Aylık arşivler: Şubat 2021

Ünlü Sanatçı Alişan, Fawori Boya’nın Yeni Reklam Yüzü Oldu!

Geniş ürün yelpazesi ve güçlü dağıtım kanalıyla Türk boya sektörünün yükselen ekonomik segment markalarından olan Fawori’nin yeni reklam yüzü ünlü şarkıcı Alişan oldu!

Fawori Boya’nın yeni reklam filmi için kameralar karşısına geçen Alişan; “Ustalara bi dünya sürpriz, bi’ dünya fırsat!” diyerek, ustalara, yeni Fawori Dünyam telefon uygulamasını ve bu uygulama ile satın aldıkça Fawori’nin vereceği hediyeleri müjdeliyor.

 
“Büyüyünce boyacı olacağım” derdim!

Küçüklüğünde boyacı olmak istediğini belirten Alişan, “Küçüklüğümde boyacı olmak isterdim. Boyacı ustalarının yaptığı işi çok kıymetli buluyorum. İnce bir zanaat ve işçilik gerçekleştiriyorlar. Soranlara da büyüyünce boyacı olacağım derdim hep. Evi renklendirmeyi, canlılık getirmeyi çok seviyorum. Ben her sene mutlaka evimi boyatırım. Evi boyatmak yenilenmek gibi bir şey. Yeni evladımız geldiğinde de onun odasını boyadık ve hazır ettik. Evlerimizi düzenli şekilde boyatırsak hem evimizde sağlık ve hijyen koşullarını yerine getirmiş oluruz hem de daha da önemlisi boyacılık mesleğinin devam etmesine destek vermiş oluruz. Ustalarımızı çok taktir ediyorum ve ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu biliyorum. Onları yürekten kucaklıyorum ve iyi ki varsınız diyorum.”

 

Renkli görüntülere sahne olan reklam filminde; sabahın erken saatlerinde üzerinde boyacı tulumu, elinde malzemeleri ile işine giden bir boya ustası, yürüdüğü yol üzerinde bir billboard’ da Alişan’ın yer aldığı Fawori reklamını görüyor. Reklamda, “Bi Dünya Sürpriz, Bi Dünya Fırsat Fawori Dünyam’da! Fawori uygulamasını indir, kazanmaya başla!” mesajı yer alıyor. Boyacı ustası telefonuna uygulamayı indiriyor ve uygulamaya tıkladığı gibi birden Fawori Dünyam’ın o sürprizlerle dolu renkli ortamına geçiş yapıyor…

Alişan’ın tanıtım filmine renk kattığı yeni uygulamada, Fawori Boya’nın “Fawori Dünyam” uygulamasını telefonuna indiren ustalar, Fawori’den ürün satın aldıkça kazanıyor. Ayrıca bu çerçevede ustalara farklı deneyim odaklı hediyeler ve sürpriz fırsatlar da sunuluyor. Türk reklam sektörünün en başarılı yönetmenlerinden İlkay Kopan imzalı film, yakında online platformlarında yerini alacak.  

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Buderus’tan yüksek verimlilik sağlayan oda kumandaları hakkında ipuçları

Kombiler, oda kumandalarıyla beraber kullanıldığında yüksek verimlilik sağlanır. Oda kumandaları; mekanın sıcaklığını kullanıcının ayarladığı derecede sabit tutmak için kombiyi optimum sürede çalıştırır. Böylece elektrik ve gaz faturalarında tasarruf sağlanır ve konfor artar. Oda kumandası kullanılmayan kombilerde ısıtılacak olan mekânda ortam sıcaklığını ölçen bir cihaz bulunmadığı için tesisat, gidiş-dönüş suyu sıcaklığını referans alarak çalışır. Kombi, oda sıcaklığını takip edemez ve mekânı sürekli olarak ısıtmaya devam eder. Bu durum cihazların gereğinden fazla çalışarak daha çabuk yıpranmasına, yakıt sarfiyatının ve elektrik tüketiminin artmasına sebep olur. 

 

Özellikle bahar aylarında, güneş ışığının mekânı ısıtması sonucu ciddi miktarda ısı kazanımı olur. Oda kumandası olan mekânlarda bu sıcaklık artışı anında tespit edilerek ısıtma cihazı durdurulur. Ortamın gereğinden fazla ısınması önlenir ve tasarruf sağlanır. Kullanıcılar, haftalık program saatli oda kumandaları ile ısıtma cihazını gün içerisinde farklı zaman dilimlerinde farklı derecelere ayarlayabilirler. Örneğin; 06.45 – 07.45 saatleri arasında oda sıcaklığı 21°C, 22.45 – 06.45 saatleri arasında 18°C gibi düzenlemeler yapılabilir ve her gün için ayrı ayrı programlanabilirler.

 

On/off oda kumandaları 

Oda sıcaklığını ölçer ve kombiye ne zaman çalışıp ne zaman duracağıyla ilgili sinyaller gönderir. İstenen oda sıcaklığına ulaşıldığında oda kumandası kombinizin durmasını sağlar. Sıcaklığın istenilen seviyenin altına düştüğü durumlarda ise kombi tekrar çalışmaya başlar.

 

Modülasyonlu oda kumandaları 

 

Oda sıcaklığı bilgisini kombiye iletir ve kombinizin ne zaman çalışıp ne zaman durması gerektiği konusunda yönlendirir. Böylece oda sıcaklığı bilgisine sahip olan kombi, tesisat suyu sıcaklığı yerine, gerçek oda sıcaklığına göre modülasyon yapar ve anlık kapasitesini ayarlar. Kombi, ortamda istenen sıcaklığa ulaşana kadar maksimum seviyede çalışmak yerine açma kapama esnasında harcanan enerjiden tasarruf sağlar ve çalışma ömrü uzamış olur. Modülasyonlu oda kumandaları, odanın ayarlanan sıcaklıkta sabit kalması için kombinin optimum düzey ve sürede çalışmasını sağlar.

Oda sıcaklığı istenilen düzeye geldikten sonra oda kumandası kombiye; kapanması ya da sıcaklığın düşürülmesi için sinyaller gönderir. Sıcaklık istenilen seviyenin altına düştüğünde ise tekrar çalışmaya başlar. Programlanabilir oda kumandaları kullanarak haftanın günlerine hatta farklı saat dilimlerine farklı sıcaklıklar ayarlanabilir.

 

Oda kumandaları ve termostatik vanaları beraber kullanmak ise en ideal çözümü sağlar. Fakat termostatik vana ve oda kumandası aynı odada bulunmamalıdır. Termostatik vanalar; radyatör sıcaklığı istenen seviyeye geldiğinde sıcaklığı sabitler, bu durum oda kumandası aracılığıyla ayarlanan sıcaklığa ulaşılmasını geciktirir ve kumanda etkisini sınırlandırır. Eğer aynı ortamda kullanılıyorsa, termostatik vanayı tam açık duruma getirmek gerekir. Böylece kombiye doğru sinyallerin gitmesini sağlanabilir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ünlü sunucu Derya Uğur Öner, ticarete atıldı

Öner, şu aralar farklı bir sektöre adım atmanın heyecanını yaşıyor. Kısa süre önce ticarete atılan güzel sunucu, kendi kozmetik firmasını kurdu.
İlk olarak doğal sabun çeşitleri ile kozmetik sektörüne başlangıç yapan sunucu, beyaz inci tozu sabunu, eşek sütü sabunu, katran sabunu, keçi sütü sabunu, bıttım sabunu ve menengiç sabunu üretiminin stardını verdi. İlerleyen günlerle ürün çeşitliliğini artırarak şampuan, yağ, cilt kremi, parfüm üreteceğinin sinyallerini verdi.
Sosyal medya hesabından duyurularını yaparak deryauguroner.com adıyla kurduğu internet sitesinden kozmetik ürünlerinin satışını yapmaya başladı.
Derya Uğur Öner, “Mardin’de kendi üretimim olan bu efsanevi doğal sabunları sizlerle buluşturuyorum. Üstelik daha fazla özünü kullanarak çözüm odaklı üretime yöneldim. Benim için bir ürünü almam için gerekli olan en az bir örnek ve kesin sonuçtur, ben onlarca örnek, onlarca sonuç ile adım atmanın heyecanındayım, mutluluğundayım. Yolculuğum boyunca her zaman zihnime, ruhuma anılar biriktirip şehirlere de ayak izlerimi bıraktım, sanırım sevgimi de öyle…Ünlü sunucu Derya Uğur Öner, ticarete atıldı
Ünlü sunucu Derya Uğur Öner, uzun yıllar yapımcılığını ve sunuculuğunu yaptığı ‘Gezgin’ isimli televizyon programı ile adını milyonlara duyurmayı başardı.
Öner, şu aralar farklı bir sektöre adım atmanın heyecanını yaşıyor. Kısa süre önce ticarete atılan güzel sunucu, kendi kozmetik firmasını kurdu.
İlk olarak doğal sabun çeşitleri ile kozmetik sektörüne başlangıç yapan sunucu, beyaz inci tozu sabunu, eşek sütü sabunu, katran sabunu, keçi sütü sabunu, bıttım sabunu ve menengiç sabunu üretiminin stardını verdi. İlerleyen günlerle ürün çeşitliliğini artırarak şampuan, yağ, cilt kremi, parfüm üreteceğinin sinyallerini verdi.
Sosyal medya hesabından duyurularını yaparak deryauguroner.com adıyla kurduğu internet sitesinden kozmetik ürünlerinin satışını yapmaya başladı.
Derya Uğur Öner, “Mardin’de kendi üretimim olan bu efsanevi doğal sabunları sizlerle buluşturuyorum. Üstelik daha fazla özünü kullanarak çözüm odaklı üretime yöneldim. Benim için bir ürünü almam için gerekli olan en az bir örnek ve kesin sonuçtur, ben onlarca örnek, onlarca sonuç ile adım atmanın heyecanındayım, mutluluğundayım. Yolculuğum boyunca her zaman zihnime, ruhuma anılar biriktirip şehirlere de ayak izlerimi bıraktım, sanırım sevgimi de öyle… Yeni bir yolculukta büyük bir heyecanla muhteşem ürünlerle sizlerleyim” dedi.

Kadın yöneticiler ‘yeni normal’i nasıl değerlendiriyor.

Kovid-19 ile birlikte iş hayatlarında önemli değişiklikler yaşayan beyaz yakalı kadınlar, salgın dönemi ve sonrasında yaşadıklarını, bundan sonraki beklentilerini anlattılar. Salgınla birlikte teknolojiyi daha çok kullanmaya başladığımız son zamanları, teknoloji sektöründeki yönetici kadınların yaptıkları değerlendirmeler, ilginç tespitler ortaya koydu.

 

Payment Systems Magazine’nin (PSM) bu yıl üçüncüsünü düzenlediği Wbuzz buluşmasının “Yeni Normal: Dinamikler Statiklere Karşı” konulu toplantısında teknoloji sektöründeki yönetici kadınlar, yeni normalin kendi yaşamları ve iş hayatındaki etkilerini değerlendirdi. Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği (TÖDEB) Başkanı Burhan Eliaçık’ın moderatörlüğünde gerçekleşen webinar’ın açılışını yapan PSM Proje Yöneticisi Tülin Çakmak, “Wbuzz olarak, iş kadınlarının iş dünyasında yarattığı katma değeri vurgulamak suretiyle kadın potansiyelini sinerjiye dönüştürme misyonunu ve vizyonunu benimsiyoruz” dedi. TÖDEB Başkanı Eliaçık ise “Sınırları kalkan iş ve özel hayat için yeni bir denge kurulmasına ihtiyaç var. Bunu yönetebiliyor muyuz, şirket kültürlerimiz nasıl değişti, iş hedeflerimize ulaştık mı, değişen dinamikler kadınların karar alma süreçlerine katılımını etkiledi mi, gibi konuları masaya yatırıp salgının SWOT analizini çıkardık” diye konuştu.

 

10 yönetici kadın katıldı

 

Teknoloji sektörünün 10 yönetici kadını, salgın dönemini değerlendirip, gelecek projeksiyonlarını ortaya koydular.

 

“Hibrit bir modele dönüşecek”

 

“Bundan sonra hem iş hem de özel hayatlarımızda salgın öncesi kurallara dönemeyeceğimizi ve yeni bir normal haline geleceğini öngördüğümüz hibrit bir modelle hayatlarımıza devam edeceğimizi düşünüyorum” diye konuşan Dell Technologies Genel Müdürü Işıl Hasdemir, bu modele hızlıca uyum sağlanması, çalışma ve mola saatleri, psikolojik destek ihtiyaçları gibi zorlanılan konularda yöneticilerle bir araya gelerek en verimli çalışılabilecek modelin yaratılması gerektiğini söyledi. Genel Müdür Hasdemir, McKinsey’in hesaplamalarına göre, koronavirüs salgınının etkilediği sektörlerde kadın çalışanların işlerinin erkek çalışanlara göre yüzde 19 daha riskli olduğunu belirterek, şu noktalara dikkat çekti: “Küresel olarak toplam kadın istihdamının yüzde 4.5’i salgın nedeniyle risk altında. Erkek çalışanlarda ise bu oran yüzde 3.8. Dünyada işsiz kalan her 1 erkeğe karşılık 4 kadın işinden oldu. Bunun en önemli nedeni ise okulların kapanması ve çocukların evde kalmaya zorlanmasıyla çocuk bakımı oldu. Maalesef halen ebeveynlik görevinde en büyük yük annelerin omuzlarında. Bu durum doğal olarak kadınların ilk önce kariyerlerini etkiliyor.”

 

Bu gidişi tersine çevirmek küçük yaşlardan itibaren hem kız hem erkek çocuklarının eğitimiyle mümkün olduğunu belirten Hasdemir, bu tabloyu değiştirmek için kız çocuklarının eğitilmesi gerektiğini söyledi: “Mesleklerin, kariyerin, başarının cinsiyeti olmaz. Bunun iyice anlatılması, anlaşıldığından emin olunması gerekiyor. Kız çocuklarının mücadeleden kaçmayan ve özgüvenli şekilde yetiştirilmesi için hepimize önemli görevler düşüyor. Haksızlığa ve ayrımcılığa uğradıklarını dile getirmekten, karşı çıkmaktan korkmayan kızlar yetiştirmek için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.”

 

“Dijital nabızlı bir hayat”

 

Hasdemir, salgın sonrası dünyanın kesinlikle eski düzenine dönmeyeceğini düşündüğünü, Kovid-19 sonrası yükselen değerlerin; temassız hayat/ekonomi, işyerinin ve işgünün yeniden tanımlanması, tedarik zinciri ve operasyonlarının tüketici deneyimi benzeri modellemelerle çalışması, iş modellerinin yeniden belirlenmesi olacağını söyledi. “Kişiselleştirilmiş, öngörüsel ve hızlı iş modelleri öne çıkacak. Günlük hayatta birçok işlemin yapay zekâyla yapılması yönünde ilerlenecek” diye konuşan Hasdemir, bundan sonrası için ise beklentilerini ise şöyle açıkladı: “IDC verilerine göre, 2023 yılına gelindiğinde dünyada yapay zekâ pazarı 100 milyar doları bulacak, işletmeler yapay zekâ çözümlerine yönelecek. 2025 yılında internete bağlı olacak cihazların sayısının 80 milyarı aşacağı öngörülürken doğal olarak üretilen veri sayısında da ciddi bir artış olacak. Bu doğrultuda şu an kullanılan klasik IT altyapıları değişiklik gösterecek. Örneğin video konferansla doktor muayeneleri, ziyaretleri yapılıyor. Bu yıl da küresel düzeyde 400 milyondan fazla medikal video görüşme yapılacağı öngörülüyor. Kısaca salgın sonrası ‘dijital nabızlı bir hayat’ bizi bekliyor olacak.”

 

“Salgın kadın için fırsata dönüşecek”

 

Multinet Up Müşteri Deneyimi ve Yönetişim Direktörü Gül Bilgin Mokan, salgınla birlikte “şu an tüm iş sürekliliği çalışmalarını teknik değil ama idari anlamda baştan sona gözden geçirerek hibrit modeli kapsayacak şekilde” güncellediklerini açıkladı. Her tehdit ve krizin bazı fırsatları da beraberinde getirdiğini belirten Gül Bilgin Mokan, “uzaktan çalışmanın artık iş hayatının bir gerçeği olduğunu kabul ederek her kurumun kültürünü ve iç dinamikleri de hesaba katarak kendi çalışma modelini belirlemesi” gerektiğini söyledi. Salgın nedeniyle işinden uzaklaşmak zorunda olan kadın ve erkek istatistiklerinde salgının kadınlar için tehdit haline gelmesine rağmen bu durumun uzun vadede kadınlar için bir fırsata dönüşeceğini düşündüğünü belirten Mokan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekiplerde bu durumu tecrübe etmeye başladım. Evlilik veya annelik sebebiyle sorumlulukları artan ya da lokasyon değiştirmek zorunda kalan kadınlar, artık hibrit modelle iş hayatından kopmak ya da iş hayatına ara vermek zorunda kalmadan daha kalıcı ve uzun süreli yer alabilecek. Ayrıca yine hibrit modelle sanayi kentleri dışında yaşayan kadınların mahrumiyetlerinin azalacağını öngörüyorum.”

 

“Yeni normalde ‘T şeklinde insan’ olarak tanımlanan ‘multitask’ çalışanlara dönüşümün, kadınların doğası gereği erkeklere göre daha hızlı ve kolay olacağı
nı” belirten Mokan, “Kadınlar çeviklik konusuna odaklanmalı ve bu dönüşüme kendi uzmanlık alanlarında ve kurumlarında liderlik etmeli” diye konuştu.

 

“Özel sektöre büyük iş düşüyor”

 

iyzico CHRO’su Burcu Çilingir, uzaktan çalışma yöntemine bağlı olarak esnek çalışmanın iş yaşam dengesinin sağlanması bakımından önemli bir fırsat olduğunu ancak kadınlar üzerinde zaman zaman ekstra yük yarattığını gözlemlediğini belirtti. “Yeni düzene en hızlı adapte olanların bu süreçten kazançlı çıkacaklarını” düşünen Burcu Çilingir, “Bu noktada özel sektöre de büyük bir iş düşüyor. Tüm kurumların, iş hayatında cinsiyet eşitliğini sağlamak adına kapsamlı çalışmalar yürütmesi gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

 

Çilingir, salgın sonrası ‘yeni normal’in oluşturulmasının özellikle teknoloji alanında çalışan şirketler için kaçınılmaz olduğunu düşündüğünü kaydetti. Bu ‘yeni normal’de geliştirilecek yeni rutinlerin farklı alanların etkisiyle yeniden şekilleneceği ve bina giriş çıkışlarında ateş ölçülmesi gibi günlük rutinlerden ileriye yönelik şirketlerin stratejik planlamalarına kadar yeni etkileri olacağını beklediğini anlattı.

 

“Bir numaralı panzehrimiz çeviklik”

 

Risklerin giderek arttığına, teknolojinin hiçbir dönemde olmadığı kadar hızlı hareket ettiğini belirten Momento Kurucusu Zeynep Dağlı Kastro, “Artık zorlukları aşmaktaki bir numaralı panzehrimiz çeviklik” dedi. Zeynep Dağlı Kastro, şunları söyledi: “Siz yarını düşünmüyorsanız kesinlikle geçmişte kaldınız anlamına geliyor. Dolayısıyla planlı ilerlemek, çevik olmanız ve adaptasyon kabiliyetinizin de çok gelişmiş olması gerekiyor. Bugün bireyler olarak çok daha güçlüyüz diyebilirim. Yeter ki insanı odağımıza alalım ve çeviklik kaslarımızı güçlendirelim.”

 

Ne tür bir zorluk olursa olsun hiçbir şeyin imkânsız olduğunu düşünmemek gerektiğini anlatan Kastro, “Her şeyi başarabiliriz” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öncelikle içinizdeki güce inanmalı ve hayata daha geniş bir perspektiften bakabilmelisiniz. Hedeflerinize ulaşmak için ne yapmanız gerekiyorsa her zaman daha fazlası için çalışın. Bu yolculukta en önemlisinin kendinize yaptığınız yatırım olduğunu unutmayın. Daha berrak bir zihin ve daha yüksek enerji için kişisel gelişiminize odak koymayı ihmal etmeyin.”

 

Kastro, salgın sonrası hayal ettiği dünyayı ise şöyle anlattı: “Biraz daha uzun vadeli etkilere göz atarsak, insanı daha çok odağına koyan bir dünya öngörüyorum. Ticaretin nasıl e-ticarete dönüştüğüne, medyanın nasıl dijital/sosyal medyaya evrildiğine şahit oluyorsak aynı şekilde finans, eğitim, ülke yönetim yapılarında da bu yönde bir değişim yaşayacağımız kanaatindeyim. Şirketler için de artık kâr odaklılıktan değer odaklı bir oluşuma geçileceğini düşünüyorum. Kâr artışındansa değer artışının ön planda olduğu, rekabet yarışında sadece kâr etmenin değil toplum adına bir değer yaratabilmenin başarıya götüreceği bir sürece girdiğimiz inancındayım.”

 

“Dijital dönüşüm ve transformasyon süreçleri daha da hızlanacak”

 

CPP Group Türkiye Genel Müdürü Selnur Güzel, “Salgın döneminde en büyük tehdit bence psikolojik alanda yaşandı” dedi. Selnur Güzel, bu dönemde herkesin kendisini geliştirecek yeni hobilere ve sağlığına uygun sporlara yönelmesi gerektiğini düşünüyor. Güzel, çevresinden örnekleri şöyle aktardı: “Zira salgın döneminde normal hayat rutinimizden uzak olduğumuz için ve azalan sosyal hayatımız sebebiyle oluşan boşluğu kendimizi yeni alanlarda geliştirerek doldurmalıyız. Kadınlar bu konuda daha şanslı, çünkü ev ortamında yapabilecekleri daha çok şey var. Bazı arkadaşlarım hobilerini işe çevirdiler ve sosyal medyadan satış yapabilecekleri şirketler kurdu. Bazıları online danışmanlık ve mentörlük yapmaya başladı. İş dışı zamanlarında online yoga eğitimleri veren arkadaşım da var. “

 

Güzel, Türkiye’de kadınlar için esnek çalışma saatleri uygulamaları ve annelikle ilgili teşviklerin yaygın olmadığına ve bu yüzden çoğu kadının kariyerine uzun yıllar istikrarla devam edemediğini vurguladı. Salgın dönemi için önerisi ise şöyle: “Kadınlarımız salgın döneminde bana göre bir fırsat olarak elde edinilen evden çalışma uygulamalarının salgın dönemi sonrasında da devam ettirmek konusunda ısrarcı olmalı, yeni düzenlerinde iş ve yaşam dengelerini daha iyi yönetmeyi öğrenmeli.”

 

Salgın, uyum yeteneğimizi ve hızımızı artırdığından, bundan sonra Türkiye ve dünyada tüm dijital dönüşüm ve transformasyon süreçlerinin çok hızlı olacağına inanan Güzel, “Eskiden ‘olmaz, daha en az 20 yıl var’ dediğimiz şeyler belki de 5 yıl sonra hayatımızın vazgeçilmezi olacak” diye konuştu.

 

“Kadınların cam tavanı aşabileceğine inanıyorum"

 

Logo Dijital Dönüşüm Genel Müdürü Süheyla Özgül, “Robotikten (RPA) yapay zekâya, endüstri 4.0’dan hizmet robotları süreçlerine ve otomasyona önem veren şirketlerin dijitalleşmeye ilgisinin artarak devam edeceğini” söyledi. Teknolojiye çok yatkın olmayan çalışanların teknolojiyi öğrenmek ve doğru kullanmak için ekstra çaba sarf etmesi gerektiğini düşünen Genel Müdür Özgül, tespitlerini şöyle aktardı: “Salgınla birlikte erkekler, ev ve çocuk konularında daha çok yer almaya başladı. Bu bağlamda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik erkeklerin katılımı üzerine eğitim programları gibi çabaların çok önemli olacağı görüşündeyim. Kadınların sahip oldukları sosyal zekâyla ön plana rahatlıkla yerleşeceklerini ve böylece cam tavanı aşabileceklerine inanıyorum.”

 

‘Yumuşak yetenekler’ diye ifade edilen toplumsal ve duygusal zekanın dijitalleşme literatürünün baş unsurlarından biri olarak düşünüldüğünü ve bu yeteneklerin bu dönüşümle birlikte daha da önem kazanacağının altını çizen Süheyla Özg&
uuml;r, “Geleneksel olarak kadınlara atfedilen bu özellikler vasıtasıyla biz kadın yöneticiler; müşteri değerlerinin, şirketlerinin çevresel, sosyal ve yönetişim politikalarına yansıtılmasını sağlamak konusunda sorumlu hissediyoruz” diye konuştu.

 

Çeviklik kavramının başarılı bir işletmenin yeni vazgeçilmezi olacağına ve rekabette kalabilmek için iş modellerini düzenli olarak gözden geçiren esnekliğin öne çıkacağına inanıyor. Özgür’e göre “Hızla değişen dünyaya ayak uydurmak, mali verimlilik sağlamak ve çalışanları daha stratejik görevlerde konumlandırmak adına dijitalleşmeyi iş süreçlerine uygulayabilen işletmeler, yeni dünyada önemli bir avantaj yakalayacak.”

 

“Aynayı kendimize çevirelim”

 

İş dünyasında kadın olmanın gerçekten zor olduğunu belirten Payfix Genel Müdür Yardımcısı Özlem Gürsoy “Hemcinsleriniz nadiren başarılarınızı takdir edip genelde eksik ararken, erkeklerse kendilerinden daha başarılı bir kadını kolay kolay kabullenmek istemiyor” diye konuştu. Özellikle anneler için iş ve aile dengesini oturtmanın özel sektörde ciddi sıkıntılara yol açabildiğini, özellikle salgın sürecinde okulların kapanması, eğitimin online olması, bakıcı desteği alamayan çalışan annelerin işten ayrılmasını zorunlu hale getirdiğine dikkat çekti. Ayrıca daralan sektörlerde personel sayısını azaltmak zorunda kalan işverenlerin kadın yerine erkeklerle devam etmeyi tercih ettiğini belirten Gürsoy, şöyle konuştu: “Bu noktada bence aynayı biraz kendimize çevirmeliyiz. İşyerinde ne kadar aktifiz, özel ve sosyal hayatımızı işlerimizle beraber ne kadar dengede tutabiliyoruz, işyerinde ölçülebilir verimliliğimiz erkek çalışanlara göre hangi düzeyde gibi soruları kendi perspektifimizden de değerlendirmeli, gerekiyorsa eksiklerimiz doğrultusunda kendimizi geliştirmeliyiz.”

 

Özlem Gürsoy’a göre; telefon uygulamaları, 5G teknolojisi, bulut bilişim, algoritmalar, yapay zekâ, büyük veri, nesnelerin interneti, sanal gerçeklik gibi teknolojiler salgın sonrasında da hayatımızın önemli bir parçası olmaya devam edecek. Online alışveriş eğiliminin daha da yaygınlaşacak. “Ancak ‘iletişimin dijitalleşmesi’ konusu günün koşullarında tercih ediliyor olsa da salgının etkisi bittikten sonra sosyal bir varlık olan insanın doğası gereği dijital iletişim kullanımında bir nebze de olsa azalma olacağını” düşünüyor.

 

“Kadının işe dönmesi zor”

 

Paynet CMO’su Serra Yılmaz, ‘FutureBright Türkiye İş Hayatı ve Çalışma Alanları Yeni Dönem Raporu’ sonuçlarına değindi. Buna göre salgınla birlikte çalışanların yüzde 70’i evden çalışmaya başlamış. Öte yandan okulların kapanması ve yaşlıların korunması için alınan önlemlerle kadınların iş yükü artmış. IMF araştırmalarına göre ise salgın sona erdiğinde 6 yaşında en az bir çocuğu olan bir ailede kadının işe dönmesi, erkeğin dönmesine göre 3 kat daha uzak bir ihtimal olarak değerlendirilmiş. Serra Yılmaz, yine de umutlu.

 

“Ama bu risk uzaktan çalışma seçeneğiyle fırsata dönüştürülebilir. Kadınlar için uzaktan çalışma, ekonomiye değer yaratma fırsatını açık tutacak.” Yılmaz’a göre, “salgının kadınlar üzerinde derin izler bırakan etkilerini sınırlandırmak için, şirketlerin kadın istihdamını ve çeşitliliğini destekleyen stratejileri acilen hayata geçirmesi gerekiyor.”

 

‘Yeni normal’in her gün değiştiğinin altını çizen Yılmaz, iş yaşamında hızlı uyum ve çevik çalışma modelininin sürdürülebilirlik için en önemli yetenek haline geleceğini belirtti. Gelecek düşüncelerini ise şöyle açıkladı: “Dijitalleşme ve yeni teknolojilerin kapladığı alan giderek genişleyecek. Artık ‘dijital göçebelik’ kavramını daha sık duyacağız. Türkiye’deki 20.6 milyonluk Z kuşağının tercihleri de alışverişten çalışma yaşamına kadar her alanı etkileyecek. Salgın sonrasında fizikselle online’i bir arada tutan ‘omnichannel’ kavramı daha da öne çıkacak.”

 

“Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı”

 

MAY Siber Teknoloji İş Geliştirme ve Satış Direktörü Elif Türegün, özellikle salgın döneminde de işten çıkarılma konusunda en çok kadınların işsiz kaldığını ve bu tablonun değişmesi için öncelikle toplumda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik çalışmaların kuvvetli bir şekilde yürütülmesi gerektiğini anlattı. Salgının, uzaktan çalışma yönteminin getirdiği olanakların fark edilmesini ve siber güvenliğin önemini bir kez daha ortaya koyduğuna dikkat çeken Elif Türegün, “Diğer taraftan, ‘yeni normal’ dediğimiz bu düzenin getirdiği çalışma şekilleri ve etkileşim koşullarının siber güvenlik tehditlerini artırdığı da bir gerçek” diye konuştu.

 

Gelecek tahminlerini ise şöyle sıraladı: “Uzaktan çalışmanın ilerleyen dönemlerde daha çok tercih edileceğini düşünüyoruz. Yakın gelecekte, uyum ve gözlem sürecinin ardından kademeli olarak yeni bir düzene doğru geçişin hızlanacağını söyleyebiliriz. Yeni dönemde haftanın belli günleri ofiste olma veya dönüşümlü çalışma gibi modeller gündeme gelecektir. İster uzaktan ister ofis ortamından çalışma olsun, salgın sonrasında firmaların veri güvenliğini ön planda tuttuğu bir yapı tercih edeceklerini düşünüyorum.”

 

“Kadın sorumluluklarını paylaşmalı”

 

Forcerta Siber Güvenlik Danışmanlık Hizmetleri Direktörü Ayşim Niksarlı, yeni dönemle birlikte uzaktan çalışma koşulları şirketlerin bazı maliyetlerini düşürdüğü gibi, çalışanlar için de lokasyondan bağımsız, evden çalışmayı sağladığına dikkat çekti. Konuşmasında kadınlara genel olarak şu öneride bulundu: “Doğal olarak sahip oldukları yaratıcı güçlerini kullanarak, bilgi ve beceriyle, severek yaptıkları neyse onu ürünleştirmeleri, girişimcilere tanınan olanaklardan ve çevrimiçi platformların hazır altyapılarından yararlanarak ürün ve hizmetlerini bulundukları coğrafyadan başlayarak pazara sunmaları olacaktır.”

 

Diğer önerileri ise şöyle sıraladı:

 

“Öncelikle kadınlar iş ve ev hayatındaki sorumluluklarını
etraflarıyla daha fazla paylaşmalı. Aileden, çevreden destek almaktan çekinmeyelim. En çok tükendiğimiz noktalar her şeye yetişmeye çalışmak, mükemmeli hedefleyerek, tüm detaylara kafa yormak, yapılan işi kontrol altında tutmaya çalışmak, herkes için kolaylaştırıcı olma çabasında bulunmak. Biraz geri çekilmeyi bilmeli, kendimize ve çevremize alan tanımalıyız. Teknolojiden de asistan desteği alabiliriz.”

 

Ayşim Niksarlı, “Ülkelerin, insanların evlerine kapandığı bu dönem, kendi kaynaklarımızla, kendi becerilerimizle hayata devam etmeyi başarmamız gerektiğini” hatırlattı. “Yeni dönemde, kurumlar ve devletler düzeyinde de dışa bağımlılıklarımızın azalması ve tarımdan teknolojiye birçok alanda üretimimizin artması için destekleyici strateji ve politikaların daha da etkinleşmesini bekliyorum” diyen Niksarlı, sözlerini şöyle tamamladı: “Dünya düzeninde alışageldiğimiz yapıların yerine yeni düzenlerin kurulduğunu, iş modellerinin dönüştüğünü şimdiden gözlemliyoruz. Salgının getirdiği belirsizlikle ekonomideki daralmalar, büyüme, istihdam, yatırım gibi alanlara yansıdı. Salgın sonrasında şirketlerin proje yatırımlarına tekrar kaynak planlamaları ve durağanlaşan sektörlerin hareketlenmesi sonucu ekonominin canlanacağını düşünüyorum. Tüketici olarak alıştığımız konforun devamı için, uzaktan eğitim, çevrimiçi bankacılık ve sigortacılık, dijital alışveriş ve eğlence sektörleri büyüme ivmelerini koruyacak.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Benim Yemeğim 360 Ekranlarında Başlıyor

 Dünyanın En Adil Yemek Yarışması “Benim Yemeğim” 360 Ekranlarında Başlıyor…

Sunuculuğunu alanında bir numara olan Rafet İnce’nin yapacağı “Benim Yemeğim” 1 Mart Pazartesi’den itibaren hafta içi her gün saat 20.45’te 360 ekranlarında. 

“Benim Yemeğim” yarışmasında her hafta birbirinden iddialı 4 kişi haftanın şampiyonu olmak için yarışacak.

Benim Yemeğim’de dört yarışmacı, hafta içi her gün şef Rafet İnce’nın verdiği yemekleri tariflerine uygun olarak yapmaya çalışacak. Tüm yarışmacılar aynı malzemelerle ve ölçülerle aynı yemeği en lezzetli haliyle yapmak için uğraşacak. Ancak Benim Yemeğim’de asıl heyecan final dakikalarına taşınacak. Her günün sonunda tadım odasında puanlama heyecanı yaşanacak.

Benim Yemeğim’de yarışmacılar kendi yemekleri de dahil tüm yemekleri gözleri bağlı olarak tadacak ve puanlayacak. Gözleri bağlı bu tadımlarda yarışmacılar kendi yemeklerine en düşük puanı verebilecekleri gibi en dişli rakiplerine yüksek puanlar verebilir. Bu heyecana şef Rafet İnce’nin vereceği puanlar ve yapacağı değerlendirmeler de eklenecek. Beş günün sonunda en yüksek puanı alan haftanın şampiyonu ve 10.000 TL’nin sahibi olacak.

Dünya’nın en adil yemek yarışması “Benim Yemeğim” şef Rafet İnce’nin de sunumuyla 1 Mart Pazartesi’den itibaren hafta içi her gün saat 20.45’te 360 ekranlarında.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

CHP’li Köze: “Üretenin Yönettiği Bir Türkiye İstiyoruz.

Çanakkale’de gerçekleştirdiği çalışmaların ardından Türkiye’nin diğer ucuna, Kars’a giderek, burada yürütülen kadın kooperatifi çalışmalarını takip eden CHP Genel Başkan Danışmanı Fatma Köse, “Üretenin yönettiği bir Türkiye istiyoruz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Danışmanı Fatma Köse, Türkiye’nin farklı şehirlerinde yoğun bir programla çalışmalarını sürdürüyor. Köse, son olarak Çanakkale’de gerçekleştirdiği ziyaretlerde şehirde hizmet veren kadın kooperatiflerini ziyaret ederek, yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile de bir araya gelen Genel Başkan Danışmanı Köse, daha sonra Türkiye’nin diğer bir ucuna, Kars’a giderek, zorlu hava koşullarında kadınların şehirde yürüttüğü kooperatif çalışmalarına inceledi.

 

“ÇANAKKALE ÜRETİMDE YENİ BİR MARKA”

 

Programlarıyla ilgili bir değerlendirme de yapan Köse, “Türkiye’de üretimi yeniden canlandırmak istiyoruz. Bunu yaparken de Türk kadınının payını arttırmayı hedefliyoruz. Dolayısıyla en büyük iş kadın kooperatiflerine düşüyor. Türkiye’nin her şehrinde çalışmaları takip ediyoruz. Çanakkale’den Kars’a devam eden bir serüvende yine kadın kooperatiflerimizle bir araya geldik. Çanakkale’de, Troida Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’nin, ‘Farm17s’ markasını tanıttığı törene katıldık. I. Dünya Savaşı’nda, Anadolu’nun son kalesi olan, şehitler şehrimiz Çanakkale, bugün de Türkiye’de kadınların üretimine katkı sağlayan bir kale konumunda.  Çanakkale üretimde yeni bir marka” dedi.

 

“SİYASİ GÖRÜŞ AYRIMI YAPMAKSIZIN KADINLARIMIZIN ÜRETİMİNE DESTEK OLACAĞIZ”

 Kadın kooperatiflerine ayrım yapmadan destek olacaklarını ifade eden Köse, “Bununla beraber Türkiye’nin diğer ucunda da aynı özverili çalışmalara tanık olduk. Özellikle Köy Enstitülerinin ilk kurulduğu ilçelerden olan Kars’sın Susuz İlçesinde kadınlarımız çok güzel adımlar atmış. Cilavuz Kalkınma Kooperatifi’ni hayata geçirmişler. Yine köylerde çok önemli çalışmalar var. Hepsi kendi küçük çevresinde büyük işler başarmaya çalışıyor. Ancak biz biliyoruz ki en küçük üretimlerinde ülkemize kattıkları değer üst üste birikiyor ve inanılmaz bir üretim zinciri ortaya çıkıyor. Üretenin yönettiği bir Türkiye istiyoruz. Çalışmanın başarı getirdiği, üreticinin hakkını tam olarak aldığı bir Türkiye. Bunu kadınlarımız da çok istiyor. Bu nedenle siyasi görüş ayrımı yapmaksızın, her şehirde kadınlarımızın üretimine destek olmak için çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

LG, webOS Smart TV Platformunu TV Marka Ortaklıklarıyla Genişletiyor

LG Electronics (LG), popüler webOS Smart TV ekosistemini diğer TV marka ortaklarına da sunduğunu duyurarak farklı üreticilerdeki tescilli işletim sistemleriyle bilinen bir sektördeki statükoyu bozuyor. LG, webOS Smart TV yazılım platformu geliştirmesini ve diğer TV markaları tarafından benimsenmesini kapsayacak şekilde uzmanlığını TV üretiminin ötesine genişletiyor. Bu adım hem teknoloji hem de içerik sağlayıcıları için yeni olanaklar sunarken LG’nin küresel ev eğlencesi pazarındaki varlığını ve önemini önemli ölçüde arttıracak. 

 

LG’nin ev eğlencesi ekosisteminin ayrılmaz bir bileşeni olan webOS, 2014 yılından bu yana kullanıcı dostu arayüz tasarımıyla LG TV kullanıcılarına kullanım kolaylığı sağlayan ödüllü bir platform. Bu platforma dahil olan yeni webOS Smart TV lisans sahipleri, platformun çok beğenilen UX tasarımının yanı sıra sesli arama ve kontrol, entegre yapay zeka algoritmaları ve kolay bağlantı seçenekleri gibi kullanıcılar ve sektörün beğenisini kazanmış zengin bir özellik havuzuna sahip olacaklar. Ayrıca LG webOS TV ile iş ortakları; Netflix, YouTube, Amazon Prime Video, Disney+ gibi küresel online video platformu uygulamaları ve spor yayın hizmeti DAZN’nin yanı sıra BluTV, Bein Connect, TV+, Vodafone TV, Tivibu Go gibi popüler yerel uygulama seçeneklerine de erişim sağlayacak.* 

 

RCA, Ayonz ve Konka gibi markalar da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından yirmiden fazla TV üreticisi webOS ortaklığını taahhüt etti. webOS ekosistemi, Realtek, Nuance, Gracenote, CEVA ve Universal Electronics gibi teknoloji ortakları tarafından da destekleniyor.

 

LG Ev Eğlencesi Sistemleri Başkanı Park Hyoung-sei, “webOS platformu, milyonlarca saat filme ve TV şovuna erişmenin en kolay ve en uygun yollarından biri. Diğer TV üreticilerini webOS Smart TV ekosistemine katılmaya davet ederek, birçok yeni TV sahibinin LG TV'lerde bulunan kullanıcı dostu platformu deneyimlemesine olanak tanıyan yeni bir yola giriyoruz. Yeni kullanıcıları webOS Smart TV'nin heyecan verici dünyasına getirmeyi dört gözle bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yeni Yılda En Çok Oynanan MMORPG Oyunları Açıklandı

Uluslararası 85 oyun firmasının Türkiye yetkili satıcısı olan dijital oyun mağazası Oyunfor, 2021’in ilk aylarında PC platformunda en çok oynanan 10 MMORPG oyununu açıkladı. Açıklanan liste ile beraber, listenin birinci sırasında yer alan Black Desert Online’a olan ilginin 2021’nin ilk aylarında artarak devam ettiği görüldü.

Her ay açıkladığı satış raporlarıyla Türkiye oyun ve e-pin sektörünün durumunu gözler önüne seren Oyunfor, 2021’in ilk aylarında PC platformunda en çok oynanan 10 MMORPG oyununu açıkladı. Açıklanan listeye göre 2021’in ilk iki ayında en çok oynanan MMORPG oyunu Black Desert Online olurken, Oyunfor Genel Müdürü Mehmet Dumanoğlu, Pearl Abyss tarafından geliştirilen ve 2014 yılında piyasaya sürülen oyuna olan ilginin 2021 yılında artarak devam ettiğini belirtti ve şunları ekledi: ¨Yayınlanacak olan güncellemelerle birlikte Black Desert Online’ın Türkiye’deki aktif oyuncu sayısını katlayarak artıracağını düşünüyoruz. Diğer yandan, yayınlanmalarının üstünden 15 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına karşın Metin2 ve Knight Online gibi oyunların 2021 yılının ilk aylarında da popülaritesini koruduğunu ve ilk iki sırayı zorladığını görüyoruz.¨

2021’de en çok oynanan 10 MMORPG oyunu:

1. Black Desert Online
2. World of Warcraft: Shadowlands
3. Metin2
4. Knight Online
5. Silkroad Online
6. Blade and Soul
7. Cabal Online
8. The Elder Scrolls Online
9. Albion Online
10. Final Fantasy XIV Online

Listenin ikinci sırasında ise, Blizzard Entertainment tarafından 2004 yılında piyasaya sürülen ve yıllar boyunca en çok oynanan oyunlardan biri olmayı başaran World of Warcraft (WoW) yer alıyor. 2020’nin Ekim ayında yayınlanan Shadowlands eklentisiyle milyonlarca fanının tekrar dikkatini çeken WoW, 2021 yılında da yükselişini devam ettirecek gibi görünüyor.

Ülkemizde uzun yıllardır popülerliğini korumayı ve 2021’in ilk aylarında en çok oynanan üçüncü MMORPG oyun olmayı başaran Metin2’nin son dönemde, gelen yeni sunucular ile birlikte aktif oyuncu sayısını arttırmaya devam ettiği edinilen bilgiler arasında.

İlk olarak 2002’nin Haziran ayında demo – beta sürümünün sunucularını Knight Empire ismiyle kullanıma açan ve 2004 yılında, yeni ismini aldığı günden bu yana ülkemizdeki popülerliğini koruyan bir diğer MMORPG oyunu Knight Online ise 2021’in ilk aylarında MMORPG kategorisinde en çok oynanan dördüncü oyun oldu.

Sandbox Interactive tarafından geliştirilen ve Temmuz 2017’de piyasaya sürülen Albion Online, ilk yayınlandığında kısa sürede geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmış, daha sonra beklenen gelişimi gösteremeyerek oyuncu kaybetmeye başlamıştı. Steam üzerinden satışa sunulan oyun, kaybedilen oyuncu kitlesini tekrar oyuna çekmek amacıyla 2019’un Nisan ayında kalıcı olarak ücretsiz hale getirilmiş ve salt microtransaction (oyun içi alışveriş) sistemi benimsenmişti. Albion Online'ın ilk 10'da yer alması, bu stratejinin olumlu sonuçlar verdiğini gösteriyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sırası gelen herkes COVID-19 aşısı olmalı

Ülke genelinde 14 Ocak’ta başlatılan aşılama çalışmaları kapsamında 6.4 milyonun üzerinde vatandaşımız 1. doz, 1.3 milyona yakın kişi de 2. doz aşılarını halihazırda olmuş durumda. Sağlık çalışanlarının aşılanmasının tamamlandığı bu süreçte, 65 yaş üstü bireylerin aşılanması devam ediyor. Bunun yanı sıra aşı karşıtlığının ötesinde, olup olmamak konusunda bazı endişeler yaşanıyor. Çekinceleri bulunan insanlar arasında sağlık çalışanları dahil her kesimden insan yer alıyor. Aşı konusuna sağlık çalışanlarının yaklaşımını öğrenmek isteyen Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği de (TÜSAD), bu konuda bir anket çalışması yaptı. Katılımcıların yüzde 5’i kararsız, yüzde 4’ü yaptırmak istemediğini söylerken sağlık çalışanlarının yüzde 91’i aşı konusunda iyimser olduğunu gösterdi. TÜSAD, bu sonuçları değerlendirirken, “Sırası gelen herkes aşı olmalı çağrısı” yaptı.

 

KATILIMCILARIN YÜZDE 94’Ü HEKİM

 

TÜSAD’ın sağlık çalışanlarının katılımı ile gerçekleştirdiği COVID-19 Aşısı Anket Çalışması’nın sonuçları belli oldu. TÜSAD’ın sağlık çalışanlarının ilk doz aşılanmaları sırasında gerçekleştirdiği aşı anketine 274 sağlıkçı katıldı. Yaklaşık 3’te 2’si kadın, 3’te 1’i ise erkek olduğu katılımcıların çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir’de çalışan sağlıkçılardan oluştu. Ankete katılanların yüzde 94’ü doktor, yüzde 4’ü hemşire, yüzde 2’si diğer sağlık görevlisi oldu. Büyük bir kısmını üniversite ve sağlık bakanlığı hastanesinde çalışanların oluşturduğu bu katılımcıların, sırasıyla servis, poliklinik ve yoğun bakımda görevli oldukları bildirildi.

 

4’TE BİRİ HASTALIĞI GEÇİRDİ

 

Katılımcıların yüzde 73’ü COVID-19 hastasının bakımında görev aldığını, yaklaşık 4’te biri ise hastalığı bizzat kendisinin geçirdiğini ifade etti. Yüzde 70’i COVID-19 aşısı konusunda yeterince bilgi sahibi olduğunu, bu bilgilerin de çoğunluğunu bilimsel makalelerden öğrendiğini açıkladı.

 

GENEL BAKIŞ AÇISI OLUMLU

 

“Aşı yaptırdınız mı, yaptırmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna yüzde 91 sağlık çalışanı olumlu cevap verirken, yüzde 5’i bu konuda kararsız olduğunu, yüzde 4’ü ise aşı yaptırmayı düşünmediğini ifade etti. Aşı yaptırmak istemediğini söyleyen 12 katılımcının 7’si hastalığı geçirdiği, 3’ü aşının koruyuculuğuna inanmadığı, 2’si ise yan etkilerinden çekindiği için bu şekilde cevap verdiğini belirtti.

 

YÜZDE 65: AŞI VİRÜSÜ YENER

 

Aşı yaptıranlar/yaptırmayı düşünenlerin yüzde 79’u bu tercihlerinin nedenini; daha çok “kendilerini ve ailelerini korumak” olarak açıkladı. “Yüksek risk altında çalışıyor” olmak ve “pandeminin çözümü olarak aşıyı görmek” diğer sık seçilen aşı olma nedenleri olarak yer aldı.

 

Ankete katılan sağlıkçıların yüzde 65’i aşılanmanın virüsü yeneceğine inandığını söylerken, yüzde 26’sı kararsız, yüzde 9’u ise bu konuda karamsar olduğunu aktardı.

 

YAN ETKİLER HAFİF ATLATILDI

 

Anketi yanıtlarken aşı yaptırmış olan sağlıkçıların yaklaşık yüzde 20’si aşı sonrası yan etki olduğunu tariflemekteydi. Ancak bu yan etkilerin sadece yüzde 0.5’i (1 kişi) ciddi yan etki yaşadığını belirtti. En sık görülen yan etkiler ise şöyle oldu: “Aşı yapılan yerde ağrı hissedenlerin oranı yüzde 12, baş ağrısı çekenlerin oranı yüzde 11.5, halsizlik yaşayanların oranı ise yüzde 11.”

 

Görülen yan etkilerin yarısından fazlası, aşı sonrası ilk 12 saatte gelişirken (yüzde 56), sadece yüzde 15’i 24 saat sonrası geliştiğini belirtti. “Tüm aşılara erişebilir olsa hangi tip aşıyı olurdunuz?” sorusunda ilk üç sıra şöyle oldu: “Pfizer/Biontech, Çin CoronaVac ve üretim aşamasında olan Türk aşısı.”

 

SIRASI GELDİĞİNDE HERKES AŞI OLMALI

 

Bu sonuçları değerlendiren TÜSAD yöneticileri, şunları dile getirdi: “Sonuç olarak, Türkiye’de ilk aşılanan grup olan sağlık çalışanlarının çoğunluğu aşı konusunda iyimser olduğunu gösterdi. Hafif yan etki bazılarında görülse de ciddi yan etkilerin nadiren gözlendiği saptandı. TÜSAD olarak, sağlıkçılarımız gibi vatandaşlarımızın da çoğunluğunun aşı yaptırmak konusuna olumlu baktığını düşünüyor ve öncelikle kendimizi ve ailemizi COVID-19’dan korumak için sırası geldiğinde tüm halkımızı COVID-19 aşısı olmaya davet ediyoruz.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Dört gün Tarkan’ın korumalığını yaptım ama Tarkan’ı hiç görmedim.

Müzikten, stand-up’a, mizahtan güncel konulara; kültürün her alanına dokunan ve her anı eğlence dolu dakikalara sahne olan Zorlu PSM’nin Youtube kanalında yayınlanan “İbrahim Selim ile Bu Gece” programında sevilen oyuncu Berkay Ateş samimi itirafları ve eğlenceli tavrıyla geceye damga vurdu.

 

Koyu bir Beşiktaş taraftarı olduğunu anlatan yetenekli oyuncu, geçmişe dönüp baktığında hayatında bir pişmanlığı olmadığını ancak zaman zaman gençken ilgili olduğu futbola devam edip Beşiktaş’ta kaleci olarak sahaya çıkmak isteğinin aklına geldiğini ifade etti. 

 

Programın sevilen bölümü “Gözlerimin İçine Bak”ta İbrahim Selim tarafından kendisine yöneltilen sorulara içtenlikle cevap veren başarılı oyuncu, “Hiç misafirliğe gittiğin bir evde bornozu havlu olarak kullandın mı?” sorusuna verdiği “Burada kullanmamış olan var mıdır ki? Herkes yapar bunu ama bunun da özel taktikleri var. Mesela direkt bornozu kullanmamalı, bornozun kol kısımlarının içine elinizi sokun orada kurulayın elinizi dışardan bakınca fark edilmiyor da.” Cevabıyla sütudyoda bulunanları dakikalarca güldürdü. 

 

Oyunculuğunun yanı sıra, yazdığı oyunlarla kazandığı ödüllerle de çok konuşulan çok yönlü Ateş, oyunculuk yada yazarlık arasında bir tercih yapması gerekse hangisinin ağır basacağının sorulması üzerine; “ Hikayenin iyi olduğu yerde oynamanın keyfi bambaşka. Orada yaptığım işimin karşılığını bulduğumu hissediyorum. Böyle işler oyunculuğa sarılmama sebep oluyor. Yazmanın keyfi ise bambaşka, ancak yazabilmem için şartlarımın istediğim gibi oluşması gerekiyor. İzole bir ortama mutlaka ihtiyaç duyuyorum. Uyumak ile uyanmanın bir farkının kalmadığı zaman dilimlerinde daha verimli yazdığımı düşünüyorum.” İfadelerini kullandı. 

 

Evindeki masasından yatağına, oturma takımından kitaplığına kadar pek çok eşyayı kendi eliyle yaptığını anlatan yakışıklı oyuncu, ilerde marangozluk üzerine küçük de olsa mutlaka bir dükkan açma isteğinden de bahsetti. Marangozluk işleriyle uğraşmanın kendisini çok rahatlattığını da itiraf eden sevilen oyuncu, “hele zımpara atmak nasıl sakinleştiriyor beni inanamazsınız.” Sözleriyle herkesi güldürdü.

 

Gençlik zamanlarında Tarkan’ın harbiye konserlerinde koruma olarak çalıştığını anlatan başarılı oyuncu, “Dört gün boyunca konserlerde Tarkan’ın korumalığını yaptım ama Tarkan’ı hiç görmedim. Konser alanında güvenlik olarak çalışıyordum alan alabildiğine kalabalık benim Tarkan’ı görebilme şansım bile yok, evinde oturanlar Tarkan’ı daha iyi görüyor ve duyuyordu bence.” Sözleriyle stüdyoda eğlenceli anlar yaşattı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı