Aylık arşivler: Haziran 2021

Ahbap'tan Sahne Emekçilerine Fatura Desteği

Ahbap Derneği, COVID-19 salgınının madden ve manen yol açtığı hasarları telafi etmede dayanışma ve yardımlaşmanın büyük bir güç verdiğinin bilinciyle; pandemi sürecinde ücretsiz izne ayrılan, işini kaybeden ve ekonomik sıkıntılar yaşayan müzik ve sahne emekçilerine destek olmak için toplamda 400 ₺'ye kadar olan elektrik, su ve doğal gaz faturalarını karşılayacak. 

Ahbap Derneği, sahne çalışanlarına destek olmak amacıyla 27 Ekim 2020 tarihinde gerçekleştirdiği Sahneye Ses Ver organizasyonuna imza atmış; Haluk Levent ile birlikte müzik, edebiyat, sinema ve tiyatro dünyasından Cem Adrian, Ceylan Ertem, Emircan İğrek, Fırat Tanış, Hazal Kaya, Hayko Cepkin, Kaan Sekban, Melek Mosso, Nihat Sırdar, Onur Saylak, Sunay Akın, Sumru Yavrucuk, Zeynep Bastık'ın sahne aldığı organizasyonun geliri pandemi sürecinden olumsuz etkilenen sahne çalışanlarına dağıtılmıştı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Biotrend Enerji'nin ilk çeyrek konsolide karında 408 artış!

Yenilenebilir enerji sektörünün önemli oyuncusu Biotrend Enerji, başarıyla gerçekleştirdiği halka arzın ardından 2021 ilk çeyrek rakamlarını açıkladı.  

 

 

Doğanlar Holding A.Ş.’nin enerji iştiraki Biotrend Enerji, başarıyla tamamladığı halka arz sonrası 2021 yılının ilk çeyreğine ait rakamları açıkladı. Biotrend Enerji’nin 2021 yılı 3 aylık konsolide net satış cirosu 66 Milyon TL’nin üzerinde gerçekleşerek, bir yıl öncenin aynı dönemine göre toplam konsolide net satışlarda 39 oranında artış sağlandı.

 

Biotrend Enerji’nin 2021 yılı ilk çeyrek konsolide faaliyet karı 16 Milyon TL’nin üzerinde gerçekleşerek, 2020 yılının aynı dönemine göre 408 oranında artmış oldu. 2021 yılının üç aylık konsolide net karı 7 Milyon TL’nin üzerinde gerçekleşirken, Doğanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan konuyla ilgili açıklamasında “Biotrend Enerji ile ilgili 2021 yılının bize getirdiği ilk rakamlar başarılı halka arz rakamlarıydı. Şimdi de, Biotrend Enerji’nin ilk çeyreğinin iyi rakamlarla tamamlanmış olduğunu görüyoruz.” şeklinde konuştu. Zor geçen 2020 yılının ardından, bu yılın daha çok çalışma ve daha çok üretme yılı olduğunu belirten Doğan, Biotrend Enerji’nin yeni tesislerinin açılışlarıyla ilgili geri sayımda olduklarını, bu tesislerle, ülke ekonomisine, çevreye ve istihdama katkı sağlamaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.

 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye’de Bir İlk: Doğtaş Plastik Şişeleri Koltuklara Dönüştürüyor

Doğtaş, 2024 yılında, koltuk takım kumaş portföyünün 40’ının “geri dönüştürülmüş ve çevreci kumaşlardan” oluşmasını hedefliyor.

 

Daha iyi bir gelecek için farklı alanlarda faaliyet gösteren Doğanlar Holding, mobilya alanındaki ilk markası Doğtaş ile inovatif ve teknolojik yeniliklerden beslenmeye ve alanında ilk olmaya devam ediyor. 

Türkiye’de bir ilk: 100 geri dönüşümlü kumaşlar Doğtaş mağazalarında koltuklara dönüşüyor. 

Kurumsal değerlerinin başında sürdürülebilirlik gelen ve 2024 yılına kadar portföyünün 40’ını 100 geri dönüşümlü kumaş kullanımıyla hayata geçirmeyi hedefleyen Doğtaş, bu yaklaşımı üretim süreçlerinin yanı sıra hammadde seçiminde de uyguluyor. Doğtaş’ın 2021 yaz aylarında mağazalarda satışa çıkacak olan koltuk tasarımının döşemeleri 100 PET şişelerin geri dönüşümünden elde edilen kumaş kullanımıyla üretiliyor. Kullanılacak olan bu yeni kumaş ise, geleneksel tekstil ile görünüm, dokunma hissi ve konfor olarak aynı kalite standartlarına sahip. 

Her bir koltuk için 1000 PET şişe kumaşa dönüştürülüyor

Doğtaş’ın yeni nesil koltuk tasarımı için yaklaşık 25m kumaş kullanılıyor. Bu doğrultuda her bir koltuk için yaklaşık 1000 PET şişe dönüştürülüyor. Koltukların ayak ve aksesuar kısımlarında kullanılan ahşap kısımları ise mobilya üretimi adına yetiştirilen ormanlardan elde edilen ağaçlardan yaratılıyor.  

Erim Tamer: “Hedefimiz 2024 yılında portföyümüzün 40’ını geri dönüşümlü kumaş kullanımıyla tasarlamak.” 

Doğtaş Genel Müdür Yardımcısı Erim Tamer: “Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmenin heyecan ve gururunu yaşıyoruz. İlk yüzde 100 geri dönüşüm kumaştan oluşan koltuk takımımızı 2021 yazında satışa çıkaracağız. Hedefimiz bu alandaki portföyümüzü her daim genişleterek 2024 yılında oturma gruplarımızın 40’nın, yüzde 100 geri dönüşümlü kumaştan olması. Daha ileri hedeflerimiz içerisinde koltuk döşemelerimizi saf materyallerden oluşturmak, bu şekilde oturma gruplarımızın da geri dönüşümünü sağlamak.” dedi.

Yılmaz Seber: “Gelecek için, geleceğin tasarım dünyasının bir parçası olmak büyük bir heyecan”

Doğtaş Tasarım Direktörü Yılmaz Seber: “Türkiye’nin öncü mobilya firmalarından biri olarak bu alanda yeniliklere imza atmanın önemine gönülden inanıyoruz. Bizim gibi mobilya markalarının bu girişimlerin ön saflarında yer almasıyla birlikte, giderek daha fazla şirketin bu alana yatırım yapacağına, geri dönüştürülmüş ürünlerin kullanımını ve sürdürülebilir uygulamaları benimseyeceğine inancımız tam. Geleceğimiz için, günümüz tasarım kodlarını, geleceğin gerçekliğiyle tasarlamanın heyecanı ise paha biçilemez.” dedi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Vakko Yaz Mağazalarıyla, Özlenen Yaza Hazır

 Vakko, Ege ve Akdeniz’in en güzel bölgelerinde Vakko Dostları ile buluşuyor. Hayatın her alanındaki özel hizmet dokunuşlarıyla Vakko, yeni mağazalarıyla da koleksiyonların heyecanını sunuyor. 

Vakko yeni ve yenilenen mağazalarıyla Bodrum, Alaçatı, Göcek gibi Türkiye’nin en güzel tatil bölgelerinde hizmet veriyor. Sekizi yeni, ilk kez bu yaz kapılarını açan, diğerleri de yenilenen toplam 17 mağaza bu üç şehirde yazın ruhunu Vakko ayrıcalıkları ve koleksiyonlarıyla buluşturuyor.

Sezon stilini tanımlayan kadın ve erkek tasarımlarıyla Vakko, dinamik ve sportif tarzıyla Vakkorama ve plaj modasına yön veren Vakko Mare yazlık şehirlerde de hizmet anlayışını sürdürüyor. Vakko Home ile Vakko Cruise ise ev, bahçe ve tekne dekorasyonunda sofistike bir stil yansıması sunuyor. Vakko Patisserie tüm okazyonlarda Vakko Atelier lezzetlerini zamandan ve mekandan bağımsız özel bir hizmetleri ile Vakko Dostlarıyla buluşturuyor. Bir klasik olan Vakko Chocolate çeşitleri, önceden sipariş verilerek alınan özel lezzetler ve Vakko’nun özenle hazırladığı, her yerden sipariş verilebilen ‘Take&Bake’ pişşirmeye hazır tatları yaşama Vakko ayrıcalığını katıyor. Sadece ısıtılarak tüketmeye hazır ‘Take&Bake’ seçenekleri tekne ve yazlıklar için büyük bir kolaylık sağlıyor. 

Bodrum’daki Vakko mağazaları arasında; 

Yalıkavak Marina’da Vakko Home, Vakko Patisserie, Vakko Mare; 

Mandarin Oriental’de Vakko ve Vakko Patisserie; 

Bodrum Loft içerisindeki yeni Vakko Mare ve Vakko Patisserie; 

Caresse, a Luxury Collection Resort & Spa’daki Vakko Patisserie, Vakko Mare, Vakkorama 

Six Senses Kaplankaya’daki yeni Vakko Mare, Vakko Ice Cream 

Göcek’te Vakko Patisserie, Vakko Mare ve Vakkorama 

Alaçatı’da Vakkorama ve Vakko Patisserie yer alıyor. Büyükşehirlerdeki Vakko mağazalarında alışılan tüm hizmet kalitesi ve çeşitler, bire bir Ege ve Akdeniz sahillerine taşınarak Vakko dostlarına sunuluyor.

 

Vakko ayrıca İstanbul’da da yatırımlarına devam ediyor. Nişantaşı’ndaki Vakko, Vakkorama mağazalarının açılışınının ardından The Ritz Carlton, Istanbul oteli içerisinde de Vakko Boutique ve Vakko Patisserie açıldı. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Rüzgar Enerjisinde yerli ve milli istihdam atağı!

GWEC tarafından yapılan yeni analize göre, rüzgar enerjisi sektörü milyonlara iş kapısı olmaya devam edecek. Rüzgar enerjisi sektöründe önümüzdeki 5 yıl içerisinde küresel çapta 3,3 milyon yeni iş imkanının oluşabileceğini aktaran rapora dikkat çeken Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, Türkiye’de de rüzgar endüstrisinin gelecek yıllarda binlerce kişiye istihdam oluşturan büyük bir güç olma yolunda ilerlediğini belirtiyor.

 

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi tarafından yapılan yeni analiz, endüstriyel genişlemeler sayesinde önümüzdeki beş yıl içinde rüzgar enerjisi ekonomisinin gittikçe büyüyeceğini raporluyor. Global olarak 3,3 milyon yeni rüzgar enerjisi iş fırsatının gelecek 5 yıl içerisinde oluşabileceğinin aktarıldığı raporda hem kara hem de deniz rüzgarındaki gelişmelerin sektörde zincirleme büyüme etkisi göstereceği işaret ediliyor. Rüzgar enerjisinde yerli ve kalifiye istihdama yıllardır öncülük ettiklerini belirten Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın’a göre, uygulanacak yerli ve milli stratejilerle Türkiye de söz konusu küresel genişleme dalgasını yakalayabilir.

 

Milyonların Ekmeği Rüzgardan

 

Halihazırda kurulu 751 GW kapasitesiyle rüzgar endüstrisi, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'na göre bugüne kadar küresel olarak yaklaşık 1,2 milyon istihdam oluşturdu. Dünyanın önde gelen rüzgar enerjisi ülkeleri, rüzgar endüstrisinde yüz binlerce doğrudan işe ev sahipliği yapıyor. GWEC Market Intelligence tarafından yapılan küresel ankete göre, 2020 itibariyle Çin'de yaklaşık 550.000, Brezilya'da 260.000, ABD'de 115.000 ve Hindistan'da 63.000 rüzgar enerjisi çalışanı bulunuyordu. AB ülkelerinin ise toplamda 300 bin kişiye iş imkanı sunduğu rüzgar enerjisi endüstrisinde Türkiye’de yaklaşık 20 bin kişinin çalıştığını aktaran Ali Aydın’a göre, global anlamda milyonlarca kişi ekmeğini rüzgardan elde ediyor. Son yıllarda atağa kalkan ülkemizde bu rakamların başlangıç için iyi bir seviye olduğunu da belirten Aydın, gelecek büyüme adına önümüzde kat edilmesi gereken aşamalar olduğuna ve küresel rüzgar enerjisi arenasında daha fazla söz sahibi olma hedefinde ek istihdam oluşturulmasının önemli olduğuna dikkat çekiyor.

 

Üreticiden Teknisyenine Kadar İş Fırsatı

 

2021 – 2025 yılları arasında dünya çapında 470 GW'lik ek yeni kara ve deniz rüzgar kapasitesinin kurulacağı tahmin ediliyor. Hesaplamalara göre yeni kapasitedeki bu artış, türbinlerin 25 yıllık proje ömrü boyunca 3,3 milyon sürdürülebilir ve uzun vadeli iş imkanı oluşturabilir. Ülkemizdeki projelerin kurulum, işletme ve bakım  aşamaları gibi işlerin yerel kaynaklar üzerinden yürütüldüğünü belirten Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, Türkiye’de yetişecek yeni kaynaklar sayesinde yurtdışındaki projelere alanında uzman ve global standartlarda eğitim almış teknik ekiplerle hizmet götürmenin, ülkemize rekabette büyük faydalar kazandıracağını   aktarıyor. Bu aşamada ülkemizde yerli ve milli istihdam atağının da Ülke Enerji tarafından yürütüldüğüne dikkat çeken Aydın, rüzgar türbinlerinin bakımı ve onarımında hem teknolojik altyapı hem de çalışan istihdamı konusunda yerliliğe büyük önem verdiklerini, alanında uzman rüzgar türbini teknisyenlerinin ülkemiz gençlerinden olması ve eğitimlerinin yüksek standartlarda olmasına adına da ciddi efor harcadıklarını dile getiriyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

TSKB Ekonomik Araştırmalar, “Pandemi Sonrası Daha Yeşil Bir Dünyaya Yelken Açmak” Konulu Raporunu Yayımladı

TSKB Ekonomik Araştırmalar, makroekonomi odağında COVID-19 salgınının ülke ve dünya genelinde yarattığı etkilere ilişkin önemli değerlendirmeler paylaştığı üçüncü rapor çalışmasını yayımladı. “Pandemi Sonrası Daha Yeşil Bir Dünyaya Yelken Açmak” başlığıyla hazırlanan raporda, pandemiyle mücadele çerçevesinde atılan adımlar sonrası dünyada ve ülkemizde iyileşme belirtileri görüldüğüne işaret edilirken, politika ajandasına kalıcı olarak girdiği anlaşılan iklimin, yapısal dönüşümün hızlandırıcısı olarak ele alınabileceği ifade ediliyor.

 

Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına yönelik araştırma faaliyetleriyle katma değer yaratan çözümler sunmaya devam eden TSKB Ekonomik Araştırmalar, makroekonomi odağında COVID-19 etkilerine ilişkin hazırladığı “Pandemi Sonrası Daha Yeşil Bir Dünyaya Yelken Açmak” başlıklı üçüncü raporunu yayımladı. Pandemiyle mücadelede dünya genelindeki destekleyici politikalar ve hızlanan aşılama faaliyetleri ile ekonominin iyileşme belirtileri gösterdiğine işaret eden rapor, toparlanma sürecinde önemli adımlar atılmasına rağmen aşılması gereken belirsizliklere ve eşitsizliklere de dikkat çekiyor. 

TSKB Ekonomik Araştırmalar Departmanı’ndan Feridun Tur, Şakir Turan, Cihan Urhan ve Cem Avcıoğlu tarafından hazırlanan rapor, daha yeşil bir dünya yolunda uluslararası kalkınma finansmanı kuruluşlarının Türkiye’nin yapısal dönüşümü için katkı sağlayabileceğine ve ülkenin yeşil dönüşümünü hızlandırabileceğine vurgu yapıyor.

Türkiye ekonomisi salgın sonrası süreçte hızlı bir toparlanma kaydederken, pandemi kaynaklı son dönemdeki kısıtlamalara rağmen aktivitede yavaşlama sınırlı kaldı. Dünyadaki düzensiz toparlanma içinde oluşan enflasyonist eğilimler Türkiye’yi olumsuz etkilerken, belirsizliklerin ekonomi politikalarında manevra alanını sınırladığı görünüyor. Raporda, makro dengelerde iyileşme için iç talebin bir süre daha soğuması gerektiği belirtilirken, son yıllardaki deneyimler makroekonomik politika tedbirlerinin kalkınma politikalarıyla güçlendirilmesi gerektiğinin önemini teyit ediyor.

Uluslararası kalkınma finansmanı kuruluşları yeşil dönüşümü hızlandırabilir

Küresel iklim gündeminin Türkiye’yi de pek çok alanda etkileme potansiyeline sahip olduğu belirtilirken, enerji üretiminde dönüşüm, kaynak verimliliğine odaklı Ar-Ge süreçleri, tarım ve gıda sistemleri, döngüsel ekonomi ve sınırda karbon vergileri gibi alanlarda bu etkilerin görünmesi bekleniyor. Bu alanda atılacak adımların ülkeye bir dönüşüm getirebileceğinin ifade edildiği raporda, iklim politikalarının ülkenin yapısal dönüşümünün hızlandırıcı olarak ele alınabileceği aktarılıyor. Daha yeşil bir dünyaya yönelim için ihtiyaç duyulacak bu dönüşümün hem küresel iklim gündemine hem de Türkiye’nin yapısal dönüşümüne katkı sağlayacağının altı çizilirken, bu çerçevede uluslararası kalkınma finansmanı kuruluşlarının sağlayacağı hedefli fonlama ile Türkiye’nin yeşil dönüşümünün hızlandırılabileceğine vurgu yapılıyor. 

İklim krizine karşı sorumluluk bilinci, Türkiye’nin iş ortamını iyileştirebilir

TSKB Ekonomik Araştırmalar Baş Ekonomisti Burcu Ünüvar raporun giriş yazısında, ülkelerin birbirine ne kadar bağlı olduğunu hatırlamanın ve sorumlu politikalar geliştirmenin ne denli önemli olduğunun altını çizerek, şu ifadelere yer veriyor “Türkiye ekonomisinin küresel ekonomi ile entegrasyonunun ve dışa açıklığının yüksek olması önemli birer avantaj. Kısa ve orta vadede dış ticarette, rekabetçiliğimizin artırılmasına yatırım yapmak, önemli bir gündem maddesi olacak. Bu sebeple iklim krizine karşı sorumluluk bilinci ile Türkiye’nin iş yapma ortamını iyileştirmenin tam zamanı diye düşünüyoruz. Böylesi bir yaklaşım, ülkeye dış tasarruf girişini destekleyerek büyüme ve istihdam piyasalarında iyileşmeyi tetikleyebilecektir. Pandemi kaynaklı negatif iktisadi gelişmelerin özellikle kadınlar ve gençler üzerinden istihdam piyasalarını zedelediği küresel ekonomide, Türkiye istihdam piyasalarının da dönüşüme ihtiyacı bulunuyor. Yapısal dönüşüm gerektiren bu tarz süreçlerin etkileri orta vadede netleşeceği için, dönüşümü en erken ve en planlı şekilde başlatmak önem taşıyor. Pandemiden çıkmak için uzun bir yokuşu tırmanmak gerekse de  doğru politika adımları ile gerçekleştirilecek bu tırmanışın sonrasında göreceğimiz manzara hepimiz için daha iyi olacak.”

Lojistik maliyetleri ve emtia fiyatlarındaki artış sürüyor

İmalat sanayisine yönelik güçlü talebin pandemi döneminde de sürdüğüne işaret eden rapora göre, salgın sürecinde Türkiye’de, ülke özel ve sektörelnedenlerle ara mallarının üretiminde geçici duraksamalar meydana geldi. Diğer yandan taşımacılık maliyetlerinde kayda değer artışlar yaşandı. 2020 yılının ikinci yarısında Çin’den Avrupa’ya yapılan taşımacılıkta konteynır maliyeti yüzde 250 yükselirken, 2021 yılının ilk 5 ayı toplamında yüzde 60 ilave artış kaydedildi. Tedarik sürelerindeki uzama ve firmaların bazı ürünlerde stok yapmaya yönelmesi mal fiyatlarındaki baskıyı artırdı. Bu nedenle 2020 yılının ikinci yarısında yüzde 26 artan emtia fiyatlarında 2021’in ilk 5 ayında yüzde 24 ilave artış oldu. Bu gelişmeler enflasyon kaygılarını artırırken, 2021 Şubat-Mart aylarında gelişmiş ülke tahvil faizlerinde yükselişi ve riskli varlıklarda yeniden fiyatlamayı tetikledi. Politika yapıcıların faizleri uzun süre düşük tutacaklarına bu sayede de finansal piyasalardaki tansiyonu
kısmen hafiflettiklerine işaret eden raporda, piyasa ile politika yapıcıların, enflasyonun kalıcılığı konusundaki görüş ayrılıkları belirsizliğini artırmasının, görünüm üzerindeki aşağı yönlü risklerin önemini korumasına yol açtığı belirtiliyor. 

İklim dostu tarımsal üretimin enflasyonla mücadelede öne çıkması gerekiyor

2020 yılının ilk yarısında düşük çift haneli seviyelerde seyreden tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) enflasyonu 2020 sonunda yüzde 14,6’ya yükseldi. 2021 yılının geçtiğimiz 5 ayında iç talepte soğumanın sınırlı kalması ve birikimli maliyetlerle tüketici enflasyonu Nisan 2021’de yüzde 17’yi aştı. Ayrıca küresel tarım fiyatları başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki yükseliş, yukarı yönlü baskıyı artırıyor. Kısa vadede iç talepteki soğumanın sürmesi ve döviz kurlarındaki oynaklığın azalması ile maliyet geçişkenliğinin sınırlanabileceğini vurgulayan raporda, orta vadede iklim dostu tarımsal üretim ve gıda güvenliği başta olmak üzere yapısal politikaların enflasyonla mücadelede öne çıkması gerektiğinin altı çiziliyor. Son yıllardaki deneyimler ışığında büyüme ve istihdam politikalarına ek olarak enflasyonla mücadele ve dış dengesizlikleri azaltmada kullanılacak araçların kalkınma politikalarıyla güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. 

 

 

Avrupa’daki firmaların dayanıklı tedarik zinciri arayışı Türkiye’nin AB’deki pazar payını artırıyor 

Sanayinin güçlü gelişme kaydetmesinde hem yurt içine hem yurt dışına gerçekleştirilen satışların önemli bir etkisi olduğu belirtilen rapora göre, 2021 Ocak- Mart dönemi itibarıyla imalat sanayisindeki 23 alt kolun 20’sinde reel yurt içi cironun, 17’sinde ise reel yurt dışı cironun pandemi öncesi seviyeyi aştığı görülüyor. Sanayi alt kollarında cironun yurt içi ve yurt dışı kaynaklarına bakıldığında performansın farklılaştığına dikkat çekilirken, bilgisayar, elektronik, optik ve gıda faaliyet kollarında yurt içi ciro azalmasına karşın, yurt dışı cironun artmaya devam etmesi önemli bir gelişme olarak belirtiliyor. Salgın sonrası dayanıklı tedarik zinciri arayışlarının tedarik süreçlerinin son kullanıcıya daha yakın bölgelerden gerçekleşmesiyle bölgesel tedarik zincirlerinin yaygınlaşmasının gündeme geldiğini açıklayan rapor, bu eğilimin Türkiye-AB ilişkilerine yansımış olabileceğini ortaya koyuyor. Özellikle tekstil ve giyimle ilişkili bazı faaliyetlerde Türkiye’nin AB’deki pazar payı geçtiğimiz yıllarda azalma eğilimi gösterirken pandemiyle başlayan süreçte kayda değer ölçüde artış kaydetti.

Turizm sektöründe salgın öncesine dönüş 2023 yılında gerçekleşebilecek

Küresel düzeyde salgın koşullarından en fazla etkilenen sektörlerden biri olan turizm sektörüne de değinilen raporda, salgının getirdiği ekonomik koşullar ve devam eden salgın endişeleri toparlanma hızını azaltan unsurlar olarak ön plana çıkıyor. Yurt içi aşılama çalışmaları ve kaynak ülkelerle gerçekleşen ikili görüşmelerin yakın vade performansında belirleyici olacağı belirtilen raporda ulusal ve uluslararası kuruluşların tahminlerinin sektörde 2019 seviyelerine dönüş için 2023’ü işaret ettiği vurgulanıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bonfilet'in ambalajlama teknolojileri ile kırmızı et tüketimi yaz aylarında da güvenli

 

Kırmızı et, mikrobiyolojik olarak çabuk bozulabilen bir gıda ürünü. Özellikle yaz aylarında artan hava sıcaklıkları, kırmızı etin saklama koşullarını daha da zorlaştırıyor. Bu anlamda el değmeden üretilen paketlenmiş et ürünleri tüketiciye daha çok güven veriyor. Geleneksel kasaplık anlayışını inovasyonla birleştiren ve Türkiye’yi paketlenmiş kırmızı et ürünleri ile tanıştıran Bonfilet’in COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş, kırmızı etin yaz aylarında da gönül rahatlığıyla tüketilmesi için tüm ürünlerinde titizlikle uyguladıkları ambalajlama teknolojilerini tüketiciyle paylaşıyor.

 

Türkiye’nin AB normlarındaki ilk et üretim tesisine sahip olan Bonfilet, otomasyona dayalı kapsamlı üretim modeliyle güvenli kırmızı eti tüketicisiyle buluşturuyor. Üretim süreçlerinin tamamı, alanında uzman veteriner hekimler ve gıda mühendisleri tarafından sürekli denetim altında tutulan Bonfilet ürünleri, üretim aşamasından raflarda yerini alana kadar geçen sürede tüm detaylarıyla dikkatlice ele alınıyor. Yaz aylarında kırmızı et tüketiminde özellikle hassas olunması gerektiğini belirten Bonfilet’in COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş “Türkiye’nin AB normlarındaki ilk et üretim tesisi olan Bonfilet Et Üretim Tesisleri’nde; Spiral Freezer, MAP, Vakum ve SkinPack gibi dünyada trend olan son ambalajlama teknoloji sistemlerini kullanıyoruz. Ürünlerimizin hammadde evresinden paketlenmesine, ambalajlanıp soğuk zincirin korunduğu lojistik sevkiyatına kadar tüm aşamalarında teknolojiden yüksek oranda faydalanıyoruz.” ifadelerinde bulunuyor.

 

Sağlıklı ve güvenilir gıda anlayışı ile teknolojik alt yapıya yönelik önemli yatırımlar yaptıklarını belirten Kemal Bozkuş “Ambalajlama teknolojilerimizin tümü 100 gıda güvenliğine sahipDünya standartlarında bir işleyişi devam ettirebilmemiz için bu yönde yatırımlarımız süreklilik arz ediyor. Gıda güvenliği kurallarına yüksek düzeyde dikkat ederek ürettiğimiz etin, vücudumuzun temel ihtiyacını karşılayabilecek kalite ve değerde olmasına dikkat ediyoruz. Besin değerini kaybetmemiş, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik açıdan temiz ve bozulmamış gıda sunuyoruz. Tüm üretim süreçlerimizi sürekli olarak denetim altında tutuyoruz. Tüketicilerimiz Bonfilet ile yaz aylarında da güvenilir kırmızı ete ulaşıyor” diyor.

 

Bonfilet’in Güvenilir Ambalajlama Teknolojileri ile Tüketicinin İçi Rahat

 

Türkiye’nin en önemli et üreticilerinden Bonfilet, et endüstrisinde kaliteyi korumanın öneminin bilinciyle hareket ediyor. Gıda mühendisi Kemal Bozkuş etin kalitesini koruyan paketleme süreçlerini detaylandırırken “Geleneksel kasaplık anlayışını inovasyonla birleştiren Bonfilet’in ürünleri öncelikle -45 °C'lik Spiral Freezer içerisinde ani şoklama ile donduruluyor. Dondurulmuş ürünler otomatik makineler ile el değmeden paketlenerek -18 °C'lik depolara alınıyor. Üründeki kimyasal, mikrobiyolojik olayları engelleyerek bozulmayı kontrol altına almak ve ürünün raf ömrünü uzatmak için kullanılan MAP (Modified Atmospher Packing) teknolojisi sayesinde son tüketim tarihine kadar ürünün tazeliği muhafaza edilebiliyor. Üretimde kimyasal katkılar ve koruyucular kullanmadan, gıdanın etrafını saracak atmosferin değiştirilmesi ile elde edilen MAP teknolojisinde, O2 (Oksijen), CO2 (Karbondioksit) gazları kullanılıyor” ifadelerinde bulunuyor.

 

Kemal Bozkuş, aerobik bozulmalara neden olan mikroorganizma ve oksijen kaynaklı bozulmaları azaltmak amacıyla kullanılan Vakum ambalajlama teknolojisinin et endüstrisinde kalitenin korunması ve raf ömrünün uzatılması amacıyla en sık kullanılan yöntemlerden biri olduğunu belirtiyor. Bozkuş, bu teknolojinin gaz geçirimsiz veya amaca göre belirli düzeyde gaz geçirgenliğine sahip bir ambalaj içerisindeki havanın, belli bir basınç altında vakum yoluyla uzaklaştırılması ve yerine herhangi bir gaz doldurmadan paketin kapatılması işlemi olduğunu söylüyor. Skinpack teknolojisinin ise sabit gramajlı ve tekli paketleri ambalajlamada kullanıldığını belirten Kemal Bozkuş “Sızdırmazlık için uygulanan düşük sıcaklık sayesinde hassas proteinlerin dokusu ve besin değerleri korunuyor. Skinpack’in ekonomik, dayanıklı ve kaliteli koruyucu özelliği ile operasyonel verimliliği sağlayan vakumlu ambalajı sayesinde, plastik atığından 40'a kadar ve toplam paketleme malzemesinden 4'e varan oranda tasarruf sağlıyoruz. Skinpack teknolojisi ürünün paket içinde ezilmesini önlüyor, paketin sunumunu iyileştiriyor ve damlama yapmadan dikey görüntüye izin veriyor. Porsiyon kontrolünde en üst düzeyde fayda sağlayan Skinpack teknolojisi sayesinde, Bonfilet tüketicileri kırmızı eti yaz aylarında da gönül rahatlığıyla öğünlerinin bir parçası haline getirebilir.” açıklamalarında bulunuyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sürdürülebilir bir dünya için Penti'den global imza

Penti, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalayarak 10 yıllık sürdürülebilirlik hedeflerini açıkladı. 

Daha yaşanılabilir bir geleceğe odaklanan ve sürdürülebilirlik vizyonuyla çalışmalarına hızla devam eden Penti, doğa dostu üretim yatırımları ve koleksiyonlarıyla sorumlu markalar arasındaki yerini daha üst seviyeye taşımaya devam ediyor. 

 

Sadece son bir yıl içerisinde sürdürülebilir malzeme kullanımını 70’in üzerinde artırdıklarını belirten Penti CEO’su Mert Karaibrahimoğlu“Gezegenimize olan taahhüdümüzle sürekli doğaya iyi gelecek yeni çözümler arıyoruz. Hedefimiz; sorumlu bir biçimde tasarlanıp üretilmiş sürdürülebilir koleksiyonlar sunmak. Bu kapsamda sürdürülebilirlik hedeflerimizi 10 yıllık bir plan çerçevesinde ürünlerimiz, üretim fabrikamız ve mağazalar olarak 3 farklı başlık altında değerlendiriyoruz. Taahhüdümüz su, enerji ve kimyasal ürünlerin kullanımını azaltan yeni teknolojileri üretim süreçlerimize entegre ederek 2025’e kadar sürdürülebilir pamuk ve dönüştürülmüş polyester kullanımını 45’e, 2027’ye kadar 60’a ve 2030 yılı itibari ile 95’e çıkarmak.  Ambalaj ve askı kullanımlarımızda ise 100 oranında geri dönüştürülmüş ve yeniden kullanılabilir maddeler kullanarak plastik kullanımını tamamen ortadan kaldırmak.

Üretim tesislerimizde de ise enerji tüketimini, atık oluşumunu ve su kullanımını azaltmak için gerekli aksiyonları alıyoruz. Üretim süreçlerimizde taahhüdümüzün bir parçası olarak sıfır atık projesi kapsamında etkin programları kullanıyoruz. Ayrıca iklim değişikliği ile mücadele ve biyolojik çeşitliliğin korunması kapsamında karbon ayak izini nötrlemek için de konusunda uzman firmalar ile çalışıyoruz. 

Hedefimiz, 2030 yılına geldiğimizde, ürünlerimizin 95’ini sürdürülebilir materyallerden temin etmek.” açıklamasında bulunarak, Penti’nin bu alandaki yol haritasını da açıkladı.

 

5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında herkesi değişime davet eden ve sürdürülebilirlik kapsamındaki felsefelerini açıklayan Karaibrahimoğlu “Pandemiyle birlikte sürdürülebilirlik hepimiz için daha da önemli bir konu haline geldi. Bu konuda hepimiz bir sorumluluk hissetmeli, hepimizin yapabileceği bir şeyler olduğunun farkına varmalıyız. Geldiğimiz kritik eşiği göz önüne alarak, gezegenimizle ilişkimizde, daha az alıp daha çok vermeyi hedeflemeliyiz. Penti ailesi olarak herkesi bu bilince davet ediyoruz” diyerek sözlerini bitirdi.

 

‘’Doğa için gerçek bir değişim gerekli”

 

Marka, geçtiğimiz yıl ‘Değişime Varım’ sloganıyla moda severlerle ilk geri dönüştürülmüş koleksiyonunu buluşturmuş, bu koleksiyonun üretimi için 1 milyon pet şişenin ve 5 tondan fazla endüstriyel naylon atığın geri dönüştürmesini sağlamış, 45 daha az enerji ve 20 daha az su kullanarak üretim süreçlerinde ise 30 daha az karbon salınımı gerçekleştirdiğini açıklamıştı. 

 

Ayrıca bu koleksiyon ile sürdürülebilir modaya sağladığı destekle uluslararası bir platform olan “REPREVE® Champions of Sustainability” tarafından Türkiye’de ‘Değişime Önderlik Etme’ kategorisinde özel ödülün sahibi olan ilk marka olmuştu.

 

 

**UN Global Compact, dünyanın en büyük ve kapsayıcı kurumsal sürdürülebilirlik platformudur.

 UN Global Compact 12.000'den fazla şirket ve 3.000’in üzerinde şirket dışı üyesi ile dünyanın en büyük kurumsal sürdürülebilirlik platformudur.

UN Global Compact’e imza atan kurumlar, operasyonlarını insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele alanlarındaki uluslararası kabul görmüş 10 İlke‘ye uyumlu hale getireceklerini ve bu alandaki çalışmalarını şeffaf bir şekilde her sene raporlayacaklarını taahhüt eder.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Gene2info, COVID-19 yatkınlık testi ile Türkiye ve Bulgaristan’da riskli bireyleri uyarıyor

Koronavirüs genetik yapıya göre bazı insanlarda ağır komplikasyonlara yol açabiliyor. Global biyoinformatik sektörünün Türk oyuncusu Gene2info, geliştirmiş olduğu COVID-19 Yatkınlık Testi ile kişileri virüse yakalanma riski ve yakalandığı takdirde ağır şartlarda geçirip geçirmeyeceğine dair önceden bilgilendiriyor. Test, normalleşme sürecine giren Türkiye’de tedbirleri gevşetmemesi gereken bireyler için büyük önem taşıyor.        

 

Türkiye aşılamanın yaygınlaşmasıyla birlikte kısıtlamaları kaldırırken, normalleşme süreci de hızlanmış durumda. Bununla birlikte salgın henüz bitmedi. Hastalığa yakalanmamak için tedbirlere sıkı bir şekilde devam edilmesi hala önemini koruyor. Özellikle genetik yapılarına bağlı olarak bazı bireylerin COVID-19’u ağır şartlarda geçirebileceği yönünde bilim adamları uyarıyor. Global biyoinformatik sektörünün Türk oyuncusu Gene2info tarafından geliştirilen COVID-19 Yatkınlık Testi, kişilerin koronavirüse yakalanma riskleri ve yakalandıkları takdirde ağır komplikasyon geçirme risklerini ortaya çıkarıyor. COVID-19 Yatkınlık Testi, Türkiye’de de yapılmaya başladı.   

Virüse yakalanma ya da virüs kaynaklı ölüm riskleri 

Genetik hastalıkların teşhisine yönelik tanı kitleri geliştiren ve biyoinformatik çözümler sunan Gene2info CEO’su Bahadır Onay, “COVID aslında bir viral enfeksiyon hastalığı ve enfeksiyon hastalıklarına genetik yatkınlık söz konusu. COVID-19’a baktığımızda yakalanan insanların belli bir kısmının hastalandığını, hasta olanların da yüzde 3’ünün hayatını kaybettiğini görüyoruz. Diyabet, tansiyon gibi kronik hastalıklara sahi olanların dışında, bu kişisel farklılıkların nedeni virüse cevap veren savunma sistemindeki genetik farklılıklar. Bunu COVID-19’dan önce tüberküloz ya da HIV hastalığında da yaşadık. Yani kimin AIDS’e yakalanacağı, kimin tüberküloza yakalanma açısından risk altında olduğu genetik olarak biliniyordu. Ama COVID-19 çok yeni olduğu için bu genetik bilginin ortaya çıkması biraz zaman aldı. Yani şu anda COVID-19 konusunda kim risk altında, kim hastaneye yatacak kadar ağır geçirebilir ya da bu hastalıktan hayatını kaybetme riski var, genetik yapısına bakarak söyleyebiliyoruz.” 

 

Gene2info tarafından Türkiye’de geliştirildi 

 

Bu testlerin yaklaşık 500 bin hastanın genetik haritalarının incelenmesi sonucu oluşturulduğunu belirten Bahadır Onay,“İki grup testimiz var. Birincisi, koronavirüse yatkınlık  testi. Hastalığı ne kadar ağır geçireceğinize ilişkin yüksek-orta-düşük risk olmak üzere bilgi veriyor. İkincisi ise, 400’e yakın immün sistem geninin tamamının dizilendiği ve Covid-19 için hayatı risk oluşturan genetik mutasyonlara sahip olup olmadığınızı belirliyor. Buradaki kritik nokta şu: 70 yaşında obez, diyabeti olan bir erkek koronavirüse yakalandığında, hayati riski tabii ki çok yüksek. Bizim bahsettiğimiz ise 25-30 yaşlarındaki sağlıklı bir erkeğin ya da kadının sahip olduğu genetik mutasyonlardan dolayı hayati riskle karşı karşıya olduğunu bilebiliyoruz” diye konuştu. 

 

Yapılan test sonrasında COVID-19’a yatkın ya da immün sisteminde genetik mutasyonlar çıkan yüksek riske sahip bireylerin tedbirleri sıkı bir şekilde devam ettirmesi öneriliyor. 

 

Bilim insanları tarafından hazırlanan testleri seçin 

 

Dünyada benzer başka testler olduğunu aktaran Bahadır Onay, “En önemli farkımız bu testi çok detaylı bir raporla ve genetik danışmanlık eşliğinde vermemiz. Burada güvenilir, bilimsel referanslı, bilim insanlarının hazırladığı ciddi testlerin tercih edilmesi konusunda uyarıyoruz. Biz yıllardır bu metotla test geliştiriyorduk ve aynı metodu COVID-19 için geliştirdiğimiz testte de kullanıyoruz. Gene2info olarak şu anda Türkiye ve Bulgaristan’da bu hizmeti veriyoruz. Ayrıca talep geldiğinde yurtdışında farklı ülkelere de bu hizmeti sunabiliyoruz.” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Akfen Yenilenebilir Enerji, 562 bin ağacın temiz havasına eşdeğer karbon azaltımı sağladı

Akfen Yenilenebilir Enerji, sahip olduğu güneş, rüzgâr ve hidroelektrik santrallerindeki yeşil enerji üretimi ile 4 milyon tona yakın karbon emisyonunun sıfırlanmasını sağladı. Bu oran 562 bin ağacın sağladığı temiz havaya eşdeğer olarak kabul ediliyor.

 

Birçok uluslararası firma 2050 yılı için net-sıfır karbon işletme hedefi koyarken, Akfen Yenilenebilir Enerji 2021 yılının sonundan itibaren karbon emisyon salınımlarını dengelemek isteyen bu firmalara dünya çapında tanınırlığı olan VCS ve Gold standartlarında emisyon azaltım sertifikası satışı yapacak. 

 

Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını Türkiye ekonomisine kazandırmak üzere yatırımlarını aralıksız sürdüren Akfen Yenilenebilir Enerji, sahip olduğu santrallerde ürettiği yeşil ve temiz enerji sayesinde 4 milyon tona yakın karbondioksite eşdeğer azaltım sağladı. Bu rakam yaklaşık 562 bin ağacın sağladığı temiz havaya eşdeğer olarak kabul ediliyor.

Santrallerinde dünya çapında tanınırlığı olan VCS (Verified Carbon Standard) ve Gold Standard karbon sertifikasyon alma süreçlerine devam eden Akfen Yenilenebilir Enerji, bu çalışmaları 2021 sonu itibariyle tamamlayarak yüksek hacimli sertifika satışı yapmayı hedefliyor.

 

“BU YILIN SONUNDA SERTİFİKA

SATIŞINA BAŞLAYACAK”

 

Karbon azaltım sertifikaları, tüm dünyada operasyonel faaliyetleri nedeniyle yoğun şekilde sera gazı salımı yapan firmalar tarafından karbon ayak izlerini gönüllü olarak sıfırlamak için satın alınırken, birçok uluslararası firma 2050 yılı için net-sıfır karbon işletme hedefi koyuyor.

Dünyadaki iklim değişikliği farkındalığının artmasıyla düşük karbon ekonomisinin öne çıktığını ifade eden Akfen Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Kayrıl Karabeyoğlu, “Tamamı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından hayata geçirdiğimiz temiz enerji üretimimiz ile şimdiye dek 562 bin ağacın sağladığı temiz havaya eşdeğer karbon azaltımı sağladık. Bu yılın sonuyla birlikte bu sertifikaları sera gazı emisyonunu azaltmak isteyen firmalara satışa sunup önemli bir değer daha yaratmış olacağız. Birçok bakımdan Türkiye’nin cari açığını kapatma potansiyeline sahip bu sektörde, Akfen, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ile Uluslararası Finans Kurumu (IFC) gibi güçlü ortaklarımızla yolumuza büyüyerek devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı