Aylık arşivler: Şubat 2021

Nadir-X çizgi romanında neler anlatılıyor?

Belirlenen nadir hastalık sayısı 6.000’den fazladır ve bu hastalıkların 72’si genetik geçişlidir. Genetik nadir hastalıkların 70’i de çocukluk çağında başlamaktadır. GEN’in koşulsuz desteğiyle nadir hastalıklara farkındalık yaratmak için çizer Erhan Candan’ın kaleminden çıkan, Pedagog Ebru Şen’in danışmanlığında yürütülen Nadir-X çizgi romanında nadir hastalıklarla savaşan üç çocuğun öyküleri yer alıyor. Nadir-X çizgi romanı Kistik Fibrozis Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Sistinozis Hastaları Derneği, Duchenne Kas Hastalığı ile Mücadele Derneği’nin destekleriyle Altın Kitaplar imzasıyla mart ayında tüm kitabevi raflarında yerini alacak.

 

Nadir-X çizgi romanında neler anlatılıyor? 
 
Nadir gücü tuza hükmetmek olan Kistik Fibrozis hastası Tuz Çocuk’tan, üstün koku alma gücüyle tüm sorunların üstesinden gelmeyi başaran Sistinozis hastası Biber Kız’a ve geleceğin teknolojisiyle donatılmış Duchenne Musküler Distrofi hastası Robot Çoçuk’a kadar üç farklı kahramanın birbirinden keyifli maceraları Nadir-X çizgi romanında sizleri bekliyor. 

 

Nadir hastalıklar için farkındalık oluşturmak amacıyla yola çıkılan Nadir-X projesi sayesinde hem toplumun bilinçlenmesi hem de bu hastalıklarla mücadele edenlere destek olunması amaçlanıyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye’de Hero Baby ile faaliyet gösteren Hero Group’tan Kanada atağı!

Türkiye’de Hero Baby markasıyla lider bebek mamalarının da sahibi olan, 135 yılı geride bırakan İsviçreli Hero Group, geçtiğimiz yıllarda Almanya’daki satınalımlarının ardından 2021 yılına Kanada’nın lider organik bebek maması ve atıştırmalık markası Baby Gourmet'yi satın aldığını açıklayarak başladı.

Doğanın iyiliğini tüketicilerine sunma misyonunu sahiplenen Hero Group, son dönemde bünyesine yeni markaları ekleyerek, yoluna emin adımlarla devam ediyor. Yeni şirket satınalımlarıyla pazardaki lider konumunu sürdüreceğini duyuran Hero Group, farklı ülkelerde gerçekleştireceği aksiyonlarla da küresel ayak izini büyütmeyi planlıyor.

Geçtiğimiz yıllarda dünyanın önde gelen Alman organik bebek maması üreticisi Freche Freunde’yi satın alan Hero Group, 2021 Ocak ayında Kanada’nın lider organik bebek maması markası olan Baby Gourmet’ye rotasını çevirdi. Jennifer Carlson ve Jill Vos tarafından 2005 yılında kurulan marka, 2010 yılında ise organik bebek maması ürünleriyle pazara girerek, tahıl ve bitki bazlı atıştırmalıklarla yelpazesini  genişletti. İki yıl gibi kısa bir süre içerisinde Kanada’da lider bebek maması üreticisi olan marka, Hero Group ile sektördeki yolculuğuna devam kararı aldı. Baby Gourmet, 2014 yılında ise ABD genelinde Slammers Snacks markası altında ürünlerini piyasaya sürmüştü.

Hero Group CEO'su Rob Versloot yeni gelişme ile ilgili olarak şunları ifade etti: ‘’Baby Gourmet'nin satın alınmasını olumlu bir şekilde sonuçlandırmanın yanı sıra markanın kurucularıyla bu başarı hikayesini, stratejik bir ortaklık modelinde sürdüreceğimiz için son derece mutluyuz. Bu yeni birleşme "Doğanın iyiliğini koruma" misyonumuza mükemmel bir şekilde uyuyor ve en büyük kategorimiz olan bebek maması pazarında ayak izimizi daha da genişletmeyi hedefliyoruz.’’.

Baby Gourment’in kurucu ortağı Jennifer Carlson ise yapılan satınalım hakkında; ‘’15 yıl boyunca Kanada'nın önde gelen organik bebek maması markası olarak bir sonraki büyüme aşamamızı başlatmaktan heyecan duyuyoruz. Hero Group ile ortak değerlerimiz doğrultusunda büyümeye devam edeceğiz.’’ dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Uzun Süre Hareketsizlikten Sonra Spora Başlarken Dikkat!

Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs sürecinde bulaşıcı hastalıklardan daha tehlikeli boyutlara ulaşabilen hareketsiz yaşam tarzı da arttı. Virüs bulaş korkusundan dolayı evlerde daha çok vakit geçiren bireyler ise çareyi sporda arıyor. Fakat uzun süre hareketsiz kaldıktan sonra kontrolsüz spora başlamanın sporcu hastalığı olarak bilinen ‘Stres Kırığı’ sorununa neden olabileceğini vurgulayan Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Fizyoterapisti Ali Menoğlu, “Bu nedenle bir uzman kontrolünde sportif faaliyetleri gerçekleştirmek gerekiyor. Kişilerde çok hareketsiz kaldım egzersiz şiddetini de arttırayım düşüncesi hakim. Bu yanlış bir algı. Stres kırıklarının önlenebilmesi için doğru beslenme, uygun ayakkabı seçimi ve ekipman kullanımı, iyi zeminde egzersiz yapmak ve egzersiz şiddetinin iyi ayarlaması gerekiyor” dedi.

 

Koronavirüs ile birlikte hareketsiz kalma süreleri de tavan yaparken bu durum kilo artışı, diyabet gibi birçok sorunu da beraberinde getiriyor.  Kişilerde bu kötü gidişata‚ ‘dur‘ demek için ya yaşam alanlarında ya da spor merkezlerinde spora başlıyor.  Ancak uzun süre hareketsiz kaldıktan sonra yapılacak kontrolsüz sportif faaliyetler sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Bu sorunların başında ise kemikteki küçük çatlaklar şeklinde kendini gösteren stres kırığı geliyor.

 

En Önemli Faktör Doğru Ayakkabı Seçimi

Kemik sağlığını tehdit eden stres kırığı özellikle sporcularda, sık sık topuklu ayakkabı giyen kadınlarda, koşucularda ve uzun süreli yürüyüş yapan kişilerde görülüyor. Ayakkabı seçiminin kemik sağlığı için önemli bir faktör olduğunu dile getiren Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Fizyoterapisti Ali Menoğlu ‘’Stres kırıkları anatomik, biomekanik ve hormonal nedenler gibi bir çok parametreye bağlı olarak oluşabilmektedir. Etiyolojisi incelendiğinde kas iskelet sistemi bozuklukları, biyomekanik deformiteler, fiziksel fitness seviyesi, uyku, cinsiyet, beslenme, sigara ve alkol gibi alışkanlıklarla birlikte genetik özelliklerin etkili olduğu görülmektedir. Bunların dışında antrenman programında ve sıklığında değişiklik, uygun olmayan ekipman kulanımı, uygun olmayan zemin gibi çevresel etkenler de stres kırığı oluşma riskini arttırıyor. Stres kırığının kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla daha fazladır. Ayrıca osteoporoz, uzun süreli kortizon kullanımı, romatolojik hastalıklar, tiroid hastalığı, diyabet, karaciğer hastalığı olan kişilerde stres kırığı oluşma riski bu hastalığı olmayan kişilere oranla daha yüksektir‘‘ifadelerinde bulundu.

 

D Vitamini Takviyesi Önemli

Stres kırıkları erken dönemde röntgende görülmediğini dile getiren Menoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle erken tanı için MR ile görüntüleme gerekiyor. Ayrıca tedavi sırasında hekimin tavsiyesi üzerine D vitamini ve kalsiyum takviyesi alınabilir. ’Tedavide öncelikle kısa süreli immobilizasyon, stres kırığının derecesine göre breysleme veya alçı yapılır. Erken dönemde amaç ağrıyı azaltıp şişliğin inmesini sağlamaktır. Bu aşamada ağrı sınırında eklem hareket açıklığı ve germe egzersizleri, kontrast banyo uygulaması, soğuk uygulama, Tens, kesikli ultrason, manyetik alan tedavisi uygulanır. Devam eden süreçte kuvvetlendirme egzersizleri, denge, koordinasyon, proprioseptif eğitim çalışmaları yapılır. Hekimin tavsiyesi üzerine D vitamini ve kalsiyum takviyesi alınabilir‘‘ 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İhsan Taş Kimdir, Nerelidir, Kaç yaşında?

Bir çok Gazete ve Dergilerde görev yaptıktan sonra 2012 yılında kendi soyadını taşıyan “TAŞ FİLM” şirketini kurdu.
2014 yılında Atilla Saral ve Zeynep Gülmez’in Başrollerini paylaştığı ilk projesi olan “KAÇIŞ 1950” isimli sinema filmini hayata geçirdi. Film daha vizyona girmeden TRT tarafından satın alındı.

“KAÇIŞ 1950” vizyona girmeden TRT’nin aldığı ender projelerden bir tanesi…
Film, TRT 1’de tam 9 kez yayınlandı ve yayınlandığı tüm zamanlarda bile ilk 100 Program arasında yer alarak büyük bir başarıya imza attı…

“KAÇIŞ 1950” filmi Elazığ Çayda Çıra Film Festivali, Bal-Göç (Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği) ve Frankfurt Türk Filmleri Festivalinde, festivalin açılış filmi olarak gösterildi…

5 yıl aradan sonra, Bulgaristan’dan Ardino Belediye Başkanı Resmi Murat, yapımcı İhsan Taş’a bir teşekkür plaketi yollayarak onore etti…

İhsan Taş, ekibi için düzenlediği bir Basın gecesinde; gerek kamera önü, gerekse de kamera arkası, tüm ekibine plaket vererek Türk Sinema tarihinde bir ilke imza attı…

İkinci projesi olan “Temel ile Dursun İstanbul’da” isimli komedi filminde Wilma Elles, Alay Cihan, Metin Yıldırım, Yakup Yavru ve Eşref Kolçak başta olmak üzere üç kuşak oyuncuları bir araya getiren İhsan Taş, tüm projelerinde Yeşilçam’ın emektar isimlerine de yer vererek “Yeşilçam emektarlarına” sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi…

Temel ile Dursun İstanbul’da, 5 Şubat 2016 tarihinde vizyona girdikten sonra D-Smart ile Star TV tarafından satın alındı…
Star Tv’de tam 7 kez yayınlanan “Temel ile Dursun İstanbul’da” her yayınlandığında reytinglerde, ilk 100 program arasına girerek, ilk 10 ve 16’larda yer almayı başardı.

Film, 12.94 gibi yüksek bir reyting alarak büyük bir başarı elde etti…

İhsan Taş, 2017’de Ersin Korkut, Alay Cihan, Gülsüm Alkan, Metin Keçeci ve Hüseyin Elmalıpınar gibi bir çok başarılı oyuncuların yer aldığı “Parayı Bulduk” isimli 3. sinema filmini hayata geçirdi…

Film 29 Aralık 2017’de “Yılın Son Komedi Filmi” ünvanıyla vizyona girdi…

İhsan Taş 2021 yılında; Halil Ergün, Erkan Petekkaya, Cem Kılıç, Ali Kürsat Uzun, Seda Tosun ve Turgay Tanülkü başta olmak üzere bir çok ünlü ismin yer aldığı bir dede ile lösemi hastası torununun hikâyesini anlatan Dedemin Gözyaşları isimli sinema filmini hayata geçirdi.

Dedemin Gözyaşları 2022 yılında Elazığ Çayda Çıra Film Festivalinde “Halk Jürisi; En iyi Film” seçildikten sonra, 2023 yılında 30. Adana Altın Koza Film Festivalinde özel gösterilerek, filmin yapımcılarına özel plaket takdim edildi.

İhsan Taş son olarak 2022 yılında Erkan Petekkaya, Levent Ülgen, Tolga Güleç, Çiçek Dilligil, Orçun Kaptan, Aslıhan Karalar ve Deniz Hamzaoğlu başta olmak üzere bir birinden başarılı bir çok ünlü ismi bir araya getiren “Filme Gel” isimli komedi filminin senarist ve yönetmenliğini üstlendi.

Yıldız Tilbe’den helallik istedi!

Köpek filminde ünlü oyuncu Salih Bademci ile başrol oynayan transeksüel oyuncu Çağla Akalın, ünlü sanatçı Yıldız Tilbe’yi çok kızdırdı.

14 Şubat Sevgililer Günü’nde Tik Tok’ta patlayan “Al Sana 14 Şubat” şarkısı yazan ve yazdığı sözlere Yıldız Tilbe’nin “Kandıramazsın Beni” isimli şarkısının müziğini izinsiz kullanan transeksüel oyuncu Çağla Akalın, Tilbe’yi sinirlendirince üzüntüden mide kanaması geçirdi.

BÜLENT ERSOY ARADI!

MESAM’ın avukatları tarafından aranan Akalın’a 3 günlük süre verildi ve klibin kaldırılması istendi. Kötü haberi ses sanatçısı ve yazar Onur Akay duyurdu. Diva Bülent Ersoy’un da Akalın’ı aradığını söyleyen Akay, “Çağla Akalın, Yıldız Tilbe’nin sinirlenmesine çok üzüldü ve emek hırsızlığı konumuna düştüğünü düşünerek, yaşadığı büyük üzüntü ile mide kanaması geçirdi. Ancak durumu fark edemeyen Akalın, hastaneye zor yetiştirildi ve ölümden döndü. Hastanede daha önce kalp büyümesi sorunu olduğunu da öğrendi. Midesindeki sorun kalbini tetikleyince anjiyo oldu ve ameliyat kararı verildi. Çağla Akalın şimdi Şişli Etfal kardiyoloji bölümünde yatıyor ve ameliyatla kalp kapakçığı değişecek.” ifadelerini kullandı.

Onur Akay’a konuşan Çağla Akalın ise ameliyata girmeden önce Yıldız Tilbe’den helallik istedi. Akalın, “10 yılı aşkın süredir ülkemde yaşayan tüm canlıların savunucusu olarak bilinirken, böyle bie olaydan ötürü istemetyerek emek hırsızı gibi gözükmek beni çok üzdü. Bu da mide kanamasına ve ardından kalp kapağı rahatsızlığı sorununa neden oldu. Yıldız Tilbe’yi sevmeyi bırak, âşık bir insanken ona bunu yaptığım için ondan binlerce kez özür diliyorum. Umarım hakkını helal eder.” ifadelerini kullandı.

Onur Akay yazısında, “Yıldız Tilbe’ye daha önceki bir dönemde bestesini okumak istediğini söyleyen Akalın, Tilbe’den “Eski bestelerimden okuyabilirsin ama yeni beste yok” cevabını almıştı. Akalın da beste eski olduğu için izin alma gereği duymadan stüdyoda çalışmasını hazırladı. Ancak, okumadan önce mutlaka bestecisinden muvafakatname alınması gerektiğini bilmiyordu ve üstüne üstlük bestecisine sormadan sözlerini de kendisi yazarak değiştirmişti.” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aleyna Tilki’ye yakın arkadaşı Aziz Kiraz'dan şok sözler!

Medyaya sitem eden Aleyna Tilki’ye, en yakın arkadaşından sitem geldi. Tilki’yi, Türkiye’de star olduktan sonra arkadaşlarını unutmakla suçladı ve sitem etti.

26 Şubat’ta “Retrograde” adlı İngilizce şarkısını çıkarmaya hazırlanan ünlü popçu Aleyna Tilki, “Attığım tek adım bile her yerde haber olurken bugün, dünyada çıkacak olan şarkımı asla desteklemediniz.” sözleri ile medyaya sitem etmişti. Türk medyasının kendisine yeterince destek vermediğini iddia eden Tilki’ye, daha önce düet de yaptığı en yakın arkadaşından şoke eden sözler geldi.

 

“Aleyna Tilki dünya starı olursa tüm Türkiye’yi unutabilir”

Aleyna Tilki’nin en yakın arkadaşı O Ses Türkiye’de yıldızı parlayan popçu Aziz Kiraz, Magazin Masası’ndan ses sanatçısı ve yazar Onur Akay’a konuştu. Akay’ın, “Aziz’ciğim, sen Aleyna Tilki’nin yakın arkadaşın. Biliyorsun Aleyna İngilizce bir şarkı çıkarıyor ve medyaya biraz sitem etti haberlerinin yapılmadığı ile ilgili. Sen en yakın arkadaşı olarak Aleyna’yı tebrik ettin mi?” sorusu üzerine Kiraz, “Aleyna daha Türkiye’de star olunca bizleri unuttu yani. Instagram’da takipten çıkardı, telefonlarımızı açmadı. Canı sağ olsun, olsun numarasını değiştirmiş falan ulaşamadık yani. İlişkisini sanat camiasından en yakın arkadaşları ile sonlandıran Aleyna, kendi deyimiyle mega insan ve dünya starı olursa tüm Türkiye’yi unutabilir bence. Ben isterdim ki dünyada bizi temsil edeceği zaman, böyle hani asker uğurlar gibi bayrağımızı aça aça gidelim. Numarası bile yok ki bende kızı arayıp tebrik edeyim.” sözleri ile sitem etti.

Ayrıca Aleyna Tilki’nin Instagram üzerinden kendisine yazdığını ve tanışmak istediğini söyleyen Aziz Kiraz, “Birkaç kere karşılaştık. Ağız ucu ile selam verir gibi oldu. Her gün beraberdik biz, her gün onlardaydım. Ben yurt dışına gideceğim dedi, o zamandan planlamıştı zaten o. Ama gitmeden senin gibi biriyle düet yapmak istiyorum dedi.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Gönüllere şifa veren modern zaman masalları…

Hikâye anlatıcısı, yazar Beyza Akyüz'ün dünü yarına bağlayan efsunlu zamanlarda geçen, yaşsız masal kitabı Sürmeli Kedi'nin Arayışı okurlarla buluştu.

Kalpleri görünmez iplerle birbirine düğümleyen on iki masala yer veren eser, ustasının kisvesine bürünüp onun izinden yürüyen has bir dinleyicinin, kendi benliğini arayış serüvenini sayfalarına taşıyor.

Yaşanmış gerçek olayları, belleğinden damıtarak daha önce hiç söylenmemiş sözlere, anlatılarla dönüştüren Akyüz; geçmişten omuzladığı sözlü geleneği incelikli bir üslupla geleceğe taşıyor, kıssadan hisseler eşliğinde, ruh sağaltıcı masallara imza atıyor. 

Vakti zamanında, ülkenin birinde, namı diyarları aşan bir anlatıcı yaşar. Ancak ne hikmetse, anlatıcı bir gün sırra kadem basar. Kimseler izini bulamaz. Bir süre sonra da unutulur gider… Oysa onu gönlünden hiç çıkarmayan ve tekrar kavuşmak için her şeyi göze alan sadık bir dostu vardır: kedisi Sürmeli. Şehrin akıllısı İplik Hatun, kediye bir anlatıcı kaftanı diker, tılsımlı sözlerini de kumaşa üfler. Yollara düşen Sürmeli Kedi, ustasından miras kalan masalları ayın döngüsüne göre anlatmaya koyulur. Kulakları güzel sözlerle sulandığı için kalpleri yeşerenler; akasya ağacının o enfes kokusunu içine çekebilmek uğruna kaşındıran pireleri baş tacı etmeye razı gelenler; kapısını kim çalarsa çalsın, herkesi gülümseyerek içeri buyur edenler… Masalların bin kapı araladığı bu yolculukta, Sürmeli Kedi de Yeni Ay'ın Dolunay'a kavuşması gibi, kendi hikâyesini tamamlayacak ve benliğine kavuşacaktır.

Sözün sahibini bulmanın en iyi yolunun sözün izini takip etmekten geçtiğini hatırlatan Sürmeli Kedi'nin Arayışı, insanın özüne dair iyisiyle kötüsüyle eteğindeki bütün taşları döküyor; Zülal Öztürk'ün lirik resimleriyle bütünlenip farklı insanlık hâllerine ayna tutuyor.

Hikâye anlatmanın gerçekte bir sır paylaşmaya eşdeğer olduğunu ifade eden Beyza Akyüz, ''şifahen'' anlattıklarına kulak kesilenlerin bu sırra sahip çıkmalarını, onun kıymetini iyi bilip umutla geleceğe taşımalarını salık veriyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye ekonomisi kendisini tamir edebilen bir ekonomidir

Bugün BloombergHT TV’de katıldığı canlı yayında ekonomiye ve bankacılık sektörüne dair açıklamalarda bulunan Bali, Türkiye’de artık parasal politikalarda bir normalleşme, sadeleşmenin görüldüğünü, doğrudan politika faizinin enstrüman olarak benimsendiği, yerli, yabancı bütün paydaşların nelerin uygulandığını gördüğü bir tablonun ortaya çıktığını söyledi.  Merkez Bankası’nın da bu konuda özellikle Bakanlık ile koordinasyon içinde enflasyonda kalıcı bir düşüş görülmeden parasal duruşun değiştirilmeyeceği, gevşetilmeyeceği yönündeki beyanlarının önemli olduğunu vurgulayan Bali, “Bu sadece beyanda da kalmadı. Bana göre önemli olan kısmı o. Sadece söylem değildi, eyleme de döküldü. Nitekim politika faizi, Kasım ayında 15, Aralık toplantısıyla 17 ile bir noktaya getirildi. Bunlar piyasalarda, yatırımcılarda ve piyasa göstergelerinde olumlu bir hava yarattı. TL’nin çok hızlı değer kaybından sonra, bu kayıpların bir kısmını geri almasıyla etkilerini görmeye başladık” diye konuştu.

 

 

Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık oranlarını 200 baz puan artırmasıyla ilgili de Bali, bunun da Merkez Bankası’nın açıklamalarına paralel bir gidişatın sürdüğünü göstermesi açısından önemli olduğunu söyledi. Bali, “ Ben bunun, daha çok, benimsenmiş olan politika setinin içinde uygun tarzda seçilmiş enstrüman olduğunu görüyorum. Tutarlılık devam ediyor” yorumunu yaptı.

 

 

“Parasal sıkılaştırma işlevini görüyor” 

 

Bankalar olarak, bu politika setinin uygulamalarında, ekosistemin doğal sorumlu bir parçası gibi hareket etmek durumunda olduklarının altını çizen Bali, şöyle konuştu: “Bizim birlikte hareket etmeyi başarabiliyor olmamız lazım. Bu koordinasyonun şu ana kadar ziyadesiyle var olduğunu düşünüyorum. Şu anda ben şahsen uygulamaların, verilen mesajların sadece sözel düzeyde değil, bizzat uygulamalarının da bu paralelde yürüdüğünü görüyorum. Ama şurası önemli; ciddi sorunlarımız da var. Bunların çözülebilmesi için biraz da hızlı başarılara, çabuk elde edilmiş kazanımlara ihtiyacımız var ki hem kredibilitemizi koruyalım hem cesaretimiz daha fazla artsın hem de bu politikaların sürdürülebilirliği oluşsun. Çünkü pandemi dahil birçok zorlayıcı faktör bir arada. Onun için özellikle bu yılın ikinci yarısındaki performansı önemli görüyorum.”

 

Kurlarda iki gündür yaşanan hareketliliğe ilişkin de Bali, “Ben bunun biraz düzeltme ihtiyacıyla da örtüştüğünü düşünüyorum. Çünkü kolay değil, 8,50’lerden buraya geldik.  18-20 civarında değer kazandı. Onun için buradaki hareket biraz normal. Piyasalarda bunlar olur. Günlük hareketler üzerine de bu kadar çok görüş bina etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Bu tür hareketlerin, reel bir ekonomik bozulmaya işaret edip etmediği ya da ondan kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair bir kanaat veya tespit önemli. Ben şu anda öyle bir şey görmüyorum. Şu ana kadar parasal sıkılaştırma işlevini görüyor” ifadelerini kullandı.

 

Kasım 2020 sonrasında özellikle gerçek kişilerin döviz satmaya başladıklarını, satma eğilimine girdiklerini, tüzel kişilerin döviz alımında bir yataylaşmanın söz konusu olduğunu belirten Bali, “Dolayısıyla normalleşmeyi görüyoruz” dedi.

 

“Ekonomik aktivitede toparlanma devam ediyor”

 

Öncü göstergelerden şu anda ekonomik aktivitedeki toparlanmanın devam ettiğinin görüldüğünü vurgulayan Bali, kurum olarak 3,5 düzeyinde bir büyüme öngördüklerini aktardı. Pandemi sürecinde karşılanamayan ihtiyaçların ve ertelenmiş taleplerin devreye girmesinin söz konusu olduğuna dikkat çeken Bali, “Pandemi sürecinde olumlu gelişmelerle ve aynı zamanda risklerin başarılı bir şekilde yönetilmesi, yabancı sermaye hareketlerinin de hızlanması suretiyle daha yüksek büyümelere ulaşmak mümkündür” dedi.

 

“Serbest piyasa ilkelerinden sapmamalıyız”

 

Kontrollü bir şekilde ekonomik aktivite ivmelendiğinde sorunların çözüleceğinin altını çizen Bali, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz bunları yönetebilecek seviyelerdeyiz. Yeter ki operasyonel ortam, finansal istikrar, iş yapma biçimimizi etkileyen ortam kötüleşmesin, kontrol edilemez halde olmasın. Burada da en önemli şey, kurum ve kurallara dayalı çalışmayı, sürekli prensip haline getirmek ve serbest piyasa ilkelerinden asla sapmamak. Serbest piyasa ilkelerinden saptığınız zaman, kısa sürede sonuç verdiğinde, bir takım olumlu şeyler oluyor gibi düşünebiliriz. Ama o sapmalar, uzun dönemde tahrip edicidir. Esas önemli olan şudur; kısa süre içerisinde sonuç vermiyor diye yargılamaksızın tahammüllü bir şekilde uygulamalarımızı sürdürebilmek. Şu anda içinde bulunduğumuz tablo bu. Hep beraber bunları çözebilmek için akıl koymalıyız ve bu ilkelerden de sapmamalıyız.”

 

“Faiz epey yan etkileri olan enstrümandır, hiç ihtiyaç olmamasını temenni etmek lazım”   

 

Adnan Bali, faizle ilgili değerlendirmesinde de faizin tek başına bütün sorunları çözecek sihirli bir enstrüman olduğunu düşünmediğini ifade ederek, şu yorumu yaptı: “Hatta epey yan etkileri olan bir enstrümandır. Faizin, ihtiyaç olmamasını hep temenni etmek lâzım. Finansman maliyetlerini artırıyor, yatırım saikini azaltıyor, yatırımların fizibilitesini zayıflatıyor, hane halkının, güçlük içinde olan KOBİ’lerin, büyük işletmelerin ödeme kabiliyetleri üzerinde olumsuz etkiler yapıyor. Hatta bankacılık sistemine de büyük bilanço zararları veriyor. Bizim yüksek faizi benimsediğimiz ve istediğimiz gibi yaygın bir düşünce var. Aslında hiç de öyle değil. Çünkü şu gerçek unutuluyor; biz sadece faiz tahsil etmiyoruz, aynı zamanda faiz ödüyoruz. Yüksek faiz, bizim m
aliyetlerimizi de yükseltiyor. Net faiz marjımızın en genişlediği dönem, faizlerin düştüğü dönemdir. Zaman zaman faiz konusunda iş dünyasıyla, reel kesimle bankacılık sistemi arasında bir çıkar çatışması var gibi anlaşılır ama aslında yoktur. Sanayici, faiz artışı karşısında bizim durumumuzu anlamak istiyorsa, en çok kullandığı hammaddenin ya da girdinin fiyatı kısa süre içinde yükseldiğinde ne hâle geliyorsa, biz de bilançoda o hâle geliyoruz. Dolayısıyla arzu etmemiz mümkün değil. Bize tek zararı bu da değil. Kredi verdiğimiz tarafların ödeme gücünü zayıflattığı oranda, bilançomuza oradan da bir tahribat geliyor. Ağustos 2018’de faizi kemoterapiye benzetmiştim. Keşke almak zorunda kalmasanız ama vücudun bağışıklık sistemini dahi tehdit edecek şekilde sağlıklı hücrelere zarar vermeyi göze alabiliyorsunuz. Keşke bunları alma gerekleri doğmasa, biz de hep beraber finansal istikrarın içinde işlerimizi daha iyi yapabilme imkânı bulabilsek.”

 

“Kısa vadeli bilanço gereklerimizle çelişse de bu döneme özgü yapıcı tarzda hareket etmeliyiz” 

 

Bu dönemde bankaların da kredi, mevduat ve fiyatlama politikalarında yapıcı bir tarzda ve parasal sıkılaştırmaya uygun hareket etmesi gerektiğinin altını çizen Bali, “Bundan kastım şu; kısa vadeli bilanço gereklerimizle çelişse dahi bunu yapabilmek lazım. Özellikle yılın ilk yarısı için, ikinci yarıyı riske etmemek için… Peki, bu, bilanço gerekleriyle çelişse dahi hissedar değeriyle çatışır mı? Hayır, çatışmaz. Bir çeyrek, iki çeyrek ekonomik faaliyet yürüten müesseseler değiliz. Bizim için önemli olan kısa vadeli bilanço gerekleri uğruna orta, uzun vadeyi riske etmemektir. Asıl o kısa perspektiflilik demektir. Onun için de hissedar değeriyle hiç çelişmez” diye konuştu.  Bali, iç talebi canlandıracak ve enflasyonist etki yapabilecek olan kredi türlerinde kontrollü bir gidişatı benimsemek gerektiğini belirtti.

 

“Önemli olan sorunları çözebilme kabiliyeti, dinamizmi” 

 

Adnan Bali, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakış açısına dair de şu değerlendirmeyi yaptı: “Epey bir süreden bu yana açıkçası, yabancılarla olan temaslarımızda geçmiş yıllarda olduğu kadar sağlam, tutarlı, rahat, özgüvenli bir tablo sunamıyorduk. Gerçekçi konuşmak lazım. Bunun bir kısmı uluslararası konjonktürde ortaya çıkan problemlerden kaynaklanıyordu. Buna ilave olarak, bizim Türkiye olarak bazı uluslararası mutabakatsızlıklarımız var.  Bunlar bir sorun değil,  bunlar bu ülkenin iddiası. Netice olarak onların bedeli olmak durumunda ve olacak. Siz de zaten o nedenle o mücadeleyi veriyorsunuz. Bu mutabakatsızlıkların da yarattığı zorlayıcı unsurlar var. Bütün bunların üzerine pandemi geldi. Bir de tabii bizim yaptığımız yanlışlar var. Bütün resim, bizim yanlışlarımızla birleşince durumu sıkıntılı hale getirdi. Ama biz hep şunu anlattık; Türkiye ekonomisi kendisini tamir edebilen bir ekonomidir. Bunun çok önemli bir hadise olduğunu düşünüyorum. Her durumda sorunlar olabilir. Önemli olan sorunlar çıktığında çözebilme kabiliyetinin, çözebilme dinamizminin olmasıdır. Türkiye’de bu dinamizm vardır. Bu defa geçmiştekilerden farklı olarak maalesef pandemi, Türkiye’nin kendi ekonomik dinamizmiyle bu süreçleri tamir etme imkânını elinden aldı. Onun için bundan sonraki aşılama süreci dâhil pandemi sürecindeki gelişmeleri çok kritik görüyorum. Bu, bize yeniden o tamirat sürecine imkân verecek diye düşünüyorum.”

 

“Oluşan tahribatları tamir edeceğiz, çare budur”

 

Geçmişte Türkiye ekonomisini birçok bakımdan koruyan önemli özellikler bulunduğunu ve bunların Türkiye’yi kendi ülke gruplarında olumlu yönde ayrıştırdığını vurgulayan Bali, “O dönemlerde biz reytingimizin gerektirdiğinden daha düşük CDS seviyelerine erişebiliyorduk. Ya da daha yüksek reytingli ülkelerin CDS seviyeleri ile aşağı yukarı aynı durumdaydık. Yatırımcılar bizi, masa başındaki reytingcilerin değerlendirdiğinden daha kıymetli değerlendiriyordu. Mesela global dalgalanma olduğunda biz bundan iskontolu etkileniyorduk, gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı, fon akışı varsa biz bundan çarpan etkisiyle etkileniyorduk” diye konuştu.

 

Bütün bunları sağlayan; bütçe açığının GSYİH’ya oranının düşük tutulması, Avrupa Birliği tanımlı borç stokunun GSYİH’ya oranı, enflasyon ve sağlam bankacılık sistemi olmak üzere dört değişken bulunduğunu ifade eden Bali, “Biz bu dört unsurda oluşan bazı tahribatları tamir edeceğiz. Çare budur, yapılması gerekenler budur. Yapılmaya çalışılanların da bu olduğunu düşünüyorum. Bu sadece otoritenin işi değil. Bu işin paydaşı olan her tarafın kendi faydaları, kendi çıkarları, kendi doğruları ve bu ülkenin doğrusu açısından da olması gereken budur” dedi.

 

“Donuk alacaklar ve yakın izlemedeki kredilerin tamamının zarar olduğunu söylemek bu işten anlamamak demektir” 

 

Bankacılık sektöründe donuk alacaklar rakamının toplam 152 milyar TL olduğunu, yakın izlemedeki 382 milyar TL ile birlikte donuk alacaklar ve yakın izlemenin toplamda 534 milyar Türk Liralık bir büyüklüğe işaret ettiğini belirten Bali, “Bunların tamamının zarar niteliğinde olduğunu söylemek, bu işten anlamamak demektir. Uluslararası bankacılık standartlarına paralel bir şekilde kredi riskinde belirgin bir artışa işaret eden emareler ortaya çıktığında, biz bunları yakın izlemeye alıyoruz ve bunlara göre karşılık politikaları uygulanıyor. Şu anda yakın izlemeye alınan kredilerin yaklaşık yarısı yeniden yapılandırılmış vaziyette ve ödemeleri gecikmiş kısmı da sınırlı miktarda. Bunun önemli bir veri olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.  

 

Şu anda sektör genelinde 75 olan donuk alacaklar için karşılık seviyesinin Avrupa’da 45olduğunu, yakın izleme için Türkiye’de 15 olan oranın da Avrupa’da 6 seviyesinde bulunduğunu aktaran Bali, şöyle konuştu: “Tecrübe olarak geriye doğru data incelendiğinde, yakın izlemedeki kredilerin kabaca 20’sinin sorunluya i
ntikal ettiğine dair projeksiyonlar var. Bunları düşündüğünüz zaman, ‘Biz böyle bir sorunla karşılaştığımızda ne yapacağız?’ diyeceğimiz durumda değiliz. Yapacağımızı yapmış durumdayız. Ben şahsen tecrübe olarak bunu yönetebileceğimize inanıyorum. Yeter ki ekonomik iklim, bunu bozabilecek bir etki yapmasın.”

 

Adnan Bali, Bankanın Mart ayı sonunda yapılacak Genel Kurulu’nda Genel Müdürlük görevinden ayrılacak olmasına dair de şunları söyledi: “İş Bankası, kurallarla yönetilen bir kurum. Bizde prensip olarak icrai görevlerde 35 yıl çalışma kuralı vardır.  Bu 35 yılı tamamladıktan sonra icrai göreve devam edemezsiniz. Varsa tecrübeniz, farklı şekillerde kuruma sunmaya devam edersiniz. Onun da bizde kuralları var. Yönetim Kurulu’nda benimsenmiştir. Bu çerçevede ben de, 1986 yılı Aralık ayında Bankaya girmiştim, 34 yılımı tamamladım, Genel Kurul’da ayrılmanın tarih olarak çok şık olacağını düşündüğümden, böyle bir tablonun felsefesine de inandığım için ayrılma kararı aldım. Genel Kurul’da uygun görülürse, takdir edilirse Yönetim Kurulu’nda görev yapmaya devam edeceğim. Kanaatimce günlük hayatın çok yoğun temposunun dışında ve daha üstten bir çalışma biçiminin imkânlarına eriştiğimde de kurumum için daha yaratıcı çalışmalar yapabilirim.”  

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kadınlardan 8 Mart çağrısı

Komünist Kadınlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde Ankara, İzmir, Antalya ve İstanbul'da 5 farklı noktada yapacağı eylemlerin programını açıkladı.

 

Açıklama ve eylem programı şöyle:

 

Daha azına, kötünün iyisine razı değiliz!

 

Sosyalist bir ülke kadınların ellerinde yükselecek!

 

Öyle bir ülke kuracağız ki açlık, yoksulluk yasaklanacak. Kimse kimseyi hor görmeyecek, kimse kimsenin emeğini değersizleştiremeyecek.

 

Öyle bir ülke kuracağız ki bir daha hiçbir kadın katledilemeyecek, patronu tarafından sömürülemeyecek, giyimi kuşamı nedeniyle baskıya maruz kalmayacak.

 

Öyle bir ülke kuracağız ki kadınlara yönelik herhangi bir ayrımcılık olmayacak, kadınların her hakkı güvence altına alınacak. Çocuklarımızın neşeli cıvıltıları başka ülkelerden duyulacak. 

 

Bu topraklarda verilen mücadeleler, kazanılan haklar gericiliğe teslim edilmeyecek. Kuracağımız ülkede mücadelemiz nasıl da direndiler diye değil, boyun eğmediler ve kazandılar diye anlatılacak.

 

Öyle bir ülke kuracağız ki; "Başka türlüsü olmazmış, ne güzel oldu, sosyalizm Türkiye'ye çok yakıştı" diyecekler.

 

Yaşasın 8 Mart! Yaşasın dayanışma!

 

Komünist Kadınlar

 

8 Mart Buluşma Noktaları

 

Ankara 

Kuğulu Park, 18:30

 

İstanbul
Bağcılar İşçi Evi Önü, 19:30
(İstanbul Caddesi, Asmalı Pasaj)

 

Şişli Cevahir AVM önü,19:30

 

Üsküdar Marmaray Sahil Çıkışı Önü, 18:30

Kartal Bankalar Caddesi İş Bankası Önü, 19:00

 

Sarıgazi Demokrasi Caddesi, 19:00

 

İzmir

 

Karşıyaka, 19.00

(Çarşı girişi, İş Bankası Önü)

 

Antalya

Atatürk Parkı, Türkan Saylan Heykeli Önü, 18.30

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

GFN Perşembe Güncellemeleri’nde

Bulletstorm, Gears of War Judgment ve Painkiller oyunlarını piyasaya süren People Can Fly stüdyosu, oyuncuları yepyeni bir oyun deneyimini yaşamaya hazırlıyor. Outriders, acımasız güçlere, yoğun aksiyona ve derin RPG mekaniklerine sahip tek başına veya eşli olarak oynanabilen bir RPG nişancı oyunudur ve karanlık bir bilim kurgu dünyasında geçen ilgi çekici bir hikayeye sahiptir. İster tek başına ister diğer iki kişiyle oynanabilen oyun, meydan okumayı doğru seviyede tutmak için bir oturumda kaç oyuncunun olduğunu hesaba katarak dengeyi dinamik olarak ayarlar.

Oyunun demosunda keşfedilecek bir sürü içerik de var. Ana hikayenin ötesinde, oyuncular dört adet görevi keşfedebilirler. Demodaki tüm ilerlemeler, Nisan ayında oyun piyasaya sürüldüğünde otomatik olarak kaydedilmiş olacak. 

GeForce NOW üyeleri, oyunu desteklenen herhangi bir cihazda (PC, Mac, Chromebook, iOS, Android veya Android TV) oynayabilir.  Çapraz platform ile üyeler, arkadaşlarının hangi platformda oynadığına bakılmaksızın Enoch gezegenindeki arkadaşlarına katılabilir. NVIDIA GeForce NOW'daki çoğu günlük ve güncel sürüm gibi, Outriders demosunun da Steam'de yayınlanmasından birkaç saat sonra yayınlanmayı planlıyor.

Bu hafta GFN Perşembe güncellemelerinde toplamda 12 oyun yer alıyor. Curse of the Dead Gods, Old School RuneScape ve Rogue Heroes: Ruins of Tasos gibi yeni oyun lansmanlarıyla birlikte tam liste aşağıda bulunabilir:

Art of Rally (Steam ve Epic Games Store)
Curse of the Dead Gods (Steam)
Eve Online (Steam)
Labyrinth of Refrain: Coven of Dusk (Steam)
Might & Magic Heroes VII (Steam)
Observer System Redux (Steam)
Old School RuneScape (Steam)
Outriders demo (Steam)
Project Highrise (Steam)
Rogue Heroes: Ruins of Tasos (Steam)
System Shock demo (Steam)
Tank Mechanic Simulator (Steam)

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı