Aylık arşivler: Şubat 2021

Halkbank’tan ‘TÜRSAB Üyesi Seyahat Acentalarına Destek Paketi’

Halkbank’tan seyahat acentalarına finansman desteği 

 

Turizm sektörü, Covid-19’un neden olduğu küresel düzeydeki kısıtlamalar nedeniyle en çok etkilenen sektörlerden biri oldu. Sektörün yaşadığı sıkıntıları aşmak amacıyla Halkbank ile Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) arasında bir protokol imzalandı. Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ve TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya tarafından imzalanan protokol uyarınca, TÜRSAB üyesi seyahat acentalarının finansman ihtiyaçları uygun şartlarla karşılanacak. 

 

Pandeminin yaygınlaşmasını durdurmak ve salgını kontrol altına almak amacıyla neredeyse tüm ülkeler, önlem amaçlı seyahat ve sokağa çıkma kısıtlamaları uygulamaya koydu. Seyahat hareketliliğinin azalması, küresel düzeyde turizm sektörünün olumsuz etkilenmesini beraberinde getirdi. Halkbank ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), yaklaşan turizm sezonu öncesinde söz konusu olumsuzluğun etkilerini azaltmak için bir protokol imzaladı. 

 

Protokol doğrultusunda oluşturulan “TÜRSAB Üyesi Seyahat Acentalarına Destek Paketi” ile seyahat acentalarının finansman ihtiyaçlarının uygun şartlarla karşılanması amaçlanmaktadır. Destek paketi, işletmelerin nakit ve gayrinakit ihtiyaçlarına yönelik 100 bin TL’ye kadar finansman desteğinin sağlanmasını öngörmektedir.

 

Buna göre seyahat acentalarına; 

 

  • Ticari faaliyetlerinde kullanmak üzere 6 ay Anapara Ödemesiz Dönemli 36 aya kadar vadelendirilebilecek 95 bin TL’ye kadar Nakit İşletme Kredisi sunulacak.
  • Asgari 5 bin TL limitli Paraf KOBİ Kredi Kartı tahsis edilecek. Firma ihtiyaç ve talebine göre Paraf KOBİ Kart limiti 100 bin TL’ye kadar çıkartılabilecek.
  • İşletme sermayesi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 20 bin TL’ye kadar limitli Ticari Kredili Mevduat Hesabı (Dost Hesap) sağlanacak.
  • Azami 95 bin TL limitli ve azami 1 yıl vadeli TL Teminat Mektubu düzenlenmesi imkanı sunulacak.
  • Paketten yararlanan acentalara, Halkbank dijital kanallarından ücretsiz EFT/Havale imkanı sağlanacak.

 

TÜRSAB Üyesi Seyahat Acentalarına Destek Paketi’nin, acentaların turizm sezonu öncesi hazırlık süreçlerine destek sağlaması ve paketten 10 bine yakın seyahat acentasının faydalanabilmesi hedeflenmektedir.

 

İşbirliği protokolü, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ve TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya tarafından imzalandı. İmza törenine Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran da katılım sağladı.

 

 

“Turizm sektörümüze güveniyoruz”

 

İmza töreninde konuşan Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, “Biz turizm sektörümüze güveniyoruz. Halkbank olarak daha önce de ‘KGF teminatlı Turizm Destek Paketi’mizi devreye sokmuştuk. Şimdi ise sektörün en önemli paydaşlarından olan seyahat acentalarına destek vermeye odaklanıyoruz” diye konuştu. Arslan, “Turizmin geleceğine yönelik pozitif ve umut yüklü bir bakış açımız var. Covid-19 aşı çalışmalarına ilişkin başarılı sonuçların ortaya çıkması, ülkelerin vatandaşlarını aşılayabilmek için gösterdiği üstün gayretler, ayrıca seyahate yönelik Türkiye dahil tüm ülkelerde oluşan yoğun istek, 2021 yazını turizm sektörü açısından hareketli geçireceğimize işaret ediyor” dedi.

 

“Halkbank bize elini uzattı”

 

TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya ise Halkbank’ın turizm sektörüne olan güvenini bu kredi paketiyle gösterdiğini söyledi. Bağlıkaya, “Pandemi sürecinde dünya genelinde en büyük zararı turizm sektörü görürken, sektörün lokomotifi konumundaki seyahat acentaları en çok etkilenen kesim oldu. Seyahatlerin askıya alınması ve tüketicilerin iade talepleri, seyahat acentalarını bir anda nakit akışı açısından beklemedikleri bir sıkıntı ile baş başa bıraktı. Bu soruna çözüm bulmak için gerçekleştirdiğimiz temaslar neticesinde Halkbank, çağrımıza yanıt verdi ve bize elini uzattı. Halkbank’ın oluşturduğu destek paketi sektörümüzün yeniden hareketlenmesi, toparlanması ve yükselişi için büyük bir katkı sağlayacaktır. Seyahat acentalarının önünün açılması, pazarlama alanında katkı verilmesi ve her şeyden öte moral desteğinin sağlanması büyük önem taşıyor. Bu bakımdan Halkbank tarafından sağlanan destek, çok özel bir anlam ifade ediyor” diye konuştu. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İhracatta nar bereketi Nar ihracatında 126 milyon dolarla tarihi rekor geldi

Bereketin simgesi olan nar meyvesi, 2020 yılında ihracatta da bereketli bir yıl geçirdi.

 

Türkiye’nin nar ihracatı 2020 yılında yüzde 29’luk artışla 97 milyon 489 bin dolardan, 126 milyon 54 bin dolara yükseldi. Nar ihracatı bu tutarla tarihi bir rekora da imza atmış oldu.

 

Türkiye bundan önceki yıllarda en çok nar ihracatını 2013 yılında 111 milyon 668 bin dolarlık tutarla gerçekleştirmişti.

 

Nar ihracatı miktar bazında ise; yüzde 23’lük artışla 155 bin 714 ton’dan, 192 bin 6 tona çıktı.

 

Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre; Türkiye 2020 yılında 75 ülkeye nar ihraç etmeyi başardı.

 

Nar veriminin ve kalitesinin 2020 yılında çok iyi olduğu bilgisini veren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, 126 milyon doları aşan tutarla nar ihracatında Türkiye tarihinin en yüksek ihracat rakamına ulaştıklarını kaydetti.

 

Nar ihracatı 10 yılda yüzde 125 arttı

 

Türkiye’nin nar ihracatının 2010 yılında 59 milyon 335 bin dolar olduğuna değinen Uçak, “Nar üreticimiz son yıllarda çok bilinçlendi. Kaliteli ve sıfır kalıntılı üretim yapar hale geldi. Bu sayede nar ihracatımız her yıl artarak son 10 yılda yüzde 125’lik artışı yakaladık. Nar, insan vücudunda bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Pandeminin yaşandığı 2020 yılında nara dünya genelinde talep artışı yaşandı. İhracat rekorunda pandeminin de itici rolü oldu. İklim değişikliği rekolteleri olumsuz etkilemediği takdirde 2021 yılında da nar ihracatında artış bekliyoruz” şeklinde konuştu.

 

Rusya ihracatta lider oldu

 

Nar ihracatında Rusya Federasyonu 44,5 milyon dolarlık tutarla geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2020 yılında da zirvede yer aldı. Rusya’ya nar ihracatı yüzde 44’lük gelişim gösterdi. Nar ihracatında Rusya’nın payı yüzde 35’i aştı.

 

Almanya, 15,2 milyon dolarlık Türk narı tercih ederken en çok nar ihraç ettiğimiz ülkeler listesinde adını ikinci sıraya yazdırdı.

 

Türk yaş meyve sebze sektörünün geleneksel ihraç pazarlarından Irak’a da 2020 yılında 12,8 milyon dolarlık nar ihraç edildi. Bu ülkeleri 8,3 milyon dolarlık nar talebiyle Ukrayna, 6,5 milyon dolarlık nar ihracatıyla İngiltere takip etti. Portekiz, Brunei, Fildişi Sahili, Cibuti, Nijerya, Togo ve Moritanya Türkiye’nin 2020 yılında nar ihraç ettiği ülkeler arasına katıldı.

 

Cennet meyvesi Nar her derde deva

 

Anadolu kültürleri de dahil olmak üzere pek çok kültürde nar; kadını, doğurganlığı ve bereketi simgeleyen bir sembol olarak da yer alıyor. Cennet meyvesi olarak adlandırılan Nar, antioksidan yönünden zengin ve C vitamini kaynağı bir meyve. Nar, öte yandan; kanseri önleyici hafızayı koruyucu, sindirim hastalıklarının gelişmesine engel olma, vücuttaki iltihaplanmayı azaltma,kalbi ve damarları koruma fonksiyonu da görüyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Trendyol Kurucusu ve CEO’su Demet Mutlu: “Daha fazla kadının dijital ekonomide var olmasını sağlayacağız”

Trendyol, Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınları dijital ekonomiye kazandırmak için KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği)  iş birliğinde ‘Gelecek Kadınların’ programını başlattı. Programla, moda alanında öncü duruşlarıyla tanınan isimlerle birlikte tasarlanan ve sadece Trendyol’da satışa sunulacak koleksiyonun gelirinin tamamıyla binlerce kadının girişimcilik yolculuğuna destek olunması hedefleniyor. Kadın girişimcilerin yanında olmayı her zaman sorumlulukları olarak gördüklerini belirten Trendyol Kurucusu ve CEO’su Demet Mutlu, "Kadınların hayatın her alanında güçlenmesi, sosyal ve ekonomik kalkınmada güçlü bir pozitif etki yaratıyor. KAGİDER ile başlattığımız ‘Gelecek Kadınların’ programı ile de daha fazla kadının dijital ekonomide var olmasına katkı sağlayacağız" dedi.

Trendyol, Türkiye’nin dört bir yanında üreten ve geleceğe güç katan kadınların dijital ekonomide etkin bir şekilde var olmalarını desteklemek amacıyla ‘Gelecek Kadınların’ programını hayata geçirdi. KAGİDER işbirliği ile başlatılan programa destek olmak için moda alanındaki öncü duruşlarıyla tanınan isimler, gardroplarının vazgeçilmez parçalarından oluşan özel bir koleksiyon hazırladı. Trendyol'da Gelecek Kadınların Butiği’nde satışa sunulan bu özel parçaların gelirleri girişimci kadınları desteklemek amacıyla KAGİDER’e aktarılacak. 

Kadın girişimcilerin yanında olmayı her zaman sorumlulukları olarak gördüklerini belirten Trendyol Kurucusu ve CEO’su Demet Mutlu, “Trendyol olarak 10. yılımızda kadın girişimciler için güçlü bir projeye daha imza atmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Kadınların işgücüne katılımının artması sosyal ve ekonomik kalkınmada güçlü bir pozitif etki yaratıyor. Bu anlayışla, bugüne kadar teknoloji, eğitim, finansman ve pazarlama desteğimizle binlerce kadınımızın işlerini büyütmelerine katkı sağladık. KAGİDER ile başlattığımız ‘Gelecek Kadınların’ programı ile de daha fazla kadına ulaşacağız” dedi.

Trendyol satıcıları arasında kadın girişimci sayısının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu belirten Demet Mutlu, “Trendyol olarak, platformumuzda kadınların katılımına büyük önem veriyoruz. Satıcılarımızda çalışan kadın oranı da 54 ile Türkiye ortalamasının üzerinde. Türkiye'de kadın işverenlerin oranı 10 iken, Trendyol satıcılarının 25’i kadınlardan oluşuyor. Sadece pandemi döneminde 17 bin kadın girişimci platformumuzda satışa başladı. Ayrıca Trendyol’un ikinci el platformu Dolap’taki 1.1 milyon satıcıdan yaklaşık 400 bini ev kadını ve Dolap üzerinden kullanmadıkları eşyaları satarak ev ekonomisine destek oluyorlar. Trendyol olarak, kadınların ekonomideki yerinin güçlenmesi için tüm olanaklarımızla çalışmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

KAGİDER: ‘Daha çok kadın e-ticarette var olacak’

KAGİDER Başkanı Emine Erdem ise açıklamasında; “Dünyanın yükselen trendi girişimcilik. Gerek dünyada gerekse ülkemizde girişimciliğin yarattığı fırsatlar ve pazarlar ekonomilerin değişimi ve gelişiminde büyük rol oynuyor. Kadın girişimcilerin ise bu roldeki payı, pandeminin oluşturduğu küresel krizle mücadele döneminde çok daha kritik bir öneme sahip hale geldi. Kadınların ekonomideki varlığını ve gücünü artırabildiğimiz ölçüde ülke olarak ekonomik performansımızı güçlendireceğiz. Dijitalleşme ise hiç şüphe yok ki cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması sürecini hızlandıracak. Burada kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarına düşen, kadınların dijital ekonomide var olmaları için gerekli desteği sunmaktır.  ‘Gelecek Kadınların’ projesi kapsamında KAGİDER Pusula’ya  14. modül olarak yeni bir modül ekledik. Bu modülde  hem genel girişimcilik eğitimleri hem de pazaryerinde satış yapan girişimcilerin ihtiyaç duyacakları başlıklar yer almaktadır. Örneğin, Dijital Girişim, Marka Yönetimi, Tüketici Deneyimleri ile Girişimi Büyütmek, E-Ticaret Hukuku, Influencer Marketing, Ürün Yükleme Hakkında İpuçları, Doğru Maliyet Doğru Fiyat vs.  Trendyol’un sağladığı güçlü destek ile gerçekleştirdiğimiz, daha fazla kadın girişimcinin e-ticarette var olmasını sağlayacak ‘Gelecek Kadınların’ programının örnek bir proje olmasını diliyoruz” dedi.

Hedef 3 bin kadın

3 yılda 3 bin kadına girişimcilik ve e-ticaret eğitimleri verilmesi hedeflenen Trendyol Gelecek Kadınların Programı’na katılan kadın girişimciler e-ticaret operasyonları, satış arttırma yolları ve müşteri memnuniyetini yükseltme gibi birçok farklı konuda gelişim olanağı bulacak. Kadın girişimciler işini dijitale taşımak istedikleri takdirde Trendyol’da avantajlı komisyon ve vade olanakları ile satışa başlayacak, Trendyol’un pazarlama desteğinden faydalanacak. Trendyol böylece kadın girişimcileri Türkiye’nin dört bir yanındaki milyonlarca müşterisiyle buluşturarak işlerini büyütmelerine, güçlü pazarlama iletişimi ile de bilinirliklerinin artmasına katkı sağlayacak.

Trendyol Gelecek Kadınların Programı’na kaynak yaratmak için oluşturulan koleksiyon, moda alanında öncü duruşlarıyla tanınan Başak Dizer, Ceylan Atınç, Hande Can, Nur Bilen Yavuzer, Rachel Araz, Serra Türker, Yasemin Taciroğlu, Tuvana Büyükçınar ve Zeynep Tosun ile birlikte tasarlandı. Koleksiyonun tanıtım çekimlerinde bu isimlerle birlikte Seda Domaniç ve Zeynep Üner de yer aldı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kaave Roastery'e Yeni Türkiye Satış Müdürü

Kaave Roastery’nin Türkiye Satış Müdürlüğüne deneyimli isim Ahmet Kireçcibaşı getirildi. 

Türkiye’nin ilk 5. nesil zincir kahve mağazaları Kaave Roastery, istikrarlı büyümesinde yükselen performansını destekleyecek tecrübeli isimleri bünyesine katmaya devam ediyor. Yapılan yatırımlarla HORECA, perakende ve mağazacılık kanallarının geliştirilmesi hedefleniyor.

2021 Şubat ayında Saruhan Holding bünyesindeki Kaave Roastery’de yeni görevine başlayan Ahmet Kireçcibaşı, perakende ve ev dışı tüketimden sorumlu Türkiye Satış Müdürü olarak görev yapacak.

1982 İzmir doğumlu Kireçcibaşı, 2004 yılında Akdeniz Üniversitesi Turizm İşletmeciliği lisansını, 2021 yılında Akdeniz Üniversitesi Veri Analitiği ve Yönetimi yüksek lisansını tamamladı.

2004 yılında Akdeniz Üniversitesi turizm işletme mezunu olduktan sonra profesyonel iş hayatına Alarko Turizm Grubu’na bağlı Hillside Su Hotel’de başlayan Ahmet Kireçcibaşı, sonrasında sırasıyla; Almanya Bremen Nordsee Tropen Parc Otel’de yönetim stajı yapıp, Antalya Talya Oteli’nde çeşitli görevlerde bulundu. 2007 yılında Yaşar Holding’e bağlı Yaşar Birleşik Pazarlama’da (Pınar) satış şefi, 2009 yılında Esas Holding’e bağlı Bonservis firmasında satış müdürü olarak görev yaptı. 2013 senesinde ise Metro Gross Market Antalya bölge satış müdürü olarak Metro Grubu bünyesinde çalıştı.

İyi derecede İngilizce bilen Ahmet Kireçcibaşı, evli ve iki çocuk babasıdır.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

FMV Işık Okulları “Okulum Temiz” dedi

FMV Işık Okulları, MEB ve TSE arasında imzalanan, "Eğitim Kurumlarında Hijyen Şartlarının Geliştirilmesi ve Enfeksiyonu Önleme İş Birliği Protokolü" kapsamındaki tüm şartları yerine getirerek, tüm yerleşkelerinde ''Okulum Temiz'' belgesini almaya hak kazandı.

FMV Işık Okullarında birincil öncelik olan sağlık konusunda çok önemli hazırlıklar gerçekleştirildi. Dünyayı etkisi altına alan küresel salgın sürecinde, FMV Işık Okullarında Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği hususlar, İstanbul Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimliği ve Pandemi Ekibi ile okul doktorlarının danışmanlığında gerçekleştiriliyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve Türk Standartları Enstitüsü’nün (TSE) eğitim kurumları için hazırlamış olduğu “Okulum Temiz Belgesi” alan FMV Işık Okulları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı yönetici, öğretmen, veli ve öğrenci bilgilendirme rehberleri esaslarına göre hareket ediyor. 

Fiziki eğitime geçiş süreci başladığında, servis kullanan öğrencilerin ateşleri servislerde, servis kullanmayan öğrencilerin ateşleri okul girişlerinde ölçülecek. Tüm çalışanların ateş ölçümleri de yerleşke girişlerinde yapılacak. Gerekli durumlarda kullanılmak üzere izolasyon odaları hazırlanan okulda, bina girişlerine hijyen paspasları yerleştirildi. Okulların içinde ve yerleşkelerde hijyen noktaları oluşturularak bu noktalarda pedallı el dezenfektanları hazırlandı. Bulaş riskine karşın yerleşkelere zorunlu haller dışında ziyaretçi kabul edilmeyecek. Tüm öğretmenler maske ve siperlik, tüm öğrenciler de Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönlendirmeleri doğrultusunda yaş gruplarına göre cerrahi maske takacaklar. Tüm yerleşkelerde tam zamanlı çalışan okul doktorları ve hemşirelerden oluşan sağlık birimleri bulunuyor. Virüsle ilgili bilgilendirici poster, maske kullanımı ve hijyene dikkat çeken uyarı posterleri okulun görünür yerlerine asıldı. Tüm çalışanlar, konu ile ilgili eğitimler aldı, öğrencilere de bilinçlendirme amaçlı eğitimler verilecek. 

FMV Işık Okulları yerleşkelerinde öğrencilerin sınıflardaki yerleri belirlenmiş olacak ve gruplar karıştırılmayacak. Her teneffüs sonrası kapı kolları, musluklar ve tuvaletler dezenfekte edilirken, sınıf ve koridorlar havalandırılacak, kullanılmış maske ve eldiven gibi tıbbi malzemeler, yerleşkeler içerisinde bulunan özel, üstü kapalı ve pedallı, maske ve eldiven atık kutulara atılarak kurallara uygun imha edilecek. Tüm lavabolarda sensörlü musluk, sensörlü dezenfektan cihazı, pedallı dezenfektan standı, fotoselli sıvı sabunluk, sıcak buhar temizlik makinesi ve fotoselli havlu kağıtlığı uygulamasına geçilen yerleşkelerde, UVC-Ultraviyole İyonik Hava Temizleyici cihazı ile musluk suyu ve rafine edilmemiş tuz kullanılarak 99,9 sterilizasyon sağlayan Hypo Clean Dezenfeksiyon cihazı kullanılmaya başlandı.

COVID-19 salgını sürecinde, veli görüşmeleri online olarak gerçekleştirilecek. Yemekhaneler, öğrenci sayısının sosyal mesafeye uygunluğu açısından dönüşümlü kullanılacak, açık büfe kaldırılarak, tüm malzemeler hijyen koşullarına göre hazırlanacak. Okulda çalışan tüm personel, işlerinin ve çalışma alanlarının gerektirdiği kişisel koruyucu ekipmanları kullanmakta.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Mağdurlar Görülmeli, Haklar Ödenmeli

Memur-Sen Konfederasyonu, 28 Şubat Darbesiyle mahkûm edilen mağdurların itibarlarının iade ve zararlarının tazmin edilmesi amacıyla 81 ilde ortak basın toplantısı düzenledi.

Memur-Sen İzmir Kadınlar Komisyonu tarafından gerçekleştirilen basın toplantısında açıklamalarda bulunan Memur-Sen İzmir Kadınlar Komisyonu Başkanı Emine Şatır, “28 Şubat zihniyetinin tarihin çöp sepetinde gerçek anlamda yerini alması sadece faillerinin mahkûm edilmesiyle değil mağduriyetlerin telafisi, zararlarının tazminiyle mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı.

 

Emine Şatır konuşmasında şu ifadelere yer verdi;

 

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu olarak bugün 81 ilde eş zamanlı gerçekleştirdiğimiz Basın Toplantısına hepiniz hoş geldiniz.

Milletin iradesinin ve egemenliğinin, çoğunluğu kadın olmak üzere kamu görevlilerinin emeğinin, ekmeğinin, hak ve özgürlüğünün gasp edildiği 28 Şubat darbesinden bugüne tam 24 yıl geçti.

Postmodern olarak tesmiye edilen 28 Şubat askeri müdahalesi, o meşum MGK toplantısının tarihiyle anılsa da 90’lı yılların başında başlamış bir “vesayet” sürecidir.

Millete bakan yönüyle vahşi bir toplum mühendisliğinin, devlete bakan yönüyle de ülke varlığını talan etme yolsuzluğunun adıdır. Milletin içinden çıkan inançlı kadroların iktidara gelmesini hazmedemeyenlerin şuursuz intikam hırsıyla;

6 milyon kişi hukuksuz fişlemelerle sakıncalı ilan edildi.

Binlercesi haksız soruşturma ve kovuşturmalarla mahkûm edildi.

Öğrenciler okullarından, kamu görevlileri memuriyetten, işçiler işlerinden ihraç edildi. Şirketler yeşil sermaye kumpasıyla ekmeklerinden edildi.

“Yapılan çalışmaları takdir ediyoruz fakat yeterli bulmuyoruz”

 

Bin yıl sürecek iddiasına karşı millet 7 yılda darbecilerin heveslerini kursaklarında koydu. Türkiye’de bir ilk olarak darbecilere ve vesayetçilere yargı eliyle yaptıklarının hesabı soruldu. Darbecilerden 21’i müebbet hapisle cezalandırıldı. Tedricen de olsa, vesayet düzeni ve düzenlemeleri bütün yasaklarla birlikte ortadan kaldırıldı.

Küçümsenmesi imkânsız bir biçimde; 28 Şubat döneminde ihraç edilen kamu görevlilerinin açıkta geçirdikleri sürelerin çalışılmış sayılmasına, kazanılmış hak aylığında ve emekli müktesebinde değerlendirilmesine yönelik düzenleme yapıldı. Belirtilen dönemde kendileri tarafından ödenen primlerin iadesi gerçekleştirildi.

Kadın çalışanların başörtülü olarak görev yapmalarına, kız öğrencilerin eğitimin tüm safhalarında okula başörtüsüyle gidebilmelerine yönelik düzenlemeler yapıldı. Bu çalışmaları değerli buluyor, takdir ediyoruz. Fakat yeterli bulmuyoruz. Çünkü hala mağduriyeti süren insanlar var. Hala geçmişteki kayıplar telafi, zararlar tazmin edilmedi. Brifingli yargının neden olduğu mağduriyetler tam olarak giderilmedi.

28 Şubat mağdurlarının haklarını tahkim, hukukunu tanzim ve zararlarını tazmin etme iradesi; adaletin, aklın, inancın, ahlakın gereğidir. Ve bu irade, 28 Şubat’ın faillerini mahkûm etme iradesinden daha az önemli değildir. Doğru olan; adaletsizliğin maliyetine katlanmak değil, adaletin maliyetini karşılamaktır. Bir tek kişi dahi dışarda kalmaksızın herkesin hakkının tastamam verilmesi için en yüksek düzeyde çabanın ve hassasiyetin gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu hassasiyeti göstermek; mazlum ve mağdurlara karşı borcumuz, tarihe ve geleceğe karşı ortak sorumluluğumuzdur.

“Yetkili ve ilgili herkesi sorumluluk almaya çağırıyoruz”

Memur-Sen ve Kadınlar Komisyonu olarak; münhasıran ele alınıp ortak çalışma yapılması teklifiyle aşağıdaki öneri ve taleplerimizi kamuoyunun ve yetkililerin ilgisine sunuyoruz.

Vesayet dönemindeki “haksız-hukuksuz cezaların” affedilmesi yerine “yok hükmünde kabul edilmesi” düzenlemesi yapılmalı, mağdurların haklı oldukları, özgürlüklerinin ve onurlarının ihlal edildiği ortaya konulmalı, hukuki kapsamda iade-i itibar yapılmalı,

Haklarında verilen idari kararlar ile idari yargı kararlarına yönelik hukuki yollara başvuru nedeniyle yapılan giderler, ödenen ücretler güncellenmek suretiyle ilgililere ödenmeli,

Adli ve idari soruşturma ve kovuşturmalarla taciz edilmeleri dolayısıyla mağdurlara manevi tazminat ödenmeli,

Eğitim hakkından mahrum edilenlerin maddi ve manevi zararlarını belirlemeye yönelik komisyon oluşturulmalı, komisyon tarafından yapılan çalışma sonucunda belirlenecek kişilere “vesayet tazminatı” ödenmeli,

Dönem soruşturmalarıyla başörtüsü başta olmak üzere inanca dair hassasiyetleri nedeniyle devlet memurluğundan çıkarılanların açıkta geçen sürelere ilişkin maaşları, ücretleri, diğer mali ve sosyal hakları kendilerine emsalleri esas alınarak hesaplanmalı ve güncelleme yapılarak kendilerine ödenmeli ve zararları karşılanmalı,

Mağdurların zararların karşılanmasına yönelik kamu bütçesinden karşılanan tutarlar, 28 Şubat darbesinin asli ve fer’i iştirakçilerine rücu edilmeli ve millet adına kendilerinden tahsil edilmeli,

Söz konusu dönemde eğitim hakları gasp edilenlerin kamuda istihdamlarını sağlamak için durumlarına ve mezuniyetlerine uygun kadrolar-pozisyonlar ihdas edilmeli,

Görevlerine son verilmesine, devlet memurluğundan çıkarılmalarına bağlı olarak farklı sosyal güvenlik kurumlarıyla ilişkilenerek emekli olmak durumunda kalanların emekli ikramiyesi ile emekli maaş kayıpları hesaplanmalı ve ödenmeli, emekliliklerine ilişkin hukuki konumları düzeltilmeli,

Af, göreve dönüş veya sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi ve iadesi gibi iş ve işlemlerle ilgili olarak hak düşürücü süre ve/veya zaman aşımı süresi uygulanmamalı, söz konusu iş ve işlemler ilgililerin başvurusuna ihtiyaç olmaksızın doğrudan tesis edilmelidir.

Bunların suhuletle ve hakkaniyetle gerçekleştirilmesi için sivil toplum örgütlerinin de paydaşı olduğu bir kurul veya komisyon kurulmalıdır.

28 Şubat zihniyetinin tarihin çöp sepetinde gerçek anlamda yerini alması sadece faillerinin mahkûm edilmesiyle değil mağduriyetlerin telafisi, zararlarının tazminiyle mümkün olabilir. 28 Şubat’ın bin yıl süreceği iddiasında bulunanların heveslerini kursaklarında bırakan millet iradesi ve inancı; mağdurların hukukunu koruyan, haklarını sağlayan, zararlarını karşılayan iradeyi de kayda ve hayata geçirecektir. Bu iradenin tesisi ve teşkilinde yetkili ve ilgili herkesi sorumluluk almaya çağırıyoruz.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bakan Pekcan: “Her fırsatta stratejik hedefimizin Avrupa Birliği’ne tam üyelik olduğunun altını çiziyoruz. AB ile ilişkilerimize bu anlayış içinde yaklaşıyoruz.”

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Avrupa Komisyonu’nun Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olivér Várhelyi ile dün bir video konferans görüşmesi gerçekleştirdi. 

 

Görüşmede Türkiye ile AB arasındaki ikili ve ticari ilişkiler ile iki taraf arasındaki iş birliğinin karşılıklı çıkar ve anlayış temelinde geliştirilmesine yönelik öncelikli gündem konuları ele alındı. 

 

Türkiye’nin AB’ye aday ülke ve Gümrük Birliği ortağı olarak, AB ile ilişkilerine büyük önem verdiğini vurgulayan Pekcan, Türkiye’nin hâlihazırda AB ile ileri seviyede bir bütünleşme tesis etmiş olduğunu vurguladı.

Pekcan, “Her fırsatta stratejik hedefimizin Avrupa Birliği’ne tam üyelik olduğunun altını çiziyoruz. AB ile ilişkilerimize bu anlayış içinde yaklaşıyoruz” dedi.

İki taraf arasındaki tam üyelik sürecinin bir aşaması olan Gümrük Birliği ilişkisinin, bu zamana kadar karşılıklı birçok kazanım sağladığını ifade eden Bakan Pekcan, ancak mevcut yapının artık günümüz gereklerine cevap vermekte yetersiz kaldığını hatırlattı. 

Pekcan, uluslararası ekonomik ve ticari gelişmeler karşısında Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkileri ileri taşımanın, Avrupa bölgesindeki değer zincirlerinin güçlendirilmesi ve rekabetçiliklerinin artırılması bakımından fırsatlar sunduğunu kaydetti.

 

“Gümrük Birliğinin güncellenmesini AB ülkelerindeki iş dünyası da destekliyor”

 

Pekcan, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde pozitif bir gündem için fırsatların mevcut olduğunu belirterek, bunun için çalışmaya hazır olduklarını ifade etti.

Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin pandemi döneminde önem kazanan hizmetler ve e-ticaret gibi yeni alanları kapsayacak şekilde genişletilmesinin ve mevcut yapısal sorunlarının giderilmesinin önemine dikkat çeken Pekcan, sürecin hem Türkiye’deki hem de AB ülkelerindeki iş dünyası tarafından da desteklediğini söyledi.

Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde en önemli ve nihai hedefinin tam üyelik olduğunu vurgulayan Bakan Pekcan, bu amaçla Türkiye-AB ilişkilerinde oluşturulacak pozitif gündemin kilit unsurlarından birinin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi olduğunu kaydetti.

Bakan Pekcan, Mart ayında gerçekleştirilecek AB Liderler Zirvesi’nde Türkiye-AB ilişkilerinde pozitif gündemin oluşturulmasını hedefleyen somut adımların atılmasına yönelik beklentilerini de dile getirdi.

Diğer taraftan, Gümrük Birliği ortağı olarak AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı STA’lara Türkiye’nin taraf olamamasının doğurduğu sorunlara da değinen Pekcan, Gümrük Birliği’nin işleyişini doğrudan etkileyen AB teknik  komitelerine Türkiye’nin de katılım sağlaması gerektiğinin bir kez daha altını çizdi.

AB’nin çelik ürünlerinde uyguladığı önlemlere ilişkin endişe ve beklentilerini de gündeme getiren Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, AB’nin önlemlerinin iki taraf arasındaki anlaşmalara ve ortaklık ruhuna uygun şekilde gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Bakan Pekcan, artık AB’den ikili ilişkinin önemine yakışan bir yaklaşım benimseyerek, Türk çeliğinin rekabet kurallarına uygun olarak AB piyasasına sunulmasının önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini dile getirdi.

 

-Avrupa Yeşil Mutabakatı

 

Komiser Varhelyi ile Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Gümrük Birliği’ne etkilerini de değerlendiren Bakan Pekcan, bu kapsamda, AB tarafından atılacak adımların, ticarette bir korunma aracına dönüşmemesi, bunun yerine AB’nin stratejik hedeflerine katkı sağlayacak bir işbirliğinin geliştirilmesine odaklanılması gerektiğini vurguladı.

Pekcan, bu süreçte, Türkiye’nin hem aday ülke statüsü hem Gümrük Birliği ortağı olarak, üye ülkelerin yeşil dönüşümü için oluşturulan finansman imkânlarına erişim sağlamasının kritik öneme sahip olduğuna da işaret etti.

Bakan Pekcan ayrıca ticaretin güvenli ve daha hızlı işleyişini hedefleyen Ticaret Bakanlığı projelerinin IPA-III fonlarından desteklenmesini de talep etti.

Covid-19 pandemisi ile mücadelede işbirliği ve dayanışmanın önemli olduğuna dikkat çeken Pekcan, AB’nin Covid-19 aşılarına dönük son dönemde hayata geçirdiği ön izin uygulamasına ilişkin olarak, Türkiye’nin de ortaklık ilişkisine uygun bir şekilde muaf ülkeler arasına eklenmesi gerektiğini belirtti.

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, konuşmasının sonunda, Türkiye’nin AB’deki yerini alması gerektiğine işaret ederek, bu kapsamda Türkiye’nin AB’ye üyelik hedefine katkı sağlayacak ortak çalışmaların büyük öneme sahip olduğunu söyledi. 

 

-Avrupa Komisyonun Genişlemeden Sorumlu Komiseri

 

Avrupa Komisyonu’nun Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Varhelyi ise konuşmasında Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin her iki tarafı için olumlu sonuçlar olacağını teyit ederken,  güncelleme konusunun Komisyon tarafından Avrupa Birliği Konseyi kararına sunulduğunu hatırlattı.

 Varhelyi, “AB olarak pozitif bir gündem için çaba harcıyoruz, bu gündem için her iki tarafın da ortak ve yapıcı çalışmalarını sürdürmesinde yarar görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Toplantının sonunda, Bakan Pekcan ve Komiser Olivér Várhelyi, önümüzdeki dönemde Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yakın işbirliğinin ve diyaloğun sürdürülmesine yönelik iradelerini ifade etti.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İstasyon Caddesi’ne “Yeşil” dokunuş

Lüleburgaz Belediyesi İstasyon Caddesi’nin Lüleburgaz Yıldızları Kadın Akademisi (LYKA) ile Lüleburgaz Yıldızları Futbol Akademisi’nin (LYFA) önünden geçen kısmında ağaçlandırma çalışması gerçekleştirdi. Belediye ekipleri bölgeye 60 ligüstrüm ve 42 oya ağacı dikerken, LYFA kavşağına da 1 adet manolya ağacı dikti. Ekiplerin kent genelindeki ağaçlandırma çalışmaları artarak devam edecek. 

 

Lüleburgaz Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri, İstasyon Caddesi’nde ağaçlandırma çalışması başlattı. Bu kapsamda harekete geçen ekipler caddenin LYKA ile LYFA çevresinde kalan bulvarda hummalı bir peyzaj çalışması gerçekleştirdi. Yaklaşık 1 hafta boyunca alanda çalışan ekipler, caddeyi ikiye ayıran refüjde iş makineleriyle mevcuttaki eski çalıları söktü. Daha sonra ekipler, Park ve Bahçeler Müdürlüğü bünyesinde bulunan 42 adet oya ağacı ile 60 ligüstrüm ağacını refüje belli aralıklarla dikmeye başladı. 

 

Güneş enerjisiyle çalışan kavşak

 

Öte yandan ekipler, manolya ağacıyla süslenen LYFA kavşağında da diğer kavşaklara örnek bir çalışma olacak güneş enerji sistemi kurdu. Gün boyu güneş panellerinin enerji topladığı kavşak, hava karardığında kendi elektriğiyle aydınlanıyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sabancı Vakfı Hibe Programı'na STK'lardan yoğun ilgi

Sabancı Vakfı’nın, sivil toplumun güçlenmesine ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunma hedefiyle 2007 yılından bu yana uyguladığı Hibe Programı, pandemiye rağmen bu yıl sivil toplum kuruluşlarından yoğun ilgi gördü. 14 yılda 173 projeyi 28 milyon TL’yi aşkın hibe ile destekleyen Sabancı Vakfı’nın bu yıl Hibe Programı’na Türkiye’nin 54 ilinden 346 başvuru geldi. 

 

Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarına (STK) 14 yıldır kesintisiz destek veren Sabancı Vakfı’nın eğitim alanında uygulanacak projeler için açtığı Hibe Programı’na bu yıl en yüksek başvuru sırasıyla; “Hak Temelli Yaygın Eğitim Çalışmalarının Desteklenmesi”, “Eğitime Erişimin ve Devamın Sağlanması” ve “Kaliteli Eğitimin Desteklenmesi” alanlarından geldi. En fazla başvuru Marmara, İç Anadolu, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden yapılırken, İstanbul, Ankara, İzmir, Manisa ve Batman en yüksek sayıda başvurunun geldiği iller oldu.

 

Hibe Programı’na bu yıl en çok başvuru yapan kurumlar ise sırasıyla yüzde 72 ile dernekler, yüzde 13 ile üniversiteler, yüzde 10 ile vakıflar ve yüzde 5 ile kooperatifler oldu.

 

“Pandemi eğitim alanındaki projeleri artırdı”

Sabancı Vakfı’nın Hibe Programı’nı sivil toplumun güçlenmesine ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunma amacıyla hayata geçirdiğini belirten Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, “Sabancı Vakfı olarak 47 yıldır toplumsal gelişme için çalışıyor ve bu hedefimizin gerçekleşmesi için sivil toplumun desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Böyle zorlu dönemlerde sivil toplumu desteklemek daha büyük önem kazanıyor. Birlikte çalıştığımız sivil toplum kuruluşlarının değişen ihtiyaçlarını dinlemeye ve çözüm üretmeye gayret ediyoruz. Pandemiden olumsuz etkilenen STK’ların yanında olmak adına yayınladığımız taahhütle destek sağladığımız tüm kurumlara çalışmalarını kesintisiz sürdürebilmeleri için her türlü esnekliği sağladık. Ayrıca pandemi nedeniyle eğitim alanında yeni ihtiyaçlar doğduğunu gözlemledik ve bu yıl uzaktan eğitime erişim ve uzaktan eğitimin niteliğine yönelik projeleri de odak alanlarımıza dahil ettik. Bu yıl Hibe Programı’na yapılan başvurulardaki artışa bakarak pandemi sürecinde sivil toplum kuruluşlarının finansal desteğe olan ihtiyacının arttığını ve özellikle eğitim alanındaki projelerin daha da önem kazandığını görüyoruz dedi.

 

Projelere 300 bin TL’ye kadar destek

Sabancı Vakfı Hibe Programı; kadın, genç ve engelli bireylerin karşı karşıya kaldıkları toplumsal sorunların çözümü için projeler hayata geçiren STK’lara hibe desteğinin yanı sıra bilgi ve tecrübe desteği de sağlıyor. Destek verilecek projeler, sivil toplum alanında deneyimli, konusunun uzmanı kişilerden oluşan bağımsız bir Değerlendirme Kurulu’nun önerisi üzerine Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti’nin yaptığı değerlendirmeyle belirleniyor. Hibe Programı’na seçilen projelere 2021 yılında 100 bin TL ile 300 bin TL arasında hibe desteği sağlanacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

VakıfBank’tan bir dijital yenilik daha

Yüz tanımayla daha fazla işlem dijitalleşiyor.

 

Dijitale yaptığı yatırımlarla sektöre öncülük eden VakıfBank, en yeni teknolojisini müşterileriyle buluşturmaya devam ediyor. VakıfBank’ın yeni yüz tanıma teknolojisiyle, Türkiye’de ilk defa limit artırma, şifre, hesap işlem türü değişikliği ve aktivasyon işlemleri çağrı merkezi aranmadan ve şubeye gitmeden VakıfBank Mobil üzerinden gerçekleştiriliyor. VakıfBank müşterileri yüz tanıma özelliğini çok yakında uzaktan müşteri olma süreçlerinde kullanabilecek.

 

Bankacılık işlemlerinin çok büyük bir kısmını dijital dünyaya taşıyan VakıfBank, bu alanda bir ilke daha imza attı. Sektörde yapılan işlemler arasında şube ve çağrı merkezine en çok ihtiyaç duyulan adım olarak görülen ‘para transferi limit artırma ve şifre işlemleri’, VakıfBank’ın yeni yüz tanıma teknolojisiyle ilk kez mobil bankacılık üzerinden kullanılarak gerçekleştirilebiliyor. Ayrıca hesap tanımlama ve aktivasyon işlemleri de yine VakıfBank Mobil üzerinden yapılabiliyor. Bu sayede VakıfBank müşterileri, çağrı merkezini aramadan ya da şubeye gitmeden işlemlerini yaparken, çağrı merkezinin de yükü azaldı.

“Temassız bir dünya kuruyoruz”

Bu yeni teknoloji ile sektöre yeni bir soluk getirdiklerine dikkat çeken VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, “66 yıllık tecrübemizin yanı sıra dijital alandaki bilgi ve becerimiz sayesinde müşterilerimizi yakından tanıyoruz. VakıfBank için dijitalleşme artık bir kurum kültürü. Bu anlayışla müşterilerimizin hayatlarını kolaylaştırabilmek için özellikle son dönemde pek çok dijital ürünü devreye aldık. Para transfer limit artırma, şifre, hesap tanımlama ve aktivasyon gibi bankacılık işlemlerini yüz tanıma teknolojisiyle yapan Türkiye’de ilk banka yine VakıfBank oldu” dedi.

Doğrulama metoduyla ayrışıyor

VakıfBank’ın yüz tanıma teknolojisinde uyguladığı doğrulama metoduyla da ayrıştığına dikkat çeken Üstünsalih, “Uygulamayı kullanan kişinin yüzüyle, çipli T.C. kimlik kartından aldığımız biyometrik fotoğrafı eşleştiriyoruz. Bu şekilde kimlik doğrulamasını hızlıca gerçekleştiriyoruz. Bu uygulama da sektörümüzde bir ilk olma özelliği taşıyor” diye konuştu. “Kullandığımız teknolojilerle VakıfBanklı olmak çok yakında daha da kolaylaşacak” diyen Üstünsalih, “Şubeye gelmeden, VakıfBank Mobil uygulaması üzerinden anında ve ıslak imza olmadan VakıfBanklı olmak mümkün hale gelecek” açıklamasında bulundu.

 

 “İyi müşteri deneyimi için çalışıyoruz”

Üstünsalih, sözlerini şöyle tamamladı:

“Finans dünyası yeni bir dijital çağ yaşıyor;  merkezinde ise iyi müşteri deneyimi ve dijital konfor yer alıyor. Dijital rekabet deneyimi, kullanımı ve anlaşılması çok kolay yenilikler üzerinden gerçekleşiyor. VakıfBank olarak bu çağa öncülük ediyoruz. Dijital olgunluğumuzu iyi müşteri deneyimi için seferber ediyoruz. Müşterilerimize temassız bir dünya kurmak için çalışıyoruz. VakıfBank olarak dijital kapasitemiz, dijital zekâmız ve bilgi birikimimiz ile sürekli değişim ve gelişim peşindeyiz. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını merkezimize alarak geliştirdiğimiz yeni bir teknolojiyi daha müşterilerimizle buluşturmanın gururunu yaşıyoruz.” 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı