin derinlemesine incelendiği Cabinet bölümünde, Brigitte Pitarakis, Son Yargı ve İsa’nın İkinci Gelişi temalarını işleyen, 19. yüzyıldan kalma bir kâğıt ikona üzerinden Bizans ikonografisini mercek altına alıyor.
Tematik dosyalardan oluşan Meclis bölümünde, Pera Müzesi’nde düzenlenen Şehri Hayal Etmek: İstanbul Tahayyülleri sempozyumundan seçilmiş bildiriler ve Ayasofya’nın farklı deneyimlenme biçimlerini masaya yatıran yazılar yer alıyor. Olcay Akyıldız ve Zeynep Uysal‘ın editörlüğünde hazırlanan Şehri Hayal Etmek dosyasında İstanbul, edebi metinler ve güncel fotoğraflar ekseninde inceleniyor. Selim Sırrı Kuru “İki Şehrin Şiiri: Gazelde İstanbul ve Galata İkilisi”, Hatice Aynur “Tatavlalı Mahremî’nin Şehnâme’sinde Suriçi İstanbul’u”, Handan İnci “Hangi İstanbul? Ahmet Hamdi Tanpınar ve Orhan Kemal’in Gözünden Şehre Bakmak” yazıları ile, Murat Germen ise İstanbul’daki şiddetli dönüşümü ve mekânsal eşitsizlikleri gözler önüne seren fotoğraf denemesiyle dosyaya katkıda bulunuyor. Meclis’in ikinci tematik dosyası, İstanbul’un tarihi mirası açısından geride bıraktığımız yılın belki de en önemli konusu olan, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi tartışmalarına tarihsel bir pencere açıyor. Brigitte Pitarakis, Arietta Papaconstantinou ve Koray Durak’ın yazılarının yer aldığı ve Pitarakis’in editörlüğünü üstlendiği bu bölüm, Ayasofya’nın geçmişteki farklı deneyimlenme biçimlerini masaya yatırıyor. Bu yazılara, Marios Philippides‘in şehrin geçmişindeki en önemli tarihlerden biri olan 29 Mayıs 1453’ün “tarihlendirilmesi” üzerine kaleme aldığı makale eşlik ediyor.
İncelemeler ve İstanbul Kaynakçası başlıklı son bölümde ise farklı konu, dönem ve disiplinlerden yedi kitap ve üç sergi eleştirisi ile, İstanbul hakkındaki güncel araştırmaları bir araya getiren İstanbul Kaynakçası 2020 yer alıyor.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Diyanetin bütçesi eğitime aktarılsın

soL TV’de çarşamba akşamları yayınlanan Kemal Okuyan’la Gündem programında bu hafta konuk gazeteci Enver Aysever’di. Canlı yayınlanan programda Aysever, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’a sorularını yöneltti.
Program ABD’de Biden dönemi ve AKP ile ilişkilerin restorasyonu, muhalefet partilerinin durumu gibi konularla başladı. Muhalefetin son aylarda ekonomik çöküşe dair söylemlerinde dozunu düşürmesiyle ilgili Okuyan şu değerlendirmeyi yaptı:
“Önümüzdeki süreç ağır bir ekonomik yıkıma işaret ediyor. Muhalefet, buna Babacan ve Davutoğlu gibi isimler de dahil, pandeminin etkisinin ilk ortaya çıktığı dönem ekseni tamamen ekonomik meselelere çekmeye başlamıştı. Ama şimdi bunu azalttılar, bunun tek bir nedeni var. Muhalefet toplumu ikna etmekten daha fazla sermaye sınıfına güven vermek zorunda. Sermaye sınıfı ise AKP’nin temel ekonomik politikalarından bir sapma istemiyor. Dolayısıyla muhalefetin daha adil bir düzen vaadini yüksek sesle dile getiren muhalefete, destek aldığı sermaye sınıfı göz yummaz.”

AKP’nin yarattığı tahribat parlamenter sisteme geçişten çok önce başladı

Seçim tartışmaları ve ittifaklar gündemiyle devam eden programda Okuyan, iktidarın değişmesi hedefinin geniş bir kesimi kapsayan ortak bir duygu olduğunu ve bu duygudaşlığı reddederek siyaset yapılamayacağını ifade etti. Bununla birlikte Millet İttifakı cephesinin parlamenter sisteme dönüş talebiyle meselenin özünü saptırdığına dikkat çeken Okuyan, AKP’nin yarattığı tahribatın başkanlık sistemine geçişten çok önce başladığını belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Laikliğin ayaklar altına alındığı, ülkenin sermayeye ve uluslararası tekellerin kuralsız hareketine açıldığı, NATO ve AB ile çıkar ortaklığı yapılan bir dönemi hiç hesaba katmadan sadece parlamenter sistemden söz ediliyor. Oysa Türkiye’nin parlamenter sistemde de tahrip edilebileceği gösterildi. Burada aynı duygudaşlığı paylaşamıyoruz.”
Türkiye bu karanlığa mahkum olmadığını belirten Okuyan, TKP’nin bu kısır döngüyü kırmaya aday olduğunu ve bunu yapmak zorunda olduğunu söyledi.

Salgın kapitalizmin bütün pisliğini açığa çıkardı

Programın bitiminde TKP’nin geçtiğimiz günlerde yayımladığı rapordan söz eden Okuyan, salgının sınıfsal eşitsizliği gün yüzüne çıkardığını belirtti. Okuyan, TKP Merkez Komitesi tarafından hazırlanan raporda bu meselenin ayrıntılı bir şekilde değerlendirildiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Normalde ideal bir toplumda salgınlar bir sağlık meselesi olarak ele alınır. Ama yaşadığımız artık bir sağlık meselesi değil, açık bir sınıf mücadelesi. Çünkü daha başından itibaren belli oldu ki, bu salgınla tüm dünyada mücadele etmek istemiyorlar. Salgını fırsata çevirmek ve daha çok para kazanmak istiyorlar. Eşitsizlikler arttı ve aynı zamanda salgın kapitalizmin bütün pisliklerinin döküldüğü bir sahneye dönüştü. O çok medeni Avrupa’nın düştüğü duruma bakın, bugün İngiltere’yle Avrupa Birliği birbirine girdi, birbirlerini aşı çalmakla suçladı. Bütün dünyanın aşısına el koydular. Dünyanın geri kalanına aşı gitmiyor. Bu tablo utanç vericidir. İnsanlık şu an büyük bir sınav veriyor. Salgınla ilgili meselelerin merkezine sınıf mücadelesinin yerleşmesi lazım. Virüsün içerisine para kaçmış durumda. Bununla mücadele ediyoruz biz. Artık bir sağlık sorunu yok önümüzde. İnsanlık muazzam bir saldırıyla karşı karşıya.”

Türkiye’de okul ihtiyacı artıyor

Kemal Okuyan son olarak okulların açılması tartışmalarına değindi:
“Okulların açılması için bir planlama yapılmalı ve bunun için kaynak ayrılmalıdır. Bir yıl oldu, bir kuşağı yok ediyoruz. Eğitimsiz bir kuşak söz konusu olabilir mi? Bu haliyle açılamaz tabii ki ama bununla ilgili alınacak önlemleri talep etmemiz lazım. Peki Eğitim Bakanlığı ne yaptı bu süre içerisinde: Hiçbir şey.
Okuyan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın nereye harcandığı belli olmayan tüm kaynaklarının  eğitime aktarıldığında eğitimin de sorunsuz bir şekilde devam edebileceğine vurgu yaptı:
“Sınıflardaki öğrenci mevcudu azalır, öğretmen sayısı artırılır. Eğitim Bakanı öğretmen maaşlarından şikayet ediyordu. Diyanetin bütçesine el konsun, okullara ayrılsın bu bütçe. Özel okullar da devletleştirilsin. Biz özel okullara el konsun deyince o kadar öğrenci ve öğretmene ne olacağı soruluyor. Devletleştirilsin diyoruz, kapansın demiyoruz, okul ihtiyacı var Türkiye’de. Bunlar mümkün, bu bir planlama meselesidir.”

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Songül Öden ve Güven Murat Akpınar’ın performansı ile “Antigone” bu akşam ‘Dijital Sahne’de!

Zorlu PSM prodüksiyonu, Based Istanbul iş birliği ve Türk Tuborg A.Ş. katkılarıyla hayata geçirilen ve tiyatronun kültleşen eserlerinin günümüz perspektifinden yorumlandığı kesitleri seyirciyle buluşturan ‘Dijital Sahne’, dördüncü haftasına girdi. 
Bu akşam saat 20.00’da, Zorlu PSM YouTube kanalında bu defa “Antigone” izleyici ile buluşuyor. Antik çağın en büyük tragedya yazarlarından Sofokles’in dünya edebiyatının ilk “direniş” örneği kabul edilen ölümsüz başyapıtı “Antigone”da başrolleri Songül Öden ve Güven Murat Akpınar paylaşıyor.
Zorlu PSM’nin dijital dünyadan sunduğu içeriklerin en yenisini olarak Based Istanbul iş birliği ve Türk Tuborg A.Ş.’nin katkıları ile seyirciyle buluşmaya başlayan “Dijital Sahne”nin bu haftaki gösteriminde antik Yunan’ın en sofistike tragedya yazarlarından biri olarak anılan Sofokles’in ölümsüz eseri “Antigone” seyirciyle buluşuyor. Günümüz Türk tiyatro sahnesinin en cesur ve özgün rejilerinde imzası bulunan İbrahim Çiçek uyarlaması ve yönetmenliğinde, tiyatronun kültleşmiş eserlerinden kesitleri görsel hikaye anlatıcılığıyla birleştirerek dijital dünyaya taşıyan “Dijital Sahne” klasikleşen eserlere modern bir yorum kazandırarak seyirciye yeni nesil bir tiyatro izleme deneyimi sunuyor.

İnandığın kadar varsın bu hayatta…

Her dönem güncelliğini koruyan zamansız bir metin olmasının yanı sıra Sofokles’in seyircileri düşünmeye yönelten uyarıcı tragedyalarından biri olarak da hafızalara kazınan “Antigone”da izleyiciler Songül Öden ve Güven Murat Akpınar’ın büyüleyici performansı ile bu zamansız hikayeye tanık olma fırsatı bulacak.
Antik çağın en büyük kalemlerinden birisi olan Sofokles’in kült metni “Antigone” ters giden dünya düzenine bir nebze olsun çelme takabilmeye odaklanan iktidar, arzu ve saygı üzerine bir oyun. Dijital Sahne serisi kapsamında seyirciyle buluşmaya hazırlanan oyun, yasakların, kuralların ve şiddetin dünyasında kendinden emin olma çabasını anlatırken, izleyicilerine “Ya bütün bunlar bir palavraysa? Ya senin düşüncen doğruysa?” sorusunu yönelterek farklı perspektifler sunuyor. “İnandığın kadar varsın bu hayatta” söylemini odağına alan oyunda, kişilerin eylemlerinin doğruluğuna inanması gerekliliği vurgulanırken, bu inancın hazzına da övgü sunuluyor. “Antigone”u daha önce deneyimlemediğiniz bir seyir deneyimi ile dijital formatta bu akşam saat 20.00’de Zorlu PSM YouTube kanalından izleyebilirsiniz.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

GS1 Global Yönetim Kurulu’na Türkiye’den ilk ve tek üye

Migros, İcra Başkanı Özgür Tort’un Dünya Perakende Başkanlığı’nı üstlendiği Consumer Goods Forum (CGF) tarafından GS1 iş birliğinde yürütülen ürün bilgilerinin dijitalleştirilmesi ve standartlaştırılması projesinin Türkiye kanadına öncülük ediyor. GS1 Türkiye Yönetim Kurulu üyesi olan Özgür Tort, çalışmanın küresel işleyişine de katkı sağlayabilmek adına GS1 Global Yönetim Kurulu’na Türkiye’den ilk ve tek üye olarak katıldı. 
Perakendeci ve üretici arasında tutarlı bilgi akışı ve şeffaflık sağlamayı amaçlayan proje tamamlandığında tüketiciler hem mağaza hem de online alışverişlerinde çok daha detaylı ve doğru bilgiye ulaşabilecek. Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort, “Tüketici ürünün her bilgisine ulaşabildiği ve bu bilgiler her ürün için aynı standartta sunulduğu zaman gerçek müşteri deneyiminden söz edebiliriz. Bu sistem sayesinde artık ürünlerin ambalajları değil, verileri konuşacak. Böylece müşterilerimiz ürünlerde kimlik kontrolü yapabilecek. Sektöre yol gösterici olması adına, ilk adımı Migros olarak biz attık ve özgün markalı gıda ürünlerimizin tamamını GS1 Barkod Doğrulama sistemine geçirdik. Tedarikçi firmalarımızı sisteme katılmaya davet ettik” dedi.
Migros’un GS1 Türkiye iş birliğinde yürüttüğü girişime Bahçıvan, Colgate Palmolive, Eti, Hayat Kimya, Nestle, Numil, P&G, Yaşar Birleşik Pazarlama başta olmak üzere 19 üretici firmanın dahil olması ile 2.400’e yakın ürünün 7 temel ürün bilgisi GS1 Barkod Doğrulama sistemine kaydedildi. 2021 sonuna kadar Migros’ta satılan tüm ürünlerin sisteme tanımlanması hedefleniyor.  
Migros, tüketicilerin mağaza ve online alışverişleri sırasında ürünlerle ilgili daha kapsamlı, detaylı ve doğru bilgiye ulaşması amacıyla Consumer Goods Forum’un GS1 iş birliğiyle yürüttüğü global projenin Türkiye kanadının öncülüğünü üstlendi. Consumer Goods Forum Perakende Başkanlığı görevini yürüten Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort, çalışmanın küresel işleyişine de katkı sağlayabilmek adına GS1 Global Yönetim Kurulu’na Türkiye’den ilk ve tek üye olarak katıldı. Tort aynı zamanda, GS1 Türkiye Yönetim Kurulu üyeliğini de üstleniyor.

Müşterilere daha güvenilir ve şeffaf bilgi sunmak mümkün olacak

Migros’un GS1 Türkiye’nin öncülüğünde tedarikçileriyle birlikte destek verdiği projenin ilk aşamasında, her ürünün GS1 tarafından atanmış ve geçerli bir barkoda sahip olması amaçlanıyor. Ürünün barkod numarası, ölçü birimi, ölçü miktarı, ürün görseli, ürün kategorisi, hedef pazar, firma adı olmak üzere 7 temel bilgisinin tanımlandığı barkodlar, ürünlerin “kimlik kartı” niteliği taşıyacak. İkinci aşamada, perakendeci ve e-ticaret pazaryerleri, satışlarındaki tüm ürünlerin barkodlarının geçerliliğini GS1 Barkod Doğrulama sisteminden kontrol edecek. Eş zamanlı olarak yürütülen GS1 Küresel Veri Modeli girişimi ile küresel ölçekte standart olarak kabul edilebilecek detaylı ürün bilgi ve özelliklerinin belirlenmesi üzerinde çalışılıyor.

Ürün bilgilerinde standart ve tutarlılık sağlanacak 

Üreticilerin barkod sistemine bir kez girdiği bilgiler tüm perakendeciler ve e-ticaret sitelerine tek elden akacak. Böylece ürün bilgilerinde standart ve tutarlılık, süreçlerde ise verimlilik sağlanacak. Küresel Veri Modeli sayesinde ise müşteriler mağazalardaki alışverişlerinde ürün barkodlarını telefonlarındaki uygulamaya okuttuklarında, paket üzerinde yer alan bilgilere ek olarak, kapsamlı birçok ürün bilgisine ulaşabilecekler. Ürün hakkında yeterli bilgiye ulaşılamadığı için yarıda kesilen online alışverişlerin de güvenle tamamlanmasına katkı sağlanacak.

Özgür Tort: “Artık ürünlerin ambalajları değil, verileri konuşuyor. Gerçek müşteri deneyimi şimdi başlıyor”

Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort, “Kurulduğumuz günden bu yana müşterilerimizi daha iyi anlamak ve yakından tanımak için çalışmalarımızı her geçen gün derinleştiriyoruz. Biz onlar hakkında bilgiye sahip olurken onların da market raflarından aldığı her ürünle ilgili daha detaylı bilgiye ulaşabilmesini istiyoruz. Gerçek bir müşteri deneyiminin de ancak bu şekilde sağlanabileceğine inanıyoruz. Eskiden ürünler çuvallardan alınırdı. Sonra güvenliğin sağlanması ve ömrünün uzatılması için ürünler pakete girdi. Daha sonra ambalajlar kullanılmaya başlandı. Son dönemde sağlıkla ilgili artan hassasiyet nedeniyle tüketici, güven, sürdürülebilirlik ve ürünlerin içerik bilgisi gibi konularda daha duyarlı hale geldi. Artık tüketici, ürünün besin değerinden içindeki koruyucu maddelere, sürdürülebilir kaynaklar kullanılıp kullanılmadığına kadar birçok özelliğe dikkat ediyor. Tüketiciye doğru bilgi akışı ve şeffaflık getiren bu çalışmayla ürünlerin ambalajları değil, verileri konuşacak. Müşterilerimiz, aradıkları spesifik ürün özelliklerini girip ürün önerilerine ulaşabilecekler. Bu uygulamayla sektörümüze ve müşterilerimize önemli bir katkıda bulunacağımıza inanıyorum” dedi.

2.400’e yakın ürünün sistemdeki bilgileri bir havuzda toplandı

Sektörde yol gösterici olması adına ilk adımı atarak tüm özgün markalı gıda ürünlerini GS1 Barkod Doğrulama sistemine kaydeden Migros, yerli ve yabancı iş ortaklarına da bu projeye katılmaları için davette bulundu. Öncelikli olarak Anadolu Efes, Bahçıvan, Barilla, Coca Cola, Colgate Palmolive, Danone, Efe, Eti, Ferrero, Hayat Kimya, Henkel, L’Oréal, Nestlé, Numil, P&G, Pernod Ricard, Sedat Tahir Tüketim Maddeleri, Unilever, Yaşar Birleşik Pazarlama projeye destek verdi. Migros markalı ürünlerin de dahil olduğu 2.400’e yakın ürünün sistemdeki bilgileri GS1 Türkiye üzerinden GS1 platformunda toplandı. Migros ayrıca, çalışmaya katılan tedarikçi firmalarının barkodlarının GS1 Barkod Doğrulama Sistemi üzerinden kontrol ve doğrulanmasını da yapıyor. Böylece, bilgileri giren ve doğrulayan ekipler ayrı olduğu için çift taraflı kontrol sağlanıyor. 2021 sonuna kadar, Migros çatısı altında satışta olan tüm ürünlerin GS1 Barkod Doğrulama sistemine kaydedilmiş olması hedefleniyor.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Performans Sanatı Pratikleri sanatseverlerle buluşuyor

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı (Sahne Sanatları Alanı) ve uluslararası performans sanatı platformu Performistanbul işbirliğiyle, Performistanbul’un yürüttüğü “PA315 Performans Sanatı Pratikleri” dersi kapsamında 15 farklı performans hazırlandı. BİLGİ’li öğrenciler tarafından sergilenecek performanslar, 24 Ocak – 28 Şubat tarihleri arasında, hem fiziksel hem de online kanallar üzerinden sanatseverlerle buluşacak
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı (Sahne Sanatları Alanı) ile performans sanatı alanındaki ihtiyaçlardan yola çıkarak bu disiplinin gelişmesi için çalışmalarını sürdüren uluslararası performans sanatı platformu Performistanbul işbirliğiyle hazırlanan performansların gösterimleri başladı. Performistanbul’un yürüttüğü “PA315 Performans Sanatı Pratikleri” dersi kapsamında Performistanbul sanatçı ve küratörlerinin mentorluğunda hazırlanan performanslar, BİLGİ’li öğrenciler tarafından sergilenecek. Hazırlanan 15 farklı performans hem fiziksel hem de online kanallar üzerinden sanatseverlerle buluşacak.

15 farklı performans sergilenecek

Üniversitelerde performans sanatı bölümlerinin açılması, genç, yeni performans sanatçılarının yetişmesi, bu alanda araştırmaların yapılıp disiplinin geliştirilmesi için çalışmalarını sürdüren Performistanbul ve İstanbul Bilgi Üniversitesi, pratik bazlı derslerde performans sanatçıları ile öğrencileri buluşturdu. Dönem boyu Performistanbul’un 10 farklı sanatçısı ve küratörleri; Batu Bozoğlu, İ. Ata Doğruel, Dila Yumurtacı, Ebru Sargın L., Ekin Bernay, Özlem Ünlü, Gülhatun Yıldırım, Aslı Dinç, Leman Sevda Darıcıoğlu, MK Yurttaş, Simge Burhanoğlu, Azra İşmen ile birebir çalışma fırsatı bulan BİLGİ’li öğrenciler 15 farklı performans hazırladı.
Öğrenciler, Performistanbul sanatçılarının daha önce gerçekleştirdikleri performansları, birebir sanatçılarla beraber kendi bedenleri üzerinde deneyimlediler. Sanatçılar kendi pratiklerinden esinlenerek tasarladıkları egzersizlerle, öğrencilerle etkileşime geçtiler. Böylece öğrenciler performans sanatındaki farklı pratikleri uygulamalı olarak öğrenme ve ardından tartışma imkânı buldular.
“PA315 Performans Sanatı Pratikleri” dersi kapsamında her öğrenci bireysel projesi için Performistanbul platformundan  bir mentor seçerek çalıştı. Ortaya çıkan 15 farklı projede; Elif Okyay, Tolga Cuğ, Görkem Celayir, Tanya Arısoy, Hasan Eflatun Akay, Altınay Kapsız, İris Göğüsgeren, Göksu Göker, Ayşin Can, Ece Devrim Küreksiz, Bilge Yüceer, Zeynep Su Topal, Gülce Bulduk, Zeynep Duman ve Umut Rışvanlı’nın performansları yer alıyor. Hem çeşitli dijital platformlar üzerinden hem de fiziksel olarak izleyiciye açık hayata geçecek performanslar, 24 Ocak – 28 Şubat 2021 tarihleri arasında gerçekleşecek.

Performans programı:

Ömrüm Geçsin Diye Oyalanırken…,
Elif Okyay,
24.01.2021,
08:22-18:12, Canlı Yayın (Youtube),
Mentor: Simge Burhanoğlu, Azra İşmen

Tahterevalli
Tolga Cuğ,
25.01.2021-29.01.2021,
12:00-15:00,
Performistanbul Bahçesi,
Mentor: Batu Bozoğlu

Seni izliyor olacağım,
Görkem Celayir,
26.01.2021, 10:00 – 02.02.2021, 10:00,
Mentor: İ. Ata Doğruel

Üç
Tanya Arısoy,
26.01.2021,
16.00, Canlı Yayın (Zoom),
Mentor: Dila Yumurtacı

432Hz Theory,
Hasan Eflatun Akay,
27.01.2021,
21.00, Canlı Yayın (Instagram),
Mentor: Simge Burhanoğlu

Ne’den Korkuyorsun?,
Altınay Kapsız,
28.01.2021,
14.00, Canlı Yayın (Instagram),
Mentor: Ekin Bernay

Hepimiz bir gün, batımı,
İris Göğüsgeren,
28.01.2021-28.02.2021, Gün Batarken,
Canlı Yayın (Instagram),
Mentor: Özlem Ünlü

Bir Su, Bir Nefes
Göksu Göker,
29.01.2021, 08.00, Canlı Yayın (Zoom),
Mentor: Gülhatun Yıldırım

Görün-meyenler
Ayşin Can,
29.01.2021,
22.00, Canlı Yayın (Instagram),
Mentor: Ekin Bernay

Kaçırmasam olur mu?
Ece Devrim Küreksiz,
29.01.2021, 17.00-19.00,
Performistanbul,
Mentor: Özlem Ünlü

Köklenmek,
Bilge Yüceer,
29.01.2021,
16:00-17:00, Maçka Parkı,
Mentor: Leman Sevda Darıcıoğlu

Dedemden öğrendim/silahsız yürümek
Zeynep Su Topal,
30.01.2021,
15:00,Canlı yayın-mobeseizle.instagram,
Mentor: Batu Bozoğlu

Noktasız Bol Virgüllü
Gülce Bulduk,
30.01.2021,
21:00, Canlı Yayın (instagram),
Mentor: Dila Yumurtacı

Çünkü Bilmeni İstiyorum,
Zeynep Duman,
30.01.2021,
00.00, Discord,
Mentor: Dila Yumurtacı

 Umutsu,
Umut Rışvanlı,
30.01.2021,
süresiz, Instagram,
Mentor: MK Yurttaş

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Zeytin ve zeytinyağı ihracatında hedef 1,5 milyar dolar

Türkiye’de 41 ilde, 500 bin aile zeytincilik yapıyor. Yıllık ortalama 450 bin ton sofralık zeytin üretimi yapılırken, 200 bin ton zeytinyağı üretimi yapılıyor. 500 bin aile zeytinden geçimini sağlıyor. Zeytinin hasadında, budamasında, sofralık zeytin ve zeytinyağına dönüşüm sürecinde fabrikalarda önemli bir istihdam ortaya çıkıyor.
Zeytin ve zeytinyağı sektöründe ihracat istatistiklerini ise; sezon bazında değerlendirmekte fayda var. 31 Ekim itibariyle biten 2019/20 zeytinyağı sezonunu 45 bin ton’luk ihracatla geride bıraktık. Geçtiğimiz sezon ise 52 bin ton zeytinyağı ihraç etmiştik. Zeytinyağı ihracatında yüzde 13’lük bir azalış söz konusu. Toplamda 110 milyon ABD$ da döviz girdisi elde edilmiş oldu.
30 Eylül tarihinde sona eren sofralık zeytin ihracatımız ise, bir önceki sezona göre miktar bazında %7 azalarak 84 bin ton olurken, tutar bazında %3 artarak 145 milyon ABD$ döviz geliri elde ettik. Bu ihracat rakamı sektörümüzün yeni ihracat rekoru olarak kayıtlara geçti.
Miktar bazındaki düşüşe rağmen, döviz gelirimizin artmasının altındaki en önemli etken sofralık zeytinde birim fiyatımızın 1,55 dolardan 1,73 dolara yükselmesi oldu.
2020/21 ihracat sezonuna ise başarılı bir giriş yaptık. Yeni sezonda iki ay geride kalırken zeytinyağı ihracatı önceki sezonun aynı dönemine göre yüzde 20’lik artış yakalayarak 23,1 milyon dolardan, 27,8 milyon dolara yükseldi.
Zeytinyağı ihracatı miktar bazında bakıldığında ise; yüzde 13’lük artışla 9 bin 734 tondan, 10 bin 951 tona yükseldi. Türk zeytinyağı ihracatçıları, 2020/21 sezonunda sağlık iksirini dolar bazında yüzde 7 daha fazla fiyata ihraç etme başarısı gösterdi.
Türkiye zeytinyağı ihracatında en büyük artışı Amerika Birleşik Devletleri’nde yakaladı. ABD’ye sağlık iksirinin ihracatı yüzde 112’lik artışla 5,9 milyon dolardan 12,6 milyon dolara yükseldi. Zeytinyağı ihracatında ABD’nin aldığı pay yüzde 25’ten yüzde 45’e yükseldi.
1 Ekim 2020 tarihinde başlayan sofralık zeytin ihracatı yatay bir seyir izledi. Sofralık zeytin ihracatı 2019/20 sezonun ilk çeyreğindeki 40 milyon dolarlık ihracat seviyesini korudu.
Sofralık zeytin ihracatında siyah zeytin ihracatı 31 milyon 753 bin dolar olurken, yeşil zeytin ihracatı 8 milyon 241 bin dolar olarak kayıtlara geçti. Türkiye, 1 Ekim – 31 Aralık 2020 tarihleri arasında 23 bin 208 ton sofralık zeytin ihraç etti.
Zeytincilik sektörünün 2020/21 sezonunun geride kalan dilimindeki toplam ihracatı yüzde 6’lık artışla 65 milyon dolardan 69 milyon dolara yükseldi.
Zeytinyağı ihracatımızın 2019/20 sezonunda en çok olduğu ülkeler ABD, Suudi Arabistan, İspanya, Japonya ve İtalya olurken, hedef pazarlarımız ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Çin, Hindistan, Irak, Iran, Japonya, Rusya ve Suudi Arabistan olarak sıralanabilir. Zeytinyağı ihraç ettiğimiz ülke ve serbest bölge sayısı 131 olarak kayıtlarımıza geçti.
Sofralık zeytinde ihracatımızın en çok olduğu ülkeler Almanya, Irak, Romanya, ABD ve Bulgaristan şeklinde sıralanırken, önemli hedef pazarlarımız, ABD, Almanya, BAE, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Irak, Iran, Romanya, Rusya ve Suudi Arabistan’dır. Sofralık zeytin ihraç ettiğimiz ülke sayısı ise 119 oldu.
Zeytinyağı ve sofralık zeytin ihracatında hedefimiz ambalajlı ürün ihracatını arttırmak ve 2025’te 1.5 milyar dolar dövizi ülkemize kazandıracak konuma gelmek.
2019/20 sezonunun tamamında 21 bin ton ambalajlı zeytinyağı ihraç ettik, bu da toplam zeytinyağı ihracatımızın yaklaşık %57’sine denk gelmekte.
Sofralık zeytinde ise toplam zeytin ihracatımızın %95’ini ambalajlı olarak yapıyoruz. Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı sektöründe dünya genelinde domine eden bir oyuncu olabilmesi için üretimde sürekliliğin ve verimliliğin olması gerekiyor.
Dünya’da zeytin ve zeytinyağı sektörünü İspanya domine ediyor. Bunun en önemli nedeni de, dünya genelinde 3,2 milyon ton seviyesindeki zeytinyağı üretiminin yüzde 50’den fazlasını tek başına sağlıyor olması.
İhraç pazarlarında var olabilmeniz için ürün arzınızın sürekliliğini sağlamanız gerekiyor. Bir yıl var, bir yıl yok olduğunuz zaman sürekliliği sağlamanız mümkün olamıyor.
Sürekliliği sağlamanın yolu üretimi arttırmaktan geçiyor. Türkiye 180 milyona ulaşan zeytin ağacıyla ortalama 200 bin ton zeytinyağı üretirken, İspanya 330 milyon zeytin ağacıyla ortalama 1,6 milyon ton zeytinyağı üretebiliyor.
Bizim de, sofralık zeytin üreticisine verilen 15 kuruş, zeytinyağı üreticisine verilen 80 kuruş desteği sofralık zeytinde 70 kuruşa, zeytinyağında ise 3.5 TL’ye çıkarmalıyız. Üretici bu sayede ağacına daha güzel bakacak ve üretim artışı sağlanacaktır.
Tarım ve Orman Bakanlığı, 2023 yılı için 650 bin ton zeytinyağı, 1 milyon 200 bin ton sofralık zeytin rekoltesi hedefi belirmişti. Bu hedefe ulaşabilmemiz için zeytin üreticisinin desteklerinin arttırılması gereğinin altını çiziyoruz.
Uluslararası Zeytin Konseyi’nin yayınladığı son rapora göre, 2020/21 sezonunda dünya zeytinyağı üretiminin %3,5 artışla 3 milyon 320 bin ton olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Geçtiğimiz sezon oldukça kötü bir sezon geçiren İspanya’da zeytinyağı rekoltesi %41 artışla 1 milyon 596 bin ton olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Diğer önemli üretici ülkelerden İtalya’da %21’lik düşüş ile 290 bin ton, Tunus’ta ise %65 düşüş ile 120 bin ton zeytinyağı rekoltesi beklenmekte.
Yine aynı rapora göre, sofralık zeytinde dünya genelinde %2,6’lık bir artış yaşanması ön görülüyor. En büyük üreticilerden Mısır’da %6,7 artışla 800 bin ton, İspanya’da %28 artışla 590 bin ton, Yunanistan’da ise %3,6 artışla 230 bin ton üretim bekleniyor. Bir diğer önemli sofralık zeytin üreticisi olan Cezayir’de ise %4,2’lik düşüş ile 310 bin ton üretim öngörülmekte. Aynı şekilde Fas ve Tunus da önümüzdeki sezon sofralık zeytin üretiminde düşüş beklenen ülkeler arasında yer alıyor.
Türkiye, yıllara göre değişmekle birlikte sofralık zeytin üretiminde yıllık ortalama 450 bin tonluk üretimle dünyada ikinci ya da üçüncü sırada yer alıyoruz.
Türkiye, zeytinyağı üretiminde ortalama 200 bin tonluk üretimle dünya sıralamasında dördüncü ya da beşinci sıranın sahibi oluyor.
Bu yıl rekolte henüz resmi olarak açıklanmamakla birlikte üretici bölgelerden aldığımız bilgiler ve gözlemlerimiz rekoltenin geçen yılki rekoltemizin bir miktar altında kalacağı yönündedir.
Türkiye’nin sofralık zeytin ve zeytinyağı tüketimine bakacak olursak; Türkiye, yıllık 400 bin tonluk sofralık zeytin tüketimiyle dünya genelinde en çok sofralık zeytin tüketen ülkeler arasında gelmektedir.
Dünya genelinde, sağlıklı ürün tüketimi yükselen bir trend. Bu süreçte zeytin ve zeytinyağına olan talepte artış var.
Pandemi sürecinde sağlıklı beslenmenin önemi daha da iyi anlaşıldığı için dünya genelinde özellikle Avrupa ve ABD gibi gelişmiş ekonomilerde hane içi zeytin ve zeytinyağı tüketiminde artış söz konusu. Pandemi döneminde insanlar uzun süre evlerinde kaldılar ve tekrar kahvaltı yapmaya başladılar. Bu süreç sofralık zeytin tüketiminin artmasını sağladı.
Ancak pandeminin en olumsuz etkilediği sektörler olan turizm&ağırlama sektöründe yaşanan daralma nedeniyle, otel cafe ve restoranlardaki tüketimde ister istemez azalışlar yaşandı.
Türkiye, zeytinyağı üreten ülkeler arasında kişi başına en az zeytinyağı tüketen ülke konumunda. Ülkemizde zeytinyağı tüketimi kişi başına tüketim 2 kg’ın altında kalıyor..
Üretici ülkelerden Yunanistan, İtalya, İspanya’da kişi başı 15 kg’ın üzerinde tüketim yapılmakta. Hedefimiz Türkiye’deki zeytinyağı tüketimini kısa vadede 5 kg seviyesine çıkarmak. Bu hedefe ulaşılabilmesi için ise sağlık iksiri ve şifa kaynağı olan zeytinyağında %8 olan KDV oranının %1’e indirilmesini talep ediyoruz. KDV’nin indirilmesi tüketimi artıracak ve böylece orta ve uzun vadede kalp, damar ve kanser hasatlıkları için yapılan sağlık harcamaları azalarak Sağlık Bakanlığımız ilaç harcama bütçesine azaltıcı yönde katkı sağlayacaktır.
Zeytin ve zeytinyağı sektörünün sorunlarını da başlıklar halinde şöyle özetleyebiliriz.
Üreticinin desteklenmesi beklentimizi daha önce dile getirmiştim. Zeytin ve zeytinyağı sektöründe ihracatta verilen ihracat desteklerinin de arttırılmasını bekliyoruz. Şu an 1kg’a kadar ambalajlı zeytinyağı ihracatında ton başına 1600 TL, sofralık zeytinde ise 630 TL ihracat iadesi sağlanıyor.
Bu tutar ambalaj büyüdükçe azalmakta. 1-2 kg arasındaki ambalajlarda zeytinyağında 820, sofralık zeytinde 425 TL, 2-5 kg arasındaki ambalajlarda ise zeytinyağında 430 TL, sofralık zeytinde 280 TL destek verilmektedir. Özellikle Uzak doğu ülkelerine ürünlerimizi galon tipi ambalajlarda ihraç ettiğimiz için, ambalaj büyüklük parametrelerinin 0-1 kg arası, 1-3 kg arası, 3-5 kg arası olarak revize edilmesinin sektörümüz için büyük faydası olacağını düşünüyoruz.
Zeytinyağı sektörünün sorunlarından bir tanesi yüzde 8 oranındaki KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi beklentisidir.
Zeytinyağı ihracatında Avrupa Birliği’ne 100 ton olan ihracat kotamızın diğer üretici ülkeler seviyesine çıkarılması gerekmektedir. İlk aşamada 15 bin ton kotasız ihracat kotası verilmesi gerekmektedir.
Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere ile yaptığımız Serbest Ticaret Anlaşması kapsamına Türk zeytinyağının alınmasını bekliyoruz.
Zeytin ve zeytinyağı üretiminde hedeflerimize ulaşabilmek için Tarım ve Orman Bakanlığımız öncülüğünde yaşlı zeytin ağaçlarının tıraşlanması (gençleştirilmesi) dolayısıyla oluşacak gelir kaybının, çiftçinin ürün kaybı yaşadığı yıllarda desteklenmesini istiyoruz.
Ülkemiz ekonomisi açısından önemli olan zeytinciliğin üretim bölgelerinin hava ve toprak şartları ile uyumlu, bölgelere adaptasyonunu tamamlamış çeşitlerden (örneğin; Akhisar-Uslu, Aydın-Memecik, Bursa-Gemlik gibi) dikim yapılmasının desteklenmesi gerekmekte. İhtiyaç duyulan ürünlerin, özellikle Tekir(Eşek), Domat, Memecik gibi iri taneli zeytin çeşitlerinin dikim ve üretiminin teşvik edilmesi gerektiğinin dillendiriyoruz.
Zeytin fakir toprakların meyvesidir ve ülkemizde kıraç topraklarda yetişen zeytin ağaçlarının büyük bir kısmı sulama altyapısından yoksun. Bu bakımdan damla sulama sistemleri, derin kuyu açılması ve elektrik harcamaları konularında Bakanlıklarının acil desteğine ihtiyaç duyulmakta. Ayrıca çiftçimize verilen mazot ve gübre desteğinin de artırılması büyük önem taşıyor.
Bakanlığımızın vereceği 1 birim desteğin 10 yıl içerisinde ülke ekonomisine artı 10 birim gelir olarak geri döneceğinden hiç şüphemiz yok.
Sektörümüzde iç piyasaya baktığımızda, en önemli sorun olarak karşımıza zeytinyağında taklit ve tağşiş çıkmakta. Taklit ve tağşişin önüne geçilebilmesi için cezai yaptırımların arttırılarak tağşişli zeytinyağı ticareti yapanların nitelikli suçlar kapsamında cezalandırılması gerekmekte. Tağşişin süreklilik kazanması halinde ise ilgililerin ticaretten menedilmesi sağlanmalı.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi Gençlik Politikaları Başkanı Doğa Şanlıoğlu: “Yetişkin işsizler işe, çocuk işçiler okula!”

Çocuklar bir iş gücü değil, hayalimizdeki Türkiye’nin güvenceleridir
Ülkemizde, resmî olmayan rakamlara göre 2 milyondan fazla; TÜİK verilerine göre ise 720 bin genç ve çocuk işçi bulunuyor. Bu işçilerin önemli bir kısmı yasalarca öngörülen yaş sınırının altında ve kayıt dışı çalıştırılırken, 394 bin 560 genç veya çocuk da çalıştırılamayacakları iş ve işyeri koşullarında istihdam ediliyor. En az 244 bin 800 çocuk işçi ise mevsimlik tarım, tarla-bahçe veya seyyar işlerde hayatını kazanmaya çalışıyor. İş gücüne katılan 247 bin çocuk ise eğitim hayatına devam edemiyor. Oysa çocuklar bir iş gücü değil; hayalimizdeki özgür, adil ve demokratik Türkiye’nin güvenceleridir.
Ekonomik sorunlar sürdükçe, eğitim imkânları yetersiz kaldıkça ve fırsat eşitliği sağlanamadıkça gençler çok erken yaşta çalışma hayatına itilmektedir. Aynı zamanda ülkemizde çalışmayan ve çalışmaya müsait iş gücü oranı yüksek; ancak istihdam alanı oranı geçmiş yıllara göre düşük seviyelerdedir.

Çocuklar eğitime, işsizler istihdama katılmalıdır
Bu durumda bizim asli vazifemiz; eğitimini tamamlamış, çalışmaya hazır ve işsiz vatandaşlarımızın iş hayatına katılmasını ve çocuk işçi olarak nitelendirilen gençlerimizin eğitim hayatlarına devam ederek kendi gelişimlerini tamamlamalarını sağlamaktır.
Çocuk işçiliği sorunu beş adımda çözülür
Bu konuda atılması gereken adımlar şunlardır:
• Mesleki ve teknik eğitimlerin kalitesini artırmak,
• Okullarda çocuklar için eğitim odaklı iş istihdamları yaratmak,
• Çocuk işçi çalıştıran kurumlara denetimleri sıkılaştırmak ve çocuklar için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan işletme sahiplerine verilecek cezaları caydırıcı hale getirmek,
• Çocuk işçilerin karşılaştıkları iş yeri, eğitim ve sağlık sorunlarına güvenilir ve etkin çözümler yaratabilecek kurumlar belirlemek,
• Mevsimlik tarım işinde çalışan göçmen çocukların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişmelerini sağlayacak mobil kurumlar oluşturmak.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)