Aylık arşivler: Nisan 2021

Ticari değişimlerin bir risk olduğu düşüncesi yerini bir gereksinim olduğuna bırakacak

Pazarlamanın öncülerini buluşturan ve bu yıl çevrimiçi olarak gerçekleşen CMO Summit 2021, Simon Kucher & Partners CEO’su Mark Billige’nin pazarlamanın geleceği ile öngörülerini aktardığı konuşmasıyla başladı. Yalnız geçmiş analizlere göre karar vermenin önemini yitirdiğine dikkat çeken Billige, firmaların gelecek stratejilerini müşterilerin değişen ihtiyaçlarına göre ve ticari yaratıcılıkla oluşturması gerektiğini belirtti.

 

Zirve’de, Simon Kucher & Partners Global Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Ofisi Yönetici Ortağı Mert Terzioğlu da ‘Yeni Dünya Düzeninde Ticari Yaratıcılık’ panelinin moderatörlüğünü yürüttü.

 

Pandemiyle birlikte her şey gibi pazarlama dünyası da yeniden şekillenirken, pazarlamanın önde gelen isimleri pazarlamanın geleceğini konuşmak üzere Fortune Türkiye & DataExpert iş birliği ve BMI organizasyonuyla düzenlenen CMO Summit 2021’de bir araya geldi. Çevrimiçi olarak gerçekleşen ve bu yılki teması “Reshape” (Yeniden Şekillen) olan Zirve’ye, Türkiye'nin önde gelen şirketlerinin üst düzey yöneticileri ve CMO'larının yanı sıra, pazarlama sektöründen orta ve üst düzey yöneticiler, pazarlama alanındaki ürün ve hizmet sağlayıcılarının üst düzey yöneticileri, pazarlama ve yönetim uzmanları, sektör duayenleri ve basın mensupları katıldı. Zirve kapsamında gerçekleşen oturumların ardından ‘En Etkin 50 CMO’ya ödülleri takdim edildi.

 

Tüm gün süren ve 20’nin üzerinde konuşmacının yer aldığı Zirve’de strateji, pazarlama, fiyatlandırma ve satış konusunda uzmanlaşmış bir global danışmanlık firması olan Simon-Kucher & Partners’ın CEO’su Mark Billige pandemiyle birlikte değişen dinamikleri ve pazarlamanın geleceğine ilişkin öngörülerini aktardığı bir konuşma yaptı. 

 

Mark Billige: “Pandemiyle değişen dinamiklere geçmiş tecrübeyle cevap veremeyiz.”

 

Konuşmasında, pandeminin iki mega trendinin “dijital dönüşüm” ve “toplumsal bilinçlenme” olduğunu belirten Billige, müşteri ihtiyaçlarının değiştiği ve bu süreçte firmaların geçmiş deneyimleriyle değil yeni ve yaratıcı stratejilerle hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. 

 

Dijitalleşmenin hızlanmasıyla birlikte her şeyin uzaktan yürütüldüğü bu dönemde müşteriyle ilişkinin yakın olması gerektiğinin, müşterilerle bağ kurmanın ve yeni ihtiyaçlarını anlamanın önemine değinen Billige, şirketlerin gelecek stratejilerini belirlerken öncelikle “müşterilerin nereye yöneldikleri”, “neden oraya yöneldikleri”, “hızları” ve “bu konuda firma olarak yetkinlikleri” konularına cevap bulması gerektiğini belirtti. 

 

Billige, günümüz şartlarında dijitalleşmenin ve büyük veri ile yapay zekayı yaratıcı stratejiler için kullanmanın firmalar için olmazsa olmaz bir strateji olduğunu vurgularken yeni dönemde başarılı olmak isteyen firmaların tekrarlayan gelir modelleri, esnek paketleme, dinamik fiyatlandırma ve hibrit satış kanalları başlıklarına eğilmesi gerektiğini de söyledi. Billige son olarak “Değişimin hızını olduğundan küçük, ticari yaratıcılığınızı ise olduğundan büyük görmeyin,” dedi.

 

Terzioğlu: “Değişmek zorunda olmadan değişebilen firmalar krizi daha iyi atlatıyor.”

 

“Dijitalleşme Odağında İş Modellerinin Değişimi”, “Sınırları Olmayan Markalardan Pazar Deneyimleri” ve “Markalar ve Fayda İletişimi” başlıklı panellerin de bulunduğu Zirve’de, Simon Kucher & Partners Global Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Ofisi Yönetici Ortağı Mert Terzioğlu’nun moderatörlük yaptığı “Yeni Dünya Düzeninde Ticari Yaratıcılık” başlıklı panelde pandemi sonrası süreçte yaratıcılık konusu ele alındı. Panelde Vestel Genel Müdürü Ergün Güler, Tat Gıda Genel Müdürü Oğuz Aldemir, Yapı Kredi Perakende Bankacılıktan Sorumlu GMY ve İcra Kurulu Üyesi Serkan Ülgen ve Sarten Ambalaj CEO’su Zeki Sarıbekir görüşlerini aktardı.

 

“Değişmek zorunda olmadan değişebilen firmalar krizi daha iyi atlatıyor,” şeklinde paneli özetleyen Terzioğlu’nun moderatörlüğünde panelistler, pandemiyle birlikte e-ticaretin artan önemi, başta talep değişiklikleri olmak üzere bunun beraberinde getirdiği zorlukları ve mevcut durum ile geleceğe yönelik öngörülerini paylaştı.  

 

Oğuz Aldemir, pandemiyle birlikte “iyi yaşam kavramına kayış”, “ insanların eve yatırım yapması” ve “e-ticarette gıda ve dayanıklı ürünlere yatırım” başlıklarında değişimler gözlemlediklerini belirterek, Tat Gıda olarak değer zincirini verimli hale getirme, gereksiz arayüzleri aradan çıkararak süreci hızlı ve pratik hale getirme konusuna odaklandıklarını söyledi. Aldemir ayrıca araştırmaya ciddi bütçe ayrılmasının gerekliliğine de değindi. Dijitalleşmenin sınırları kaldırdığını, rolleri flulaştırdığını ve kolektif çalışmanın önem kazandığını da belirtti.

 

Ergün Güler, evde ve mutfakta geçen zamanın artması, müşterilerin hijyen ve hız beklentisi olması gibi değişimi gözlemleyip ürün ve hizmetlerini bu doğrultuda şekillendiklerini dile getirdi. MIT ve Harvard ile iş birlği içinde çalıştıklarını, veri ve veri bilimi konusuna çok önem verdiklerinin altını çizen Güler, Vestel’in bu dönemde su kullanmadan UV ışınlarıyla dezenfekte eden gün ışığı serisini, Kitapyurdu ve Hepsiburada iş birliğiyle temassız teslimat seçeneğini sunduğunu ve online kanallarını genişlettiklerini belirtti. 

 

Serkan Ülgen, e-ticaretteki büyümeye ilişkin rakamlar paylaşarak eskiden her 5 işlemden 1’i e-ticaret alanındayken şu an 3 işlemden 1’inin bu kategoride olduğunu belirtti. &
Uuml;lgen ayrıca ayda ortalama 100 milyon alışveriş işlemi gerçekleştiğini ve fiziksel işlemlerde de 10 işlemden 8’inin temassız olduğunu söyledi. Ülgen Yapı Kredi olarak, pandemi sonrasında yapay zeka ve makine öğrenmesi konusuna daha da odaklandıklarını ve veriyi etkin kullanmanın öncelikleri olduğunu belirtti. 

 

Zeki Sarıbekir ise, Sarten Ambalaj olarak işin B2B tarafında olduklarını söyleyerek 4 önceliklerini “en kaliteli, en hızlı, en ucuz ve en çevreci olmak” şeklinde belirlediklerini kaydetti. Bunun dışında yenilik sunmanın önemine de değindi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Geldik, yoktunuz”dan muzdarip olanların oranı yüzde 29

 “Geldik, yoktunuz”dan muzdarip olanların oranı yüzde 29

 

 Areda Survey tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 64’ü kargo hizmetinden online alışverişlerde yararlanıyor. Eczacıların ihtiyacı olan her ürüne kolayca ulaşabildiği Novadan, ücretsiz kargo ve aynı gün teslimat seçenekleri sunuyor.

 

Araştırma şirketi Areda Survey’in 2 bin 400 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 64,1’i online alışveriş, yüzde 13,3’ü aile ve yakınlara gönderi, yüzde 9,1’i online gönderi için kargo hizmetinden yararlanıyor. Araştırmada yer alan "kargo gönderirken en çok karşılaştığınız problemler hangileridir?” sorusunu katılımcıların yüzde 29,9’u “kargo teslim edilmediği için şubeye gitmek zorunda kalmak” şeklinde yanıtlarken, yüzde 24,4’ü ise “teslimatın gecikmesi” yanıtını verdi.

 

Alışveriş süresi 1,5 dakikaya indi

 

Sorunsuz kargo süreci sağlık ürünü alışverişlerinde kritik öneme sahip. Eczanelerin sağlık ürünü ihtiyaçlarını tedarik eden Novadan, sektörde ilk defa kullanılan patentli çoklu arama modülüyle çok sayıda ürüne hızlı ve tek kargo ile ulaşmayı mümkün hale getiriyor. Bir eczacının yarım saatte yaptığı sepet oluşturma işini 1,5 dakikaya düşüren hizmet sayesinde eczacılar alacakları ürünlere tek ekrandan kolayca ulaşabiliyor. 

 

Ücretsiz kargo, aynı gün teslimat

 

Eczacılar için özel olarak geliştirdikleri çözümlerle ihtiyaca en uygun sağlık ürünlerinin en kısa zamanda ve güvenli bir şekilde ulaştırılmasını sağladıklarını söyleyen Novadan Kurucu Ortağı Haki Poyraz, “Novadan üzerinden alışveriş yapan eczacıların ürünlere kolayca ulaşması ve kargo aşamasında hiçbir şekilde zorluk yaşamaması için gerekli tüm çalışmaları dikkatle sürdürüyoruz. Aynı gün teslimat seçeneği bulunan Novadan’dan yapılan ilk alışverişte kargo ücreti alınmıyor ve kargolar anlık takip ediliyor. Böylece eczanelerde ürün alma ve satma işlemleri geciken kargo süreçleri yüzünden aksamıyor.” açıklamasında bulundu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Öyle Söyleme Elçileri programı ilk mezunlarını verdi

Abdi İbrahim Otsuka’nın ruhsal hastalıklarla yaşayan bireylere yönelik dilde damgalamayı önlemeyi amaçlayan “Öyle Söyleme” hareketinde yeni dönem başladı. Proje kapsamında yürütülen “Gençler Sıra Sizde” programının birinci ayağında gönüllülere damgalama ile ilgili eğitim verildi. Lise ve üniversite öğrencileri arasından seçilen gençler, “Öyle Söyleme Elçisi” sertifikasını aldı. Gençlerin sosyal medya hesaplarından paylaştıkları, otizm ve şizofreni farkındalığına ilişkin mesajlar, 2 ayda 40 bin kişiye ulaştı.

 

ABDİ İbrahim Otsuka’nın, ruhsal hastalıklarla mücadele eden bireylerin karşılaştıkları en büyük zorluk olan damgalama ile mücadele çerçevesinde başlattığı Görmezden Gelmeyelim projesinin bir ayağı olan ve dildeki damgalamaya dikkat çekmek amacıyla yürüttüğü “Öyle Söyleme Elçileri” programı ilk mezunlarını verdi. Programa lise ve üniversite öğrencilerinden oluşan 50 genç katıldı. Bunların 44’ü, iki ay süren derinlemesine eğitimi tamamlayarak mezun oldu ve sertifika aldı. 

Projenin amacı gençleri anti-stigma aktivisti olarak yetiştirmek, aldıkları bilgi ve edindikleri farkındalıkları etki alanlarındaki değişim için kullanmalarını sağlamaktı.  

Yüzlerce başvuru arasından yapılan seçmelerden sonra gönüllü öğrencilerin ilk eğitimi, 27 Şubat tarihinde “Farkındalık” başlığıyla gerçekleşti. Ardından gençler, farkındalığın hayata nasıl geçirileceğiyle ilgili bir paylaşım çemberi ve yaratıcılık atölyesine katıldılar. Program gençlerin yaratıcı üretimlerini Abdi İbrahim Otsuka jürisine sundukları mezuniyet buluşması ile sona erdi.

Proje kapsamında alınan eğitimler sonrasında görülen en önemli değişim, gençlerin ruhsal hastalıklara ve tedavisine yönelik bakış açısında oldu. Proje ile gençlerde dilin; zihniyet ve davranışları belirlemedeki etkisine yönelik farkındalık arttı. 

Eğitimin “Paylaşım Çemberi” ayağında gençler, sürekli olarak klinik psikologlar tarafından yakından takip edildi; değişimleri, motivasyonları ve katılımları etkileşimler üzerinden tarandı. 

Paylaşım Çemberi’nde gençler, öğrenilenin başkalarına aktarımı konusunda pedagojik yaklaşım barındıran bir atölyeye katıldılar. Bu sayede farkındalığı eyleme geçirerek ve başkalarıyla paylaşarak programın etkisini artırdılar. Böylelikle, gençler sadece damgalama karşıtı birer elçi olarak yetiştirilmekten öte kendi duygu durumlarını yöneterek konuşulması zor konularda liderlik ve iletişim yetkinliklerini de geliştirmiş oldular.

Eğitimin “Yaratıcılık Atölyesi” aşamasına gelindiğinde ise gençler öğrendiklerini topluma aktarmak üzere bir iletişim planı tasarladı. Video, görsel, interaktif koro, kolaj, orijinal şiir seslendirmesi, psikolojik süreç senaryosu, tiyatro oyunu ve aplikasyon tasarımına kadar gençler tarafından 44 özgün proje sunuldu. 

 

 

 

Programın sonuna gelindiğinde gönüllü gençler, sosyal medya hesaplarından bu çıktıları paylaştılar. Ayrıca otizm ve şizofreni farkındalığına özel günlerde damgalama karşıtı söylemleriyle sosyal medya etkileşimlerinde bulundular. Gençler sosyal medya hesaplarından paylaştıkları ve dilde damgalamayı önlemeyi amaçlayan mesajlarını 2 aylık süreçte 40 bin kişiye ulaştırdı.

Abdi İbrahim Otsuka, program kapsamında yıl sonuna kadar yeni elçiler yetiştirmek üzere eğitimleri devam ettirecek. 

 

Proje’nin bundan sonraki fazlarında ise;

  • Yeni elçi grupları yetiştirilerek çarpan sayısının artırılması
  • Elçilerin çıktıları üstünden sosyal medya kampanyasının sürdürülmesi
  • Var olan elçi gurupları üzerinden iletişim faaliyetleri sürdürülmesi
  • Gençlerin proje önerilerinin devreye alınması
  • Okullarda #ÖyleSöyleme toplulukları oluşturularak etkinin derinleşmesi hedefleniyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Zorlu Enerji’ye “Uluslararası İş Güvenliği Ödülü”

Çalışanlarının sağlığını ve güvenliğini yüksek öncelikli konuları arasında tutan Zorlu Enerji, British Safety Council tarafından bu yıl 63. kez düzenlenen Uluslararası İş Güvenliği Ödülü’nü (International Safety Awards) aldı. Türkiye’den 100’ü aşkın kurumun değerlendirildiği ve sadece 15’inin ödüllendirildiği firmaların arasında yer alan Zorlu Enerji, aldığı bu ödül ile iş sağlığı ve güvenliği konusundaki başarılarını “Uluslararası İş Güvenliği Ödülü’yle tescillemiş oldu. Zorlu Enerji, İş Sağlığı Güvenliği (İSG) sektörünün ilk ve en prestijli ödülü olan “Uluslararası İş Güvenliği Ödülü”nü; İSG konusunu kurum kültürü olarak ele alması ile İSG hedefleri ve riskleri kontrol altına alma konularındaki uygulamaları ile almaya hak kazandı. 

 

Ulusal mevzuat ve yükümlülüklerin ötesinde hareket ediyor

Kuruluşundan bu yana İSG alanında yürüttüğü politikalarını, tüm çalışanlarının katılımını esas alarak hayata geçiren Zorlu Enerji, yüklenicilerinden müşterilerine ve müteahhitlerine kadar tüm paydaşlarını ve çalışanlarını İSG konusunda bilinçlendiriyor ve eğitimlerle destekliyor. İlgili yönetmelikler doğrultusunda, çalışanlarına işe başlamalarını takiben zorunlu İSG eğitimleri veren Zorlu Enerji, 2020 yılında 1.939 çalışanına, toplam 9 bin 578 saat iş sağlığı ve güvenliği eğitimi sağladı. İş Sağlığı ve Güvenliği Politikasını tüm çalışanlarının katılımını esas alarak hayata geçiren Zorlu Enerji, iş birliği yaptığı yüklenici çalışanlarının tamamına da İSG eğitimi vererek,   İş Sağlığı ve Güvenliği Politikası kapsamında ulusal mevzuat ve yükümlülüklerin ötesinde hareket ediyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisinin yedinci ve sonuncusu “Yarıiletken Tümdevre Teknolojisi ve Yaşantımızdaki Önemi” başlığıyla yapıldı

Sabancı Üniversitesi’nin Akbank ve Eczacıbaşı Holding iş birliği ile kamu ve özel sektör yöneticilerini bilim ve teknoloji ile buluşturmak üzere düzenlediği “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi’nin sonuncusu “Yarıiletken Tümdevre Teknolojisi ve Yaşantımızdaki Önemi” başlığıyla gerçekleşti

 

“Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi’nin yedincisi ve sonuncusu “Yarıiletken Tümdevre Teknolojisi ve Yaşantımızdaki Önemi” başlığı altında gerçekleşti. Webinarda, Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Melik Yazıcı “Yarıiletken Tümdevre Teknolojisi ve Yaşantımızdaki Önemi”ni günümüzden somut örnekler vererek anlattı. 

 

Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici, “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” başlığı altında düzenlenen webinar serisinin gördüğü büyük ilgiden dolayı memnuniyet duyduklarını belirterek, bu yılki son toplantıda da aslında doğrudan tüketicinin bilmediği ama günlük hayatta büyük rol oynayan teknolojilerin geldiği noktanın ele alınacağını ifade etti. 

 

Yusuf Leblebici, global mikro elektronik yarı iletken sektörünün 500 milyar doların üzerinde büyüklüğe sahip bir sektör olduğuna işaret ederek, sunumunda şu görüşlere yer verdi: 

“Bu alan stratejik bir teknoloji olduğu için çok önemli. Cep telefonlarından bilgisayarlara, otomotiv elektroniğinden, tıp elektroniğine pek çok alana hizmet ediyor. Bu alandaki sürekli ve üstel olarak yükselen gelişme trendinin arkasında, aslında "ekonomik bir öngörü" olarak adlandırabileceğimiz Moore Yasası var. Bu "yasaya" ya da ekonomik gözleme göre, yarı iletken sektörünün ekonomik fizibilitesinin sürdürülebilirliği için her sene belli bir hızda büyümesi gerekiyor. Gerçekten de 1970’lerden 2020’lere ürünlerin içinde bulunan transistör sayısından çalışma hızına kadar pek çok parametrenin neredeyse 1 Milyar kat artmış olduğunu görüyoruz.  Bu şekilde, 50 sene boyunca sürekli olarak üstel olarak büyüyen başka bir endüstri de bulunmamaktadır.”

 

Bir transistörün boyutunun, SARS-CoV-2 virüsünün onda biri boyutunda olduğuna dikkat çeken Yusuf Leblebici, “Bundan 10 yıl önce bir transistörün boyutu yaklaşık olarak bir virüsün boyutu kadardı. Ama artık onda birine yani bir milimetrenin milyonda biri mertebesine inmiş durumda, yakın gelecekte bu boyutlar daha da küçülecek. Bu teknoloji çok hızlı ilerliyor ve daha önümüzdeki koşacak çok alan var. Ancak böyle bir teknolojiyi üreten tesislerin yatırım maliyeti de 10 milyar dolar civarında olabiliyor” dedi. 

 

Mikroelektronik endüstrisinin stratejik bir öneme sahip olduğunu hatırlatan Yusuf Leblebici, ekonomik olarak lider konumdaki ülkelerin hepsinin bu teknolojiye sahip olduğunu, Türkiye’nin de bu konuda söz sahibi olması için bu endüstrinin üretim ve tasarım altyapısına sahip olması gerektiğini söyledi. Türkiye’de TÜBİTAK-YİTAL bünyesinde bir üretim hattı olduğunu hatırlatan Leblebici, bu üretimin henüz yerel ihtiyaçların bir kısmını sağlayabildiğini kaydetti. Mikroelektronik endüstrinin üretim ve tasarım altyapısına katkı sağlayacak tesislerin Türkiye’de de kurulması gerektiğini vurgulayan Leblebici, bu alanda devletin katkısının mutlaka gerekli olduğunun altını çizdi.

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Melik Yazıcı, halen sektörde satışa hazır çipler ve uygulamaya özgü tümleşik devre çipleri olarak iki çeşit çip bulunduğunu hatırlatarak, “Dünyadaki üç büyük teknoloji firması Samsung, Apple ve Huawei kendi tasarladıkları çipleri kullanıyor. Her firma rekabet için kendi istediği unsurları ön plana çıkarıyor” dedi. Devamında ise, kendi çiplerini kullanan elektronik firmalarının bununla sınırlı olmadığını, yüksek katma değerli elektronik ürün geliştirmek isteyen tüm teknoloji şirketlerinin inovasyonu çip seviyesinde yaptığını vurguladı. 

Melik Yazıcı, webinar’daki sunumunda, otomotiv sektöründe elektroniğin ve yarı iletkenlerin önemini vurgulayarak, otomobillerde bulunan en ileri teknolojinin otonom sürüş sistemleri olduğunu dile getirdi. Otomobillerde yarıiletken kullanımının çok yüksek olduğunu, elektronik sistemlerin toplam otomobilin maliyetine oranının 2000 yılında 18 olduğunu belirten Yazıcı, bu maliyetin bugün 40 seviyelerinde olduğundan ve önüm&uum
l;zdeki 10 sene içerisinde 45’lere ulaşacağından bahsetti. 2020-2021 çip krizinden bahseden Yazıcı, başta pandemi nedeniyle otomobile olan talebin azalmasının öngörüldüğünü, bunun da otomotiv endüstrisinde kullanılan yarıiletken talebini azalttığını, yarıiletken üretim şirketlerinin bu azalan talebi hızlı bir şekilde tüketici elektroniğindeki artan talep ile doldurduğunu belirtti. 2021 yılında ise üretimi arttırmayı hedefleyen otomotiv sektörünün geçen sene kaybettiği yarıiletken payını maalesef geri kazanamadığını vurguladı. Bunun en önemli gerekçesinin ise az sayıdaki sektörün liderleri konumunda olan yarıiletken üretim şirketlerinin sürekli tam kapasite ile çalıştığını ve artan taleplere hızlı karşılık veremediği belirtti. Yarıiletken sektöründeki tam kapasite ile çalışmanın büyük risk yarattığını belirten Yazıcı, sadece 1 dolarlık çipin bile temin edilememesinin otomotive sektöründe tüm üretim hattını durdurabileceği için, yarıiletken tedariğinde riski dağıtmanın ve stoklamanın bunun gibi dönemsel krizlerdeki öneminden bahsetti. 

Yazıcı, çip krizinin çözümü için önümüzdeki 3 yıl boyunca TSMC firmasının 100 milyar dolarlık yatırım yapacağını, Intel’in 20 milyar dolara Arizona’da 2 fabrika kuracağını, Amerika’nın bu alandaki yatırımlara ve araştırmalara 50 milyar dolar kaynak ayırdığını, Global Foundries’in 1.4 milyar dolarlık kapasite artırımı yatırımı yapacağını aktardı. Bu yatırımların etkisinin en az 1-1.5 yıl içinde etkisini göstereceğine vurgu yaptı. 

TEKNOLOJİNİN GÜCÜYLE GELECEĞE WEBİNAR SERİSİ SONA ERDİ

Sabancı Üniversitesi’nin Akbank ve Eczacıbaşı Holding iş birliği ile kamu ve özel sektör yöneticilerini bilim ve teknoloji ile buluşturmak üzere düzenlediği “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi 25 Şubat 2021 tarihinde Kuantum Bilgisayarlar Sonrasında Siber Güvenlik webinar’ı ile başladı. Veri ile Karar Verme: Yapay Zeka ve Veri Analitiğinin Geçmişten Geleceğe Hikayesi, Günlük Yaşamda Genom Bilimi, Sağlık ve Biyoloji için Yapay Öğrenme, Yenilenebilir ve Sürdürülebilir Enerji Sistemleri ve Enerji Çevrim ve Depolama Teknolojileri konuları ile devam etti. 

Son olarak yapılan “Yarıiletken Tümdevre Teknolojisi ve Yaşantımızdaki Önemi” başlığı altında düzenlenen toplantıyla webinar serisi tamamlandı. 

Webinar serisi, toplam 1955 kişi tarafından izlendi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Teknolojide yeni trend: Online canlı yayınlar

Online canlı yayınlar içeriğin geniş kitlelere ulaştırılması için en etkili yöntemlerden biri olmayı sürdürürken izleyici ve katılımcılarla etkin bir iletişim kurmanın en önemli yollarından biri olarak da öne çıkıyor.  Google Trends verileri, canlı yayın platformları için yapılan aramaların Mart 2020 öncesi ve sonrası karşılaştırıldığında 300 ile 500 arasında arttığını gösteriyor. Canlı yayınların iletişimi sağlamasının yanında dijital pazarlamanın diğer metotlarından çok daha etkileşimli bir yöntem olarak öne çıktığına dikkat çeken yerli ve global teknoloji şirketi Medianova CEO’su Serkan Sevim, “Online canlı yayınlar hikayenizi daha fazla kişiye ulaştırarak markanızı güçlendirmek için kullanabileceğiniz önemli bir dijital çözüm, bu çözümle kurum içi iletişiminizi arttırmak, yönetim ve çalışanlarınızın kesintisiz iletişimini sağlamak da mümkün” diyor.

 

Hedef kitlenin marka ile doğrudan iletişim kurmasını sağlayarak, olumlu bir imaj elde etmesine yardımcı olan online canlı yayınlar, son dönemin en çok tercih edilen dijital iletişim çözümleri arasında yer alıyor. Gerçek zamanlı etkileşimi kontrol ederek içeriğin etkili olup olmadığının da ölçülmesini sağlayan online canlı yayınlarla etkinlikler dijitale taşınmaya devam ediyor. 

 

Canlı yayın platformları globalde de daha çok kişiye ulaşmayı sürdürüyor. Google Trends verileri, canlı yayın platformları için yapılan aramaların Mart 2020 öncesi ve sonrası karşılaştırıldığında 300 ile 500 arasında arttığını gösteriyor.

 

24 ülkede bulunan CDN noktalarıyla yüksek kaliteli canlı yayın 

 

Türkiye’nin en hızlı CDN (İçerik Dağıtım Ağı) platformunu sunan Medianova, internet canlı yayın çözümüyle kurumlara hikayelerini daha fazla kişiye ulaştırma imkanı sunuyor. Etkinliğin, “Webcast” platformunda, sosyal medyada ya da kurumların kendi web sitelerinde yayınlanmasını sağlayan çözüm, izleyicilerin; cep telefonu, bilgisayar ve tabletlerden yayına kesintisiz ve kaliteli bir şekilde ulaşmasını sağlıyor. 

 

8'i Türkiye'de olmak üzere toplam 24 ülkede bulunan CDN noktaları ile canlı yayının her yerden, yüksek kalitede izlenmesini sağlayan Medianova, sadece Türkiye’den değil tüm dünyadan izleyicilere yüksek kaliteli bir yayın içeriği sağlıyor.

 

2020’de 797 canlı yayın

 

Online canlı yayınların günümüz koşullarında kurumlara esnek bir iletişim çözümü sunduğunun altını çizen yerli ve global teknoloji şirketi Medianova CEO’su Serkan Sevim, “İnternet canlı yayınları son dönemin öne çıkan dijital çözümleri arasında yer alıyor. Bu çözüm sayesinde, kurum içi ve dışı iletişim stratejinizin zaman içinde nasıl gelişebileceğini daha iyi anlamak için canlı yayınlardan toplanan verileri kullanmak da kurumlara fayda sağlıyor” diyor. 

2019’da 618 canlı yayın gerçekleştirirken bu sayıyı 2020’de 797 canlı yayına çıkardıklarını açıklayan Sevim, “2012’den beri halka açık şirketlerin genel kurullarını canlı yayınlıyoruz. 9 yıldır yaptığımız canlı yayınlar kapsamında 42 ilden, 570 farklı lokasyondan, toplam 9.555 saatlik, 3.550 canlı yayın gerçekleştirdik. Ayrıca, Vodafone 41. İstanbul Maratonu’nda yüksek ve yazılım tabanlı teknolojiler kullanarak; 150 kamera, 20 canlı yayın aracı, 250 kişilik ekip ve 20 drone’dan oluşan canlı yayın operasyonumuzla önceki yıllara oranla organizasyonu daha düşük maliyetle ve daha iyi bir performansla gerçekleştirdik. Son olarak pandemi döneminde birçok firmanın on binlerce çalışanıyla canlı yayınlar aracılığıyla iletişimde kalmasını sağladık. Canlı yayın hata kaldırmayan bir operasyon olduğu için pandemi döneminde bunca yıldır yaptığımız altyapı ve teknoloji yatırımımızın geri dönüşünü aldık” dedi. 

 

Medianova, Türkiye’nin en büyük dijital altyapı şirketi olarak yatırımlarına devam edecek

 

Geçtiğimiz dönemde Medianova’nın toplam trafiğinin 3 katına çıktığına dikkat çeken Serkan Sevim, “Son yaptığımız yatırımlar ile Türkiye’de yerli ve yabancı dahil en büyük şirketin 5 katı kadar daha büyük bir CDN kapasitesine ulaştık. Türkiye’nin en büyük dijital altyapı şirketi olarak dünyadan da gelen talepleri başarıyla karşılamaya devam ediyoruz. Türkiye’de 8 noktadaki yatırımlarımız sayesinde internet altyapısının en önemli oyuncularından biri konumundayız. 2021’de de yerli ve global bir teknoloji şirketi olarak tüm internet kullanıcılarına ve teknoloji şirketlerine güç vermeye devam ederken, Türkiye’nin verisinin Türkiye’de kalması amacıyla e-ticaretten video-müzik servislerine kadar daha hızlı dijital servisler için ülkemize yatırım yapmaya devam edeceğiz” şeklinde sözlerini sürdürdü. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sağlıklı Yaşamın Şifresi Negatif İyonlar

Havaların ısınmasıyla, “Bahar Yorgunluğu, “Bahar Alerjisi” gibi halsizlik, isteksizlik, baş ağrısı ve hatta konsantrasyon eksikliğine neden olan durumlarla karşı karşıya kalıyoruz.   Tüm bu belirtilerin pozitif ve negatif iyonlardan kaynaklı olabileceğini belirten LoncaMed Proje Koordinatörü Kemal Pekpak, negatif iyonların sağlığımız için faydalarını anlattı. 

 

Modern dünyanın yansıması olarak vinil malzemeler, merkezi ısıtmalar ve klimalarla çevrili ev ve iş ortamlarımızda pozitif yüklü iyonlarda artış gözlemlenmektedir. Pozitif yüklü iyonlar birçok hastalığı tetikleme özelliğine sahipken negatif iyonlar ise sağlık açısından büyük önem taşımaktadır. Negatif iyonların uyku düzeninden, bağışıklık sistemine kadar birçok katkısının olduğunu belirten LoncaMed Proje Koordinatörü Kemal Pekpak, “Pozitif yüklü iyonlar oksijen oranını etkilerken negatif yüklü iyonlar temiz hava sağladığı için oksijen oranında değişikliklere neden olur. Yağmur yağdığında negatif iyon salınımı ile daha temiz bir havada nefes alırız.  Pozitif yüklü iyonlar bağışıklık sistemine zarar verdiği için havadaki mikropların daha kolay nüfuz etmesine neden olabilir. Negatif iyonlar ise temiz hava sağladığı için bağışıklık sisteminizi korur ve daha zinde olmanıza katkı sağlar” diye konuştu. 

 

Pozitif Yüklü İyonlardan Kaçınmanın Yolları Nelerdir?

 

Kapalı alanlarda özellikle çalışma ortamında çok fazla pozitif yüklü iyonla karşı karşıya kalındığının altını çizen Pekpak, mekanik olarak geliştirilen negatif iyon salınımı yapan araçlar ile sürekli olarak bakteri ve virüslere karşı önlem alınabileceğini belirtti. Negatif iyonların ayrıca stresi azalttığını da belirten Kemal Pekpak, “Negatif iyon salınımı ile uyku düzeninizi sağlayabilir. Daha sağlıklı bir uykunun ardından daha verimli ve enerjik olabilirsiniz” dedi. 

 

Taşınabilir Negatif İyonlar Türkiye’de 

 

Negatif iyon salınımı ile bütün bakteri ve virüsleri *(Koronavirüs dahil) öldürme özelliğine sahip olan Aeriashield by Moskito Free ‘nin artık Türkiye’de olduğunu söyleyen Kemal Pekpak “Sağlık sektöründe hizmet veren tüm markalar gibi biz de kaliteli ve güvenilir hizmet esasına göre hareket ediyoruz. Negatif iyon salınımı prensibi ile çalışan Moskito Free’yi seçerken de güvenilirliğini araştırarak karar verdik. 137 yıllık Pasteur Enstitüsü tıp alanında dünyada kabul görmüş en kapsamlı mikrobiyoloji laboratuvarlarına sahip dünyanın en seçkin enstitüsü olarak kabul görmekte. Toplum sağlını önemseyen hizmet anlayışımız ile daha fazla kullanıcıya erişmek için ürünü Avrupa, Asya ve Amerika’dan sonra Türkiye’ye getirmeye karar verdik” dedi.

Uluslararası sağlık sektöründe, medikal ve teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiklerini de belirten Pekpak, “Kaliteli ve güvenilir hizmet sunmanın dışında uzun vadeli bağlantılar kurarak tüm dünyada kabul gören sağlık teknolojilerini toplum sağlığının bilgisine sunmak en büyük amacımız” dedi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ekranların genç kötü kadını olmaya aday

İzmir'de aldığı oyunculuk, şan ve zarafet eğitimini tamamlayan genç oyuncu Gülşah Düz yer aldığı tiyatro oyunlarının ardından gözünü ekranlara dikti.

 

Aynı zamanda müzikle de ilgilenen Gülşah Düz, "Sahne ve set benim gerçek dünyam" diyor. Kendisini geliştirme konusunda Cansu Dere'yi müzikle oyunculuğu birleştirme konusunda Demet Evgar'ı örnek aldığının altını çizen Gülşah Düz ekranların "melek yüzlü" kadınlarından ilham alsa da kendisini ekranların "kötü kadını" olarak görmek istiyor.

 

Oyunculuktaki hedeflerini hayallerinin ötesinde tuttuğunu söyleyen Gülşah Düz, "Hayatın kendisi bir set ve ben bu sette duygularımı insanlara iyi geçirebilecek kadar yetenekli hissediyorum. Oyunculuktaki hedefim en sert rollerin altından kalkabilmek. Umarım ekranda gerçek hayatta hiç olmadığım bir kadını oynama imkanı bulabilirim. Kötü ama haklı bir kadını oynamaktan büyük haz duyacağıma eminim" dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Oyuncu Fahriye Evcen Divanev’in Marka Yüzü Oldu

Geleneksel ve modern tasarım anlayışını yenilikçi bir bakış açısıyla yorumlayan Divanev’in marka yüzü olan Fahriye Evcen’in rol aldığı reklam filmi yayına girdi. 

 

“İyi ve kaliteli bir ev yaşamı herkesin hakkı” fikrinden yola çıkan Divanev’in marka yüzü ünlü oyuncu Fahriye Evcen oldu. Evcen’in rol aldığı ve Albero Serisi’nin tanıtıldığı ilk reklam filmi yayına girdi. Reklam filminde “Bazı sürprizler hayatımızı güzelleştirir, yaptığımız doğru seçimler de evimizi” söylemiyle bir mobilyanın yaşam alanlarını nasıl değiştireceği anlatılıyor. 

 

Divanev’in marka yüzü olan Evcen’in yer aldığı reklam filmleri, evlilik filmi, uyku dünyası ve Divanev’in yeni  serisi Leona Serisi ile devam edecek. Fahriye Evcen, şık ve fonksiyonel çözümleriyle mobilya ve uyku dünyasına yeni bir soluk getiren Divanev’in reklam çalışmalarında ve reklamın seslendirmesinde yer alacak. 

 

Kampanya Künyesi:

 

Reklamveren: Divanev // Yataş Grup

Reklamveren Yetkilileri: Selmin Gündoğdu, Gonca Alper, Ali Doğan Güven, Ülkü Gökçek Tarakçı

Reklam Ajansı: Indie İstanbul

CCO: Mert Kunç, Güngör Türkömer

Ajans Koordinatörü: Gözde Yılmaz 

Stratejik Planlama: Ertuğrul Sezer 

Müşteri Direktörü: Ezgi Pedal

Müşteri İlişkileri: Sude Erdoğan

Kreatif Direktör: Ali Hikmet Yavuz

Yaratıcı Ekip: Önder Denizci, Olivia Akgül, Batuhan Eren, Berna Ataç, Anıl Seydaoğlu

Ajans Prodüktörü: Livyo Bmalku

Müzik Yapım: Welcome to the Jingle

Prodüksiyon Şirketi: Kala Film

Yönetmen: Turgut Akaçık

Görüntü Yönetmeni: Alp Korfalı

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aydın serdar kuru'dan çok konuşulacak algı kitabı

Son yıllarda hayatımıza giren sıkça kullandığımız bir kelime olan "Algı" nasıl yönetilir… Uzman eğitmen, yaşam koçu ve yazar Aydın Serdar Kuru'nun 3. Kitabı "Zihin Tetikçileri" serisinin ikinci kitabı "Propaganda ve Algı Yönetimi" kitapçılardaki yerini aldı.

Siyasette, sporda, medyada ve hatta yarışma programlarında bile duymaya aşina olduğumuz "Algı oluşturma" olgusunun ne olduğunu bilimsel bir dille anlatan kitapta birbirinden iddialı alt metinler mevcut.

Algı ve propagandayı salt siyasetten ayrı olarak düşünmeyi bırakıp kendi hayatımıza da uyarlamayı anlatan kitap yazarın eğitmen yönünü de ön plana çıkararak hayatımızın algısını değiştirmeyi hedefliyor.

Kardeşi Ayça Kuru'yla birlikte "Kardeş Kitaplar" serisine devam eden Aydın Serdar Kuru ilgi gören "Zihin Tetikçileri – Algı Yönetimi ve Gerçekler" kitabının devamı niteliğindeki "Propaganda ve Algı Yönetimi" okurların beğenisine sundu.

Aydın Serdar Kuru, kardeşi sunucu ve zarafet eğitmeni Ayça Kuru'yla birlikte "Kardeş Kitaplar" serisine devam ediyor.

Televizyon sunuculuğunun yanı sıra zarafet eğitimleri, diksiyon dersleri ve etkili konuşma eğitimleri de veren Ayça Kuru "Zerafet değil Zarafet" adlı kitabıyla okurların beğenisini kazanmıştı.

Kardeşler kitaplar serisinde Aydın Serdar Kuru'nun "Propaganda ve Algı Yönetimi" kitabının ardından Ayça Kuru'nun yeni kitabıyla devam edecek. Ayça Kuru önümüzdeki dönemde "Etkili Konuşma ve diksiyon" üzerine kitabını okurlarla buluşturacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı