Aylık arşivler: Şubat 2021

Hasbiotech’in Yeni Genel Müdürü Muhip Asutay oldu

Uzun yıllar ilaç sektöründe çok uluslu şirketlerde görev yapmış olan Muhip Asutay, Hasbiotech İlaç’ın Genel Müdürü olarak atandı. 

Şubat 2021 İstanbulBUBA Ventures tarafından satın alınanmış olan Hasbiotech’in Genel Müdürlüğüne Muhip Asutay atandı. 

20 yıldan fazla ilaç sektöründe görev yapan Asutay, ilaç sektöründe çok uluslu şirketlerde özellikle iş geliştirme, yeni firma kurulumu, lisans alma, firma alım satımları ve satış pazarlama alanında çalıştı. Asutay, son olarak Nobel İlaç Yeni İş Geliştirme Müdürlüğü olarak görev alıyordu.

Küba teknolojilerini 2009’dan bu güne Türk Sağlık Sistemi’ne sunan ve 2020 yılında Buba Ventures tarafından satın alınmış olan Hasbiotech’in Genel Müdür görevine atanan Asutay, Hasbiotech olarak  yenilikçi ürünler pazara sunulmayı ve Küba teknolojilerini Türkiye’de daha etkin tanıtmayı hedeflediklerini söyledi.

Muhip Asutay Kimdir?

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezun oldu ve yine Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. 1999 yılında Hexal ilaç’ta Proje uzmanı olarak başladığı ilaç sektörü kariyerine 20 yıldan uzun süredir Sandoz, Nycomed, Takeda, Apotex ve Kowa gibi çok uluslu şirketlerde üst düzey yönetici olarak özellikle satış pazarlama ve iş geliştirme alanlarında devam etti. Son olarak Nobel İlaç Yeni İş Geliştirme Müdürlüğü görevinden, Hasbiotech İlaç’a Genel Müdür olarak atandı.

BUBA VENTURES HAKKINDA

BUBA Ventures teknoloji bazlı birçok girişime gerek kendi gerekse yönettiği fonlar aracılığı ile yatırım yapmaktadır. Gelecek vaat eden ekipleri, ürün ve servisleri yatırımcılarla bir araya getiren BUBA Ventures, iştirakleri aracılığıyla da özel programlar düzenlemektedir. 

HASBIOTECH HAKKINDA

2009 yılında kurulan Hasbiotech, Küba ilaç sanayiinin önde gelen orijinal ürün ve teknolojileri başta olmak üzere birçok yenilikçi sağlık ürününü Türkiye'de temsil etmektedir. Kanser, diyabetik ülser, kalp hastalıkları alanlarında yenilikçi tedaviler geliştiren Hasbiotech’in amacı bu orijinal ürünlerle Türk ve dünya sağlık sistemine katma değer sağlamaktır. Hasbiotech ayrıca ABD'den gıda takviyeleri, kozmetik ve tıbbi cihaz ürünler ithal edip Türkiye ve bölge pazarlarına ulaştıran bir OTC ekibine sahiptir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yerli Yatırımcı Geleceği Gördü.

Kripto Paraya Güvenini Artırdı

Dünya Ekonomik Forumu’nun araştırmasına göre nüfusa oranla kripto para kullanımında Türkiye, Avrupa’da 1’inci, dünya genelinde ise 4’üncü sırada yer aldı. Başarının tesadüf olmadığını anlatan THODEX’in Kurucusu ve CEO’su Faruk Fatih Özer, 18-36 yaş arası genç kuşağın kripto paraya yoğun ilgi gösterdiğini belirtti. Özer, THODEX’in ABD Dolar’ının yanında yakında Euro paritesiyle de işleme açılacağını belirterek, tüm döviz ve altın forumlarında gündem maddesinin Bitcoin olduğunu, Tesla’nın 1.5 milyar dolarlık yatırımıyla beraber bu alana ilginin arttığını söyledi. Özer, Türkiye’nin kripto para alanındaki büyümesinin hız kesmeden devam edeceğini de anlattı.

THODEX Kurucusu ve CEO’su Faruk Fatih Özer, Dünya Ekonomik Formu tarafından yapılan araştırmada kripto para kullanımında Türkiye’nin dünyada 4’üncü Avrupa’da ise 1’inci sırada yer almasını değerlendirdi. Özer, bugüne kadar kripto para birimlerinin hakkındaki soru işaretlerinin, yatırımcıların ilgisiyle ortadan kalktığını söyledi. İlk baştaki mesafeli yaklaşımın daha sonra yerini sıcak ilgiye bıraktığını anlatan Özer, 2020’de dünyayı evlere kapatan Covid-19 salgını ile beraber gücünü ve güvenirliğini ispatladığını belirtti. Faruk Fatih Özer, yaşanan ilk global krizden 2008 yılında hayatımıza giren kripto paranın güçlenerek çıktığını söyledi. Özer, şu değerlendirmede bulundu:

Genç Kuşaklardan Yoğun İlgi

“Covid-19 salgını ile beraber dünyadaki güçlü para birimleri ve altın, değişen ekonomik dengelerden payını aldı. Önce yükseliş trendine giren ABD Dolar’ı, İngiliz Sterlini ve Avrupa Birliği’nin para birimi Euro, daha sonra yaşanan aşı ve mutasyon krizlerinin etkisiyle, ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faiz artırımıyla düşüş eğilimine başladı. Özellikle yerli yatırımcının bu üç para birimi dışında en güvenli liman olarak yüklü alımlar yaptığı altın da, dünyadaki merkez bankalarının altın alımına ara vermesi, Hindistan’da düğünlerin ertelenmesi ve Dolar’daki düşüşten etkilenerek değer kaybı yaşadı. Geleceği şekillendirmeye bugünden başlayan kripto paralar ise, 2020’deki tüm olumsuz şartlardan en güçlü çıkan emitalar oldu. Başta Bitcoin olmak üzere birçok coin cinsinden kripto para, yatırımcısının yüzünü güldürdü. Geçen yıl şubat ayında 9.700 dolar olan Bitcoin, bugün 56 bin Dolar seviyesini de aşarak, yılın en çok kazandıran yatırım aracı oldu. Fiziki para ve altının yerine kripto paraların yaşadığı yükseliş de yerli yatırımcının dikkatinden kaçmadı. Özellikle 18-36 yaş arasında X ve Y kuşağının büyük ilgisini çeken kripto para piyasası Türkiye’de önemli gelişmeler kaydetti. THODEX’in aylık işlem hacmi 100 milyar TL’ye ulaşırken, 500 bine yakın üye de THODEX üzerinden kripto para alım satış işlemlerini gerçekleştirdi.”

Daha Yukarıda Olacağız

Türkiye’deki yerli yatırımcının kripto paraya olan ilgisinin dünyanın gündeminde olduğunu anlatan THODEX CEO’su Faruk Fatih Özer şu bilgileri verdi: “Geçtiğimiz günlerde Dünya Ekonomik Forumu’nun yaptığı araştırmanın sonuçları yayınlandı. Buna göre dünyada nüfusa oranla Türkiye, kripto para kullanımında Avrupa’da birinci sırada yer alırken, dünyada ise Nijerya, Vietnam ve Filipinler’in ardından yüzde 20’lik kullanım ile 4’üncü sırada bulundu. Bu rakamlar Türkiye’de de kimi çevrelerce şaşırtıcı karşılandı. Oysaki şaşıracak bir şey yok. Bugün THODEX olarak, 500 bine yaklaşan kullanıcımıza güvenli ve hızlı kripto para borsası hizmeti sağlıyoruz. Aynı zamanda Mart 2020'de ABD'den aldığımız FinCen MSB lisansıyla globalleşen ilk yerli kripto para borsası olduk. Uluslararası alanda yapılan raporlara göre; şu an en çok trafik aldığımız ülkeler Türkiye, Amerika, Almanya, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İngiltere, Hollanda, Azerbaycan, Ukrayna ve Fransa oldu. Bu ülkelerdeki büyümemiz hız kesmeden devam ediyor. Ayrıca FVT000412 olan Estonya (EU) lisansımız ile Euro paritemiz açılacak ve Euro üzerinden işlemleri kabul edebileceğiz. Böylece başta Avrupa’da yaşayan Türk müşterilerimiz olmak üzere, tüm Avrupalı müşterilerimize kripto para alanında güvenilir, hızlı ve kazandıran deneyimi yaşatma fırsatı bulacağız. Özellikle İsviçre, Çekya, Danimarka, Norveç, İsveç ve Polonya’da da büyümek istiyoruz. Avrupa’da yaşayan Türklerden de yine büyük oranda trafik alacağımızı biliyoruz. Bugün 5 bine yaklaşan yurt dışı kullanıcı sayımız da giderek artacaktır. Dolayısıyla kripto para piyasası Türkiye’de oldukça büyüyecek. Dünya Ekonomik Forumu gibi uluslararası kuruluşların yeni raporlarında, ülkemizi kripto para alanında daha üst seviyelerde göreceğiz.”

Yatırım Yapan Şirketin Hissesi Değerleniyor

Bugün tüm döviz ve altın forumlarında tek konunun Bitcoin başta olmak üzere kripto para piyasasında işlem gören coin cinsinden paraların olduğunu anlatan THODEX CEO’su Faruk Fatih Özer “İnsanlar Dolar ya da Euro yatırımcısı veya altın sahipleri, ama forumlarda bugün tek konuşulan konu Bitcoin’in yükselişi, diğer coin cinsinden kripto paralar. Kullanıcılar birbirlerine kripto paralarla işlemin ne denli kolay ve güvenilir olduğunu anlatıyor. Bir çeşit kulaktan kulağa yayılma şekliyle, kripto paraya dönük bilgilendirme sistemi de devrede. Bunun da etkisiyle beraber, kripto para piyasasında yerli yatırımcı sayısı her geçen gün hızla artıyor. Bu etkileşimde Elon Musk’un CEO’su olduğu Tesla’nın yaptığı 1.5 milyar dolarlık Bitcoin yatırımının da etkisi büyük oldu. Musk’un önce Bitcoin paylaşımı, ardından Tesla’nın yatırımı ile bu kripto para biriminde ciddi yükselişler kaydedilmesi, herkesin ilgisini çekti. Ayrıca başka şirketlerden de Bitcoin yatırımı geldi: Kanadalı fintech şirketi Mogo, 1.5 milyon dolarlık Bitcoin alacağını açıklayınca şirketin değeri yüzde 40 yükseldi. Bitcoin maden şirketi Marathon Pathent 4.900 Bitcoin aldığını duyurunca onun da değeri yüzde 60 değer kazandı. ” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çilek Mobilya 2020 Yılının Kaizenlerini Seçti.

Üretim sisteminde hayata geçirdiği Yalın Üretim Felsefesi ile israfsız bir üretim yapmayı başaran Çilek Mobilya, çalışanlarının önerisi ile hayata geçirilen iyileştirme çalışmalarını ödüllendirdi. 

Yalın Üretim Felsefesini uygulayan ve çalışanlarının da katılımı ile her yıl üretim faaliyetlerini geliştiren Çilek Mobilya, 2020'de hayata geçirdiği iyileştirme çalışmalarını değerlendirdiği KAIZEN Ödülleri organizasyonunu gerçekleştirdi. 

2020 yılında toplamda 1330 iyileştirme hayata geçirilirken; her yıl olduğu gibi bu yıl da düzenlenen KAIZEN ödülleri kapsamında, yılın en iyi Kaizenlerine ve en çok Kaizen önerisinde bulunan çalışanlara ödülleri ve sertifikaları verildi. Yapılan değerlendirmeler ile 2020 yılında verimlilik ve maliyet alanında verdiği Kaizen önerileriyle Halit Dede birinci; verimlilik, malzeme, maliyet ve çevre alanındaki Kaizen önerileriyle Erkan Bilgili ikinci; verimlilik ve maliyet alanındaki Kaizen önerisiyle de Adem Yumak   üçüncü olmuştur. Yılın en çok kaizen önerisinde bulunan Kaizen şampiyonu ise 45 Kaizen sayısı ile Kazım Yıldırım oldu.

2008 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nin de desteğini alarak çalışmalarına başlayan Çilek Mobilya’nın, 3 yıl sonunda dünya standartlarında üretim yapan tesislerinde 'Yalın Üretim Sistemi'ni uygulamaya başladığını belirten Çilek Mobilya Basın Sözcüsü Vasfiye Çilek, bugün de ürün ve hizmetleri israfsız, ilk seferde doğru olarak üretip en hızlı şekilde müşteriye sunmaya ve bu anlayışı her yıl çalışanlarının da katkısı ile geliştirmeye devam ettiklerini dile getirdi.

Yalın Üretim Sistemi'ni uygulayan; kayıplarını ölçen, analiz eden, sürekli iyileştiren ve öğrenen, hedef odaklı bir organizasyon kültürü ile verimlilik ve kalitesini artıran bir üretim anlayışının global rekabet ortamında Çilek Mobilya’ya avantaj sağladığını belirten Çilek, “Yalın düşünce sisteminin temel felsefesinde sisteme yük getiren tüm israflardan arınmak yer alıyor. Bunu başarmanın ön koşulunun da insana saygı ve sürekli eğitimden geçtiğine inanıyoruz. Bu sayede de dünyanın her yerinde çalışanlarımızın da katkısı ile müşteri memnuniyetine dönüşen bir üretim çıktısı alıyoruz" dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İşverenlere öğle yemeği giderinde yüzde 100'e varan vergi tasarrufu

Ticket Restaurant markası ile Türkiye’yi ilk kez yemek kartı hizmetiyle tanıştıran Edenred Türkiye, sunduğu çözümlerle KOBİ’ler başta olmak üzere tüm işverenlere vergi tasarrufu sağlıyor. Ticket Restaurant Yemek Kartı sisteminde şirketler; SGK işçi primi, işveren primi, gelir vergisi, damga vergisi istisnası ve KDV indirimine tabi oluyor. Vergi Haftası nedeniyle açıklamada bulunan Edenred Türkiye CEO’su Selçuk Boztepe, vergi istisnaları ile işverenlere yaklaşık yüzde 100'e varan vergi tasarrufu sağladıklarını belirtti. Bu sayede şirketlerin çalışan başına yılda 6.000 TL’ye varan tasarruf imkanı yakaladıklarını vurgulayan Boztepe, işletmelerin neredeyse yemek gideri kadar tasarruf ederek kaynaklarını çok daha verimli kullanabildiklerini söyledi. 

 

Pandemiyle birlikte şirketlerin gündeminde her zamankinden çok daha fazla yer edinen en önemli konu tasarruf oldu. Var olma ya da mümkün olduğunca küçülmeden yola devam etme mücadelesi içinde olan büyük ya da küçük tüm işletmeler, belki de her bir bütçe kaleminin üzerinden defalarca geçerek ne gibi tasarruf önlemleri alabileceklerini planlamaya çalışıyorlar. Kurumsal ödeme çözümleri sektörünün öncü markası Edenred, tam da bu noktada yaklaşık yüzde 100'e varan vergi istisnası avantajı ile KOBİ’ler başta olmak üzere tüm işletmelerin maliyetlerini düşürerek kaynaklarını daha verimli kullanabilmelerine ve tasarruf etmelerine yardımcı oluyor.

 

Çalışan başına yılda 6.000 TL’ye varan tasarruf

Vergi Haftası dolayısıyla açıklamada bulunan Edenred Türkiye CEO’su Selçuk Boztepe, Türkiye’de 25 bin kurumsal müşterilerinin 1,5 milyonu aşkın kart sahibine, 45 bin kafe ve restoranda Ticket Restaurant Yemek Kartı ile hizmet verdiklerini belirterek şu açıklamalarda bulundu; “Pandemi süreci ile ortaya çıkan ekonomik koşullarda işletmeler için ayakta kalmak ve tasarruflu olmak hayati önem taşıyor. Edenred Türkiye olarak biz de bu kapsamda şirketlere tasarruf ettiren akıllı çözümlerimizle destek oluyoruz. Ticket Restaurant Edenred'in şirketlere sunduğu yemek kartı sisteminde şirketler öğle yemeği giderinde yüzde 15 SGK işçi primi, yüzde 22,5 SGK işveren primi, yüzde 0,75 Damga vergisi, yüzde 22 Gelir Vergisi istisnası ile KDV indirimine tabi oluyor. Vergi istisnaları ile işverenlere yaklaşık yüzde 100'e varan vergi tasarrufu avantajı sağlıyoruz. Böylelikle şirketler çalışanları başına yılda 6.000 TL’ye varan tasarruf avantajı yakalıyor. Neredeyse yemek gideri kadar tasarruf ederek kaynaklarını doğru şekilde kullanan şirketlerin verimliliği de yükseliyor.”

 

Anadolu’daki şirketlerde vergi tasarrufu ve tasarruf bilincini artıracak

2021 yılında özellikle Anadolu’daki şirketlerde vergi tasarrufu ve tasarruf bilincini artırmayı amaçladıklarını belirten Boztepe, “Ülkemizde yaklaşık 30 yıldır yemek kartı pazarına öncülük ediyoruz. Bu yıl pandemi süreci ile “tasarruf” çok daha önem kazandı ve hayatımızın birçok alanında tasarruflu olmak bir gereklilik haline geldi. Biz de tasarruf konusunda şirketleri bilinçlendirmek adına daha yoğun çalışmalar yaptık. Yeni normal süreç ile uzaktan çalışma düzeninde de yemek hakkının devam etmesi gereken bir yan hak olduğu bilincini artırarak çalışanların da yanında olduk. Bu dönemde işletmelere destek olabilmek adına, iş birliğinde olduğumuz küçük esnaf için ödeme vademizi bazı aylarda 1 haftaya çektik” şeklinde konuştu. 

 

KOBİ’lerin kaynaklarını verimli kullanmasına destek oluyor

Yemek kartı pazarındaki liderliğini 2021 yılında da sürdürmeyi hedefleyen Edenred Türkiye, Ticket Restaurant Yemek Kartı ile KOBİ’lerin dijital dönüşüme ayak uydurabilmesine, maliyetlerini düşürerek kaynaklarını daha verimli kullanabilmesine ve tasarruf etmesine yardımcı oluyor. KOBİ’lerin dijital dönüşüm sürecinde çözüm ortağı olmayı hedeflediklerini belirten Boztepe; “Türkiye’deki işletmelerin yaklaşık yüzde 98’ini KOBİ’ler oluşturuyor. Ancak maalesef ki KOBİ’ler yemek kartı uygulamasına geçerek vergi indiriminden faydalandıklarında ne kadar yüksek oranlarda tasarruf sağlayacaklarını tam olarak bilmiyor. Eylül 2019’da dünyanın lider araştırma şirketlerinden Ipsos iş birliğiyle bir araştırma yaptık. İstanbul, Ankara ve İzmir dahil 12 bölgede küçük-orta ve büyük ölçekte 2500 şirketle; bölge, sektör ve çalışan sayısı kotalı örnekleme göre telefonla veri toplama yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz bu araştırmaya göre ülkemizde yemek kartı kullanım oranı hala yüzde 12-13 seviyelerinde. KOBİ'lerin yüzde 40'ı ise yemek ödemesini çalışanlarına nakit olarak elden yapıyor. Bu doğrultuda Edenred Türkiye olarak yenilikçi çözümlerimizin sunduğu avantajlardan KOBİ’lerin daha fazla yararlanmalarını sağlamak için artan bir ivmeyle çalışmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.&n
bsp;

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Üretim Sanayinin Yedek Parça Sorununa Çözüm Zaxe 3D Yazıcıdan Çıkıyor

Covid-19’a karşı bilim dünyası aşı savaşı başlatırken, üretim dünyası ise bozulan tedarik zincirini aşmaya çalışıyor. Akıllı fabrikaların milyonlarca dolarlık üretim bantlarında 100 dolarlık bir yedek parçanın bozulmasıyla imalat dururken, bu sorunu Zaxe’nin ürettiği X1, X2, X1+, Z1, Z1+ 3D yazıcıları çözüyor. Zaxe Genel Müdürü Emre Akıncı “Ülkemiz sanayici ve üreticilerinin sonuna kadar yanındayız. Yedek parçalar için 8-10 ay beklemek yerine, maliyetinin 10’da birine sağlıklı çözüm 3D yazıcılardan çıkıyor” dedi.

 

 

Dünya genelinde 100 milyon kişiye bulaşan Covid-19’un insan sağlığından sonra en büyük olumsuz etkisi ekonomi alanında hissedildi. Küresel ekonomide trilyonlarca dolar zarar oluştu. 2020’nin başında iki ay gibi bir sürede tüm dünyayı saran hastalık nedeniyle başta en büyük ürün ve yedek parça üreticisi devi Çin olmak üzere, sanayiye yön veren dünya toplam üretiminin yüzde 70’ine yakınını gerçekleştiren Almanya, ABD, Japonya, Fransa ve İtalya’da fabrikalar durdu. Ne orijinal ürün imalatı ne de yedek parça üretimi gerçekleştirilebildi. Türkiye’de de otomobil fabrikalarının dünya ile aynı anda kapanması nedeniyle, ülkede 2. el otomobil fiyatlarında yüzde 100’ü aşan zamlar yaşandı. Öte yandan yurt dışında üretilmiş otomobil yedek parçalarının fiyatlarında da yüzde 150’yi bulan fiyat artışları kaydedilirken, Türkiye’de satılan bir otomobil direksiyonunun fiyatı, Avrupa’daki bir otomobilin fiyatı ile eşitlendi. Yine yedek parça bulunamadığı için cep telefonlarına büyük ücret artışları yapıldı. Bugün dünyanın önde gelen ülkelerinde tedarikteki sıkıntı nedeniyle sadece sağlık çalışanlarıyla yaşlılara yapılan aşının üretim dünyasına uygulanması ise uzun süre alacağı açıklandı. Aynı zamanda birden çok mutasyonu ortaya çıkan virüsün daha hızlı yayılmasıyla da beraber, dünya genelinde yine fabrikaların üretimlerine ara vermeleri de gündemin önde gelen maddeleri arasında.

 

Milyon Dolarlık Fabrika 100 Dolarlık Parçayı Bekliyor

Bir yandan Covid-19’un yayılımı hızlanırken, öte yandan ise şirketler üretimlerine uzaktan devam kararlarını açıklamaya başladı. Google’ın ardından Türkiye’de 30 binden fazla çalışanı olan Koç Holding, Covid-19’un zorunlu kıldığı uzaktan çalışma modelini artan teknolojik imkanlar nedeniyle sürekli hale getirdiklerini duyurdu. Fabrikalarda artan otomasyon ve uzaktan kontrol imkanlarıyla da üretim devam edecek. Buradaki en büyük sorun ise; Türkiye’deki fabrikaların üretim araç ve bantlarının yüzde 90’ından fazlasının yurt dışı kaynaklı olması. Satın alma maliyeti milyon dolarlarla ölçülen bu üretim bantlarındaki robotlar ve makinelerin 100 dolar değerindeki plastik bir parçasının kırılması veya bozulması da tüm üretim sürecine sekte vuracak kadar önemli. Covid-19 öncesinde üretim için gerekli yedek parçaları üreticilerinden isteyip stok yapan fabrikalar, bugün yabancı üreticilerin 8 ve 10 aylık bekleme listeleri nedeniyle zor durumda kaldı. Bir otomobil fabrikasında üretimin durması nedeniyle, tek bir otomobilin banttan indirilememesinin zararı 10 bin Euro’yu bulurken, ürün gamı ve kalitesine göre fabrikaların üretimi durdurdukları her gün hanelerine yazan zarar ise yüz binlerce doları aşıyor.

 

Üretim Aksaklığı Sanayiciyi Zorluyor

Dünya genelinde Covid-19 etkisiyle yaşanan yedek parça sıkıntısı sanayiciyi zorluyor. Çin ve ABD’de üretime ara verilmesi nedeniyle tekstil başta olmak üzere birçok alanda sipariş alan Türk sanayicileri ise, üretimlerini makinelerde meydana gelen arızaların parça temininin zamanında yapılamaması nedeniyle yerine getiremiyor ve ciddi mali yükümlülüklerin altına giriyor. Üretim maliyetleri, stok giderleri, enerji, ulaşım, insan kaynağı ve döviz kurlarındaki oynaklık nedeniyle imalata ara vermeye ekonomik olarak tahammülü olmayan tesislerin kurtarıcısı ise 3D yazıcılar oldu. Zaxe gibi yerli imkanlarla üretilen ve yabancı muadillerine karşı kalite, fiyat ve performans açısından önde olan X1, X2, X1+, Z1, Z1+ 3Dyazıcılar, Türk sanayisinin Covid-19 günlerindeki en büyük destekçisi konumunda.

 

Aylarca Beklemeye Gerek Yok

Zaxe Genel Müdürü Emre Akıncı, sanayi üretiminin devamlılığı ve kârlılığını koruması için 3D yazıcı sektörünün olmazsa olmaz bir kurtarıcı işlev gördüğünü söyledi. Akıncı, şu bilgileri verdi: “Bugün bir beyaz eşya fabrikasında, alüminyum kalıpları basan yüz binlerce dolar değerindeki press makinasında, 150 dolarlık bir parçanın bozulması durumunda üzerine montajı yapılacak ürün olmayınca, fabrika imalata ara vermek zorunda kalacak. O günkü siparişler yetişmeyecek, stok alanları değişecek, ulaşım konusunda yeni planlar yapmak zorunda kalacak. Nereden bakarsanız 150 dolarlık bir parçanın fabrikaya zararı 150 bin doları bulacak. Fabrika yöneticileri daha önceden, bazı kritik parçaları stoklama yoluna gidiyordu. Ama Covid-19 ile üretim zinciri bozuldu. Bugün bırakın bir fabrika için elzem olan yedek parçanın Çin’den ya da Amerika’dan hızlıca gelmesini, motosikletiniz ya da otomobiliniz için dahi gerekli parçayı parasını verseniz bile aylarca sıra beklemeden almanız mümkün değil. O nedenle de bugün dev fabrikalar, Kobilerin olmazsa olmaz ürünü 3D yazıcılardır. İstenilen parçayı bilgisayara yükleyip, kısa sürede maliyetinin 10’da hatta 20’de birine elde etmek kadar kolay ve konforlu bir yöntem yok.”

 

Ülkemizin Yanındayız

Covid-19’un seyri hakkında bilim insanlarının da henüz net bir gelişimi ortaya koyamadığını anlatan Emre Akıncı, “Dolayısıyla mutasyonlu virüsün daha hızlı bulaştığını biliyoruz. Belki bu virüsten kurtulmayı umarken, hiç istemesek de ilerleyen günlerde Avrupa, Çin ve ABD’de yeniden üretimin durması gibi bir seçenek de gündeme gelirse, yedek parçalar için beklenen sürecin daha da uzaması da mümkün. O zaman Türkiye’deki üretim tesislerinin zararları da katlanacaktır. Bugün onlarca büyük fabrika ve üretim tesisinde Zaxe 3D yazıcılar var. Gerektiği anda, istenilen yedek parçayı basarak, üretimin aralıksız sürmesini sağlıyor. Amacımız, ülkemizin ekonomisinin büyümesine yardımcı olmayı sürdürmek. Bunu yaparken de yerli mühendislerin geliştirdiği yine yerli üretim ürünlerimizle fark yaratmak” dedi.

 

 

Zaxe Hakkında:

Zaxe 2015
yılında Türkiye’de kurulmuştur. Kullanımı kolay, güvenilir 3D baskı teknolojilerine ihtiyaç duyan firmalar ve kullanıcılar için en gelişmiş teknolojiler ile donatılmış 3D yazıcıları sunmaktadır. Rakiplerden farklı olarak, Zaxe yalnızca bir 3D yazıcı üreticisi değil, güvenilir teknik destek ekibi ile müşterilerine uçtan uca bir 3D ekosistem sunmaktadır. Zaxe, şu ana kadar ürettiği X1, X2, X1+, Z1, Z1+ 3D yazıcıları, Zaxe XDesktop yazılımı ve Zaxe filamentleri ile yüksek kaliteli baskılar almanızı sağlamaktadır.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Telekom Şirketleri 5G Ağlarında Verimlilik ve Sürdürülebilirliği Önceliklendirmeli

STL Partners ve Vertiv'in yayınladığı güncel rapora göretelekom operatörleri için müşterilerinin verimliliğini artırırken en iyi uygulamaları benimsemek kritik unsur olacak

 

 

İstanbul, Türkiye [23 Şubat 2021] Geleceğin en büyük dönüşüm sağlayan iletişim teknolojisi olarak 5G, artan enerji ve sürdürülebilirlik sorunlarını çözmede kritik rol oynayan gelişmiş enerji yönetimi kapasitelerine de içeren yeni hizmetler dünyasını oluşturacak. Ancak son araştırmalar, telekom operatörlerinin 5G için gerekli olan enerji yönetimi sırasında uygulamada bazı zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını ortaya koyuyor.

 

Yapılan tahminler, 5G ağlarının, trafik birimi başına 4G’ye göre yüzde 90’a kadar daha verimli olabileceğini; ancak artan ağ yoğunluğu ve kullanımı, BT sistem ve altyapısına çok fazla bağımlı olması ve hızlandırılmış trafik artışı nedeniyle 5G'nin çok fazla enerjiye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.

Telekom sektörünün önde gelen danışmanlık şirketlerinden STL Partners ve küresel bir kritik dijital altyapı ve süreklilik çözümleri sağlayıcısı olan Vertiv (NYSE: VRT)’in hazırladığı rapor, telekom operatörlerinin yaşanan bu zorlukları iki şekilde ele alması gerektiğini belirtiyor: Tüm ağlarına enerji verimliliğine ilişkin en iyi uygulamaları adapte etmek. Müşterilerini yaşamın her alanındaki tüketimi ve emisyonları azaltmak için 5G özellikli hizmetleri benimsemeye teşvik etmek.

 

STL Partners, global 5G trafiğinin 2025'te 3G/4G'yi aşacağını, bu durumun dasürdürülebilirliği operatörler için acil bir öncelik haline getireceğini tahmin ediyor. Rapor için anket yapılan işletmelerin yüzde 40’ı, telekom operatörlerinin 5G ağlarını kurarken enerji verimliliğini birinci ya da ikinci öncelik haline getirmesi gerektiğini ifade ediyor.

“Enerji Yönetimi 5G’nin Başarısı için Neden Kritik” adlı rapor, telekomünikasyon şirketlerinin artan enerji kullanımı ve 5G ile ilişkili maliyetlerle mücadele ederken karşılaştıkları zorlukları ana hatlarıyla ortaya koymak için, dünya genelinde 500 kuruluşun katıldığı bir anketi içeren araştırmayı kullanıyor. Rapor, artan maliyetleri azaltmayı hedefleyen birkaç iyi uygulamayı beş kategoride düzenleyerek tanımlıyor:

1-Ağ teknolojisi: Verimlilik için tasarlanıp işletilen donanım ve yazılımı dağıtma.

2-Tesis altyapısı: Yeni sınır veri merkezleri de dahil olmak üzere bulut yerel bilgi işlemi desteklemek.

3-Altyapı yönetimi: Ağı ölçmek, izlemek, yönetmek, geliştirmek ve otomatikleştirmek için uygun yazılım ve donanımın kullanılması.

4-Organizasyon ve değerleme: Ağ genelinde maliyet ve yatırımlara ilişkin bütünsel bir bakış açısına sahip olmak.

5-Başkalarıyla çalışmak: Yenilikçi, geleneksel olmayan ticari modelleri, standartları ve iş birliklerini benimsemek.

 

Vertiv DC Güç ve Dış Tesis Global Başkan Yardımcısı Scott Armul, “Anlamlı enerji ve maliyet düşüşü gerçekleştiren telekom operatörleri, bunu ağ operasyonlarının etrafındaki tüm ekosistem olan insanları, hedefleri, altyapıyı ve iş ortaklarını- değerlendirerek yapıyor” diyor. Armul, sözlerini şöyle sürdürüyor: “5G uygulamalarını etkinleştirmek için BT’ye duyulan güven nedeniyle, dağıtımların optimize edilmesi ve mümkün olan her türlü verimliliğe ulaşmak; operatörler, OEM’ler, altyapı tedarikçileri ve müşteriler arasında yüksek düzeyde bir iş birliği gerektirecek.”

 

Bir Sürdürülebilirlik Aracı Olarak 5G

Rapor, ağ verimliliği iyileştirmelerinin ve “iyi uygulamaların” önemli olduğunu ancak bu unsurların 5G ile birlikte gelen enerji bulmacasının sadece bir parçası olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Bu çabalar, enerji kullanımını ve emisyonları azaltmaya yönelik daha bütünsel ve toplumsal bir yaklaşımla eşleştirilirse 5G kapasitesi telekom operatörlerinin kontrolünün ötesinde bir noktaya taşınabilir.

“Operatörler 5G ağlarını yeni gelirlerini artırmak için kuruyor. Buradaki büyüme, operatörlerin müşterilerinin kendi dönüşüm yolculuklarını mümkün kılacak yeni bağlantı ve uygulamalardan gelecek” diyen STL Partners Direktörü Phil Laidler, sözlerine şöyle devam ediyor: “Operatörler, müşterileri için iyi ve güvenilir ortaklar olarak örnek teşkil etmeli. Enerji stratejisi de başlamak için çok iyi bir nokta.”

 

İlerlemek İçin Fırsatlar
Rapor, 5G hizmetlerini kullanarak enerji tüketimini ve karbon emisyonunu düşürmede müşteri davranışlarını etkileyerek kayda değer bir gelişme gösterme potansiyeli olan 3 sektörün imalat, ulaşım ve sağlık olduğunu ortaya koyuyor.

İmalat sektörü; gelişmiş tahmini bakım ve otomasyonu sağlamak için 5G'yi kullanarak 2030 yılına kadar 730 milyar dolarlık kazanç elde edebilir. Ulaşım ve lojistik; gelişmiş sürücü yardımı, bağlantılı trafik altyapısı ve otomatik ev teslimatları sayesinde 2030 yılına kadar 280 milyar dolarlık bir fayda sağlayabilir.

 

Son olarak rapor, 5G’nin 2030 yılına kadar sağlık sektöründe 1 milyar hastaya daha gelişmiş sağlık hizmetleri sağlayacağını, bunu yaparken kliniklerde verimliliği artırırken, hasta ve klinik görevlilerinin azalan seyahatleri nedeniyle emisyonları da azaltacağını öne sürüyor.

Bu tür davranışları etkilemek oparöterlerin 5G’nin çevresel etkilerini azaltma çabaları için kritik öneme sahip. Ancak ihtiyaç duyulan iş birliklerinin kurulması için yapılması gerekenler de var. Ankete katılanların sadece yüzde 37’si bugün operatörleri karbon emisyonlarını azaltmada güvenilir bir iş ortağı olarak gördüğünü söylüyor. Bununla birlikte yüzde 56’sı da gelecekte telekom operatörlerinin güvenilir bir iş ortağı olabileceğine inandığını ifade ediyor.

 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Olivier Jollet Streaming Strateji ve İş Geliştirme Ve Mobil Başkan Yardımcısı Görevine Getirildi

 ViacomCBS Networks International (VCNI), Olivier Jollet'nin yeni oluşturulan Strateji ve İş Geliştirme Kıdemli Başkan Yardımcısı, Yayın Akışı ve VCNI Mobil Başkanlığına atandığını duyurdu. Olivier Jollet önümüzdeki süreçte küresel mobil, streaming ve iş geliştirme stratejisini yönlendirecek. Jollet, Streaming Başkanı ve VCNI Operasyon Direktörü Kelly Day'e ve ViacomCBS Streaming'in Baş Strateji Sorumlusu ve İş Geliştirme Direktörü Jeff Shultz'a rapor verecek.

Strateji ve İş Geliştirme Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak  Olivier Jollet, VCNI genelinde streaming stratejisini ve iş geliştirme önceliklerini tanımlamaktan ve geliştirmekten, büyümeyi ve geliri artırmak için stratejik ortaklıkları güvence altına almaktan sorumlu olacak.

Olivier Jollet, Mobil Başkanı olarak görevinde ise, VCNI'nin mobil stratejisini güçlendirmek için 5G ve IOT gibi yeni, teknolojilerden yararlanarak VCNI'nin mobil tarafını büyütmeye devam edecek.

Berlin'de görevine devam eden Jollet, ViacomCBS'nin küresel streaming modelini daha da geliştirmek için koordineli bir yaklaşım sağlamak ve dijital eğlence ekosisteminde yeni ortaklıklar belirlemek için içerik, dağıtım, pazarlama ve finans dahil olmak üzere ViacomCBS liderleri işbirliği yapacak.

Streaming Başkanı ve VCNI Operasyon Direktörü Kelly Day, “Şirket, Paramount+'ın Latin Amerika ve İskandinav ülkelerindeki uluslararası lansmanına ve Pluto TV'nin uluslararasına açılımına hazırlanırken, Olivier'i bu yeni pozisyona yükseltmek, stratejimizi ve yeni pazar gelişimimizi daha da güçlendirmemizi sağlayacak. Olivier'in dijital uzmanlığı ve iş yapış tarzı, entegre ekosistemimizi genişlettiğimiz ve üstün bir tüketici eğlencesi deneyimi sunmaya devam ettiğimiz bu dönemde kıdemli liderlik ekibimiz için kritik önem taşıyor” dedi.

Jollet, “Bu stratejik pozisyona atanmak benim için bir onur. Yayıncılık ve Mobil, dijital dönüşümün hızlandığı bir döneme girerken gelecekteki başarımız için kilit alanlar. Harika hizmetlerimiz ve içeriğimizle, dünya çapındaki izleyicilerimiz ve ortaklarımızla etkileşim kurmanın birçok yolu var. Streaming ve mobil alanda stratejik büyüme sağlamak için ivmeden yararlanmayı dört gözle bekliyorum” şeklinde konuştu.

Jollet önceki pozisyonunda ViacomCBS Networks EMEAA için Yükselen İşletmelerin Kıdemli Başkan Yardımcısı ve VCNI için Mobil'in Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak ikili rol üstleniyordu. ViacomCBS'nin uluslararası pazarlarında dijital tarafı geliştiren ve büyüten Jollet, Pluto TV'nin Avrupa Genel Müdürlüğünü yaparken ise İngiltere, Almanya, İsviçre ve Avusturya'da ilk FAST hizmetinin başlatılmasında çalıştı.

Pluto TV'deki görevinden önce Jollet, benzersiz bir dijital streaming hizmeti olan Quazer'in kurucularından biriydi. Quazer’de, 2016'da Pluto TV tarafından satın alınana kadar Genel Müdür olarak görev yaptı.

ViacomCBS Networks International (VCNI)

ViacomCBS Inc.'in (NASDAQ: VIAC) bir parçası olan ViacomCBS Networks International (VCNI), dünyanın en ikonik markalarının bazılarına sahiptir. Portföyünde Kanal 5, Telefe, Network 10, Nickelodeon, MTV, Comedy Central, BET, Paramount Network ve ayrıca streaming platformları Paramount + ve PlutoTV ve ViacomCBS International Studios yer alıyor. ViacomCBS Networks International yenilikçi streaming hizmetleri ve dijital içeriklerinin yanı sıra, beş kıtada 180'den fazla ülkedeki ortakları için üretim, dağıtım ve reklamcılık çözümleri de sağlıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Tüpraş Nextremers Programı, 3. Senesinde Yeni Yetenekleri Keşfetmeye Devam Ediyor

Genç yeteneklere henüz öğrenciyken gerçek bir çalışma ortamı deneyimi sunan Tüpraş Nextremers programı, yeni yetenekleri keşfetmeye ve geleceği Üniversitelilerle birlikte tasarlamaya devam ediyor. Gençlerin kişisel gelişimlerini de destekleyerek profesyonel iş hayatına hazırlanma imkanı sunan Tüpraş Nextremers’a başvurular 5 Şubat- 14 Mart tarihleri arasında devam edecek. Tüpraş Nextremers, geleceği; üniversite öğrencilerinin yetenek, tutku, bilgi birikimi, fikir ve hayallerinden alacağı güçle birlikte tasarlamayı hedefliyor.

 Üniversite öğrencilerinin kişisel gelişimlerini destekleyerek gerçek bir çalışma ortamı deneyimi sunan Nextremers programı, 3’üncü senesinde de yeni yeteneklerle buluşmayı bekliyor. Tüpraş Genel Müdürlüğü ile İzmit, İzmir ve Kırıkkale rafinerileri için 5 Şubat tarihinde başlayan başvuru süreci 14 Mart tarihine kadar devam edecek.

 Üretim, Proses, Bakım, Ar-Ge, Veri Analitiği, İnovasyon ve Girişimcilik, Stratejik Planlama, Mali İşler ve İnsan Kaynakları gibi birbirinden farklı fonksiyonlar için proje öğrencisini sürece dahil etmek isteyen Tüpraş, başvuruları “Kariyer” sosyal medya hesaplarında yayımlanan ilan ve başvuru bağlantıları üzerinden almaya başladı.  

 Program, üniversitelerin lisans 3’üncü sınıf ve yüksek lisans öğrencilerine yönelik olarak tasarlanarak mezuniyetlerinden önce profesyonel çalışma hayatını deneyimlemelerini sağlıyor. Bu deneyimler sayesinde potansiyellerini ortaya çıkarmaya hazır olacak gençler, aldıkları sorumluluk ve inisiyatiflerle yetkinliklerini geliştirmeyi sürdürecek. Mesleki ve teknik anlamdaki gelişimlerini devam ettirirken, bugünden geleceğe hazırlanabilmek için de önemli bir avantaj elde etmiş olacaklar.

 

Stajın ötesinde gerçek bir çalışma deneyimi sunuluyor

 Öğrencilere gelecekte mutlu çalışabilecekleri bir işyeri, sektör ve iş alanı deneyimi yaşatmak için kurgulanan Nextremers, staj deneyiminin ötesinde, gerçek bir çalışma deneyimi sunmayı amaçlıyor. Tüpraş Nextremers proje öğrencileri yaz aylarında tam zamanlı, okul döneminde ise haftanın en az 2 günü Tüpraş’a gelerek profesyonel iş ortamını soluyor. 

 

2019 ve 2020 döneminde Tüpraş’ta 57 proje öğrencisi görev aldı

 Nextremers programında 2019 ve 2020 dönemlerinde toplam 57 öğrenci Tüpraş’ta proje öğrencisi olarak çalışmaya başladı. Katıldıkları gelişim programlarıyla kişisel gelişimlerini desteklerken, yer aldıkları projelerle takım çalışması, iş birliği, fikir geliştirme ve iş süreçlerine katkı sağlama sorumluluklarını aldılar. Yaklaşık 11 ay süren Nextremers programı sonrasında 10 genç yetenek; Üretim, Bakım, Ar-Ge, Kurumsal İletişim ve İnsan Kaynakları başta olmak üzere birçok departmanda istihdam edildi. 

 

  “2020 Ağustos- Eylül döneminde 200’den fazla öğrenci ile buluştuk”

 Öğrencilerle bir araya gelmeyi her zamankinden daha değerli bulduğunu ifade eden Tüpraş İnsan Kaynakları Direktörü Ahmet Aksoy “Şirketimiz her bölüm öğrencisinin, okulda öğrendiklerinden yansımalar bulabileceği, büyük bir organizasyon. Bu programla öğrencilerin hem ilgi alanlarındaki departmanlarda proje bazında çalışmalarını sağlıyor; hem de farklı iş alanlarında yürütülen projelere ve eğitimlere dâhil olarak bütünü görmelerine destek oluyoruz. Pandeminin etkisiyle öğrencilerin eğitim, bizlerin de çalışma alanları farklılaştı. Yeni düzene çevik bir şekilde adapte olarak öğrencilerle yeni buluşma alanları tasarladık. Mart 2020’den bu yana öncelikle 2020 yılı Nextremers öğrencilerimizi uzaktan çalışmayla aramıza kattık, sonrasında Ağustos-Eylül döneminde 200’den fazla öğrenci ile ‘Tüpraş Online Staj Programı’nda buluştuk. ‘Tüpraş Dijital Kariyer Buluşmaları’ ile de öğrencileri her hafta dijital ortamda işin uzmanı Tüpraş çalışanlarıyla buluşturuyor, ‘Akıllı Baret’ gibi dijital uygulamalarımızla uzaktan da olsa, rafinerileri canlı olarak görebilmelerini sağlıyoruz. Kariyer ve gelişim sohbetlerimizle öğrencilerin bu dönemde akıllarındaki soruları da yanıtlandırmaya çalışıyoruz” dedi.

 

Nextremers öğrenciler, Tüpraş ailesinin bir parçası oluyor

  Genç yetenekler, Tüpraş’a geldiklerinde farklı bölümlerle ortak ilerleyen, inovasyon, dijital dönüşüm, sürdürülebilirlik ve rafineri teknik projelerinde yer alma fırsatı buluyor. Öğrenciler, inovasyon kurum içi girişimcilik ekiplerine dahil olarak fikirlerini üst yönetime sunma şansı da elde ediyor. Dijital dönüşüm projeleri kapsamında veri analitiği ekiplerimizle çalışmalar gerçekleştiriyor, sürdürülebilir iş fikirleri üretirlerken geleceğin yetkinlikleriyle tanışıyor. Ayrıca Genel Müdürlük ve rafinerilerde teknik departmanlarda çalışarak, önemli teknik kazanımlar sağlıyorlar. 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bülten: IoT pazarı 2021'de 520 milyar dolarlık hacme ulaşacak

Pandeminin beraberinde getirdiği ekonomik dalgalanmalar, maliyet tasarrufunu şirketlerin gündemine taşıyor. Bu durum, IoT yatırımlarına olan yönelimi artırıyor. Küresel IoT pazarının 2021 yılında 520 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilirken, bu alanda yapılacak çalışmaların verimliliğinde çözüm odaklı yaklaşımın önemine dikkat çekiliyor.

Akıllı cihazların birbirleriyle iletişime geçmesini kapsayan ve ev aletlerinden akıllı fabrika ve akıllı şehirlere pek çok alanda kullanılan IoT (Nesnelerin İnterneti), tüm dünyada giderek daha fazla yaygınlaşıyor. Statista verilerine göre, küresel IoT pazarının 2021 sonunda 520 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilirken, IoT cihazlarının sayısının da artması bekleniyor. Cisco'nun araştırması, 2021'de dünya genelinde 27,1 milyar ağ bağlantılı cihaz olacağını ve tüm ağ bağlantılı cihazların 43'ünün mobil bağlantılı hale geleceğini gösteriyor. 

IoT’ye daha fazla yatırım yapılacak.

Bu kapsamda şirketlerin de özellikle pandemi sürecinin etkisiyle maliyetlerini düşürmek için IoT uygulamalarına daha fazla yatırım yapmayı planladıkları belirtiliyor. Bu tablonun Türkiye’de de benzer şekilde seyrettiğini aktaran Connected System Kurucu Ortağı ve CEO'su Ferhan Köksal, “Ülkemizin IoT uygulamaları alanındaki çalışmaları her gün bir adım daha ileriye taşınıyor. Ancak bu çalışmaların verimli sonuç vermesi için, üründen çözüme giden değil, ihtiyaçları önceliklendiren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu. 

“Temel hata tamamlanmış IoT sistemler üzerinden ilerlemek”

Çözüm odaklı IoT sistem entegrasyonları geliştirmede ekosistemin dinamiklerini irdelemenin büyük önem taşıdığına dikkat çeken Ferhan Köksal, “IoT konusunda çok fazla hareketli parça söz konusu. Bunu zincir işlemler süreci olarak da tanımlayabiliriz. Bu alanda faaliyet gösteren şirketlerdeki en büyük hata ise daha çok tamamlanmış veya bitmiş ürünler diye tabir ettiğimiz cihazların ve sistemlerin, hedef müşterilere satılması olarak karşımıza çıkıyor. Oysa doğru yaklaşım, iyi bir analiz yapıp ihtiyaçlar özelinde çözüm sunmak. Bu sayede çözümü, hem yerel hem de global IoT ekosistemindeki gelişimimizi sağlam temellere dayandırabiliriz” diye konuştu. 

Amacımız “Fikir, Çözüm, Sonuç” yaklaşımını yaygınlaştırmak 

Connected System olarak birbirleriyle bağlantılı üretim makineleri ve insan etkileşimiyle yeni bir üretim ekosistemi oluşturmak için çalıştıklarına değinen Ferhan Köksal, “Bu sayede üreticiler, araştırmacılar ve hükümetler geleceğin dijital fabrikalarını inşa etmek için birlikte çalışacak. Bu kapsamda biz de telekomünikasyon ve teknoloji alanındaki 20 yılı aşkın deneyimimizle dijital dönüşüm için Türkiye’nin ve yakın coğrafyaların ihtiyacı olan doğru çözüm ve teknolojileri seçmelerine yardımcı oluyoruz. Edge, şirket içi veya bulut için akış analizi ve entegrasyon yazılımı tasarlıyor, geliştiriyoruz. IoT ve Edge platformalarından uçtan uca IoT sistem entegrasyonuna, connectivity çözümlerinden proje danışmanlığı ve IoT adaptasyon ve iş ortaklığına pek çok çözüm sunuyoruz. Amacımız, benimsediğimiz “Fikir, Çözüm, Sonuç” yaklaşımını ülkemizi ileriye taşıyacak her yapının dijital dönüşüm yolculuğunda yaygınlaştırmak” dedi.     

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Üsküdar Üniversitesi ile İran arasında eğitim iş birliği

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü ile İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu Kültür Ataşeliği arasında eğitim iş birliği protokolü imzalandı. Çevrimiçi olarak düzenlenen protokol imza töreninde konuşan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bizler aynı köklerin iki dalıyız. Farklılıklarımızı yok etmeden bir arada yaşamalıyız” diye konuştu. İş birliği ile tasavvuf alanında Farsça yazılmış eserlerin çalışılmasını sağlamak ve artırmak amacıyla Farsça öğretilmesine yönelik çalışmaların ortak bir protokolü ile yürütülmesini hedefleniyor.  Protokol kapsamında, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü lisansüstü programları müfredatında yer alan Farsça dersleri İran’ın uluslararası dil öğretim ve kültür merkezi Saadi Enstitüsü tarafından verilecek.

Pandemi nedeniyle ZOOM platformu üzerinden çevrimiçi olarak düzenlenen protokol imza törenine Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İran’ın İstanbul Başkonsolosu Javad Maboudi Far katıldı.

Toplantıya ayrıca İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu Kültür Ataşesi ve Saadi Vakfı İstanbul Temsilcisi  Kourosh Muktederi, Saadi Vakfı Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Reza Morad Sahraei, Saadi Vakfı'nın İstanbul temsilciliği Eğitim Müdürü Dr. Meraj  Niknam ve İran İstanbul Başkonsolosluğu Danışmanı Dr. Mehdi Metin Cavid katıldı.

Toplantıda Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Elif Erhan, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Emine Yeniterzi, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reşat Öngören ve enstitü öğretim üyeleri de bulundu. 

Prof. Dr. Tarhan’ın Emirnebizadelere dayanan şeceresi

Kurucu Rektör Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Müslüman coğrafyaların birbirine düşürülmeye çalışıldığını belirterek düşmanlara karşı ortak yönlerle hareket edilmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, törende yaptığı konuşmada evlerinde bulunan 9 metre 3 santimlik şecerenin hikayesine de değinerek “Evin çatısında bulunan şecere deri kılıfın içinde duruyordu. Daha sonra bu şecereyi, 2017 yılında şecere okuma konusunda uzman olan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz hocaya incelettim ve şecerenin hikâyesi ortaya çıktı. Şecerede soyumuzun Emirnebizadelere dayandığını gördük. Bu şecerenin hikâyesini ortaya çıkardıktan sonra Topkapı Sarayı’na gönderdik inceletmek için. Şu anda şecereyi yurt dışına çıkartmak yasak” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Farsçayı gençlerimize öğretmek istiyoruz.”

Farsça’nın tasavvuftaki öneminin büyük olduğunu da ifade eden Prof. Dr. Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Farsça’nın bizim kültürümüzün içerisine yerleştiğini biliyoruz. Çünkü bizler aynı köklerin iki dalıyız. Anadolu’da bir söz vardır. Kardeş kavgası, kayıkçı kavgası gibidir. Müslüman dünyasındaki kavgalara bakıyorum hep bu şekilde kardeş kavgası gibi oluyor. Bütün dünya bizlere oyun oynuyor ve bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor. Onlara karşı bizim ortak yönlerimizle hareket etmemiz gerekiyor. Farklılıklarımızı yok etmeden bir arada yaşamalıyız. Bu yüzden Farsçayı gençlerimize öğretmek istiyoruz. Gençlerden uzaklaşmak isteyenlere rağmen biz onlara bu kültürü öğretip anlatmak istiyoruz. Üniversite olarak kültür üretmeye çalışan kurumlarız. Kültürler bir araya geldikten sonra diğer iş birliklerini de gerçekleştirebiliriz. Sadece kültür için değil diğer birçok konudaki alışverişler için de sizlerle iş birliği yapmaktan memnuniyet duyuyoruz”.

Javad Maboudi Far: “Kültürel çalışmaların devamı için bu iş birliği çok önemli”

İran’ın İstanbul Başkonsolosu Javad Maboudi Far ise yapılan iş birliğinin kültürel paylaşımlar için çok önemli olduğunu söyledi. Maboudi Far, “Fars Dili Edebiyatı, Divan Edebiyatı ve Osmanlı Edebiyatının önemini hatırladım. Türkçe ve Farsça arasında altı bin tane ortak kelimemiz var. Çoğu öğrencimiz kaynaklara ulaşmak için farsça öğreniyorlar. Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünün de Farsça çalışmaları ilerletmeye yönelik bu çaba bizi çok mutlu ediyor. Mevcut beş üniversitede Farsça bölümü var. Umarım bu anlaşma güzel bir başlangıca sebep olacak. Kültürel paylaşımlarımızın devamı içinde bu iş birliği bizim için çok önemli” şeklinde konuştu.

Kourosh Muktaderi: “Üniversitelerle iş birlikleri yapmaya hazırız”

İran-İstanbul Kültür Ataşesi Kourosh Muktaderi de üniversitelerle işbirliği yapmaya her zaman hazır olduklarını belirterek; “Bu protokol töreni için teşekkürlerimi iletiyorum. İran Kültür Ataşeleri olarak üniversitelerle böyle işbirlikleri yapmaya hazırız. Üsküdar Üniversitesi ile bu işbirliğini daha da ileriye taşımaya, önemli işlere imza atmaya hazırız” dedi.

Prof. Dr. Reşat Öngören: “Bu iş birliğiyle dilimiz çok daha güçlü hale gelecek”

Tasavvuf eğitimi alanında Farsçanın önemine dikkat çeken Prof. Dr. Reşat Öngören ise akademik çalışmalarda üç dile anadil gibi ihtiyaç hissettiklerine dikkat çekerek, “Bu diller Arapça, Osmanlıca ve Farsça. Tasavvuf alanında en çok noksanlığını hissettiğimiz dil alanı da Farsça oluyor. Farsça’yı öğrenmek ve geliştirmek adına, diğer alanlara göre daha sınırlı imkanlara sahibiz. Bu işbirliği sayesinde Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünün Farsça dil eğitimi çok daha güçlü ha
le gelecek” diye konuştu.

Prof. Dr. Reza Morad Sahraei: “Uluslararası Farsça öğretim sistemimiz 7 kurdan oluşuyor”

Saadi Vakfı Başkan Yardımcısı Prof. Sahrei, uluslararası Farsça dil öğretim ve kültür merkezi olan Saadi Enstitüsü çalışmaları hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Saadi Enstitüsü tarafından geliştirilen 7 kura dayalı standart dil öğretim sistemlerine ilişkin ayrıntılı bilgiler verdi. Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü öğretim elemanlarının Farsça klasik metinlerin okunmasına yönelik atölye çalışmaları talebine de çok sıcak yaklaşan Prof. Sahrei bu konuda Tahrandan akademisyenlerle enstitüyü uzaktan çevrimiçi derslerle buluşturabileceklerini ifade etti. 

Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünde 2019-2020 güz döneminde başlatılan Farsça derslerini vermekte olan Saadi Vakfı'nın İstanbul temsilciliği Eğitim Müdürü Dr. Meraj  Niknam  Osmanlı Türkçesi derslerinden sonra alınabilen iki seviye Farsça dersini tamamlayan öğrencilerin Farsça’da orta seviyenin üzerine çıktıklarını söyledi. Derslerini kredili olarak alan öğrenciler aynı zamanda Saadi Enstitüsü tarafından ortanın üstü seviyede sertifika almaya da hak kazanacaklar. 

Görüşmeler sırasında, İran İstanbul Başkonsolosluğu Danışmanı Dr. Mehdi Metin Cavid de iş birliğine ilişkin iyi niyet mesajları verdi.   

Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Elif Erhan da bu iş birliği protokolünün enstitü için önemli bir adım olduğunu belirterek Üsküdar Üniversitesi’nin bütün birimlerinin bu süreçte destek olduğunu sözlerini ekledi.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı