Aylık arşivler: Nisan 2021

“Türkiye Patent Haritası”na Ege Üniversitesi imzası

Patent Effect tarafından hazırlanan “Türkiye Patent Raporu 2020” göre Ege Üniversitesi yüzde 49’luk patent tescil oranıyla patent tescillenme oranı en yüksek üniversiteler arasında birinci, ticarileşen patentler kategorisinde de ikinci sırada yer aldı. EÜ bu oranla birinciliği Sabancı Üniversitesi ile paylaşırken patent portföyleri içerisinde de ticarileşen patentler kategorisinde Orta Doğu Teknik Üniversitesinin ardından ikinci oldu.

 

Patent ve faydalı model sayılarının araştırma üniversitesi olma  hedefinde önemli bir kriter olduğunu ifade eden Rektör Budak, “Göreve geldiğimiz ilk günden itibaren üzerinde önemle durduğumuz patent konusu ile ilgili çalışmalarımızın meyvelerini bugün aldık.  Türkiye Patent 2020 raporuna göre patent tescillenme oranı en yüksek üniversiteler arasında birinci, ticarileşen patentler kategorisinde de ikinci olduk. Üniversitelerde geliştirilen ürünlerin patentle korunarak tescillenmesi, ticaret yapma bilincini de geliştiriyor. Bu bağlamda ticarileşen patent ürünler, ülkemiz ekonomisinde katma değer yaratıyor ve üniversitemizdeki diğer araştırmalar için kaynak oluyor. Ayrıca araştırma üniversitesi olma yolunda da önemli kriterlerden birisi. Akademisyenlerimizi, araştırmacılarımızı ve öğrencilerimizi patent geliştirme konusunda teşvik ediyor, onları heyecanlandırmaya ve cesaretlendirmeye çalışarak destek oluyoruz. Oluşturduğumuz Ar-ge ve inovasyon kültürü büyümeye devam ececek. Bugün bu başarıda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” dedi.

Patent Effect firması Türkiye'de faaliyet gösteren firmaların, kurumların, üniversitelerin ve kişilerin patent başvurularının analiz ederek Türkiye'nin teknolojik yetkinlik haritasına yön veriyor.  

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Deü senatosu, abd başkanının açıklamalarını kınadı

ABD Başkanı Joe Biden, 24 Nisan'da 1915 olaylarının yıldönümüyle ilgili yaptığı yazılı açıklamada yaşananları "soykırım" olarak tanımlası Türk dünyasında tepki ile karşılandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın net bir dille kınadığı açıklamaya, resmi ve özel kurum ve kuruluşların yanı sıra Sivil Toplum Kuruluşlarından da tepki yağdı. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar başkanlığında toplanan DEÜ Senatosunun gündeminde de soykırım iddiaları yer aldı. Senato üyelerinin tam katılımıyla yapılan toplantıda ABD Başkanı Joe Biden’ın kamuoyunu yanlış bilgilendiren, belge ve bilgiye dayanmayan mesnetsiz açıklamasına karşılık, kamuoyu açıklaması hazırlandı.

ABD Başkanının ifadelerinin talihsiz ve siyasi propaganda içeren bir açıklama olarak değerlendirildiği kamuoyu metninde şu ifadelere yer verildi;

 

MÜSLÜMAN KÖYLERİNİ BASTILAR

“Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyeleri olarak bizler, sadece bilimsel yöntemleri kullanarak gerçeklere ve doğrulara ulaşmaya çalışır; tarihi olayları bilgiye ve belgeye dayandırarak açıklarız. Bu noktada, akıl ve mantığa uygun olmayan beyanlara ve davranışlara itibar etmez; hakikatlerin üstünün örtülmesine ve kamuoyunun aldatılmasına da izin vermeyiz. ABD Başkanı’nın sözde Ermeni Soykırımı’na ilişkin talihsiz ve siyasi propaganda içeren açıklamaları karşısında kurumsal ilkelerimizin ve toplumsal sorumluluğumuzun gereği olarak, gerçekleri hatırlatma ve tespitlerimizi paylaşma ihtiyacı doğmuştur. Konunun aslı ve özeti şudur:

Birinci Dünya Savaşı öncesinde başlayan ve savaş sırasında şiddetini artıran bazı terör grupları, özellikle de Ermeni halkı adına sözde silahlı mücadele başlatan Taşnak ve Hınçak gibi çeteler, işgal kuvvetlerinin yardımını alarak Osmanlı Devleti’nden toprak koparma hayaline kapılmışlardı. Bunun için her türlü kötülüğü göze alan bu çeteler, Rusya’nın Çarlık dönemi ile Fransız ordularının Osmanlı topraklarını işgalini kolaylaştırmak ve bölgeyi Müslümanlardan arındırmak için harekete geçmişler; yüzlerce yıldır bir arada yaşadıkları Müslüman ahalinin evlerini ve köylerini basarak kadın, çocuk ve yaşlı demeden çok sayıda insanı katletmişlerdi. Taşnak ve Hınçak çetelerinin Ermeniler de dahil olmak üzere Osmanlı halkına yaşattıkları bu mezalimin ve acıların belgeleri, yalnızca Osmanlıda değil; Rusya ve Fransa arşivlerinde de mevcuttur. Dolayısıyla bu çetelerin o dönemde yaptıkları zulmün günümüzde siyasî propaganda ile inkâr edilmesi, görmezden gelinmesi ya da bir takım çarpıtma ve iftiralar ile üzerinin örtülmek istenmesi, tarafımızca kabul edilebilir değildir.

Unutulmamalıdır ki, bu çetelerin Ermeniler adına Müslümanları katletmeye kalkışması ‘Millet-i Sadıka’ adıyla anılan Osmanlı Ermenilerinin sıfatına da halel getirmiş ve çete mensubu olmayan devletine sadık Ermenileri de mahcup ve mağdur etmiştir. Bu sebeple Osmanlı Devleti, bir tarafta Çanakkale, Galiçya, Irak cephelerinde emperyalist devletleri ile savaşırken; diğer tarafta köyleri ve kasabaları basarak toplu katliamlar yapan ve ihanet içinde olan bu çetelerin kapatılmasına ve yöneticilerinin tutuklanmasına karar vermiştir. Sonuç olarak, bu çetelere mensup İstanbul’da 235 ve diğer illerde ise 321 kişi 24 Nisan 1915 günü tutuklanmıştır. Uluslararası diplomaside yıllarca ülkemizin önüne getirilen, siyasi manipülasyon aracına dönüştürülen ve ABD Başkanının sorumsuzca ifade ettiği 24 Nisan 1915 hadisesi, katliamlardan sorumlu 556 teröristin ve vatana ihanet suçunu işleyenlerin tutuklandığı gün olmaktan ibarettir.

 

ZORUNLU VE GEREKLİ BİR TEDBİR

Osmanlı Devleti, bu tedbirlerin yanı sıra; işgal ordularının bölgedeki Ermeni çetelerini kullanmasına da mani olmuştur. Bu noktada Osmanlı Devleti, bölgede yaşayan Müslüman halkın korunması, katliamdan kurtulan ahalinin güvenliğinin yeniden tesis edilmesi ve masum Ermeni vatandaşların da can güvenliğinin sağlanması amacıyla Ermenilerin savaştan uzak topraklara sevk edilerek buralara yerleştirilmesine karar vermiştir.  Dönemin şartları içinde Osmanlı Devleti’nin aldığı bu tehcir tedbiri, zorlu iklim şartlarında ve salgın hastalıkların kontrol edilemeyen süreçlerinde uygulanmak zorunda kalınmıştır. Osmanlı Devleti’nin buradaki esas amacı, çeteler ile masum Ermeni vatandaşlarını ayırmak; suçluların halk arasında gizlenmesini önlemek olmuştur. Üstelik, yalnızca güvenliğin tehdit altında olduğu doğu illerinde, güvenliğin yeniden tesis edilmesine yetecek kadar Ermeni’nin sevk ve iskânına karar verilmiştir. Bunların dışında başka vilayetlerde yaşayan masum Ermeni vatandaşları, yaşadıkları topraklarda kalmaya devam etmişlerdir.  Diğer bir ifadeyle bu tehcir, ciddi güvenlik tehdidi karşısında zorunlu ve gerekli olacak tedbirleri içermiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti, Sevk ve İskân Kanunu’nun uygulanmasında ve Ermeni kafilelerinin güvenliğinin sağlanmasında ihmâli olan yetkili kişileri de yargılamış ve sorumlu bulduklarını cezalandırmıştır. Dolayısıyla bu süreçte yapıcı, şeffaf ve hesap verebilir idare ilkesine uygun davranılmıştır.

 

BİLİMSELLİKTEN UZAK

Milli Mücadele dönemi sonrasında büyük fedakârlıklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, Türkler ve Ermeniler arasındaki tarihi bağları korumaya; barışı ve dostluğu muhafaza etmeye özen göstermiştir. Ancak Türkiye’nin bütün iyi niyetine ve çabasına rağmen uluslararası güçlerin teşviki ve desteği ile Ermeni terör örgütü Asala ortaya çıkartılmış; bu örgütün suikast ve eylemlerinde çok sayıda Türk vatandaşı şehit edilmiş ve yaralanmıştır. Bu olaylar, bizler için son derece üzüntü vericidir.

Tarihi çarpıtmanın öznesi haline getirilen 1915’teki bütün hadiseler belgelidir ve bir gerçeğe işaret etmektedir. O da, böyle bir soykırımın olmadığıdır. Maddi kaygılardan beslenen Ermeni lobisinin birçok ülkede ortaya koyduğu senaryo benzer olsa da, yalanları aynı olmaktadır. Bu bağlamda dost ve müttefik olduğunu iddia eden ABD Başkanı’nın 1915 olaylarına ilişkin yaklaşımı bize göre, hem bilimsel değer taşımamakta hem de hiçbir doğruya işaret etmediği için yok hükmünde sayılmaktadır.

 

KAMUOYUNU AYDINLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ

ABD Başkanının söylemini ‘mesnetsiz, haksız ve hakikatlere aykırı’ olarak değerlendiren Sayın Cumhurbaşkanımızın Ermeni iddialarına ilişkin ortak tarih komisyonu kurulmasına yönelik teklifleri ise bize göre verilecek en net ve anlamlı mesajdır. Akla mantığa ve yüksek insani değerlere önem ve
ren bilim insanları olarak, bu konudaki akademik çalışmalarımızı yayınlamaya; kamuoyunu aydınlatmaya; milletimizin ve devletimizin yanında durmaya devam edeceğiz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İzmir’de Zimem Defteri Geleneği Sürdürülüyor

Müstakil Sanayici İşadamları Derneği (MÜSİAD) İzmir Şubesi, Osmanlı’dan günümüze tevarüs eden "Zimem (Veresiye) Defteri" geleneğini sürdürüyor. İhtiyaç sahibi ailelerin yaşadığı mahallelerde bakkaldaki borçlarını ödeyemeyen vatandaşların veresiye borçlarını ödeyen hayırsever MÜSİAD İzmir üyeleri, Ramazan’da hayır yarışına katıldı.

 

MÜSİAD, ANADOLU GELENEĞİNİ YAŞATIYOR

 

Konuyla ilgili açıklama yapan MÜSİAD İzmir Başkanı Bilal Saygılı, "Vakıf Medeniyeti" inşa eden ecdadımızın Osmanlı'da en önemli geleneklerinden biri de "Zimem (Veresiye) Defteri" uygulamasıydı. Bu uygulama ile veresiye defterindeki borçlar hayır sahipleri tarafından ödenir, Zimem Defterleri esnaftan satın alınırdı. Böylelikle borçlarını ödemekte zorlanan ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşarlardı.

 

Bu anlayış doğrultusunda milletinin istikbali için çalışan iş adamları olarak bizler de MÜSİAD İzmir üyelerimizle beraber Zimem Defteri uygulamasıyla, Osmanlı’dan tevarüs eden geleneği yaşatmaya devam ediyoruz. Yapılan bu uygulama ile üyelerimiz, esnafımızdan aldığı borç-veresiye defteri (Zimem Defteri) alarak ihtiyaç sahiplerinin hesabını kapatmış oldu. Kardeşinin derdiyle dertlenmeyi görev bilen bu mana ve ruhla Zimem Defteri uygulamasına katkıda bulunan MÜSİAD İzmir ailemize teşekkür ederim. Allah hepsinden razı olsun.” dedi.

 

MİLLETİMİZLE PAYLAŞMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR

 

Bilal Saygılı, “Cenab-ı Hakk’ın bahşettiği nimetleri bizlere paylaşmayı öğreten bu kadim topraklara geri vermek, aziz milletimizle paylaşmak boynumuzun borcudur. MÜSİAD olarak kazancımızı bölüşmeyi, lütuf değil zaruret olarak görüyoruz. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim Bakara Suresi 195. Ayetinde; “Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” buyurmaktadır.  İzmir’deki ihtiyaç sahibi kardeşlerimize Zimem defteri geleneği ile el uzatıyor, MÜSİAD İzmir ailemizi onların dualarıyla daha da büyüteceğimize inanıyorum.

 

Alan elin veren eli bilmediği, hayırda yarışma ve yardımlaşmanın zarif usûlü Zimem defteri geleneği, üyelerimiz ve aziz milletimiz tarafından her zaman yaşatılmaya devam edecektir.

 

Bu vesile ile öncesi rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan Ayı’nın, hepimiz için huzurlu ve bereketli geçmesini diliyorum. Rabbim hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza edalar nasib eylesin! Cenabı-ı Hak, yaptığımız ve yapacağımız yardımları kabul eylesin! Bizlere, Ramazan Bayramı’na kavuşmayı nasip etsin inşallah!” diye dua ederek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Balçova Esnafına Tam Kapanma Desteği

Koronavirüs salgını nedeniyle başlatılan tam kapanma uygulaması sonucunda işyerini 18 gün kapalı tutmak zorunda olan küçük esnafa Balçova Belediyesi’nden ikinci can suyu geldi. Geçtiğimiz aylarda da genelge ile işyerlerini kapatan kahvehane, kıraathane gibi işletmelerin sahiplerine 1000 TL destekte bulunan Balçova Belediyesi, 18 günlük kapanmada işyerini hiç açamayacak olan küçük esnafa 500 TL maddi destek yardımı yapacak. Yardım yapılacak esnafların tespiti Balçova Esnaf ve Sanatkarlar Odasıyla birlikte yürütülecek.

 

Esnafa olan desteklerinden dolayı Balçova Esnaf  Odası Başkanı Ali İhsan Boyacı ile birlikte Belediye Başkanı Fatma Çalkaya’ya teşekkür ziyaretinde bulunan İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu “Esnafımız çok zor bir dönemden geçiyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de bizi yalnız bırakmayan Fatma Başkanımıza ve Meclis Üyelerimize teşekkür ediyoruz. Biz ahilik kültüründen gelen bir teşkilat olarak böyle günlerde yapılan yardımın miktarına, sayısına değil ortaya konulan güzel düşünceye inanırız. Ahde vefa ilkesiyle yapılan iyilikleri asla unutmayız” diye konuştu.

Esnafın toplumun can damarı olduğunu ifade eden Balçova Belediye Başkanı Fatma Çalkaya ise “Salgın nedeniyle yaşanan krizin boyutları artık dayanılmaz hale geldi. Bu durumdan en çok etkilenen kesim ise küçük esnafımız oldu. Esnafımız bu toplumun can damarıdır. Esnaf biterse ülke de biter çünkü ülkeyi ayakta tutan can damarlarından en önemlisi esnaftır. Biz ilçemizde kimsenin aç ve açıkta kalmaması için, hiçbir çocuğumuzun yatağa aç girmemesi için tüm gücümüzü seferber ettik. Esnafımıza da bu kapsamda destek oluyoruz” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Başkan Eriş’ten Ödemiş Mezbahası’nda inceleme

Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş, İzmir Büyükşehir Belediyesi İşletme ve İştirakler Daire Başkanı Hakan Öztürk ile birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi Ödemiş Mezbahası’nda inceleme yaptı.  

 

Başkan Eriş, mezbahada görev yapan veteriner hekim Bulut Türek’ten tesisin kapasitesi ve çalışmalarıyla ilgili bilgi aldı. Türek şunları söyledi: “Günlük 300 büyükbaş, 500 küçükbaş hayvan kesim kapasitesiyle veteriner hekim kontrolünde kesimler yapılıyor. Soğuk hava deposu kapasitemiz 500 büyükbaş, 1000 küçükbaş şeklindedir. Kesimler haftanın beş günü yapılıyor. Aylık 1700 büyükbaş, 600 küçükbaş kesim ortalamasıyla bölgemize hizmet veriyoruz”  

 

“İzmir Tarımı stratejisinin önemli bir parçası” 

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Ödemiş’te açıkladığı İzmir Tarımı stratejisinin önemli parçalarından biri olduğunu hatırlatan Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş, “Et entegre tesisimize bugün adeta çat kapı gerçekleştirdiğimiz ziyarette de gördüğümüz üzere hijyenik bir ortam var. AB standartlarında donanıma sahip tesiste tüm kurallar eksiksiz uygulanıyor. Önce sağlık için önce gıda güvenliği anlayışıyla hareket ediliyor. Bu modern tesiste ayda ortalama 1700 büyükbaş kesimi yapılıyor. Büyükbaşta kesim rakamları, tesisin bölgemiz açısından önemini gösteriyor. Giderek yükselen bir grafik söz konusu. Başarılı çalışmalarından dolayı arkadaşlarımızı kutluyor, kolaylıklar diliyoruz. 

Ödemiş Mezbahası, Başkanımız Sayın Tunç Soyer’in 21 Ocak’ta kentimizde açıkladığı İzmir Tarım stratejisinin de önemli bir parçası. Bu vizyon ile üreticimizin ürettiği yerde mutlu olması, refahının yükseltilmesi hedefleniyor. Biz de bu yolda İzmir Büyükşehir Belediyemiz ile hedef ve güç birliği içerisindeyiz” dedi. 

 

AB standartlarında modern tesis 

Ödemiş’te Canlı Hayvan Pazarı’nın hemen yanında İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Ödemiş Belediyesi’nin bölge hayvancılığına katkı olarak ortak hizmet projesiyle hayata geçirilen daha sonra Bütünşehir Yasası gereği İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne devredilen Ödemiş Mezbahası, AB standartlarındaki donanımı ve hijyenik ortamıyla 2017 yılından bu yana bölgeye hizmet veriyor. 

Mezbahaya kasap esnafı ve üreticiler tarafından getirilen büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, veteriner hekim tarafından kesim öncesi sağlık muayeneleri ve belge kontrolleri yapılarak kesime sevk ediliyor. Kesimler yapıldıktan sonra yine veteriner hekim tarafından sağlık muayeneleri gerçekleştirilerek gıda olarak tüketimine izin verilen ürünler damgalanıp tüketime sunuluyor. Soğuk zincir şartlarına uygun sevkiyat için frigofrik araçlar kullanılıyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Karşıyakalı milli tenisçi Başkan Tugay’ı ziyaret etti

Esila Toklu’ya ziyareti esnasında antrenörlüğünü yaptığı babası Oğuz Toklu ve Yiğit Şatır ile mentörü ve psikolojik performans danışmanı Okan Renkli de eşlik etti. 4 yaşında başladığı tenis kariyerini başarıyla devam ettiren Esila Toklu’nun, ulusal ve uluslararası şampiyonalarda da dereceleri bulunuyor. 10 yaşına kadar büyük gelişim gösteren küçük tenisçi 4 yılda çıktığı 130 resmi maçta 110 galibiyet aldı ve küçük yaşına 23 kupa ve 40 madalya sığdırdı. 2019 yılında U12 Milli Takımı seçmelerinde ilk 3'e girerek ülkemizi İtalya'da yapılan U12 Avrupa Kupası elemelerinde, 2020 U12 Avrupa Kış Kupası’nda Ukrayna’da temsil eden Esila, başarıyla tenis kariyerini devam ettiriyor.

 

HEDEF: DÜNYADA İLK 50

Dünyanın en iyi 50 kadın tenisçisi arasında yer alma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Esila, günde 8 saat idman yapıyor ve profesyonel destek alıyor. Esila'nın ziyaretinin kendisini çok mutlu ettiğini ve kendisinin Karşıyaka için gurur kaynağı olduğunu belirten Başkan Cemil Tugay, “Ulu Önder'imizin gösterdiği 'Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim' hedefinde ilerleyen kardeşimize başarılar diliyorum. Nazik ziyaretleri için teşekkür ediyorum. Karşıyaka her zaman yanında” şeklinde konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Penta teknolojisi halka arz ediliyor

Dünyanın önde gelen teknoloji markalarının Türkiye’deki dağıtıcısı Penta Teknoloji’nin halka arzı için SPK’ya yaptığı izahname başvurusu sonuçlandı. Penta Teknoloji halka arzında, fiyat aralığı 32,00 TL – 38,00 TL olarak belirlendi. Türkiye’nin dijitalleşme yolculuğunda çeyrek asrı aşkın tecrübesiyle önemli bir kilometre taşı olan Penta Teknoloji, ülkemiz genelindeki yaklaşık 9 bin müşterisiyle Türkiye’nin lider katma değerli teknoloji dağıtıcısı şirketleri arasında yer alıyor ve geniş ürün yelpazesiyle kullanıcılara uçtan uca teknoloji çözümleri sunuyor. 

 

Mürsel Özçelik: “Türkiye’nin dijital dönüşümüne güç katmak istiyoruz” 

Penta Teknoloji Genel Müdürü Mürsel Özçelik, halka arz kararıyla ilgili değerlendirmesinde şunları ifade etti: “Penta Teknoloji’nin bilişim dünyasındaki yolculuğu 1990 yılında üniversite arkadaşlarının kurduğu küçük bir ofiste başladı. Bilgisayar, yazılım, baskı çözümleri, sunucu, veri depolama ve ağ ürünleri başta olmak üzere, 30 yıldır bilgi teknolojileri ürünlerinin dağıtımını gerçekleştiren Penta Teknoloji olarak müşterilerimizin dijital dönüşümüne yön veriyoruz. Dünyanın önde gelen teknoloji markaları da dâhil olmak üzere 40’tan fazla küresel ve yerli teknoloji markasının ürünlerini tüm Türkiye’yle buluşturarak büyümemizi sürdürüyoruz. Üretimden inşaat ve mimariye, sağlıktan finans, turizm, tekstil, medya-eğlenceye kadar birçok sektöre teknoloji ürünleri tedarik ederek dijitalleşmedeki öncü rolümüzü sürdürüyoruz. Teknoloji, pandemi döneminde en hızlı büyüyen sektörlerden biri oldu. Biz de bu sektörün gelecek vaat eden bir oyuncusu olarak, teknoloji ürünleri pazarında önemli bir büyüme potansiyeli taşıdığımıza inanıyoruz. Halka arz ile birlikte, güçlü finansal altyapımız ve yatırımcılarımızın da desteğiyle Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecine katkı sunmaya devam edeceğiz.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

ESOK Ralli’sinde ‘Fiesta Rally Cup’ heyecanı doruktaydı!

Her kesimden ralli sürücüsüne açık Türkiye’nin en uzun soluklu tek marka kupası olan Fiesta Rally Cup, pandemi sebebi ile verilen aranın ardından bu yıl 23-25 Nisan tarihleri arasında 2021 Avrupa Ralli Kupası ve Türkiye Ralli Şampiyonası’nın ilk ayağı olan Eskişehir Evofone (ESOK) Rallisi ile tekrar başladı. Avrupa ve Balkan Kupaları’na da puan veren ESOK Rallisi’nde yarışan 11 adet Ford Fiesta, kendilerine Fiesta Rally Cup klasmanının üst sıralarında yer bulabilmek amacıyla son etaba kadar kıyasıya bir mücadele gösterdi. 

 

Fiesta Rally Cup’ın ilk yarışında yeni Fiesta Rally4’ü ile parkura çıkan Tansel Karasu – Yüksel Karasu ikilisi fırtına gibi eserek hem yarışı ilk sırada tamamladı, hem de Fiesta Rally Cup’ın liderliğini ele geçirdi. And Sunman – Özden Yılmaz ikilisi ise Fiesta R2 ile yarışın ilk etaplarında 7.liğe kadar gerilemelerine rağmen, 4. etaptan itibaren başlattıkları atağı son etaba kadar sürdürerek, Fiesta Rally Cup’ı 2. sırada tamamlamayı başardılar. Yarışın başından sonuna ka'dar istikrarlı bir tempo ile yarışan Okan Tanrıverdi – Sevilay Genç ikilisi Fiesta R2 ile Fiesta Rally Cup’ı 3. Sırada tamamladılar.  

 

2021 Fiesta Rally Cup’ın ilk yarışında klasman şu şekilde oluştu:

 

  1. Tansel Karasu- Yüksel Karasu (Fiesta Rally4), ekip aynı zamanda R2T/Rally4 sınıfının 1.si oldu.
  2. And Sunman-Yılmaz Özden, (Fiesta R2), ekip aynı zamanda R2 sınıfının 1.si ve Türkiye Genç Pilotlar 3.sü oldu.
  3. Okan Tanrıverdi-Sevilay Genç (Fiesta R2), ekip aynı zamanda Şevki Gökerman Kupası’nın 1.si oldu.
  4. Emrah Ali Başo – Yasin Tomurcuk (Fiesta ST) ile ST/R1/R1T sınıfının 1.si ve aynı zamanda Şevki Gökerman Kupası 2.si oldu.

 

Türk ralli efsanesi Serdar Bostancı ve Castrol Ford Team Türkiye tarafından 2017’den itibaren yeni formatıyla başlatılan ve Ford Fiesta’lar için özel olarak düzenlenen Fiesta Rally Cup her yaştan deneyimli pilotları ve gelecek vaat eden genç pilotları profesyonel bir ekibin parçası haline getirirken, yüksek bir rekabet ortamı sunuyor. Fiesta Rally Cup’ın bir sonraki ayağı 29-30 Mayıs tarihlerinde Bursa’da düzenlenecek ve Türkiye Ralli Şampiyonası’na da puan verecek olan Yeşil Bursa Rallisi çatısı altında gerçekleştirilecek.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sağlığınızı Korumak için Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirin

Genetiği değiştirilen gıda ürünleriyle sağlıklı beslenmenin oldukça zorlaştığı ve hava kirliliği, stres, kaygı gibi faktörlerle ile yüksek vücut direncine sahip olmanın daha da önem kazandığı günümüzde hemen her birey, vitamin takviyesine ihtiyaç duyuyor.

 

Pandemi ile beraber bağışıklık sisteminin önemine dair yeniden kazanılan farkındalık da 7’den 70’e herkesin; beslenme, uyku, çalışma gibi koşullarını gözeterek; günlük yaşamında yeni ve sağlıklı adımlar atmasını zorunlu kılıyor. Özellikle salgın ve mevsim geçişleri gibi dönemlerde fazlasıyla önem kazanan bağışıklık sistemini güçlendirmek için multivitaminler gibi zengin içerikli çözümlerden destek almak gerekiyor. Günümüzde vitamin desteği ihtiyacı için kapsamlı formüller geliştiriliyor. 

 

Salgın ve mevsim geçişlerinin sağlık bariyeri: Zengin içerikli vitamin kombinasyonları

Küresel Covid-19 salgını ile beraber dünyada hemen herkes, virüs ve bakterilere karşı; etkin bir direnç gösterebilmek için bağışıklık sistemini güçlendirmeye geçmişte olduğundan çok daha fazla önem veriyor. Uzmanlar, bağışıklık sistemini güçlendirmek adına özel olarak hazırlanmış vitamin, mineral, antioksidanlar ve aminoasitlerin dengeli kombinasyonunu içeren takviyelerin, hastalıklarla mücadelede önemli rol oynadığını söylüyor. Uzmanlar, mikro besinlerin özellikle de A, C, D ve E vitaminleri ile selenyum ve çinkonun, influenza aşılarının etkinliğini arttırdığını; yetersiz beslenme nedeniyle vitamin ve mineral alımının azalması durumunda aşıya verilen yanıtın azalttığını belirtiyor.

 

Tükettiğimiz gıdalar vitamin alımı için yeterli değil

Ecz. Ayşen Dincer, vitamin takviyelerinden yararlanmanın önemini “Ülkemizde ihtiyaç duyulan vitaminlerin, tüketilen gıdalardan alındığına dair yaygın ve yanlış bir görüş var. Dünya Sağlık Örgütü günde 5-7 porsiyon mevsiminde pişirilmiş meyve ve sebze tüketebiliyorsanız, toplumun geri kalanına oranla, beslenme rezervinizin iyi olabileceğini söylüyor. Oysa ‘Türkiye Beslenme Rehberi’ne baktığımızda; ülkemizde bu ortalamanın, günde 1,5 porsiyon olduğunu görüyoruz. Üstelik gençlerde bu oran 0,7’lere kadar düşüyor. Bu nedenle her bireyin, ihtiyacına yönelik vitamin takviyesi kullanmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum” sözleriyle açıklıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yalnız mısınız yoksa tek başına mı?

Tek başınalık birey tarafından tercih edilirken yalnızlık ise bireyin sosyal ilişkilerinin bozulması sonucu oluşan, hoş olmayan ve seçilmemiş bir durum olarak ortaya çıkıyor. Kısa süreli, durumsal ve kronik olmak üzere yalnızlığın zaman açısından üç türü olduğunu belirten uzmanlar, yalnızlığın depresyon, kaygı, intihar, yaşam doyumu, umutsuzluk, utangaçlık, internet kullanımının fazla olması ve stres gibi faktörlerle ilişkili olduğuna dikkat çekiyor. 

 

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, yalnızlık ve tek başınalık kavramlarına ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.

 

Yalnızlık insan için doğal bir duygu

 

İnsanın sosyal bir canlı olduğunu vurgulayan Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, “Her yaştaki kişi, diğer kişilerle ilişki kurmak ve etkileşime girmek ister. Oysaki yalnızlık her insan için doğal bir duygudur. İnsan çocukken, gençken, yetişkin ya da yaşlıyken yaşamının herhangi bir döneminde yalnızlık duygusunu yaşayabilir. Yani yalnızlığın insanlar için ortak bir deneyim olduğunu söyleyebiliriz. Yalnızlık kimine göre kimsesizlik, kimine göre romantik ilişkisinin olmaması, kimisi için de tek başına kalmaktır. Psikoloji ve sosyolojide yalnızlık kavramı, tek başına olma kavramından farklı anlam içeriyor.” dedi.

 

Yalnızlık ve tek başınalık farklı kavramlardır

 

Yalnızlık kavramını kişinin başkaları ile bağlantı kurma ihtiyacının doyurulmamasına verilen duygusal bir karşılık olarak tanımlayan Şenyuva, “Yalnızlıkta duygusal boşluk, özlem, yakınlık ve bu duyguları değiştirme isteği olur. Tek başınalığı ise bireyin geçici sürelerde, gerginlik yaratmayan, kendi kendine yettiği bir durum olarak ifade edebiliriz. Yani yalnızlıkta acı verici olumsuzluklara rağmen, tek başınalıkta yalnızlıktaki duygular yer almıyor. Yalnızlık hemen her zaman kaçınılan, kaygı, öfke, üzüntü ve diğer kişilerden kendini farklı hissetme duygularının eşlik ettiği hoş olmayan bir deneyimdir.” diye konuştu.

 

Yalnızlık zaman açısından üçe ayrılıyor

 

Yalnızlığın zaman açısından üç türü olduğuna dikkat çeken Şenyuva, “Bir tanesi kısa süreli yalnızlık adı verilen, zaman zaman ortaya çıkan anlık yalnızlık duygusudur. Anlık duygular olduğu için kişi kaygı yaşamaz. İkincisi durumsal yalnızlıktır. Bu tür yalnızlık göç, iş değişikliği ve boşanma gibi sebeplerle ortaya çıkan yalnızlık duygularıdır. Geçiş süresi sona erdiğinde son bulur. Üçüncüsü ise kronik yalnızlıktır. Bireyin uzun yıllar boyunca ilişkilerinden tatmin almamasıyla ortaya çıkan yalnızlık türüdür.” İfadelerini kullandı.

 

Tek başınalık bireyin tercihi oluyor

 

Tek başınalığın birey tarafından seçilen bir durum olduğunu söyleyen Şenyuva, “Yalnızlık ise bireyin sosyal ilişkilerinin bozulması sonucu oluşan, hoş olmayan ve seçilmemiş bir durumdur. Yapılan çalışmalarda yalnızlığın, depresyon, kaygı, intihar, yaşam doyumu, umutsuzluk, utangaçlık, internet kullanımının fazla olması, stres gibi faktörlerle ilişkili olduğu tespit edildi. Bu tür psikolojik sıkıntıların oluşmasını engelleyebilmek adına, kişilerarası sosyal iletişimin arttırılması en önemli yol olarak biliniyor.” dedi.

 

Yalnızlık olumsuz bir duygudur

 

Klinik Psikolog Gülçin Şenyuva, duygusal yalnızlığı herhangi bir insana karşı yakın bir bağlılığın olmamasından kaynaklanan, kaygı ve boşluk duygularının görülmesi olarak tanımlayarak sözlerini şöyle tamamladı: 

 

“Sosyal yalnızlık ise sosyal bağlantı ve topluluk duygusunun eksikliği, bir gruba ait olmama, sosyal ilişkiler ağının olmaması halidir. Çünkü insanlar sağlıklı bir ruh sağlığına sahip olabilmek için tatmin oldukları bir sosyal yaşama ihtiyaç duyuyorlar. Kalabalığın içinde yalnız olmak sosyal yalnızlık kavramı ile ilişkilidir. Kişinin bulunduğu çevrede kendisini yalnız hissetmesiyle başlayarak, bu çevreye karşı geliştirdiği tepkiyle sosyal anlamda faaliyetlerden kaçınarak içinde bulunduğu çevreye ve topluma yabancılaşmış olan kişilerin yaşadığı yalnızlıktır. Yalnızlık olumsuz bir duygu iken tek başınalıkta kişinin kendi isteği ile olan ve kazanımların olduğu bir durumdur. Birey tek başınayken kendisini özgür hisseder. Düşüncelerin önem kazandığı, olgunlaştığı anlar deneyimlenir.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı