Aylık arşivler: Kasım 2021

Pirelli, BMW Group ve Birdlife International Endonezya’nın doğal ekosistemini korumaya katkı sağlayacak bir proje başlattı

Pirelli ve BMW Group Endonezya'da ormansızlaşmaya yol açmadan uzun vadeli sürdürülebilir doğal kauçuk üretimini desteklemeyi amaçlayan üç yıllık bir proje için BirdLife International ile iş birliği yapıyor. Dünya çapında biyolojik çeşitliliği, habitatları ve kuşları koruyan sivil toplum kuruluşu BirdLife International Endonezya ormanlarındaki yerel topluluklara, doğal ekosistemin korunmasına ve nesli tükenmekte olan hayvan türlerinin korunmasına yönelik çalışmalarda iki yeni proje ortağı tarafından desteklenecek. Endonezya'daki proje PT Restorasi Ekosistem Indonesia (PT Reki) adlı bir yerel konsorsiyumun koordine ettiği bazı sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülüyor. Doğal kauçuk üretimi Endonezya'da yerli nüfusun geleneksel gelir kaynakları arasında önemli bir yer tutuyor. 

 

Proje, yaklaşık 1.350 farklı hayvan türünün barındığı Sumatra adasındaki Hutan Harapan yağmur ormanlarının bir kısmında konumlanıyor. Proje kapsamında çiftçilerin toprak haklarını koruyarak ve kadın haklarını destekleyerek yerli topluluğun yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, 2.700 hektarlık alanın ormansızlaşmadan korunması ve nesli tükenmekte olan pek çok türün korunması amacıyla çeşitli girişimler yürütülecek. Bu çalışmalar Pirelli, BMW Group ve BirdLife International'ın kurucu üyesi olduğu, doğal kauçuk sektörünün sürdürülebilir gelişimine yönelik çok paydaşlı Küresel Sürdürülebilir Doğal Kauçuk Platformunun (GPSNR) hedefleri doğrultusunda gerçekleştirilecek. 

 

Pirelli ile BMW Group’un Endonezya’daki Hutan Harapan ormanını destekleyen iş birliği sürdürülebilir doğal kauçuk yolunda atılan ortak bir adımı temsil ediyor. Bu bağlamda Pirelli dünyanın ilk FSC sertifikalı (Forest Stewardship Council – Orman Yönetim Konseyi) lastiği Pirelli P ZERO’yu geliştirdi ve üretti. Yeni BMW X5 Şarj Edilebilir Hibrit de bu sertifikaya sahip lastiklerle donatılmış ilk otomobil oldu. 

 

BAŞLICA PROJE ÇALIŞMALARI 

 

Pirelli, BMW Group ve BirdLife International tarafından sunulan projeye yerel topluluklar, resmi kuruluşlar ve doğal kauçuk değer zincirinin tamamı olmak üzere çok sayıda paydaşın katılması öngörülüyor.

Üç yıllık program aşağıdaki konular dahil pek çok çalışmayı kapsayacak:

  • Tarımsal ormancılık yaklaşımı: Doğal kauçuk bağlamında Küresel Sürdürülebilir Doğal Kauçuk Platformu (GPSNR) tarafından desteklenen tarımsal ormancılık yaklaşımıyla aynı alanda farklı ürünler yetiştirerek geliri çeşitlendirme, biyolojik çeşitliliği koruma, toprak verimliliği, döngüsel bakış açısıyla kaynaklardan fayda sağlama ve karbon ayırma arasındaki ilişkilerin optimize edilmesi.
  • İyi Tarım Uygulamaları (Good Agricultural Practices – GAP): Çevreyi, üretkenliği ve küçük çiftçilerin yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini desteklemek için küçük çiftçilere ürün yetiştirme ve hasat konularında en iyi uygulama eğitimleri verilmesi.
  • Yerel toplulukların katılımı: Bölgede aktif çiftçi ailelerinin yerel haklarının belirlenmesi, bu haklara saygı gösterilmesi ve korunması süreçlerine katılmalarının sağlanması.
  • Ormanları koruma: Koruyucular, insansız hava araçları ve uydu kontrol teknolojileri aracılığıyla ormanlık alanların izlenmesi ve doğrudan kontrol edilmesi.
  • Kadınların güçlenmesi: Özellikle doğal kauçuğun sürdürülebilir yönetimi, biyolojik çeşitliliğin ve ormanların korunması ile bağlantılı çalışmalar aracılığıyla sonuçta potansiyel yeni roller üstlenebilmeleri için kadınlara yönelik beceri geliştirme workshop’ları düzenlenmesi.
  • Hayvanların bakımı ve korunması: Yerel toplulukların aktif orman ve biyolojik çeşitliliği koruma rollerinde katılımıyla Sumatra kaplanı, miğferli guguk kuşu, yaprak kuşu ve çevik gibbon maymunu gibi en fazla risk altındaki hayvan türlerinin sayımı ve izlenmesi.
  • Sürdürülebilir doğal kauçuğun izlenmesi ve kullanımı: Doğal kauçuğun bölgedeki topluluklardan işleme tesislerine kadar çeşitli kaynaklardan doğrudan tedarik edilmesini sağlamak için bir doğal kauçuk Yetiştiricileri Kooperatifinin kurulması; kauçuğun ekimden işlemeye kadar her aşamada izlenmesi için gerekli belgelerin hazırlanıp sunulması.

 

BirdLife International, Pirelli ve BMW Group ile koordineli çalışarak projenin ilerlemesini ve elde edilen sonuçları planlı periyodik raporlarla takip edecek. 

 

Pirelli Sürdürülebilirlik ve Geleceğin Mobilitesinden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Giovanni Tronchetti Provera şöyle konuştu: “Bu proje daima Pirelli'nin çalışmalarına yol gösteren şeffaflık ve somutluk ilkelerini temel alarak geliştirildi. BMW Group ile birlikte BirdLife'ın hedeflerini desteklemeyi amaçlıyoruz. Toplulukların, biyolojik çeşitliliğin ve iş dünyasının birbirini destekleyerek gelişeceğine inanıyoruz. Doğal kauçuk üzerinde her açıdan sürdürülebilir etki yaratmayı amaçlayan bu projenin aktif bir parçası olarak ortak sosyal ve çevresel değer yaratabileceğiz.”

 

“Bir premium otomotiv üreticisi olarak sürdürülebilirliğe öncülük etmeyi ve tedarik zincirlerimizde aktif sorumluluk almayı amaçlıyoruz. İklim değişikliğiyle mücadelede biyolojik çeşitliliği ve tropikal yağmur ormanlarının korunmasını desteklemek için hedefli önlemler alıyoruz” diyen BMW AG Satınalma ve Tedarikçi Ağından Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Andreas Wendt, şöyle devam etti: “Endonezya'daki projemiz insanların ve yerel ekonominin doğayla daha fazla uyum içinde çalışmasına yardımcı olacak. Ayrıca geleneksel doğal kauçuk yetiştirme yöntemlerini daha profesyonel hale getirerek yerel toplulukları destekleyecek.”

 

BirdLife International CEO'su Patricia Zurita şu yorumda bulundu: “BirdLife olarak biyolojik çeşitliliğin ve iklim krizinin sistemik nedenlerini ele almak, doğaya pozitif katkı sağlamak ve karbon nötr bir dünyayı savunmak için türler ve alanlar ötesinde çalışıyoruz. Bu amaçla Küresel Sürdürülebilir Doğal Kauçuk Platformu (GPSNR) üyesiyiz. Kauçuk değer zincirinde doğayı koruma uygulamalarını yerleşik hale getirmek için Pirelli ve BMW ile iş birliği yapmaktan memnuniyet duyuyoruz.” 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Tetra Pak’tan geri dönüşüme yatırım

Tetra Pak ve Kahramanmaraş Kağıt Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin 2016 yılında başlayan ortaklığı , 2021 yılında faaliyete giren granül tesisi ile güçlenerek devam ediyor. 

Tetra Pak ve Kahramanmaraş Kağıt Sanayi ve Ticaret A.Ş (KMK)  iş birliğinde, içecek kartonu geri dönüşümü konusunda  sıfır atık uygulaması yapan Türkiye’deki ilk tesis hayata geçirildi. Tetra Pak karton kutularının bütün bileşenlerinin geri dönüştürülmesini mümkün kılan ve yaklaşık 50 Milyon TL yatırımla hayata geçirilen tesis, yılda 18 bin ton kartonu geri dönüştürecek kapasiteye sahip. 

Tetra Pak sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda Ortadoğu ve Afrika bölgesindeki en önemli geri dönüşüm ortaklarından biri olan Kahramanmaraş Kağıt Sanayi ve Ticaret A.Ş. iş birliğinde, içecek kartonu geri dönüşümü konusunda sıfır atık uygulaması yapan Türkiye’deki ilk tesisi yaklaşık 50 Milyon TL’lik bir yatırımla hayata geçirdi. Tetra Pak Sürdürülebilirlik Orta Doğu & Afrika Bölge Direktörü Volkan Aydeniz ve Key Holding ve KMK Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Ciğer ’in ev sahipliğinde Kahramanmaraş’ta düzenlenen basın toplantısında Tetra Pak karton kutularının bütün bileşenlerinin geri dönüştürülmesini mümkün kılan tesis ve süreçler ile ilgili detaylar aktarıldı. 

Tetra Pak kutularının belirli prosesler çerçevesinde ayrıştırıldığı, elyafların kağıt üretim sürecine katıldığı geri dönüşüm tesisinde, geriye kalan polietilen ve alüminyum kısımları da granül elde edilerek ekonomiye kazandırılıyor. Ağırlıklı olarak kağıt sektörü için geri dönüştürülen içecek kartonu atıkları, geniş bir ürün yelpazesinin içeriğinde ise hammadde olarak kullanılıyor.

 

Tetra Pak Orta Doğu & Afrika Sürdürülebilirlik Bölge Direktörü Volkan Aydeniz konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “İçinde yaşadığımız dönem gezegenimizin, toplumun ve ekonominin birbirinden bağımsız var olamayacağını net bir şekilde gözler önüne serdi. Sürdürülebilir bir gelecek için hepimize çok önemli görevler düşüyor. Tetra Pak olarak bu vizyon doğrultusunda 2016 senesinden bu yana en önemli geri dönüşüm ortaklarımızdan olan KMK ile, Tetra Pak karton kutuların tüm bileşenlerini geri dönüştürmeyi mümkün kılan tesisimizi hayata geçirdik. Karton kutularımızın günlük hayatın bir parçası olan, kullanışlı ürünlere dönüştüğünü görmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hem ülkemizin hem gezegenimizin geleceği için bu faydaları çoğaltmak istiyoruz. Önümüzdeki dönemde bu sebeple düşük karbonlu döngüsel ekonomi ve geri dönüşüm girişimlerinde aktif rol oynamayı sürdüreceğiz. Bölgesel ve yerel çalışmalarımıza daha çok ağırlık vereceğiz. Dünyanın en sürdürülebilir gıda ambalajını yaratma yolculuğumuzu sürdürürken, atılan adımları hızlandırmaya, çözümün bir parçası olmaya hazırız” dedi.

 

Türkiye’nin sıfır atık vizyonuna uygun bir başarı hikayesi yakaladıklarının altını çizen Key Holding ve KMK Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Ciğer, “Tetra Pak ile karton ambalaj bileşenlerinin tamamını değerli nihai ürünlere dönüştürme hedefiyle çıktığımız bu yolculuk heyecanlı ve ilham verici oldu; bugün de Türkiye’de bir ilk, dünyada da bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaolan tesisimiz ile bunu başarmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Türkiye’de karton geri dönüşümünün geleceğinin parlak olduğuna inanıyor ve güçlü iş ortaklıklarımızla bunu desteklemek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Groupama Sigorta Sağlık Grup Müdürü: “Sağlık sigortalarında ciddi potansiyel var”

Sigorta sektörünün öncü şirketlerinden Groupama’nın Sağlık Grup Müdürü Elvan Atalay, Türkiye’nin sağlık sigortalarında ciddi bir potansiyel barındırdığını ve bu potansiyelin ortaya çıkması için çalıştıklarını söyledi.

 

Türk sigorta sektörünün köklü markalarından Groupama, sağlık sigortalarında sunduğu ürünlerle sigortalılarının yanında yer alıyor. Yılın ilk sekiz ayında tamamlayıcı sağlık sigortası poliçe adedini bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 30 oranında artıran Groupama Sigorta’nın Sağlık Grup Müdürü Elvan Atalay, Türkiye’de sağlık sigortası anlamında ciddi bir potansiyel olduğunu, Covid-19 ile birlikte bu alanda farkındalığın bir miktar arttığını dile getirdi. 

 

“Tamamlayıcı Sağlık Sigortası çalışanlar için bir fırsat”

 

SGK verilerine göre Türkiye’de sosyal güvenceye sahip 22 milyondan fazla çalışan olduğunu söyleyen Elvan Atalay, “Buna karşın tamamlayıcı sağlık sigortası poliçesine sahip kişi sayısı sadece 2,1 milyon seviyesinde. Sigortacılar için burada önemli bir potansiyel olmakla birlikte, bu hizmetten yararlanarak herhangi bir sağlık sorununda özel hastanelerden hizmet alabilecek kişiler için de bir fırsat söz konusu. Sağlık sigortalarını ve avantajlarını kamuoyuna doğru bir şekilde anlatarak hem sektörümüz hem de sigortalılar için fayda sağlamamız gerekiyor” dedi. 

 

Groupama Sigorta’nın tamamlayıcı sağlık sigortasına “Herkes İçin Sağlık Sigortası” (HİSS) adını verdiklerini belirten Atalay, “Çünkü çok makul prim ödemeleriyle bu hizmetten tüm çalışanlar yararlanabilir. ‘Her şeyin başı sağlık’ diyen bir kültürümüz var ve bunun için sigorta gibi alınabilecek basit bir önlemle sağlığımızı teminat altına almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. 

 

“Uzaktan sağlık hizmetlerine talep artmaya devam ediyor”

 

2017 yılından bu yana “7/24 Doktorum” uygulamasıyla sigortalılarına uzaktan sağlık hizmeti sunduklarını ve Covid-19 salgınıyla birlikte bu hizmete olan talebin arttığını söyleyen Elvan Atalay, “Covid-19 salgını birçok ihtiyacın çözümü noktasında alışkanlıkları değiştirdi. Özellikle salgının ilk aylarında acil ihtiyaçlar dışında hastanelere gidenlerin oranında ciddi bir düşüş oldu. Bu dönemde 2017 yılından bu yana sigortalılarımıza sunduğumuz online sağlık danışmanlık hizmeti 7/24 Doktorum uygulamasıyla fark yarattık. 

 

Sigortalılarımız, sağlık aplikasyonumuz Healpy ve web sitemiz üzerinden doktorlarımızla görüşerek hastalıkları ya da şikayetleri hakkında danışmanlık aldılar ve almaya devam ediyorlar. 2020 yılında bir önceki yıla göre bu hizmetten yararlanan sigortalılarımızın oranı bir önceki yıla göre 4 kat artış gösterdi. 2021 yılında da 7/24 Doktorum uygulamasına yoğun bir talep var. Üstelik pandemi dönemi ihtiyaçlarını dikkate alarak bu hizmetin kapsamına psikolog ve diyetisyen hizmeti de eklendi” dedi.

 

Anlaşmalı doktorlarının online kanallar üzerinden mesafeli danışmanlık hizmetinde uzman olduğunu belirten Atalay, “Sigortalılarımıza güven veren bu hizmetimiz sayesinde doktorlarımız görüntülü görüşme ya da mesaj yoluyla sigortalılarımızla iletişim kuruyor, şikayetlerini dinliyor ve tavsiyelerde bulunuyor. 7/24 Doktorum uygulamasına artan talepler doğrultusunda memnuniyet oranımız da 2020 yılında yüzde 92 olarak gerçekleşti” şeklinde konuştu.  

 

HİSS dışında Pozitif Özel Sağlık Sigortası, Acil Güven Sigortası, Acil Güven Plus Sigortası, Seyahat Sağlık Sigortası gibi ürünleriyle sağlık branşında kapsayıcı ürünlere sahip olduklarını belirten Atalay, Groupama Sigorta için bu branşta sürdürülebilir başarı ve nitelikli hizmetin önemli olduğunu sözlerine ekledi.

 

Groupama sağlık sigortalarında ücretsiz check up fırsatı

 

Türkiye genelinde 2.287 anlaşmalı kurumda geçerli olan Groupama Pozitif Özel Sağlık Sigortası, sigortalılara beş farklı plan sunuyor. Limitli / limitsiz ayakta ve yatarak tedavi teminatları bulunan planlar dahilinde sigortalılar kendilerine en uygun poliçeye sahip olabiliyor. Groupama Pozitif Özel Sağlık Sigortası’nda diş paketi, ücretsiz check up, medikal yardım ve online olarak hizmet veren 7/24 Doktorum uygulamasından poliçe kapsamında yararlanılabiliyor. 

 

Groupama’nın Herkes İçin Sağlık Sigortası (HİSS) adındaki tamamlayıcı sağlık sigortası ise Türkiye genelinde 540 anlaşmalı kurumla sigortalılara hizmet veriyor. Üç farklı planda sunulan HİSS’te yatarak ve ayakta tedavi teminatlarının yanı sıra anne adayları için annelik teminatı da bulunuyor. Aile indirimi de bulunan HİSS’te ücretsiz check up ve 7/24 Doktorum hizmetleri de sigortalılara sunuluyor. 

 

Groupama, Acil Güven Sağlık Sigortası ve Acil Güven Plus Sağlık Sigortası’nda ise sağlığın tehlike altında bulunduğu ve acil olarak müdahale edilmesi gereken durumlarda sigortalılarının yanında yer alıyor. Groupama, Acil Güven Sigortası’nda ücretsiz check up, diş paketi, medikal asistans ve 7/24 Doktorum hizmetini sigortalılarına sunuyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

TPF Yönetimi Ankara PERDER üyeleri ile buluştu

Organize perakendenin en büyük çatı örgütü Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) heyeti, İzmir’in ardından ikinci yüz yüze toplantısını Ankara’da gerçekleştirdi. Üyeler arasında birlik ve beraberliği güçlendirmek amacıyla düzenlenen toplantıya TPF Yönetim Kurulu Üyeleri, PERDER Başkanları ve Ankara PERDER üyeleri katıldı. Ankara PERDER ev sahipliğinde gerçekleşen organizasyonda gıda perakendesindeki normalleşme süreci ile yerel zincirlerin yeni dönem projeleri görüşüldü.

Koronavirüs pandemisi öncesinde yerel zincirler arasındaki birlik ve beraberliği güçlendirmek, sektördeki gelişmeleri değerlendirmek için Türkiye Perakendeciler Federasyonu önderliğinde her ay farklı bir ilde gerçekleşen toplantılar, normalleşme süreciyle birlikte tüm hızıyla devam ediyor. TPF Heyeti, İzmir’in ardından yüz yüze ikinci toplantısını Ankara’da gerçekleştirdi. Ankara PERDER ev sahipliğinde gerçekleşen toplantı TPF Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Düzgün, Ankara PERDER Başkanı Ramazan Gülhan, TPF Yönetim Kurulu Üyeleri, PERDER Başkanları ve Ankara PERDER üyelerinin katılımı ile gerçekleşti. Bizofis’in katkılarıyla gerçekleşen organizasyona 60'a yakın yerel zincir temsilcisi katılırken, tüm gün süren organizasyonda gıda perakendesindeki normalleşme süreci ile yerel zincirlerin yeni dönem projeleri görüşüldü. Ankara Movenpic Otel'de gerçekleşen toplantıda Bizofis Proje Yöneticisi Ceren Aygün Koç, geliştirdikleri EDİ (Elektronik Doküman Paydaşımı) hizmetini katılımcılarla paylaştı.

100 BİNİ AŞKIN MARKET ÇALIŞANANA ÖZEL TEŞEKKÜR

Toplantının açılış konuşmasında geride bırakılan 20 aylık süreçte sağlık çalışanları, güvenlik güçleri, üretim sektörü gibi büyük bir özveri ile çalışmalarını yürüten 100 bini aşkın yerel zincir market çalışanına teşekkür eden TPF Başkanı Ömer Düzgün; "Koronavirüs pandemisi nedeniyle aylar sonra bizleri bir araya getiren Ankara PERDER'e teşekkür ederiz. Bir teşekkür de geride bıraktığımız bu süreçte vatandaşlarımızın ihtiyacını karşılamak için çalışan, ihtiyaçlarını kapılarına kadar güvenle teslim eden 100 bini aşkın çalışanımıza ediyorum. Yerel zincirler olarak geçmişte olduğu gibi pandemi sürecinde de normalleşme sürecinde de müşterilerimizin yanında ve onların güvenli adresi olmaya devam edeceğiz" dedi.

Yerel zincir marketlerin müşteri ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda çalışmalarına devam ettiğini belirten Düzgün; "Dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs pandemisi sadece bizleri birbirimizden ayırmadı, aynı zamanda tüm sektörlere, ekonomiye küresel çapta derin izler bıraktı. İçinde bulunduğumuz süreçte bu izlerin yansımalarını tüm sektörlerde takip ediyoruz. Tüm olumsuzlukların üstesinden geçmişteki tecrübelerimiz, tüm paydaşlarımızdan alacağımız güç ile tek yürek halinde hareket edip geleceğiz. Yatırımlarımızı daha dikkatli bir şekilde şekillendirip, bu süreçten daha güçlü çıkacağız. Ülkemizin, kalkınması için bizler gibi yerel sermayeye, yeni istihdama, yeni yatırımlara ve yerli markalara ihtiyacı var. Yerel zincirler olarak sektörümüzü, ülke ekonomisini geliştirecek her türlü projede yer almaya, üzerimize düşeni yerine getirmeye hazırız. TPF çatısı altında emek veren, bu hedeflerimizi destekleyen tüm paydaşlarımıza teşekkür ederim" açıklamasını yaptı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Havacılık endüstrisinin CTO’larından, sürdürülebilir havacılık planları oluşturmak için ortak eylem çağrısı

Dünyanın önde gelen yedi havacılık ve uzay üreticisinin Teknolojiden Sorumlu Başkanları (CTO), ortak bir bildiri ile daha sürdürülebilir havacılığa ulaşma hedeflerini açıkladı. Açıklanan hedefler endüstri çapındaki Hava Taşımacılığı Eylem Grubu’nun (Air Transport Action Group) hedefleri ile de aynı çerçevede bulunuyor. Bildiri ayrıca, havacılık sektörünün 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefini desteklemeye yönelik ortak bir görüş altında birleşiyor ve bir CTO grubu tarafından Haziran 2019'da verilen taahhüdü de güncelliyor.

Airbus, Boeing, Dassault Aviation, GE Aviation, Pratt & Whitney, Rolls-Royce ve Safran'ın CTO'ları önümüzdeki dönemde araştırma kuruluşlarına, tedarikçilere, yakıt üreticilerine ve havalimanı işletmecilerine, son yıllarda kaydedilen ilerlemeleri daha da geliştirmeleri ve havacılık sektörünün sürdürülebilirlik gündemini ortaya koymaları için bir eylem çağrısı yayınlayacak. 

Ortak bildiri, Birleşik Krallık'taki havacılık, savunma, güvenlik ve uzay endüstrilerini temsil eden kuruluş olan ADS tarafından, Londra'da düzenlenen COP26 Konferansı öncesindeki etkinlikte, CTO'ların havacılık sürdürülebilirliğindeki ilerlemeyi görüşmek üzere bir araya gelmesiyle verildi.

Şirketlerin CTO'ları, havacılık teknolojisinin üç temel alanına odaklanmak üzere birlikte çalışmayı hedeflediklerini açıkladı. Açıklanan hedefler ise şöyle:

  • Uçak, motor tasarımı ve teknolojisini daha da geliştirmek
  • Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı’nın (SAF) kullanılabilirliğini ve benimsenmesini desteklerken, geleceğin yakıtı olan hidrojen konusunda inceleme ve araştırmalar yapmak
  • Endüstrinin güvenlik ve kalite standartlarını korurken, havacılıkta net sıfır karbonu mümkün kılacak yeni teknolojiler geliştirmeye devam etmek

Son beş yılda toplam 75 milyar doların üzerinde Ar-Ge yatırımı yapmış olan yedi şirketin CTO’su ayrıca aşağıdaki konularda çağrıda bulunuyor:

  • Yeni teknolojilerin geliştirilmesini desteklemek ile SAF ve yeşil hidrojen üretim kapasitesinin artırılmasını teşvik etmek için sürdürülebilir ve planlı bir yaklaşım
  • Düzenleme ve sertifikasyon standartlarına küresel ve  tutarlı bir yaklaşım
  • Yeni teknolojilerin geliştirilmesinde araştırma kuruluşları ve havacılık sektöründeki tedarikçiler arasında iş birliği sağlanması
  • Akaryakıt üreticileri tarafından SAF üretim kapasitesine yatırım yapılması
  • Yeni havacılık teknolojilerini desteklemek için gerekli olan altyapıya havalimanı işletmecileri tarafından yatırım yapılması

2019 yılında verilen ortak taahhütten bu yana, yedi şirketin net sıfır karbon emisyonu elde etme yönünde aldıkları aksiyonlar, bugün hizmette olan filodaki iyileştirmelerden geleceğin teknolojilerine kadar uzanıyor. Bu kapsamda; 

  • Airbus, 2035 yılına kadar dünyanın ilk sıfır emisyonlu uçağını teslim etme hedefini açıkladı ve ticari havacılık için bu yüksek potansiyelli teknolojiyi geliştirme taahhüdüne dikkat çeken hidrojenle çalışan üç konsept uçağı tanıttı. Airbus ayrıca, 2030 yılına kadar filosunda 100 SAF'ın kullanıma başlanması için sertifikasyona yönelik genel yol haritası kapsamında 100 SAF iklim etkisi projelerine de katılıyor.
  • Boeing, ticari uçaklarının 2030 yılına kadar 100 SAF ile uçabileceği ve ecoDemonstrator programında yeni teknolojileri test etmeye devam edeceği taahhüdünde bulundu. SAF yakıtı artırmak için SkyNRG ve SkyNRG Americas ile bir ortaklık duyurdu. Boeing ve Kitty Hawk ayrıca, 1.500'ü aşkın test uçuşuyla otonom, tamamen elektrikli hava taksisiyle kentsel hava hareketliliğinin geleceğini ileri taşıyacak bir ortak girişim olan Wisk'i kurdu. Boeing, bu kez yan kuruluşu Insitu ile birlikte, proton değişim membranlı (PEM) hidrojen yakıt hücresiyle çalışan ScanEagle3 insansız hava aracı ile beşinci hidrojen uçuş test programını tamamladı.
  • Dassault Aviation, SAF kullanımını aktif olarak destekliyor ve Falcon serisi hâlihazırda SAF uyumlu durumda. Dassault Aviation'ın Clean Sky 2 Ortak Girişimi ve Fransa’nın Sivil Havacılık Araştırma Konseyi (Corac) kapsamındaki çalışmaları, uçağın hareketi esnasında havanın gösterdiği direnci ve ağırlığını azaltarak yakıt tüketimini düşürmeye odaklanıyor. Avrupa Sesar programı ile Dassault Aviation, özel olarak tasarlanmış uçuş yolları kullanarak uçuş verimliliğini ve yakıt tüketimini iyileştirmeye çalışıyor. Dassault Aviation ayrıca gelecekte uçaklarda hidrojen kullanımıyla ilgili Corac projelerinde de yer alıyor.
  • GE Aviation NASA ile birlikte, tek koridorlu uçaklara yönelik olarak megavat sınıfı entegre hibrit bir elektrikli güç aktarma organının uçuşa hazır olduğunu göstermek için çalışmalar sürdürüyor ve 100 SAF standartlarını tanımlamaya yönelik endüstri çalışmalarına öncülük ediyor.
  • GE and Safran ortaklaşa olarak, açık fan ve hibrit elektrik gibi günümüzün en verimli motorlarına kıyasla 20'den fazla daha az yakıt tüketimi ve CO2 emisyonu hedefleyen yenilikçi teknolojileri göstermek ve olgunlaştırmak için Haziran 2021'de CFM RISE programını başlattı. Program hedefleri arasında, SAF ve hidrojen ile 100 uyumluluğun sağlanması bulunuyor.
  • Pratt & Whitney, De Havilland Canada, Collins Aerospace ve Kanada hükûmeti ile ortaklaşa olarak, mevcut bölgesel turboprop uçaklara kıyasla yakıt verimliliğinde ve CO2 emisyonlarında 30'luk bir iyileşme hedefleyen hibrit-elektrik uçuş göstericisi geliştirmeye yönelik büyük bir yatırımını duyurdu. Pratt & Whitney ayrıca daha verimli bir motor çekirdeği için teknolojiler geliştiriyor ve yakın zamanda Carlsbad, California'da bu çalışmaları desteklemek amacıyla seramik matris kompozitlere (CMC) özel yeni bir mühendislik ve geliştirme tesisi açtı. Pratt & Whitney aynı zamanda 100'e kadar SAF yakıtı ile çalışan motorları test etmeye devam ediyor.
  • Rolls-Royce, UN Race to Zero’ya katılım gösterdi ve dünyanın uzun mesafe uçak filosunun 40'ında bulunan tüm Trent motorlarının 2023 yılına kadar 100 SAF ile uyumlu hâle getireceğini kanıtlayacağını açıkladı. Bu ayrıca UN Race to Zero ile SAF'ın 2030'a kadar devreye alınmasıyla da paralellik taşıyor. SAF uyumluluk hedeflerini yönetici ücretleri için de şart koşan Rolls-Royce, iki geniş gövdeli uçak ve bir iş jeti motoru tipini 100 SAF yakıtı ile test etti. Shell ile SAF kullanımını geliştirmek ve hızlandırmak için bir Mutabakat Anlaşması (MoU) imzaladı. Dünyanın en hızlı tamamen elektrikli olmasını planladığı uçağı geliştirdi,uçurdu ve tamamen elektrikli ve Kentsel Hava Hareketliliği (UAM) pazarındaki müşterilerle bu on yılın ortalarında uçacak ürünlere güç vermek amacıyla anlaşmalar imzaladı.
  • Safran, mevcut ve gelecekteki motorlarda fosil yakıtın tamamen yerini alabilecek SAF'ın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için ortaklaşa çalışmalar yürüterek havacılık endüstrisinde CO2 emisyonlarının azaltılmasını hızlandırmak için TotalEnergies ile stratejik bir ortaklık kurdu. Safran ve Airbus, havacılık endüstrisi için hidrojen teknolojilerini hazır hâle getirmek için JV ArianeGroup'un bu konudaki yeteneklerinden ve test tesislerinden yararlanacak.

CTO'lar yaptıkları ortak bildiride, günümüzde uçuşlarda elli yıl öncesine göre Ücretli Yolcu-Kilometre (Revenue Passenger-Kilometres – RPK) başına 80 daha az yakıt kullanıldığına işaret ediyor. CTO’lar ayrıca havacılığın, insan kaynaklı tüm CO2 emisyonlarının 2,5'ini, küresel emisyonların ise 4'ünü oluşturduğunu ifade ederek küresel GSYİH’nin 4’ünü oluşturduğunu ve 88 milyon iş imkanı sunduğunu vurguluyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Garanti BBVA veri merkezinde yapılan enerji tasarrufu yatırımları

Garanti BBVA veri merkezine yaptığı yenilikçi yatırımlarla 

yıllık 1,8 milyon TL’lik enerji tasarrufu sağladı

 

Teknolojik gelişmelere paralel veri merkezlerindeki enerji tüketiminin küresel enerji tüketimine oranı her yıl artıyor. Yapılan araştırmalarda, 2019 yılında 2 olarak belirlenen bu tüketimin 2030 yılında 8 düzeyine ulaşacağı öngörülüyor. Sürdürülebilir bir dünya hedefiyle öncü uygulamalara imza atan Garanti BBVA bu kapsamda karbon ayak izini azaltmak üzere, hayata geçirdiği yenilikçi teknolojilerle veri merkezinin yıllık enerji tüketimini belirgin şekilde düşürerek yıllık 1,8 milyon TL’lik tasarruf sağladı. 

 

İstanbul-Pendik’teki Garanti BBVA Veri Merkezi, dünyada “Tier IV Gold – Operasyonel Sürdürülebilirlik Sertifikası”na sahip 16 veri merkezinden biri konumunda bulunuyor. 2020 yılında yapılan soğutma ve iklimlendirme revizyonları, eski tip cihazların yeni nesil enerji verimliliği yüksek cihazlarla değişimi, sanallaştırma ortamlarının etkin ve verimli şekilde kullanımı sayesinde veri merkezinin işlem ve depolama kapasitesi yükseltilirken aynı zamanda yaklaşık 1,8 milyon TL değerinde yıllık 1993 Megawatt saat enerji tasarrufu sağlandı. Bu değer aynı zamanda yılda 172 ton petrole ve yaklaşık 1.000 ton karbondioksit gazı salımına karşılık geliyor. 

 

Yapılan çalışmalarla ilgili görüş bildiren Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz, “Garanti BBVA olarak, BBVA Grubu ile birlikte Global Eco-Efficieny Plan inisiyatifleri kapsamında, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak, toplam enerji tüketimlerini düşürmek, daha etkili geri dönüşüm politikalarıyla karbon ayak izimizi azaltmak gibi sürdürülebilir bankacılık hizmetleri taahhütlerinde bulunuyoruz. Bu kapsamda halihazırda Tier IV Gold sertifikasıyla, sürdürülebilirlik kriterleri anlamında dünyadaki sayılı tesislerden biri olan Garanti BBVA Veri Merkezinde, verimliliği daha da artırmak ve faaliyetlerimizin çevresel etkilerini azaltmak adına sürekli yeni yatırımlar yapıyoruz. Son bir yılda hayata geçirdiğimiz bir dizi uygulama ve yatırımlarla da, veri merkezimizin enerji tüketimi konusunda önemli bir tasarruf sağladık. Bizim için burada elde ettiğimiz tasarrufun parasal değerinden çok, bu ölçüde bir enerji için gerekli kaynak tüketiminin azalmış olması anlam ifade ediyor. Veri merkezimizde enerji verimliliğini daha da arttırmak için halen soğuk koridor kapama projesi üzerinde analiz ve simülasyon çalışmalarımız devam ediyor. Bu projeyle birlikte de 10-15 civarında ek bir enerji tasarrufu sağlayabileceğimizi öngörüyoruz. Teknoloji ve dijitalleşme şüphesiz insan hayatını kolaylaştıran unsurlar, ancak bu sürecin bir de yarattığı çevresel etkiler var ve biz bu alanda atılacak küçük-büyük her adımı önemsiyor, tüm iş süreçlerimizde faaliyetlerimizin yaratacağı çevresel etkileri azaltmak, dünyamıza ve geleceğimize iyi bakmak hedefiyle hareket ediyoruz.” diye konuştu. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Emirates, Maldivler ile Uzun Yıllara Dayanan Ortaklığını Expo 2020’de Yeniden Teyit Etti

Emirates, Maldivler ile Uzun Yıllara Dayanan Ortaklığını Expo 2020'de Yeniden Teyit Etti

 

  • Emirates Havayolu ve Grubu Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Şeyh Ahmed bin Saeed Al Maktoum ve Maldivler Cumhurbaşkanı İbrahim Mohamed Solih'in katılımıyla Maldivler Turizm Bakanlığı ile bir Mutabakat Anlaşması (MoU) imzaladı.
  • 34 yılı aşkın bir süredir adalar ülkesi Maldivler’e uçuş hizmeti veren Emirates, ülkenin turizm sektörünün toparlanmasında hayati bir rol oynamaya devam ediyor.
  • 2021 yılı Ocak ayından bu yana Maldivler'e yaptığı yolcu seferi sayısında zirveye ulaşan havayolu, ülkeye 170.000 yolcu taşıdı.

 Emirates hafta başında Maldivler Turizm Bakanlığı'yla imzaladığı Mutabakat Anlaşması'nın (MoU) süresini uzatarak Maldivler ile olan uzun soluklu ortaklığını yeniden teyit etti. Emirates Havayolu ve Emirates Grubu Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Şeyh Ahmed bin Saeed Al Maktoum, Maldivler Cumhurbaşkanı İbrahim Mohamed Solih ile Emirates'in Expo 2020 Pavyonu'nda bir araya geldi.

 Mutabakat Anlaşması, Emirates'in Batı Asya ve Hint Okyanusu Ticari İlişkilerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Ahmed Khoory ile Maldivler Turizm Bakanı Dr. Abdulla Mausoom ve Maldivler Pazarlama ve Halkla İlişkiler Kurumu Genel Müdürü ve CEO'su  Thoyyib Mohamed tarafından imzalandı.

 İmza töreninde ayrıca şu isimler yer aldı: Emirates Ticari İşler Direktörü Adnan Kazım, Emirates Uzak Doğu, Batı Asya ve Hint Okyanusu Ticari Operasyonlar Bölge Müdürü Abdulla Al Olama, Emirates Sri Lanka ve Maldivler Müdürü Chandana De Silva, Emirates İş Analizi Müdürü Hamad Ustadi, Maldivler Turizm Bakanlığı Müşteşarı Fathimath Nilfa, Maldivler Turizm Bakanlığı Kıdemli Politika Direktörü Mohamed Khussan ve Maldivler Turizm Bakanlığı İcra Direktörü Fazeela Ali.

 

 Emirates'in Batı Asya ve Hint Okyanusu Bölgesi Ticari İlişkilerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Ahmed Khoory anlaşmayla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Maldivler pazarı Emirates ağının ayrılmaz bir parçasıdır ve bugün de bu ada ülkesine olan bağlılığımızı yenilemekten dolayı çok mutluyuz. Emirates olarak 34 yılı aşkın bir süredir ülkeye hizmet etmekten gurur duyuyor, uzun soluklu iş birliğimizi pekiştirerek Maldivler'in ticaret ve turizm sektörünü canlandırmayı amaçlıyoruz."

 

  Maldivler Turizm Bakanı Dr. Abdulla Mausoom yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu yıl 1000'i aşkın seferle 170.000 yolcuyu ülkemize ulaştıran Emirates Havayolu, Maldivler Turizmi'nin başarı öyküsündeki önemli ortaklardan biri olmaya devam ediyor. Turizm Bakanlığı olarak Emirates Havayolu, Maldivler Pazarlama ve Halkla İlişkiler Kurumu MMPRC ve Bakanlığımız arasındaki bu üçlü Mutabakat Anlaşması'nın Maldivler'i BAE’ye ve dünyaya bağlayarak ülke turizminin gelişmesine ve tanıtımına katkıda bulunacağından eminiz."

 

 Maldivler Pazarlama ve Halkla İlişkiler Kurumu Genel Müdürü  Thoyyib Mohamed ise şu açıklamada bulundu: “Emirates Havayolu ile 30 yılı aşkın bir iş birliğimiz bulunuyor. Maldivler'in turizm sektöründeki başarısının büyük ölçüde havayolu markaları ve özellikle de Emirates ile kurduğumuz köklü ve faydalı iş birliklerimizden kaynaklandığını söyleyebiliriz. 34 yıldır Maldivler'e duyduğu güven ve gösterdiği bağlılık için Emirates'e müteşekkiriz."

  Havayolunun ada ülkesine olan bağlılığını bir kez daha teyit eden bu anlaşma, ülkenin turizm sektörünün toparlanmasını desteklemeye yönelik önemli girişimlerimizi özetliyor. 2021 yılı Ocak ayından bu yana Maldivler'e yaptığı yolcu seferi sayısında zirveye ulaşan havayolu, aralarında BAE, Rusya, Almanya, ABD ve Çek Cumhuriyeti gibi önemli pazarların da bulunduğu 100'den fazla noktadan Maldivler'e 170.000 yolcu taşıdı.

 Maldivler'e 1987 yılında sefer yapmaya başlayan Emirates, bugün Maldivler'e haftada 28 sefer yapıyor. Havayolunun kargo seferleri de Maldivler’in dünya genelindeki önemli ticaret pazarlarlıyla iş yapmasına katkıda bulunarak önemli bir rol üstleniyor. 

 Seyahat kısıtlamalarının gevşemesiyle  Emirates, Dubai üzerinden 120'yi aşkın noktaya sunduğu yolcu hizmetlerine kaldığı yerden devam ediyor. Havayolu, seyahatin her aşamasında aldığı kapsamlı sağlık ve güvenlik tedbirleri, Dubai Havalimanı'nda temassız teknoloji uygulaması, cömert ve esnek rezervasyon politikaları ve sektörde bir ilk olan çoklu risk içeren seyehat sigortası da dahil yenilikçi ürün ve hizmetleriyle sektöre liderlik etmeye devam ediyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Almanya’daki Türk Girişimi Raceplast’tan Koronavirüs’e Rağmen Yüzde 80’lik Sipariş Artışı!

Almanya’daki Türk girişimci Süleyman Ceyran’ın 2007’de kurduğu Raceplast firması ürettiği mühendislik plastikleriyle sektörde kalite ve hizmeti aynı anda sunmayı hedefliyor. Firmanın son paylaştığı verilere göre 2021’de siparişler bir önceki yıla göre yüzde 80; ciro ise yüzde 30 arttı. Firmanın kurucusu Süleyman Ceyran, salgın koşullarına rağmen büyümeyi başardıklarını belirterek, gelecek yıllarda daha da yukarıları hedeflediklerini ifade ediyor. Şirket geçen ay Hollanda’da açtığı satış ofisinin ardından, Fransa, Belçika ve Türkiye için de hazırlıklarını sürdürüyor.

Süleyman Ceyran’ın 2007’de kurduğu Raceplast firması, Almanya’da hızla büyümeye devam ediyor. Geçen aylarda Türkiye pazarında da yer alacağı açıklanan firma mühendislik plastiklerindeki uzmanlığını kullanarak kalite ve hizmeti aynı anda sunmak için çalışmalarını sürdürüyor. Genç girişimci Ceyran 2021’de siparişlerin yüzde 80 arttığı bilgisini paylaşırken, 2022 yılı için büyüme beklentilerin ise en az yüzde 20 olduğunu söylüyor. Bu yıl 500 bin euro makine yatırımı yaptıklarını ifade eden Ceyran, 2021 performansları ile gelecek seneki hedeflerini şu sözlerle değerlendiriyor:

“SALGINA RAĞMEN BÜYÜMEYİ SÜRDÜRDÜK”

2007’de kalite ve hizmeti birleştirmek için kurduğum Raceplast, salgın dönemi etkilerinin yoğun olarak görüldüğü 2020 ve 2021’de de büyüme sürdürdü. Bundan ötürü gurur duyuyorum. Verilerimiz incelediğinde pandemi koşullarının çok ağır olduğu 2020’de bile sipariş sayımızın yüzde 10 arttığını görüyoruz. 2021’de ise bu oran yüzde 80’i geride bırakmış durumda. Bu ciddi artışların da verdiği güçle ilk satış ofisimizi eylül ayında Hollanda’da kurduk. Şimdi Fransa, Belçika ve Türkiye’de satış ofislerimiz için hazırlıklarımız tüm hızıyla sürüyor. 

“2022’DE EN AZ YÜZDE 20 BÜYÜMEYİ HEDEFLİYORUZ

Salgın döneminde birçok küçük, orta ve büyük ölçekli firma ne yazık ki küçülmek zorunda kaldı. Bizimse 2020 ve 2021 yılları ciromuz her sene için yüzde 30’luk bir gelişme gösterdi. Bununla birlikte bu yıl içinde yeni makine yatırımları için yaptığımız 500 bin euroluk yatırımı ile 2022’deki üretim kapasitemizi de büyük oranda artırmış olacağız. Sadece makine yatırımları değil, otomasyon sistemlerimizi de güçlendirmeyi hedefliyoruz. Gelişmiş sanayi robotlarının fabrikalarımızda yerini alması için görüşmelerimiz sürerken, Türkiye’de kurmak istediğimiz fabrika projemizi de ilerletmek istiyoruz. Almanya’da başarı elde etmiş bir firma olarak, amacımız sadece burada sınırlı kalmak değil. İhracat bizim için çok önemli bir alan. 2020’de ihracat oranımız yüzde 8’ken, bu sene yüzde 12’ye çıkardık. 2022 için büyüme hedefimiz şu an için yüzde 20 ve bu oranın çok daha üstüne çıkma hedefiyle ben ve tüm arkadaşlarım çalışmayı sürdürüyoruz.

“2022’DE TÜRKİYE’YE DAHA ÇOK ODAKLANACAĞIZ”

Türkiye’yi yaklaşık 15 yıldır takip ediyorum ve buradaki pazarda çok büyük potansiyel görüyorum. Türkiye genç bir nüfusa sahip ve kalite konusunda da çok büyük adımlar atıldı. Bu konuda Türkiye’deki şirketlere kaliteli alternatifler sunabileceğimize eminim. 2022’de Türkiye bir ofis açmayı planlıyoruz. Gerekli personel ve altyapı hazırlıklarının ardından 2023’te Türkiye’de gıda, içecek, otomotiv ve savunma sanayisine hizmetlerimizi sunmayı hedefliyoruz. 

“SÜRDÜRÜLEBİLİR VE İKLİM DOSTU BÜYÜYECEĞİZ”

Salgınla birlikte tüm dünyayı etkileyen büyük bir iklim krizinin yaşandığının da farkındayız. Geçtiğimiz ağustos ayında yayımlanan Birleşmiş Milletler’e bağlı Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) raporu dünya için kırmızı alarm verdi. Biz de Raceplast olarak tesislerimizde çevre dostu olmaya son derece özen gösteriyoruz. Geri dönüşüm bizim için çok önemli. Kullandığımız malzemelerin artıkları plastik üreticilerine geri dönüşüm olarak geri gidiyor. Elektriğimizin büyük bir kısmını güneş enerjisinden tedarik ediyoruz. Bununla birlikte şirket araçlarımızı da elektrikli olanlarla değiştirmeyi planlıyoruz. Özetle, sürdürülebilir ve iklim dostu büyümeyi önceliklerimiz arasında sayıyoruz.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Escar, 9 ayda cirosunu yüzde 51, net karını ise yüzde 115 artırdı

Filo kiralama sektöründe en yüksek sözleşme yenileme oranına sahip Escar (Escar Turizm Taşımacılık Ticaret A.Ş.), halka arzının ardından ilk bilançosunu açıkladı. Escar’dan Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamaya göre, şirket, 9 ayda satış hasılatını yüzde 51 artırarak 357 milyon liraya çıkardı. Escar’ın 9 aylık net karı ise, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 115 artarak 129 milyon liraya ulaştı. Escar, geçen yılın aynı döneminde 236 milyon lira satış hasılatı ve 60 milyon lira net kar elde etmişti.

Escar Genel Müdürü Nora Karakaş, “Pandeminin etkisinin azalması ile piyasalardaki rahatlama iş sonuçlarımıza da yansıdı. Biz de hem satış gelirlerimizde hem de FAVÖK’te artış elde ettik.  Böylece istikrarlı büyümemizi sürdürdük. 2020 yılında pandemi nedeniyle piyasada zorlanmalar yaşanmış olsa da sunduğumuz kaliteli hizmet sayesinde müşteri kaybı yaşamadık ve bunu da gelirlerimize yansıttık. Böylece, 2020 yılını 317,1 milyon TL gelir ve 78,3 milyon TL net kar ile kapattık. Bu yılın 9 aylık döneminde ise, satış gelirlerimizi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 51 artırarak 357 milyon liraya, net karımızı ise yüzde 115 artırarak 129 milyon liraya yükselttik. Halka arzdan aldığımız güçle yolumuza istikrarlı bir şekilde devam ediyoruz” dedi.

Araç fiyatlarındaki artışa bağlı olarak ikinci el araç satışlarından da önemli bir gelir elde ettiklerini ifade eden Karakaş, “İkinci el araç satış adetlerimiz yüzde 42 artarken, bu satışlardan elde ettiğimiz gelir ise yüzde 88 arttı. Devam eden çip tedarik sorunu ve otomotiv üretimindeki daralmaya rağmen elde ettiğimiz sonuçlar kar marjlarımıza da yansıdı ve üçüncü çeyrekte net kar marjı 36’ya yükseldi. Ayrıca döviz pozisyonlarımızın sağlıklı işlemesi kar marjının yukarıya çekilmesinde önemli katkı sağladı” şeklinde konuştu.   

Escar’ın en kuvvetli yanının “Yüksek müşteri memnuniyeti” olduğunu kaydeden Karakaş, bu sayede 40 milyar liraya ulaşan operasyonel araç kiralama sektöründe “en yüksek sözleşme yenileme oranına sahip şirket” olduklarını kaydetti. Karakaş, şöyle devam etti:

“Sadece uzun dönemli araç kiralama hizmeti veriyoruz. Toplam 3,848 araçlık filomuz ve 210 adet kurumsal müşterimizle uzun yıllara dayanan ve güven üzerine kurulan ilişkilerimiz var. Bu da bizi her türlü kriz ve türbülanstan koruyor. Fleet excellence anlayışı, bize sektörde yüzde 91 ile “en yüksek sözleşme yenileme” oranına sahip şirket unvanını da kazandırıyor.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bosch, 2022’de yarı iletken fabrikalarına 400 milyon avrodan fazla yatırım yapacak

Dresden, Reutlingen ve Penang genişletilecek.

  • Bosch, çiplere yönelik artan talebe yanıt veriyor.
  • Almanya Dresden'de 300 milimetrelik yonga plakası fabrikası daha hızlı genişletilecek.
  • 2023'ün sonuna kadar Reutlingen'de 4.000 metrekarelik yeni temiz oda alanı inşa edilecek.
  • Bosch, Reutlingen'de yarı iletken geliştirme alanında 150 kişiye iş imkânı yaratacak.
  • Yeni yarı iletken test merkezi Penang'da kurulacak.

Stuttgart, Almanya – Küresel çip sıkıntısı karşısında Bosch, sermaye harcamalarını artırıyor. Teknoloji ve hizmet tedarikçisi, Dresden'deki yeni yonga plakası fabrikasını açtıktan sadece birkaç hafta sonra, çip üretim tesislerine dokuz haneli bir yatırım daha duyurdu. Sadece 2022'de Bosch, Almanya'nın Dresden ve Reutlingen kentindeki yonga plakası fabrikalarını ve Penang, Malezya'daki yarı iletken operasyonlarını genişletmek için 400 milyon avrodan fazla yatırım yapmayı planlıyor. Bosch Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Volkmar Denner, “Çiplere olan talep baş döndürücü bir hızla artmaya devam ediyor. Güncel gelişmeler ışığında, müşterilerimize mümkün olan en iyi desteği sağlayabilmek için yarı iletken üretimimizi sistematik olarak genişletiyoruz.” dedi. Sermaye harcamalarının büyük bir kısmı, Bosch'un 2022'de üretim kapasitesinin daha da hızlı artırılacağı Dresden'deki yeni 300 milimetrelik yonga plakası fabrikası için ayrıldı. Planlanan rakamın yaklaşık 50 milyon avrosu önümüzdeki yıl Stuttgart yakınlarında yer alan Reutlingen'deki yonga plakası fabrikasına harcanacak. Bosch, 2021'den 2023'e kadar burada ek temiz oda alanına toplam 150 milyon avro yatırım yapacak. Malezya, Penang'da Bosch, yarı iletkenler için sıfırdan bir test merkezi de inşa ediyor. 2023'ten itibaren merkez, bitmiş yarı iletken çipleri ve sensörleri test edecek. Denner, “Bu planlı yatırımlar, yarı iletkenlerin temel teknolojisi için kendi üretim kapasitemize sahip olmanın stratejik önemini bir kez daha gösteriyor.” dedi.

Dresden'de daha hızlı artış, Reutlingen'de yeni temiz odalar

Bosch Yönetim Kurulu Üyesi Harald Kroeger, “Amacımız, Dresden'de çip üretimini planlanandan daha erken hızlandırmak ve aynı zamanda Reutlingen'deki temiz oda kapasitesini artırmak. Ürettiğimiz her bir ek çip, mevcut duruma yardımcı olacak.” Diye konuştu. İki aşamada, Reutlingen'deki mevcut 35.000 metrekarelik temiz oda alanına toplam 4.000 metrekareden fazla alan eklenecek. 200 milimetrelik yonga plakaları için 1.000 metrekare üretim alanı eklenerek toplamı 11.500 metrekareye çıkaran ilk aşama tamamlandı. Bu, son aylarda ofis alanını temiz odaya dönüştürmeyi ve bir köprü aracılığıyla mevcut yonga plakası fabrikasına bağlamayı içeriyordu. Yeni tesis, Eylül ayından bu yana yonga plakası üretiyor. Kroeger, “200 milimetrelik yonga plakaları için üretim kapasitemizi yüzde 10 civarında artırdık.” dedi. Bunun için sermaye harcaması 50 milyon avroya ulaştı (2021 yılında). Bu hamleyi yaparken şirket, özellikle MEMS sensörlerine ve silisyum karbür güç yarı iletkenlerine yönelik artan talebe yanıt veriyor. Genişletmenin ikinci aşaması, 2023'ün sonuna kadar 3.000 metrekarelik bir temiz oda alanı daha yaratacak. Bu amaç doğrultusunda şirket, hem 2022'de hem de 2023'te yaklaşık 50 milyon avro yatırım yapacak. Bosch, Reutlingen'de yarı iletken geliştirme alanında 150 kişiye iş imkânı da yaratıyor.

Malezya Penang'da yeni test merkezi

2022 için planlanan sermaye harcamasının bir diğer kısmı Penang'daki yeni bir yarı iletken test merkezine gidecek. Bu son derece otomatik ve ağa bağlı fabrika, 2023'ten itibaren yarı iletken çiplerin ve sensörlerin testlerini yapacak. Bosch'un Malezya Penang'ın anakara şeridinde aşamalı olarak geliştirilecek toplamda 100.000 metrekareden fazla arazisi var. Başlangıçta test merkezi, temiz odalar, ofis alanı, araştırma ve geliştirme ve 400 kadar çalışan için eğitim tesisleri dahil olmak üzere yaklaşık 14.000 metrekarelik bir alanı kaplayacak. Yeni lokasyonun hafriyat işleri 2020 yılı sonunda başladı ve binalardaki çalışmalar ise Mayıs 2021'de başladı. Test merkezinin 2023 yılında faaliyete geçmesi planlanıyor. Penang'daki ek test kapasitesi, gelecekte Bosch'un yonga plakası fabrikalarında Reutlingen'deki silikon karbür yarı iletkenler gibi yeni teknolojilerin bulunması olasılığını açmayı amaçlıyor. Ayrıca Asya'daki yeni lokasyon, çiplerin teslimat sürelerini ve mesafelerini kısaltacak.

Benzersiz bir satış teklifi olarak yarı iletkenler

Mikroelektronik, Bosch'un tüm iş alanlarının başarısında önemli bir faktördür. Bu teknolojinin potansiyelini erkenden fark eden şirket, 60 yılı aşkın bir süredir yarı iletken bileşenler üretiyor. Bu, Bosch'u elektronik ve yazılım uzmanlığının yanı sıra mikroelektronik konusunda derin bir anlayışa sahip birkaç şirketten biri yapıyor. Bosch, bu belirleyici rekabet avantajını yarı iletken üretimindeki gücüyle birleştirebilir. Teknoloji ve hizmet şirketi, 1970’ten beri Reutlingen'de yarı iletken bileşenler üretmektedir. Bunlar hem tüketici elektroniği hem de otomotiv uygulamalarında kullanılıyorlar. Otomobillerdeki modern elektronikler, trafik emisyonlarını azaltmanın, yol kazalarını önlemenin ve güç aktarım mekanizması verimliliğini artırmanın temelidir. Kroeger, “Bosch, üstün elektronik sistemler geliştirmek için özel yarı iletken ve otomotiv uzmanlığından yararlanabilir. Bu, müşterilerimize ve gelecekte güvenli ve verimli mobilitenin keyfini çıkarmaya devam etmek isteyen sayısız insana fayda sağlıyor.” dedi. Dresden'deki 300 milimetrelik yonga plakası fabrikasının üretimi, bu yılın Temmuz ayında, planlanandan altı ay önce başladı. Yeni tesiste üretilen çipler ilk olarak Bosch elektrikli el aletlerine takılıyor. Otomotiv müşterileri için çip üretimi de planlanandan 3 ay daha erken olmak üzere Eylül ayında başlayacak. 2010 yılında 200 milimetre teknolojisinin tanıtılmasından bu yana Bosch yalnızca Reutlingen ve Dresden'deki yonga plakası fabrikalarına 2,5 milyar avrodan fazla yatırım yaptı. Buna ek olarak, mikroelektroniklerin geliştirilmesine milyarlarca avro yatırım yapıldı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı