Aylık arşivler: Şubat 2021

DLR, Lazer optik saatlerin yörüngede ilk kez doğrulanması için Airbus Bartolomeo hizmetini kullanacak

Alman Havacılık Merkezi’nin COMPASSO misyonu, 2024 sonu itibarıyla yeni ISS Bartolomeo dış platformunda uçacak

 

İstikrarlı lazer-optik saatler, gelişmiş uydu navigasyonu ve uydulararası bağlantılar için temeldir

 

 

Alman Havacılık ve Uzay Merkezi’nin Galileo Yetkinlik Merkezi (DLR-GK), Airbus ile DLR’nin COMPASSO misyonunun Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) Bartolomeo platformunda ağırlanması için 16.8 milyon Avro değerinde sözleşme imzaladı.

 

COMPASSO misyonu, kompakt ve istikrarlı lazer optik saatlerin ilk yörünge içi doğrulamasını yapacak. Çift yönlü bir optik bağlantı sayesinde, bu saatler dünya üzerindeki saatlerle karşılaştırılır ve senkronize edilir. Ek olarak, ISS ve yer istasyonu arasındaki optik bağlantı, atmosferik türbülansın frekans ve zaman transferi üzerindeki etkisini değerlendirmek için kullanılır.

 

Optik bağlantılarla birlikte, istikrarlı optik saatler, Galileo gibi gelecek nesil uydu navigasyon sistemleri ve DLR’de geliştirilen Kepler konsepti gibi yeni Küresel Navigasyon Uydu Sistemleri (GNSS) mimarilerinin temeli için özellikle ilgi çekicidir. Yörünge belirleme doğruluğu ve atmosfer modellemesi gibi diğer parametrelerin kontrolü ile birlikte, Dünya'daki konum belirlemede daha yüksek bir doğruluk elde edilebilir ve aynı zamanda zemin segmentinin karmaşıklığını ve boyutunu azaltabilir.

 

DLR Yönetim Kurulu Üyesi Hansjoerg Dittus, “Uydu konumlandırma uygulamalarına ek olarak, COMPASSO’da geliştirilen frekans referansı, uydulararası lazer interferometrisi için yüksek istikrarlı ve son derece tutarlı bir ışık kaynağıdır. Bu, Gravity Recovery ve Climate Experiment follow-on, GRACE-FO gibi dünya gözlem misyonları ya da Laser Interferometer Space Antenna LISA gibi bilimsel misyonlar için özellikle önem taşır” dedi.

 

200 kg’lık COMPASSO misyonunun 2024’ün sonlarında fırlatılması bekleniyor ve Bartolomeo platformunda çift yuvaya sahip olacak. 18 aylık görevin sonunda, yük bileşenlerini Dünya’ya getirecek.

 

 

Airbus Uzay Araştırmaları Başkanı Andreas Hammer, “COMPASSO, temel olarak bir ortak taşıma senaryosunda birkaç küçük yükü taşımak için tasarlanmış bir adaptör plakası olan ArgUS taşıyıcısına monte edilecektir. Bu özel hizmet çözümü ile DLR-GK’ye COMPASSO deneyleri için ideal bir temel sunabilmemiz harika” dedi.

 

DLR Galileo Yetkinlik Merkezi (DLR-GK), COMPASSO proje yönetiminden sorumludur ve hem sözleşme otoritesi hem de teknik otorite olarak hareket eder. Yerleşik ve yer yazılımı da dahil olmak üzere COMPASSO alt sistemlerini geliştiren DLR enstitülerini ve harici tedarikçileri koordine eder. DLR-GK, Oberpfaffenhofen’daki DLR tesisinde yer almaktadır.

 

COMPASSO misyonu için Airbus, ISS için karmaşık yüklü misyonları gerçekleştirmek için Airbus Bremen ekibinin sistem uzmanlığı ile Airbus Friedrichshafen ekibinin mühendislik uzmanlığını birleştirerek müşteri ihtiyaçlarına göre özel bir hizmet kombinasyonu sunar. Airbus sadece Bartolomeo hizmetini sunmakla kalmaz, aynı zamanda yükün fırlatılmasını, kurulumunu, işletilmesini ve geri dönüşünü de sağlar. Ayrıca özel ArgUS çoklu yük taşıyıcısını tedarik eder ve sistem mühendisliği ve montaj ve entegrasyon faaliyetlerinden de sorumludur.

 

2020 yılında Airbus’ın Bartolomeo platformu fırlatıldı ve ISS Columbus modülüne robotik olarak bağlandı. Extravehicular Activity (EVA) gerektiren kabloların son bağlantısının ardından, platform önümüzdeki haftalarda uzayda yetkilendirilmesi için hazır olacak.

 

Bartolomeo, ISS altyapısına yapılan bir Airbus yatırımıdır ve uzay ortamında on iki harici yükün barındırılmasını sağlar. Yörünge içi test ve doğrulama misyonları için benzersiz fırsatlar sunar ve Airbus, ESA, NASA ve ISS Ulusal Laboratuvarı arasındaki ortaklık kapsamında işletilir.

 

Bartolomeo, Dünya gözlemleme, çevre ve iklim araştırması, robotik, malzeme bilimleri ve astrofizik gibi pek çok misyon için uygundur. Müşteriler ve araştırmacılar için uzay teknolojilerini test etmek, yeni uzay iş yaklaşımlarını doğrulamak, mikrogravitede bilimsel deneyler yapmak veya uzayda üretim tekniklerini araştırmak için ihtiyaç duyulan yük taşıma yeteneklerini sağlar.

 

Yük yerleştirme, 5 ila 450 kg arasında geniş bir yük kütlesi aralığı ve yaklaşık 1 m³ ebatına kadarki yuvalar için uygundur. Daha küçük yükler için ise Airbus, tek bir yük yuvasına sabitlenmiş bir adaptör plakasına birden fazla yükün yerleştirilmesini sağlayan ortak çözümü ArgUS çoklu yük taşıyıcısını geliştirdi. Bu yükler, 3U kadar küçük olabilir, yani kabaca bir ayakkabı kutusu boyutundadır (1U = 10x10x10cm3). 

 

Platformun bir evrimi olarak, Airbus günde bir ile iki terabayt arasında optik veri indirme kapasitesi sağlayacaktır.

Her üç ayda bir ISS'ye gerçekleştirilen her misyon için fırlatma imkanı mevcuttur. Yükler, söz
leşmenin imzalanmasından bir buçuk yıl sonra hazırlanabilir ve çalışmaya hazır olabilir. Yük boyutları, arayüzler, fırlatma öncesi hazırlık ve entegrasyon süreçleri büyük ölçüde standartlaştırılmıştır. Bu, teslim sürelerini azaltır ve geleneksel görev maliyetlerine kıyasla önemli ölçüde tasarruf sağlar.

 

Airbus, yük görevinin hazırlanmasında teknik destek; fırlatma ve kurulum; operasyonlar ve veri aktarımı ve isteğe bağlı Dünya’ya dönüş de dahil olmak üzere hepsi bir arada sunduğu bu hizmet paketi ile uzaya kolay erişim sunar.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çırağan Sarayı, Travel + Leisure Dergisinin “Dünyanın En İyi 500 Oteli” Listesinde!

Travel + Leisure dergisinin seyahat gustosu yüksek okurları, dünyanın en iyi otellerini hizmet kalitesi, lokasyon, odalar ve yeme-içme gibi kriterleri değerlendiren anketlerle belirliyor. Tamamen tarafsız değerlendirmelerle oluşturulan bu prestijli listede birçok coğrafi bölgeye ayrılarak dünyanın en iyileri arasında Çırağan Palace Kempinski İstanbul da gösterildi.

 

Çırağan Palace Kempinski İstanbul Genel Müdürü ve Kempinski Residences Türkiye Bölge Direktörü Ralph Radtke; “2021 yılında Çırağan Palace Kempinski İstanbul olarak 30. yılımızı kutlarken, dünyadaki seyahat eğilimlerine yön veren böylesine önemli bir listede yer almak bize büyük bir mutluluk verdi. Özellikle okur değerlendirmeleri sonucu oluşturulan bu listede yer almak bizim için çok kıymetli. Tüm değerli okurlara ve konuklarımıza değerli destekleri ve bağlılıkları için tüm ekip arkadaşlarımız adına yürekten teşekkür ediyorum’’ dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Akıllı Ulaşımda Sınırları Zorlayan Projeler TEKNOFEST’te Yarışıyor

Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali TEKNOFEST kapsamında İGA İstanbul Havalimanı yürütücülüğünde gerçekleştirilen Akıllı Ulaşım Yarışması geleceğin ulaşım teknolojilerine bugünden yatırım yapılması ve üretken bir birimin kurulması vizyonuyla düzenleniyor. Artan şehir nüfusu ve kentleşmeye paralel olarak yarışmacılardan kara, deniz ve hava yolu ulaşımı için seyahat sürelerinin azaltılması, trafik güvenliğinin yanı sıra mobilitenin arttırılması, enerji verimliliği sağlanması ve çevre dostu projelerin geliştirilmesi bekleniyor. 

 

Sosyo-ekonomik ve kültürel hayatın merkezinde yer alan ulaşım sistemlerinde engelli dostu havalimanı çözümleri ve mobil uygulamalara entegrasyonu, akıllı ödeme ve fiyatlandırma sistemleri yarışmanın konuları içinde yer alıyor. Terminal içi/dışı akıllı ulaşım yaklaşımı dijital yolculuk ve kusursuz mobilite deneyimi çözümleri, ulaşım ihtiyaçlarına yönelik teknolojik ve hizmet ihtiyaçlarını karşılaması, çevresel sürdürülebilirlik için şehir ulaşımının yenilikçi çözümler ile yeniden tasarlanması da diğer konu başlıklarını oluşturuyor.

 

Şehir içindeki hareketliliği basit, verimli ve akıcı hale dönüştürecek projelerin de yarışacağı Akıllı Ulaşım Yarışmasında, uçtan uca birbirine bağlı ve entegre ulaşım çözümlerinin, ulaşımın elektrifikasyonunu yaygınlaştırabilmek için gerekli olan altyapının oluşturulması ve gerçek zamanlı trafik izleme ve yöntemlerinin geliştirmesiyle ilgili sınırları zorlayacak projeler de yer alıyor.

 

Yarışmaya ilk, orta, lise, ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile mezunlar katılabiliyor. İlkokul ve lise seviyesinde birincilerin 12.000 TL, ikincilerin 7.000 TL, üçüncülerin 4.000 TL, üniversite ve üzeri seviyesinde ise birincinin 15.000 TL, ikincinin 10.000 TL ve üçüncünün 5.000 TL ödüllerin verileceği yarışma için Son Başvuru Tarihi 28 Şubat. 

 

Kariyerine Akıllıca Başlamak İsteyenler TEKNOFEST’te​

 

Toplumun tamamında teknoloji ve bilim konusunda farkındalık oluşturmayı, Türkiye’nin bilim ve mühendislik alanlarında yetişmiş insan kaynağını artırmayı hedefleyen TEKNOFEST, Teknoloji Yarışmalarına katılan gençlere hem kişisel hem de mesleki becerilerini geliştirmeleri için pek çok imkan da sunuyor. Yarışmalara katılan gençler Türkiye’nin önde gelen teknoloji firmalarına düzenlenen teknik gezilere katılma ve alanında uzman kişilerle tanışarak network kazanma fırsatı yakalıyor. Projelerini hayata geçirebilmeleri için malzeme desteğinin yanı sıra finalistlere eğitim kampı, ulaşım ve konaklama desteği de sağlanıyor. Türkiye’nin önde gelen teknoloji kurumlarında staj yapma imkanı da sunan TEKNOFEST, gençlere parlak bir geleceğin kapılarını açıyor. Gençlerin millî teknoloji üretme ve geliştirme konusunda ilgilerinin arttırılması hedeflenerek bu alanlarda çalışan binlerce gencin projesine destek olmak için bu yıl ön eleme aşamasını geçen takımlara toplamda 5 Milyon TL'nin üzerinde malzeme desteği sağlanıyor. TEKNOFEST’te yarışıp dereceye girmeye hak kazanan takımlar ise  5 Milyon TL'nin üzerinde ödülün sahibi olacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Huawei Türkiye Genel Müdürü Jing Li

Teknolojik gücümüzle Türkiye’nin dijital dönüşümünü hızlandırıyoruz 

 

Huawei Türkiye Enterprise İş Grubu’nun her sene düzenlediği Ekosistem İş Ortakları Zirvesi (Huawei Turkey Ecosystem Partner Summit 2021) bu yıl 23 Şubat’ta hem fiziksel katılımla hem de çevrimiçi olarak gerçekleşti. Huawei Türkiye iş ortakları ve bilişim sektörü profesyonellerinin ilgi gösterdiği, 400’den fazla kişinin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte söz alan Huawei Türkiye Genel Müdürü Jing Li, Türkiye’nin hem kamu kurumları hem de özel sektördeki dijital dönüşümüne katkıyı artıracaklarını söyledi. 

 

“Birlikte Kazanalım” temasıyla gerçekleştirilen ve yarım gün süren Huawei Türkiye Ekosistem İş Ortakları Zirvesi, Ekonomist ve Yazar Prof. Dr. Emre Alkin’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Etkinlikte, Huawei iş ortaklarının dijital dönüşümde bir üst seviyeye çıkması için gerekli aksiyonlar ele alınırken, organizasyon sonunda başarılı iş ortaklarına ödülleri takdim edildi.  

 

Huawei Türkiye Genel Müdürü Jing Li: Yerel iş ortaklarımızla birlikte büyüyoruz

Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Huawei Türkiye Genel Müdürü Jing Li şunları söyledi; “Geçtiğimiz yıl tüm dünyayı etkisi altına alan benzersiz bir kriz ile karşı karşıya kaldık. Pandemi ile birlikte, birçok sektörde önemli değişikliklere ve teknoloji alanında olağanüstü bir dönüşüme tanıklık ettik. Huawei Türkiye olarak, inovasyon ve teknoloji gücümüz ile Türkiye’nin dijital dönüşümüne katkı sağlamak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Huawei hem 2019 hem de 2020'de birçok zorluğun üstesinden geldi ve bu süreçte sürdürülebilir bir ivme elde etti. Huawei Enterprise İş Grubu büyümede önemli bir paya sahip. Bugün yaklaşık 300 kamu kurumuna ve başta finans sektörü olmak üzere, büyük ölçekli özel şirkete dijital dönüşüm desteği sağlıyoruz. 2020 yılında 15’ten fazla finans kurumu dijital dönüşüm ortağı olarak Huawei’i tercih etti. Bu durum müşterilerimizin bize olan güveninin açık bir göstergesidir, bu güven ortamını geliştirmek için daha çok çalışacağız.”

 

Enterprise İş Grubu’nun bu sene Türkiye’deki faaliyetlerinin onuncu yılı olduğunu kaydeden Jing Li, Huawei'in uzun erimli başarısının iş ortaklarının başarısıyla doğru orantılı olduğuna dikkati çekti. Jing Li şunları kaydetti: "Bizim hedefimiz tek başımıza bir kazanç elde etmenin çok ötesinde. İş ortaklarımız ve müşterilerimizle birlikte kazanmayı hedefliyoruz ve bu nedenle “Birlikte Kazanalım” diyoruz. Huawei Türkiye Enterprise İş  Grubu, kurumsal müşterilerine dijital dönüşümü destekleyen yüksek kaliteli çözümler sunarken; yapay zeka, bulut bilişim, nesnelerin interneti, büyük veri ve bütünleşik iletişim hizmetleri de dahil olmak üzere birçok yeni nesil bilgi teknolojisini entegre ediyor. Teknoloji alanındaki gelişmeler müşteri talebiyle birleştiğinde toplumların hızlı gelişimi için iki itici güçtür.”

 

Pan: Daha yenilikçi ürünlerle en iyi sonuçlar için çalışıyoruz

Huawei Türkiye Enterprise İş Grubu Ülke Müdürü Yanjiang Pan ise konuşmasında, krizin başarıya giden yolda bir engel olmadığını ve iş sürekliliğine inandıklarını belirtti. Pan şöyle devam etti; “Ürün ve hizmetlerimizin rekabet gücünü yükseltmeye, açık inovasyonu teşvik etmeye devam ederken Ar-Ge yatırımımızı da sürekli olarak artıracağız. İş ortaklarımızın desteğiyle tüm engelleri aşabileceğimize yürekten inanıyorum. Bu yıl, Türkiye’de ekosistem iş ortaklarımıza yatırım yapmaya devam edeceğiz. Ekosistemimizi sürdürülebilir geri ödeme politikaları ile daha da genişleterek eğitim, danışmanlık, uygulama geliştirme, ortak çözüm geliştirme ve yetenek geliştirme desteği sağlayacağız. Fayda ortaklığı temel ilkemiz, bu süreçte bize destek olan iş ortaklarımıza teşekkür ediyorum.” 

 

Huawei Türkiye IP Ağları ve Kurumsal İş Grubu CTO’su Burak Bıçakhan; “Huawei Cloud Campus çözümü ile ağ altyapısına, yüksek performansın yanında basitlik ve zekayı da ekleyerek, dijitalleşmenin kurumsal ağlar üzerinde yarattığı baskıyı tamamen ortadan kaldırıyoruz” dedi. Bıçakhan ayrıca, hizmet esnekliğini de getiren bu çözümle üst düzey kullanıcı deneyimi sunarken, ağ yöneticilerinin de yükünün hafifletildiğini ifade etti. 

 

Huawei Türkiye Bulut Bilişim ve Yapay Zeka CTO’su Fatih Akgül ise konuşmasında;  “Dijital dönüşüm bütün sektörler için artık çok daha olgun, çok daha dinamik, vazgeçilmez ve fırsatlarla dolu. Dijital dünyada rekabette lider olabilmek için, veriden değer üretmek ve bu değerlerle farklılaşmak, doğru işbirlikleri ve doğru teknolojilerden faydalanmak gerekiyor. Huawei Türkiye olarak veri teknolojilerine yaptığımız yatırımları işlerinize değer katar hale getirmek için dijital dönüşüm yolculuğunuzda her zaman yanınızdayız” dedi. 

 

Huawei Türkiye Enterprise Kıdemli Çözüm Yöneticisi Barış Saygı şu ifadelere yer verdi; “Huawei Enterprise Türkiye olarak, kurumların dijitalleşmesine ve iş yapış şekill
erini dönüştürmesine katkı sağlamaya devam ediyoruz. Yeni nesil veri merkezi ve kesintisiz güç çözümlerimizle altyapıları daha esnek, yönetilebilir ve verimli hale getiriyoruz.”

 

Başarılı iş ortaklarına ödülleri takdim edildi

Huawei Türkiye Ekosistem İş Ortakları Zirvesi 2021, Huawei iş ortaklarının başarı hikayeleriyle zenginleşirken, programın sonunda başarılı iş ortaklarına Enterprise İş Grubu tarafından ödülleri takdim edildi. Cliguru, A2, Arena, Artronic, Axxonsoft, CSIT, Datacore, Destek, DT Bilişim, Fourtech, Infoline, Infoturk, Innova, ISSD, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, İşnet, Karel, Koçsistem, Netcom, NGN, Orbisis, Penta, Proday, Promet, SBI, Turkcell Dijital İş Servisleri, Vodafone ve Yapı Merkezi, farklı kategorilerde ödül alan iş ortakları ve ekosistem paydaşları arasında yer aldı. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aliağa Petkimspor OGM Ormansporu Konuk Edecek

Aliağa Petkimspor, ING Basketbol Süper Ligi’nin 22. haftasında kendi sahasında OGM Ormansporu konuk edecek. Aliağa Belediyesi Spor Salonu’ndaki mücadele 27 Şubat 2021 Cumartesi günü saat 15.15’te başlayacak. Sporseverler karşılaşmayı TİVİBU Spor 2 ekranlarından canlı olarak izleyebilecek.

 

Karşılaşmanın hazırlıklarını Başantrenör Kestutis Kemzura yönetiminde sürdüren Aliağa Petkimspor, ligde 29 puanla 11.Sırada yer alırken, 26 puana sahip OGM Ormanspor 15.Sırada bulunuyor.

 

ING Basketbol Süper Ligi’nde 21. hafta geride kalırken istatistik liderlerinde sıralamalar belli oldu. Aliağa Petkimspor’da ribaund krallığı sıralamasında Stephen George Zack 7.4 ortalamayla, asist krallığı sıralamasında ise Sarunas Vasiliauskas 5.3 ortalamayla oynadı. 

 

ING Basketbol Süper Ligi’nin 22.Hafta Maç Programı:

27.02.2021 Saat 13:00, Bahçeşehir Koleji – Pınar Karşıyaka

27.02.2021 Saat 15:15, Aliağa Petkim Spor – Ogm Ormanspor

27.02.2021 Saat 17:30, Türk Telekom – Frutti Extra Bursaspor

27.02.2021 Saat 20:00, Tofaş – Galatasaray

28.02.2021 Saat 13:00, Empera Halı Gaziantep Basketbol – Beşiktaş Icrypex

28.02.2021 Saat 15.15,  Anadolu Efes – Lokman Hekim Fethiye Belediye Spor

28.02.2021 Saat 17.30, Büyükçekmece Basketbol – HDI Sigorta Afyon Belediyesi

28.02.2021 Saat 20.00, Darüşşafaka Tekfen – Fenerbahçe Beko

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kötü dünya sendromu Covid-19 döneminde hızlanacak”

Tüm dünyada etkili olan Covid-19 pandemisinin ikinci dalga etkilerini değerlendirmek amacıyla Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü tarafından ülke genelinde gerçekleştirilen çalışma, ilginç sonuçlarıyla dikkat çekti. Nisan 2020’de ilki gerçekleştirilen araştırma, o dönemdeki etkilerin karşılaştırılması açısından da önem taşıyor. Nisan 2020’de 60 seviyesinde olan genel kaygı durumu, yaz aylarındaki normalleşmenin etkisiyle 48’e geriledi ve ancak ikinci dalga sonrasında tekrar 59 seviyesine çıktı. 

 

Katılımcıların 60’ı pandemi ile ilgili en büyük korkularının sevdiklerini kaybetmek olduğunu belirtirken, 48’i sağlık sorunları yaşamaktan endişe duyduğunu belirtti. Kendisini her zaman ve çok sık yalnız hissedenlerin oranı ise pandemi öncesinde 19 iken ikinci dalga sonrası 30’a yükseldi. Yalnızlık hissinin en yoğun olarak yaşandığı yaş grubu 25 yaş ve altı olarak tespit edildi ve oran gençlerde 44’e çıkarak Türkiye ortalamasının çok üzerinde kaydedildi. Çay, kahve ve aburcubur tüketimimiz artarken; pandemiye ilişkin ruh halimizi en iyi yansıtan şarkı ise Mümin Sarıkaya’nın “Ben Yoruldum Hayat” şarkısı oldu.

 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, toplumdaki sevgi ve güven duygusunun önemli olduğunu belirterek “Bu duygular toplumu bir arada tutan en önemli duygulardır. Bu duyguları toplumda canlandırabilmek önemlidir” dedi. Tarhan, bu dönemde yalnızlık hissini en çok yaşayan grubun gençler olduğuna da dikkat çekerek gençleri anlamanın önemine işaret etti. Tarhan, son yıllarda gündeme gelen kötü dünya sendromunun Covid – 19 döneminde hızlanacağına dikkat çekti.

 

Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tuğba Aydın Öztürk, Method Research Company Proje Direktörü Hale Aslı Kılıç ve Pazarlama Uzmanı Şeyda Aydın tarafından yürütülen ‘2. Dalga Sonrası Türkiye Araştırması’ sonuçlandı.

 

Ocak 2021 boyunca Türkiye’nin 56 şehrinde yaşayan 18 yaş ve üzeri 3 bin 500 katılımcı ile yapılan araştırma, pandemide özellikle ikinci dalga sonrasının etkilerini anlamayı amaçladı. 

Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın danışmanlığı ile gerçekleşen araştırmada kaygı hali, kişilere, kurumlara ve medya organlarına duyulan güven, Covid-19 kapsamında alınan önlemler hakkındaki düşünceler, gelecekle ilgili olumlu ve olumsuz beklentiler, aşı çalışmaları, uzaktan eğitim ve tüketim alışkanlıkları gibi çok sayıda konu masaya yatırıldı. Ayrıca elde edilen veriler Nisan 2020’de yapılan ‘Koronavirüslü Günlerde Hayat Araştırması’ sonuçları ile karşılaştırmalar sunması açısından da önem taşıyor.

 

Sonuçlar basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaşıldı… 

 

Araştırmaya ilişkin sonuçlar Üsküdar Üniversitesince düzenlenen çevrimiçi basın toplantısında açıklandı. Basın toplantısına Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk ve Method Research Company Kurucu Ortağı Selçuk Kılıç katıldı.

 

Method Research Company Kurucu Ortak Selçuk Kılıç: “Pandemi asrın krizi”

 

Method Research Company Kurucu Ortak Selçuk Kılıç, bu araştırmanın 3 bin 500 gözlemlik, Türkiye genelinde düzenlenen 18-65 yaş arası bir araştırma olduğunu söyledi. Pandeminin asrın krizi olduğunu belirten Kılıç, “Bütün ülkelerin aynı anda küçüldüğü, bütün ülkelerin aynı anda sağlıkla ilgili sorunlar yaşadığı bir döneme denk gelmesi hasebiyle gerçekten de çok önemli. Herkesin de bildiği ve kendi dünyamızda yaşadığımız mutlu ve mutsuz kavramamız eskiden, son bir sene önce, Nisan ayında, daha pandeminin başlarında her 10 kişiden 6'sı mutlu olduğunu ifade ederken bu rakam on kişide 4’e düştü. Yani 10 kişiden artık 6'sı mutluyken, 6'sı mutsuz. Nisan ayındaki araştırmada herkes 5 ay sonra biteceğini düşünüyordu. Şimdi aradan 1 yıl geçti ve insanlar bir buçuk yıl sonra anca biter diyorlar. Dolayısıyla bu psikolojiyi biraz daha ileriki araştırmalarda devam edip, izlemek lazım ama mutsuzluk oranımızın arttığını söyleyebilirim. Bütün gruplarda, girişimci, öğrenci, ev hanımı, memur, işçi, herkesin mutsuzluk oranında bir artış var. Herkes mutlulukta düşüş yaşıyor. Ama en çok girişimciler ve öğrenciler dikkatimizi çekiyor” diye konuştu. Nisan ayında her 5 kişiden 3'ünün kaygılı olduğunu belirten Selçuk Kılıç,  insanların şimdi de kaygılı olduğunu ancak kaygı boyutunun korkuya kaymış durumda olduğunu kaydetti.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Anlamlı sonuçlarıyla yol gösteren bir araştırma oldu”

 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, araştırmanın çok önemli sonuçlarıyla dikkat çektiğini belirterek yol gösterici olması açısından dikkate alınması gerektiğini söyledi.

 

Pandemi ve pandemi sonrası halk sağlığı ile ilgili politika belirlemede bu araştırmanın Türkiye’deki sorumlu, yetkililerin işini kolaylaştıracak bir çalışma olduğunu kaydeden
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Krizlerde bir söz vardır; ‘Hayat zincire benzer, zincirin de en kuvvetli noktası en zayıf halkasıdır.’ Bu pandemi dönemi küresel bir gerilim ve kriz dönemidir. Bu krizlerde en zayıf halkalardan kopmalar olması beklenir. Bu zayıf halka topluma, yaş grubuna ve insandaki gelir seviyesine göre değişiyor. Bu noktalardan kırılmalar yaşanacak. 1929 ve 2008 ekonomik krizlerinde bu kırılmalar görüldü. Roma’nın bir vebadan sonra, İran’ın da Pers Hükümdarlığındaki veba salgınından sonra yıkılma süreçlerinin ortaya çıkması tarihte çok büyük anlam taşıyan olaylardır. Pandemide de aynı durum geçerli. Bu sosyolojik çalışmalar veri toplama açısından özellikle gelişmiş ülkelerde ciddi bir şekilde sıkça kullanılan yöntemlerdir. Biz de Üsküdar Üniversitesi olarak Method Araştırma Şirketi ile birlikte kendi imkanlarımız dahilinde bu çalışmayı gerçekleştirdik” dedi.  

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Aşı konusunda toplumu bilgilendirme hızla değerlendirilmeli”

 

Araştırmada öne çıkan bazı önemli noktalara da dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Örneğin insanların yüzde 39’unun aşı olmayı düşünmediğini görüyoruz. Aşı konusunda çok ciddi bir şekilde komplo teorileri yazılıyor. Sonuçlarla birlikte bu teorilerin halen toplum tarafında yüzde 39 oranında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Aşı konusunda toplumu bilgilendirme faaliyetlerinin hızla değerlendirilmesi gerekir. Toplumdaki kanaat önderlerinin bu konuda açıklamalar yapmaları ve adımlar atmaları gerekiyor. Güvenilirliği ele aldığımızda en çok uzman hekimlere güvenildiğini görüyoruz. Sağlık krizi yönetim politikalarında da ilk defa bir kurumun güvenilirlikte ikinci sırada yer alarak ön plana çıkması, bu politikaları yürütenlere toplumun güvenmesi büyük bir şans olarak değerlendirilebilir. Otobüste, uçakta veya gemide yolculuk ederken kaptana güvenirseniz rahat edersiniz, güvenmezseniz devamlı korkar ve tedirgin olursunuz. Şu anda sağlıkla ilgili yetkililere ve politikalara güvenin yüksek olması sağlık politikalarında önemli. Bilim Kurulu’nun da stratejik olarak büyük bir etkiye sahip olduğunu, her konunun konuşulup analiz edilmesi açısından önemsendiğini söyleyebiliriz” dedi.

 

Tarhan: “Korkuyu paniğe dönüştürmemek ve rasyonel sınırlarda tutabilmek önemli”

 

Araştırma sonuçlarından birinin de insanlarda korkunun en yüksek düzeyde çıkması olduğunu kaydeden Tarhan, şunları söyledi:

“Korkunun ön planda çıkması aslında sadece Türkiye özelinde değil küresel olarak çıkması çok anlamlı. Korku duygusu doğal ve insanın önlem almasını sağlayan bir duygudur. Rasyonel korku faydalıdır. Rasyonel olmayan korku insanı kaçınmaya ve ruh sağlığının bozulmasına iter. O yüzden korkuyu paniğe dönüştürmemek ve rasyonel sınırlarda makul bir düzeyde tutabilmek önemli. Bunun için de toplumu bilgilendirme faaliyetleri sürdürülmeli. Post pandemik dönemde artık enfeksiyon hastalıkları uzmanı yerine halk sağlığı uzmanlarının ve ruh sağlığı ile ilgili uzmanların daha çok toplumu bilgilendirmeye devam etmesine ihtiyaç var. Çünkü post pandemik dönemde ciddi bir kırılmalar yaşanır. Henüz bir yıl geçti ama birkaç yıl daha etkisinin sürmesi yönünde beklentiler var. Bu ihmal edilmemesi gereken bir risk yönetimidir. Korku ve sıkıntı durumları risk oluşturur. Riskin yönetimi ile ilgili politika belirleyicilerin ve karar vericilerin bu durumu göz önüne alması lazım. 

 

Tarhan: “Aileyi düşünme davranışı olumlu bir boyuttur”

 

Kendinden çok aileyi düşünme davranışı toplumumuzda yüksek. Bu durum olumsuz değil olumlu bir boyuttur. Bir kişi ailede iflas ettiyse yardım edilir, davranış değişiklikleri, içe kapanma ya da intihar eğilimleri olduğu zaman hemen ailedeki diğer bireyler yardım etmeye çalışır. Bu bizim toplumumuzun artı değeridir. Gelişmiş ülkelerde bu değer kaybedildiği için intiharlar çok ön planda. Japonya sosyal dayanakları zayıf ve bireyselleşmeyi kültür olarak teşvik ediyor. Kuzey Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerin çoğunda durum bu şekilde. Bireyselleşme adı altında yalnızlaşma ortaya çıktı. Sosyal dayanakların zayıflaması da psikiyatrik hastalıkların artışında üç ana unsurdan birisidir. İnsanın hayattan beklentilerinin artması, sosyal dayanaklarının zayıflaması ve kişinin tüketim odaklı bir yaşam felsefesi geliştirmesi olarak bu unsurları açıkça belirtebiliriz.” 

 

Tarhan: ”Üretim odaklı yaşam felsefesi yerini tüketim odaklı yaşam felsefesine bıraktı…”

 

Üretim odaklı yaşam felsefesinin yerini son 10’lu yıllarda tüketim odaklı yaşam felsefesinin aldığını kaydeden Tarhan, “Ailede en çok ne konuşuluyor diye sorguladığımızda tüketim ortaya çıkıyor. ‘Şunu alacağım, onu giyeceğim’ gibi bir düşünce ve güzellik fetişizmi var. Kendini sergileme fetişizmi var. Bu dönemde insanlar diledikleri gibi tüketim yapamadıkları için kötü hissettiler. Kozmetik ürünlerindeki satışların düşmesi de bunu gösteriyor. Küresel olarak mutsuzluğun artması depresyonun ve ruhsal sorunların artması demektir” uyarısında bulundu.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Psikososyal riskler artacak”

 

Araştırmada toplumun yüzde 20-25 oranında hiç evden çıkmamak gibi bir seçimde bulunduğunu belirten Tarhan, “Yine aynı ora
nlarda insanlar da eve hiç girmeme davranışı sergilemiş. Toplumda her zaman yüzde 3 oranında marijinaller vardır. Yüzde 3 oranında ortalama zekası düşük ve yüzde 3 oranında ortalama zekası yüksek kişiler vardır. İkisi de özel gruplar sayılır. Zeka testlerinde çan eğrisinin iki ucu da yüzde 3’tür. Burada baktığımızda çan eğrisinin iki ucunun da yükseldiğini görüyoruz. Bu demektir ki önümüze psikososyal riskler daha çok gelecek. İnsanların yüzde 71’inde kötüye gidecek algısının olması kötü dünya sendromu dediğimiz duruma işaret ediyor. Son yıllarda gündeme gelen kötü dünya sendromu, Covid – 19 döneminde hızlanacak gibi görünüyor. Kötü dünya sendromunda üç türlü tepki oluyor. Bazıları içine kapanıyor ve kaçıyor. İmkânı olanlar farklı yerlere kaçmayı planlıyor. Diğer kitle depresyona giriyor. Bu kişilerde gelecek ve hayat güvende değil duygusu oluyor. Bir grup kişi de saldırganlaşıyor ve suç, şiddet olayları artıyor” dedi. 

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gençler ve ileri yaş grubuna dikkat çekti

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gençlerdeki artan yalnızlık duygusuna dikkat çekerek “Çok sık yalnız hissediyorum’ diyen gençlerin oranında artış var. Oran yüzde 44. Bu duruma en çok gençlerde rastlandı. Diğer insanlarda ise bu oran yüzde 30 seviyesinde ortaya çıktı. İleri yaşta insanların hayatlarında ilk defa antidepresan kullandıklarını gördük. İleri yaştaki insanların kendilerini faydasız gibi hissetmeleri, eskisi gibi çocuklarının ziyaret etmemeleri, toplum tarafından dışlandıklarını hissetmeleri ileri yaştaki insanları çok olumsuz etkiledi. 60 yaş üzeri insanlar için politikaları gözden geçirmek gerekiyor” dedi.

 

Tarhan: “Toplumda sevgi ve güven duygusu güçlendirilmeli”

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, toplumdaki sevgi ve güven duygusunun önemli olduğunu belirterek “Bu duygular toplumu bir arada tutan en önemli duygulardır. Bu duyguları toplumda canlandırabilmek, ailede krizde söylediğimiz iki kavram vardır. Şefkat sevgiden daha büyüktür. Çünkü onun içerisinde koşulsuz sevgi vardır. Nezaket duygusu da saygıdan daha büyüktür. Onun içerisinde kırıp dökmeden her sorunu konuşabilme boyutunda düşünerek saygı göstermek vardır. Toplumda şefkat ve nezaket duygularını nasıl artırırz konusunu bunları önemseyerek politikalar belirlenirse toplumdaki gereksiz gerilimlere kışkırtıcı şekilde sonuç almak isteyen kişilere karşı en güzel cevabı vermiş oluruz” dedi.

 

Tarhan: “Pandemide gençleri ve ihtiyaçlarını önemsemeliyiz”

 

Pandemide en çok önemsediği grubun gençler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gençler şu anda kırılganlığa en yakın yaş grubu. Özellikle 16-24 yaş grubuna özellikle önem vermek gerekiyor. Bu yaş grubunun üç özelliği vardır. Her zaman her dönemde böyledir. Osmanlı’nın son döneminde de Fransız ihtilalinde de böyleydi. Kendilerini dışlanıyor ve önemsiz görüldüklerini hissederlerse protest oluyorlar. Protest olmamaları için gelir eşitliğinin, gelir adaletinin ve ayrımcılığın yapılmadığı daha çok adalet duygusunun önemli olduğunu hissetmeleri gerekiyor. Bu onlarda güven oluşturur. Diğer güven oluşturan duygu da özgürlük duygusudur. Özgürlüğünün kısıtlanmadığını hissederlerse geleceklerini güven altında hissederler. Yurt dışında okumak isteyen gençlerde artış varsa bu gelecek kaygılarının yüksek olduğunu gösterir” diye konuştu.

 

En büyük korkumuz: “Sevdiklerimizi kaybetmek”

 

Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk araştırma sonuçlarını paylaştı. Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların 60’ı pandemi ile ilgili en büyük korkularının sevdiklerini kaybetmek olduğunu belirtirken, 48’i sağlık sorunları yaşamaktan endişe duyduğunu belirtti. Ekonomik sorunlar yaşamaktan korkanların oranı 37 olurken; katılımcıların 7’si temizlik konusundaki takıntının uzun bir süre daha hayatlarında olacağını düşündüğünü kaydetti.

 

Yazın gerileyen kaygı, yeniden 59 seviyesine yükseldi

 

Nisan 2020’de 60 seviyesinde olan genel kaygı durumu, yaz aylarındaki normalleşmenin etkisiyle 48’e geriledi ve ancak ikinci dalga sonrasında tekrar 59 seviyesine çıktı.

 

Orta ve ileri yaşta kaygı seviyesi yükseldi

 

Araştırmaya göre 46-55 yaşları arasında 55 olan kaygı düzeyi 63’e; 56 ve üzeri yaş grubunun 64 olan kaygı seviyesi 77 oldu.

 

Kaygı seviyesi en yüksek düzeyde

 

Benzer şekilde ekonomi, siyaset, halk sağlığı ve psikolojisi konusundaki tüm olumsuz beklentiler 2020 yılının Mayıs – Eylül döneminde düşüş yaşarken; 2020’nin sonlarına doğru tekrar en yüksek seviyeye ulaştı.

 

Sosyal ilişkilerin zayıflayacağı düşünülüyor span>

 

Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk, Türkiye’de şu anda insanların, ilk vakanın görüldüğü 11 Mart 2020 tarihinden itibaren en yüksek kaygı, korku ve olumsuz düşüncelere sahip oldukları dönemi yaşadıklarını belirterek “Bu olumsuz tabloya ikinci dalga sonrası dönemde sosyal ilişkilerin zayıflaması ve eğitim sisteminin kötüleşeceği düşünceleri de eklenmiştir. Nisan 2020’de pandemiden sonra aile bireylerinin iletişimi güçlenir diyenlerin oranı 70 iken; bugün bu oran yalnızca 40 oranındadır. Katılımcıların 71’i kişiler arası sosyal ilişkilerin zayıflayacağını düşünmektedir” diye konuştu.

 

Abartılmadığını düşünenlerin oranı yükseldi

 

Pandeminin abartılmadığını düşünenlerin oranı Nisan 2020’de 70, Mayıs 2020’de 45’ken; Ocak 2021’de bu oran 76’ya ulaştı.

 

Hayattan memnuniyet azaldı, olumsuz kelimelerle konuşuyoruz

 

Araştırma sonuçlarına göre, pandemi öncesinde hayatından memnun olduğunu söyleyenlerin oranı 57 iken, bu oran Ocak 2021’de 38’e geriledi. Memnuniyet oranındaki en büyük değişim gençler, öğrenciler ve iş sahipleri/ girişimcilerde oldu. Gençler ve öğrencilerde bu oran 52’den 23’e; iş sahibi/girişimcilerde 65’ten 31’e geriledi.

 

Salgına yönelik uygulamaların yeterli bulunma oranları da Nisan 2020’ye göre yükseldi. Uygulamaların yeterli olduğunu düşünenlerin oranı 23’ten 30’a yükseldi.

 

“Hafta içi herkese yasak getirilmesi” şeklindeki yönergeye de katılımcıların 59’u “Evet getirilmeli”, 33 getirilmemeli şeklinde görüş belirtirken; 8’i kararsız olduğunu kaydetti. 

 

Uzaktan eğitim verimsiz bulundu

 

Araştırmada ilk araştırmadan farklı olarak uzaktan eğitim ve evden çalışmanın verimliliğine ilişkin değerlendirme de yer aldı. 

 

Öğrenci katılımcılar uzaktan eğitimi verimsiz bulduklarını belirtti. Nisan 2020’de bu oran 35’ken Ocak 2021’de bu oran 41’e yükseldi. Evden çalışma ise 36 oranında verimli, 36 oranında verimsiz bulundu. Kararsızların oranı 28 oldu. 

 

Yalnız hissedenlerin oranı arttı

 

Araştırmada ayrıca yalnızlık hissi de pandemi öncesi ve sonrası olarak kıyaslandı. Buna göre, kendisini her zaman ve çok sık yalnız hissedenlerin oranı pandemi öncesinde 19 iken ikinci dalga sonrası bu oran 30’a yükseldi. Yalnızlık hissinin en yoğun olarak yaşandığı yaş grubu 25 yaş ve altı olarak tespit edildi ve oran gençlerde 44’e çıkarak Türkiye ortalamasının çok üzerinde kaydedildi.

 

Pandemiyi en çok açıklayan kelimeler: Korku ve kaygı

 

Nisan 2020’de pandeminin ilk aylarında, katılımcılar salgın hakkında belirsizlik, kaygı, tedirginlik ve endişe kelimelerini sıklıkla dile getirdi ancak bunun yanında büyük bir çoğunluk da bu salgının içe dönme, sağlığın ve ailenin önemini kavrama, maneviyet duygularının güçlenmesi, çevre bilinci ve şükür kelimeleri ile de açıkladı. Ocak 2021’de yapılan araştırmada ise katılımcıların pandemi dönemini açıklarken kullandıkları sözcükler, “korku başta olmak üzere kaygı, endişe, yalnızlık, bıkkınlık, sıkıntı, mutsuzluk ve ekonomi” olup katılımcıların neredeyse tamamına yakını hiçbir olumlu ifade kullanmadı.

 

Eğitim yükseldikçe aşıya olumlu yaklaşılıyor

 

Araştırmada katılımcılara pandemiyle mücadelenin umudu olan aşı çalışmalarına ilişkin görüşleri de soruldu. Katılımcıların 39’u aşı yaptırmayı düşündüklerini, 22’si kararsız kaldığını ve yine 39’u ise aşı yaptırmayı düşünmediğini belirtti. Aşı yaptırma taraftarları 59 oran ile eğitim oranı yüksek profesyoneller ile 55 oran ile 56 yaş ve üzerindeki katılımcılar oldu. Erkeklerde aşı yaptırma eğilimi 43 iken bu oran kadınlarda 35 oldu.

 

Yerli ve Alman aşıları çoğunlukla tercih nedeni

 

Ayrıca katılımcılara hangi ülkenin aşısını yaptırmayı tercih ettikleri de soruldu. Katılımcılardan 38’i yerli, 38’i Almanya, 12 Çin, 8 Amerika, 7 İngiltere, 3 Rusya cevabını verirken 12’si fark etmeyeceği cevabını verdi. En yüksek oranlara sahip olan Almanya aşısını 45 yaş ve üzeri katılımcılar tercih ederken, yerli aşıyı 45 yaş altı kişiler tercih ettiklerini ifade etti.

 

En az siyasilere, en çok akademisyenler ve uzman hekimlere güveniliyor

 

Araştırma sonuçlarına göre pandemi döneminde en fazla güvenilen kişi ve kurumların başında 60’lık oran ile akademisyen ve uzman hekimler yer aldı. Katılımcıların 36’sı Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun da içinde yer aldığı kamu kuruluşlarını güvenli bulduğunu belirtti. Katılımcıların 63’ü ise siyasilere güvenmediklerini belirtti. Araştırmada televizyon, radyo ve gazete gibi geleneksel araçlar ile yeni medya araçlarının da içinde yer aldığı medya kanallarına ise genel anlamda güven seviyesinin düştüğü ortaya çıktı.

 

Temizlik ve hijyen ürünleri tüketimi arttı

 

Araştırmaya göre, salgın sonrasında en çok tüketilen ürünlerin başında 63’lük oran ile temizlik ve hijyen malzemeleri yer aldı. Bir sonraki sırada 42’lik oran ile online alışveriş, e-ticaret seçenekleri geldi. E-ticaretin en yaygın kullanımı AB yani orta üst ve üst ekonomik sınıfa mensup kişiler, profesyoneller ve gençlerde görüldü. Gençlerde sanal tüketim 60 oranına çıktı. Türkiye genelinde 42 oranda daha fazla çay/kahve, 36 ile abur cubur/ tatlı tüketildiği de araştırma sonuçları arasında yer aldı. Bu oranlar gençlerde 50’nin üzerine çıktı. Gençlerin tüketimi ile ilgili bir önemli konu da 44’lük oranda video ve bilgisayar oyunu oynama alışkanlıkları olarak dikkat çekti.

 

Türkiye’nin şarkısı, “Ben Yoruldum Hayat” oldu

 

Katılımcılara “Pandemi sürecinde kendinizi düşündüğünüzde hangi şarkı sizi en iyi yansıtmaktadır’ şeklinde açık uçlu bir soru da yöneltildi. Şarkıların çok büyük bir çoğunluğunun arabesk müzik türünde olup olumsuz duyguları temsil ettiği görüldü. Ancak yine de umut, sabır, teselli gibi duyguları yansıtan şarkılar da listede yerini aldı. Buna göre Türkiye genelinde ruh halimizi en iyi yansıtan şarkı Mümin Sarıkaya’nın ‘Ben Yoruldum Hayat’ isimli şarkısı oldu. Kadınlar en çok Göksel’in ‘Depresyondayım’ isimli şarkısını ve erkekler ise Müslüm Gürses’in ‘İtirazım Var’ isimli şarkısının kendilerini en iyi şekilde yansıttığını söyledi.

 

Pandemiyle ilgili şarkı listemiz

 

Genel ortalamaya bakıldığında Türkiye’nin pandemi ile ilgili duygu ve düşüncelerini en iyi anlatan şarkıların sıralaması ise şu şekilde oldu:

1.            Mümin Sarıkaya- Ben Yoruldum Hayat

2.            Göksel- Depresyondayım

3.            Edip Akbayram- Güzel Günler Göreceğiz

4.            Sezen Aksu- Geçer

5.            Müslüm Gürses- İtirazım Var

6.            Pinhani- Dünyadan Uzak

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

The Future Healthcare 2021 Konferansı’nda Sağlığın Bugünü ve Geleceği Konuşulacak

 The Future Healthcare İstanbul Uluslararası Konferansı 2021

 20-21-22 Mayıs 2021, Fişekhane

 

Türkiye’den ve yurt dışından sağlık sektörünün öncü isimlerinin bir araya geleceği The Future Healthcare İstanbul Uluslararası Konferansı, Tazefikir ve Future X Events tarafından 20-21-22 Mayıs 2021'de tarihi Fişekhane’de düzenlenecek. Hibrit bir formatta hem fiziksel katılımla hem de online olarak düzenlenecek The Future Healthcare İstanbul 2021, uzman konuşmacıları ve ilgi çekici konu başlıklarının yer alacağı oturumlarla sağlığın geleceğine yön verecek.

 

2021 Teması: Bilimle Heyecanlanmak, Deneyimden İlham Almak 

 

The Future Healthcare İstanbul 2021 Uluslararası Konferansı, geniş bir katılımla sağlık alanındaki tüm paydaşların buluşma noktası olacak. İlk olarak 2019 yılında yapılan ve yarattığı etkiyle uluslararası alanda ses getirmeyi başaran konferans, sağlığın gündemini bir kez daha belirlemeye hazırlanıyor. 10 binden fazla doktorun, 4 binden fazla eczacının, binlerce tıp öğrencisinin yanı sıra resmi kurumların temsilcilerinin katılacağı konferans, 24-25-26 Mayıs 2021’de tarihi Fişekhane’de yapılacak. Hibrit bir şekilde hem fiziksel katılımla hem de online olarak düzenlenecek olan The Future Healthcare İstanbul 2021’de, sağlık sektörünün öncü isimleri, ilham veren oturumları ile geleceğin sağlık temalarını ve trendlerini ele alacak. 

 

Covid 19 Özel Oturumu Yapılacak

 

Birbirinden ilginç ve yaratıcı konu başlıklarıyla dikkat çeken The Future Healthcare 2021’de; sağlığın geleceği ile ilgili ufuk açıcı yeni teknolojiler, çığır açan tedavi yöntemleri, CrisPR gen makası, geleceğin hastaneleri, sağlıkta yapay zeka, sanal gerçeklik, robotik uygulamalar, nano-teknoloji, kişiselleştirilmiş tıp, giyilebilir teknolojiler, büyük veri, geleceğin sağlıklı yaşam şehri, koruyucu tıp, OTC’nin geleceği, uzay tıbbı, tıp eğitimi gibi pek çok konuda değerli konuşmacılarla ilham verici oturumlar gerçekleştirilecek. Covid 19 özel oturumunda ise küresel iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve mega trendlerin sağlığa etkisi masaya yatırılacak.

 

Prof. Melvin Samson, Prof. Dr. Richard A. Lockshin, Prof. Dr. Devrim Gözüaçık, Prof. Dr. Sinan Canan, Prof. Dr. Türker Kılıç, Prof. Dr. Murat Baş, Prof. Dr. Murat Aksoy, Dr. Michael Marash, Dr. Cem Kınay, , Uzm. Dyt. ve Aktivist  Dilara Koçak, Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, Uzm. Dr. Ayça Kaya, Uzm. Dr. Enes Güler, Uzm. Dr. Bekir Çakmak, Dünya Gazetesi yazarı Vahap Munyar (moderatör) gibi birbirinden değerli isimleri ağırlayacak olan The Future Healthcare Konferansı’nın diğer konuşmacıları ve detaylı programı önümüzdeki günlerde açıklanacak. Tazefikir ve Future X Events tarafından, sağlık sektörüne değer katan zengin bir içerikle düzenlenecek konferansa kayıt yaptırmak ve detaylı bilgilere ulaşmak için http://futurehealthcare-istanbul.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yenilebilir Enerji İle Gelecek Daha Parlak

Doğadaki kaynaklardan elde edilen ve doğa tarafından daimî olarak takviye edilebilme potansiyeline sahip olarak tanımlanan yenilenebilir enerji, dünyanın geleceğini oluşturuyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, asla tükenmeyecek varlığı, çevreye verdiği minimum zarar ve maliyetinin fosil yakıtlara oranla daha az olmasıyla önem kazanmaya başlıyor. 

 

*Dünyada üretilen enerjinin 22'si yenilenebilir iken Türkiye'de bu oran 29'a ulaştığını gözlemlenen bugünlerde Orta Asya’nın en büyük güneş enerjisi santraline imza atan Karamanlı, üretmenin ve harcamanın toplumların kendi elinde olmasının önemi üzerinde duruyor.

 

Yıllardır yurt dışında birçok başarıya imza atan, öngörülebilir riskleri alan ve finansal analiz bilgisini her zaman girişim hayatında doğru kullanan Finans Uzmanı Taylan Karamanlı, yenilenebilir enerjinin, geleceğin elektrik enerjisi üretimi için oldukça önemli bir potansiyel teşkil ettiğini ve yaptığı işin öneminin pandemiyle birlikte daha da iyi anlaşıldığını vurguluyor.

 

Yenilenebilir enerji ile ilgili 2015 yılında çalışmalara başlayan Taylan Karamanlı, çevreye verilen zararları minimum seviyeye indiren sürdürülebilir enerji kaynaklarını değerlendirme konusunda yeni bir dünya yaratmaya hazırlanıyor.

 

2020 içerisinde yeni yatırımların tamamına yakınının yenilenebilir enerji kaynaklı olduğunu belirten Karamanlı, enerji kaynaklarını tehlikeye atmadan ihtiyaç duyulan enerjiyi üretmek amaçlı, farklı sistemler ve yöntemler olduğunu açıklıyor. 

 

Taylan Karamanlı

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

SKD Türkiye’nin düzenlediği 7’inci Sürdürülebilir Finans Forumu çevrim içi gerçekleşti

2013 yılından bu yana düzenlenen Sürdürülebilir Finans Forumu’nun 7’ncisi 23 Şubat 2021 Salı günü çevrim içi olarak gerçekleştirildi. 

 

SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, ”Salgın sonrası dönemde toparlanmak, daha dayanıklı bir ekonomik sistem inşa etmek ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamak için döngüsel ekonomiyi yol gösterici model olarak benimseme çabalarında Türkiye’deki tüm kurumları desteklemeye kararlıyız” dedi. Dildar Edin, düşük karbonlu ve döngüsel bir ekonomik toparlanma için iş dünyasını  çağrıya katılmaya davet etti.

“VII. Sürdürülebilir Finans Forumu”, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) tarafından ‘’Yeşil Dönüşüm ve Türkiye’ye Etkileri’’ başlığı ile çevrim içi olarak gerçekleştirildi. Forum bu yıl, SKD Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Aybala Şimşek’in moderatörlüğünde, Garanti BBVA, Şekerbank, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası (TKYB) ile Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) sponsorluğunda düzenlendi. EBRD iş birliği ile Türkiye’nin Düşük Karbonlu ve Döngüsel Ekonomi Odaklı Dönüşümü Çağrısı’nın da yapıldığı forumda, düşük karbonlu ve döngüsel bir ekonomik toparlanma için iş dünyası 6 maddelik  çağrıya katılmaya davet edildi.

Mehmet Ali Akben: “Türk bankacılık sektörü öncü tavrını sürdürülebilirlik alanında da sergiliyor”

Forumun açılış konuşmasını yapan BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben şöyle konuştu: “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'ne giden süreçte küresel düzeyde artık bir ‘aksiyon 10 yılı’ olmasını beklediğimiz 2020’li yılların Türk finans sektörü için tüm dünyaya örnek teşkil edecek iyi uygulamalarla dolu, heyecan verici bir dönem olacağına inancım tamdır. BDDK olarak, piyasa mekanizması içerisinde risklerin etkin yönetimine dayalı ihtiyati bakış açımızdan taviz vermeksizin, elimizden geldiği ölçüde bu süreçte kolaylaştırıcı ve yönlendirici olmaya hazırız. Türk bankacılık sektörü pek çok alandaki öncü ve yenilikçi tavrını ‘sürdürülebilirlik’ alanında da sergiliyor. Bankacılık sektörünün sürdürülebilir finans alanında inisiyatifi ele aldığını, gerek risk yönetimi gerekse kaynak tahsisi anlamında pek çok iyi uygulama örneğinin olduğunu görüyoruz. Özellikle 2010’lu yılların başlarından bu yana pek çok bankamız, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik alanında strateji ve politikalar geliştirmiş, kurumsal kapasite oluşturmuş ve periyodik raporlamaya başlamış bulunuyor.”

Ebru Dildar Edin: “Finans sektörünün dönüştürücü bir gücü var”

Forumda konuşan SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin ise “Salgın sonrası dönemde toparlanmak, daha dayanıklı bir ekonomi inşa etmek ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamak için döngüsel ekonomiyi yol gösterici model olarak benimseme çabalarında Türkiye’deki tüm sektörleri desteklemeye kararlıyız” dedi. 

Yeşil dönüşüm için gerekli olan finansal açığın kapanabilmesi için finans sektörünün dönüştürücü gücüne dikkat çeken Edin, şunları ekledi: Bu yıl Davos’ta yayınlanan Circularity Gap Report 2021’e göre, küresel ısınmayı 2°C’nin altında tutmak ve iklim değişikliğinin getireceği yıkıcı etkileri azaltmak için dünyanın döngüsellik oranının 17’ye yükselmesi gerekiyor. SKD Türkiye ve EBRD iş birliğinde yaptığımız çağrı, salgın sonrası sürdürülebilir ve yeşil bir toparlanma için döngüsel ekonominin benimsenmesi ve Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformunda sunulan araçların daha etkin kullanılmasına yönelik bir aksiyon daveti.”

Edin: “Pandemiyle birlikte ekonomik planlar yeşil iyileşme üzerine kurgulanıyor”

Pandemi dönemiyle birlikte, birçok hükümetin, kamu ve özel sektörle iş birliği kurarak ekonomik kalkınma planlarını Yeşil İyileşme” üzerine kurgulamaya başladığını da hatırlatan Edin, şöyle devam etti: 

“Avrupa ’Yeşil Mutabakatı’’ yol haritası olarak belirleyerek 2050 yılında ilk karbon nötr kıta olacağını açıkladı. Bu hedefine ulaşması için, yenilenebilir enerji kullanımını her yıl 2020 yılının iki katı olacak şekilde arttırması gerekiyor. 

Dönüşüm ve değişim şirketler için iyi imaj yaratmanın ötesinde finansal bir yaşam mücadelesi için gerekli hale geldi. İklim krizini stratejilerine dahil eden ve risklere karşı uzun vadeli direnç oluşturan şirketler rekabette bir adım önde olacaklar. İstikrarlı bir yeşil dönüşüm için daha güçlü iklim politikalarına ve aksiyonlara ihtiyaç var. Bugün yaptığımız çağrı, bu anlamda şirketlere rehberlik ediyor olması açısından da çok önemli.”

Arvid Tuerkner: “Artık sorumluluk almanın, harekete geçmenin ve daha iyisini yapmanın zamanı geldi” 

EBRD Türkiye Genel Müdürü  Arvid Tuerkner, forumdaki konuşmasında şunları söyledi:

“EBRD, yeni Yeşil Ekonomiye Geçiş yaklaşımını uygulayarak, döngüsel dönüşüme hazır olan işletmelere liderli
k ederek onlara örnek olmayı taahhüt etmektedir. Şirketler, KOBİ'ler, finans kuruluşları ile kamu kurumlarının, yalnızca düşük karbonlu, döngüsel bir modelin uygulanmasıyla sağlanabilecek ekonomik canlanmaya imkan veren seçimler yapmaları için çok kritik bir zamandayız.

Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformu olarak bütün Türk iş dünyasını ve karar vericileri döngüsel dönüşüme davet ederek, Türkiye’nin Düşük Karbonlu ve Döngüsel Ekonomi Odaklı Dönüşümü Çağrısı’nın lansmanını SKD Türkiye ile birlikte yapmaktan gurur duyuyoruz. Artık bu konuda sorumluluk almanın, harekete geçmenin ve eskiye göre daha iyisini yapmanın zamanı geldi.”

Aybala Şimşek: “İklim krizinin bir aşısı yok”

Konuşmaların ardından SKD Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Aybala Şimşek’in moderasyonunda “Yeşil Dönüşüm ve Türkiye’nin Yeşil Dönüşümden Alacağı Payın Artırılması” paneli gerçekleştirildi. 

Aybala Şimşek konuşmasının başında Bill Gates’in geçtiğimiz hafta iklim krizi konusunda yaptığı açıklamadan alıntı yaparak “COVID-19 krizini çözmek iklim krizini çözmekle kıyaslandığında daha kolay. COVID-19 krizi için bir aşı var, ancak iklim krizi için bir aşı yok. Çünkü pandemi sürecinde iklim krizi ile ilgili sorunlar daha görünür oldu ve dünyanın hemen her ülkesinde sosyal eşitsizlikler daha çok su yüzüne çıktı” dedi.

Panele Vigeo Eiris Sürdürülebilir Finans İş Geliştirme Müdürü Benjamin Cliquet, T.C. Ticaret Bakanlığı, Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü, Tek Pazar, Rekabet ve Teknik Mevzuat Daire Başkanı Mehmet Ergünal, T.C. Dışişleri Bakanlığı, AB Başkanlığı, Ekonomik, Mali ve Sosyal Politikalar Daire Başkanı Nihal Samsun Karabacak, EBRD Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği Başkan Yrd. Gianpiero Nacci, ve ABN Amro Bank, Sürdürülebilirlik Danışmanı Jan Raes katıldı.

Panelde şu ortak görüşlere yer verildi:

“Döngüsel ekonomi ve sürdürülebilirliğin sosyal ve çevresel tüm başlıkları, alternatif borçlanma araçları açısından yeni kaynaklara ulaşmak için Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesinde çok kritik bir potansiyel sunuyor. Türkiye’de bu kaynaklardan faydalanmaya yönelik birçok proje hayata geçirilmeye başlandı. Ülkemizde yeşil taksonomi alanında yürütülen çalışmalar, hem reel sektör hem de finans sektörü açısından bu alandaki geliştirilecek yeni sürdürülebilir borçlanma araçlarına da güçlü bir baz teşkil ediyor.

AB’nin yeni büyüme stratejisi olarak açıkladığı Yeşil Mutabakat’a uyum süreci ve tüm dünyanın gündeminde olan yeşil dönüşüm, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde bu fırsatlardan faydalanması ve alternatif kaynaklara ulaşması açısından önemli bir fırsat sunuyor.

Yeşil Mutabakat süreci, kapsayıcı bir şekilde ele alınması gereken bir seferberlik olmalı. Bütün sektörlerin uyumunun yanı sıra, fırsat eşitliği de çok kritik. Türkiye’nin potansiyeli büyüyen iç pazarın yanı sıra, küresel ticaret merkezi konumu ve insan kaynağıyla bağlantılı. OECD tarafından yayınlanan rapora göre, sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin uygulanması halinde Türkiye’de 1.4 oranında istihdam artışı mümkün.

Sivil Toplum Kuruluşları ve kamunun dönüşüm konusundaki iş birliği, iş dünyası için bir kaldıraç etkisi yaratacaktır. Rekabetçi bir ekonomi için, geleceğin yeşil, dijital ve kapsayıcı olması gerekiyor.”

 

 

Türkiye’nin Düşük Karbonlu ve Döngüsel Ekonomi Odaklı Dönüşümü Çağrısı Tüm iş dünyasının katılmaya davet edildiği çağrının 6 maddesi şöyle sıranladı: 

  1. Sıfır atık ilkelerine ve döngüsel ekonomi stratejilerine bağlı kalmak,
  2. Mevcut ölçümler araçları ile döngüsellik düzeylerine ilişkin farkındalığı arttırmak,
  3. Ülke çapındaki döngüsel dönüşüme öncülük etmek,
  4. Bilgi paylaşımı yeni iş birliklerinin güçlendirilmesi için Türkiye Döngüsel Ekonomi Platformu’nun bir parçası olmak,
  5. Yenilikçi finansal ürünlerle döngüsel ekonomiye geçişi desteklemek,
  6. AB döngüsel ekonomi sınıflandırmasını destekleyerek geniş çapta uygulanmasını sağlamak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Küresel Enerji ve İklim Politikalarında Yeni Bir Dönem: Yeni ABD Yönetimi Gündemi” webinarı gerçekleşti

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen “Küresel Enerji ve İklim Politikalarında Yeni Bir Dönem: Yeni ABD Yönetimi Gündemi” başlıklı webinar gerçekleşti. Açış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın yaptığı webinarda, Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr. Fatih Birol enerji ve iklim ilişkisinde küresel perspektife ilişkin çok önemli değerlendirmelerde bulundu. Webinara Obama Başkanlığı’nda ABD 13. Enerji Bakanı olarak görev alan Prof. Ernest J. Moniz, onur konuğu olarak katıldı. 

 ABD'deki yeni yönetimin iklim değişikliğiyle mücadele ve temiz enerji teknolojilerinde çok kapsamlı bir politika izleyeceğini söyleyen Prof. Moniz, “Net sıfır emisyon hedefine ulaşmamız için bu çok önemli bir savaş. Bizim için önemli bir eylem. Biden yönetiminde herkes güçlerini bu hedef için birleştirdi” dedi.

Webinarda konuşan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol iklim değişikliği ile mücadelede küresel bir yaklaşımın öneminin, temiz enerji çözümlerinin ve inovasyonun altını çizdi; “Emisyonların sıfıra ulaşması için dünyada satılan her 2 araçtan 1'inin elektrikli olması gerekiyor.” dedi. 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen “Küresel Enerji ve İklim Politikalarında Yeni Bir Dönem: Yeni ABD Yönetimi Gündemi” başlıklı webinar 23 Şubat Salı günü gerçekleşti. Webinarın açılış konuşmasını yapan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, IICEC'in, enerji ve iklim konularının ilişkilerini ele almak için tam zamanında ve seçkin konuşmacılarla gerçekleştirdiği bu özel webinar ile öncülük etmesinden memnuniyet duyduğunu söyledi. Güler Sabancı, şöyle konuştu:

“Bugün bizimle birlikte olan Bakan Moniz'e kendisinin seçkin akademik liderliğinde kurulan, ileri görüşlü bir kurum olan MIT Energy Initiative'e beni davet ettiği için kişisel teşekkürlerim var. Kendisinin Obama Yönetimi’nde ABD Enerji Bakanı olarak liderliği çok dikkat çekiciydi; temiz enerjiyi, bilimi, inovasyonu ve teknolojiyi daha ileriye taşımakta ve pek çok stratejik enerji konularında olağanüstü başarılar elde etti. Bakan Moniz'e, Sabancı Üniversitesi ve IICEC'e desteğinden dolayı ve yeni ABD Yönetimi gündeminde iklim konusunun çok ön plana çıktığı bu dönemde, paha biçilmez görüş ve değerlendirmelerini bizimle paylaşmak için sabahın erken saatlerinde Amerika Birleşik Devletleri’nden bize katıldığı için teşekkür ediyorum.” 

Dr. Fatih Birol'a ve panele katılan tüm konuşmacılara teşekkür eden Güler Sabancı, Dr. Birol yönetiminde Uluslararası Enerji Ajansı’nın dünyada temiz enerji dönüşümüne de liderlik ettiğini vurgulayarak “Kısa süre önce Dr. Birol, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından dünya enerji sektörünün bütününü kapsayan ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşılmasına yönelik bir ilk olacak, kapsamlı yol haritasının açıklanacağını duyurdu. Bütün bu gelişmeler içerisinde, bu özel IICEC webinarı, Dr. Fatih Birol’un, ABD Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonu’ndaki konuşmasının hemen ardından gelmesi bakımından da büyük önem taşıyor” dedi. 

 

IICEC’TEN YENİ PROJE: TÜRKİYE’DE ELEKTRİKLİ ARAÇLAR GÖRÜNÜMÜ

 

Güler Sabancı, enerji ve iklimin Sabancı Üniversitesi’nin ilgi duyduğu, özel ve öncelikli konular arasında olduğunu, 10 yıl önce IICEC’i, politika yapıcıları, endüstriyi ve akademiyi, ortak bir amaçla bir araya getirmek ve daha iyi bir geleceğe doğru adımlar atmak üzere kurduklarını hatırlattı. IICEC’in kısa bir süre önce politika yapıcılar, endüstri ve akademisyenlerle birlikte “Başarı Üçgeni” içinde çalışarak Turkey Energy Outlook (Türkiye Enerji Görünümü) çalışmasını yayınladığını hatırlatan Güler Sabancı, “Türkiye enerji sektöründeki önemli bir ihtiyacı karşılayan bu çalışma, tüm paydaşlar için bir referans çalışma niteliğinde oldu. IICEC’in büyümesinden ve etkisini genişletmesini görmekten memnunum. Bu yıl, IICEC'in bir diğer büyük projesi, “Turkey Electric Vehicles Outlook” (Türkiye’de Elektrikli Araçlar Görünümü) olacak. Bu çalışmada Türkiye'de elektrikli araçlar ve e-mobilite ekosistemi ve büyüme perspektifi, kapsamlı bir analitik perspektif içinde sunulacak. Raporun önümüzdeki sonbaharda yayınlanması planlanıyor” dedi.

BIDEN YÖNETİMİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEK

ABD’nin 13. Enerji Bakanı Prof. Ernest J. Moniz konuşmasında, Biden Yönetimi ile birlikte ABD’nin yeniden Paris İklim Anlaşması’na dahil olduğunu hatırlatarak, “Uluslararası taahhüdümüzü yerine getirmek zorundayız. Önümüzde 22 Nisan’da Dünya Günü var. COP26 Glasgow öncesi net sıfır karbon hedefine ulaşabilmemiz için ortak bir eylem içinde olacağız” dedi. Prof. Moniz, ABD'deki yeni yönetimin iklim değişikliğiyle mücadele ve temiz enerji teknolojilerinde çok kapsamlı bir politika izleyeceğini, ülkenin iklim değişikliğiyle mücadele için taahhütler belirleyeceğini belirtti. Prof. Moniz, “Net sıfır emisyon hedefine ulaşmamız için bu çok önemli bir savaş. Bizim için önemli bir eylem. Biden yönetiminde herkes güçlerini bu hedef için birleştirdi. Kurumsal alanda büyük adımlar atılacak. Teknoloji ve inovasyona ço
k fazla destek verilecek” dedi. 

Kasım ayında Glasgow’da yapılacak COP26 iklim toplantılarına giden yolun çok heyecan verici olacağını belirten ve bu yüzyıl içerisinde net negatif emisyon vurgusu yapan Prof. Moniz, ABD’de elektrikli araçlarda hızlı büyümenin de altını çizerek "Bu büyüme sadece elektrikli araçları destekleyen bir yönetim olduğu için yaşanmıyor. Çünkü endüstri de inanılmaz şekillerde öne çıkıyor. Bu yüzden emniyet kemerlerinizi takın derim çünkü elektrikli araç devrimi gerçekten havalanmaya ve ilerlemeye başlayacak." dedi. 

SIFIR EMİSYON İÇİN SATILAN HER 2 ARAÇTAN BİRİ ELEKTRİKLİ OLMALI

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol, “Küresel Perspektif” başlıklı Keynote konuşmasında, enerji ve iklim alanlarında dünyada öne çıkan önemli dinamikleri, fırsatları ve atılması gereken adımları değerlendirdi. Dr. Fatih Birol, enerji ve iklim değişikliğinin birbiriyle çok yakın bağlantılı iki konu olduğunu hatırlatarak, “Enerji sektöründeki sorunu çözmeden iklim sorununu çözmeniz mümkün değil. İklim değişikliğine yol açan emisyonların yüzde 80'i enerji sektöründen kaynaklanıyor” diye konuştu. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin COVID-19 salgınından birkaç kat daha şiddetli yaşanacağını vurgulayan Dr. Fatih Birol, “Yenilenebilir enerji gibi umut vadeden gelişmeler var. Türkiye dahil birçok ülke bu alanda önemli gelişmeler kaydetti. Ekonomi paketlerinde pek çok ülkede temiz enerji için özel destekler konuluyor. Bu konuda bir ülkenin iyi bir iş çıkarması sorunu çözmek için yeterli değil. Bu soruna küresel bir çözüm bulunması gerekiyor." dedi. 

Birçok hükümetin 2050'de sıfır emisyon hedefine ulaşmak için taahhütler verdiğini ve Kasım ayında gerçekleştirilecek COP26 Zirvesi'nde tüm dünyayı doğru yolda ilerlemeye teşvik etmek için bir anlaşmaya varmak istediğini belirten Dr. Birol, küresel ölçekte net sıfır emisyon için tüm dünyayı kapsayan ve bir ilk olacak yol haritasını Mayıs ayında açıklayacaklarını, 2050’de tüm dünya net sıfıra ulaşacak olursa bundan herkesin fayda sağlayacağını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Enerji ve iklim ilişkisinde sihirli kelime inovasyon. Çok büyük, kapsamlı bir inovasyona ihtiyacımız var ki gerekli tüm teknolojileri piyasaya hazır hale getirelim. Dipten gelen güçlü dalgaların Türkiye'yi etkilememesi imkansız. Sektörün dünyadaki gelişmelerden dersler çıkarması gerekiyor. Bu nedenle oyunu zamanında okuyup, ekonomimizi ve enerji sektörünü ona göre hazırlamalıyız diye düşünüyorum.” 

Dünyada emisyonları sıfıra getirmek için öne çıkan konular arasında elektrikli araçlara özel bir parantez açan Dr. Birol, “Sıfır emisyon için satılan her 2 araçtan 1’i elektrikli olmalı. Şu anda satılan her 100 arabadan belki 3'ü elektrikli. Birçok ülke şu anda kullandığımız konvansiyonel araçların satışını yasakladı ve yakında başka ülkeler de bu yasakları açıklayacak. Elektrikli araçlarla ilgili Türkiye’de de güzel gelişmeler oluyor fakat henüz yeterli seviyede değil. Türkiye TOGG ile ilgili önemli adımlar attı ama Türkiye'deki otomotiv sektörünün elektrikli araç devrimi konusunda daha fazla ne yapabileceğini düşünmesi lazım” dedi.

İŞ DÜNYASI PANELİ 

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fuat Keyman tarafından yönetilen “İş Dünyası” odaklı 

panelle devam etti. Panele, Borusan Holding CEO’su Erkan Kafadar, Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem ve TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkanı Kıvanç Zaimler konuşmacı olarak katıldı. 

 

Borusan Holding CEO’su Erkan Kafadar, Türkiye’nin ihracatında otomotivin ilk sırada yer aldığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “İçten yanmalı motorla üretim yapan bu endüstrinin dönüşümünü hep birlikte gerçekleştirmemiz lazım. Sanayici, devlet ve üniversitenin doğru dönüşümünü birlikte tarif etmemiz çok önemli. Burada yaşanacak dönüşümün aynı zamanda şarj istasyonları ve elektrik dağıtım ağları ile de desteklenmesi lazım. Genel olarak enerjide dönüşüm için finansmana ihtiyaç duyacağız. Avrupa’nın düşük faizli, uzun vadeli, çevreci finansman kaynaklarına ulaşmalıyız. Teknoloji ve inovasyonu destekleyecek olan konu çevreci finansman.”

Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem ise Shell’in enerji dönüşümü konusundaki yaklaşımının çok net olduğunu belirterek, Paris Anlaşması’ndaki sıfır emisyon hedefine ulaşmak için yol haritasını çizdiklerini söyledi. Dünyaya daha fazla temiz enerji sağlamayı amaçladıklarını söyleyen Ahmet Erdem, “Neresinden bakarsınız bakın, enerji sistemi dönüşecek, bütün mesele hız. Farklı sektörler, farklı ülkeler, farklı hızda ilerleyecek ancak olabildiğince çabuk olunması gerekiyor. Bütün ülkelerin bunu yapması gerek. Bütün işletmeler ve kurumların sıfır emisyona gidecek yol haritasını birlikte çizmemiz lazım. Uzun vadeli yatırım gerektiren alanlarda politikaların öngörülebilir olması lazım. Net sıfır emisyon için önemli paydaşlar olarak birlikte hareket edilmesi gerekiyor” dedi. 

TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkanı Kıvanç Zaimler ise TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu’nun enerjide sürdürülebilir büyümeyi desteklemek üzere rekabet odaklı, yenilikçi, çevreyle uyumlu, somut ve uygula
nabilir öneriler geliştirmeye çalıştığını belirterek şöyle konuştu: “Tüm Dünya’da ve Türkiye’de enerji sektörünün dönüşümü ve gelişimi hızla devam ediyor. Enerji ekosistemi giderek büyüyor. Bu dönüşüm yaşanırken; tüketici, inovasyon ve çevre dahil tüm boyutları bir arada konuşmaya başladığımız bir dünya bizi bekliyor. Megatrendler, iklim ve teknoloji ile birlikte dönüşüm hızımızı arttırırken; sürdürülebilirlik kavramını da öne çıkartıyor. Enerji dönüşüm başlığının temelinde iklim ve teknoloji yatıyor aslında. Bu dönüşüm üç D ile başladı, dekarbonizasyon, dijitalleşme ve dağıtık enerji. Biz de TÜSİAD çalışma grubunda sürdürülebilirlik odağında iletişimini sürdürdüğümüz 4 başlık ile bu dönüşümü destekliyoruz. Birincisi piyasa odaklı bir verimli büyüme. İkincisi yenilenebilir dönüşüm. Üçüncüsü teknoloji ve dördüncüsü de tüketici. Bütün bu konuları kamu ve kamuoyu ile istişare ederek, paylaşarak bu dönüşümün sağlıklı olmasına destek olmaya çalışıyoruz."

 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı