Aylık arşivler: Kasım 2021

Güne iyi hissederek başlamak için 6 öneri

Güne iyi başlamak bütün gün kullanılacak enerjinin kaynağıdır. Atılacak ve alışkanlık haline getirilecek minik adımlar hem günün verimli geçmesine hem de kişinin kendisine daha fazla vakit ayırmasını olanak sunar. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, güne pozitif başlamak ve keyifle kapatmak isteyenlere 6 öneri sundu.

Güne erken başlayın

Yapılan araştırmalar sabahları erken uyanan ve telaş halinde olmayan insanların gün içinde daha enerjik ve mutlu hissettiğini gösteriyor. Güne erken başlamak, yapılması gereken işleri ve aktiviteleri planlamak açısından fayda sağlamanın yanı sıra bütün güne pozitif etki ederek, kişinin kendine daha fazla vakit ayırmasına da katkı sağlar.

Güne 1 bardak su ile başlayın

Su, hayat için vazgeçilmezdir ve sağlığa olan yararları tartışılmazdır. Uyku zamanında susuz kalan metabolizmayı uyandırmanın en güzel yolu, güne 1 bardak su ile başlamaktır. Güne 1 bardak su ile başlamak metabolizmanızın uyanmasını sağlamanın yanı sıra vücutta biriken toksinlerin de dışarı atılmasına yardımcı olmaktadır.

Kahvaltıyı ihmal etmeyin

Dünyadaki tüm uzmanlar kahvaltının en önemli öğün olduğu konusunda birleşiyor. Kahvaltı uzun süren açlık sonrasında düşen kan şekeri seviyesini yükselterek, güne zinde ve enerjik başlamayı sağlar.

Keyifli bir sabah şarkısı seçin

Araştırmalar, sabahları uyandığımızda müzik dinlemenin günü daha iyi hale getirdiğini ortaya koyuyor. Sevilen bir parçayı dinlemek, güne olumlu düşüncelerle başlamanın en iyi yöntemleri arasında yer alıyor.

Ilık bir duş alın

Birçoğumuz sabah uyandıktan sonra ya da gece yatmadan önce duş almayı tercih ediyoruz. Araştırmalara göre, stresli çalışanlar için ideal olan sabah duş almak. Duş, rahatlatıcı etkiye sahipken aynı zamanda uyanmayı da sağlıyor.

Telefon ve e-postalardan uzak durun

Telefon ve e-postalar hayatımızın bir parçası durumunda. Ancak kahvaltı yapmadan, tam olarak uyanamadan ve günü planlamadan telefonları, mesajları ve e-postaları yanıtlamak stresi artırıyor. O nedenle kahvaltı ve sabah bakımı rutinlerini tamamladıktan sonra telefonların ve maillerin yanıtlanması öneriliyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Genç yaşta alkol kullanımı beyinde hacim kaybına yol açıyor

Genç yaşta alkol kullanımının beyin üzerindeki olumsuz etkilerine işaret eden uzmanlar, “Özellikle beyin gelişiminin devam ettiği ergenlik döneminde alkol kullanımı, beyinde hacim kaybına yol açıyor. Beynin işlevsel bağlantılarında ve çeşitli bilişsel işlevlerde sorunlar yaşanmasına sebep olabilmektedir.” uyarısında bulunuyor. Alkole yönelim gösteren ya da alkolü merak ettiğini söyleyen gence mutlaka zararlı etkilerinin anlatılması gerektiğini belirten uzmanlar, anne ve babanın da çocuğa model olması gerektiğini vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Simge Alevsaçanlar Cücü, erken yaşta alkol kullanımının beyin üzerinde olumsuz etkileri olduğunu söyledi.

 

Alkol gelişmekte olan beyni olumsuz etkiliyor

 

Yapılan çok sayıda çalışmanın alkolün gelişmekte olan beyin üzerindeki olumsuz etkilerini gösterdiğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Simge Alevsaçanlar Cücü, “Bu çalışmalar alkolün orta düzeyde kullanımının dahi beyin üzerinde olumsuz etkilere yol açtığını, beyinde hacim kaybına yol açtığını belirtmektedir.”dedi.

 

Ergenlik dönemine dikkat!

 

Ergenlik döneminin bazı nedenlerle alkol yöneliminin fazla olduğu bir dönem olduğunu kaydeden Simge Alevsaçanlar Cücü, “Bu dönem, merak, arkadaşlara ayak uydurma, model alma, büyüdüğünü gösterme, arkadaşları tarafından kabul görme, duygusal yakınlaşmalar, aile ile çatışma, dönemin duygusal çalkantıları gibi nedenler ile alkole yönelimin fazla olduğu bir dönem olarak dikkat çekmektedir.  Ergenlik döneminde hala beyin gelişimi devam ettiği için alkol kullanımı hem beynin hacmi ve işlevsel bağlantıları hem de çeşitli bilişsel işlevlerde sorunlar yaşanmasına sebep olabilmektedir. Bu nedenle alkol kullanımına erken yaşta başlanmaması gerekir.” dedi.  

 

Çocuğa model olmak önemli

 

Uzman Klinik Psikolog Simge Alevsaçanlar Cücü, ergenlik döneminden önce alkol tüketiminin yapılmaması konusunda ailelerin net durmasının, çocuğa bu yönde bilgi verilmesinin ve model olunmasının oldukça önem taşıdığını vurguladı.

 

Net kural ve sınırlar konulmalı

 

 Ailenin çocuğa anlayabileceği şekilde açık ve net olarak alkolün pek çok açıdan zararlarını anlatması gerektiğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Simge Alevsaçanlar Cücü, “Bu konuda net kural ve sınırları olmalı ve çocuğa da bu kural ve sınırlar ifade edilmelidir. Bu noktada çocuğu yargılayan, suçlayan bir taraftan değil, önemseyen, destek olan, rehberlik eden bir noktadan yaklaşılmalıdır. Aileler pek çok konuda çocuklarına model olmalıdırlar.”dedi.

 

Anne ve baba da kontrollü kullanmalıdır

 

Bazı ailelerin alkolü çocukları ile birlikte içtiklerini kaydeden Simge Alevsaçanlar Cücü, “Çocuklarının da kendilerinin yanında içmesine müsaade ederler ve bu durumu daha güvenli bulurlar. Fakat bu durum aile içinde alkolü meşrulaştırmaya ve çocuğun günlük yaşantısında alkolü daha sıklıkla kullanmasına ya da olumlu-olumsuz duygular yaşadığında alkole daha fazla başvurmasına yol açabilmektedir. Bu nedenle anne-baba eğer alkol kullanıyor ise kullanım kontrollü olmalı, bu konuda çocuğa uygun model olunmalıdır. Ayrıca çocuğa risk alma, kontrolün zayıflaması ve dürtüsel davranma gibi alkolün davranışsal anlamdaki olumsuz etkileri hakkında da bilgi verilmelidir.”dedi.

 

Alkolün bir duygu kontrol aracı olmadığı anlatılmalı

 

Ailelerin alkolün etkileri ve zararları hakkında gençlere açık ve net bilgiler vermesi ve doğru model olması gerektiğini vurgulayan Simge Alevsaçanlar Cücü, şunları söyledi:

“Eğer aile üyeleri her akşam alkol alıyor ise ve bir yandan da gence alkolün zararlı olduğunu ve bu nedenle kullanım konusunda dikkatli olması gerektiğine dair bilgiler veriyor ise ortada tutarsız bir mesaj iletimi var demektir. Sadece tavsiye vermek yetmez, tavsiye ettiğimiz davranışı gösteriyor olmak da çok önemlidir. Aileler gençlere kontrollü kullanım hakkında da bilgi vermeli, kontrollü kullanımın tekrarlı olarak aşılması durumunda bağımlılık gelişebileceği bilgisi de verilmedir. Ayrıca alkolün bir duygu kontrol aracı olmadığı, olumsuz duyguların alkolsüz de üstesinden gelinebileceği konusunda da bilgi verilmeli ve yeni alternatif yollar oluşturulmalıdır.”

 

Beyne zarar verdiği anlatılmalıdır

 

Gencin alkolü merak etmesi ya da alkole yönelimi olması durumunda güven, sevgi ve şefkat ihtiyaçlarının giderildiği bir aile ortamı yaratılması gerektiğini vurgulayan Simge Alevsaçanlar Cücü, “Tüm konuşmalar bu aile ortamı içinde gerçekleştirilmelidir. Merak duygusunun çok normal bir duygu olduğu bilgisi verilerek alkolü merak ediyor oluşunun da oldukça normal bir duygu olduğu fakat kullanımların ise gelişmekte olan beyne zarar verdiği, bu nedenle belli bir yaşa gelene kadar alkolden uzak durulması gerektiği konusunda net olarak açıklama yapılmalıdır. Gencin duygusu kabul edilmeli, ebeveynleri ile paylaşımı takdir edilmeli ve kullanım ertelenmelidir.” diye konuştu.

 

Ailenin tutarsızlığı çocuğun kafasını karıştırabilir

 

Uzman Klinik Psikolog Simge Alevsaçanlar Cücü, ailenin eğer alkol kullanıyorsa kontrollü kullanım gerçekleştirerek çocuğa örnek olması gerektiğini kaydederek “Eğer fazla alkol kullanımı var ise alkol kullanımını normal seviyelere getirerek gence model olmalıdır. Ebeveynler çocuklarına ilk olarak kendi davranışları ile sonra da verdikleri bilgiler ile örnek olurlar. Verdikleri bilgiler ile davranışlarının arasında tutarsızlık olur ise gencinde kafası karışabilir ve nasılsa ailem de kullanıyor diye düşünerek genç de alkole yönelebilir.”uyarısında bulundu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çocuklarda Lösemiye Dikkat!

Çocukluk çağı lösemileri kanserler arasında görülme sıklığı açısından ilk sıradadır. Akut löseminin başlangıç bulguları kısa sürelidir ve farklılıklar gösterebilir. Hastalar sıklıkla iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, huzursuzluk, aralıklı ateş, kemik ağrısı ve solukluk nedeniyle getirilir. Hastalık ilerledikçe kemik iliği yetmezlik bulguları ve kemik ağrıları daha belirgin hale gelir. Organ tutulumu nedeniyle lenf bezi, karaciğer, dalak, testislerde büyüme, solunum sıkıntısı ve sinir sistemi bulguları gelişebilir. Fiziksel incelemede solukluk, halsizlik, ciltte morluklar, cilt altı kanamalar, ağız içi ve diş eti kanamaları, lenf bezi, karaciğer, dalak ve testislerde büyüme, kemik veya eklem ağrıları genellikle vardır. Göğüs içi lenf bezlerinde ileri derecede büyüme nedeniyle solunum zorluğu da olabilir. 

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Pediatrik Kemik İliği Nakil bölümünden Prof. Dr. Barış Malbora ‘çocukluk çağı lösemileri ‘hakkında bilgiler verdi.

Erişkinlerden farklı olarak çocukluk çağında lösemilerin büyük çoğunluğu akut lösemidir; akut lenfoblastik lösemi (ALL) daha sık gözlenir. Yılda 100,000’de 3-4 sıklığında görülmektedir. Akut lenfoblastik lösemi görülme sıklığı özellikle 2-5 yaş arasında artış göstermektedir. Erkeklerde kızlara göre daha fazla saptanır. Çocuk ve ergenlerde akut miyeloid lösemi (AML) lösemilerin 20’sini oluşturur. AML’nin yılda görülme sıklığı ise milyonda 5-7’dir. İlk iki yaş görülme sıklığının en yüksek olduğu yaştır. Ergenlik döneminde sıklık yeniden artış gösterir. Kız ve erkeklerde eşit oranlarda izlenir.

Çocukların çoğunda lösemi gelişimini açıklayabilecek bir risk faktörü yoktur. Ancak bazı olgularda kalıtsal ve kazanılmış yatkınlık yapıcı risk faktörleri saptanabilir. Annenin gebeliği döneminde alkol, böcek öldürücü ilaçları, topoizomeraz II inhibitör içeren yiyecekler ve viral enfeksiyonlara maruziyet lösemiye yol açabilir. Çeşitli kromozom anormallikleri lösemiye yatkınlık yaratır. En sık Down sendromlu   çocuklarımızın özellikle AML’ye yatkın olduğu bilinmektedir. Kazanılmış risk faktörleri arasında radyasyon, bazı ilaçlar, petrol ürünleri, benzen gibi organik maddeler, herbisid ve pestisidler (böcek öldürücü ilaçlar) sayılabilir. 

Hastaların bazılarında tanıda sinir sistemi bulguları izlenebilir. Pıhtılaşma pulcuklarındaki (trombosit) azalma nedeniyle beyin kanaması, beyaz küredeki anormal artış nedeniyle inme, solunum sıkıntısı gelişebilir. Erkek hastaların 10-20’ü kadarında tanıda testis tutulumu olabilir. Böbrek tutulumu kanlı işeme, tansiyon yüksekliği, böbrek yetmezliği; sindirim sistemi tutulumu kanama, kemik tutulumu osteolitik lezyonlar görülebilir., kalp tutulumu hastaların az bir kısmında bulgu verir.

Teknik ve bilimsel gelişmeler sayesinde günümüzde çocukluk çağı lösemileri (kemik iliği kanseri, kan kanseri) tanısı, geçmiş yıllara kıyasla daha rahat konulmaktadır. Ülkemizde bu hastalıkların tanı ve tedavisini batı ülkeleri koşullarında yapılabilmektedir. Bizler çocuk kan hastalıkları ve kanser hekimleri olarak kendimizi şanslı hissediyoruz. Çünkü yetişkinlere kıyasla daha büyük sağ kalım oranına sahip çocuklarımız tedaviye daha iyi yanıt vermektedir. Çocuk yaşta görülen lösemilerin yaklaşık 85 kadarı sadece kemoterapi ile sağlıklarına kavuşmaktadırlar. Geriye kalan 15-20’si hastalığın tekrarı sonrası veya nüks etmeye yatkınlık nedenleriyle, kemoterapi sonrasında kemik iliği nakline ihtiyaç duymaktadır.

İlk olarak 2019 yılının sonlarında Çin’de görülen ve ardından 2020 yılının bahar aylarında ülkemizde de büyük bir sağlık sorununa dönüşen Covid-19 pandemisi toplumun her kesimini büyük-küçük demeden etkiledi ve etkilemeye devam etmektedir. Bir yandan hastalıktan korunmaya çalışırken diğer yandan biz sağlık çalışanları lösemili ve kemik iliği nakline ihtiyacı olan hastalarımızın tedavilerini aksatmamaya çalışıyoruz. Hastalıklar ne yazık ki pandemi dinlemiyor. Bu hastalarımızın sayısı pandemi döneminde diğer yıllardan daha az değil.

Geriye dönüp baktığımızda son bir yıl hepimiz için çok zor geçti. Zorlu noktalardan birisi tedavi boyunca çok ihtiyaç duyduğumuz eritrosit, trombosit ve plazma gibi kan ürünlerine ulaşmamızdaki güçlüklerdi. Bu kan ürünlerinin tek kaynağı maalesef ve yalnızca sağlıklı gönüllülerdir. Pandemi döneminde gönüllü sayımızda çok belirgin azalma oldu. Toplum genelinde nadir bulunan kan grubuna sahip çocuklarımız bu durumdan çok daha fazla etkilendiler. Kan bağışçısı gönüllülerimizin bağışçı olmaktan vazgeçmesinin en büyük nedeni pandemi nedeniyle hastane ortamında bulunmak istememeleri ve ‘virüs bana bulaşır mı?’ korkusuydu. Aslında hepimizin artık çok iyi bildiği maske, mesafe ve hijyen koşullarına sıkı bir şekilde uyarak, endişelenmeden kan bağışçısı olmamız mümkün. Bu savaşın ön saflarında bulunan biz sağlık çalışanları, kurallar çerçevesinde sağlık hizmeti vermeye devam etmekteyiz. Yani hepimizin aşina olduğu önlemlerle hastanede bulunmak sağlığımıza zarar vermeyecektir. Buradan tüm gönüllülerimize sesleniyorum: Özellikle bu zorlu pandemi döneminde lütfen kan bağışlamaktan vazgeçmeyiniz. Lösemi, diğer kanserler ve yaşam için düzenli kan transfüzyonu gerektiren Akdeniz anemisi (talasemi) gibi kan hastalıkları pandemi nedeniyle mesaisine ara vermiş değil. Bu hastalarımızın yaşama şansı sizde, sizin yapacağınız kan bağışında gizli.

Yaşanılan bir diğer sorun da tedavi sürecinde hastalarımızın veya hasta yakınlarımızın Covid-19 enfeksiyonu ile yüzleşmesi. Hepimizin bildiği üzere Covid-19 enfeksiyonunun hangi bireyde nasıl seyredeceğini kestirmek kolay değil. İleri yaş ve kronik bir hastalığa sahip olmak gibi bilinen durumlarda risk daha fazla. Kanser veya kemik iliği nakli için kullanılan kemoterapi ve bağışıklık baskılayıcı ilaçlar Covid-19 enfeksiyonunun daha ağır geçirilmesine hatta hastalarımızın yaşamlarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Burada başta hasta yakınlarımız olmak üzere toplum olarak hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir. Hem kendimiz için hem de ağır hastalıklarla savaşan bu çocuklarımız için lütfen maske, mesafe ve temizlik kurallarına titizlikle uyalım.

Yaşadığımız sorunlardan bir diğeri kemik iliği nakli olması gereken hastalarımızla ilgili. Ülkemizde kök hücre nakillerinin yaklaşık dörtte biri kardeş, anne, baba veya akraba içi kişilerden temin edilmektedir. Geriye kalanlar ise dünya ve ülkemizdeki gönüllü havuzundan oluşan kemik iliği bankalarından sağlanmaktadır. Ülkemizde Kızılay çatısı altında kurulan ve çok genç bir kurum olmasına karşın hem ülkemiz hem de diğer dünya ülke insanlarına umut olan TÜRKÖK birçok hastaya şifa olmaya devam etmektedir. Şu ana kadar TÜRKÖK aracılığıyla 1500’ü aşkın hastaya kemik iliği bağışçısı bulunmuştur.

Pandemi döneminde ne yazık ki bu konuda da sorunlar yaşanmaktadır. Sorunların başında hasta ile doku grubunun eşleştiği sağlıklı gönüllülerin bağışçı olmaktan vazgeçmesi gelmektedir. Bazı hastalarımızın akraba dışı bağışçı sayısı birden fazla olmaktadır. Bu hastalarımız pandemi döneminde şanslı olan gruptaydılar. Tüm dünyada sadece bir gönüllü bağışçısı olan hastalarımız ne yazık ki o kadar da şanslı değillerdi. Tek bağışçısı olup nakil süreci başlatılan ve bu dönemde pandemi mazereti ile donör olmaktan vazgeçen vatandaşlarımız da oldu. Maalesef bu bizim için en zor yönetilen durumlardan birisi.

Bu durumda hastamızın sağlığı için yapabileceklerimiz maalesef çok sınırlı. Buradan tüm yurttaşlarımıza şunu söylemek istiyorum: Lütfen kök hücre bağışçısı olun ve bir hasta ile eşleştiğinizde bağışçı olmaktan vazgeçmeyin. Özellikle geçtiğimiz bu zorlu günlerde bu çocukların yaşamları sizlerin elinde.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Elektronik sigara da dahil her türlü tütün ürününden uzak durun!

Solunum Derneği TÜSAD, Akciğer Kanseri Farkındalık ayında elektronik sigara da dahil her türlü tütün ürününden uzak durulması gerektiğini vurguladı. TÜSAD Başkanı Prof. Dr. Yılmaz “Bu ay rengimiz beyaz olsun ve bu sinsi hastalığa karşı önlem almakta geç kalmayalım” derken, akciğer kanserli her 10 hastadan 9’unun tütün ve tütün ürünleri kullanan bireyler olduğuna dikkat çekti.

Akciğer kanseri tüm dünyada en ölümcül kanser olma özelliğini koruyor. Erken döneminde belirti vermemesi ve sinsice ilerlemesi yüzünden de tedavisi gecikebiliyor. Bu hastalığa karşı alınabilecek en iyi önlem ise akciğerleri korumak. Bu konuda bilinci artırmak için kasım ayı Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı olarak kabul ediliyor. “Bu ay rengimiz beyaz” diyerek bu önemli konuda bir açıklama yapan Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Başkanı Prof. Dr. Ülkü Yılmaz, yeni tedavi yöntemleri gelişse de en etkin mücadele şeklinin akciğerleri zararlı etkenlerden korumak olduğunu vurguladı.

Tüm dünyada akciğer kanseri için yapılan bilinçlendirme çalışmalarının “beyaz kurdele” ile simgelendiğini hatırlatan Yılmaz, şunları söyledi: “Beyaz renk, akciğer kanserinin erken evrede sinsi, belirti vermeyen özelliğine dikkat çekmek için kullanılıyor. Bu nedenle biz de bu konuda farkındalığı artırmak için ‘Bu ay rengimiz beyaz’ diyoruz. Bu hastalığa ilişkin farkındalık oluşması çok önemli. Çünkü akciğer kanseri, erken dönemde ortaya çıkan öksürük, hırıltı gibi belirtileri nedeniyle daha hafif seyirli başka hastalıklarla karıştırılabiliyor. Ancak hastalık ilerlediğinde ise kanlı balgam, yutma güçlüğü, ağrı, nefes almada güçlük gibi sorunlar oluşuyor.”

HER 10 HASTADAN 9’U SİGARA KULLANICISI

Akciğer kanserinin en önemli nedeninin “tütün kullanımı” olduğunu vurgulayan Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu: “Dünya çapında, 2018 yılında yaklaşık 2,1 milyon hasta akciğer kanseri tanısı aldı ve tahminen 1,8 milyon kişi bu hastalık nedeniyle yaşamını yitirdi. Tütün kullanımıyla mücadele, akciğer kanserinin önlenmesinde çok önemli bir yol çünkü erken dönemlerinde oldukça sinsi davranış gösteren bu hastalığın en önemli nedeni, tütün ve tütün ürünleri kullanımı. Akciğer kanserli her 10 hastadan 9’u sigara içmiş veya halen içmekte olan bireylerden oluşuyor. Sigara içen bir bireyin tüm yaşamı boyunca sigara içmemiş bireye oranla akciğer kanseri geliştirme oranı 10-30 kat fazla. Ağır sigara içen bir bireyin riski yüzde 30’lara çıkıyor. Hiç sigara içmeyen bir bireyin akciğer kanserine yakalanma riskiyse yüzde 1’den daha düşük. Kanser riski; sigara sayısı, sigara içme süresi ile de yakın ilişki gösteriyor. Bunlara ek olarak sigaraya başlama yaşı, inhalasyon derinliği, sigaranın katran ve nikotin içeriği, filtre içerip içermemesi de kanser gelişme riski ile yakından ilişkili faktörler arasında yer alıyor.”

ASBEST VE KİRLİ HAVAYA DİKKAT

Tüm dünyada en yüksek sigara içme oranlarının gelişmekte olan ülkelerden bildirildiğine de dikkat çeken Yılmaz, şöyle devam etti: “Akciğer kanserine bağlı ölümlerin yarısından fazlası da bu bölgelerde meydana geliyor. Gelişmiş ülkelerde ise sigara ile etkin mücadele sonucu akciğer kanser sıklığı azalıyor. ABD’de yapılan bir modelleme çalışması sonucunda 2015-2065 arasında yaşa göre ayarlanmış akciğer kanser ölüm oranının yüzde 79 azalacağı bildirildi. Akciğer kanserinin etiyolojisinde (hastalığın çıkış nedenleri) başta sigara/tütün kullanımı ve pasif maruziyeti olmak üzere akciğerin inflamatuar/enfeksiyon hastalıkları (fibrozis, KOAH, pnömoni, tüberküloz vb.), HIV (Human Immunodeficiency Virus) enfeksiyonu, çevresel ve mesleki ajanlara (kirli hava, radon, asbest, kömür vb.) maruziyet gibi çeşitli risk faktörleri rol oynuyor. Özellikle çevresel asbest ülkemiz için çok büyük bir sorun oluşturuyor. Sigara ve pipo kullanımı da önemli risk faktörleri arasında.”

ELEKTRONİK SİGARA DA RİSKİ ARTIRIYOR

Yılmaz, sigaranın bırakılması ile kanser gelişme riskinde yüzde 20-90 arasında azalma olabildiğine dikkat çekerek, şu bilgileri verdi: “Sigarayı bırakmayı takiben 5’inci yılda risk grafiğinde belirgin bir iniş gözlenirken, 15’inci yıldan sonra yüzde 80-90 risk azalması söz konusu oluyor. Bu riskin sigara içmemiş bir bireyin grafik özelliğine hiçbir zaman gerilemeyeceğini de akılda tutmak gerekiyor. Bu nedenle bu ölümcül hastalıktan korunmakta en önemli adım sigaraya hiç başlamamak, eğer tütün kullanımı söz konusu ise bırakmak. Ama şunu özellikle vurgulamak gerekiyor, sigara bırakmada bir çözüm gibi sunulan elektronik sigaranın bırakmaya yardımcı olmadığını, hatta riski artırdığını bilmek gerekiyor. Elektronik sigaraya bağlı akut akciğer hasarı, oldukça ağır, solunum yetmezliğine neden olan bir hastalık olup, son yıllarda oldukça sık karşılaşılıyor.

AKCİĞER KANSERİNDE YENİ TEDAVİLER

Akciğer kanserli hastaların 5’te birinin erken evrede tanı aldığını ve etkin tedavi seçeneklerinden yararlandığını aktaran Yılmaz, bu seçeneklerle ilgili şu detayları paylaştı: “İleri evre akciğer kanserlerinde ise etkin tedavi yaklaşımlarının uygulanabilmesi doku düzeyinde ayrıntılı tanı olanakları ile mümkün oluyor. Ayrıntılı tanı için yeterli ve tekniğine uygun alınmış doku, tedavi için atılacak en önemli adım. Yeterli miktarda alınan doku genetik değerlendirmelere olanak sağlıyor ve hastaya pek çok tedavi olanağından faydalanma olanağı sağlıyor. Doku düzeyinde değerlendirilen biyo-belirteç adı verilen bir takım genetik göstergeler hastanın çok sayıda güncel tedavi yaklaşımından faydalanabilmesini sağlıyor. Bu yeni göstergeler sayesinde hastalar günümüzde geçmiş yıllara göre çok daha fazla tedavi seçeneklerinden yararlanıyor.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Burundan Nefes Alıp Vermek Ömrü Uzatıyor

Çoğu kez farkında olmadan yaptığımız, kısıtlandığında büyük sıkıntı yaşadığımız nefes alıp vermek yaşamın vazgeçilmez bir unsurudur. Doğum anından ölene kadar yaklaşık yarım milyon kez gerçekleştirmemize rağmen doğru nefes almayı hala bilmiyoruz. Liv Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Murat Timur Akçam doğru nefes almanın sağlığa faydalarını anlattı.

Sağlıklı bir yaşam için burundan nefes alın

Burun ve sinüslerde damarların genişlemesini sağlayan nitrik oksit (NO) oluşur ve bu, burun solunumu esnasında hava akımı ile alt hava yollarına ilerler. Akciğere ulaştıktan sonra kan akımı ile damarların fonksiyonlarının düzenlenmesini sağlar. Kalp sağlığına ve cinsel sağlığa yardımcı olur. Kan damarlarını genişletip kan basıncını azaltarak kalp krizine karşı koruyucu rol oynar. Hava yolundaki hastalık yapıcı organizmaların tahrip edilmesine yardımcı olur. Alınan oksijenin dokulara ulaşımını ve geçişini kolaylaştırarak solunumun daha etkili olmasını sağlar. 

Ağız solunumu vücuda ne tür zararlar yapar? 

  1. Burunun virüs ve bakterilere karşı sağlamış olduğu savunma mekanizmaları devre dışı kaldığı için solunum yolu enfeksiyonları daha sık görülür.
  2. Ağızdan nefes almak horlama ve tıkayıcı uyku apnesi yatkınlığını belirgin ölçüde arttırır.
  3. Ağız solunumu, ağız içinde yaşayan bakterilerde değişiklikler oluşturarak ağız kokusuna yol açabilir.
  4. Ağız solunumu dil, dişler ve dişetlerini kurutur. Bunun sonucu ağız içindeki asit düzeyi diş çürüklerine ve diş eti hastalıklarına yol açar.
  5. Ağız solunumu, özellikle uykuda, dehidratasyona sebep olarak ağız kuruluğu ve boğaz ağrısı ile uyanmaya yol açar.
  6. Dikkat eksikliği ve hiperakitivite bozukluğunun ağız solunumu ile arttığı gösterilmiştir.
  7. Ağız solunumu yapan çocuklarda anormal yüz gelişimi ve yapısal diş bozuklukları gelişme riski daha fazladır.

Neden ağız solunumuna ihtiyaç duyarız?

Bir veya iki burun deliğinde hava akımında azalma ile karakterize tüm burun tıkanıklığı sebepleri ağız solunumuna yol açar. Burun orta duvarında yer alan kıkırdak ve kemiğin eğrilikleri (septum deviasyonu), burun destek yapılarının zayıflığı, burun etlerinin büyüklüğü gibi yapısal bozukluklar, alerji, enfeksiyon gibi burun içini örten örtünün hastalıkları, burun içinde kitle oluşturan hastalıklar burun tıkanıklığı oluşturarak ağız solunumuna sebep olabilir. Özellikle çocuklarda geniz eti önemli bir ağız solunumu sebebidir. 

Burun tıkanıklığından kurtulmak mümkün 

Burun tıkanıklığına yol açan yapısal hastalıklar çeşitli ameliyatlar ile basitçe tedavi edilebilirken, burun içini örten örtünün hastalıkları genellikle ilaç tedavileri gerektirir. Burun tıkanıklığının tedavisi genellikle solunumun da ağız yolundan buruna dönmesini sağlar. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Konservatuvarın Türk Halk Oyunları Bölümü’ne kayıtlar başlıyor

Antalya Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı’nda, 2021-2022 dönemi Türk Halk Oyunları Bölümü’ne kayıtlar 8 Kasım Pazartesi günü başlıyor.

 

Antalya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi’ne bağlı İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı vatandaşları sanat kursları ile buluşturmaya devam ediyor. Konservatuvarda, 2021-2022 eğitim dönemi için Türk Halk Oyunları Bölümü kayıtları başlıyor. 8-19 Kasım tarihleri arasında yapılacak kayıtlara 17-35 yaş arası vatandaşlar şahsen başvuru yapacak. Başvuru yapanlar 20 Kasım Cumartesi saat 14.00’da sınava tabi tutulacak. Vatandaşlar, ayrıntılı bilgi için 0 (242) 248 83 66 numaralı telefondan bilgi alabilecek.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Tomris” Oyunu Turneye Çıkıyor

Oyuncu Janset’i pandemi sonrası seyirciyle buluşturan tek kişilik tiyatro oyunu TOMRİS turneye çıkıyor.

Rain Media'nın yapımcılığında Ekim ayında gösterimi başlayan Tomris oyunu, Kasım ayında Kocaeli ve Ankara'da tiyatro severlerle buluşacak. Oyunun İstanbul gösterimleri de devam edecek.

Tomris oyunu; 19 Kasım'da Kocaeli Marmara Koleji'nde, 23 Kasım'da İstanbul Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde ve 29 Kasım'da Ankara Yenimahalle 4 Mevsim Tiyatro Salonu'nda sahnelenecek.

"Tomris" hakkında:

Oyun, akıl hastası Tomris'in, Türk edebiyat dünyasının en önemli kadın yazarlarından Tomris Uyar'da kendini aramasını işliyor. İkili ilişkiler üzerinden kadına ve kadının toplumdaki yerine dair önemli mesajlar veren oyunu Kaan Erkam yazdı, uluslararası oyunculuğu ve rejisörlüğüyle adından söz ettiren Mehmet Ulay yönetti.

“Tomris”in hissettirdiklerinden:

Tiyatro oyuncusu Yaşar Gündem; “Biz seyrederken maskeleri çıkarmıyoruz ama Janset bütün insanlığın ve ilişkilerin maskesini söküp atıyor. O bizim delimiz, o biraz da biziz”

Şair ve editör Arzu Altınçiçek; “Bir sürü göz Tomris’e bakıyor. Tomris morlar içinde. Bir şiirin en güzel imgesi gibi duruyor. Ardından bir ıslık çalıyor, ıslığından Vivaldi’den 4 Mevsim. Yazdayız diyor iri dudakları, ruhu sonbahardan ince bir ağıt yakıyor.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Antalya sokakları ‘HobiFest 2021’ korteji ile renklendi

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından 6-7 Kasım tarihlerinde düzenlenecek olan Türkiye’nin ilk ve tek hobi festivali “HobiFest 2021” heyecanı mobil kortej ile başladı. Nostaljik araçlar, motosikletler ve off-road araçlarından oluşan kortej Antalya sokaklarında renkli görüntülere sahne oldu. 

 

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin hobi meraklılarını bir araya getirdiği “HobiFest 2021” etkinliği bu yıl 6-7 Kasım 2021 tarihlerinde Antalyalılar ile buluşuyor. 70’e yakın hobi kulübünün katılacağı ‘HobiFest 2021’ öncesi gerçekleşen mobil kortej geçişi renkli görüntüler oluşturdu. Antalya Büyükşehir Belediye Bandosu eşliğinde, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünden başlayan korteje, klasik araçlar, motosiklet, off-road araçları, karavanlar ve hobi kulüpleri katıldı. Muratpaşa, Kepez ve Konyaaltı caddelerini dolaşan korteje vatandaşlarda alkışlarla destek verdi. HobiFest 2021 korteji hafta sonu gerçekleşecek etkinlik öncesi Antalya sokaklarına renk kattı. 

HOBİFEST DOLU DOLU

6 Kasım Cumartesi günü Cam Piramit alanında gerçekleştirilecek HobiFest 2021’e motosiklet kulüpleri, Akut Arama Kurtarma Derneği (AKUT), Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Timi, off-road doğa ve spor kulüpleri, bisiklet dernekleri, klasik otomobil kulüpleri, enduro motosiklet kulüpleri, drone kulüpleri, fotoğraf kulüpleri, kamp ve karavan kulüpleri, satranç kulüpleri, model iş makinaları topluluğu, zeka oyunları gibi çeşitli kulüp ve dernekler katılacak. 

ETKİNLİKLER NEFES KESECEK

HobiFest 2021 etkinlikleri kapsamında Beach Park Off-Road Gösteri Alanında yapılacak off-road yarışları ve motosiklet gösterileri nefes kesecek. Motosiklet kulüplerinin gerçekleştireceği etkinliklerde ise çocuklar için ücretsiz ATV ve motosiklet sürüş eğitimleri olacak. Satranç turnuvası, izcilik etkinlikleri, drone yarışları, en yavaş motosiklet sürme yarışı, paramötör ve mikrolight gösterileri, mangala turnuvası, nostalji araç sergisi, motosiklet akrobasi gösterileri gibi birbirinden renkli gösteriler ile HobiFest 2021 de 7’den 70’e herkes heyecan dolu anlar yaşayacak. 

LÖSEV’E SAÇ KAZITMA DESTEĞİ 

HobiFest 2021 de birçok etkinliğin yanı sıra Lösemili çocuklara destek vermek ve farkındalık oluşturmak için ‘Sende Yoksa Bende de Yok’ sloganı ile saç kazıtma etkinliği yapılacak. HobiFest 2021’e katılan kulüpler 7 Ekim Pazar günü saat 15.30’da Cam Piramit Sahnesi’nde saçlarını kazıtarak, Lösemili çocuklara destek olacak. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Akbank’tan Çevre Dostu Taşıt Kredisi

Akbank, elektrikli ve hibrit araç finansmanına yönelik avantajlı koşullar uygulamaya başlayarak ürün ve hizmet gamına Çevre Dostu Taşıt Kredisi’ni ekledi. 

 

 

Akbank, müşterilerinin finansal ihtiyaçlarına yönelik yeni ürün ve hizmetler geliştirmeye devam ediyor. 

Banka son olarak, çevre dostu hibrit ve elektrikli araç almak için finansmana ihtiyaç duyanlara yönelik avantajlı fiyatlama seçenekleri ile Çevre Dostu Taşıt Kredisi’ni sundu. 

 

Standart taşıt kredileri için Akbank’ta uygulanan faiz oranından daha düşük bir faiz oranına sahip olan Akbank Çevre Dostu Taşıt Kredisi’ni 1,48’den başlayan faiz oranları ile kullanmak mümkün. Bunun yanı sıra kredi tahsis ücretinde de yüzde 50 indirim sağlanıyor.  

 

Akbank’ın yeni ürünü ile ilgili açıklama yapan Akbank Perakende Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz “Akbank olarak müşterilerimiz için yeni ürün ve hizmetler geliştirmeyi sürdürüyoruz. Çevre, sürdürülebilirlik, karbon salımı konularına verdiğimiz önemle söz konusu ürünümüzü hayata geçirdik. Çevre dostu araç sahibi olmayı hedefleyen müşterilerimiz için, diğer araçlara oranla hem faiz oranında hem de tahsis ücretinde avantajla sunduğumuz bu ürünümüzün ilgi göreceğini tahmin ediyoruz.” dedi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bozankaya Otomotiv Avrupa’nın En İnovatif Firması Seçildi

Merkezi Berlin’de olan, Avrupa’nın raylı sistem teknolojileri alanındaki en büyük ve prestijli kurumu Avrupa Raylı Sistemler Kümelenmeleri Birliği (ERCI)’nin 2021 İnovasyon Ödüllerinde, Bozankaya, dünyanın en üstün teknolojisine sahip bataryalı tramvayı ile “Avrupa’nın En İnovatif Firması” ödülünün sahibi oldu.

Türkiye’nin ulaşım teknolojileri alanındaki öncü firmalarından Bozankaya, 100 yerli mühendislik ürünü yeni jenerasyon, çevre dostu, tasarımı ve lisansı kendisine ait olan elektrikli tramvayıyla Avrupa Raylı Sistemler Kümelenmeleri Birliği (ERCI) tarafından “Avrupa’nın En İnovatif Firması” seçildi. Katener ağına bağlı kalmaksızın 70 km. menzil yapabilen Bozankaya’nın yeni nesil elektrikli tramvayı, sahip olduğu teknolojiyle bir dünya rekoruna imza attı.

Her sene uluslararası bir teknoloji ve yaratıcılık yarışının yaşandığı Avrupa Raylı Sistemler Kümelenmeleri Birliği’nin İnovasyon Ödüllerinin bu yılki kazananları 26 Ekim 2021’de Fransa’da Lille Grande Palais’de yapılan SIFER Expo sırasında özel bir törenle açıklandı.

Bozankaya Yönetim Kurulu Başkanı Aytunç Günay, yenilikçi özellikleri kanıtlanmış ürünler, sistemler, teknolojiler, süreçler ve hizmetler sağlayan Avrupalı şirketlere atfedilen bu yarışta kazananların, endüstriyi, AR-GE’yi ve kamu yetkililerini temsil eden bağımsız uzmanlardan oluşan bir Avrupa jürisi tarafından seçildiğini ve bu seçimin ürünün ya da hizmetin demiryolu sektörü için sağladığı ekonomik, ekolojik ve sosyal faydalarla, dijital ve inovatif teknolojilerin ürüne entegrasyonu gibi kriterlere göre belirlendiğini dile getirdi. Günay ayrıca bu ödülün, 2015 yılında dünyanın en büyük araştırma ve danışmanlık firması olan Frost & Sullivan’ın Bozankaya’yı “Avrupa’nın En İyi Şirketi” seçmesinin ardından Bozankaya’nın Avrupa Birliği’nden aldığı ikinci ödül olduğunu hatırlattı ve bu ödüllerin yapılan tüm AR-GE, teknoloji ve insan kaynakları yatırımları ve inovatif girişimlerinde Bozankaya’nın doğru yolda ilerlediğinin en iyi kanıtı olduğunu belirtti.

Bataryalı, 30 metre uzunluğunda, 100 alçak tabanlı ve 230 yolcu taşıma kapasitesine sahip Bozankaya’nın sürdürülebilir ve çevre dostu üretim modellerine uygun olarak geliştirdiği ödüllü tramvayı tüm Avrupalı rakiplerini geride bırakarak uluslararası arenada Türk teknolojisini başarıyla temsil etti ve ülkemize bu prestijli ödülü getirdi.

Türkiye’nin ilk yerli 100 elektrikli otobüsünü üreten firma unvanına da sahip olan Bozankaya’nın, Ankara Sincan’da 100.000 metrekare alan üzerine kurulu tesislerinde geliştirdiği üstün kaliteli yerli tasarım araçları Avrupa ve Asya’ya da ihraç edilmekte ve birçok metropolün toplu taşıma sistemlerinde kullanılmaktadır.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı