Aylık arşivler: Ekim 2021

Türkiye’nin İlk Yerli Plazma Üretim Tesisinin Temeli Atıldı

Türkiye’nin ilaçta yerlileşme hamlesi kapsamında sağlıkta dışa bağımlılığı bitirecek “Plazma Ürünleri Elde Edilmesi Projesi” kapsamında ülkemizin ilk, dünyanın ise 13’üncü Plazma Ürünleri tesisinin temel atma töreni bugün gerçekleşti. İstanbul Silivri’de 172 bin metrekarelik alanda kurulacak Maxicells Yerli Plazma Üretim Tesisinin temel atma törenine Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sn. Mustafa Varank, İstanbul Valisi Sn. Ali Yerlikaya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Sn. Dr. Adnan Ertem, Silivri Belediye Başkanı Sn. Volkan Yılmaz ile AK Parti İstanbul Milletvekili Sn. Tülay Kaynarca ve çok sayıda davetli katıldı. Maxicells Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hakan Kazancı’nın ev sahipliğinde yapılan tören ile dev yatırımın temeli atıldı. 

Türkiye’de bugüne kadar üretimi olmayan kan ürünlerinden sağlanacak yerli plazma için yapılan 550 milyon Euroluk yatırım ile ülkemizin ve dünyanın sayılı kan plazma üretim merkezi olmayı hedefleyen Maxicells, 2018 yılında başlattığı teknolojik altyapı çalışmalarını tamamlayarak tesisin inşaat aşamasına geçti. Sağlık alanında sürdürülebilir ve inovatif yaklaşımlar ile teknolojik altyapı çalışmalarını tamamlayan Maxicells, üretim merkezinin inşaatını 2023 yılında tamamlamayı hedefliyor.

Sağlık alanında öncü olacak yatırımlar ile Türkiye’de ve dünyada en önemli biyolojik ilaç sağlayıcısı olmayı hedefleyen Maxicells, ülkemizin sağlık alanındaki tam bağımsızlığına öncülük ediyor. Sosyal Güvenlik Kurumu ile “Plazma Ürünleri Elde Edilmesi Projesi” ve Plazma tedariki konusunda da Kızılay ile “Plazma Temini Sözleşmesi” imzalayan Maxicells, Silivri’de kurulacak tesis için plazma alanında sayılı firmalardan olan Biotest ile gerçekleştirdiği teknoloji transferi anlaşmasıyla da önemli bir adımı tamamladı.

550 milyon Euro’luk yatırım ile tesis 450 kişiye istihdam sağlayacak

Temel atma törenine katılan ve Türkiye’de çok ciddi cari açık verilen kan plazma ürünlerinin yerli olarak üretilmesinin önemini vurgulayan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sn. Mustafa Varank“Bugün de 550 milyon avro yatırım değerine sahip plazma üretim tesisinin temel atma töreniyle karşınızdayız. Yaklaşık 66 bin metrekare kapalı alana sahip olacak bu tesis, 172 dönüm arazi üzerine inşa ediliyor. Bu tesis ile birlikte dünyada sadece 12 merkezde üretilen, maalesef Türkiye’de üretimi daha önce gerçekleştirilemeyen kan ürünleri üretilecek. Yani bu fabrika dünyada bu alandaki 13. tesis olacak. Üretime geçtiğinde 450 vatandaşımıza ekmek kapısı olacak bu yüksek teknolojili tesis, Türkiye’den her yıl yurt dışına ödenen 1,2 milyar liralık rakamın yurtiçinde kalmasını sağlayacak. Plazma ürünlerindeki en önemli husus olan kan tedariki konusu da Türk Kızılay’ı ile yapılan anlaşma neticesinde çözülmüş olacak. Tam kan bağışından elde edilen ancak kullanılmayıp çöpe giden plazmalar bu fabrikada değerlendirilecek. Tabi bu projenin vatandaşlarımızın sağlına yönelik katkıları ekonomik katkısının çok çok üzerinde. İnşallah Maxilcells liderliğinde Türkiye’nin ilk kan ürünleri biyoloji laboratuvarı da kurularak, önemli hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar burada geliştirilecek. Bu vesileyle Türkiye’de çok büyük bir eksiklik olan kan ürünleri alanında bu muazzam yatırımın ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı.

Varank: Hedefimiz zorlu bir pazar olan ilaç ve tıbbi cihaz sektöründeki tekelleşmeye dur diyebilmek”

Dünyada ilaç ve tıbbi cihaz alanındaki tekelleşmeyi kırmak için ülkemizde önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Bakan Varank“Bugün ilaç ve tıbbi cihazda ticaret hacmi 2 trilyon doların üzerindedir. Bilhassa pandemiyle birlikte sektörün ekonomik ve stratejik önemi net bir şekilde görüldü. Günümüzde giyilebilir ve mobil sağlık uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Bu bağlamda ülkeler büyük bir dönüşümden geçen sağlık sektörüne büyük çaplı yatırımlar yapıyor. Biz de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak Mili Teknoloji Hamlesi öncülüğünde kendi kendimize yetebilen bir ülke olma yolunda adımlarımızı kararlılıkla atıyoruz. İnşallah akıllı yaşam ve sağlık alanındaki yeni yol haritamızı önümüzdeki yılın başında ilan edeceğiz. Bu sene, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı ile hemoglobinden aglutinan serumlarına, çocuk felci aşılarından insülin içeren ilaçlara, ultrason cihazından bilgisayarlı tomografi cihazlarına kadar birçok ürünün geliştirilmesi için çağrıya çıktık. Sonuçlarını yakın zamanda açıklayacağımız hamle programıyla katma değeri yüksek bu ürünlerden yerli ve milli olarak üretebileceklerimizi ülkemizin ürün yelpazesine kazandıracağız. İlaç, sağlık ve medikal sektöründe yer alan Ar-Ge Merkezlerimize sağladığımız muafiyetler 600 milyon lirayı geçti. Hedefimiz zorlu bir pazar olan ilaç ve tıbbi cihaz sektöründeki tekelleşmeye dur diyebilmek. Türkiye olarak tedarik zincirlerinde kendimize yer açmak. Bu hedefi de inşallah nitelikli insan kaynağımız ve kaliteli altyapılarımızla başaracağız.” dedi.

Temel atma törenine katılan İstanbul Valisi Sn. Ali Yerlikaya“Sadece Silivri’miz için değil, sadece İstanbul’umuz için değil, bütün ülke olarak tarihi bir yatırıma şahitlik ediyoruz. Bugün insan sağlığı ile ilgili kan plazma üretimi ile ilgili yine ilk ama bir o kadar da stratejik, bizi dışa bağımlılıktan kurtaran bir yatırım. Bu da Cumhuriyetimizin 98.yılında İstanbul’umuza yapılan ve insanlık adına büyük bir hediye, hayırlı olsun diyoruz. Girişimci ruhumuzu, her zaman için marifet iltifata tabidir, tebrik ediyoruz.” dedi. 

Kazancı: “Türkiye’nin ilaçta yerlileşme hamlesi adına, sağlıkta dışa bağımlılığımızı azaltacak dev bir yatırımın temelini atıyoruz”

Törenin açılış konuşmasını gerçekleştiren Maxicells Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hakan Kazancı, “Bizler bugün çok heyecanlıyız ve aynı zamanda gururluyuz. Bugün, Türkiye’nin ilaçta yerlileşme hamlesi adına, sağlıkta dışa bağımlılığımızı azaltacak dev bir yatırımın temel atma töreni için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu heyecanımıza ortak olmak üzere buraya geldiğiniz, yanımızda olduğunuz için çok teşekkür ederiz. Ağustos 2018'de SGK ile Maxicells arasında imzalanan ‘Plazma Ürünleri Elde Edilmesi Projesi Sözleşmesi’ kapsamında çalışmalarına başladığımız bu dev ve stratejik projemiz, ilk gün ki azim ve inançla devam etmektedir. Bugün aramızda bulunan ve ağırlamaktan gurur duyduğumuz dünyanın önde gelen teknoloji firmaları, BIOTEST AG ve Camengineer ile yoğun bir şekilde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.” ifadelerini kullandı. 

Yerli plazma ile yıllık 6 milyar TL tasarruf edilecek

Üretim tesislerinde kan ürünleri antikor yetmezliği, hemofili ve kalıtımsal bağışıklık sistemi hastalıklarının tedavisi ile ağır cerrahi operasyonlar sonrası eksilen kan bileşenlerinin takviyesinde kullanılan ilaçları üretmek ve hasta sahiplerine ulaştırmak için çalışmalar yapılacağını ifade eden Dr. Hakan KazancıSilivri’deki bu arazinin, özel endüstri bölgesi ilan edilmesi ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Maxicells’e tahsis edilmesi, projemizin somut başlangıcı olmuştur. 550 milyon euroluk yani yaklaşık 6 milyar Türk Lirasının üzerinde olan bu yatırım hızla yükselmeye başladı. 172 dönüm üzerine, 15 bin metrekare oturumlu, toplam 66 bin 600 metrekare kapalı alana sahip olacak olan üretim tesisimizde ilk etapta 400-450 kişi istihdam edilecektir. Bu yatırım tamamlandığında ise tesisimiz kendi alanında Türkiye’de ilk, dünya da ise 13’üncü tesis olacaktır.” dedi. 

Silivri’de kurulacak olan tesiste içerik olarak 625 bin litre kapasiteli bir tesis planlandığını belirten ve sonrasında bu tesisi 1 milyon litre kapasiteye çıkabilecek şekilde planladıklarını ifade eden Kazancı, “Tesisimizin yapımı sürerken makine ve teçhizatımızı da üretime geçirerek 2023 sene sonunda üretim bandından çıkarmayı planlamaktadır. Tesisimiz üretime geçtiğinde yıllık 6 milyar TL tasarruf sağlamış ve cari açığa da büyük bir darbe vurmuş olacağız. Önceliğimiz iç piyasanın ihtiyacını karşılayarak sonraki aşamalarda bu ürünlerimizi dünyaya ihraç etmektir. Ülkemizin birçok alanda tam bağımsızlık vizyonu ile ilerlediği günümüzde bunun bir parçası olmaktan son derece mutluyuz, gururluyuz.” dedi. Tören sonunda tüm protokol sahneye çıkarak butonlara basmak suretiyle yerli plazma üretim tesisinin temelini attı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Beş Yabancı Ülkeden Öğrenciler Foça’yı Gezdiler

Konak Mimar Sinan Ortaokulu’nun ev sahipliğinde İzmir’e gelen 22 öğrenci ve 11 öğretmen, Erasmus+ projesi kapsamında Foça’yı ziyaret ettiler.

‘‘Art is Everywhere’’ (Sanat Her Yerde) adıyla 2019 yılında Türkiye, Çek Cumhuriyeti, İtalya, İspanya, Portekiz ve Bulgaristan okulları ortaklığında başlatılan bu proje kapsamında düzenlenen gezide, Foça’nın antik tarihinden ve Akdeniz’e yayılarak birçok medeniyetleri şekillendirmesinden çok etkilendiler.

Foça Belediyesi Başkan Yardımcısı Göksel Acar tarafından karşılanan misafirler, karşılıklı hediyeler vererek memnuniyetlerini belirttiler.

Foça’nın mimari ve tarihi dokusunu rehber arkeologlar eşliğinde gezip, Siren Kayalıklarına uzanan bir tekne turu yaptılar.

24-30 Ekim 2021 tarihleri arasında gerçekleşen Erasmus+ programı kapsamında Avrupa tarafından desteklenen ve Türkiye Ulusal Ajansı tarafından hibelendirilen bu projeye ait bir hareketliliğin bir parçası olarak İzmir şehir merkezi, Kemalpaşa ilçesi, Efes, Meryem Ana, Maket Köy ve Şirince Köyü ziyaretlerini yapan grup, 28 Ekim 2021 tarihinde Foça’ya yapmış oldukları bu ziyaretten çok memnun kalarak ayrıldılar.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İnci GS Yuasa ve AKUT’tan Deprem Farkındalığı İçin Ortak Yayın

İnci Holding ile Japon GS Yuasa’nın iştiraki İnci GS Yuasa ve Türkiye’nin ilk arama kurtarma sivil toplum kuruluşu olan AKUT, geçtiğimiz sene 30 Ekim’de meydana gelen İzmir Depremi vesilesiyle “Deprem Öncesi ve Sonrası STK-Özel Sektör İş Birliklerinin Önemi” konulu ortak bir canlı yayın gerçekleştirdi. Deprem konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla gerçekleşen yayında, toplumda afet kültürünün yaygınlaştırılmasının fark yaratacağına ve bu noktada STK ve özel sektör iş birliklerinin önemine değinildi.

 

İnci GS Yuasa ve AKUT’un sosyal medya mecraları üzerinden gerçekleşen yayında, İzmir depreminde hayatını kaybeden İnci GS Yuasa çalışanı Mert Küçükyumuk’un adını taşıyan ve Ege Bölgesi afetleri için önemli bir konum haline gelen Lojistik Merkezinin çalışmaları aktarıldı.

 

Türkiye’de otomotiv tedarik sanayinin köklü firması İnci Holding ile dünya akü devi Japon GS Yuasa’nın iştiraki İnci GS Yuasa ve Türkiye’nin ilk arama kurtarma sivil toplum kuruluşu olan AKUT, geçtiğimiz sene 30 Ekim’de gerçekleşen İzmir Depremi’ni anmak ve bu vesile ile deprem farkındalığını artırmak adına “Deprem Öncesi ve Sonrası STK-Özel Sektör İş Birliklerinin Önemi” başlığında, AKUT Kurumsal İletişim Koordinatörü Nilay Şimşek moderatörlüğünde bir canlı yayına imza attı. Uzun yıllardır iş birliği yapan İnci GS Yuasa ve AKUT, gerçekleştirdikleri yayında İzmir Depremi’nde hayatını kaybeden İnci GS Yuasa çalışanı Mert Küçükyumuk’un adının verildiği Lojistik Merkezi’nin çalışmalarından, afet öncesi hazırlıklı olmanın öneminden ve toplumda afet kültürünün oluşturulması adına gerçekleştirdikleri çalışmalardan bahsetti.

 

Elbirlik: “Enerjimizi topluma en yüksek faydayı sağlayabileceğimiz alanlarda kullanmak istiyoruz”

İnci GS Yuasa İcra Kurulu Direktörü Cihan Elbirlik yaptığı açıklamada: “İnci GS Yuasa olarak işimiz hem otomotiv hem de endüstriyel alanda enerji depolama ürünleri üretmek ve 80’i aşkın ülkede tüketicilerimiz ile buluşturmak. İşimiz enerji ancak bunun dışında enerjimizi toplumumuza en yüksek faydayı sağlayabileceğimiz alanlarda kullanmak istiyoruz; bu noktada ülkemizin gerçeği olan doğal afetleri çok önemsiyoruz. Bu sebepten ötürü uzun yıllardır AKUT ile yakın dayanışma ve iş birliği içindeyiz.” diyerek bu iş birliğinden doğan AKUT Mert Küçükyumuk Lojistik Merkezi ile ilgili duygu ve düşüncelerini paylaştı. “İzmir Depreminde çalışma arkadaşımız Mert’i, eşini ve oğlunu kaybettik. Mert’in adını en güzel şekilde yaşatmayı arzu ettik ve 2021 mart ayında Mert Küçükyumuk Lojistik Merkezi’ni AKUT’un liderliğinde hayata geçirdik. Lojistik merkezimiz, Ege bölgesinde afetlere, arama ve kurtarma operasyonlarına bir yardım eli olarak uzanıyor. Benzer felaketlerin yaşanmamasını tüm kalbimle diliyorum ve doğal afetlere karşı hazırlıklı olmanın öneminin altını bir kez daha çizmek istiyorum.”

Şalcı: “Mert Küçükyumuk Lojistik Merkezi, Ege bölgesi için önemli bir güç kazanımı

AKUT olarak tamamen gönüllülük esasıyla yürüttükleri eğitim, operasyon, malzeme ihtiyacı gibi çalışmaları destekçilerin bağışlarıyla karşıladıklarını ifade eden AKUT Başkanı Recep Şalcı ise; “Gönüllülerimizden sonra en önemli destekçilerimiz, afet bilincine sahip ve elini taşın altına koyan İnci GS Yuasa gibi özel sektör kuruluşlarıdır. İnci GS Yuasa ile iş birliğimiz uzun yıllara dayanıyor ve en yeni örneği de AKUT Mert Küçükyumuk Lojistik Merkezi’mizin yenilenmesi oldu. Bu gerçekten güzel bir STK-Özel Sektör iş birliği örneğidir zira bu iş birliğinin ruhu “hayat kurtarmaya” dayanıyor. Lojistik Merkezi, sadece AKUT’un Ege Bölgesi operasyonları için değil; tüm Türkiye’deki afetler için önemli bir merkez. Merkezimizin yenilenmesi ülkemiz için önemli bir güç kazanımıdır. Bu kazanımın benzer iş birliklerine örnek olacağına inanıyorum.” dedi 

 

 

Özel sektör ve STK iş birliği, afet kültürü oluşturmanın önemli araçlarından biri

Deprem konusunda bilinçlenmek, afet farkındalığını artırmak ve etkili bir afet kültürünün oluşmasına katkı sunmak amacıyla hayata geçen yayında, toplumsal konuların çözümü ve sürdürülebilir bir şekilde yaşatılmasında STK’ların rolü üzerinde duruldu. Eğitimden sağlığa, çevresel konulardan sosyal sorunlara kadar birçok konuda uzmanların sağladığı çözümleri desteklemenin, geliştirmenin ve enerjiyi sinerjiye dönüştürmenin de özel sektörün görevlerinden olduğu vurgulandı. 

Cihan Elbirlik, toplumsal konuların çözümünde ‘bireyler’ ve ‘duygusal boyutta projeler’ olmak üzere iki önemli ayağının olduğundan bahsederek STK ve özel sektörün güç birliğinin geliştirici etkisinin altını çizdi. Elbirlik; “Özel sektör içinde bireyler; toplumsal konulara duyarlı bir şekilde fikirler üretip kurum içinde farkındalığı arttırıcı iletişim yaparlar. Bireylerin özverileri sayesinde topluma katkı sağlayan projeler ortaya çıkar. Dolayısıyla bireyler bu dönüşümün olmazsa olmazı… Bu projelere duygusal boyut da kattığınızda, kurumun her üyesinde müthiş bir heyecan yaratabilirsiniz. Bundan dolayı duygusal boyuttaki projeleri, STK ve özel sektör arasında tutkal gibi görüyorum. STK’larla yapılacak iş birliği projenin sürdürülebilirliği açısından çok önemli. STK ayağında bireyler gönüllü olarak STK’lara, o kutsal gönüllü ordusuna katılır ise STK’larımız o kadar hayat bulur” dedi. 

Deprem konusunda gerçekleştirdikleri çalışmaları da aktaran Elbirlik: “Öncelikle şu sese kulak veriyoruz; ‘depremde bina hayat kurtarır, hazırlıklı olmak hayat kurtarır’. Hem deprem öncesi hem de sonrası hazırlıklı olmak açısından çalışanlarımızı periyodik olarak eğitiyoruz. Bunun yanı sıra üç tesisimizin ikisi son 10 yıl içinde yapılmış yeni binalar olmasına rağmen tesislerimizi tamamen yenileyerek güçlendirdik. İdari binamızı da kasım ayı sonunda tamamlayarak en güncel deprem hesaplarına göre yenilemiş olacağız. Bu binaların hiçbirinde, yaşanan depremlere ait herhangi bir emare yoktu. Ancak daha güncel yönetmelikler çıktığı için biz de kendimizi bunlara paralel güncellemek istedik; 7/24 işleyen bir üretim operasyonunda maddi veya manevi zorluk yaşanmaması adına değişime önce kendimizden başlayarak binalarımızı güçlendirdik.” dedi.

İş dünyası ve özel sektör kuruluşlarıyla gerçekleştirdikleri iş birliklerinin, toplumsal afet bilinci ve kültürü oluşturmak konusunda AKUT’un en önemli araçlarından biri olduğunu belirten Recep Şalcı ise; “Ülkemiz, dünyanın en başarılı arama kurtarma ekiplerine sahip; ilk 3’te olduğumuzu bile söyleyebilirim ama ben AKUT Başkanı olarak bununla övünmek yerine; toplumsal afet kültürümüzün gelişmişliği ve binalarımızın depreme dayanıklılığı ile övünmek isterdim. Özel sektör kuruluşlarıyla afetler konusunda girilen iş birlikleri, arama kurtarmayı yapan kuruluşlara verilen desteğin ötesinde bir iş birliğidir. Ortak bir şekilde yaratılan bölgesel hatta bazen ulusal bir sinerjidir; her iki kurumun da tüm paydaşları ve çalışanlarıyla birlikte enerjinin ve sinerjinin harekete geçirilmesidir.” dedi.

AKUT’tan ‘altın saatlere’ dair öneriler

Afetlerde arama kurtarma operasyonları için hayati önem taşıyan ve “Altın Saatler” olarak adlandırılan ilk saatlerde yapılması gerekenler konusunda da açıklamalar yapan Recep Şalcı, binaların depreme dayanıklılığının her şeyden önemli olduğunu vurgulayıp; vatandaşların bu konuda tam bilgi sahibi olmanın hayati öneminden bahsederek, şu bilgileri verdi: “Yaşadığınız bina depreme dayanıksızsa, o anda ne yaparsanız yapın, çok fazla işe yaramayacaktır. Ayrıca her ailenin acil eylem planı oluşturması gerekiyor; tahliye yollarınızı, nerde buluşacağınızı belirlemeniz şart. Çocuklarınız okulda, aileniz başka yerlerde olabilir ve o kaos içerisinde nerede buluşacağınızı daha önceden belirlemeniz gerekiyor. Deprem sonrasında da iletişim kanallarını çok iyi kullanmak gerekiyor. Ama şunu da unutmamak gerekir ki, o an kullanacağınız telefon, başka birisinin yaşam hakkını elinden alacak, onun ambulansa ulaşmasını engelleyebilecektir. O yüzden gerçekten acil durumlar için iletişim kanallarını kullanmak, deprem sırasında yapmamız gereken temel şeylerden biridir.” 

Şalcı ayrıca, AKUT gönüllülerinin geliştirdiği, özellikle deprem sırasındaki iletişime destek olan “Güvendeyim” isimli aplikasyon hakkında da bilgi verdi. Güvendeyim aplikasyonu, doğal afet durumlarında, konum bilgilerinin kısa mesaj yoluyla daha önceden belirlenen kişilere gönderilerek, kişinin güvende olduğunu bildirilmesine yardımcı oluyor. Mobil uygulamanın en önemli özelliği ise internetsiz çalışabiliyor olması.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Cumhuriyet Coşkusu Şişli’de Doyasıya Yaşandı

Şişli, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı büyük bir coşkuyla kutladı. İki gün boyunca süren kutlamalarda Mazlum Çimen ve Can Bonomo sahne aldı. Düzenlenen Büyük Fener Alayı’na Şişlili komşular yoğun ilgi gösterdi.

 

Kurtuluş meşalesinin yakıldığı ve milli mücadelenin ilk adımların atıldığı Şişli, Cumhuriyet’in 98. kuruluş yıl dönümünde renkli kutlamalara ev sahipliği yaptı. İlçe, Cumhuriyet Bayramı öncesinde Şişli Belediyesi tarafından dev Atatürk ve Türk bayraklarıyla donatıldı. İki güne yayılan kutlamalar, 28 Ekim’de sahne alan Mazlum Çimen konseriyle başladı. Sanatçının Maçka Demokrasi Parkı’nda gerçekleştirdiği konsere, başta Şişliler olmak üzere İstanbul halkı yoğun katılım gösterdi.

 

Fener Alayı düzenlendi

 

29 Ekim günü ise kutlamalar, Halaskargazi Caddesi üzerinde yer alan Şişli Atatürk Evi Müzesi önünde başladı. Atatürk Evi önünde toplanan olan kortej, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in önderliğinde ellerinde bayraklar, meşaleler ve müzik eşliğinde büyük fener alayı geçişi yaptı. Şişlili komşular, tüm neşeleriyle pencere ve balkonlardan Fener Alayı’na eşlik etti. Maçka Demokrasi Parkı’nda sona eren Fener Alayı sonrasında, alternatif rock ve pop rock’un son dönem temsilcilerinden Can Bonomo, Maçka Demokrasi Parkı’nda bir konser verdi.

 

“Cumhuriyet Bayramımızı ‘Cumhuriyet Benim’ anlayışıyla kutluyoruz”

 

Törende konuşma yapan Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, şunları söyledi:

“Bu akşam Şişli sizlerle çok daha güzel, çok daha coşkulu, çok daha gururlu.

Bugün cumhuriyetimizin 98. yıldönümü hepimizin bayramı kutlu olsun.

Bundan 98 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ilan edilen cumhuriyet tam bağımsız Türkiye’yi müjdeliyordu. Yepyeni bir çağı müjdeliyordu. Aydınlanmayı, muasır medeniyete ulaşmayı müjdeliyordu. Bir asrı geride bırakmaya hazırlanan cumhuriyetimiz, bugün de ilkeleriyle yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Anadolu halkına, cumhuriyet devrimine inanan kurucu kadroların geleneğini biz Şişli’de devraldık. Projelerimizi, bütçemizi birlikte yapıyoruz. Şişli’yi ortak akılla yönetiyoruz. Çünkü biz de atalarımız gibi halkımıza inanıyoruz. En doğru yöntemin halkın iliklerine kadar işleyen demokrasi olduğunun bilinciyle komşularımızı yönetime ortak olmaya davet ediyoruz. Bu yolda ışığımız ise cumhuriyetimizin kurucuları, onların devrimleridir. Biz, kurucu nesillerin aydınlanmacı felsefesini şiar edindik. O nedenle hep bir ağızdan diyoruz ki, Benim Cumhuriyetim; demokrasidir, eşitliktir, adalettir, özgürlüktür, bağımsızlıktır. Benim Cumhuriyetim; emektir,

sevgidir, dayanışmadır. Biz, cumhuriyeti hep beraber inşa ettik ve hep birlikte yaşatacağız. Bu ülke var olduğu müddetçe, yolumuzu aydınlatan Atatürk ilkelerinden asla vazgeçmeyeceğiz. Bir kez daha Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, bu vatan için canlarını hiçe sayan binlerce vatan evladını huzurlarınızda saygıyla, şükranla anıyorum. Cumhuriyet Bayramımızı gönülden kutluyorum”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Geçmeyen Kemik Ağrılarını Ciddiye Alın

Kemik tümörleri her yaşta görülebiliyor. Bir bebek de kemik tümörüyle doğabildiği gibi 80’li yaşlarda da kemik tümörü oluşabiliyor. Sıklıkla görülme yaş aralığı ise 15 ve 25 yaşlar.

Kontrolsüz olarak bölünen hücreler nedeniyle kendini kitle ya da şişlik olarak gösteren kemik tümörleri genellikle iyi huylu oluyor ve nadiren ağrı ya da sızıyla ortaya çıkabilen bu tür tümörler herhangi bir ölüm riski oluşturmuyor. Yalnız oluştuğu kemiği zayıflattığı için kemiklerin kırılmasına dolayısıyla da daha çok ağrıya neden olabiliyor. Kötü huylu kemik tümörleri ise erken teşhis edilmediğinde tedavinin olumlu sonuçlanmasını zorlaştırıyor. 

 

Çoğunlukla belirti vermeyen kemik tümörlerini fark etmek zor olsa da risk taşıyanların tetikte olmasında fayda olduğunu söyleyen Liv Hospital Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ufuk Aydınlı, kemiklerde oluşan tümörlerin nasıl fark edileceğini, kimlerin daha dikkatli olması gerektiğini anlattı. 

 

Vücudunuzun sesini dinleyin ve hareket geçin 

 

Özellikle ortopedik onkolojide hayat kalitesinin korunabilmesi ve yaşam süresinin devamlılığı için erken teşhis çok önemli. Kötü huylu kemik tümörlerinin erken tanı ve tedavisi ile hastalık ölümcül olmaktan çıkabiliyor. Dolayısıyla kişinin vücudunda gelişen değişiklikleri fark etmesi ve doktora başvurması tedavinin olumlu sonuçlanması için ilk adım oluyor. Sonraki önemli dönem de doğru teşhisin konulması için gerekli tetkiklerin yapıldığı zamandır. Bu süre tedavinin planlanması ve uygun uluslararası normlarda uygulanması hastanın yaşam süresi ve kalitesi için önem taşır. Bu nedenle vücudun verdiği uyarıları dinleyerek harekete geçmek hayat kurtarıyor. 

 

Tedavi planı nasıl yapılıyor?

 

Tedavi planı genel vücut taraması ve tümörden alınan biyopsi sonucu belirliyor. Çok özel bir durum yoksa biyopsi sonucu olmadan herhangi bir tedavi uygulanmıyor. Biyopsi sonucuna göre de onkoloji, radyasyon onkolojisi, hematolog, radyolog, nükleer tıp uzmanı, patolog ve gerekli uzmanların bulunduğu tümör konseylerinde tedavi planı oluşturuluyor. 

 

Konseyin kararına göre de önceliği cerrahi ya da kemoterapi, radyoterapi gibi müdahalelere başlanıyor. Cerrahi müdahalelerde kötü huylu tümörlerin yanında bazı iyi huylu ama agresif durumlarda olan tümör temiz dokulardan çıkarılıyor.  

 

BU BELİRTİLER VARSA DİKKAT

 

  • Daha önceden bilinen bir kanser öyküsü (Meme, prostat, böbrek, tiroid, akciğer vb.)
  • 20 yaşın altında veya 55 yaş üstü olunması
  • Açıklanamayan kilo kaybı
  • Devamlı lokal ve/veya yansıyan ağrı
  • Uykudan uyandıran gece ağrısı
  • İstirahat halinde ağrı
  • Hastanın kendini iyi hissetmemesi
  • Ateş
  • İdrar yapamama veya idrar kaçırma
  • Yeni gelişen kabızlık
  • Vücutta yeni oluşan şişlikler
  • Vücutta var olan şişliklerin boyutunun artması
  • Yürümede aksama
  • Ani güçsüzlük ve yürüme zorluğu
  • Kol ve bacaklarda aktivite ile oluşan ağrı ve istirahatle bu ağrının geçmemesi

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi AKM’de!

Vakko’nun kültür değeri

 Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi 

10. yılında Atatürk Kültür Merkezi’nde 

 

Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko’nun, Vitali Hakko’nun sanat ve eğitimdeki vizyonundan ilham alarak kurduğu; moda, mimari, fotoğraf, resim, heykel, sinema gibi sanatın tüm başlıklarındaki en güncel ve kapsamlı koleksiyonları içeren Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi, 10. yılında Atatürk Kültür Merkezi’ne taşındı

 

 

Vakko, 86 yıllık varoluşunun en önemli kültürel değerlerinden biri olan Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’ni, Türkiye’nin kültür-sanat hayatının en önemli yapılarından biri olan Atatürk Kültür Merkezi ile buluşturdu. Vitali Hakko’nun anısına Cem Hakko tarafından 2011 yılında oluşturulan kütüphane; ortaya koyduğu mimari değerle de babadan oğula devrolan Atatürk Kültür Merkezi'ne taşındı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilen ve Türkiye’nin kültür sanat hayatının simgesi niteliğindeki AKM, mimar olan babası Hayati Tabanlıoğlu’ndan görevini devralan Mimar Murat Tabanlıoğlu imzası taşıyor. 

 

Vitali Hakko’nun anısına…

Vakko’nun kurucusu Vitali Hakko’nun vefatının ardından, onun sanata, kitaplara ve eğitime olan ilhamıyla, ismini kuşaklar boyunca yaşatmayı hedefleyerek Cem Hakko tarafından oluşturulmuştu. Mimarisiyle ödüllü Vakko Nakkaştepe Moda Merkezi içerisinde bulunan ve 10. yaşını kutlayan kütüphane, şimdi yine bir ödüllü yapıda varlığını sürdürecek. 

 

Cem Hakko: “Ailemiz için bir onur”

Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’nin Vakko’nun sanat dünyasına özel bir değeri olduğundan bahseden Cem Hakko, kütüphanenin Atatürk Kültür Merkezi içerisinde yer almasından mutluluk duyduğunu söyleyerek, “Atatürk Kültür Merkezi yeni ve ödüllü mimarisi, konumu ve geçmişten bugüne gelen değerleriyle birlikte ülkenin kültür sanat hayatının yıllarca nabzını tuttu. Şimdi de bunu daha büyük bir ölçeğe taşıyacak. Bu değerli kültür merkezi içerisinde Vakko’nun bu önemli değeri ile yer almak bizim için bir gurur. Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi başta sanatın her alanında eğitim alan öğrenciler olmak üzere eğitmenler, sanatçılar, araştırmacılar ve bütün meraklılar için sanat dolu bir araştırma deneyimi sunacak. Babam Vitali Hakko’nun modaya, sanata ve her şeyden öte insana saygısının bir göstergesi, eğitime katkısı olan bu kütüphaneyi Atatürk Kültür Merkezi’ne taşımak ailemiz için de bir onurdur. Kültür ve Turizim Bakanlığımıza bu konudaki özverili çalışmaları ve bizi tekrar AKM ile buluşturduğu için çok teşekkür ediyoruz.” diyor.

 

400 metrekare büyüklüğündeki yeni yerinde daha geniş kitlelere ulaşabilecek olan Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi, dünyanın en prestijli yayınevlerine ait özel edisyonlar, kütüphaneye özel imzalı yayınların bulunduğu 15 bin kitap ve sürekli güncellenen basılı, dijital, görsel arşiviyle, akademisyenlere, üniversite öğrencilerine, sanatçılara, sanat meraklılarına ve çeşitli ülkelerden Türkiye’yi ziyaret eden turistlere ulaşacak. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

‘Notre Dame’ın Kamburu Müzikali’ 1 Kasım’da Trump Sahne’de

Victor Hugo’nun ölümsüz eseri ‘Notre Dame'in Kamburu Müzikali’, 1 Kasım Pazartesi saat 20:30’da Trump Sahne’de izleyicisiyle buluşuyor.

Vural Bingöl ile Erhan Yaman’ın sahneye koyduğu oyunun yönetmenliğini de Vural Bingöl üstleniyor. Kostüm tasarımının Andrea Primavera’ya, dekorun Kamil Vatansever ve Kadir Namdar’a ses ve ışık tasarımının Ömer İzgin’e ait olduğu oyunda; Vural Bingöl, Kamala Mustafayeva, Andrea Primavera, Erhan Yaman, Murat Yaşar Özdemir, Merdis Uçkan, Alaattin Bahar, Ayça Azize Ergün, Nilüfer Ömürlü, Hayri Diken, Ezgi Eneç, Seymur İlham ve Özden Ulusoy rol alıyor.

 

Oyunda çirkin ve kambur bir kilise zangocu olan Quasimodo, Fransa’nın ruhani ve dini lideri Claude Frollo ve krala bağlı komutan Phoebus’un çingene kızı Esmeralda’ya olan aşkları anlatılıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ferhat Göçer Cumhuriyet Konserini Antalya’da Verdi

Ferhat Göçer 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Antalya'da düzenlenen Demre-Kekova Festivali'nde sahne aldı. 

Binlerce kişi, Göçer'in şarkılarıyla Cumhuriyet Bayramı'nın 98. yılını büyük bir coşkuyla kutladı. Noel Baba Meydanı'nda düzenlenen konser alanını saatler öncesinden dolduran Antalyalılar, konsere yoğun ilgi gösterdi. 

Ferhat Göçer'in söylediği şarkılarına ve marşlara on binler hep bir ağızdan eşlik ederken, binlerce Türk bayrağının dalgalandığı muhteşem bayram konseri iki saatten fazla sürdü.

Göçer, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajını ise ''Doğasıyla, insanıyla, içinde yaşayan tüm canlılarıyla, eşi benzeri olmayan bu vatan; her güçlüğün üstesinden gelecektir. Bu sonsuz tarih yolculuğunda umut, sevgi ve kardeşlik yoldaşımız olsun. Birlikte elele nice mutlu yıllara Türkiye’m'' diyerek paylaştı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Vestel, Nusrat filminin ana sponsorlarından ilki oldu

Türkiye'de kültür, sanat ve sporun önemli destekçilerinden Vestel, Çanakkale’ye 30 Ekim 1914 tarihinde gelen ve burada kahramanlık destanı yazan Nusrat Mayın Gemisi’nin hikayesini anlatan Nusrat: Demir ve Kan filminin ana sponsorlarından ilki oldu.  2023’te vizyona girecek film, önce Cannes Film Festivali’ne ardından Akademi Ödülleri’ne (Oscar) katılmayı hedefliyor. 

 

 

Ülkemizde kültür sanat ve sporun gelişmesi için uzun yıllardır sorumluluk alan Vestel, 30 Ekim 1914’te geldiği Çanakkale’yi geçilmez kılan Nusrat Mayın Gemisi’nin hikayesini anlatacak filme sponsorluk desteğini bu tarihi günde açıkladı.   

 

Kültür sanat ve spor alanındaki sorumluluklarına bir yenisini ekleyen Vestel, Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’de savaşın kaderini ve tüm dünya tarihini değiştiren Nusrat mayın gemisinin destansı mücadelesini beyazperdeye taşıyacak olan Nusrat: Demir ve Kan filminin ana sponsorluğu için anlaşma imzaladı. Vestel, 30 Ekim 1914’te geldiği Çanakkale’yi geçilmez kılan Nusrat Mayın Gemisi’nin hikayesini anlatacak filme sponsorluk desteğini bu anlamlı günde açıkladı.   

 

Filmin yönetmenliğini Ayla ve Müslüm gibi yapıtlarıyla tanınan Türk sinemasının başarılı ismi Can Ulkay üstlenecek. Yapımcı Sertuğ Alptekin tarafından hazırlıklarına on dokuz ay önce başlanan film, Türk sinema tarihinin Hollywood standartlarında çekilecek ilk filmi olacak. 2023’te vizyona girmesi planlanan filmin hedefi tüm dallarda Oscar adaylığı. Tüm dünyada aynı gün vizyona girecek olan film vizyona girmeden önce Cannes Film Festivali’nde de gösterilecek. 

 

“Tarihimizin dünyaya duyurulmasına katkı sağlamaktan mutluyuz”

 

Toplumun gelişiminde sanatın rolüne dikkat çeken Vestel Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Ergün Güler, “Vestel olarak sosyal sorumluluk vizyonumuz doğrultusunda en önemli evrensel değerlerden kültür ve sanata destek vermeye devam edeceğiz. Türk askerinin Ulu Önder Atatürk liderliğinde, destanlar yazdığı Çanakkale Deniz Zaferi’ni anlatan Nusrat: Demir ve Kan filmiyle dünya, Türklerin kahramanlıklarına bir kez daha şahit olacak. Tarihimizin dünyaya ve gelecek nesillere doğru aktarılmasında önemli bir yeri olacak bu kıymetli yapımın ana sponsoru olmaktan mutluluk duyuyoruz” diye konuştu. 

 

Nusrat: Demir ve Kan filminin, içinde hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Dünya sineması açısından birçok ilkleri barındıran bir yapıt olacağını belirten Yapımcı Sertuğ Alptekin ise şunları söyledi: “Filmde, en ufak bir tarihsel ve askeri hataya yer vermemek adına 19 aydır hem yurt dışı hem yurt içi kaynak, doküman ve hatıratlar üzerinde sağlamalarla kronoloji çıkartan bir araştırma ekibiyle titizlikle çalışıyoruz. Nusrat’ın Komutanı Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in torunu Cihat Gündoğdu ve Baş çarkçısısı Ön Yüzbaşı Ali Yaşar Bey’in torunu Atilla Denizalp de çalışmalarımıza destek veriyor. Daha önce Çanakkale Savaşları’nın kara cephesine dair birçok film yapılmış iken esas olan deniz cephesi ve Çanakkale Deniz Zaferi hiç konu edilmemişti. Biz de tüm dünyaya, Dünya tarihini bir günde değiştiren yegane olay olan Nusrat Mayın Gemisi’ni ve Çanakkale Deniz Zaferi’ni göstermeyi hedefledik. Bize bu zorlu ve uzun süreçte ilk destek olan Vestel Ailesi’ne teşekkürlerimizi sunarız.” 

 

Çanakkale geçilmez 

 

Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu yok etmek için zamanın en büyük, o güne kadar tarihinde hiç yenilgi almamış bir donanmayla saldırdığı Çanakkale Boğazı’nda Nusrat mayın gemisi, Tophaneli Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey komutasında dünya tarihini değiştirmişti. 1915 yılının 7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gecesi, Çanakkale’nin Erenköy bölgesindeki Karanlık Koy’a kıyıya paralel olarak 26 mayın döşeyen Nusrat, Çanakkale’yi geçilmez yapan ilk hamleyi gerçekleştirmişti.  

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı