Aylık arşivler: Nisan 2021

Kalkınma ve İnsani Yardım Camiası UNDP Türkiye’nin Düzenlediği “İnsan Çağı’ında Göç” Toplantısında Bir Araya Geldi

Kalkınma ve İnsani Yardım Camiası UNDP Türkiye’nin Düzenlediği “İnsan Çağı’ında Göç” Toplantısında Bir Araya Geldi  

 

 

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye (UNDP) ofisi, “Antroposen’de İnsan Hareketliliği, Göç ve Mülteciler” başlıklı çevrimiçi bir toplantı ile kalkınma, sürdürülebilirlik, insani yardım ve sosyal fayda alanlarının uzmanlarını bir araya getirdi. UNDP tarafından yayımlanan 2020 İnsani Gelişme Raporu’nun (İGR) takip etkinliği niteliğinde olan toplantı, UNDP Türkiye, Habitat Derneği, İnsani Gelişme Vakfı (İNGEV) ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) iş birliğinde çevrim içi olarak gerçekleştirildi. Etkinlikte, bilim insanlarının Antroposen -“İnsan Çağı”- olarak adlandırdığı, insanlığın, gezegenin geleceğini şekillendiren baskın güç konumuna geldiği yeni bir dönemde, artan eşitsizlikler, açlık, yoksulluk, iklim krizi, doğal afet, çevresel felaketler, savaş ve çatışmalar gibi küresel sorunlar nedeniyle uluslararası gündemin üst sıralarında yer alan göç konusu, çeşitli boyutları ile ele alındı.  

UNDP IGR 2020 Takip Etkinliği “Antroposen’de İnsan Hareketliliği” 21 Nisan Çarşamba günü çevrimiçi olarak düzenlendi. Göç konusunda çalışmalar yürüten ulusal ve uluslararası uzmanlar, sivil toplum temsilcileri, düşünce kuruluşları ve akademisyenlerin katılımıyla düzenlenen etkinlikte “Antroposen-İnsan Çağı”nda insanlık tarihinin en eski fenomenlerinden bir tanesi olan “Göç” konusu ele alındı. Başak Şengül'ün moderatörlüğünde çevrim içi gerçekleştirilen etkinliğin açılış konuşmalarını, Habitat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Hazır, TEPAV Program Direktörü Prof. Dr. Güven Sak ve İNGEV Başkanı Vural Çakır yaptı. 

UNDP adına “İnsani Gelişme Raporu 2020: Yeni Sınır; Antroposen ve İnsani Gelişme” başlıklı bir sunum gerçekleştiren UNDP Türkiye Mukim Temsilci Yardımcısı Sukhrob Khojimatov, insanların tarih boyunca yeryüzünde hareket halinde olduğunu vurgularken insanın, dünyayı başka hiçbir canlının değiştirmediği şekilde değişime uğrattığını ifade etti. “İnsanların gezegenimiz üzerinde kurduğu baskı o kadar yüksek ki, artık insan çağı olarak adlandırdığımız yeni bir çağa girdik” diyen Khojimatov, adil ve sürdürülebilir kalkınma, eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, açlık, yoksulluk, iklim krizi, doğal afet, çevresel felaketler, savaş ve çatışmalar gibi küresel sorunlar ile göç olgusu arasındaki ilişkinin altını çizdi.   

Dünya nüfusunun yüzde 3,5’i göçmen

Sunumunda küresel hareketliliğin durumuna ilişkin verileri paylaşan Khojimatov, Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) 2020 Dünya Göç Raporu’nun analizine göre dünya genelindeki göçmen sayısının 272 milyona yükselerek dünya nüfusunun yüzde 3,5’ine ulaştığını, zorla yerinden edilenlerin sayısının ise 80 milyonu aştığını belirtti. Verilere göre, 2020’de küresel mülteci nüfusu ise yaklaşık 26 milyona ulaştı. 

Türkiye’nin, halen dünyada en çok mülteciyi ağırlayan ülke konumunda olduğunu belirten Khojimatov dünyadaki mültecilerin yüzde 90’ına yakınının, gelişmekte olan ülkelerde ağırlandığını belirterek, uzun vadeli, sürdürülebilir yeni çözümlerin, hem göç baskısı altındaki ev sahibi toplulukları, hem de mültecileri hedeflemesi gerektiğini vurguladı ve ekledi: “Yerinden edilmeyi daha kapsamlı bir şekilde ele alacak, bu sorunun yerinden edilmiş bireylerin ve ev sahibi toplulukların yaşamları üzerindeki potansiyel yıkıcı etkilerini ve tüm toplumların gelişimi üzerindeki sonuçlarını göz önünde bulunduracak yeni bir yaklaşım benimsemenin zamanı geldi.” 

İnsan Hareketliliği, Kalkınma, Refah ve Uluslararası İstikrar İlişkisi

“İnsan Hareketliliği, Kalkınma, Refah ve Uluslararası İstikrar” başlığı ile gerçekleştirilen oturumda bir sunum yapan IOM Göç Araştırmaları Bölümü Başkanı Marie McAuliffe, COVID19 salgını nedeniyle küresel hareketliliğin durma noktasına geldiğini belirtirken göç konusunda her coğrafya ve ülkenin farklı özelliklere sahip olduğunu, bu nedenle göç hareketlerinin kendi özel bağlamlarında ele alınması gerektiğini vurguladı. İnsan hareketliliği, göç ve mülteciler konularında küresel işbirliğinin öneminin altını çizen McAuliffe, iklim değişikliği ve doğal afetlerin zorla yerinden etmelerdeki payının giderek arttığını vurguladı ve ekledi “2020 yılında doğal afetler nedeniyle yerinden olan insanların sayısı, savaş ve çatışma nedeniyle yerinden edilen insanların neredeyse üç katı.” COVID 19 salgınının toplumun en kırılgan kısmı olan göçmenleri ve mültecileri son derece kötü şekilde etkilediğini belirten McAuliffe, bu dönemde yabancı düşmanlığına dayalı ırkçılığın da arttığına dikkati çekti.

Aynı oturumda bir konuşma yapan UNDP İnsan Hareketliliği Danışmanı David Khoudour, göç baskısı ile birlikte gelen sorunların iyi yönetilip, risklerin uzun vadeli, kapsayıcı politika ve mekanizmalarla avantajlara dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı. Zorla yerinden edilmiş bireylerin, ülkelerin kalkınma politikalarına eklemlenmesinin öneminin altını çizen  Khoudour, bunun için mülteci bireylerin yardıma bağımlı olmaksızın kendi ayakları üzerinde durmasının, ev sahibi ülkelerin de uluslararası camia tarafından desteklenmesinin önemli olduğ
unu belirtti. Uluslararası planda göçmenler, mülteciler ve sığınmacılar üzerinden yürüyen menfi algı ve tartışmayı işaret eden Khoudour, ekonomik göçmenlerin bulundukları topluma katkı yaptığı, mülteci ve sığınmacıların ise gittikleri ülkelere yük olduğu şeklindeki algının son derece yanlış olduğunu, bu konudaki temel belirleyicinin çeşitli ulusal ve uluslararası politika ve mekanizmalardan geçtiğini, uzun vadede ve doğru politikalar uygulandığında, mültecilerin bulundukları topluma katkı sağladıklarını belirtti.       

İnsan Hareketliliği, Göç, Mülteciler ve Ötesi: Türkiye Örneği

 

Etkinliğin devamında düzenlenen ve UNDP Türkiye Suriye Krizine Yanıt ve Dayanıklılık Portfolyosu İletişim Yöneticisi Ruşen İnceoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen, “İnsan hareketliliği, zorla yer değiştirme, mülteciler ve ötesi: Bir göç laboratuvarı olarak Türkiye” konulu panelde ise, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Saime Özçürümez ve ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Başak Kale, halen dünya üzerinde en çok mülteciyi ağırlayan ülke olan Türkiye’nin göç konusundaki deneyimlerini ele aldı. 

 

UNDP Türkiye’nin Göç ve Mültecilere Yönelik Çalışmaları

UNDP, Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin sürdürülebilir kalkınma konusundaki uzman kuruluşu olarak, 50 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de faaliyet gösteriyor. 2014 yılından bu yana, Suriye krizinin menfi etkilerine yönelik olarak çeşitli projeler uyguluyor. 

Geçim Kaynakları Geliştirmek, Sosyal Uyum ve Belediyelerin Güçlendirilmesi alanlarında bünyesinde toplamda yaklaşık 90 milyon dolar büyüklüğünde bir proje havuzu bulunduran UNDP Türkiye, başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere, ABD, Almanya, Kore, Japonya gibi bağışçı ülkeler tarafından finanse edilen bu projeler ile, mültecilerin ve ev sahibi ülkelerin sorunlarına uzun vadeli, sürdürülebilir, yapısal ve yenilikçi çözüm önerileri getiriyor. UNDP Türkiye’nin göç ve yerinden edilme ile ilgili temel yaklaşımı hem mültecileri, hem de mültecileri ağırlayan ülkelerin kurumlarını, yerel yönetimleri, işgücü piyasalarını da güçlendirmek.

UNDP Türkiye göç baskısı altındaki yerel yönetimleri ve belediyeleri çevresel ve kentsel altyapı projeleri ile destekliyor, yerel ekonomileri güçlendirmek, yeni istihdam olanakları yaratmak için inovasyon ve girişimcilik kültürünü destekliyor, imalat sanayinde teknoloji odaklı dönüşümü sağlamak için Model Fabrika ve İnovasyon Merkezleri kuruyor. Aynı zamanda 52,000 Suriyeli bireye Türkçe becerilerini, uzaktan öğrenmeyi de içeren “Harmanlanmış Eğitim” yoluyla kazandırıyor. Mesleki ve teknik eğitimler, meslek ve kariyer danışmanlığı ile işgücü piyasalarına erişimi, spor, girişimcilik ve eğitim gibi aktiviteler ile Türk ve Suriyeli gençler arasındaki sosyal uyumu güçlendiriyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Thodex şikayetleri bir haftada yüzde 1161 arttı

Thodex şikayetleri bir haftada yüzde bin 161 arttı

Thodex'in internet sitesine salı akşamından beri erişim sağlanamıyor. Platformun kurucusu Fatih Faruk Özer'in 2 milyar dolarlık kripto parayla yurt dışına kaçtığı iddiasıyla birlikte çok sayıda kişinin mağdur olduğu tahmin ediliyor. Şikayetvar'ın verilerine göre, Thodex, son bir haftada yüzde 2 bin 895 ziyaret artış oranıyla 370 bin kez görüntülendi. Bir önceki haftayla kıyaslandığında şikayet artış oranı 14-20 Nisan haftasında yüzde bin 161’e yükseldi. 

İşlemlerin kapatıldığı ve kullanıcı şikayetleri nedeniyle savcılığın soruşturma başlattığı kripto para borsası Thodex’in kurucusu Faruk Fatih Özer’in 2 milyar dolarlık kripto para ile yurt dışına kaçtığı iddia ediliyor. Platformda yatırımı bulunan 400 bine yakın kullanıcının endişeli bekleyişiyse devam ediyor.

Şikayetvar'ın Türkiye'de en fazla merak edilen markaları sıraladığı Trend 100 listesine göre Thodex, son bir haftada yüzde 2 bin 895 ziyaret artış oranıyla 370 bin kez görüntülendi. Bir önceki haftayla kıyaslandığında şikayet artış oranı 14-20 Nisan haftasında yüzde bin 161’e yükseldi.

Yatırımcılardan Şikayetvar’a ulaşan bazı şikayetlerse şöyle sıralandı: 

“Thodex borsasına giriş yapılamıyor paramız içeride kaldı mağdur olduk. Gerekli açıklamada yok. Anlaşma için kapandı diyor, bakımda diyor tutarsızlıklar var açıklama bekliyoruz mağduruz. Devletten ya da yetkililerden açıklama bekliyoruz. Açılsın artık şu site paramızı çekelim.”

Mağdur olduk

“Thodex ne zaman açılacak çok mağdur olduk. Tüm varlığımızı bir gecede aldı götürdü yıllardır üyeyim güvendik güvenimiz sarsılıyor haberleri izledikçe. Bir umut verici bir açıklamada yapılmadı nereye kadar ne zamana kadar böyle devam edecek. Ortaklık var anlaşma var diye açıklama yaptı ama kiminle onu da bilmiyoruz.”

“Thodex CEO'su neden bir açıklama yapmıyor. Bu kadar insanı neden mağdur ediyorlar, 4-5 gün bakım nedir ya dalga mı geçiyorsunuz bu kadar insanla millet gece gündüz uyumayıp yatırım yapıyor 5 günde ne kadar zarara soktunuz bizi.”

Hesabıma erişemiyorum

“Thodex erişimi kısıtladı plansız bakım süresi koydu… Ofislerinde çalışan kalmadığı telefonlara ulaşım olmadığı söz konusudur… Hesabıma erişemiyorum. İnternette battı kaçtı gibi bilgiler dolaşıyor… Gereğinin yapılmasını rica ediyorum. Lütfen sesimiz olun.”

Biraz insaf

“Lütfen bir yetkili çıksın ve bu saçmalıklar ile ilgili elle tutulur bir açıklama yapıp acilen siteyi kullanıma açsın. Bu kadar mağdur insanda huzur bırakmadınız. Eğer birazcık Allah'tan korkunuz var ise bunca insanın hakkına daha fazla girmezsiniz. Biraz insaf…”

Bütün birikimim yok mu olacak?

“Mail atıyorum, Twitter’dan yazıyorum cevap yok. Bütün birikimim yok mu olacak? CEO yurt dışına mı kaçtı? Kaçmadıysa neden canlı açıklama yapmıyor? Delirmek üzereyim resmen. Biz şu an dağılmış durumdayız.”

Yemeden içmeden kesildim

“Allah'tan reva mı 1 yıldır çalışmıyorum. Varımı yoğumu Thodex firmasına güvendim yatırdım. Şu an ailemin haberi yok. Tek maksadım biraz para kazanıp ailemi rahat ettirmekti. Şu garibana çok mu gördünüz? 24 saattir yemeden içmeden kesildim. Durumum hiç iyi değil. Psikolojim altüst oldu. Bir ocağın dönmesine sebep olmak üzeresiniz. Lütfen yardımcı olun yalvarıyorum.”

Çok yuva yıkılacak

“Thodex neden CEO çıkıp açıklama yapma gereği duymuyor? Çoğu insan çoluk çocuğun rızkını yatırdı buraya. Bu yapılanları insanlar hak etmiyor bu insanlara bunu mu layık giriyorsunuz? Çoğu insan psikolojisi bozuldu belki çok yuva yıkılacak lütfen mantıklı cevap verin.”

Yatırımcıların paralarına çöküldü

“Thodex resmen yatırımcılarının paralarına çöktü. Önce bakım yapılıyor diye açıklama yaptılar sonra devredilecekdeyip önceden bilgi verilmeden siteyi kapattılar. Yıllardır yaptığımız birikimler çöp oldu. Sahibinin yurt dışına kaçtığı iddia ediliyor.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bir kalpte tüm dünya

Koronavirüs salgını nedeniyle çocuklar geçen yıl olduğu gibi bu yılda Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı evde kutluyor. Milliyet Gazetesi, çocuklardan koronavirüsün resmini çizmelerini isteyerek onların dünyasına kapı açmıştı. Gazete bu özel günde Naz Peri’nin proje kapsamında çizdiği ‘Sevgi her şeyi iyileştirir’ resmini kapağa taşıdı.
 

Milliyet’ten 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı özel anlamlı kapak çalışması

 

Bir kalpte tüm dünya

 

Koronavirüs salgını nedeniyle çocuklar geçen yıl olduğu gibi bu yılda Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı evde kutluyor. Yaşamın ve eğitimin evde devam ettiği pandemi sürecinde Milliyet Gazetesi, çocuklardan koronavirüsün resmini çizmelerini isteyerek onların dünyasına kapı açmıştı.  Bu projeyle çocukların renkli ve büyüleyici dünyasında “koronavirüs”ün onlara ne hissettirdiğini aktarmalarını isteyen Milliyet Gazetesi, bu özel günde Ortaokul öğrencisi 13 yaşındaki Naz Peri İrem Kutluk’un proje kapsamında çizdiği

 ‘Sevgi her şeyi iyileştirir’ resmini kapağa taşıdı.

 

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’de sadece Türk çocuklarına değil, tüm dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı geçen yıl çocuklar tüm dünyayı etkisi altına koronavirüs salgını nedeniyle evlerinde kutladı. Bu yılda evlerde coşkuyla kutlanan bayrama Milliyet Gazetesi, Ortaokul öğrencisi 13 yaşındaki Naz Peri İrem Kutluk’un çizdiği anlamlı resmi kapağına taşıyarak eşlik etti.

 

Pandemi sürecinde çocuklar okullarından, parklardan, sokaklardan ve sosyal aktivitelerinden uzak kaldı, kalmaya devam ediyor. Yetişkinlerden çok farklı bir dünyası olan çocukların bu virüsü hayal dünyalarında nereye yerleştirdiklerini ortaya koymak, onlara bir ifade alanı açmak isteyen Milliyet Gazetesi, çocukların koronavirüs algısını merak ederek kendi dünyalarındaki virüsün resmini çizmelerini istemişti. Bu süreci “Çocuklarının gözünden pandemi” projesi çerçevesinde anlatmalarını isteyen Milliyet Gazetesi, bu özel günde ortaokul öğrencisi Naz Peri İrem (13) kalpler içerisine aldığı sağlık çalışanlarını resmine kapakta yer verdi. 

 

Sevgi her şeyi iyileştirir

Naz Peri, Milliyet’in bugünkü sayısında kapağı süsleyen resminin hikâyesini anlattı: “Yaklaşık bir yıl önce bir anda virüsle karşılaştık. Sanki uzaydan gelen bir virüs dünyayı işgal etmişti. Kimse ne olduğunu tam olarak bilemiyordu. Okullar kapandı, insanlar hastalanmaya başladı. Annem ile birlikte her şeyi evden yapmaya başladık. Biz güvendeydik ama hastanelerde çalışan doktorlar, hemşireler? Bu salgın döneminde bizim için çok emek verdikleri için bizim de onlara saygı göstermemiz gerekiyor. Onlara yaptıklarının karşılığı olarak bazen pencerelerde alkışladık, bazen de onlar için marşlar söyledik. Bembeyaz tulumlar ve maskeler içinde virüse karşı büyük bir mücadele veriyorlardı. Haberlerde ne zaman onları görsem çok heyecanlanıyordum. Ben de hep doktor olmak isteyen biri olarak kendime şunu sordum: “Sen doktor olunca böyle bir durumda olsan ne yapardın, neler hissederdin?” İşte resmimi oluşturduğu her şey benim gelecekte hissedeceklerimdir. Tüm sağlık çalışanlarının tek amacı var; hastaları iyileştirmek, sevdiklerine kavuşturmak. O yüzden hepimizin kalbinde çok büyük yerleri var. Dünya hastalıkla, mikroplarla doluyken onlar en önde savaşıyorlar. Hepimiz elimizden gelse kalbimizdeki sevgiyi onlarla paylaşırız. Resmimde de yaptığım gibi kocaman bir kalbin içinde onları koruruz. Çünkü virüsler o kocaman kalbin içine giremez. Sevgi her şeyi iyileştirir. Tüm sağlık çalışanları benim gözümde birer kahraman. Ben o yüzden sağlık çalışanlarımızı kalbin içerisine çizdim. Maskeleri de tüm dünya çocuklarını da etkilediği için bayraklar şeklinde çizdim. Bizim de sevgimizi göstermek için ellerimiz onlara kalp tutuyor. Virüsleri de dışarı da bıraktım. Bugünün 23 Nisan’ı. Daha önce okulda törenlerle kutlardık, marşlar söylerdik. Şimdi evden online okulumuzla iletişime geçerek kutluyoruz. Sönük kalıyor ama yine de aynı coşkuyla kutlamaya çalışıyoruz” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Xiaomi Redmi Note 10 serisi ile PUBG Mobile E-spor Turnuvalarının Türkiye'deki akıllı telefon sponsoru oldu

Küresel teknoloji lideri Xiaomi, 2021 yılı boyunca Türkiye'deki PUBG MOBILE e-spor turnuvalarının resmi akıllı telefon sponsoru oldu. PUBG MOBILE yıl boyunca PUBG MOBILE Club Open (PMCO), PUBG MOBILE Pro League (PMPL), PUBG MOBILE Campus Championship (PMCC) ve PUBG MOBILE National Championship (PMNC) dahil olmak üzere bölgedeki dört farklı e-spor turnuvasına ev sahipliği yapıyor. PUBG MOBILE e-spor ekosistemi, dünyadaki en güçlü sistemlerden biri olarak oyuncuların ileriki kariyerlerinde birer e-spor yıldızı olmalarını sağlayacak şekilde amatör-yarıpro-pro ve ülke-bölge-dünya düzeyinde gelişim sistemini destekliyor. Türkiye'deki PUBG MOBILE e-spor turnuvalarının sponsoru olarak Xiaomi mobil oyun kullanıcılarına sıra dışı bir oyun deneyimi sunuyor.

 

Türkiye'de de yoğun ilgi gören Redmi Note 10 serisi olağanüstü tasarımları ve modern yapısıyla dikkat çekiyor. 120Hz AMOLED ekranı ve 240Hz dokunmatik örnekleme oranı sayesinde akıcı ve parmak hareketlerine yüksek duyarlı bir ekran deneyimi sunan Redmi Note 10 Pro, 5020 mAh pil kapasitesi sayesinde uzun saatler boyunca yüksek performans ile ara vermeden oyun oynamaya imkan sağlıyor. Bunun yanında kutu içinde ücretsiz olarak sunulan 33W hızlı şarj özelliği ile de 30 dakikada 59 şarj edebilen hızlı bir şarj cihazına sahip. Model yüksek çözünürlüklü kamerası ve çeşitli kamera modlarıyla mükemmel fotoğraflar çekilebilmesine de olanak tanıyor. Redmi Note 10 Pro gücünü piyasadaki en güçlü 4G işlemcilerden biri olan Qualcomm® Snapdragon™️ 732G'den alıyor.

 

Redmi Note 10S ve Redmi Note 10'da da optimum izleme deneyimi sağlayan 6,43 inç AMOLED Nokta Ekran bulunuyor. İki model de dörtlü kamera kurulumuna sahip olarak harika uzak ve yakın çekim görüntüler yakalanmasını sağlıyor. Redmi Note 10S, daha iyi performans sağlayan MediaTek Helio G95, Redmi Note 10 ise yüksek hızlı Qualcomm® Snapdragon™ 678 ile donatıldı.

 

Tüm bu özellikler ile tasarlanan ve AMOLED ekranların ilk kez kullanıldığı Redmi Note 10 serisi; ekran yenileme hızı, dokunma örneklem oranı, pil kapasitesi ve 33W hızlı şarj özellikleri ile mobil oyunseverlerin bir akıllı telefondan beklediği her şeyi bir arada sunuyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çocukların dijital ayak izleri ve bunların ticari kullanımı daha çok tartışılmalı

Çocukların dijital ayak izleri ve bunların ticari kullanımı daha çok tartışılmalı

 

Dünyada ve ülkemizde dijital çağ hızla ilerlemeye devam ediyor. Yapılan araştırmalar her üç internet kullanıcısından birinin çocuk olduğunu gösteriyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü’ne bağlı Dijital Medya ve Çocuk Platformu tarafından gerçekleştirilen “Dijital Dünyada Çocuk Hakları” panelinde dijital dünyada çocukların haklarının korunması adına atılan adımlar, düzenlenen yasalar ile riskler ve tehditlerin önüne geçilmesi konuşuldu

 

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü’ne bağlı Dijital Medya ve Çocuk Platformu tarafından “Dijital Dünyada Çocuk Hakları” paneli online olarak gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak katılan değerli akademisyenler dijital dünyada çocuk haklarının kamuoyuna yansımalarını, yeni dünya düzeninde ebeveynlerin ilgili konularda çocuklarının görüşlerini alıp almadıkları gibi birçok önemli detayları tartıştı. Etkinliği MAY İletişim’den Meltem Acar Yücesoy modere etti.

Dr. Öğr. Üyesi Esra Ercan Bilgiç: Ebeveynler çocukların görüşlerini almalı

4 Şubat 2021 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Komitesi tarafından kabul edilen ve 24 Mart 2021 günü yayınlanan “Dijital Ortamda Çocuk Hakları ve Genel Yorum No 25 Belgesi”nin önemine dair konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Esra Ercan Bilgiç, bu belgenin dijitalleşmenin hızla arttığı şu dönemde online ortamlarda da geçerli olacağını söyledi. Ercan Bilgiç, “Yeni dünya düzenine uygun olarak çocuk hakları tanımı yapılmadı ya da dijital dünyaya has başka çocuk hakları metinleri yazılmadı. Ama var olan çocuk hakları sözleşmesinin dijital dünyaya uyarlanırken nasıl yorumlanabileceğine dair bir çerçeve oluşturuldu. BM Çocuk Hakları Komitesi, 27 ülkeden yaşları 9 ila 22 arasında değişen çocuklardan görüş alarak bu çerçeveyi hazırladı. Dijital dünyada haklarının korunması için ne gibi eylemler görmek istedikleri çocuklara   soruldu. Çocuk haklarının vazgeçilmez bir parçası, çocukların sesini aslında duymak ve kulak vermek. Onların katılım haklarının olduğunu ve özellikle kendilerini ilgilendiren konularda görüşlerinin alınması gerektiğini vurgulamak” dedi. 

Hak ve özgürlükler ile potansiyel zararlar ve riskler arasında denge gözetilmeli 

Dünya çapında yapılan araştırmalara göre, her üç internet kullanıcısından birinin çocuk olduğunu belirten Ercan Bilgiç konuşmasına şöyle devam etti: “Bu belge çocukları nasıl koruyalım sorusuna odaklanıyor. Dijital dünyada çocukların birtakım fırsatlara erişimi çok önemseniyor. Bu fırsatlara erişmeleri için bir denge gözetilmesi vurgulanıyor. Sivil hak ve özgürlükleri ile potansiyel zararlar ve riskler arasında bir denge gözetilmesi gerekiyor. Dijital dünyada çocukların karşısına çıkacak riskleri örneklendirmek gerekirse; içerik riski ilk sırada yer alıyor. İzledikleri, dinledikleri ve okudukları içerikler, çoğu zaman onların yaşına ve gelişim seviyelerine uygun olmayabiliyor. Şiddet ve cinsellik içerebiliyor. Uygun olmayan bazı nefret söylemleri içerebiliyor. Bir diğer önemli mesele ise temas riskleri. Çocukların cinsel anlamda istismar durumlarına ve çocuk ticaretine kadar varmasına dikkat çekiliyor. Çocukların eğitime erişim hakkı bu belgede özellikle vurgulanıyor. Dünyanın pek çok yerinde ve ülkemizde dijital ortamlara erişemeyen çocuklar var. Bu durum dijital uçurumu derinleştirerek fırsat eşitsizliği yaratıyor.”

13 yaş altı için farklı uygulamalar devreye sokulmalı

İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Leyla Keser, dijital platformların çocukların yaşına uygun şekilde tasarlanması gerektiğinin altını çizdi. Keser, çocuk yaşına uygun bir dizayn örneği olarak Türkiye'de artık Youtube Kids’in yayına başladığını belirtti. Keser, “Dünyaca ünlü otoriteler yaşa uygun tasarım kodu ismini verdikleri bir doküman yayınladılar. Bu dokümanda, internet bazlı herhangi bir hizmette, yapay zeka karşısındaki kullanıcının çocuk olduğunu anladığında buna uygun içerikler sunmalı konusu tartışılıyor. Buna örnek olarak Youtube Kids uygulamasını verebiliriz. Youtube’un çocuk ayrımı yapmaksızın tüm kullanıcıları profilleyerek reklam göstermesi çocuklar açısından zarar verici bir duruma sebebiyet verebiliyor. Gösterilen reklamlar şiddet ya da cinsel içerikli olabiliyor. Amerika’da bu nedenden ötürü Youtube dava edildi. Bu noktada ebeveynlere Youtube Kids’i tavsiye ediyorum. Aynı şekilde 13 yaş altı çocuklar için farklı bir İnstagram da devreye sokulacak” şeklinde konuştu. 

Minecraft oynayan çocuk daha yetenekli olacak

Kollektif bir anksiyete durumu yaşamadan elimizdeki medyayı çocuklar için nasıl kullanabiliriz konusuna değinen İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölüm Başkanı Doç. Dr. Erkan Saka, “Çocuklar belli dijital yetenekleri kazanamadığı durumda çağın ve yaşıtlarının gerisinde kalacak. İfade özgürlüğünün ötesinde internet kullanım hakkı çocukların ileride toplumsal statüsünü korumasında da önemli rol oynayacak. Bugün Minecraft oynayabilen bir çocuk ileride başka işlerde de daha deneyimli olacak ve donanımlı görülerek mevcut işler için o seçilecek” dedi.

Dijital oyun alanları gençlerin ifadelerini belirliyor

Oyun kültürünün genç bireyler için çok önemli olduğuna vurgu yapan İsta
nbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü Dr. Öğr. Gör. Sarper Durmuş, “Dijital dünyadaki oyunlar çocukların dünyayı ve kendilerini tanıdıkları, yeni ifade biçimleri geliştirdikleri alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Son birkaç yılda gözetim kapitalizmi tanımı öne çıktı. Tüm internet kullanıcılarının alışkanlıkları, ilgi alanları ve sosyal bağlantıları büyük teknoloji şirketleri tarafından meta haline getiriliyor. Sayısız insanın dijital hareketlerinden üretilen verilerle teknoloji şirketlerinin dünyanın en güçlü ve değerli şirketleri haline geldikleri görülüyor. Kullanıcı sözleşmeleri üzerinden örnek vermek gerekirse, Peak Games'in gizlilik sözleşmesinde 13 yaşından küçük çocukların verilerinin talep üzerine tamamen silinebileceği bilgisi yer alıyor. Ebeveynlerin ve çocukların bu durumu talep edebileceği medya okur yazarlığı ne kadar var bunu sormak gerekiyor. Çocukların dijital ayak izleri ve bunların ticari amaçlarla kullanılması konusu kamuoyunda daha fazla tartışılmalı” diye konuştu. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Mucize silindirleri ile elektrikli süpürgeleri tahtından etmeye aday Kärcher FC 7, Red Dot Ödülü aldı!

Mucize silindirleri ile elektrikli süpürgeleri tahtından etmeye aday Kärcher FC 7, Red Dot Ödülü aldı!

Yeni zemin temizleme makinesi Kärcher FC 7 Kablosuz, dünyanın en prestijli tasarım yarışmalarından biri olan Red Dot Design Awards’dan ödül ile döndü. Olağanüstü tasarımı ve inovativ özellikleri ile geleneksel temizlik yöntemlerini rafa kaldırarak elektrikli süpürgeleri tahtından etmeye aday olan FC7, ergonomisiyle de kendine hayran bırakıyor. 

Yeni zemin temizleme makinesi Kärcher FC 7 Kablosuz, 1955 yılından bu yana verilen ve dünyanın en prestijli tasarım yarışmalarından biri olan Red Dot Design Awards’dan ödül ile döndü. Olağanüstü tasarımı ve inovativ özellikleri ile geleneksel temizlik yöntemlerini rafa kaldırarak elektrikli süpürgeleri tahtından etmeye aday olan FC7, Red Dot Design Awards Jürisini estetik mükemmeliğinin yanı sıra ergonomisi, işlevselliği ve devrim niteliğindeki silindirleriyle kendine hayran bıraktı.

Mucize silindirlerle yeni nesil eşsiz bir temizlik deneyimine hazır olun! Yeni zemin temizleme makinesi Kärcher FC 7 Kablosuz, zemini silmeden önce süpürmeye ve vakumlamaya gerek bırakmadan, her türlü ıslak ve kuru kiri tek adımda temizliyor. Şarj edilebilir batarya ile çalışan cihaz size yalnızca zamandan tasarruf sağlamakla kalmıyor aynı zamanda çok daha iyi sonuç elde etmenizi sağlıyor. 

Mucize silindirler

Sadece su ve tercih edilen temizlik deterjanlarıyla çalışan FC 7 Kablosuz, sürekli ıslanan dört adet dönen silindiri ile her türlü leke, kir ve partikülü temizliyor. Silindirler, zemindeki kirleri güvenilir bir şekilde alarak ileri – geri hareketlerle siliyor. Kärcher FC 7’nin temizlikte yeni bir çağı başlatan silindirleri, ek kılları sayesinde inatçı kirleri, çatlakları ve derzleri de güvenilir bir şekilde temizliyor. Üstelik çamaşır makinesinde 60 °C'de yıkanabiliyor.

FC 7 iki depolu sistemi sayesinde kirli suyu ayrı bir kapta tutarak zemine yayılmasını engelliyor. Ayrıca yere dökülen yiyecek parçaları ve saç gibi daha büyük partiküller, FC 7 Kablosuz için hiç dert değil, önceden vakumlama gerektirmeden kolayca temizliyor.

135 m²'ye kadar alanı tek seferde temizliyor

Temiz su tankı boşaldığında ekran görüntüsü ve sesle uyaran Kärcher FC 7, kirli su deposu dolduğunda ise otomatik olarak kapanıyor. Ters yönde dönebilen silindirleri sayesinde ister laminant, ister fayans veya PVC, tüm zeminler üzerinde kolaylıkla hareket edebilme kabiliyetine sahip olan cihaz 45 dakika çalışma kapasitesine sahip. 135 m²'ye kadar alanı temizleyebilen FC 7, boost işlevi sayesinde inatçı kirleri zeminden söküp atabiliyor. Mükemmel tasarımı sayesinde alçak mobilyaların altını da kolayca temizlemeniz mümkün. Kendi kendini temizleme modu sayesinde de silindirlerindeki kiri otomatik olarak durulayan cihaz, park istasyonunda aksesuarlarıyla birlikte saklanıp kurutulabiliyor. Kärcher FC 7 ile profesyonel temizlik artık evlerinizde olacak.

Ürün fiyat bilgisi: 4,999 TL

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

MESS, Robotik Kodlama Eğitimleri ile yarının umudu çocukları geleceğin mesleklerine hazırlıyor

MESS, Robotik Kodlama Eğitimleri ile yarının umudu çocukları geleceğin mesleklerine hazırlıyor

 

Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası MESS’in “Atatürk’ün bize emanet ettiği çocukları yarınlara hazırlıyoruz” temalı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı filmi yayınlandı. 

MESS yarının umudu çocuklarımızı geleceğin mesleklerine hazırlamak için başlattığı ücretsiz online Robotik Kodlama Eğitimlerini tanıttı.

Ülkemizin geleceğine değer katacak çalışmalar yaptıklarını belirten MESS Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, şunları söyledi: “Atatürk’ün bize emanet ettiği, yarının umudu olan çocuklarımızı, Online Robotik Kodlama Eğitimlerimiz ile geleceğe hazırlıyoruz. Yarının mesleklerine hazırlanmak isteyen tüm çocuklarımızı ücretsiz online eğitimlerimize bekliyoruz.

 

MESS’in “Atatürk’ün bize emanet ettiği çocukları yarınlara hazırlıyoruz” temalı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı filmi yayınlandı. Film geleceğin umudu olan bir çocuğun MEXT ziyareti üzerine inşa ediliyor.  Filmde MEXT kapısındaki “yarının teknolojisi bugün, burada” ile Atatürk heykeli üzerinden çocukların geleceğinde Atatürk’ün hep olacağı vurgulanıyor. Filmin sonunda tüm çocuklar ücretsiz olarak verilecek online Robotik Kodlama Eğitimine davet ediliyor.

“Yeni nesil sendikacılık” anlayışıyla gelecek nesilleri önceliği arasına alan Türkiye’nin en büyük işveren sendikası Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) çocuklara ve geleceğe değer katacak faaliyetler yürütüyor. Dünya’nın en büyük, en gelişmiş ve en kapsamlı dijital dönüşüm ve yetkinlik gelişim merkezi MEXT’i Türkiye’ye kazandıran MESS; dijital üretim devrimi ile ihtiyaç duyulan yetkinlikleri geliştirmek için çalışıyor. 

MESS başlattığı online Robotik Kodlama Eğitimleri ile gelecek nesilleri yarının mesleklerine hazırlamayı amaçlıyor. Eğitim programı ile ilgili açıklama yapan MESS Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol “Atatürk’ün bize emanet ettiği çocuklarımızı yarınlara hazırlıyoruz. Online Robotik Kodlama Eğitimlerimiz ile yarının umudu çocuklarımıza destek oluyoruz. Geleceğin mesleklerine hazırlanmak isteyen tüm çocuklarımızı ücretsiz online eğitimlerimize bekliyoruz” dedi.

MESS verdiği kodlama eğitimleri ile bugüne kadar 15 bini aşkın gencin eğitimlerden yararlanmasını sağladı. Eğitim programı, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ile imzalanan protokol ile MEB EBA platformu üzerinden tüm seviye ve yaş gruplarından öğrencilerin erişimine açıldı. “MESS Kodlama ve 3 Boyutlu Tasarım Eğitimleri” başlangıçtan ileri düzeye kadar dört seviyede, toplam süresi 34 saati bulan 248 online videodan oluşuyor.

 

 

MESS, ülkemizin geleceğine değer katacak çalışmalar yapıyor

MESS, yeniden şekillenen iş süreçlerinde rekabet edebilmek için bireylerin ihtiyaç duyduğu yeni beceri ve yetkinlikleri kazanması için çeşitli seviyelerde eğitim programları düzenliyor. MESS Başkanı Akkol: “En temel amacımız; insan kaynağımızı dijital ekonominin gereklerine göre desteklemek. Böylece gelecek neslin, yarının iş dünyasında istihdam olanaklarını genişletmek” dedi.  Türkiye’nin teknoloji kullanımında ve ülke koşullarına uyarlayarak geliştirmede çok başarılı bir ülke olduğunun altını çizen Akkol “İşimiz gücümüz gelecek vizyonumuz ile Robotik Kodlama Eğitimi müfredatımızı ücretsiz ve online olarak isteyen her çocuğumuz ulaştıracağız” dedi. 

 

Türkiye’nin Dijital Dönüşümü İçin Yetenek ve Yetkinlik Gelişimine Katkı

Dijital üretim devrimi ile mühendisler, büyük veri uzmanları, yapay zeka programcıları, nesnelerin interneti (IoT) uzmanları, çok kanallı yazılımcılar ve siber güvenlik uzmanlarına ihtiyaç duyulacak. Bu ihtiyaçlara cevap üretebilmek için şimdiden hazırlıklı olmak gerektiğinin altını çizen Akkol “Bu ortamda şirketlerimizi yarına taşıyacak olan temel konular, bilgi ve teknoloji. Teknolojiyi kullanabilecek ve üretebilecek yetkinlikte insan kaynağına sahip olan şirketler ve ülkeler rekabette öne çıkıyor. Bu gerçekten yola çıkarak yetenek ve yetkinliklerin dijital dönüşümünü destekliyoruz” diye devam etti. Akkol “Robotik Kodlama Eğitimleri ile çocuklarımızı geleceğin yeni mesleklerine, bugünden hazır hale getirme gayreti içindeyiz. Eğitimler ile çocuklarımızın özgüvenleri artacak, üretmeye ve teknoloji geliştirmeye daha hazırlıklı olacaklar.” dedi.   

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Amazfit, ESOK Rally’nin Resmi Akıllı Saat Partneri Oldu

ESOK Rally, 23 Nisan Cuma günü saat 21.00'de Espark önünde yapılacak törenle başlayacak ve 335,17 kilometrelik etapta iki gün boyunca devam edecek. Ralli uzun asfalt zemin parkurda düzenlenecek. Amazfit ile imzalanan sponsorluk anlaşması, bir parkura “Amazfit” adının verilmesini ve ralli araçlarına Amazfit logosu yerleştirilmesini kapsıyor.

Amazfit, özellikle test günlerinde ralli sürücülerine benzersiz bir deneyim sunmak için zorlu koşullara dayanıklı akıllı saati Amazfit T-Rex Pro’nun tanıtımını yapacak. 24 saat kesintisiz kalp atışı takibi yapabilen ürün, kalp atışının yükseldiğini tespit ettiğinde anlık uyarılar sağlayabiliyor. Ayrıca sürüş modu, ralli pilotlarının yarış boyunca kat ettiği sürüş mesafesini, ortalama hızı, yüksekliği ve nabzı kayıt altına alıyor.

FIA Türkiye Ralli Şampiyonası'nın FIA Gençler Rallisi Şampiyonu Buğra Can Kılıç, "Bir ralli sürücüsünün kalp atış hızı bazen yarış sırasında 170'in üzerine çıkabilir" diyor. Kılıç, yarış öncesindeki heyecandan ve yarış sırasındaki stresten dolayı bunun daha da artabileceğini söylüyor.

Ralli sürücülerinin maceracı ruhuna uyum sağlamak için tasarlanan Amazfit T-Rex Pro, askeri standartlarda 15 dayanıklılık testini geçerek her türden zorlu koşullarda güvenilirliğini ispatladı. Kapsamlı sağlık ve fitness izleme işlevleri, maceralı aktiviteler için sunduğu bir dizi popüler açık hava spor modunun yanı sıra formda ve sağlıklı kalmayı kolaylaştırmak için stres seviyesini izleyebiliyor için kalp atış hızı değişkenliğini (HRV) kaydedebiliyor.

Amazfit Türkiye Ülke Müdürü Murat Sungur Özkan, şunları söyledi: “Mükemmel toprak yollarla ve heyecanlı bir kalabalıkla dolu ralli kültürünün parçası olmaktan, Türkiye'deki ralli mücadelesine yeni bir heyecan getirmekten memnuniyet duyuyoruz. Amazfit T-Rex Pro spor saati serisiyle, ralli sürücülerinin fiziksel ve zihinsel stres düzeyini izleyerek parkur içindeki ve dışındaki sağlık hedeflerini tutturmalarını sağlamaktan dolayı heyecanlıyız.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Andropozu hafif belirtilerle atlatmak için ne yapmalı?

Erkeklerde yaşlanma ile birlikte kandaki testosteron hormonu seviyesinin azalması ve buna bağlı olarak ortaya çıkan klinik tablo andropoz olarak tanımlanıyor. 50 yaşından sonra görülebilen andropoz için kesin bir yaş sınırı olmadığını belirten uzmanlar; özellikle fiziksel sağlığı yerinde olan, sosyal, psikolojik ve fizyolojik yönden herhangi bir sorun yaşamayan kişilerde bu sürecin hafif belirtilerle atlatılabileceğine dikkat çekiyor. Uzmanlar bu sürecin en çok bilinen belirtisinin cinsel işlev bozukluğu olduğunu, bireylerde depresyon ve kaygı bozukluklarının da görülebileceğini ifade ediyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya, andropozun belirtilerine ve tedavi yöntemlerine değindi.

 

Depresif belirtiler ortaya çıkabilir

 

Erkeklerde yaşlanma ile birlikte kandaki testosteron hormonu seviyesinin azalmasına bağlı ortaya çıkan klinik tablonun andropoz olarak tanımlandığını belirten Dr. Dilek Sarıkaya, “Bu sürecin en bilinen belirtisi cinsel işlevlerdeki bozulmadır. Testosteron cinsel işlevlerin düzenlenmesine ek olarak kişinin ruh hâlinin dengelenmesinde de etkili bir hormondur. Bu nedenle testosteron hormonu azalması ile depresif belirtiler ve uyku bozuklukları gibi ruhsal birtakım belirtiler de ortaya çıkabilir.” dedi.

 

Kesin bir yaş sınırı yok!

 

Erkeklerde 40 yaşından sonra kandaki testosteron seviyesi gerilese de bu gerilemenin her erkekte aynı seviyede olmadığını belirten Sarıkaya, “Bu nedenle andropozun her erkekte ortaya çıkan bir durum olmadığını söyleyebiliriz. Sıklıkla 50 yaşından sonra görülebilen andropoz için kesin bir yaş sınırı bulunmuyor.  Özellikle fiziksel sağlığı yerinde olan sosyal, psikolojik ve fizyolojik yönden herhangi bir sorun yaşamayan kişilerde bu süreç oldukça yumuşak bir geçiş şeklinde gerçekleşebiliyor veya hafif belirtilerle atlatılabiliyor. Bazı kişilerde ise andropoz belirtileri çok belirgindir.” diye konuştu. 

 

Bu belirtilere dikkat!

 

Dr. Dilek Sarıkaya, en yaygın görülen andropoz belirtilerini şöyle sıraladı:  “Cinsel isteksizlik, ereksiyon (sertleşme) problemleri, erken boşalma, ani gelen ateş basması, kaygı düzeyinde artış veya depresyon, yorgunluk ve sinirlilik hali, motivasyon güçlüğü, unutkanlık, uyku düzenine ilişkin bozukluklar ve uyku gereksiniminde artış, kas ve eklemlerde ağrılar, vücuttaki tüylerde azalma, kilo artışı, ciltte kuruluk ve kırışıklıklarda artış, kemik erimesi ve anemi.”

 

Depresyon ve kaygı bozukluğu görülebilir

 

Testosteron düzeylerinde azalma ile birlikte moral bozukluğu, duygudurum dalgalanmaları, sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü, genel motivasyon kaybı, uyku sorunları, enerji azlığı, kilo artışı gibi belirtilerin sıkça görüldüğüne dikkat çeken Sarıkaya, “Andropoz döneminde ortaya çıkan cinsel sorunlar ve duygusal değişimler erkeklerin hayatlarını tekrar incelemesine, amaçlarını, hayallerini gözden geçirmesine neden olur. Gençlik yıllarına duyulan özlem, cinsel işlevlerin kaybı ve bedendeki değişimlerle birlikte ortaya çıkabilen yetersizlik hissi bir orta yaş krizini tetikleyebilir. Öfke, tahammülsüzlük ve dürtüsel davranışlar yakın ilişkilerde sorunlara yol açabilir. Ayrıca sosyal ve mesleki işlevsellikte bozulma, depresyon ve kaygı bozukluğu ortaya çıkabilir.” ifadelerini kullandı.

 

Andropoz tedavisi nasıl olmalıdır?

 

Dr. Dilek Sarıkaya, ‘Andropoz tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gerekebilir’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti:

 

“Belirtileri yaşayan kişilerin öncelikle bir üroloji uzmanı tarafından muayene edilmeleri, hormon seviyelerinin incelenmesi ve gerekli tedavilerin uygulanması yerinde olacaktır. Eşlik eden ruhsal belirtilerin varlığında ise bir ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirme yapılmasını öneriyoruz. Genel bir ruhsal muayene yapıldıktan sonra uyku bozukluğu, depresyon ya da kaygı bozukluğu tablosu eşlik etmesi halinde psikofarmakolojik ilaç tedavileri düşünülebilir. Ayrıca cinsel terapiler alanında uzmanlaşmış bir ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanından cinsel danışmanlık alınabilir, cinsel terapi uygulanması söz konusu olabilir. Süreçte ortaya çıkması muhtemel ilişki sorunlarında ise bireysel psikoterapi ya da aile ve çift terapisine başvurulması uygun olacaktır.“

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çocukları etkileyen MIS-C tedavisi mümkün bir hastalık

Çocukları etkileyen MIS-C tedavisi mümkün bir hastalık

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 enfeksiyonunun çocuklarda neden olduğu MIS-C hastalığı ile ilgili bilgi veren Medical Park Çanakkale Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Mesut Kılınç, “MIS-C tedavi edilmesi mümkün bir hastalıktır. Uygun şartlarda tedavi edildiğinde kalıcı hasar bırakmaz” dedi. 

MIS-C hastalığının genellikle enfeksiyon sonrası, çocuklarda görülen bir tür sendrom olduğunu ifade eden Medical Park Çanakkale Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Mesut Kılınç, “Yapılan son çalışmalar ışığında kalbe ve diğer dokulara zarar verebildiği kanıtlanan bu sendrom, koronavirüs enfeksiyonu sonrası ortalama 4-6 hafta içinde ortaya çıkabilir. Nedeni tam bilinmeyen bu hastalığın belirtileri yüksek ateş, karın ağrısı, boğaz ağrısı, kusma, ishal, baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik, kollarda ve bacaklarda döküntüler, ağız ve dudaklarda çatlamalar olarak sıralanabilir“ şeklinde konuştu.

PCR TEST SONUCU NEGATİF ÇIKIYOR

MIS-C tanısı konan çocukların çoğunda SARS-CoV-2'ye karşı antikorlarının pozitifken PCR sonuçlarının negatif olduğu bilgisini veren Uzm. Dr. Mesut Kılınç, “Bir diğer endişe konusu ise MIS-C geliştiren çocukların yüzde 52'sinde altta yatan herhangi bir hastalık olmamasıdır. Bu durum, sendromun öngörülemez olduğunu düşündürmektedir” dedi.

OBEZ ÇOCUKLARIN YÜZDE 50’SİNDE RASTLANDI

Yapılan araştırmalara istinaden, aşırı kilolu veya obez olan çocukların yüzde 50’sinde MIS-C’ye rastlandığının altını çizen Uzm. Dr. Mesut Kılınç, şu bilgileri paylaştı:

“MIS-C hastalığı olan çocuklarda obezite ve astım da sıkça görülür. Covid-19'lu çocuklarda üst solunum semptomları görülürken, MIS-C sendromunda yüzde 100 oranında ateş, yüzde 68 oranında kusma ve yüzde 73 oranında karın ağrısı görülebilir. Karın ağrısı o kadar şiddetlidir ki, bazı vakalarda çocuk hastaların apandisit veya pankreatit olduğu düşünülebilir. MIS-C sendromu olan çocuklarda kalp problemleri de olabilir, kalp tutulumunun uzun vadeli etkileri ise şu anda bilinmediğinden yakın takip önemlidir. Son zamanlarda ise vakaların 3 yaşına kadar indiği ile ilgili veriler mevcuttur.”

HASTALIK BELİRTİLERİNE DİKKAT EDİLMELİ

Hastalığın nadir görülmesine rağmen, ciddi bir durum olması nedeniyle bulgularının iyi bilinmesinin, ailelerin hekimlere yardımcı olması noktasındaki önemine dikkat çeken Uzm. Dr. Mesut Kılınç, “Önceden geçirilmiş (genellikle 2-4 hafta önce) veya yeni geçirilmekte olan Covid-19 enfeksiyonu ya da Covid-19 enfekte kişi ile temas öyküsü olan kişilerde dirençli ateş başta olmak üzere MIS-C hastalığında görülen bulguların bir kısmının olması durumunda bu hastalıktan şüphelenilerek hemen bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmektedir” dedi ve söz konusu bulguları sıraladı: 

•          En önemlisi 24 saatten uzun 38 derecenin üzerinde dirençli ateşin varlığı,

•          Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı gibi mide bağırsak sistemi ile ilgili bulgular,

•          Vücutta döküntülerin olması,

•          Gözlerde çapaklanma olmadan kızarıklıklar, kanlanmaların olması (konjonktivit),

•          Mukoz membranların tutulumu (çatlamış dudaklar, kırmızı-çatlak dil vb.),

•          Baş ağrısı,

•          Solunumsal sorunlar (hızlı soluma, nefes almada zorlanma),

•          Kas, eklem ağrıları,

•          El ve ayak derileri başta olmak üzere ciltte soyulmalar.

 

EBEVEYNLER HANGİ DURUMLARDA MIS-C SENDROMUNDAN ŞÜPHELENMELİ?

 

Hastalığın semptomlarının uzun süreli ateş (dört veya daha fazla gün), kırmızı gözler, vücutta döküntü, avuç içlerinde ve ayak tabanlarında kızarma veya soyulma, şiddetli karın ağrısı, kusma veya ishal olduğunu belirten Uzm. Dr. Mesut Kılınç, “Bu tür durumda hemen uygun sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır” diyerek Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün 1 Eylül’de yayımladığı Covid-19 (SARS-CoV-2 Enfeksiyonu) Çocuk Hasta Yönetimi ve Tedavi Rehberi istinaden değerlendirme yapılması gerektiğinin altını çizdi.

COVIDLİ ÇOCUKLARIN YÜZDE 6 İLA YÜZDE 20’Sİ MIS-C HASTASI

 

MIS-C sendromunun görülme sıklığı ile ilgili de konuşan Uzm. Dr. Mesut Kılınç şu bilgileri aktardı:

 

“Net olarak dünyada ve ülkemizde MIS-C sayılarını veren bir çalışma henüz mevcut değil. Ancak yapılan küçük bölgesel &ccedi
l;alışmalarda, yatış gerektiren çocuk Covid-19 vakalarının yüzde 6 ile 20’si arasındaki bir kısmını MIS-C’li çocukların oluşturduğu ve bunlar arasında yoğun bakım ünitesi bakımına ihtiyaç duyan yüzde 1-2 MIS-C hastası bulunduğu bilgisi mevcuttur.”

 

İYİ TEDAVİ EDİLİRSE KALICI HASAR KALMIYOR

 

MIS-C hastalığının tedavi edilmesi mümkün bir hastalık olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Mesut Kılınç, “İyi tedavi edildiğinde kalıcı hasar bırakmayan bu hastalık, tedavi edilmeyen kişilerde ise başta koroner damarlar olmak üzere birtakım ciddi sağlık problemleri oluşturabilir. Bu hastaların özellikle çocuk kardiyolojisi ve çocuk enfeksiyon hastalıkları gibi bölümler tarafından, hem tanı ve tedavi aşamasında hem de tedavi sonrası dönemde takip edilmesi gerekir” diyerek sözlerini noktaladı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı