Aylık arşivler: Mayıs 2021

Doğadaki Enerji Teknolojinin Yardımıyla Evlere Taşınıyor

Yaşam alanları olan evler için en önemli konuların başında iç mekanların iklimlendirilmesi geliyor. İç mekanların doğru iklimlendirilmesi, hem konforu artırıyor hem de bütçeyi koruma altına alıyor.

Sürdürülebilir yaşam, sürdürülebilir gezegen ve sürdürülebilir gelecek bilinciyle; her alanda olduğu gibi, iklimlendirme sektöründe de farklı alternatifler yaygınlaşamaya başladı. Bu noktada yaygın olarak kullanılmaya başlayan ısı pompası teknolojisi de bunların başında geliyor.

Isı pompalarının Avrupa ve ABD’de yoğun olarak kullanıldığını, Türkiye’de de kullanımın arttığını belirten Fortes Mühendislik A.Ş. Teknik Operasyonlar ve İş Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı, aynı zamanda Makine Mühendisi Muhammet Güngören, konu hakkında merak edilenleri açıkladı.

Avrupa ve ABD’de Yoğun Olarak Kullanılıyor 

Sürdürülebilir iklimlendirme çözümleri arasında dikkat çeken bir seçenek olan ısı pompalarının yenilikçi, doğayla uyumlu ve verimli iklimlendirme çözümlerinden biri olduğunu söyleyen Fortes Mühendislik A.Ş. Teknik Operasyonlar ve İş Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı, aynı zamanda Makine Mühendisi Muhammet Güngören, şöyle konuştu: 

Kullanım alanı geniş olan ısı pompaları sayesinde ısıtma ve sıcak su kullanımının yanı sıra soğutma ihtiyaçları da karşılanabiliyor. Isı pompaları, ısıtma, soğutma ve sıcak su kullanımını tek bir alanda topladığından dolayı, diğer ısı kaynaklarına göre yüksek enerji tasarrufu sağlayabiliyor. 

Isı pompasının kullanım sürecinde, doğaya herhangi bir zararlı gaz salınımı olmadığından, çevre dostu bir çözüm sunar. Isı pompaları, tüm bunları yaparken elektrik enerjisine ihtiyaç duyar. 

Isı pompalarının doğa ile uyumlu çalışma sistemi, geleceğin çevreci iklimlendirme ürünü olarak kabul ediliyor. Avrupa ve ABD başta olmak üzere, ülkemizde de yenilikçi iklimlendirme çözümü olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.

Doğadaki Enerjiden Yararlanılıyor! 

Isı pompası kavramının teknik detayları hakkında da açıklama Fortes Mühendislik A.Ş. Teknik Operasyonlar ve İş Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı Muhammet Güngören: “Isı pompası kavramı, ısının çevreden çekilip yüksek sıcaklık bölgesine transfer edilebileceği fikri ile ortaya çıkmıştır. 

Isı pompaları bir kaynaktan aldığı enerjiyi, diğer kaynağa aktararak; ısıtma, soğutma ve sıcak su ihtiyaçlarına cevap veren cihazlardır. Bu aktarımı soğutma devresinde kullanılan, soğutucu akışkan vasıtası ile yapar. 

Isı pompaları, enerji alışverişi yaptıkları kaynaklara göre havadan havaya, havadan suya, sudan suya, sudan havaya şeklinde dörde ayrılır. Ülkemizde yaygın olarak kullanımı olan ısı pompaları, havadan havaya ısı pompalarıdır. Bu sistemde genel olarak tüm soğutma çevrimlerinde yer alan kompresör, evaparatör, kondenser, genleşme vanası ve sistemde dolaşan bir soğutucu akışkan gibi temel elemanlar kullanılmaktadır.” diye ifade etti.

Güneş Enerjisi Destekli Isı Pompasının Verimi Ölçüldü 

Yaşadığımız konutlarda, iş yerlerinde, alışveriş merkezlerinde ve okul gibi alanlarda, ısınma ve sıcak su üretiminde kullanılan güneş enerjisi destekli ısı pompası uygulamaları ile iş gücünü düşürmeden daha az enerji kullanıp, daha az maliyet ve çevresel etkileri de minimuma indirerek çevre dostu bir sistemin evlere kurulabileceğini belirten Fortes Mühendislik A.Ş. Teknik Operasyonlar ve İş Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı Muhammet Güngören şöyle devam etti: 

Konutlarda ısınma ve sıcak su üretiminde aynı işi daha az enerji kullanarak yapmak, sonuçta daha az yakıt kullanmak, daha az para ödemek ve çevreyi aynı oranda da az kirletmek demektir. 

Güneş enerjisi destekli ısı pompası için yapılan bir çalışmada İzmir'de 120 m2 net kullanım alanına sahip bir işyerinde, güneş enerjisi destekli ısı pompası kullanarak ısınma ve sıcak su üretimi amaçlanmış ve 5 ay süre ile 7gün 24 saat çalıştırılmıştır. 

 

Çalışma sürecinde her gün, sabahları güneş enerjisi sirkülasyon pompası ilk çalıştığında ve akşamüzeri pompa durduğunda ölçümler yapılmıştır. 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye’nin en fazla patentli startup firması Teknopark İstanbul’da!

Teknopark İstanbul, Patent Effect’in yayınladığı, 2020 Yılı Patent Performansları Listesinde 52 girişimci firma ile Türkiye genelinde en çok patentli girişime ev sahipliği yapan Teknopark oldu. Türkiye’deki özel kurum ve kuruluşların yanı sıra teknoparkların da performansını ortaya koyan listede ilk sıraya yerleşen Teknopark İstanbul’da özellikle sağlık alanında alınan patentlerdeki artış dikkat çekiyor. 2020 yılında medikal teknoloji ve sağlık alanında 16 farklı patente erişen Teknopark İstanbul girişimleri, ülkemizin sağlık alanında yerli teknoloji geliştirmelerine olan talebin arttığını ortaya koyuyor. Teknopark İstanbul girişimlerinin sağlık alanındaki patentlerini; siber güvenlik, yapay zeka, elektronik, otomasyon gibi alanlar takip ederken, girişimlerin kuantum teknolojisi gibi önemli alanlarda da patent aldığı görülüyor. Teknopark İstanbul’un özellikle derin teknoloji girişimlerine ev sahipliği yaptığı düşünüldüğünde her bir patentin ülkemizin teknolojide bağımsızlık hedefi noktasında kritik bir katkı sunacağı değerlendiriliyor.

Kuluçka merkezi Cube Incubation ile girişimcilere dünya standartlarında imkanlar sunan Teknopark İstanbul; girişimcilerin fikirlerinin ticarileşmesi ve güvence altına alınması için teknoloji transfer ofisi Connectto aracılığıyla gerek bilgilendirme gerekse hibe konusunda önemli destekler sunuyor. Nitekim 2020 yılında yapılan 33 patent başvurusunun 26 tanesi Teknodestek programı kapsamında verilen hibe desteğiyle gerçekleşti. Teknopark İstanbul yönetimi tarafından Teknodestek kapsamında patent ve faydalı model başvuruları için 3.500 TL, endüstriyel tasarım tescili için ise 1.000 TL’ye kadar geri ödemesiz hibe desteği sağlanıyor. 2021 yılı itibari ile destek kapsamı genişletilerek patent başvurusu sonrası yapılması gereken işlemlerden, patent araştırma ve inceleme ücretlerinin her biri için de 1.000 TL hibe desteği de verilmeye başlandı. Ayrıca 2021 yılı itibariyle uluslararası patent başvuruları için de 5.000 TL’ye kadar hibe desteği verilmeye başlandı. Bu yeni destekler kapsamında 2021 yılında patent alan girişim sayısını 40 oranında artırmaya odaklanan Teknopark İstanbul’da 2021’in ilk çeyreğinde 11 farklı patent başvurusunun yapılması yılsonuna kadar hedefe ulaşılacağının sinyalini veriyor. 

Teknopark İstanbul’un 2020 yılında patent rekoru kırmasında özverili çalışma ve girişimcileri her alanda destekleme misyonunun kritik bir önem taşıdığını dile getiren Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu: “Teknopark İstanbul olarak; bilimsel araştırma yapan firma ve girişimcilere, ürün geliştirme konusunda imkânların sağlanması, geliştirilen ürünlerin ticarileşmesi, firma stratejilerinin belirlenmesi, projelerin planlanması, sürekliliğin sağlanması, geliştirilen ürünlerin sanayiye aktarılması, iş birlikleri ve anlaşmalarda aktif rol alması, fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda eğitimler düzenleyerek farkındalığı arttırmak ve başvuru desteği sağlamak gibi ihtiyaç duyulan konularda çalışmalarımızla destek oluyoruz.  Sunduğumuz destekler ve ortaya koyduğumuz çalışmalarla patent indekslerinde ilk sıraya yerleşmemiz oldukça gurur verici. Teknopark İstanbul olarak firma ve girişimcilerimizi her zaman desteklemeyi görev edinmiş durumdayız. Hem kuluçka merkezi ekibinin yoğun çalışmaları ve hem de Teknoloji Transfer Ofisimiz Conectto, Sınai Haklar Birimimizin kritik çalışmaları bu patentlerin alınmasında önemli bir katkıya sahip. Her iki ekibimize de özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyoruz. Teknopark İstanbul yönetimi olarak girişim ekosistemine katkı sunmaya ve 2021 yılında yeni başarılara imza atmaya devam edeceğiz.” diyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Deva Partisi hububat taban alım fiyatındaki düşük artışı eleştirdi

DEVA Partisi hububat ve bakliyat alım fiyatlarında yapılan artışın yüksek gibi göründüğünü, ancak çiftçiyi ciddi anlamda üzdüğünü açıkladı. Sektörel Politikalar Başkanı Birol Aydemir’in yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı’nın çiftçi yüzü görmeyeli epey zaman olduğu anlaşılıyor” denilirken, tek bir kişinin keyfine göre, akıl ve bilimden uzak yöntemlerle belirlenen fiyatlarla yine ‘mış’ gibi yapıldığı vurgulandı.

 

DEVA (Demokrasi ve Atılım) Partisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve ardından Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) hububat ve bakliyat alım fiyatlarına ilişkin yaptığı açıklamaları eleştirdi.

 

‘Satış fiyatı ürünün harmanı yapılırken belirlenmez’

 

DEVA Partisi Sektörel Politikalar Başkanı Birol Aydemir yaptığı açıklamada, “ülkemizde her konuda olduğu gibi tarım konusunda da tek yetkili ve tek karar alıcı olan Cumhurbaşkanı”nın açıklamasına ilişkin, “Gelişmiş ülkelerde, çiftçinin ürününü ekerken belli olan satış fiyatı, ülkemizde ürünün harmanı yapılırken tek bir kişinin keyfine göre akıl ve bilimden uzak yöntemlerle belirleniyor” dedi.

 

‘Girdi maliyetlerindeki artış alım fiyatındakinin çok üzerinde’

 

Girdi maliyetlerindeki artışın alım fiyatındakinin çok üzerinde olduğunu vurgulayan Aydemir, şunları kaydetti:

“Ekmeklik Buğday için 2.250 TL/Ton ile yıllık 37 artış, arpa için 1.750 TL/Ton ile yıllık 37 artış, Kırmızı Mercimek için 5.000 TL/Ton ile yıllık 43 artış yapılmış oldu. Yüksek gibi görünen bu artışlar girdi maliyetleri altında ezilen, kuraklık afetiyle boğuşan ve borç batağında bulunan üreticileri ciddi manada üzmüş ve tatmin etmemiştir. Son bir yılda gübrede 90, mazotta 32, traktörde 40, ilaçta 40, tohumda 45 civarında artış olmuştur. Her şeyi bilen iktidar yine ‘mış gibi’ yapmaktadır. Zira 2021 Nisan ayında dünya ortalama tahıl fiyatları yıllık artış oranı 68’dir.”

 

‘Yağmur kısmet olabilir ama mevcut iktidar kader değil!’ 

 

Aydemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ülkenin kaynaklarını Kanal İstanbul gibi çılgın projelere akıtmak yerine sulama projelerine ayırmak gerektiği çağrısını yaptı: “Çiftçi yüzü görmeyeli epey zaman olduğu anlaşılan Cumhurbaşkanı ve iktidar sahiplerine çağrıda bulunuyoruz. Kuraklığa çare olacak, toprağı su ve teknoloji ile buluşturacak yatırımları bir an önce tamamlamaya davet ediyoruz. Ülkenin kaynaklarının Kanal İstanbul gibi çılgın projeler yerine, çiftçinin ve üreticinin gerçek gündemi olan sulama projelerine aktarılmasının zamanı gelmiştir. Yağmur kısmet olabilir ama mevcut iktidar ülkemiz için kader olmamalıdır!”

 

İş bilmez iktidara çiftçimiz için yol gösteriyoruz

 

DEVA Partisi’nin olağanüstü dönemlerden geçen tarım sektörünün rahatlatılması için iktidara önerdiği acil çözümleri ise Aydemir şöyle sıraladı: 

 

  1. “TMO stokları ülkemizin yaşadığı kuraklık ve dünya hububat eksikliği göz önüne alınarak acilen artırılmalıdır. Bunun için çiftçiden alınan ürünler için fiyatlara ek prim uygulaması getirilmelidir. Türk çiftçisi kendisinden 1.750 TL/ton fiyattan alınmak istenen arpanın ekim ayında Rus çiftçisinden 2.600 TL’ye alınmasını kabul etmeyecektir. İthal ürüne ne ödenecekse aradaki farkın Türk çiftçiye ödenmesi gerekmektedir.

 

  1. Buğday, arpa, mısır ve kırmızı mercimekte uygulanan gümrük vergisinin oranı 2022 Haziran ayına kadar sabitlenip ilan edilmelidir. Böylelikle dünya piyasaları ile dengelenen fiyatlar stokçuların insafından kurtarılacaktır.

 

  1. Kuraklık ile alakalı verilen destekler ve borç ertelemeler tekrar gözden geçirilmeli, kuraklık yaşayan bölgelerde çiftçilerimizin borçları en az bir yıl faizsiz ertelenmeli, geçmiş dönemlerden kalma destek ve prim ödemeleri bir an önce yapılmalıdır. Böylece, çiftçinin bir sonraki yıl verimli bir şekilde ekim yapması sağlanmalıdır. Olağan kredilere garantör olmayı destek zanneden iktidar zihniyetinin, artık gıda güvenliğini dikkate alarak çiftçimizin yanında olması elzemdir.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bayer Tüm Dünyadan Girişimleri G4A Digital Health Partnerships Programı’na Davet Ediyor

 Bayer’in sağlık sektörüyle ilgili sorunlara çözüm bulmak ve girişim ekosistemine destek sağlamak amacıyla yürüttüğü G4A programı bu yıl tüm dünyadan girişimleri G4A Digital Health Partnerships Programı’na davet ediyor. 

 

Başvuruların 20 Haziran tarihine kadar devam edeceği G4A Digital Health Partnerships Programı iki ayrı iş birliği yöntemi sunuyor. Growth Track, erken aşamadaki dijital sağlık start-upları için bir hızlandırma programı iken Advance Track ise daha olgun dijital sağlık şirketleri için ticari ortaklık fırsatları içeriyor. Kabul edilen şirketler her iki iş birliği yönteminde de Bayer ve G4A uzmanlarıyla bir araya gelip mentorluk desteği alabilecek.

 

G4A Digital Health Partnerships Programı bu yıl; acil sağlık sorunlarından bazılarını çözebilecek ve geleneksel sağlık hizmetleri sistemlerinin verimsizliklerini azaltabilecek dijital sağlık çözümlerini geliştirmeyi hedefliyor. Kadın sağlığı, kardiyometabolik ve böbrek hastalıkları, ruh sağlığı, radyoloji ve onkoloji alanlarındaki dijital inovasyonlar; G4A Digital Health Partnerships Programı tarafından teşvik alabilecek.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

HONOR Band 6: Daha büyük ekran daha rahat kullanım

Akıllı saati aratmayan özellikleriyle öne çıkan akıllı bileklik HONOR Band 6, bir önceki modeline göre neredeyse 3 katına çıkan ekranı ve kir tutmayan silikon kayışıyla kullanıcılarının hayatını kolaylaştırıyor.

Gençlere yönelik teknolojik ürünleriyle değer yaratan HONOR, geçtiğimiz günlerde Türkiye’de satışa çıkardığı en yeni akıllı bilekliği HONOR Band 6 ile kullanıcılara benzersiz bir sağlık ve egzersiz takip imkanı sunuyor. Akıllı bileklikler arasında nadir görülen büyük ekranıyla eşsiz bir deneyim sunan HONOR Band 6, terletmeyen silikon kayışıyla da fark yaratıyor. 

2.5D kavisli yapısıyla kesintisiz bir görünüm sunan ekran, parmak izi bırakmayan kaplamasıyla oldukça bir şık görünüşe sahip. Geleneksel bilekliklere göre yüzde 148 daha geniş olan 1.47 inç büyüklüğünde 194×368 çözünürlüklü AMOLED ekran; kullanıcıların egzersiz, stres ve uyku takiplerini rahatça yapmalarına imkan sağlıyor. Bir önceki nesle göre yüzde 42 daha fazla ekran alanı sunan HONOR Band 6 ile bu sayede bildirim ve mesajlar da kolayca görüntülenebiliyor. Gün ışığının yoğun olduğu zamanlarda ise bilekliğin 1000 nit’lik parlaklığı sayesinde ekranı görmek mümkün. Menüler arasında basit dokunuşlar ya da yukarı, aşağı, sağa ve sola kaydırarak gezinmenizi sağlayan dokunmatik ekranda, Sağlık uygulamasıyla yüklenebilen birden fazla saat görünümü de mevcut.

Silikon kayışla gece boyu rahat deneyim 

HONOR Band 6, büyük ekranıyla özellikle düzenli egzersiz yapanlar için büyük kolaylık sağlıyor. Bileklikte yer alan koşu, bisiklet, yüzme gibi 10 farklı egzersiz modu, büyük AMOLED ekranda daha kolay takip edilebiliyor. Diğer akıllı bileklik ve saatlerin aksine oldukça ince ve bileğinizin doğal yapısına uyumlu bir kayışla gelen HONOR Band 6, bu sayede gece boyu kolunuzda olsa bile rahat bir kullanım sunuyor. Meteor Siyahı, Kumtaşı Grisi ve Mercan Pembesi olarak her tarza uygun renk seçeneğe sahip akıllı bileklik, silikon kayışı sayesinde kir tutmuyor ve yoğun kullanımda bile terletmeyip kolunuzdan hiç çıkarmak istemeyeceğiniz akıllı bir asistan haline dönüşüyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aksa Doğalgaz’ın desteğiyle Engelsiz sporcular uluslararası arenada yeni başarılar kazandı

Aksa Doğalgaz, 2018 yılından bu yana engelsiz yaşam ve sporda fırsat eşitliği sunma amacıyla Tekerlekli Sandalye Türk Tenis Milli Takımı sporcularını desteklemeye devam ediyor.

Aksa Doğalgaz’ın desteklediği sporculardan Uğur Altınel ve Emirhan Toper, Antalya’da gerçekleşen Kemal Şahin Open ve Şahin Kırbıyık Open turnuvalarında üç gümüş madalyanın sahibi oldu. Sporculardan Uğur Altınel elde ettiği başarılarla paralimpik oyunlarına katılmak için büyük yol kat ederken, Emirhan Toper ise gençler kategorisinde dünyanın
 en iyi beş oyuncusu arasına girmeyi başardı. 

 

Uluslararası alanda tenisin en üst düzey yönetim organı olarak kabul edilen Uluslararası Tenis Federasyonu (ITF), gerçekleştirmeyi planladığı ancak Covid-19 nedeniyle dünya genelinde iptal ettiği Tekerlekli Sandalye Tenis’te dünyanın en yüksek ödüllü turnuvalarını, alınan tedbirleri güvenli bularak Antalya’da gerçekleştirmeyi tercih etti. Dünyaca ünlü bu turnuvalarda, 30 farklı ülkeden gelen tenisçilerin yanı sıra, milli takım sporcularımız da sıkı bir mücadele verdi. Aksa Doğalgaz’ın 2018 yılından itibaren, engelsiz yaşam ve sporda fırsat eşitliği oluşturmak amacıyla desteklediği Tekerlekli Sandalye Türk Tenis Milli Takımı sporcularından Uğur Altınel ve Emirhan Toper, katıldıkları iki uluslararası turnuvada üç gümüş madalya kazanarak ülkemize büyük sevinç yaşattı. Uğur Altınel ve Emirhan Toper, nisan ayında yine Antalya’da gerçekleşen uluslararası üç turnuvada ise iki altın, üç gümüş ve bir bronz madalyayı ülkemize kazandırma başarısı göstermişti. 

 

Sporcuların turnuvalardan topladıkları puanların önemli olduğunu belirten Aksa Doğalgaz Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan, “Engelsiz yaşam ve sporda fırsat eşitliği sağlamak amacıyla sporcularımızın yanındayız. Desteklediğimiz sporcularımızdan Uğur Altınel, uluslararası turnuvalarda gösterdiği üstün başarıyla dünyada 21’inci sıraya yükseldi ve paralimpik oyunlarına katılmak için önemli bir yol kat etti. Emirhan Toper ise aldığı sonuçlarla gençler kategorisinde dünyanın en iyi beş sporcusu arasına adını yazdırdı. Bu hem biz hem de ülkemiz için gurur verici bir gelişme. Bugün bir kez daha gördük ki aslında engel diye bir şey yok. Sporcularımızın uluslararası arenada mücadele etmesini yürekten temenni ediyoruz. Spora ve sporcuya gereken önemi vermeye, fırsatları eşitlemeye ve sporcularımızı hem ülke çapında hem de dünya çapında desteklemeye, onlara can yoldaşı olmaya devam edeceğiz” dedi.

 

Aksa Doğalgaz, engelsiz sporculara verdiği desteğin yanı sıra 2015 yılında hayata geçirdiği “Can Yoldaşı” projesiyle de engelli abonelerinin hayatını kolaylaştırıyor. Şirket, engelli aboneler 187 Doğal Gaz Acil Hattı’nı veya 444 4 187 No’lu Çözüm Merkezi’ni aradığında, sistem tanıma özelliğiyle kendilerine öncelik tanıyarak doğal gaz acil ekiplerini abonenin talebini anlatmasını beklemeden olay yerine yönlendiriyor. Tehlike anında yalnız olan engelli abonelerine acil hizmet sunan Aksa Doğalgaz, yapmak istedikleri işlemler için müşteri temsilcisine bağlanan abonelere de öncelik sağlıyor ve taleplerini en kısa sürede karşılıyor.

 

Engelli vatandaşlar, Aksa Doğalgaz şubelerinden ve aksadogalgaz.com.tr, Online İşlemler kanalından abone kayıtlarını gerçekleştirerek “Can Yoldaşı” projesine dâhil olabiliyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kia sponsor olduğu UEFA Avrupa Ligi Kupa Turu’nda binlerce futbol ayakkabısı bağışına katkı sağladı

Güney Koreli otomotiv devi Kia, bu yıl da UEFA Avrupa Ligi sponsorluğu kapsamında UEFA Vakfı ile birlikte Ürdün’deki Za’atari Mülteci Kampı’nda bulunan çocuklara ilham oldu.

 

Robin van Persie, Michael Ballack ve Luis García gibi ünlü eski futbolcuların da destek olduğu organizasyonda, “Hayallerinin peşinden git” kampanyası ile Suriyeli çocuklara bugüne kadar 3.000’in üzerinde futbol ayakkabısı bağışlandı.

2020 – 2021 sezonunda da UEFA Avrupa Ligi’nin resmi sponsorlarından biri olan Kia, 2021 yılında da  “UEFA Avrupa Ligi Kupa Turu”nun destekçisi oldu. Kia ve UEFA tarafından organize edilen bu yılki UEFA Avrupa Ligi Kupa Turu’nun kampanya sloganı,   Kia’nın yeni marka sloganı olan “İlham Veren Hareket” doğrultusunda #LiftYourDream (Hayallerini Yükselt) olarak belirlendi. TikTok, Instagram ve Facebook gibi popüler sosyal medya platformları ile dünyanın her yerinden insanın hayallerini paylaşmaları ve ilham vermeleri için oluşturulan #LiftYourDream kampanyasıyla, Suriyeli çocukların da hayallerinin peşinden gitmelerine olanak sağlandı.

Ayrıca Kia kampanyaya olan ilgiyi artırmak için Robin van Persie, Michael Ballack, Luis García, Massimo Ambrosini, Andrey Arshavin ve Vladimír Šmicer olmak üzere altı eski futbolcuyu bir kez daha profesyonel kariyerlerinin ilham kaynağı olması için Kupa Turu elçisi olarak organizasyona davet etti.

Organizasyonun başladığı 2018 yılından bu yana Kia ve UEFA Çocuk Vakfı, Ürdün’deki Za’atari Mülteci Kampı’nda bulunan çocuklar için 3.000’in üzerinde futbol ayakkabısı topladı ve bağışladı. Organizasyon sayesinde, ayakkabılar dışında kampta futbol sahaları inşa edildi ve çocukların diğer ekipman ihtiyaçları da karşılandı. Kampanya ile, içinde bulundukları son derece zorlu koşullara rağmen çocukların futbol oynamasına, arkadaş edinmesine ve güven inşa edilmesine olanak sağlandı.

UEFA Avrupa Ligi Kupa Turu, 2018 yılında başladığında genç Suriyelilere hayallerinin peşinden gitmeleri için ilham vermeyi amaçladıklarını belirten Kia Global Marka ve Müşteri Deneyimi Bölümü Başkanı Artur Martins, “Üç yıl geçti ve binlerce futbol ayakkabısı bağışlandı. Bunu gerçekleştirdiğimiz için gururluyuz. Kupa Turu’nu destekleyen herkese minnettarız, çünkü bunların hiçbiri yardımlar olmadan mümkün olmayacaktı. Birlikte, binlerce çocuğun hayallerinin peşinden gitmesine ve sevdiği sporu yapabilmesine olanak sağladık” dedi.

UEFA Pazarlama, Sponsorluk ve Lisanslama Başkanı Guillaume Sabran ise “Kia ile birlikte, bir grup efsanevi futbolcuyu, dünyanın dört bir yanındaki insanlarla bir araya getirdik. Za'atari’deki çocukları kendi hayallerinin peşinden gitmeleri için teşvik ettik. UEFA Avrupa Ligi Kupa Turu üç yıllık harika bir girişim oldu ve bizler de bunun bir parçası olmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

UEFA Vakfı Genel Sekreteri Urs Kluser ise, “UEFA Avrupa Ligi Kupa Turu’nun son üç yılda yarattığı etki muhteşem. Kampanya bu imkanlara asla sahip olamayacak binlerce çocuğa umut ve fırsat yaratmakla kalmadı, aynı zamanda insanların ortak bir amaç için bir araya gelmesiyle büyük şeylerin olabileceğini de kanıtlandı. Kia’nın başardıklarıyla inanılmaz derecede gurur duyuyoruz” şeklinde konuştu.

Hayallerinin peşinden git

2021 Kupa Turu elçisi olan ve bir dönem Türkiye’de Fenerbahçe forması da giyen Robin Van Persie, herkesin kendi hayallerinin peşinden gitmesine ilham olmak için 2002 yılında Feyenoord ile kazandığı UEFA Avrupa Ligi kupasının hikayesini paylaşarak #LiftYourDream kampanyasını başlattı.

Yoğun ilgiyle karşılanan #LiftYourDream kampanyasında, katılımcılara ilham veren anılarını aktarmanın inanılmaz bir deneyim olduğunu vurgulayan Van Persie, “Herkes hayallerini gerçekleştirme şansını hak ediyor. Katılımcıların desteğiyle, Za’atari Mülteci Kampı’nın çocukları da kendilerine bağışlanan futbol ayakkabıları ile hayallerinin peşinden koşabilecek” dedi.

UEFA Avrupa Ligi Kupa Turu, Covid-19 salgını nedeniyle dijital platformlar üzerinden gerçekleşti ve üç yıl içinde ciddi bir dönüşüm geçirdi. Kia, bu süre içinde Suriyeli gençlere futbol ayakkabısı bağışlama taahhüdünü sürdürdü. Bu yıl, kamptaki çocuklar için 1.000’in üzerinde futbol ayakkabısı toplayan Kia, ayakkabıları Van Persie’nin kişisel mesajıyla önümüzdeki aylarda teslim edecek.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Covid-19 sonrası kalbe ve akciğerlere dikkat

COVİD – 19 hayatımızı etkilemeye devam ederken uzmanlar COVID-19'a dair en çok merak edilenlerin başında, hastalığı atlatan veya hastanede yatarak, yoğun bakım tedavisi gören hastaların akciğerlerinde ve diğer organlarında kalıcı hasar olup olmayacağı sorusunun geldiğinin altını çizdi.

 

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Göğüs Hastalıkları bölümünden Uzm. Dr. Hijran Mammadova ‘Covid – 19 sonrası taburcu olan hastaların akciğerlerinin 1 hafta 10 gün sonra tamamen normale döndüğünü’ ifade ederek taburculuktan sonra ise 1. ve 3. Aylarda hastaların doktor muayenesi olması gerektiğini belirtti.

 

Covid – 19 hastalık belirtisi gösterenlerin çoğu tedavi sürecini evde atlatıyor.

Covid – 19 Pandemisi görülmeye başlandığı ilk günden itibaren en çok yaşlı bireyleri ve kronik rahatsızlığı ( hipertansiyon, obezite ve diyabet) olan kişileri etkilemektedir. Virüsten etkilenenlerin çoğu herhangi bir semptom göstermiyor iken bazı hastalarda ciddi solunum yetmezliği ve ölüme neden olmakta. Hastalık belirtileri gösterenlerin büyük çoğunluğu evde tedavi ile bu süreci atlatabiliyor. Özellikle solunum yollarını etkileyen hastalık tablosu, hafiften ağıra değişen bir seviyede seyredebiliyor. Hastaneye yatırılan hastaların büyük çoğunluğu (80’i) viral zatürre ile normal serviste takip edilirken yaklaşık 5’i entübe olmak üzere 20’si yoğun bakımda takip edilmektedir. Covid-19’un uzun dönemde vücuda verdiyi hasarlar bugünlerde ortaya çıkmaya başlarken geçmiş dönemde yaşanan SARS ve MERS tecrübelerine bakıldığında bu hasarların ağırlıklı olarak solunum sistemi hasarları şeklinde olacağı görülmektedir. 

 

Covid – 19 hastalığında en çok merak edilen vücutta kalıcı hasar bırakıyor mu sorusu.

COVID-19'a dair en çok merak edilenlerin başında, hastalığı atlatan veya hastanede yatarak, yoğun bakım tedavisi gören hastaların akciğerlerinde ve diğer organlarında kalıcı hasar olup olmayacağı sorusu geliyor. Hastalığın tüm dünya için çok yeni bir durum olduğunu için şu an için insan vücudu üzerinde uzun vadeli etkileri konusunda yeterli veri yoktur. COVID-19 hastalığının kalp ve akciğerler üzerine uzun vadede olumsuz etkilerini araştırmaya yönelik çalışmalar global ölçekte sürüyor. 2021'de sonuçlanması beklenen bu çalışmalar, genellikle COVID-19 hastalığında akciğerlerde görülen fibrozis durumunun sürüp sürmeyeceğine ve akciğer kapasitesinde düşme olup olmayacağına odaklanıyor.

 

Korona virüs de iyileşme seyrini bağışıklık sistemi etkiliyor.

Korona virüse yakalanan hastaların iyileşme süresi, hastalığı ne kadar ağır geçirdiğiyle ilişkili olabilir fakat her zaman doğru orantılı olmuyor. Pek çok kişi için Covid-19'un sıradan bir gripten farkı olmuyor. Ancak Covid-19 bazı insanlarda kalıcı izler bırakabilir. Korona virüs akciğerdeki alveol dediğimiz solunum keseciklerinde hasara yol açarak orada bir sertleşme, büzüşme, solunum keseciklerinin fonksiyonlarını yitirmesine neden oluyor. Hasarın yaygınlığı, şiddeti arttıkça hastaları solunum yetmezliğine götürebiliyor. Bu durum her hastada farklı seyretmekte. Hastanın kendi bağışıklık sisteminin gücüyle beraber bazı hastalarda solunum yetmezliğine, bir kısım hastada yoğun bakıma kadar ilerleyebilmekte. Bazı hastalarda çok yaygın akciğer büzüşmesi denilen tabloya yol açıyor. Tabii ki bu hastalarda akciğerdeki düzelmeler akciğer büzüşmesi oluştuysa ayları bulabiliyor. Onun dışında o kadar şiddetli değilse taburcu olduktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra akciğerleri tamamen normale de dönebiliyor. Taburculuktan sonra hastaların normal mobil hayata geçmeye başladıkları dönemlerde öksürüklerinin ve efora bağlı nefes darlıklarının olabileceğini, bunların zamanla giderek azalacağını, giderek azalmıyorsa mutlaka doktorlarına başvurmaları gerektiğini bilmeleri gerekiyor.    

Hastanede yatan hastalar taburculuktan sonra ne zaman kontrol muayene için hastaneye gitmeli?

Hastanede ağır pnömoni ile takip edilip iyileşen, solunum desteği olmadan(oksijen cihazı verilmeden) taburcu edilen hastalarda 1. ve 3. ay kontrol poliklinik muayenesi yapılmalıdır. Kontrol akciğer grafileri, basit laboratuvar incelemeleri ve solunum sıkıntısı devam eden hastalarda 3. ayda solunum fonksiyon testleri yapılması ve gerekirse tomografi tekrarı öneriliyor. Yoğun bakımlardan oksijen desteği ile evlerine gönderilen hastalar izolasyon bitiminde taburculuğun 2-3. haftasında kontrole gelmelidirler. Bu hastalarda akciğer fibrozisine gidiş değerlendiriliyor ve pulmoner rehabilitasyona yönlendirme yapılıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Gençlerde de Böbrek Yetmezliğine Giden Süreç Sinsi İlerliyor

Kronik böbrek hastalığının son aşaması olan  böbrek yetmezliği özellikle böbrek hastalıklarının sık görüldüğü ülkemiz açısından önemli bir sorun. Hastalığın ortaya çıkmasında diyabetten, romatolojik hastalıklara kadar birçok etkenin bulunduğunu hatırlatan İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Süheyla Apaydın, erken evrede tanı konmasıyla birlikte önemli ölçüde tedavi edilebildiğini söyledi. 

 

Zor bulgu veren böbrek yetmezliği hastalığının giderek yaygınlaştığına dikkat İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Süheyla Apaydın, doğrudan böbreği etkileyen nefritler, böbrek ve idrar yolu taşlarının da böbrek yetmezliğine yol açabildiğini söyledi.  Ancak çoğu zaman tanının geç konması nedeniyle hastalığın doğası gereği ilerlemeye eğilim gösterebileceği uyarısında da bulunan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Süheyla Apaydın, “Böbreğin yapısal bozukluklarının yanı sıra şeker hastalığı, yüksek tansiyon, ateroskleroz, romatolojik hastalıklar, enfeksiyonlar ile doğumsal ve genetik sendromlar pek çok organ ve sistemin yanı sıra böbreği de etkileyerek böbrek yetmezliğine neden olabiliyor. Bu sorunların ülkemizde de oldukça yaygın olduğu ve giderek da yaygınlığının arttığı düşünüldüğünde kronik böbrek yetmezliğinin öneminin giderek arttığını söyleyebiliriz” diye konuştu. 

BAŞLANGIÇ BELİRTİLERİNE DİKKAT!

Eğer altta yatan hastalık biliniyor ve hasta yakından takip ediliyorsa hastalığın tanınmasının daha kolay olacağını hatırlatan Prof. Dr. Süheyla Apaydın, sözlerine şöyle devam etti: 

“Sinsi seyirli olanlarda ise böbrekteki hasarın özelliği ve miktarına bağlı olarak tansiyon yükselmesi,  kronik yorgunluk, halsizlik, gece idrara çıkma, ağız kokusu, su içme ihtiyacının artması, bacaklarda başlayan ödem gibi belirtiler görülebiliyor. Maalesef,  özellikle gençlerde, belirtiler ancak ileri evreye geldikten sonra ortaya çıkabiliyor.”

DİYABET ve HİPERTANSİYON KONTROLÜ ÖNEMLİ 

Ülkemizde kronik böbrek yetmezliğinin en sık görülen iki nedeninin diyabet ve hipertansiyon olduğu bilgisini veren Prof. Dr. Süheyla Apaydın, “Diyabet, hipertansiyon gibi böbreğin tutan sistemik hastalıklarda esas hastalığın tedavisi ihmal edilmemelidir.  Ne kadar iyi kontrol altında olursa, böbreğin hastalanma ihtimali o kadar azalır. Keza altta yatan neden ne olursa olsun, kan basıncını kontrol altına almak, nereden gelen tuz olursa olsun tuzu azaltmak,  hayvansal proteinleri öğünlerde azaltmak, kilo vermek, sigarayı bırakmak, kontrolsüz ağrı kesici, iltihap azaltıcı ilaç kullanmamak, acil koşullar hariç nefroloji veya iç hastalıkları uzmanına danışmadan kontrast madde (boya) verilen tomografi, anjiografi grafi çektirmemek gerekir. Belirli aralıkla düzenli takibe gelmek gerekir. Ayrıca kan şekerinin kontrolü,  alkali tedavisi, ürik asitin azaltılması gibi diğer ilaç tedavileri de verilebilir” diye konuştu.  

 “TEK BİR TEDAVİYLE SONUÇ ALMAK MÜMKÜN DEĞİL!”

Kronik böbrek yetmezliğinde pek çok faktörün etkili olduğu ve bütün bu faktörlerin beraber kontrol edilmesi gerektiği bilgisini paylaşan Prof. Dr. Apaydın, sözlerine şöyle devam etti. “Örneğin tuzu azaltmadan ilaçlara rağmen kan basıncını kontrol edemezsiniz. Uygun tansiyon ilacı kullanmadan idrarda protein kaybı azalmaz. Kilo veremezseniz tansiyon, şeker kontrolü zor olur. Alkali tedavisi verseniz de hayvansal proteini azaltmadan böbreğin bozulmasını yavaşlatmazsınız. Maalesef tek bir tedaviyle her şey düzelir, kesin sonuç alınır diye bir yaklaşım söz konusu değil.”

“SİHİRLİ FORMÜLLERE İTİBAR GÖSTERMEYİN!”

“Hastaların bir nevi umutlarını sömüren, internette bol bol tavsiye edilen gilaburu, yaban mersini, biberiye, kantaron, kudret narı (acı kavun) ile Çin kaynaklı bitkisel tedavilerin hiçbir yararı olmadığı gibi özellikle Çin kaynaklı bitkisel tedaviler hastalığın ilerlemesini arttırabiliyor” uyarısı yapan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Süheyla Apaydın, “Gilaburu ve yaban mersinin içerdikleri bir maddeden dolayı sık sistit gibi idrar yolu enfeksiyonlarının sıklığını azaltıcı etkileri olabilir. Ancak bilimsel çalışmalarla kanıtlanmamıştır” diye konuştu. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Beslenme Şekline Dikkat Ederek Çocukluk Çağı Obezitesini Önlemek Mümkün

Tüm dünyada özellikle çocuklarda obezite hızla yaygınlaşıyor. Bu sorunu önlemenin yolu bebeklikten itibaren doğru beslenmeden geçiyor.   DoktorTakvimi uzmanlarından Dyt. Neva Yeniçeri, çocuklarda obezitenin önüne geçmek için beslenme ipuçlarını paylaşıyor.

 

Obezite vücutta sağlığı etkileyecek boyutta yağ miktarının artması ve kilo alımıyla ilişkili kronik bir hastalık… Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre çocukluk çağı obezitesi az ve orta gelirli ülkeler dahil olmak üzere, tüm dünyada yaygınlığı her geçen gün artıyor. Türkiye’de de durum çok farklı değil! Yapılan araştırmalar ülkemizde de obezite yüzdesinin arttığını, çocuk ve ergen nüfusun yüzde 10-25’inin bu durumdan olumsuz etkilendiğini gösteriyor. Erkek ve kız çocuklarının büyük bir kısmı kilolu ve fazla kilolu kategorisine giriyor. Çocukluk çağında gelişen obezitenin başta tip 2 diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, kardiyovasküler sistem, kas-iskelet sistemi hastalıklarının yanı sıra çocuğun özgüveninin azalmasına, psikolojik sorunlara ve okuldaki başarının durumunun etkilenmesine neden olduğunu hatırlatan DoktorTakvimi uzmanlarından Dyt. Neva Yeniçeri, obeziteye karşı alınacak önlemlerin hem çocukluk çağındaki hem de ortalama nüfustaki obezite oranını düşüreceğinin altını çiziyor. 

 

Genetik yatkınlık obezite oluşumunu etkiliyor

“Alışkanlıklarında hemen hemen birçoğu çocukluk çağında edinilmeye başlandığı için çocukluk çağına altın çağ gözüyle bakabiliriz” diyen Dyt. Yeniçeri, aile içerisindeki beslenme alışkanlıklarının çocuğun beslenmesini şekillendirdiğine dikkat çekiyor. Dyt. Yeniçeri, şunları söylüyor: “Beslenme şeklimizin büyük bir bölümü aile alışkanlıklarıyla ilgili olmasına karşın obezite oluşumuna eşlik eden genetik yatkınlık, yaşanılan ortam, kültür, tutum ve davranışlar gibi birçok etmen bulunuyor. Çocukluk çağındaki obeziteyi azaltabilmek için yapılan çalışmalar gelecek nesillerin daha sağlıklı bireyler olmasına katkı sağlıyor. Birçok sağlık probleminin birincil sorunu olan obeziteyi çözmeye yönelik yapılan çalışmalar, yürütülen politikalar toplum sağlığının iyiye gitmesini sağlarken, bulaşıcı olmayan kronik hastalıklara yakalanma riskini de azaltıyor.”

 

Bu ipuçlarına kulak verin

DoktorTakvimi uzmanlarından Dyt. Neva Yeniçeri, bebeğin doğumundan başlayarak çocukluk çağına kadar obezitenin önlenmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

  • Bebekleri ilk 6 ay yalnızca anne sütü, sonrasında anne sütüne ek olarak tamamlayıcı besinlerle beslemeye özen gösterin.
  • Geleneksel yöntemlerden uzak durun, doymadığı düşüncesiyle bebeğe fazla ve gereksiz besin vermekten kaçının. Karbonhidrat ve yağ içeriği yüksek, besleyiciliği bulunmayan mamaları tüketmeyin.
  • Ağız ve çiğneme gelişimini engelleyici emzik, biberon kullanmamaya özen gösterin.
  • Çocukların sağlık ve beslenme kalitesi için uyku düzenini iyi ayarlayın, uyku saatlerini doğru belirleyin.
  • Hayatın devamlılığı ve sağlıklı yaşamın olmazsa olmazı sudur! Çocukları su tüketimini arttırmaları ve günlük yeterli su içmeleri için özendirin. Gerekirse suya sevdikleri meyveler ekleyerek, ilgi çekici termoslar veya suluklar alarak daha fazla su içmelerini sağlayabilirsiniz.
  • Evde sağlıklı pişirme yöntemleri ile yemekler yapın ve besin çeşitliliği sağlayın. Sağlıklı beslenmeye uygun alternatif tarifler deneyin ve geliştirin.
  • Çocuklar için besinleri özenle seçin. Sevmedikleri yiyecekleri yemeye zorlamak yerine farklı tarif ve yöntemlerle tekrar deneyin.
  • Çocuğun okul çağı geldiğinde yasaklı ve fast food tarzı besinlere yönelmemesi için öncesinde o besinleri hangi sıklıkla ve ne kadar tüketeceğini öğretin.
  • Çocuğa aktiflik aşılayın. Fiziksel aktiviteye yönlendirin, sporu hayatının merkezine alması için ailece yürüyüşlere çıkın, spor saatleri planlayın.
  • Çocuğun sosyal yaşama katılmasını sağlayın; bilgisayar, telefon, televizyon başında geçirdiği süreyi sınırlandırın.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı