Aylık arşivler: Ekim 2021

LG OLED TV, 212 Photography Istanbul’a Desteğini Sürdürüyor

LG OLED TV, 1-11 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da 7 farklı mekanda gerçekleştirilecek 212 Photography Istanbul’a geçen yıl olduğu gibi bu yıl da desteğini sürdürüyor. 

 

Türkiye’nin önde gelen fotoğraf etkinliği 212 Photography Istanbul, 1 – 11 Ekim tarihleri arasında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştirak şirketlerinden Kültür AŞ katkılarıyla Yapı Kredi bomontiada, Akaretler Sıraevler A 37 – 39, Zülfaris Karaköy, Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı, Yeldeğirmeni Sanat, Müze Gazhane ve Kalyon Kültür dahil olmak üzere yedi mekânda ücretsiz olarak sanatseverleri ağırlayacak. Teknoloji alanındaki liderliği kadar sanata verdiği destekle de tanınan LG Electronics (LG), LG OLED TV’ler ile bir kez daha 212 Photography Istanbul’un destekçileri arasında yer alıyor. LG OLED TV, etkinlik kapsamında Yapı Kredi bomontiada, Akaretler Sıraevler A 37 – 39, Zülfaris Karaköy, Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı, Yeldeğirmeni Sanat, Müze Gazhane’ye kurulan OLED ekranları ile yerel ve ulusal bir çok sanatçının eserlerini ziyaretçilerle buluşturacak. 

 

Sanatla Teknolojiyi Buluşturan Galeri Tasarımı OLED TV

 

Sanat eserlerinin sunumundan ilham alınarak tasarlanan Galeri Tasarımı LG OLED evo, kendinden aydınlatmalı OLED piksel teknolojisini yenilikçi ve minimalist bir tarzla sunuyor. Duvara boşluksuz monte edilebilen ve kullanıcıların TV izlerken dikkatlerini dağıtabilecek her türlü detaydan arındırılmış bir tasarıma sahip ekran, aynı zamanda LG’nin şimdiye kadar ürettiği en iyi OLED TV modeli olma özelliğini taşıyor. Kutu içerisinden çıkan özel askı aparatı sayesinde duvarla mükemmel uyum sağlayan OLED evo, 19.9 mm inceliği ve  5 mm genişliğindeki mimimal çerçevesi ile ev dekorasyonuyla kusursuz bir uyum sağlıyor. Ayrıca bu yıl satışa sunulan yeni Galeri Standı seçeneği ise akıllı kablo yönetimi ve şık tasarımı ile kullanıcıların OLED TV’leri diledikleri yere konumlandırabilmelerini sağlıyor. TV’de bulunan Galeri Modu özelliği de kullanıcıların TV izlemedikleri anlarda birbirinden değerli sanat eserleri ve fotoğrafları göstererek ekranı bir tabloya dönüştürüyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Galatasaray’ın Tarihi NFT Koleksiyonu Rekor Hızla Satıldı

Galatasaray taraftarının yoğun ilgisi neticesinde 1 Ekim günü saat 19:05’te satışa sunulan Galatasaray kurucusu ve bir numaralı üyesi Ali Sami Yen’in anısına çıkartılan tarihi NFT koleksiyonunun en nadide bölümü olan 100 adet NFT’nin tamamı sadece 59 saniye içerisinde satın alındı.

 

Sınırlı sayıdaki ilk bölümü bugün arz edilen ve Legendary, Mythical ve Iconic bölümlerinden oluşan olan Ali Sami Yen NFT Koleksiyonunda, her NFT'nin arkasında ilgili görsel içeriği olacak ve bölüme bağlı olarak görsel içerikleri farklılaşacak. Kategorilerin her biri, NFT'nin nadirliğine bağlı olarak farklı değerlere sahip olacak. NFT koleksiyonunu diğer iki bölümü, 8 Ekim tarihinde 1.000 adet ve 15 Ekim tarihlerinde 10.000 adet olmak üzere arz edilecek.

 

Diğer NFT arzları için Shirtum bir önkayıt sayfası da hazırladı.Galatasaray Spor Kulübü, Türkiye’nin ilk NFT Koleksiyonu projesini hayata geçirmek adına global markalarla iş birliğine gitti. Ali Sami Yen NFT Koleksiyonu, tüm dünyada kulüplerin hikayelerini görsellerle paylaştığı ve hayranlarını tarihlerinin en değerli anlarını dijital ortamda toplamaya davet ettiği yeni bir NFT konsepti yaratan Shirtum ve blockchain teknolojisi ile sporu bir araya getiren Capital Block iş birliği ile piyasaya arz edilecek. Türkiye’de piyasaya sürülen ilk spor kulübü NFT koleksiyonu olma özelliği taşıyan koleksiyon, aynı zamanda kulübünün kurucusu adına çıkarılan ilk NFT koleksiyonu olması açısından da dünyada bir ilk.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sürekli epilepsi nöbeti, beynin yapısını bozabilir

Bir yıl boyunca ilaç kullanımına rağmen hala nöbetlerin olmasının “dirençli epilepsi” olarak kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Sultan Tarlacı, epilepsi hastalarının 70’inin ilaç ile tedaviye olumlu cevap verdiğini söyledi. Epilepside erken müdahalenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Erken tedavi edilmediği zaman sürekli ve tekrarlı nöbet geçiren bireyin beyninde sık elektrik kaçakları olur ve beynin yapısı da zamanla bozulabilir.” uyarısında bulundu.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, epilepsi ve epilepsi cerrahisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Epilepsinin ortaya çıkmasına yol açan faktörlere değinen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “İnsan beyni sürekli ve sistemli çalışır. Yapısı gereği biyolojik-canlısal elektrikle çalışır denilebilir. Sistematik bir düzen içerisinde çalışan beyinde bazen kaçak veya parazitlerin meydana geleceği durumlar oluşabilmektedir. Bu parazitlerin bir eşiği geçmesi durumunda epilepsi görünümü ortaya çıkar ve oluşmasına neden olan belli bazı faktörler vardır.” dedi.

Beynin bazı bölgelerinde kısa devre ya da elektrik kaçağı gibi tanımlanabilecek çalışma sorunları oluşabildiğini ifade eden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu elektriksel kaçak, beynin hangi bölgesindeyse, o bölgenin işlevleriyle ilgili epilepsi görünümü ortaya çıkar, örneğin görme yetisiyle ilgili yerdeyse o gözün önünde görüntü, uçuşan kelebekler ya da benzer görme ile ilgili sorun çıkabilir.” diye konuştu. 

Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu elektiksel kaçaklar beynin tümüne de yayılabilir. Beynin tümüne yayılma durumunda büyük nöbet oluşur. Büyük nöbet geçiren birinin tüm vücudu kontrolsüz kasılır, bilinç kaybı gelişir ve genelde de solunumda hızlanma, hırıltılı solunum ve morarmalar, idrar kaçırma, dil ısırma gibi durumlar oluşur.” diye konuştu.

Kısa süreli dalma ve kopukluk da yaşanabiliyor

Tıbbi olarak epilepsi, sara nöbetinin büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrıldığını belirten Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Her sara atağı bayılma, kasılma şeklinde gerçekleşmeyebilir. Kısa süreli gözde dalmalar ve kopukluklar yaşamak, bazen de sebepsiz unutkanlıklar da epilepsi sebepli olabilir.” dedi.

Dirençli Epilepsi: İlaca rağmen nöbetler devam eder 

Epilepside tanıda hastanın öyküsünün çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Hastanın bir yıl boyunca, 2 veya daha fazla ilacı, yüksek ve uygun dozda kullanmasına rağmen hala nöbetleri oluyorsa bu ‘ilaca dirençli epilepsi’ olarak kabul edilir. Epilepsi hastalarının genelde 70’i ilaçla tedaviye olumlu cevap verir. 30 oranında ilaçlara bir direnç olabiliyor. Özellikle şakak-temporal beyin bölgesi epilepsileri dirençli olmaya adaydır.” dedi.

Hastanın öyküsü iyi dinlenmelidir

 “İlaç kullanmadan önce epilepsi hastasının tedaviye nasıl yanıt vereceği hekim tarafından tahmin edilebilir” diyen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, şunları söyledi:

“Örneğin ağır vaka türlerinden biri olan “şakak beyni epilepsisi” hastası, tedaviye dirençli nöbet türlerinden birisidir. Bu tür vakalar, durumları uygun ise epilepsi cerrahisi ile kontrol altına alınabilirler. Bunun için ileri araştırmalar gerekebilir. Beyindeki fonksiyon bozukluğunun nerede olduğunu öğrenmek için hastaya EEG, uyku EEG’si, pozitron emisyon tomografisi ya da SPECT denilen beynin içsel çalışma şeklini gösteren testler yapılabilir. EEG testi her zaman hastaya sara tanısı konulmasını desteklemez. Hastanın öyküsü iyi dinlenmeden tanı koyulmaması gerekir. Bazen nöbetler beynin çok derinlerinden kaynaklanır. EEG ise saçlı deriden yapıldığı için beynin derinlerinden kaynaklanan elektrik kaçağını yakalamaması söz konusu olabilir.”

İlaç kullanımıyla nöbet sıklığının kontrol altına alınması hedefleniyor

Ameliyatın ilaç kullanımının yerine bir alternatif olmadığını belirten Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “İlaç kullanımı nöbet sıklığını kontrol altına almak içindir.   İlaç seçerken hastanın yaşına, cinsiyetine, hastanın doğurganlık çağında olup olmadığına, çocuk sahibi olmak isteyip istemediğine, hangi nöbet tipini yaşadığına bakılır ve bu kriterlere göre ilaç tedavisi seçilir.” diye konuştu.

Beynin yapısı bozulabilir

Epilepside erken müdahalenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Erken müdahale edilmediği zaman sürekli nöbet geçiren bireyin beyninde sık elektrik kaçakları olur ve beynin yapısı da zamanla bozulabilir. Bu kez hastalık, ilaçla da cerrahi müdahaleyle de tedavisi yapılamaz veya daha da dirençli duruma gelir.” diye konuştu.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bucaspor 1928’de yönetim ve futbolcular kahvaltıda bir araya geldi

TFF 2. Lig Beyaz Grup’ta yarın Kırşehir Belediyespor’u iç sahada mağlup edip seri başlatmak isteyen Bucaspor 1928, kahvaltı organizasyonunda buluştu. Bucaspor 1928 Teknik Direktörü Tolga Doğantez ve Asbaşkan Mehmet Sevinç’in önderliğinde sarı lacivertli takım kahvaltı organizasyonunda bir araya geldi. Futbolcular ve yönetimdeki isimlerin bulunduğu kahvaltıda renkli görüntüler oluştu. Birlikte olmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Doğantez, organizasyona katılan herkese teşekkür etti. Doğantez, “Hep birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Önümüzde zorlu bir Kırşehir Belediyespor maçı var. Bu maç öncesi moral depolamak adına hep birlikte olmak istedik. İnşallah bu birlik beraberliğimizi de sahaya yansıtıp 3 puan alıp kayıpsız ilerlemek istiyoruz. Takım halinde de iyi hazırlandık bu hafta. Yürekten inanıyorum ki 3 puanı alan taraf biz olacağız” şeklinde konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

9. Boğaziçi Film Festivali Ulusal Yarışma Filmleri belli oldu!

Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından 23 – 30 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan 9. Boğaziçi Film Festivali'nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda “En İyi Film Ödülü” için yarışacak filmler açıklandı.

 

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda “Altın Yunus” için 10 Film Yarışacak!

 

Yönetmen ve senarist Reis Çelik’in başkanlık edeceği jürinin karşısına çıkacak Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda Emre Kayiş’in bir hayvanat bahçesi müdürünün, kurumun özelleştirmesini önlemek amacıyla verdiği mücadeleyi anlatan, dünya prömiyerini 46. Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yapan ve festivalde FIPRESCI Ödülü alan ilk uzun metrajı “Anadolu Leoparı”Semih Kaplanoğlu’nun geçimini babasının meyve bahçesinden sağlayan bir adamın, arazisinin ortasına dikilmek istenen elektrik direğinden kurtulmaya çalışmasıyla gelişen olayları konu alan ve dünya prömiyerini 74. Cannes Film Festivali’nin"Belirli Bir Bakış" bölümünde yapan “Bağlılık Hasan”, Sinan Sertel’in kendini kahraman hisseden bir gencin üstün özelliklerini keşfetmeye çalışıp ölen babasını geri getirme çabasını anlatan “İçimdeki Kahraman”, Selman Nacar’ın geçirdiği iş kazasının ardından vicdani bir hesaplaşmaya giden bir adamın hikâyesini konu alan ve dünya prömiyerini 69. San Sebastian Uluslararası Film Festivali'nin "New Directors" bölümde yapan ilk uzun metrajı “İki Şafak Arasında”Cemil Ağacıkoğlu’nun eski polis memuru olan Hasan’ın meslekten atılması için kendisine tuzak kurduğunu düşündüğü eski arkadaşı Yahya ile olan hesabını konu edinen “Kafes”, Erkan Tahhuşoğlu’nun birlikte yaşamak zorunda kalan birbirlerinden farklı karakterlere sahip iki kardeşin hikayesini anlatan “Koridor”Muhammet Çakıral’ın dar gelirli bir profesyonel futbolcu olan Semih’in yaşadığı sosyo-ekonomik travmaları ve çaresizliğini konu alan “Lacivert Gece”, Ferit Karahan’ın şehirden uzakta, yatılı bir okulda okuyan Yusuf'un bir anda rahatsızlanan arkadaşı Memo'yu hastaneye götürme talebinin okul yönetimi tarafından zamanında kabul görmemesi ve yoğun kar yağışıyla yolların kapanmasıyla birlikte gelişen olayları konu edinen, 71. Berlin Film Festivali’nin “Panorama Bölümü”nde yarışıp FIPRESCI Ödülü alan “Okul Tıraşı”Ahmet Toklu’nun, semtinde basketbol oynayabilecekleri bir alan olmayan Ahmet’in bu engeli ortadan kaldırmak için bir yol bulmaya çalışmasını hikayeleştiren ve dünya prömiyerini 51. Giffoni Film Festivali’nde yapan “Pota” ve Aydın Orak’ın Diyarbakır’ın yakıcı yaz sıcağı altında yoksul bir kenar mahallede yaşayan iki kardeşin mahallelerinin hemen yanındaki lüks sitenin duvarını aşıp havuzuna girme mücadelesini anlatan ve dünya prömiyerini 37. Varşova Film Festivali‘nin “Competiton 1-2” bölümünde yapacak olan “Sabırsızlık Zamanı” isimli filmleri yarışacak.

 

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda 2 Türkiye Prömiyeri

9. Boğaziçi Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan filmlerden “Pota” ve “Sabırsızlık Zamanı” Türkiye prömiyerlerini festivalde yaparken “Anadolu Leoparı”, “Bağlılık Hasan”, “İçimdeki Kahraman”, “İki Şafak Arasında”, “Kafes”, “Koridor”, “Lacivert Gece” ve “Okul Tıraşı” filmleri ise İstanbul’da ilk gösterimlerini gerçekleştirecek.

 

Yönetmenlik kariyerinin başında olan isimleri desteklemek ve yönetmenlerin yeni filmlerinin önünü açmak amacıyla bu yıl ilk kez Akli Film'in katkılarıyla verilecek olan En İyi İlk Film Ödülü için ise “Anadolu Leoparı”, “İki Şafak Arasında” ve “Pota” yarışacak.

 

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkıları, TRT’nin Kurumsal İş Ortaklığı ve Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı'nın destekleriyle; Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenecek olan 9. Boğaziçi Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alacak filmlerden bir tanesi 100.000 TL’lik En İyi Ulusal Uzun Metraj Film Ödülü’nün sahibi olacak. Yarışmada 20.000 TL’lik En İyi Yönetmen, 15.000 TL’lik En İyi Kadın Oyuncu, 15.000 TL’lik En İyi Erkek Oyuncu, 10.000 TL’lik En İyi Senaryo, 10.000 TL’lik En İyi Sinematografi ve 10.000 TL’lik En İyi Kurgu dallarında da ödüller dağıtılıyor. Ayrıca festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışmasında yer alan filmlerden birine FİYAB (Film Yapımcıları Meslek Birliği) tarafından 10.000 TL’lik En İyi Yapımcı Ödülü takdim edilecek.

9. Boğaziçi Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Filmleri

 

Anadolu Leoparı – Emre Kayiş

Bağlılık Hasan – Semih Kaplanoğlu

İçimdeki Kahraman – Sinan Sertel

İki Şafak Arasında – Selman Nacar

Kafes – Cemil Ağacıkoğlu

Koridor – Erkan Tahhuşoğlu

Lacivert Gece – Muhammet Çakıral

Okul Tıraşı – Ferit Karahan

Pota – Ahmet Toklu

Sabırsızlık Zamanı – Aydın Orak

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye İMSAD 44. Gündem Buluşmaları’nda Yeşil Mutabakat konuşuldu

 Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu:   “Yeşil Mutabakat sürecinde yapılması gerekenleri ertelemek,  geleceğe yürürken gözlerimizi kapatmak olacaktır”

Türkiye İMSAD Gündem Buluşmaları’nın 44’üncüsü, ‘Yeşil Mutabakata Hazır mıyız?’ başlığı altında gerçekleştirildi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Ülkemizin, bulunduğumuz coğrafyanın ve AB’nin üretim üssü olma vizyonuyla hareket eden bir sektör olarak, Yeşil Mutabakata yüksek uyum sağlamak ve rekabet gücümüzü artırmak için bu süreci iyi anlamak ve hazırlanmak zorundayız” dedi. Toplantının konuşmacısı Horizon Consultancy Yönetici Ortağı Eser Erginoğlu ise şunları söyledi: “Yeşil Mutabakata ‘bizim için fırsat mı tehdit mi’ diye baktığımız zaman ‘fırsat’ tarafının daha ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Avantajları görmek ve şirketlerimizi bu sürece hazırlamamız gerekiyor.”

 

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 44’üncü kez düzenlenen Gündem Buluşmaları’, Demirdöküm ve İzocam’ın katkılarıyla 30 Eylül Perşembe günü online olarak gerçekleştirildi. Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı ‘Yeşil Mutabakata Hazır mıyız?’ başlıklı toplantı, inşaat malzemesi sanayicileri, iş dünyasından isimler ve sektör profesyonelleri tarafından ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı Horizon Consultancy Yönetici Ortağı Eser Erginoğlu, Yeşil Mutabakat ile ilgili merak edilen konuları katılımcılarla paylaştı. 

AB ile iş birliği içindeki ülkeler doğrudan etkilenecek

Konuşmasında güçlü ve istikrarlı bir şekilde, orta-uzun vadeli hazırlıklara odaklanmak gerektiğinin altını çizen Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “İçinde bulunduğumuz süreçte geleceğimizi, sanayimizi, ticaretimizi şekillendirecek uzun vadeli planlar, uluslararası seviyede devreye alınmaya başladı. En etkili ve kapsamlı planların başında bizi çok güçlü bir şekilde etkisi altına alacak olan Yeşil Mutabakat geliyor. AB yeşil dönüşümü yasal bir boyuta da taşıyor. Önemli bir kısmını sınırda karbon düzenlemesinin oluşturduğu Yeşil Mutabakatın kapsadığı enerji, sanayi, ulaşım ve binalarda enerji verimliliğine yönelik önlemler, AB ile iş birliği içindeki tüm ülkeleri doğrudan ve derinden etkileyecek” diye konuştu. 

‘Az ile çok’ anlayışı ile az kaynakla daha fazla üretmeliyiz

Kaynakların verimli kullanılması gerektiğine dikkat çeken Tayfun Küçükoğlu şunları söyledi: “Günümüzde yükselen rekabet dolayısıyla ‘az ile çok’ yapabilmenin önemi daha da artıyor. ‘Az ile çok’un anlamı; sınırlı kaynaklarımızı daha iyi kullanarak, az kaynak ile daha çok iş ve ürün üretebilmektir. Enerji, ham madde insan ve sermaye gibi… Gelecekte var olmanın ve sürdürülebilir başarının temel kuralı, ‘az ile çok’ anlayışını her alanda, durmadan daha ileriye taşıyabilmektir. Sürdürülebilirlik konusu Yeşil Mutabakat ile bu kadar ciddi bir boyuta gelmişken unutmamalıyız ki ülkemizde sanayicilerimizin ve üreticilerimizin bu durumdan etkilenmemesi gibi bir durum söz konusu olmayacak. Gelecek nesiller için hayati önemi olan kaynaklarımızı ihtiyacımız doğrultusunda en verimli şekilde kullanabilmek adına geç kalmadan gerekli hamleyi yapacağımıza inanıyorum. Yeşil Mutabakat sürecinde yapılması gerekenleri ertelemek, geleceğe yürürken gözlerimizi kapatmak olacaktır. Zaman varken tedbirlerimizi almak önceliğimiz olmalıdır.” 

Yeşil Mutabakat bize karşı bir oyun değil

Konuşmasına, “Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ilgili söylenebilecek en doğru şey, bunun bize karşı oynanan bir oyun olmadığıdır” diye başlayan Eser Erginoğlu, “Aslında dünyada yapılması gereken bir şeye AB öncülük ediyor. Çünkü Paris İklim Anlaşması’nda da Kyoto Protokolü’nde de iyi niyet çerçevesinde imzalar atıldı ancak imza atan ülkeler çok bir şey yapmadı. İlk defa AB cesaretle bunu bir hukuki çerçeveye, kurallara bağlamak gibi bir inisiyatif ile yola çıktı ve kendisiyle ilgili de ‘2050’de karbon nötr bir kıta olacağım’ diye bir hedef koydu. Bunu zaten 2005’ten beri kendi iç sanayisine uyguluyordu. Bu uygulamayı şu anda dışarıda da yaygınlaştırmak gibi bir amacı var” dedi.  

AB, binalarda bir değişim dönüşüm süreci başlatıyor

Yeşil Mutabakatın inşaat malzemeleri sanayisi ve yapı sektörüne önemli etkilerinin olacağını belirten Eser Erginoğlu, “AB karbon nötr kıta olmak istiyor. AB içerisinde karbon emisyonlarının yüzde 22’si binalar, yüzde 31’i enerji kaynaklı ve sanayinin buradaki payı yüzde 22 gibi görünüyor. Binalar, enerji üretimi ve sanayi üretimi kaynaklı büyük bir emisyon söz konusu. Avrupa’da binaların çoğu eski, altyapıları kötü durumda olduğu için yüzde 97’sinde tadilat gerekiyor. Binalar üzerinde bir değişim dönüşüm süreci başlatılıyor. Mevcut inşaat sektörünün çok hızlı bir şekilde üç kat büyüyeceği öngörülüyor. Bu yüzden herkes hem yeni ürünler peşinde hem sürdürülebilir ürünleri öne çıkarmaya çalışıyor hem de malzemeleri farklılaştırıyor. Bir yandan da şirketler bu malzemeleri verimli üretmeye çalışıyor. AB’nin stratejisinin içerisinde en çok da bina sektörüyle ilgili konular var. Bunun çevresel etki alanı çok daha geniş. En çok değişikliği yapması beklenen sanayiler arasında çimento, seramik, cam gibi enerji yoğun sektörler öne çıkıyor. Ülke olarak sadece bu sektörlerde 3,7 milyar dolarlık bir ihracatımız var ve bunun 1,7 milyar dolarlık kısmını AB ülkelerine gerçekleştiriyoruz” şeklinde konuştu.  

‘Yenileme Dalgası’ stratejisi ile 35 milyon bina yenilenecek

Binaların yenilenmesi konusunun AB için çok önemli olduğunu belirten Eser Erginoğlu, “Yeşil Mutabakata bizim için ‘fırsat mı tehdit mi’ diye baktığımız zaman fırsat tarafının daha ağırlıklı olduğunu görüyoruz. 34 milyon Avrupalı evlerini doğru düzgün ısıtmak konusunda imkansızlıklar içinde. Hem elektrik faturalarını ödemekte zorlanıyor hem de evlerini yenilemek için yeterli parayı bulamıyorlar. AB’de binaların yüzde 85’i 20 yaşın üzerinde. Mevcut binaları yenileyerek 2050’e gireceklerini de hesaplıyorlar. ‘Yenileme Dalgası’ stratejisi ile 2030’a kadar 35 milyon binanın yenilenmesi gibi bir hedef koydular. Enerji verimliliğini artırmak, yenilenebilir enerjiye geçmek için belli fonların kullandırılması ve bu yenileme esnasında malzemelerin geri kazandırılması da planlanıyor. Herkesin bu değişime ayak uydurabilmesi için 72 milyar Euro’luk değişim ve dönüşüm paketi de 2032’ye kadar belli dönemlerde kullandırılacak” dedi. 

Kamu binalarının da yenilenmesi sektör için önemli bir fırsat

Eser Erginoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “14 Temmuz’da bir doküman yayımlandı; Fit for 55. Bu dokümanla, 2030’da karbon salımını yüzde 55 azaltmayı hedefleyen AB için bunun yöntemi tarif ediliyor. Sanayicimiz bu düzenlemeye, ‘eyvah ne oluyor, sınırda karbon düzenlemesi geliyor’ şeklinde yaklaştı. Aslında mesele sınırda karbon vergisi değil. ‘Benim ürünüm sınırda karbon vergisine dahil değil, o zaman benim bir şey yapmama gerek yok’ diye asla düşünülmemeli. Uyum sağlamak için zaten bu yatırımları yapmak, bu yola girmek gerekiyor. Ayrıca Avrupa’da kamu binalarının yüzde 3’ünün 2030’a kadar her yıl yenilenmesi gerekiyor. Bu önümüzdeki 10 yıl boyunca kamu binalarının yüzde 30’unun yenileneceği anlamına geliyor. Bu da inşaat malzemesi sektörümüz için önemli bir fırsat yaratıyor. Aynı zamanda coğrafi konum olarak AB ülkelerine çok yakın olmamız da önemli bir avantaj. Dolayısıyla bu avantajları görmek ve şirketlerimizi bu sürece hazırlamamız gerekiyor.” 

En büyük pazarımız olan ABden vazgeçemeyiz

Türkiyenin, AB ile yıllara dayalı bir ticari ortaklığı olduğunu vurgulayan Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan ise “Sadece dış ticaret değil, Ar-Ge, inovasyon, tasarım konularında da bilgi ve insan gücü yönünde iş birliğimiz var. Onun için ABnin rekabette bizim rekabet gücü ortağımız olduğunu söyleyebiliriz. ABden vazgeçebilir miyiz? Böyle bir konfor sahamız var mı? Sanayiciler olarak tabii ki vazgeçmek gibi bir düşüncemiz yok. Peki sanayimizin konumu nedir? Biz emek, enerji ve sermaye yoğun bir sanayileşmenin içerisindeyiz. Dolayısıyla toplam sanayi üretiminin, dış ticaret işimizin yüzde 65-70ini bu emek-sermaye-enerji yoğun sanayi ürünleri kapsıyor. Kalite-maliyet-fiyat ekseninde var olabilmenin gücüyle rekabet ediyoruz. Teknolojik yatırımlara ayırdığımız finansman nedeniyle belki de Ar-Ge ve inovasyona yeteri kadar zaman ayıramıyoruz. Aynı zamanda ‘az ile çok’ anlayışı ile üretimin yolu, Ar-Ge ve inovasyondan, tasarımdan geçiyor. Bizim teknolojik dönüşüme daha çok para ve zaman ayırmamız, insan gücü yetiştirmemiz, Ar-Ge ve tasarım konularında taklitçilik yapmak yerine sektörel işbirliklerini artırmak; dikey entegrasyon yerine yatay entegrasyona odaklanmak gerekiyor. Türkiyenin toplam ihracatı 160-170 milyon ton ve bunun önemli bir kısmını inşaat malzemeleri gerçekleştiriyor. Bu ihracatın da büyük bir kısmını ABye yapıyoruz. En büyük pazarımız AB ülkeleri” dedi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

CHP Trabzon İl Başkanı Ömer Hacısalihoğlu: bu kış çok zor geçecek

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Trabzon İl Başkanı Ömer Hacısalihoğlu, doğalgaz ve LPG’ye yapılan zamların faturasının vatandaşa ağır geleceğini dile getirerek, “Yapılan son zamlarla birlikte iğneden ipliğe tüm kalemlerde zamlar yolda demektir. Bu kış zor geçecek hem de çok zor” dedi.
Doğalgaza yapılan Yüzde 15’lik zam tepki toplamaya devam ediyor. BOTAŞ, sanayi aboneleri için geçerli olacak tarife eylüldeki tarifeye göre 1000 metreküp doğalgaz için yüzde 15 artışla 2 bin 358 lira, elektrik üretim santrallerinin kullandığı 1000 metreküp doğalgaz için ise yine yüzde 15 artışla 2 bin 724 lira oldu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Trabzon İl Başkanı Ömer Hacısalihoğlu, sanayi de kullanılan doğalgaza yine zam geldiğini ifade ederek, “Doğalgaz’a Yüzde15 zam yapıldı. Bu da demek oluyor ki üretim maliyetleri artacak ve fiyatlara yansıyacak. Marketlerde ki fiyatları denetlemenin bir anlamı yok üreticinin maliyetini düşürmek gerek” dedi.
Akaryakıt fiyatlarına da yapılan zamları da eleştiren Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Trabzon İl Başkanı Ömer Hacısalihoğlu, “Uzun zamandır akaryakıt fiyatlarındaki artış eşel mobil sistem üzerinden karşılanıp pompa fiyatlarına yansıtılmıyordu. LPG’ye uygulanan zammın ardından mazot ve benzinde de fiyat değişimi gelecektir. Dolayısıyla iğneden ipliğe tüm kalemlerde zamlar yolda demektir. Bu kış zor geçecek hem de çok zor” şeklinde konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Üniversiteli Ailelere destek devam ediyor!

Lüleburgaz Belediyesi’nin evlatları üniversitede okuyan aileler için başlattığı “Üniversiteli Aile Desteği” programı başvurularında süre kaldırıldı. Bu kapsamda aileler destek programına başvurmaya devam edebilecek. 

 

Lüleburgaz Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü’nün Eylül ayı başında üniversitelerde ön lisans ve lisans programlarında öğrenim gören öğrencilerin aileleri için başlattığı “Üniversiteli Aile Desteği” programı kapsamındaki başvuru süresi sınırı kaldırıldı. Normal şartlarda 24 Eylül tarihinde sona ermesi planlanan başvurular, eğitim-öğretim döneminin tamamına yayıldı. Aileler bu kapsamda Lüleburgaz Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü’ne bizzat başvuruda bulunabilecek. 

 

DESTEKTEN FAYDALANMA ŞARTLARI

 

Destek programından yararlanmak isteyen ailelerin karşılaması gereken şartlar aşağıda belirtilmiştir;

• Öğrenci velisinin Lüleburgaz’da ikamet etmesi,

• Öğrencinin ön lisans veya lisans öğrencisi olması,

• Öğrencinin normal öğrenim süresinin içinde eğitimine devam ediyor olması(yeni kayıt yaptıranlar dahil),

• Öğrencinin devlet üniversitesinde okuyor olması veya vakıf/özel üniversitede yüzde yüz burslu okuyor olması,

• Öğrencinin örgün öğretim görmesi,

• Ara sınıf ve son sınıf öğrencileri için yıl sonu başarı notunun en az 100 üzerinden 53 veya 4,00 üzerinden 2,00 olması,

• Öğrencinin ailesinin gelir durumu açısından maddi desteğe ihtiyacı olması (Hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarının, asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’ünden fazla olmaması)

 

İSTENEN EVRAKLAR

 

“Üniversiteli Aile Desteği” programına başvurmak isteyen ailelerden istenilen evraklar aşağıda belirtilmiştir;

 

Öğrenci velisinden istenilen evraklar

• Nüfus cüzdanı fotokopisi

• Vukuatlı Nüfus kayıt örneği

• İkametgâh belgesi.

• Ailenin maddi durumunu gösteren belgeler

• Sosyal Güvenlik Kayıt Belgesi –(E DEVLET )(Başvuran evli ise eşinin belgesi ve ailede 18 yaş üstü olan diğer kişiler

• Maaş bordrosu

• Varsa kendisinin ya da aile bireylerinin engelli raporu fotokopisi

• Varsa okuyan diğer öğrenciler ile ilgili belgeler

• Sadece aktif öğrenci olan kardeşler dikkate alınacaktır.

• Kayıt donduran kardeşler değerlendirmeye alınmaz.

• Açık öğretimde okuyan kardeşler değerlendirmeye alınmaz.

• Başvuru yapan velinin banka hesap bilgilerini içeren belge

 

ÖĞRENCİDEN İSTENEN EVRAKLAR

 

Öğrenciden istenilen evraklar ise şöyle:

 

• Adli Sicil Kaydı

• Disiplin cezası almadığına dair belge (öğrenimi devam edenler)

• Öğrenci belgesi ve not durumunu gösteren transkript

• Burs alıyorsa bursluluk belgesi

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

DEVA Partisi’nden Yeni Yasama Yılı açıklaması ‘TBMM işlevsiz: Meclisin asli yetkisi olan yasama Cumhurbaşkanının tahakkümünde’

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, TBMM’nin yeni yasama yılı açılışı için yaptığı açıklamada, Meclisin asli yetkisi olan yasamanın Cumhurbaşkanının tahakkümünde olmasıyla birlikte TBMM’yi işlevsiz kalmakla eleştirdi.

 

‘Ülkemizin gerçeklerine gözümüzü kapatamayız’

“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama yılının başladığı bugün de önümüzdeki yılın demokrasinin gereklerine uygun şekilde katılımcılığın, şeffaflığın ve çoğulculuğun sağlandığı etkili bir yıl olacağından bahsedebilmeyi çok isterdim.” diyen Yeneroğlu’nun açıklaması şöyle:

 

“Ülkemizin gerçeklerine gözümüzü kapatamayız. Bugün TBMM, demokratik niteliğini yitirmiş, toplumsal sorunların tartışıldığı, en doğru olanın arandığı, uzlaşma kültürünün egemen olduğu müzakereci bir işlev görmekten çok uzaktadır. Temsili demokrasinin kalbi konumundaki Meclis’in gücü iyice zayıflamış, yasama, siyasi denetim, bütçe ve temsil işlevleri bakımından etkililiğini ve verimliliğini kaybetmiştir.” 

 

‘Kanun önerileri Anayasa’ya aykırı olarak Külliye’de hazırlanmaktadır.’ 

“Meclisin asli yetkisi olan yasama yetkisi fiiliyatta Cumhurbaşkanının tahakkümündedir. Külliye’de hazırlanan metinler, kanun teklifi olarak adlandırılsa da tasarı niteliğindedir ve Anayasa aykırı olarak yürütme tarafından hazırlanıp Meclise gönderilmekte, komisyonlarda ve Genel Kurul’da sağlıklı bir müzakere sürecine imkân verilmemekte, nitelikli bir kanun yapım sürecine riayet edilmemektedir. Nitekim 27. Yasama döneminde iktidar ve küçük ortağı 572, muhalefet ise 3.076 kanun teklifi sunmasına rağmen genel kurulda sadece AK Parti’nin sunduğu 172 kanun teklifi kabul edilmiştir.”

 

‘Torba kanunla demokratik kanun yapım süreci engellenmekte’

“Birbiriyle alakasız farklı konuları düzenleyen ve çeşitli kanunlarda değişiklikler öngören “torba kanun” uygulaması demokratik kanun yapım sürecini ciddi biçimde engellemektedir. Keza 4. Yasama yılındaki 81 kanundan 17’si torba kanundur ve bu torba kanunlarda 149 farklı kanunda değişiklik yapılmıştır. Birçok torba kanunda düzenlenen konuların farklılığı nedeniyle, kamuoyunun hatta milletvekillerinin dikkatini çekmemesi ve hızla yürütülen komisyon ve genel kurul görüşmeleri yüzünden tepki göstermesine fırsat verilmeden önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir.”

 

‘Oy çokluğuyla reddedilen ‘Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi’ sonradan yasalaştırıldı’

“Mecliste alınan kararların müzakere ve uzlaşı içerisinde alınmasını sağlayacak demokratik nitelikten yoksun içtüzük hükümleri nedeniyle Mecliste grubu olmayan milletvekillerinin kanun yapım süreçlerine katılması veya söz alması engellenmektedir. Pandemi dönemi şartları ise tamamen kötüye kullanılmıştır. Katılımın oldukça düşük olduğu oturumlarla ülkenin bütününü etkileyen kanun değişiklikleri yapılmıştır. Katılımın düşük olduğu bir oturumda oy çokluğu ile reddedilen ‘Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi’ içtüzük hükümlerine rağmen daha sonra tekrar meclis gündemine alınarak yasalaştırılmıştır.” 

 

‘Meclisin iktidarı denetleme yetkisi tamamen elinden alınmış’

“Meclisin iktidarı denetleme yetkisi tamamen elinden alınmıştır. Milletvekilleri bakanlara sözlü soru soramamakta, Anayasa’da mevcut olan yazılı soru önergesi kurumu dahi tamamen işlerliğini kaybetmiştir. Milletvekillerinin geçen yasama yılında bakanlara yönelttiği 14 bin 223 soru önergesinden yalnızca 1244 tanesine zamanında cevap verilmiştir. 5367 tanesi süresi geçtikten sonra cevaplanmış 6239 tanesi ise cevaplanmamış durumdadır. Verilen cevaplar ise genellikle anayasal süre olan 15 gün geçirildikten çok sonra ve anlamlı bir içerik olmadan verilmektedir.” 

 

‘Oy çoğunluğu sağlanamadığı için vahim suçlar bile soruşturulamıyor’

“Bakanların işledikleri iddia edilen vahim suçlar bile TBMM’de yeterli sayı sağlanamadığı için soruşturulamamaktadır. Meclis soruşturması açılabilmesi için 301 oy, Meclis soruşturma komisyonu kurulabilmesi için 360 ve hakkında suç isnadı olan bakanın yargılanmak üzere Yüce Divan’a gönderilmesi için 400 oy gerekmektedir. Büyük yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile nüfuz ticareti niteliğindeki eylemler hakkındaki iddiaların kamuoyuna yansımasına rağmen yeterli sayı bulunamadığından TBMM tarafından gereğinin yapılmaması büyük bir utançtır. Ülkemizde yaygın işkence ve kötü muamele karşısında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu tamamıyla kayıtsız haldedir. Meclis denetim işlevinden yoksundur.”

 

‘DEVA Partisi, 4 Ekim’de ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ teklifini kamuoyuyla paylaşacak’

Yeni yasama yılını DEVA Partisi olarak büyük bir heyecanla karşıladıklarını ifade eden Yeneroğlu, “4 Ekim’de Demokrasiye Geçiş Eylem Planını tüm kamuoyu ile paylaşarak siyasal sistemin kalbi olarak gördüğümüz Meclis’i demokratikleştirecek, kuvvetler ayrılığı ile özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye geçiş için ilk adımımız olan ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ teklifimizi milletimizin takdirine sunacağız.”    

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Marshall’dan Manavgat’ta yangın sebebiyle hasar gören yaşam alanlarına boya desteği

Marshall, yaz aylarında ülkemizin çeşitli bölgelerinde yaşanan orman yangınlarının yaşam alanlarında yarattığı tahribatın giderilmesi amacıyla başlatılan yeniden yapılanma çalışmalarına boya temin ederek destek oluyor.  Marshall, Nef Vakfı ve İhtiyaç Haritası tarafından başlatılan “Bir Destek Bir Yuva” projesine boya gönderimi sağladı ve ihtiyaç durumunda da gönderimi sürdüreceğini açıkladı. 

 

Marshall Pazarlama Müdürü Pınar Adabağ, yangın anındaki yardımlar kadar sonrasındaki yapılanma çalışmalarına katkı sağlamanın çok gerekli ve önemli olduğunu vurgulayarak şunları söyledi; “Yangınların verdiği zarar hepimizi çok üzdü ve derinden etkiledi. Marshall olarak yeniden yapılanma çalışmalarına katkıda bulunmayı görev biliyoruz. Bunu hem kurumsal anlamda ülkemize karşı sosyal sorumluluğumuz olarak görüyoruz, hem de Marshall çalışanları olarak bireysel anlamda çok önemsiyoruz. Bu çerçevede yangından etkilenen bölgelerdeki yeniden yapılanma çalışmalarına katkı sağlamak üzere Nef Vakfı ve İhtiyaç Haritası tarafından başlatılan “Bir Destek Bir Yuva” projesine boya gönderimleri ve uygulaması ile biz de bir katkıda bulunduk. Bu proje, orman yangınlarında kısmen hasar gören evler; sera, çiftlik, ahır gibi üretim alanlarını; okul, sanat merkezi gibi ortak kullanım yerlerini onararak yeniden hayata geçirebilmeyi, geçim kaynaklarını, hayvanlarını, birikimlerini, kovanlarını, tarım araçlarını ve daha bir çoğunu kaybeden vatandaşlarımıza destek olmayı hedefliyor. Böylesine önemli bir projede yer almaktan mutluluk duyuyor, görevimizi yerine getirebilmenin huzurunu yaşıyoruz. Her kurumu imkanları dahilinde yangından zarar gören bölgelerdeki yapılanma çalışmalarına katkıda bulunmaya davet ediyoruz.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı