Aylık arşivler: Nisan 2021

Roket motor teknolojisinde maliyeti düşüren uzayda yol alır

Yapı Kredi'nin pek çok sektör ve alanın gittiği yöne dair ipuçları sunan, sektörlerin ileri gelen uzmanlarını dinleyicileri ile buluşturan podcast kanalının bu bölümünde Roket Bilimci Doç. Dr. Arif Karabeyoğlu konuk oldu. Cüneyt Toros moderatörlüğünde gerçekleşen programda, ilk roketlerin icadının yanı sıra Amerika ve Rusya arasındaki rekabet ile başlayan uzaya gidiş serüveninin hem tarihi hem de geleceği konuşuldu.

 

Roketlerin tarihi ile başlayan konuşmada, roketçilik alanında her şeyin Konstantin Tsiolkovski adında bir Rus matematik öğretmeniyle başladığını fakat pratik roketçiliğin ilk olarak Almanya ve Amerika’da ortaya atıldığı söylendi.

 

Roket teknolojisinin gelişmesi ve insanlığın keşif arzusuyla; uzaya çıkarılan ilk uydu, uzaya giden ve Ay’a iniş yapan ilk insan gelişmeleriyle ivme kazanan uzay sektörünün, insanlık için birçok yönden heyecan yarattığı ifade edildi.

 

Uzay artık ticari bir sektör

 

Uzay sektörünün keşif güdüsünün yanı sıra, bulundurduğu elementler sayesinde sürdürülebilir ve yeşil bir gezegen için de potansiyel bir kaynak oluşturduğunu dile getiren Doç. Dr. Arif Karabeyoğlu; “Turizm ve ekonomi alanları için de önemli olan uzay sektöründe turizm planlamaları başladı. Yörünge altı uçuşlar, Dünya çevresindeki yörüngeye uçuşlar ve aya insan gönderme olarak üç kola ayrıldı ve biletler satılmaya başlandı”. 1950’lerde Rusya ve Amerika rekabeti ile çalışmalar hızlanarak birçok ilk yaşansa da, maliyetler nedeniyle bu çalışmaların sürdürülebilir olmadığını belirten Karabeyoğlu, “Roketleri fırlatma maliyeti şu an için de çok yüksek. Uzay sektörünün gelişebilmesi ve uzaya gidişin kolaylaşabilmesi için en önemli faktör bu maliyetlerin düşürülmesi.  Maliyeti düşürecek teknolojileri bulan ülkelerin pazarda büyük bir yeri olacak. Türkiye olarak biz de bu pazarda henüz geç kalmış sayılmayız. Roket motor teknolojisinde başarılı olup, maliyeti azaltacak yeni teknolojiler çalışarak bu pazarda bir yer edinebiliriz” diye konuştu.

Space X ve Mars’taki insan kolonileri hedefleri üzerine de fikirlerini belirten Karabeyoğlu, ‘‘Mars’ta insan kolonilerinin yerleşebilmesi için lojistik, temel ihtiyaçları karşılayabilecek teknoloji şu an yeterli değil. Mars’a yapılacak yolculuğun 9 ay sürmesi, Mars yüzeyindeki oksijen, su, yerçekimi yokluğu ve yüksek derecede maruz kalınacak radyasyon; elimizdeki teknolojilerle Mars’ta yaşamın şu an mümkün olmadığını gösteriyor Ancak önümüzdeki 50-100 yılda Mars’a yolculuğun gerçekleşeceğini düşünüyorum” dedi.

 

Pek çok sektör ve alanda, dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler hakkında seçkiler sunan “Geleceği Konuşalım” podcast kanalı; Spotify, Apple Podcasts ve Google Podcasts platformlarından dinlenebiliyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aliağaspor FK, Hazırlık Maçında Farklı Kazandı

Spor Toto Bölgesel Amatör Ligi’nin (BAL) güçlü ekiplerinden Aliağaspor FK, BAL ligi Mayıs ayının son haftasına ertelense de hazırlıklarına ara vermeden devam ediyor.

 

Hazırlıklar kapsamında Manisa Sanayi Spor’u Aliağa Atatürk Stadında ağırlayan sarı siyahlılar rakibi karşısında üstün bir oyun sergiledi. Oyunun büyük bir bölümünde kontrolü elinde bulunduran ev sahibi takım rahat bir oyunla maçı kazanmasını bildi.

 

Aliağaspor FK, karşılaşmaya Ömer Can, Bahri Yıldırım, Suat Gündüz, Semih, Zihni Aydın, Osman Buğra Uysal, Özkan Yılmaz, Ersin Aslantoğ, Batuhan Doğrukıran, Şefik Koz, Mehmet Çağrı Alpaslan ilk 11’i ile başladı. Mert Kuleli, Çağlar Çoban, Yusuf Kılıç, Erkan Gövercin, Murat Ulusoy, Osman Atalay Demirtaş, Enes Bakal ve Berkant Ben maçın ikinci yarısında şans bulan isimler oldu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Redbull dansın nabzını tutuyor

Red Bull, UNESCO’nun tescili ile her yıl 29 Nisan tarihinde kutlanan Dünya Dans Günü’ne özel olarak küresel bir dans hareketi başlatıyor. Dansa ilgi duyan ve yeteneğine güvenen herkesin katılabileceği bu harekette tek bir ortak hedef var: o da gönlünce ve özgürce dans edebilmek. Detayları Red Bull Dance’ın Tik Tok ve Instagram adreslerinde.

Ülkelerin müzikleri, coğrafyalarının da etkisiyle her gün yepyeni ve özgün dokunuşlarla dansın yeni stilleri doğmaya devam ediyor. Bu prensipten hareketle Redbull.com dünyanın en iyi dansçılarını referans alarak dansın en öne çıkan stillerini derledi. Günümüzde çok sevilen dans stillerine dair detaylı derleme Redbull adresinde.

Hip Hop

Sokak dansı dendiğinde akla gelen ilk stili olan Hip Hop, birçok farklı stili tek potada eritiyor. Kökeni 70’lerin başlarında Bronx’ta ortaya çıkan Breaking akımına uzanıyor. Tıpkı müzikte olduğu gibi, farklı coğrafya ve kültürlerdeki çok çeşitli yorumlamalarıyla geniş bir skalaya da yayılıyor.

Waacking

Disko kültürü dünyayı kasıp kavururken 70’lerde Los Angeles’ta popüler hale gelen Waacking dans stili, yapıtaşlarını caz, jimnastik, dövüş sanatları ve Hollywood’dan ilhamla oluşturuyor. Bir underground hareket olarak başlasa da ünlü televizyon programı Soul Train’de görülen figürlerle popülerleşiyor. 

Krumping

Los Angeles’taki krump kültürü ABD’de Afrika diasporasının dansı olarak ortaya çıkıyor. Belli bir koreografiden ziyade dört temel hareket etrafında şekillenen bir freestyle dans olarak tanımlanabilir. Sahnelerden çok dans stüdyolarında ve sokakta, çoklukla battle’larda icra edilen krumping, Madonna’dan The Chemical Brothers’a birçok popüler ismin kliplerinde de karşımıza çıkıyor. 

Popping

ABD’de Oakland, California’da 70’lerde ortaya çıkan bu sokak dansı, yaklaşık 50 yıl içerisinde birçok alt dalla genişleyerek günümüzün en popüler stillerinden birine dönüştü. Ortaya çıkmasında funk’la özdeşleşse de 80’lerde elektronik tınılar, 90’lar itibariyle de hip-hop beat’lerine eşlik ediyor.

Kieran Lai ve onun sıradışı figürleri

Geçen sene ilk defa dijital olarak gerçekleştirilen Red Bull Dance Your Style 2020’de İngiltere’den katılan Kieran Lai sıradışı tarzıyla dikkat çekmiş yarı finale kadar yükselmişti. Kieran’ın dikkat çeken tarzında onun iyi bir hikâye anlatıcısı olması yatıyor. Koreografilerinde izleyenin gerçekliğini sorgulayacağı hareketleri peşi sıra diziyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Pandemide insan sağlığını önceliğine alan şirketler kazandı

Koronavirüs salgınıyla birlikte tedarik zincirlerindeki kopma, dijitalleşme, uzaktan çalışma modeli, teknik altyapı ihtiyaçları gibi nedenlerle iş yapış biçimleri tümüyle değişti. Değişimlere uyum sağlayamayan şirketler finansal anlamda zorluk yaşarken, proaktif adımlar atan kurumsal yapılar küresel pandemi krizinden güçlenerek çıktı. Dinçer Lojistik, değişime hızlı ayak uydurma kabiliyeti ve güçlü teknolojik altyapısı ile lojistik sektörünün parlayan yıldızı oldu.

 

İçinde bulunduğumuz dönem hem ekonomik hem de sektörel anlamda son derece zorlayıcı olsa da 2020 yılını önemli başarılara imza atarak kapatan Dinçer Lojistik, bir önceki yıla göre yüzde 65 oranında büyüdü. 1.000 kişilik organizasyonel yapıya ulaşan Dinçer Lojistik, hizmetlerinde sağlık faktörünü ön plana alarak Eylül 2020’de Güvenli Hizmet Belgesi almaya hak kazandı. 

 

“Hizmet kalitemizden taviz vermedik”

 

Pandemi öncesinde olduğu gibi pandemi döneminde de hizmetlerinde herhangi bir aksama olmadan ve hizmet kalitesinden hiçbir taviz vermeden süreci yönettiklerini vurgulayan Dinçer Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Dinçer, insan sağlığını merkeze koyarak salgının yarattığı değişime tüm boyutlarıyla uyum sağladıklarını dile getirdi.  Dinçer, “Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmesiyle hızlı adımlarla önlemlerimizi aldık. Çalışanlarımızın sağlığı her zaman olduğu gibi birinci önceliğimiz oldu. Tedarik zincirinde aksama olmamasını ve iş sürekliliğinin sağlanmasını amaçladık. Gerek teknik gerekse organizasyonel altyapımızı sürece uyumlu hale getirdik.” olarak ifade etti.

 

“Tüm süreçlerimizi uzaktan çalışma modeline uyarladık”

 

Dinçer Lojistik’in gelişmiş teknik alt yapısı sayesinde, uzaktan çalışma modeline tam entegrasyon sağladığını dile getiren Mustafa Dinçer, “Üst yönetim kadrosu hariç merkez ofiste çalışan beyaz yaka personellerimizin tamamı, Haziran 2020’ye kadar evden çalıştı, sonraki süreçte ise personellerimiz ekipler halinde, dönüşümlü olarak ofislerimizde çalışmaya başladı. Hiçbir aksaklık yaşanmadan tüm süreçlerimizi evden yönetebiliyoruz. Operasyon ekiplerimiz ise tüm önlemleri alarak, iş hacmine ve operasyonun büyüklüğüne göre vardiyalara ayrılarak hizmet veriyor. İş sürekliliğimizi aksatmadan çok az vaka sayısı ile sürecimiz kontrol altında” açıklamasında bulundu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye İMSAD 42. Gündem Buluşmaları'nda 'Küresel Ekonomi ve Çin' konuşuldu

 Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale gelen ‘Gündem Buluşmaları’nın 42’incisi, ‘Pandemi Gölgesinde Küresel Ekonomi ve Çin’ başlığı altında düzenlendi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor. Covid-19, değişimin hızını ve etkisini radikal şekilde artırdı. Bu süreçte görüyoruz ki orta ve uzun vadeli planlar, kısa vadeli günü geçirme stratejilerine galip geliyor. Bu anlayışla, gelecekteki olası gelişmelerin ülkemize etkilerini önceden görme çabası içindeyiz” dedi. Toplantının konuşmacısı Dr. Altay Atlı ise şunları söyledi: “Hem ticaret savaşları hem pandemide şunu gördük; ne kadar dışarıya bağımlı olursanız, şartlar olumsuz olduğunda o kadar tehdit altında kalıyorsunuz. Kendine yeterlilik ve çeşitlendirme öncelikli hedefimiz olmalı” dedi. 

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 42’inci kez düzenlenen Gündem Buluşmaları’, Demirdöküm’ün katkılarıyla 28 Nisan Çarşamba günü online olarak gerçekleştirildi. Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı ‘Pandemi Gölgesinde Küresel Ekonomi ve Çin’ başlıklı toplantı, inşaat malzemesi sanayicileri, iş dünyasından isimler ve sektör profesyonelleri tarafından ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı Atlı Global Danışmanlık Kurucu Direktörü Dr. Altay Atlı, son gelişmeleri katılımcılarla paylaştı. 

Konuşmasında Çin’in küresel ekonomideki yükselişine dikkat çeken Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu şunları söyledi: “2019’da Çin’in küresel ekonomideki payı yüzde 13,6’ydı. 2020’de Covid-19 nedeniyle küresel ekonomi 4,3 küçülürken, Çin 2,3 büyüme ile küresel ekonomideki payını yüzde 13,6’dan 14,5’e çıkardı. 2021’de ise bu payın yüzde 14,9’a yükselmesi bekleniyor. Çin, Covid-19 sürecini farklı fazlarda, farklı etkilerde ve farklı disiplinlerde yaşayarak dikkatleri çekti. Bu süreçte ikinci önemli etkinin ise RCEP (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) olduğunu söyleyebiliriz. 8 yıldır üstünde çalışılan, 15 ülkenin, 2,2 milyar nüfusun ve küresel ekonominin yüzde 30’unun katılım gösterdiği ve 15 Kasım 2020’de imzalanarak devreye giren dünyanın en geniş kapsamlı ekonomik iş birliği hareketinin bölgenin en büyük gücü olan Çin’in gelişmesine nasıl etki edeceği merak ediliyor. Bizler de bu konuları değerlendirerek gelecekteki olası gelişmelerin ülkemize etkilerini önceden görme çabası içindeyiz.” 

Çeşitlendirme formülü: Çin+1

Ülkelerin mümkün olduğunca kendine yeterli hale gelmesinin çok önemli olduğunun altını çizen Dr. Altay Atlı, “Hem ticaret savaşları hem pandemide şunu gördük; ne kadar dışarıya bağımlı olursanız, şartlar olumsuz olduğunda o kadar tehdit altında kalıyorsunuz. Tabii ki yüzde 100 kendine yeterlilik söz konusu olamaz, çeşitlendirmek önemli. Peki, çeşitlendirme için nereye yönelmeliyiz? Bunlardan biri; Çin+1. Çin toparlanmasını gayet başarılı sürdürüyor, küresel tedarik zincirindeki yerini koruyacaktır. Ama çeşitlendirmek önemli olduğu için firmalar Çin+1 diyecek” dedi. 

‘Silah haline getirilmiş karşılıklı bağımlılık’

Uluslararası ilişkiler literatüründe yeni bir kavramın konuşulduğunu vurgulayan Dr. Altay Atlı, “Bu kavram; ‘Silah haline getirilmiş karşılıklı bağımlılık.’ Çünkü ben sana bağımlıysam, işler kötüye gittiğinde sen onu silah olarak kullanıyorsun. Diğer yandan son dönemde sayıca artan birçok büyük anlaşma gördük. RCEP bunların en önemlisi.  Onun dışında Brexit'in devamına tanık olduk, AB ile Çin arasında bir yatırım anlaşması yapıldığını gördük” diye konuştu. 

Çin, 2020 Nisan’da pandemi öncesi üretimi yakaladı

Çin ekonomisinin pandemi performansını değerlendiren Dr. Altay Atlı, şunları söyledi: “Pandemi başladığında sanayi üretimi düştü, fabrikalar kapandı. Ancak 2020’nin nisan-mayıs aylarında fabrika üretimleri pandemi öncesini yakaladı, yatırımlar ağustos gibi, perakende satışlar da eylülde toparlandı. İlk çeyrekte yüzde 6,5 civarında bir daralma söz konusuydu, ikinci çeyrekte pozitif rakamlar gelmeye başladı ve Çin yılın toplamını yüzde 2,3’lük büyüme ile kapattı. Çin ekonomisi çok büyük bir aktör. Ayrıca Çin düny
anın en fazla ithalat yapan ikinci ülkesi. Ara mamulleri ham maddeleri ithal ediyor. Çin’deki fabrika üretimi artıyorsa bu birçok ülkeyi etkiliyor. Bütün bunların etkilerini de net bir şekilde yaşadık.”

2 bin dolar olan konteyner navlun ücreti 8 bin dolara çıktı

Küresel tedarik zincirine de değinen Dr. Altay Atlı, “Şu an dünyada Asya-Pasifik bölgesi küresel tedarik zincirinin en çok yoğunlaştığı bölgelerin başında geliyor. Nihai bir ürünün üretimi, birçok farklı ülkeden gelecek ara parçalara bağlı. Sadece arz ve talep değil, aradaki nakliye imkanlarında da sıkıntılar yaşandı. Konteyner fiyatları yükseldi. Pandemi öncesinde Şangay’dan Avrupa’ya yaklaşık 2 bin dolar olan konteyner navlun ücreti 8 bin dolara kadar çıktı” dedi. 

Yeni yaklaşımlar: “Evimize geri dönelim”

Dr. Altay Atlı, tedarik zincirine yönelik yeni yaklaşımları ise şöyle anlattı: “Günümüzde ‘Nearshoring’ tabiri kullanılıyor. Bu kadar fazla yayılmamak, bu zincirleri esnetmemek lazım. Biz yine tedarik zincirlerimizi kuralım ama yakın coğrafyamızda kuralım yaklaşımı var. Bir de ‘Reshoring’ tartışması söz konusu. Yani ‘Evimize geri dönelim. Maliyetler daha yüksek olabilir ama ülkemizde üretim yapalım.’ Bunun da başka avantajları var. Bu tartışmalar işin coğrafyasına yönelik.” 

Çin’in teknolojide çok ciddi yatırım yaptığını belirten Dr. Altay Atlı şöyle devam etti: “Çin’in dünyada bir rekabet avantajı vardı; düşük maliyet. Yeni bir rekabet avantajını daha yüksek katma değer, daha yüksek teknoloji içeriği ile yapmaya çalışıyor. Çin eskiden başkasının tasarladığı cep telefonunu ucuza üretip, dünyaya satıyordu. Yeni yazmak istediği hikaye ise şu; artık kendi dizayn ettiğim, daha da geliştireceğim cep telefonunu üreteceğim.”

Dijital İpek Yolu hız kazanacak

Dr. Altay Atlı, Kuşak ve Yol’da ise birçok projenin sürdüğünü ifade ederek, “Türkiye’de büyük bir proje var şu anda; Hunutlu Termik Santral projesi. Pandemide durmadı, Çin’den yeni personel bile getirildi. Bence Kuşak ve Yol projesinin önceliği farklılaşacak. Geldiğimiz noktada daha farklı, dijital bağlantılar öne çıkacak. Dijital İpek Yolu adı altında sürdürülen girişimler hız kazanacak. Avrasya coğrafyasının iki ucunu sadece liman, deniz ve demiryolları ile bağlamak değil fiberoptikle, dijital bağlantılarla, dijital ticaretle bağlamak daha ön planda olacak. Sağlık İpek Yolu konusu da ciddi şekilde hız kazanıyor” dedi.   

Yabancı yatırımcıların yüzde 67’si Avrupa’dan 

Dr. Altay Atlı, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye, küresel ekonominin önemli bir parçası. Kendine yeterlilik ve çeşitlendirme öncelikli hedefimiz olmalı. Asya’ya bakışımızı da çeşitlendirme olarak görüyorum. Türkiye’deki doğrudan yabancı yatırımcılara baktığımızda, yüzde 67’sinin Avrupa’dan, yüzde 4’ünün Asya-Pasifik’ten, bunun yüzde 1’inin de Çin’den olduğunu görüyoruz. Türkiye açısından Çin, Asya-Pasifik’teki etkisini artırmak için de uygun bir partnerdir.” 

Türkiye, Avrupa+Çin formülünü değerlendirmeli

Pandemiyle beraber bölgeselleşmenin daha önemli hale geldiğini vurgulayan toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi ErdoğanDrAltay Atlı’nın konuşmasında, firmalara çeşitlendirme için önerdiği ‘Çin+1’ formülü ile ilgili  “Bugün Türkiye hem ihracatı hem ithalatını ağırlıklı olarak Avrupa ile yapıyor. Türkiye şu an Avrupa+1 formülünü değerlendirmeli. Bu +1, Çin olabilir” dedi.  

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Görüntülü görüşmeyle uzaktan müşteri olma dönemi başlıyor

Türkiye genelindeki 437 şubesiyle müşterilerine katılım finans alanında hizmet veren Kuveyt Türk, 1 Mayıs 2021’de yürürlüğe girmesi beklenen yasal düzenlemeyle birlikte görüntülü görüşme ile uzaktan müşteri olma dönemini başlatıyor. Kuveyt Türk müşterisi olmak isteyenler, yeni dönemde şubeye gitmeden görüntülü görüşmeyle uzaktan müşteri olabilecek. Türkiye’de ikamet eden 18 yaşından büyük Türk vatandaşlarının başvuruda bulunabileceği uzaktan görüşmeyle müşteri olma sırasında, başvuru sahiplerinin yeni tip T.C. kimlik kartlarını yanında bulundurması yeterli olacak. Uzaktan müşteri olma işlemi NFC özelliği bulunan akıllı telefonlardan gerçekleştirilebilecek. Islak imzanın talep edilmediği uzaktan müşteri olma işleminde otomatik olarak cari hesap açılacak ve beyan edilen adrese Kuveyt Türk Sağlam Nakit Kart gönderilecek. Hesap açılışı yapıldıktan sonra müşteriler Kuveyt Türk Mobil’in avantajlarından yararlanmaya başlayabilecek.  

 

“Müşterisi olmanın kolaylığını telefon mesafesine taşıyoruz”

Kuveyt Türk Bireyselden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Oral, “Dijitalleşmenin artmasıyla birlikte müşterilerin finansal işlemlere yönelik beklentileri de değişti. Müşteriler artık diledikleri işlemi, diledikleri yerden en güvenli ve en hızlı şekilde yapmak istiyor. Tüm bunları yaparken de müşteriler bankacılık işlemlerini mesafesiz, masrafsız, kolay ve akıllı şekilde uzaktan yapabilecekleri çözümler talep ediyor. Müşterilerimizin bu beklentilerini en iyi şekilde karşılamak adına, 1 Mayıs’ta yürürlüğe girmesi beklenen yasal düzenlemeyle birlikte Kuveyt Türk Mobil üzerinden görüntülü görüşmeyle müşteri olma ve hesap açma uygulamasını başlatacağız. Maskesiz, mesafesiz ve kolay müşteri olma yöntemi dediğimiz bu yeni hizmetimizle, birkaç dakikada Kuveyt Türk müşterisi olmanın kolaylığını telefon mesafesine taşıyoruz. Uzaktan hesap açılışının yapılmasını müteakiben Kuveyt Türk Mobil’in tüm avantajlarını kullanabilecek olan müşterilerimize pürüzsüz bir dijital deneyim yaşatmayı hedefliyoruz. Kuveyt Türk Mobil’i yeni özellikler ekleyerek geliştirmeye devam edeceğiz” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Hibrit Araçlara Özel Motor ve Şanzıman Yağları

Dört farklı viskozitede üretilen 100 sentetik Motul Hybrid Serisi motor yağları ve tam otomatik, CVT ve DCT şanzımanlı araçlar için tasarlanan şanzıman yağları, hibrit araçların tüm yağlama ihtiyaçlarına cevap veriyor. 

 

Hibrit teknolojiler için üretilmiş bu serinin tüm ürünleri tamamen sentetik ve oldukça düşük viskozite seviyeleri SAE 0W20, SAE 0W16, SAE 0W12 ve SAE 0W8 ile dikkat çekici bir yakıt tasarrufu sağlıyor. Bu yağların faydaları her türlü çalışma sıcaklığında hem motoru ilk çalıştırmada, hem de sonrasında görülüyor; motorun temizliği ve sağlığından ödün vermeden yağ tüketimini düşük seviyelerde tutuyor ve aynı zamanda katalitik konvertör araçlar için uyumlu olması ile öne çıkıyor. Ayrıca Motul, SAE 0W8 ve SAE 0W12 viskozite seviyelerine sahip motor yağlarını Dünya’da geliştiren ve piyasaya sunan ilk marka olma özelliğini de taşıyor. 

 

Motor ve orijinal araç üreticilerinin daha çevreci ürünler ve üretim metotları kullandığı günümüzde Motul de bu üreticilerin yanında olup geçmişten gelen Ar-Ge bilgisi ve tecrübesi ile geleceğin ürünlerini üretip pazara sunmaya devam edecek.

 

Türkiye’de 2020 sonu itibari ile 25bin’e yakın elektrikli ve hibrit araç satışı gerçekleşti. Bu araçların kullanıcıları, araçlarının ihtiyacı olan yağlar için Motul’ün bu özel serisini tercih edebilecek. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Gelecek işbirlikçi robotların ve iha'ların

NORDIC TALKS – İŞ DÜNYASINDA ROBOTİK VE YAPAY ZEKÂ UYGULAMALARI:

GELECEK İŞBİRLİKÇİ ROBOTLARIN VE İHA’LARIN

 

  • Nordic Talk webinar serisinin beşincisinde Avrupa’nın en dijital ülkesi Danimarka’nın robotik ve yapay zekâ inovasyonunun Türk sanayisine nasıl değer katabileceği konuşuldu.
  • Universal Robots Türkiye Genel Müdürü Gök: “İşbirlikçi robotlar, yani cobotların maliyeti, endüstriyel robotların dörtte biri kadar. Ayrıca cobotlar ile mevcut insan iş gücü kaybedilmeden üretkenlik yüzde 50 oranında artırılabilir.”
  • Aarhus Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Yapay Zekâ ve Robotik Araştırmalar Bölüm Başkanı Dr. Kayacan: “Tüketim alanında insansız hava aracı pazarı hızla büyüyor. 2014’te bu pazarın cirosu 700 milyon dolar iken, 2020’de 3,3 milyar dolara ulaştı.”

 

COVID-19 sonrası ‘yeni normal’e göre biçimlenmek zorunda kalan iş dünyasında teknoloji ve inovasyon giderek daha önemli bir yer tutmaya başlarken, Danimarka İstanbul Başkonsolosluğu Ticaret Ataşeliği de Nordic Talks webinar serisinin beşincisini ‘İş Dünyasında Robotik ve Yapay Zekâ Uygulamaları’ başlığıyla düzenledi.

 

Danimarka İstanbul Başkonsolosu Anette Galskjøt’un ev sahipliği yaptığı, moderatörlüğünü ise TAGES CEO’su Leyla Arsan’ın üstlendiği webinarın konuşmacıları Aarhus Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Yapay Zekâ ve Robotik Araştırmalar Bölüm Başkanı Dr. Erdal Kayacan, Upteko Kurucu Ortağı Mads JørgensenUniversal Robots Türkiye Genel Müdürü Kandan Ö. Gök ve Odense Robotics İş Geliştirme Müdürü Bongki Engel’di.

 

DİJİTALLEŞMEDE ANAHTAR ÖZEL SEKTÖR

Avrupa’nın en dijital ülkesi Danimarka’nın da bir günde dijitalleşmediğine dikkat çeken Danimarka İstanbul Başkonsolosu Anette Galskjøt “Dijitalleşme, modernleşme ve kamu sektörünü daha verimli hale getirmek için şart. Özel sektör ile kamunun iş birliklerini çok önemsiyoruz, çünkü dijitalleşmenin anahtarı özel sektör. Danimarkalılar, teknolojik yeniliklere çok açık. Bu nedenle de Danimarka, Avrupa drone (insansız hava aracı) ve robot pazarına girmek için en uygun ülke” dedi.          

Bununla birlikte Danimarka’nın robotik ve yapay zekâ alanındaki inovatif çözümlerinin Türk sanayisine değer katmaya devam edeceğinin altını çizen Danimarka İstanbul Başkonsolosu Galskjøt konuşmasını, “BM’nin 9. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi, dayanaklı altyapılar, sürdürülebilir endüstri ve gelişmiş inovasyonu, Türk ve Danimarkalı paydaşlarla daha da yaygınlaştırabiliriz. Kamu, özel sektör ve üniversitelerle kurduğumuz güçlü iş birliklerinden faydalanarak herkesi yarının iş dünyasını birlikte hayal etmeye ve gerçekleştirmeye davet ediyorum” diyerek tamamladı. 

 

Günümüzde yapay zekâ ve robotik araştırma ve inovasyon faaliyetlerinin daha insan merkezli, sürdürülebilir, güvenli ve kapsayıcı yaklaşımlara ihtiyacı olduğunu hatırlatan TAGES CEO’su Arsan, bunun da ancak, COVID-19 sonrası her zamankinden daha önemli hale gelen iş birliği ve ortaklıklar ile başarılabileceğini vurguladı. 

 

HALİHAZIRDA 50 BİNDEN FAZLA COBOT VAR

 

İnsan iş gücünün robotlarla desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Universal Robots Türkiye Genel Müdürü Kandan Ö. Gök geleceğin robot ve insan iş birliğinde, yani ‘işbirlikçi robotlar’da, cobotlar’da (collaborative robot) olduğunu anlattı. İnsanlarla birlikte çalışmak için üretilen bu robotlara talebin her geçen gün arttığını söyleyen Gök, “Sanılanın aksine, işlerin yalnızca yüzde 10 tamamen otomatikleştirilebiliyor. Cobotlar ile mevcut insan iş gücü korunarak üretkenlik yüzde 50 oranında artırılabilir.” 

 

Ayrıca, halihazırda dünyada 50 binin üzerinde cobot kullanıldığını; cobotların, endüstriyel robotlarla kıyaslandığında, hızlı kurulum, kolay programlanabilme ve sınırlı alan ihtiyacı özellikleriyle öne çıktığını belirten G&ou
ml;k, endüstriyel robot maliyetinin 8 birim iken cobotlarınkinin 2 birim olduğunu ifade etti. 

 

2020’DE 7,8 MİLYON TÜKETİCİ DRONE SATIN ALDI

 

Son yıllarda hayatımıza giren İHA teknolojisinin küresel olarak yüzde 70 oranında askeri, yüzde 13 oranında da ticari amaçlarla kullanıldığını, ancak yüzde 17’sinin tüketici odaklı olduğunu söyleyen Aarhus Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Yapay Zekâ ve Robotik Araştırmalar Bölüm Başkanı Dr. Erdal Kayacan ise şöyle konuştu: “2014 yılında tüketicilere yönelik sadece 450 bin drone siparişi verildi ve 700 milyon dolar ciro yapıldı. 2020’de ise 7,8 milyon tüketici drone siparişi verildi ve 3,3 milyar dolar ciro yapıldı. Bu rakamlar tüketime dayalı insansız hava aracı pazarının ne kadar hızlı büyüdüğünü gösteriyor. Talep artmaya devem edecektir.”

 

İHA’ların uçuş sürelerinin pil kısıtlamaları nedeniyle sınırlı olduğunu, araç geliştirme-üretim yarışında, operasyon performansının sınıra kadar zorlanması gerektiğini söyleyen Dr. Kayacan’a göre, otonom drone yarışındaki nihai hedef, elde edilen bilgilerin arama kurtarma çalışmaları gibi alanlara aktarılması olmalı.

 

KAMU, ÖZEL SEKTÖR VE BİLİM İŞ BİRLİĞİ

 

Hem üniversiteler hem de şirketlerle projeler üreten Odense Robotics İş Geliştirme Müdürü Engel de robotik ve yapay zekâkonusunda uluslararası iş birliğinin öneminin altını şu sözlerle çizdi: “Danimarka, 10 yıl içinde robot, otomasyon ve İHA alanındaki liderliğini, özel sektör, kamu ile bilimsel kurumlar arasındaki iş birliğine, inovasyon, güven, bilgi paylaşımı ve sıkı çalışmaya borçlu.”

 

Drone teknolojisinin birçok farklı alanda kullanıldığını söyleyen Upteko Kurucu Ortağı Jørgensen ise inovatif drone teknolojisinden faydalanarak denizcilik sektörünü kökten geliştirmek için çalışmalar yürüttüklerini, insansız hava araçları ve denizcilik sektörü hakkındaki bilgilerini birleştirerek, denizcilik endüstrisi için ilk otonom drone sistemini inşa ettiklerini belirtti.

 

Nordic Talks, Nordik Bakanlar Kurulu’nun 2019 yılında dünyanın en sürdürülebilir bölgesi olma hedefiyle hayata geçirildi. Bu kapsamda dünyanın dört bir yanında etkinlikler düzenleniyor.  Danimarka İstanbul Başkonsolosluğu Ticaret Ataşeliği’nin ev sahipliğindeki Nordic Talks serisinin bir sonraki webinarı sürdürülebilir moda ve tasarım hakkında gerçekleştirilecek.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

21 ildeki 35 farklı liseden 78 öğrenci Sosyal İnovasyon Kampı’nda buluştu

NN Hayat ve Emeklilik, Genç Başarı Eğitim Vakfı (Junior Achievement Turkey) iş birliği ile düzenlediği Sosyal İnovasyon Kampı’nda liseli gençlerle buluştu. 21 ildeki 35 farklı liseden 78 öğrencinin katıldığı kampta gençler, eğitimde fırsat eşitliği için teknolojik çözümler tasarladı. Yapılan değerlendirmede en iyi projeler belirlendi. 

 

NN Hayat ve Emeklilik, Genç Başarı Eğitim Vakfı (Junior Achievement Turkey) iş birliği ile düzenlediği Sosyal İnovasyon Kampı’nda, liseli gençleri inovasyon ile buluşturdu. İlki 2017 yılında gerçekleşen kamp, pandemi nedeniyle bu yıl ilk kez online olarak gerçekleştirildi. Kendi şehirlerinden bağlanarak bir araya gelen liseli gençler bu sene de sosyal sorunlara NN gönüllüleri ile birlikte yenilikçi çözümler üretti. 21 ildeki 35 farklı liseden 78 öğrencinin karma gruplar halinde bir sosyal girişim fikri geliştirdikleri Sosyal İnovasyon Kampı’nda öğrenciler bu sene “Eğitim Teknolojileri ile Eğitimde fırsat eşitliği” konusu üzerine çalışmalarını gerçekleştirdi. Öğrenciler tarafından üretilen fikirlerin NN gönüllüsü mentorların desteğiyle birlikte bir iş planına dönüştürüldüğü kamp sonunda en iyi projeler seçildi. 

 

Yeni deneyimlerden korkmayın

 

Sosyal İnovasyon Kampı etkinliğinde gençlerle online platformda buluşan NN Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü Anna Grzelonska, kendi deneyimlerini paylaşarak gençlere tavsiyelerde bulundu. Anna Grzelonska şunları söyledi: “Sadece başarılı bir öğrenci olmayı değil, yeni deneyimler kazanmayı da amaçlayın. Hayatta ne yapmak istediğinize karar vermeden önce farklı tecrübelerle kendinizi geliştirin, bu konuda cesaretli ve meraklı olun. Kültürler ve yaşadığımız şehirler ayrı olsa da hepimizin insan olduğunu unutmayın. Pozitif ve açık fikirli olun. Hayat bize her zaman hayal bile edemeyeceğimiz güzellikler getirebilir.” 

 

Sosyal sorunlara gençlerin gözünden çözümler

 

NN gönüllülerinin mentorluğu ve paylaşılan deneyimlerle gençlerin hayatlarında olumlu bir iz bırakmayı hedefleyen Sosyal İnovasyon Kampı’nda; gençlerin sosyal sorunlara ilişkin mentorlarının yönlendirmesi ile fikirler geliştirip, sorunlara çözüm bulmaları amaçlanıyor.  Kampa katılan öğrenciler günümüzde yaşanan sosyal sorunlara değinebilme şansı bulurken, ekip olarak çalıştıkları bir projeyi jüriye sunma deneyimini de erken yaşlarda yaşama fırsatı yakaladılar. Liseli gençler 2 gün süren etkinlik kapsamında hiç tanımadıkları gruplar ile kısıtlı bir zamanda uçtan uca bir projeyi tasarlamanın heyecanını yaşadılar. 

 

Üç projeye ödül verildi

 

NN Hayat ve Emeklilik İnsan Kaynakları Müdürü Özlem Kuzey Kaya ve Müşteri İletişim Merkezi Müdürü Sercan Ünal’ın da jüri ekibinde bulunduğu etkinlikte en başarılı projeler iki birinci ve bir ikinci olarak belirlendi. Dereceye giren ilk proje şöyle: EQ-Vision “Eşit ve Kaliteli Vizyon” mottosuyla tüm öğrencilerin erişebileceği bir platform olarak tasarlandı. Öğrenciler coğrafya, yaş, sınıf gibi filtreleri kullanarak kendi yaş/sınıf gruplarında yer alan; platforma kayıt olurken tamamladıkları kişilik envanterleri sayesinde benzer ilgi ve eğilimlerdeki öğrencilerin neler konuştuklarını, hayal ettiklerini görebiliyor. Bu sayede öğrenciler yaşıtlarının gündemlerinden ve çalışmalarından haberdar olabiliyor. DC Online- Öğrenci Etkileşim Platformu ise her öğrencinin verimli bir sınıf ortamına ve rehber öğretmene erişiminin bulunmaması ve bazı okulların öğrenciyle birebir iletişimde yetersiz kalması sorunlarından yola çıkılarak oluşturuldu. DC Online, öğrencilerin seçtikleri sınıf ve derslere göre diledikleri sınıflara katılarak hem online kütüphane ortamı hem de bireysel ve toplu rehberlik hizmetleri görmelerini sağlıyor. Ayrıca öğrencilerin okul dışı sosyal etkileşimini genişletir, online kütüphane hizmeti sunuyor. Studay isimli web sitesi ve mobil aplikasyon projesi de 6-18 yaş arası öğrencilerin eğitimindeki eksikleri ve ihtiyaçları karşılamayı amaçlıyor. Proje aynı zamanda işitme ve görme engelli öğrencilerin de bu olanaklardan faydalanmasını sağlıyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

ICF Türkiye Dönüştüren Koçluk Hikayeleri BB: DeFacto İnsan Kaynakları Başkanı ve TEGEP Başkanı Yeşim Çokeker

İş dünyasında kullanılan en iyi koçluk uygulamalarının konuşulduğu “ICF Türkiye Dönüştüren Koçluk Hikayeleri” webinar serisi devam ediyor. Dokuzuncusu gerçekleştirilen webinarın bu ayki konuğu, DeFacto İnsan Kaynakları Başkanı ve TEGEP (Eğitim ve Gelişim Platfomu Derneği) Başkanı Yeşim Çokeker oldu. Etkinlikte, DeFacto’nun kurumsal koçluk öyküsü, koçluk uygulamaları, koçluk mentorluk ayrımı, koçluk uygulamalarıyla şirket yöneticilerinin performanslarının nasıl daha da arttığı ve bunun kuruma nasıl yansıdığı konuşuldu

 

Uluslararası Koçluk Federasyonu ICF Global’in ülkemizdeki imtiyazlı kuruluşu ICF Türkiye’nin başlattığı ve koçluğa değer katan ve koçluk mesleğini ileriye taşıyan uygulamalarla, iş dünyasının bu konudaki deneyimlerinin paylaşıldığı “Dönüştüren Koçluk Hikayeleri” webinarının dokuzuncusu; DeFacto İnsan Kaynakları Başkanı ve TEGEP Başkanı Yeşim Çokekerin katılımıyla gerçekleştirildi. 9 aydır düzenli olarak, her ayın ikinci Çarşamba günü gerçekleştirilen etkinliğe bugüne kadar; AkbankAksigorta, Arçelik Global, AXA Sigorta, Borusan, Bosch Türkiye, Hugo Boss Türkiye, Koçtaş, LC Waikiki, Tofaş, Logo Grup kurumlarının tepe yöneticileri katıldı. ICF Türkiye Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tuna Aktuna’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte, DeFacto’nun koçluk uygulamaları, koçluk mentorluk ayrımı, koçluk uygulamalarıyla şirket yöneticilerinin performanslarının nasıl daha da arttığı ve bunun kuruma nasıl yansıdığı konuları ele alındı.

 

Yeşim Çokeker: “ICF’i ve temel yetkinlik ve kriterlerini mihenk taşı olarak belirledik.” 

2014 yılından bu yana DeFacto’da görev yapan,  30 ülkede 15 bin çalışana Head of HR olarak liderlik eden ve 6 yıldır da gönüllü olarak TEGEP’te çalışan Yeşim Çokeker, DeFacto’da, koçluk uygulamaları için her şeyden önce, kapsamlı ve sağlam bir tasarım süreci geçirdiklerini belirterek; “Koçluk uygulamalarında, hem koçluk eğitimi alınacak kurum anlamında hem de bizzat hizmet alınacak koçlar anlamında, daha en baştan doğru paydaşlarla yola çıkmak çok önemli. Ama bu doğru paydaş seçimi de, sizin nasıl bir liderlik kültürü hedeflediğinizle de çok alakalı. Yılda yüzde 40 büyüyen, dünyanın 30 ülkesinde fiziki olarak, 89 ülkede online olarak var olan, 500’e yakın mağazası ve 15 bin çalışanı olan bir markayız. Doğal olarak, bu büyüklüğü ve yüzde 40 büyüme trendine hizmet edecek bir liderlik kültürüne, gelişim programına ve koçluk stratejisine ihtiyacımız vardı. Ayrıca mağazacılık işi yaptığımız için, içerden yönetici yetiştirmek bizim için çok önemliydi. Kurum dışından yetişmiş insan kaynağı bulmanız kolay olmuyor. Bir mağaza müdürü, orta ölçekli bir işletmenin genel müdürü denkliğindedir hem ciro hem de yönettiği insan sayısı anlamında. Doğal olarak çok ciddi bir yetkinlik gelişimine ihtiyaç duyuyoruz. DeFacto koçluk süreci 2013 yılında, öncelikle sahada başladı. İşimiz gereği mentorluk kaslarımız çok gelişmişti, bu nedenle başlangıçta mentorluk sistemimizin altında yapılandırdık ve hızlı bir şekilde, hangi şapkanın, hangi durumlarda kullanabileceğine kadar, iki alanın ayrımlarını netleştirdik. Bir başka önemli nokta ise ICF’i ve temel yetkinlik ve kriterlerini mihenk taşı olarak belirledik. İki yıllık programlarımızda her yıl 400-500 yönetici adayı yetiştiriyoruz.” dedi.

 

Tepe yönetime, koçluk uygulamaları tanıtımını bizzat çalışanlarımız yaptı. 

Koçluk uygulamalarına öncelikle kurumların tepe yöneticilerinin inanmasının ve sahiplenmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Çokeker; bu konuda yöntem olarak, koçluk süreçlerinin ilk pilot uygulamasından geçen yönetici ve çalışanların bizzat kendilerinin tepe yönetime koçluk uygulamasını ve sonuçlarını anlatmasını tercih ettiklerini belirtti. 

 

Ölçümlenen verim artışları ve Koçluk Puanı uygulaması

DeFacto’daki koçluk sürecinin, saha ve genel merkez olmak üzere iki bölümde değerlendirmek gerektiğini belirten Çokeker, sözlerine şöyle devam etti: “Mağazalarımızda çalışan insanların yüzde 80’inin Z Kuşağı ve halen bir taraftan üniversite okuyan insanlar. Eğitim ve koçluk uygulamalarımızı bu doğrultuda sürekli revize ediyoruz, geliştiriyoruz. Son derece dinamik bir kitleden bahsediyoruz. Genel merkezdeki koçluk uygulamalarımızda ise, doğal olarak başka bir stratejiyle yola çıktık. ICF’in yetkinliklerini Liderlik Gelişim Programımıza entegre ettik. 75 saatlik bir gelişim programıyla ICF sertifikalarını aldı yöneticilerimiz.  Eğitimlerimize, “Koçunu Seç Harekete Geç” şeklinde güzel de bir motto belirlemiştik. Ayrıca, tüm bu süreç, DeFac
to Academy birimimiz üzerinden yürütülüyor. Şu aşamada, tüm yöneticilerimize koçluk eğitimi verir hale geldik. Yöneticilerimizden büyük talep geldi koçlukla ilgili ve kariyerlerine koç olarak devam etmek isteyen yöneticilerimiz bile oldu, bundan gurur duyuyoruz. Ayrıca, tüm üst düzey yöneticilerimiz ve direktörlerimiz koçluk programından geçtiler. Ve mağaza müdürlerimiz ve ikinci müdürlerimizi de dahil ettiğimizde, yönetici kadromuzun yüzde 50’sinden fazlası koçluk programından geçtiler. Ve koçluk programınızın iş sonuçlarına etkisini yüzde 52 oranında bir iyileşme şeklinde ölçümledik ve bu gerçekten büyük bir yüzdedir. Programlarımızın, yönetici kariyeri ve yönetici terfileri için çok etkili olduğunu yıllar içinde çok net gözlemliyoruz. Sektörümüz için çok ama çok önemli olan çalışan sirkülasyon oranımızı ise, gelişim programımız sayesinde yüzde 21,5 aşağı çekme başarısı gösterdik. Tüm bunların toplamında, personel maliyetinde ise yüzde 39’luk bir iyileşme yaşadık. Bağımlılık puanımız yüzde 22’lik bir artış gösterdi. Ayrıca, mağazalarımızda uyguladığımız ve halen devam eden, mağaza çalışanlarının, koçluk açısından mağaza müdürünü değerlendirdiği Koçluk Puanı adında bir kriter belirledik ve çok verimli sonuçlar alıyoruz.”

 

Çalışanların görüşleri

Konuşmasında, koçluk uygulamalarına dair, markanın iç koçları olan yöneticilerin ve çalışanların görüşlerini de paylaşan Çokeker, “Yöneticilerimiz ve çalışanlarımız büyük bir enerjiyle sahiplendiler koçluk programını. Onların düşünceleriyle ilgili bir iki örnek paylaşmak istiyorum; önce bir mağaza müdürümüzün görüşleri: ‘Danışanımız olan iş arkadaşlarımız üzerinden yarattığımız net etkiyi görebilmek çok sevindirici. Hayal kurmayı ve kurdurtmayı öğrendim. Yönettiğim ekiplerime, koç ya da mentor gibi yaklaşıyorum ve bu durum çalışan bağlılığını olumlu etkiliyor. Kariyerlerine yön verebildikleri için daha istekli, daha motive bir ekibim oldu. Ayrıca, çok konuşup, az dinleyen birisi olduğumu fark ettim ve artık iyi bir dinleyici olduğumu düşünüyorum.’ Şimdi de bir çalışanımızın görüşlerini paylaşıyorum: ‘Şu anda hedeflerim olan birçok şey eskiden hayallerimdi. Artık hayallerimle ilgili adım atıyorum, harekete geçiyorum.’ Bunun gibi bizleri motive edici birçok yorum var. Bu konuyla ilgili sağlam bir moral değer oluşmuş durumda.” dedi.

 

Çevik Dönüşüm projemizi birebir koçluk uygulamalarıyla kurum geneline yaymayı hedefliyoruz

DeFacto olarak kurumsal kültürlerinde ortalama 4 yılda bir dönüşüm sürecine girdiklerini ifade eden Yeşim Çokeker, önlerindeki sürecin Çevik Dönüşüm dönemleri olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bu dönüşümü öncelikle bünyemizdeki teknoloji şirketimizde ve genel merkezimizdeki iş birimlerimizde başlattık. Pandemi süreci bu konuda ivme kazandırıcı bir etki yaptı ve bir olumsuzluktan olumluluk çıkardık diyebilirim. Scrum metodu uyguluyoruz ve sertifikalı “Scrum Master”larımızla, dönüşüm için bir Çevik Ofis kurduk. Ve öncellikle bu arkadaşlarımıza koçluk eğitimi aldırdık. Çünkü eğer kültürü dönüştürmek istiyorsanız bu sadece metotla, kullanılacak araçlarla gerçekleşebilecek bir şey değil; asıl bu dönüşümü geleceğe taşıyacak yetkinleri kazanmak gerekiyor. Ve tüm bu sürecin kurum geneline yayılma sürecini birebir koçluk uygulamalarıyla destekleyeceğiz zira bunun çarpan etkisi yaratacağını iyi biliyoruz.”

 

Koçluk uygulamalarına yeni başlayacak kurumlara öneriler

Koçluk uygulamalarına yeni başlayan firmalara bazı önerilerde de bulunan Yeşim Çokeker, tasarım ve yapılandırmanın süreç için çok önemli olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı: “En baştan ihtiyaç analizi çok kritik bir öneme sahip. Ardından sağlam bir tasarım aşaması gerekiyor, burada da eksiklikler tespit edilebilecektir. Koçluk uygulamaları ve dönüşüm projeleri, 2-3 aylık yapılabilecek, moda gibi sonra vazgeçilecek şeyler değildir kesinlikle. Bu uygulamalar 2-3 yıl ve daha ötesi perspektiflere ihtiyaç duyduğu için, yapılan tasarımın nasıl ölçümlenebileceğini de belirlemek gerekiyor. Tüm bu süreçte iş birimlerinizle gireceğiniz iş birliği çok ama çok önemli. Ve tepe yönetimin sahiplenmesi ve pozisyonu da çok önemli. Bir başka dikkat edilecek nokta da, beraber yürünecek koçluk partneri kurumun, hedefler doğrultusunda doğru seçilmesidir. Örneğin biz bu süreçte, saha birimlerimiz için başka bir koçluk kurumuyla, merkez birimlerimiz için başka bir koçluk kurumuyla çalıştık.”

 

ICF Dönüştüren Koçluk webinar serisinin dokuzuncusu, DeFacto İnsan Kaynakları Başkanı ve TEGEP Başkanı Yeşim Çokeker’in, katılımcılardan gelen soruları yanıtlamasıyla sona erdi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı