Aylık arşivler: Mart 2022

Millet İttifakı Köşk Heyetinden Başkan Çerçioğlu’na Ziyaret

Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Parti Köşk ilçe yönetimleri ve Köşklü muhtarlar, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na nezaket ziyaretinde bulundu.

 

Millet İttifakı bileşenleri ve muhtarlar, Köşk’te yapılacak Büyükşehir Belediyesi çalışmalarıyla ilgili görüş alışverişinde bulundu. Başkan Çerçioğlu’nun Köşk’e bugüne kadar yaptığı hizmetler için teşekkür eden heyet, başarılı sosyal belediyecilik çalışmalarından dolayı da tebrik etti.

 

Muhtarları ile CHP ve İyi Parti yönetimlerini ağırlamaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Başkan Çerçioğlu, Köşk için en güzel hizmetleri dayanışma içinde ve birlikte yapacaklarını belirterek, Köşk heyetine nazik ziyaretleri için teşekkür etti.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Polat Turizm Otelcilik’te Yeni Atalamalar

Polat Turizm Otelcilik, Renaissance Polat Istanbul Hotel, 

Renaissance Istanbul Polat Bosphorus ve Palandöken Dağı’nın eteklerinde konumlanan Türkiye’nin en gözde kayak otellerinden

 Polat Palandöken’de gerçekleşen yeni atamalarla yönetim ekiplerini güçlendirdi. 

 

 

Turizm sektörünün önemli markalarından Polat Turizm Grubu, üst düzey kadro değişikliklerini duyurdu. 

 

Renaissance Polat Istanbul Hotel’in Genel Müdür yardımcısı olarak görev yapan Elif Yenidoğan Denktaşlı artık Otel Müdürü unvanıyla turizm sektöründeki başarılarına devam edecek. Yenidoğan, aynı zamanda 2016 yılından beri Renaissance Polat İstanbul Hotel’in yanı sıra Renaissance Istanbul Polat Bosphorus ve  Polat Palandöken’in Satış ve Pazarlamasını yönetiminden de sorumlu. 

 

Atatürk Üniversitesi Turizm Otelcilik bölümünden mezun olan Nuh Seçer Polat Palandöken’e Otel Müdürü olarak atandı.  2000 yılından itibaren otel de farklı görevlerde bulunan Nuh Seçer son olarak Opresayon Müdürlüğü görevindeydi.

 

Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği’nden mezun olan Figen Eyel, 1997 yılından itibaren Polat Turizm bünyesinde farklı pozisyonlarda görev aldı. Kariyerine Satış Koordinatörü olarak başlayan Eyel, Renaissance Istanbul Polat Bosphorus Genel Müdürü olarak atandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Eser ve hizmet siyasetimizin ülkemizi getirdiği seçkin yer, istikametimizin doğruluğunun ispatıdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenirken, "Türkiye yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır" dedi

 

Konuşmasına İslam âleminin dün idrak edilen mübarek Miraç Kandili'ni tebrik ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Muhammed'in Allah katına çıkışıyla namazın farz kılınması başta olmak üzere çeşitli müjdeleri ifade eden bu gecenin Müslümanlara ve insanlığa hayırlar getirmesini diledi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyanın dört bir yanından zulümlere, nobranlıklara, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı feryatların yükseldiği bir dönemde, Rabb'imizin kimseyi gücünün yetmeyeceği şeyle yükümlü kılmayacağı inancıyla Allah'ın mağfiretine, Peygamber Efendimizin özellikle şefaatine sığınıyoruz. Hayatımızın hayır, hasenat, ibadet ve bereketini çoğaltması dileğiyle bir kez daha milletimizin ve İslam âleminin Miraç Kandili'ni tebrik ediyorum." diye konuştu.

 

“28 Şubat darbesi tarihimizin kara sayfalarından biri olarak zihinlere kazınmıştır”

Dün, eski başbakanlardan, Millî Görüş Hareketi'nin kurucusu, dava, siyaset ve devlet adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın vefatının 11. yıl dönümünün geride bırakıldığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Erbakan'ı rahmet, minnet ve hasretle yâd etti.

 

Erbakan'ın sanayide, teknolojide, tarımda, diplomaside, ilimde velhasıl her alanda bağımsız, güçlü Türkiye özlemi doğrultusunda verdiği mücadeleden aldıkları ilhamla bugün de yollarına devam ettiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Rabbim hocamızı rahmetiyle kuşatsın, cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Tabii 28 Şubat gününün bizim yakın tarihimizde bir başka anlamı, bir başka sembolü daha vardır. O da 28 Şubat darbesidir. Türkiye, 28 Şubat 1997 tarihinde 27 Mayıs 1960 ile başlayan darbeler silsilesinin yöntemleri itibarıyla postmodern diye tabir edilen yeni bir yüzüyle tanışmıştır. Bir taraftan ülkenin seçilmiş meşru yönetimine dayatmaların yapıldığı, diğer taraftan gövde gösterisi için tankların sokaklarda yürütüldüğü, öte yandan hükümetin ağır baskılarla istifaya zorlandığı 28 Şubat darbesi tarihimizin kara sayfalarından biri olarak zihinlere kazınmıştır. Bürokrasinin, medyanın, iş dünyasının sivil toplum kuruluşu görünümlü darbe şakşakçılarının desteğiyle ortaya çıkan 28 Şubat vakası daha önceki ve sonraki tüm benzer olaylar gibi zaman içinde millî irade tarafından elbette tasfiye edilmiştir. Türkiye'yi köken, mezhep, meşrep, hayat biçimi, siyasi görüş gibi fay hatları arasına sıkıştırıp felç etmeyi amaçlayan bu girişimin müsebbipleri önce mahşeri vicdanda, sonra da hukuk önünde yaptıklarının hesabını vermişlerdir. Eşine az rastlanır bir kibirle, hoyratlıkla, pervasızlıkla yürütülen 28 Şubat sürecinde yaptıklarının yanlarına kar kalacağını düşünenlerin hesap günü gelip çattığında sergiledikleri zavallılık, pespayelik de ibretialemliktir."

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat sonrasındaki tarihlerde aynı niyetle yayınlanan 27 Nisan 2007 bildirisinin de 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin de millî irade tarafından anında cevaplandırılarak adeta boğulmuş olmasının ülkede bir devrin kapandığının işareti olduğunu vurguladı.

 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) artık darbeyle, cuntayla, bildiriyle değil, sınırları korumadaki, sınır ötesi harekâtlarındaki bölgesel ve küresel güvenlik krizlerindeki güçlü duruşu, başarıları ve etkisiyle gündem olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, nitekim ülkenin son bir asrındaki Millî Mücadele ve Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasındaki en büyük askeri başarıların bu dönemde elde edildiğini dile getirdi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'deki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekâtları, Libya'daki meşru yönetime verilen destek ile Karabağ'ı ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için mücadele eden Azerbaycanlıların yanlarında yer almalarının ülkenin ve TSK'nın tarihine altın harflerle geçen zaferler olduğunu anımsattı.

 

"Türkiye yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır"

Dört bir yanda yaşanan krizlerin, TSK'nın tüm gücü, imkânı ve vaktiyle vatan savunması, milletin menfaatlerinin korunması, devletin gücünün artırılması hususundaki görevlerine odaklanmasının ne kadar hayati, ne kadar isabetli, ne kadar elzem olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

 

"Ordusu, devletinin ve milletinin emrinde olmayanların kendi içinde birliğini, beraberliğini sağlayamayanların sonuçta hem istiklallerini hem geleceklerini kaybettikleri bir dönemde Türkiye siyasi, ekonomik, diplomatik olarak yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır. Temennimiz, ülkemizdeki darbelerin ve darbe girişimlerinin siyasi ve sosyal ayağını teşkil eden kesimlerin de bir an önce aynı idrak düzeyine ulaşmaları, aynı yerli, millî, sivil, vizyoner yaklaşıma kavuşmalarıdır. Maalesef 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ve sonrasında yaşadıklarımız bu kesimlerin henüz ülkemizin ihtiyacı olan demokratik olgunluğuna ulaşamadıklarını ortaya koymuştur. İnsanlarımızın inancıyla ve inancının sembolleri olarak gördüğü değerleriyle mücadelesini, aksi yöndeki tüm iddialarına, beyanlarına, şovlarına rağmen bilinçaltlarında hala sürdürenler var. Bunların ellerine fırsat geçtiğinde neler yapabileceklerine ilişkin pek çok emareye hem millî meselelerde hem siyasi ve sosyal tartışmalarda sıkça rastlıyoruz. Milletimizin, 28 Şubat'ın ardından Türk siyasetinde yaptığı revizyonun mesajını hala alamayanlar olduğunu anlıyoruz. Lafzı ve ruhu ile demokrasiye, hakka, adalete, özgürlüğe saygıyı bu medeniyetin, bu toprakların, bu halkın bendesi olmayı öğrenemeyenlere milletimiz asla ülkenin yönetimini teslim etmemiştir ve etmeyecektir."

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbelerle, vesayetle, uluslararası operasyonlarla netice alma dönemi kapandığı için ülkede millî iradenin desteğini kazanma ve halkın rızasıyla yönetime gelme dışında bir yol, yöntem ve usulün kalmadığını dile getirdi.

 

"Tek parti faşizminin darbe ve cunta dönemleri alışkanlığıyla, milleti tehdit ederek, proje ürünü eklektik hesaplarla yola çıkarak ham hayaller peşinde koşanların sonu hüsrandır. Benzer hesapların geçmişte de çok yapıldığını ama hepsinin akıbetinin de hüsranla neticelendiğini hatırlatmak isteriz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

 

"Üzerinden çeyrek asır geçen 28 Şubat darbesinin muhasebesinin bize verdiği mesajlar işte bunlardır. Buna karşılık Türkiye'nin son 20 yılında samimiyetle ve kararlılıkla uyguladığımız eser ve hizmet siyasetimizin 81 vilayetimizde 85 milyon vatandaşımızla yüzlerce milyonluk dost ve kardeş halimizle ülkemizi getirdiği seçkin yer, istikametimizin doğruluğunun ispatıdır. Rabbimden ülkemizi bir daha darbelerle, vesayetle, ihanetle imtihan etmemesini diliyorum."

 

Dünyanın bir süredir köklü bir değişim sürecinden geçtiğini her fırsatta tekrar tekrar ifade ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Asırlık geçmişe sahip, küresel yönetim sistemi çökmektedir. Bu sistemin temelini oluşturan Birinci ve İkinci Dünya Savaşları hak arama değil, paylaşım mücadeleleriydi. Biz bu mücadelede maalesef masada değil menüde yer alan milletlerden biriydik. Cumhuriyetimizi kurarak ve sıkı sıkıya sahip çıkarak bu zor dönemi atlatırken çok ağır bedeller de ödedik. İkinci Cihan Harbi sonrasında galipler tarafından salt kendi çıkarlarını koruma esasına göre kurgulanan siyasal ve ekonomik işleyiş yaşanan sorunların en önemli sebebidir. Zaten sancılı olan bu sistem, soğuk savaşın sona ermesinin ardından iyice dengesizleşmiştir."

 

Her platformda "Dünya 5'ten büyüktür" ve "Daha adil bir dünya mümkün" diyerek ifade ettikleri küresel yönetim sistemindeki çarpıklığın, yaşanan her hadiseyle kendini yeniden gösterdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

 

"Suriye'de artık 11. yılına girmek üzere olan trajedinin de Afganistan'dan Irak'a, Bosna'dan Ruanda'ya, Gazze'den Yemen'e, Arakan'dan Libya'ya dünyanın dört yanında dökülen kanların, yaşanan acıların da müsebbibi bir küresel yönetim ve güvenlik sistemidir. Kendi güvenlikleri ve refahları dışında hiçbir şeyi önemsemeyen, dünyadaki diğer tüm ülkelere ve toplumlara bu önceliklerinin birer aparatı muamelesi yapanların süslü kavramlar arkasına gizledikleri kirli yüzleri artık tüm çıplaklığıyla ortadadır. Nitekim Türkiye'nin 'Dünya 5'ten büyüktür' itirazıyla başlattığı sorgulamaya, ilk anda tereddütle yaklaşanların bir süre sonra tespitimizin doğruluğunu teyide ve sahiplenmeye başladığına şahit olduk. Son olarak Ukrayna'da yaşanan gelişmeler bu gerçeği yine doğrulayan bir mahiyet arz etmektedir.

 

Sorunun tarafı ve hatta sebebi olan ülkelerin aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki hakemlik ve çözüm mevkilerinin de sahibi bulunmaları, işleri içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir. Öncelikle şu hususun altını kalın çizgilerle çizmek isterim. Türkiye bölgesinde barışı, huzuru, esenliği isteyen bir ülkedir. Bu tavrımızı Irak ve Suriye'den Kafkaslar ve Karadeniz'e, Akdeniz'den Balkanlar'a kadar her yerde, her hadisede gösterdik. Karadeniz'in kuzeyindeki krizde de her ikisini de dost olarak gördüğümüz Ukrayna ve Rusya'ya aralarındaki sorunları diyalog yoluyla çözmeleri çağrısında bulunduk, bu telkini yaptık."

 

"Böyle bir tablonun ortaya çıkmasından dolayı üzüntülüyüz"

Ukrayna ve Rusya arasında yaptıkları arabuluculuk teklifi dâhil gösterilen samimi gayretin şahidinin bizzat Ukrayna ve Rusya liderleri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yine bu süreçte barış ve istikrarın temini için çok yönlü diplomatik girişimlerimizi kesintisiz sürdürdük, sürdürüyoruz. Maalesef sonuçta korkulan oldu ve 24 Şubat'ta silahlar patladı. Böyle bir tablonun ortaya çıkmasından dolayı gerçekten üzüntülüyüz." dedi.

 

NATO Liderler Zirvesi başta olmak üzere her platformda Türkiye'nin, Ukrayna ve Rusya arasındaki meseleye bakışını ifade etmeyi sürdürdüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bölgedeki durumun yaygın fiili çatışmaya dönüşme ihtimalinin belirdiği 12 Şubat'tan itibaren Ukrayna'daki 20 bin vatandaşımıza, diplomatik misyonlarımıza kayıtlı iletişim numaralarını arayarak ikazlarımızı yaptık. Bununla kalmadık, 22 Şubat'ta özellikle Ukrayna'nın doğusundaki vatandaşlarımıza süratle bölgeden ayrılmaları çağrısında bulunduk. Türk Hava Yollarımız geniş gövdeli ve sık uçuşlu seferleriyle Ukrayna'dan ayrılmak isteyen vatandaşlarımıza ve diğer ülke vatandaşlarına gereken imkânları sağladı." diye konuştu.

 

Hava trafiğinin kapanması üzerine çatışmanın ertesi gününden itibaren otobüslerle tahliye işleminin başlatıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çeşitli şehirlerdeki vatandaşlarımızı trenlerle önce Romanya'ya götürecek, ardından ülkemize getirecek bir çalışmanın da şu anda içindeyiz. Tahliye talebinde bulunan dost ve kardeş ülke vatandaşlarına da her türlü desteği veriyoruz. Halen Ukrayna limanlarında bulunan Türk bayraklı gemilerimizle ülke topraklarındaki tırlarımızın durumlarını da yakından takip ediyoruz. Bugüne kadar 5 bin vatandaşımız Ukrayna topraklarından ayrılarak ülkemize ve diğer ülkelere geçmiştir." ifadelerini kullandı.

 

Gelişmelere ve taleplere göre çeşitli kanallardan tahliye işlemlerini sürdüreceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Montrö Sözleşmesi'nin boğazlardaki gemi trafiği konusunda ülkemize verdiği yetkiyi, krizin tırmanmasının önüne geçecek şekilde kullanma kararındayız. Hep söylediğimiz gibi biz Ukrayna'nın egemenliğine, siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesinden yanayız. Rusya'nın Ukrayna topraklarına yönelik saldırısını kabul edilemez görüyor, Ukrayna yönetiminin ve halkının verdiği mücadeleyi takdir ediyoruz." dedi.

 

"Millî çıkarlarımızdan elbette ödün vermeyeceğiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasındaki krizin başından beri Avrupa'nın ve Amerika'nın sergilediği kararsız tutumu, bilhassa 24 Şubat sabahından itibaren takınılan dirayetsiz tavrı, ibretlik bir vaka olarak kayıtlarına aldıklarını bildirerek, şöyle devam etti:

 

"Gerçi bunlar bizim geçmişte kendi sınırlarımız tehdit altındayken zaten tecrübe ettiğimiz hususlardı. Ukrayna krizinde tekrar teyit etmiş olduk. Bu süreçte bizim için önemli olan kendi duruşumuzdur. Türkiye, Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa Birliği başta olmak üzere içinde yer aldığı kurumlar ve ittifaklar çerçevesindeki sorumluluklarını bugüne kadar harfiyen yerine getirmiştir, bundan sonra da yerine getirecektir. Kendi millî çıkarlarımızdan elbette ödün vermeyeceğiz ama bölgesel ve küresel dengeleri de ihmal etmeyeceğiz. Bunun için ne Ukrayna'dan ne Rusya'dan vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz.

 

Bunun için uğradığımız onca haksızlığa, maruz kaldığımız onca çifte standarda rağmen siyasi, ekonomik ve askeri ittifaklarımızdan vazgeçmiyoruz. Bunun için insani hassasiyetlerimizi diğer mülahazaların üzerinde tutuyor, Suriye başta olmak üzere bölgemizin her köşesinden gelen onca sığınmacıyı tüm sıkıntılarına rağmen barındırmaya devam ediyoruz. Bunun için Afrika'dan Güney Amerika'ya tüm mazlum coğrafyalarla ilişkilerimizi sıkı tutuyor, bizden yardım isteyen, desteğimize ihtiyacı olan hiç kimseyi, hiçbir toplumu, hiçbir devleti yüzüstü bırakmıyoruz."

 

"Milletimizin ihtiyacı, ülkemizin istikametini 2053'lere çevirecek programlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dış politika vizyonunun anlamını ve etkisini görmek için ülkeye dışarıdan bakabilme ferasetine sahip olmak gerektiğini belirterek, "Yalanla, iftirayla, çarpıtmayla, cehaletle belki günlük siyaset yürütülebilir ama Türkiye'nin ve Türk milletinin yüksek çıkarları anlaşılamaz, savunulamaz, geliştirilemez." dedi.

 

"Bölgesinin ve dünyanın yükselen gücü Türkiye'nin 2023'e, 2053'e uzanan yolculuğuna en küçük bir katkısı olmayanlardan en azından millî meselelerde, serinkanlı bir yaklaşım takılabilmelerini bekliyoruz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizin ihtiyacı, ülkemizin istikametini 1990'lara döndürecek değil, 2053'lere çevirecek liderlerdir, yönetimlerdir, programlardır." değerlendirmesinde bulundu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son dönemdeki tüm sınamaları gibi Karadeniz'in kuzeyindeki krizi de selametle atlatacağını belirterek, şunları kaydetti:

 

"Çünkü Türkiye artık siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri ve istihbari altyapısıyla kendi politikalarını üretecek ve uygulayacak seviyeye gelmiş bir devlettir. Hiçbir ittifakın, hiçbir iş birliğinin sağladığı avantajlardan vazgeçmeden kendi göbeğimizi kendimizin keseceği, ihtiyacımız olan tüm araç gereci üretebileceğimiz bir yapı kurana kadar durup, dinlenmeden çalışacağız."

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma kurdukları güçlü altyapının sağladığı imkânlarla krizleri Türkiye için fırsata dönüştürecek adımları atabilecek durumda olduklarını söyledi.

 

Salgın döneminde bunu hep birlikte gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelişmiş ülkelerin sağlık sistemleri başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri çökerken kendilerinin hiçbir vatandaşın mağduriyetine izin vermeyen, kaderine terk etmeyen başarılı bir yönetim sergilediklerini ifade etti.

 

Küresel ekonomik işleyişin salgın sürecinde yaşadığı sarsıntının ardından girdiği yeniden yapılanma döneminde Türkiye'yi öne çıkartarak bu gerçeği tekrar ispatladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Başlattığımız ekonomik dönüşümün kur ve enflasyon üzerinde yol açtığı olumsuz etkilerine rağmen yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla üzerine bina ettiğimiz kendi modelimizi başarıyla uyguluyoruz. Bu tabloyu kriz ve felaket etiketiyle sunmaya çalışanlar aynı taktiği geçmişte de defalarca denemişlerdi." diye konuştu.

 

"Asla hedeflerimizden şaşmadık, asla duruşumuzu bozmadık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi olaylarından beri yaşanan hiçbir hadisenin doğal dinamiklerin ürünü olmadığının, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik yükselişinin önünü kesme amacı taşıdığının inkâr edilemez bir gerçek olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"PKK'sından DEAŞ'ına ve FETÖ'süne kadar tüm terör örgütleri sinsi bir planlama ve taktikle aynı gayeyle üzerimize salınmıştır. Uzunca bir süredir maruz kaldığımız gizli, açık nice ambargo, tuzak sanayimizi, teknolojimizi, ihracatımızı, ekonomimizi baltalama girişimi hep büyük ve güçlü Türkiye'nin ayağına çelme takma çabasından kaynaklanmaktadır. Evet, bedeller ödedik, kayıplar verdik, canımız acıdı, yüreğimiz yandı ama hamdolsun asla yere kapaklanmadık, asla hedeflerimizden şaşmadık, asla duruşumuzu bozmadık. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle her engeli aştık, her badirenin üstesinden geldik, her saldırıyı püskürttük, her projemizi hayata geçirdik. Şimdi artık nihai aşamaya geçmek üzereyiz. Bunun için biraz daha çalışmaya, biraz daha üretmeye, biraz daha serinkanlı gitmeye, hepsinden önemlisi ülke ve milletçe biraz daha sabra ihtiyacımız var."

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün açıklanan verilerin ekonomi programının başarıyla yürüdüğüne işaret ettiğine dikkati çekerek, "Geçtiğimiz yılın son çeyreğini yüzde 9,1'lik ve yılın tamamını yüzde 11'lik büyümeyle kapattık. Böylece G20, OECD ve Avrupa Birliği üyeleri arasında en yüksek büyüme oranını elde eden ülke biz olduk. Dengeli ve istikrarlı büyüme çizgimiz sayesinde yatırımlar ve istihdamdaki artış eğilimini de sürdürüyoruz. Nitekim istihdamda geçtiğimiz yıl bir önceki yıla göre 3,2 milyon yeni iş imkânı ortaya çıkartarak artan nüfusumuza ve iş gücüne katılımdaki yükselişe rağmen işsizlik oranımızı yüzde 11,3'e gerilettik. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına dâhil ettiğimiz gün artık bu millet önümüzdeki bir asrı kucaklayan yepyeni bir yol haritasına sahip olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

 

"Enflasyon sorununu süratle çözmekte kararlıyız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan her hadiseyi bu anlayışla değerlendirdiklerini, buna göre konumlandırdıklarını ve buna göre politika belirlediklerini ifade ederek, "Bu çerçevede tıpkı salgın gibi sadece ülkemizin değil, Avrupa başta olmak üzere tüm dünyanın krizi haline gelen enflasyon sorununu süratle çözmekte kararlıyız. İnşallah yaz aylarıyla birlikte milletimizi günlük hayatında sıkıntıya sokan enflasyon sorununu da önemli ölçüde kontrol altına almış olacağız. Böylece 85 milyon hep birlikte geleceğimize daha bir umutla, daha bir güvenle, daha bir şevkle sarılma imkânı bulacağız." dedi.

 

Son Kabine Toplantısı'nda kamuoyuna duyurdukları elektrik tarifelerindekiyeni düzenlemeyi de bugün netleştirdiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

 

"Meskenler ile tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV'si yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülmüştür. Ayrıca meskenlerdeki düşük tarife sınırı da günlük 8 kilovatsaate, aylık 240 kilovatsaate yükseltilmiştir. Böylece tüketimine göre faturalarda net yüzde 8 ile yüzde 14 oranında bir indirim sağlanmış olmaktadır. Bir başka ifadeyle, mesken abonelerinin yıllık 7 milyar lira daha az fatura ödemesi temin edilmektedir. Kademe uygulamasını, ticarethane statüsündeki aboneleri de kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Ticarethane statüsündeki elektrik abonelerinin günlük 30 kilovatsaate, aylık 900 kilovatsaate kadar tüketimi olan ilk dilimine yüzde 25 indirim uygulanacaktır. Bu şekilde esnaf ve sanatkârlarımızın da yıllık 7 milyar lira daha az fatura ödemesini sağlamış oluyoruz."

 

TÜBİTAK burslarında artış

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öğrencilere ve araştırmacılara TÜBİTAK'tan sağladığımız burslarda ciddi iyileştirmeler yapıyoruz. Lisans öğrencilerine verdiğimiz aylık 750 liralık bursu yüzde 67'lik artışla 1250 liraya çıkarıyoruz. Aynı şekilde başarı performanslarına göre bundan böyle TÜBİTAK'tan yüksek lisans öğrencileri 3 bin lira ile 4 bin 250 lira, doktora öğrencileri 5 bin 500 ile 7 bin 500 lira, doktora sonrası araştırmacılar ise 7 bin 500 ile 10 bin lira arasına kadar aylık burs alabileceklerdir. Mümkün olan en yüksek seviyeden yapmaya özen gösterdiğimiz bu iyileştirmelerin şimdiden öğrenci ve araştırmacılarımıza hayırlı olmasını diliyorum." dedi.

 

Gençlere TÜBİTAK ile ilgili bir müjdelerinin daha olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Salgının ilk yılında kısaca 'STAR' dediğimiz Stajyer Araştırmacı Burs Programı'nı uygulamaya almıştık. Bu projeyle binlerce gencimizi TÜBİTAK tarafından uygulanan ya da desteklenen projelere dâhil ederek onların daha öğrenciyken çok kıymetli tecrübeler edinmelerini sağladık. STAR programını Gençlik ve Spor Bakanlığımız ile Kültür ve Turizm Bakanlığımızı da dâhil ederek yeniden açıyoruz. Bugün almaya başlayacağımız yeni çağrıyla 300'ü arkeoloji projelerinde görev almak üzere 2 bin 300 üniversite öğrencimizi destekleyeceğiz. Gençlerimiz maddi katkının ötesinde bilim ve teknoloji alanlarında araştırma yapacak ve kıymeti parayla ölçülemeyecek bir saha tecrübesi edinecekler. Bu programın da hayırlı olmasını diliyorum." diye konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko ile telefonda görüştü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko ile yaptığı görüşmede Belarus'taki Ukrayna ve Rusya heyetlerinin müzakerelerini ve barışın tesis edilmesi çabalarını ele aldı.  

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

 

Görüşme sonrası yapılan açıklamaya göre, görüşmede, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı ve son gelişmeler değerlendirildi.

 

Belarus'taki Ukrayna ve Rusya heyetlerinin müzakerelerinin ele alındığı görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu savaşın durdurulması ve barışın tesis edilmesi için çaba göstermeye devam edeceklerini ifade etti.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni İmzalandı

Cumhuriyet Halk Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin “Yarının Türkiyesi için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” sunumu ve imza töreni Ankara Bilkent Otel’deki Sakarya Salonu’nda yapıldı. Törene; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu katıldı.

 

Salonda, sadece Türk bayrakları ile Cumhuriyetin Kurucu Önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün posterleri yer aldı. Sahnedeki ekranda; "Yarının Türkiye’si için… Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" yazılarının altında TBMM silueti yansıtıldı.

 

Altı siyasi partinin genel başkanı, önde gelen sivil toplum örgütleri. sendikalar, dernekler, hukuk alanındaki akademisyenler ve çok sayıda gazetecinin katıldığı toplantının sunuculuğunu Tuluhan Tekelioğlu üstlendi. Tuluhan Tekelioğlu’nun açılışı yapmasının ardından sırasıyla Kılıçdaroğlu, Babacan, Uysal, Davutoğlu, Akşener ve Karamollaoğlu’nun isimlerini anons etti.

 

Altı parti lideri, anonsla eş zamanlı salona giriş yaptı ve ön sıradaki yerlerine oturdu. Açılışın ardından salondaki ekrana altı liderin güçlendirilmiş parlamenter sistem hakkında daha önce yaptıkları açıklamalardan görüntülere yer verildi. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının anısına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı, İstiklal Marşı okundu.

 

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni” sunumunu; CHP Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Demokrat Parti Hukuk ve Adaletten Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp, Gelecek Partisi Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün, İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Bahadır Erdem, Saadet Partisi Seçim İşleri Başkanı Bülent Kaya yaptı. Sunum, altı partinin isim sıralamasına göre yapıldı.

 

Giriş, yasama, yürütme, yargı ve demokratik sistem olmak üzere beş ana başlıktan oluşan ve altı partinin isim sıralamasına göre altı Genel Başkan Yardımcısı tarafından yapılan sunumda ilk sözü alan Cumhuriyet Halk Partisi Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek şöyle konuştu:

 

Sayın Genel Başkanlarımız, çok değerli konuklar, ekranları başında Yarının Türkiye’sine doğru atılan bu büyük adıma tanıklık eden saygıdeğer yurttaşlarımız; sizleri saygıyla selamlıyorum, bu tarihî toplantıya hoş geldiniz.

 

Toplumu en geniş yelpazede temsil eden altı siyasi parti olarak bizler, Türkiye’nin yıllardır görmeyi umut ettiği tarihî bir çalışma için bir araya geldik.

 

Yarının Türkiye’sini inşa etmek için hazırladığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni üzerinde, demokrasinin temel ilkeleri olan istişareyi ve uzlaşmayı esas alan yoğun bir çalışma gerçekleştirdik.

 

Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine 16 Nisan 2017 referandumu ile geçilmiştir. Türkiye siyasi tarihinin en önemli anayasa değişikliklerinden biri olmasına rağmen referandum süreci, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal şartlarında gerçekleşmiştir.

 

Bu dönemde demokrasinin asli gereği olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkeleri yok sayılmış, anayasa değişikliği geniş toplum kesimleriyle, siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerin anayasa kürsüleriyle ve barolarla müzakere edilmemiştir.

 

İki partinin genel başkanının belirlediği dar bir komisyon tarafından hazırlanan bu anayasa değişikliği, demokratik bir biçimde müzakere edilmeden, komisyonda ve Genel Kurul’da 41 gün gibi kısa bir sürede kabul edilmiştir.

 

Devletin tüm imkanları “Evet” kampanyası için seferber edilmiş, muhalefet partileri ile sivil toplum örgütlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları bile kısıtlanmıştır.

 

Değerli Konuklar,

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Neden Yanlıştır?

Bu sistem, yönetimde kişiselliğe ve keyfiliğe yol açmış; Cumhurbaşkanı’na yasama, yürütme ve yargıyı güdümü altına almasını sağlayan çok geniş ve denetimsiz yetkiler tanıyarak otoriter bir yönetim yaratmıştır.

 

Bizler, anayasal devlet anlayışına aykırı, demokratik hukuk devletini temelinden zedeleyen ve egemenliği şahsileştiren bu sisteme karşı çıkıyoruz.

 

Çünkü bu sistemde, Anayasa’daki tarafsızlık yeminine rağmen, parti genel başkanlığı ile devlet ve hükümet başkanlığı tek kişinin şahsında birleşmiş; partili Cumhurbaşkanı, ülkenin sorunlarını daha da derinleştirmiştir.

 

Meclis’in yasama yetkisi yürütme ile paylaşılırken, denetim yetkisi ise işlevsiz hale getirilmiştir. Yüce Meclis’in millet adına kullandığı devredilemez bütçe hakkı dahi ortadan kaldırılmıştır.

 

Hakimler ve Savcılar Kurulu, Cumhurbaşkanı’na tanınan doğrudan ve dolaylı atama yetkileriyle, yürütmenin vesayeti altına girmiş, partili Cumhurbaşkanı bağımsız ve tarafsız yargıyı yok etmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi’nin iktidarın baskı ve tehdidi altında olması ve üyelerinin neredeyse tamamının Cumhurbaşkanı tarafından atanması, Yüksek Mahkeme’nin bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedelemiştir.

 

Değerli Konuklar,

Bu noktada özenle altını çizmek istediğimiz husus şudur ki bizler, geçmişin dar kalıplarını da reddediyoruz. Geçmişin tecrübelerinden istifade ederek, geçmiş uygulamaların ortaya çıkardığı demokrasi sorunlarına ve vesayetçi uygulamalara bir daha imkan vermeyecek yeni bir sistemi inşa etme kararlılığındayız.

Bu, yeni bir başlangıçtır.

İşte bu inançla, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimizle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini sona erdirirken geçmişe dönmüyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü devlet ve Cumhuriyet tecrübesini demokrasi ile taçlandırmayı hedefliyoruz.

Değerli Konuklar,

Ülkemizin neden Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme ihtiyacı var?

Çünkü ülkemiz, Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır.

Bu krizin en önemli sebebi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altındaki keyfî ve kural tanımaz sistemsizlik ve yozlaşmış iktidardır.

Bizler, altı siyasi parti olarak, dünyanın ve ülkemizin demokrasi tecrübeleri ışığında, adaleti tesis etmek, farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir arada özgürce yaşamak, toplumsal huzuru ve barışı sağlamak, tüm vatandaşların insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini güvence altına almak, çoğulcu ve demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek ve gelecek nesillere de bu değerleri miras bırakmak için bir araya geldik.

Söz veriyoruz: Hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı esasına dayanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde, temel hak ve özgürlüklerin tamamını ve kurumsal kültürün hakimiyetini güvence altına alacağız.

Değerli Konuklar,

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem; düşüncelerin özgürce ifade edildiği, din ve vicdan özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kadın haklarının, çocuk haklarının, çevre haklarının tam anlamıyla korunduğu özgürlükçü bir sistemdir.

Bu sistem, devletin tüm kurumlarının hiçbir ayrım yapmaksızın tüm vatandaşlarına eşit mesafede olduğu çoğulcu bir sistemdir.

Bu sistem, kamu yönetiminde eşitlik, tarafsızlık ve liyakat ilkelerinin esas alındığı, yolsuzlukla etkin mücadele edildiği, düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlıklarının sağlandığı, üniversitelerin özgürleştiği bir sistemdir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, şeffaf ve hesap verebilir bir sistemdir. Bu sistemde siyasi makamların millete hizmetten başka hiçbir amacı olmayacaktır. Bunun güvencesi de hazırlayacağımız Siyasi Etik Kanunu’dur.

Değerli Konuklar, saygıdeğer yurttaşlarımız; sonuç olarak bizler, ortak idealimiz olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi, milletimize ve gelecek nesillere barış ve huzur getirmesi inancıyla hayata geçirmeyi taahhüt ediyoruz.

Saygılarımla arz ederim.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Belediye Başkanı Ulaş Yurdakul Muhasebecilerle Kahvaltı Programında Bir Araya Geldi

Malkara Belediye Başkanı Ulaş Yurdakul, 1 Mart 2022 Salı günü saat 9.30'da Muhasebeciler Günü dolayısıyla Malkara'da faaliyet gösteren muhasebecilerle Halk Park'ta düzenlenen kahvaltı programında bir araya geldi.

 

Programda Malkara Belediye Başkanı Ulaş Yurdakul, Malkara'da faaliyet gösteren muhasebecilerin Muhasebeciler Günü'nü kutlayıp, çalışmalarında başarılar diledi.

 

Malkara'da faaliyet gösteren muhasebeciler, hatırlanmaktan dolayı son derece memnun olduklarını belirterek, Malkara Belediye Başkanı Ulaş Yurdakul'a teşekkür edip, çalışmalarında başarılar dilediler.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

16 saate kadar çalma süresi sunan Soundcore Select PRO 30W Bluetooth Hoparlör şimdi Türkiye’de

Hayatı kolaylaştıran teknolojilere öncülük eden Anker, geliştirdiği ürünlerle ürün gamını daha da genişletmeye devam ediyor. Ses sistemleri ve kulaklıklarda ezberleri bozarak kullanıcılarının beğenisini kazanan Soundcore kategori markasının yeni ürünü Soundcore Select Pro şimdi Türkiye’de!

 

Kulak üstü kulaklıklar, kulak içi bluetooth kulaklıklar, hoparlörler ve ses sistemleri alanında her bütçeye ve her kitleye hitap eden ürünler geliştiren Anker’in Soundcore kategori markası, kullanıcılarının beklentilerini her seferinde karşılamayı başarıyor. Her ortamın vazgeçilmezi olacak ürünlere ev sahipliği yapan Soundcore, şimdi de dış mekanda bile her yere yayılan ses kalitesiyle kullanıcılarını memnun edecek Soundcore Select Pro hoparlörünü Türkiye’de satışa çıkartıyor. 16 saate kadar çalma süresi sunan hoparlör; su geçirmez özelliği, yüksek ses kalitesi ve yenilikçi özellikleriyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. 

 

Soundcore Select Pro herkesi dansa davet ediyor

Eğlencede sınır tanımayanların gözdesi olacak yeni hoparlör Soundcore Select Pro, son teknolojiye sahip özellikleriyle kullanıcılarla buluşmaya hazırlanıyor. Güçlü ses sistemi, BassUp teknolojisi ile açık havada bile mükemmel performans gösterebilen hoparlör, eğlencenin süresini uzatarak 16 saate kadar dinleme deneyimi sunuyor. 30 Watt’lık ses çıkışı ve IPX7 su geçirmez özelliğiyle istenen her yeri dans pistine dönüştürmeyi başaran Soundcore Select Pro, herkesi dansa davet ediyor. Soundcore uygulaması üzerinden kişiselleştirilebilen ses deneyimi sunmasının yanı sıra 100’den fazla hoparlörle bağlanabilen hoparlör, Partycast teknolojisi sayesinde de LED ışıklarıyla müziğin ritmini yakalamayı başarıyor. Müzik dinlerken başka elektronik cihazları da şarj edebilme özelliğiyle şimdiden kullanıcıların favorisi olmuş durumda.  

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kaspersky, Türkiye’deki kötü amaçlı mobil yazılımların 70 oranında arttığını bildirdi

Türkiye'deki genel mobil kötü amaçlı yazılım saldırıları, benzeri görülmemiş ölçüde 70 oranında arttı. Üstelik bu artış bölgesel ve küresel eğilimin tam tersine karşılık geliyor. Bu ve diğer bulgular Kaspersky'nin Mobil Tehditler 2021 raporunda yer alıyor.

 

Kaspersky uzmanları, 2021'de Türkiye’deki kötü amaçlı mobil yazılım saldırılarının payındaki 70'lik artışın özel bir durum olduğunu belirtiyorlar. Özellikle dünya çapında mobil kullanıcılara yönelik saldırıların sayısının düştüğü bir ortamda bu durum daha da dikkat çekiyor. Türkiye’ye yakın diğer ülkelere 2020'de 63 milyon olan saldırı sayısı 2021'de 46 milyon olarak gerçekleşti. Mısır 52 gibi şaşırtıcı bir düşüş yaşadı. 19'luk artışın tespit edildiği Suudi Arabistan ve yüzde 5’lik artışın görüldüğü İspanya’yla karşılaştırıldığında, yüzde 70 düzeyindeki yüksek oran Türkiye’yi mobil kötü amaçlı yazılımların giderek daha fazla hedef aldığı en riskli ülkelerden biri yapıyor.

 

Uzmanlar, 2021'deki mobil kötü amaçlı yazılım artışını kısmen bölgedeki dijital alışkanlıkların genel değişimine bağlıyor. 2020’de pandemi sırasında kullanıcılar evden çalışmaya zorlandıkça çeşitli video konferans ve eğlence uygulamalarının kullanımında artış oldu. Saldırı fırsatlarının hacmi ve yaygınlığı arttı. Şimdi durum istikrara kavuşmuş olsa da Türkiye'deki kullanıcılar, mobil cihazların kullanımındaki artışa doğal olarak eşlik eden artan risklerle karşı karşıya kalarak, büyük ölçüde mobil cihazlarına güvenmeye devam etti.

 

Dahası, siber suçlular, modern güvenlik çözümü tarafından başarıyla etkisiz hale getirilen ana akım tehditlere giderek daha az yatırım yapma eğiliminde. Bunun yerine giderek daha karmaşık hale gelen, kullanıcıların bankacılık ve oyun kimlik bilgilerinin yanı sıra diğer kişisel verileri çalmanın yeni yollarını sunan yeni mobil kötü amaçlı yazılımlara daha fazla yatırım yapmayı tercih ediyorlar. Örneğin, 2021'de Kaspersky dünyada 95 binden fazla yeni mobil bankacılık Truva atı tespit etti, ancak bu tür kötü amaçlı yazılımları kullanan saldırıların sayısı aynı kaldı.

 

Kaspersky Güvenlik Araştırmacısı Tatyana Shishkova şunları söylüyor: “Geçen yıl dünyada daha az mobil saldırı oldu, ancak Türkiye için dinamik farklı ve saldırıların daha karmaşık ve tespit edilmesi zor hale geldiğini görüyoruz. Siber suçlular, genellikle resmi uygulama mağazalarından indirilebilen meşru uygulamalar kisvesi altında kötü amaçlı uygulamaları maskeleme eğiliminde. Bunun da ötesinde, mobil bankacılık ve ödeme uygulamalarının daha da yaygınlaşmasıyla, siber suçlular bunları daha aktif bir şekilde hedef alıyor. İnternette dikkatli olmak ve bilinmeyen uygulamaları indirmekten kaçınmak iyi bir alışkanlıktır. Ancak güvenilir bir çözüm kullanmanızı da şiddetle tavsiye ederim. Özellikle finans güvenliği söz konusu olduğunda, sonradan üzülmektense tedbir alıp güvende kalmak daha iyidir.

 

2021'de mobil tehditleri inceleyen raporun tamamını Securelist'te okuyabilirsiniz.

 

Kendinizi mobil tehditlerden korumak için Kaspersky aşağıdaki önerileri paylaşıyor:

  • Uygulamalarınızı yalnızca Apple App Store, Google Play veya Amazon Appstore gibi resmi mağazalardan indirmek daha güvenlidir. Bu pazarlardaki uygulamalar 100 güvenli değildir, ancak en azından mağaza temsilcileri tarafından kontrol edilirler ve bir filtreleme sistemi vardır. Her uygulama bu mağazalara giremez.
  • Bir uygulamaya izin vermeden önce, özellikle Erişilebilirlik Hizmetleri gibi yüksek riskli izinler söz konusu olduğunda, kullandığınız uygulamaların izinlerini kontrol edin ve dikkatlice düşünün. Bir el feneri uygulamasının ihtiyaç duyduğu tek izin ışığı yakmaktır ki bu normalde kamera erişimine bile ihtiyaç duymaz.
  • Kanıtlanmış bir güvenlik çözümü, kötü amaçlı uygulamaları ve reklam yazılımlarını cihazlarınızda kötü davranışlar ortaya koymaya başlamadan önce tespit etmenize yardımcı olur. Kaspersky tüketici ürünleri gibi korumayı doğrudan mobil operatörlerden kolayca alabilirsiniz.
  • Bir işletmeyseniz, şirketiniz için en uygun çözümü seçerek güvenlik çevrenizin korunmasına bütünsel bir yaklaşım getirebilirsiniz.
  • iPhone kullanıcıları, Apple tarafından sağlanan bazı gizlilik denetimlerine sahiptir ve kullanıcılar bu izinlerin gereksiz olduğunu düşünürlerse, uygulamanın fotoğraflara, kişilere ve GPS özelliklerine erişimini engelleyebilir.
  • Güncellemeler kullanıma sunuldukça işletim sisteminizi ve önemli uygulamalarınızı güncellemeniz iyi olacaktır. Birçok güvenlik sorunu, yazılımın güncellenmiş sürümleri yüklenerek çözülebilir.

 

Kaspersky, mobil endüstriyi özel siber güvenlik hizmetleri sağlayarak kullanıcılar için güvenlik de dahil olmak üzere her düzeyde siber korumayı geliştirmeye çağırıyor. Kaspersky Tüketici İş Ortaklığı, şirket müşterilerine Kaspersky'nin küresel desteği ve uzmanlığıyla destek vererek eksiksiz bir siber güvenlik portföyleri sunmalarını sağlıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kiralarsin’dan karbon nötr teslimat uygulaması

Kurum içi girişimcilik projesi olarak hayata geçen ve QNB Finansbank'tan bütçe desteği alan Kiralarsin, sürdürülebilirlik alanında çalışmalar yürüten Semtrio Sürdürülebilirlik ile iş birliği yaparak çevreci kargolama dönüşümünü destekliyor. Kiralarsın.com, ilk alınan siparişten itibaren teslimatta ortaya çıkan karbonu nötrleyerek sürdürülebilir bir teslimat sürecini kullanıcılarına sunuyor. 

 

Elektronik cihazları satın almaya alternatif bir yöntem olan kiralarsin, kullanıcılarının ihtiyaçları olan elektronik cihazları, kendileri belirledikleri sürelerle istedikleri gibi kiralayabilmesine ve böylelikle elektronik atıkların azaltılmasına yönelik bir çözüm sunuyor. Yeni bir girişim olarak hayata geçen Kiralarsın.com, e-ticaret sektöründe dünyadaki kaynakların verimli kullanımı sağlayan ve çevre kirliliğini önleyici teslimat çalışmaları uygulayan Türkiye’deki ilk e-ticaret şirket oldu.

 

İlk siparişten teslimat süreçlerinin tümünde ortaya çıkabilecek karbon emisyonunu nötrlemek adına çalışmalar yürüten Kiralarsın.com, Semtrio iş birliği ile ürün taşıması sırasında salınan karbonu hesaplıyor ve veriler doğrultusunda ortaya çıkan miktar kadar karbon emisyonunu sürdürülebilir proje destekleri ile nötrlüyor.

 

Kiralarsın'dan kiralanan her ürünün kullanıcıya teslim edilmesi ve teslim alınması sırasındaki lojistik faaliyetlere bağlı olarak salınan karbon emisyonu, mesafe, ürün ağırlığı ve araç bilgilerine göre hesaplanıyor. Atmosfere salınan bu karbonu "Gold Standard" gibi küresel geçerliliği olan sertifika programlarından projelere verilen desteklerle nötrleniyor.

 

Kiralarsın.com’un kullanıcıları, cihazları satın almak yerine kiralayarak hem tasarruf edebiliyor hem de yeni ürünlerin üretiminde kullanılacak işlenmemiş kaynakların korunmasına yardımcı olarak daha az elektronik atık üreterek büyük boyutlara ulaşan çevresel kirliliği önleyebiliyor. QNB Finansbank’tan da bütçe desteği alarak pilot bölge olan İstanbul’da faaliyete başlayan Kiralarsin, yıl içinde en fazla birkaç kez ihtiyaç duyulan; drone, su altı kamerası ya da PlayStation, temizlik robotu, akıllı saat gibi cihazları ise satın almadan önce bir süre kiralayarak deneme imkânı sunuyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Vodafone Business, Mobil Dünya Kongresi’nde Avrupa’daki Sürdürülebilir Tarımı Hızlandıracak Myfarmweb Platformunu Tanıttı

Barcelona’da düzenlenen Mobil Dünya Kongresi’nde MyFarmWeb platformunu tanıtan Vodafone Business, Avrupa’daki tarım faaliyetlerinin daha hızlı dijitalleşmesini hedefliyor. ABD, Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda'da şu an 7 bin 200 çiftçi tarafından kullanılan platformu, Almanya, İrlanda, İtalya ve İspanya'daki beş pilot çiftlik de denemeye başlıyor.

 

İşletmelerin dijital iş ortağı Vodafone Business, tarımda kullanılan IoT sensörleriyle bağlantı kuran yeni mobil uygulaması MyFarmWeb'i Barcelona’da düzenlenen Mobil Dünya Kongresi’nde duyurdu. Avrupa’daki çiftçilerin pilot kullanımına açılacak olan yeni uygulamayla Avrupa’daki tarım faaliyetlerinin daha hızlı dijitalleşmesi hedefleniyor. Bulut tabanlı MyFarmWeb platformu sayesinde çiftçiler, tarımda kullanılan IoT teknolojisiyle donatılmış sensörlerden ve tarlalardaki diğer veri kaynaklarından gelen verileri toplayıp görselleştirebiliyor ve bilgilerin görüntülenebilmesini sağlıyor. Platform, daha iyi toprak ve mahsul sağlığı, verimli su kullanımı, gerekli miktarda gübre ve pestisit kullanımına yönelik kararların alınmasını desteklemek için tarıma yönelik veriler topluyor. Bu sayede, çiftlik verimliliğinin artırılmasına, tarımsal faaliyetlerin optimize edilmesine ve sera gazlarının azaltılmasına yardımcı oluyor.

 

Vodafone Business CEO’su Vinod Kumar, şunları söyledi: 

“MyFarmWeb, dijital teknolojilerin geldiği noktanın ve işlenen verilerle şirketlerin daha verimli ve daha çevreci olmasına nasıl yardımcı olabileceğinin harika bir örneği. Birlikte, dijital araçların kullanımı yoluyla, Avrupa Birliği tarım sektörünü daha dayanıklı ve kapsayıcı hale getirme çabalarını hızlandırabiliriz ve sürdürülebilirlik adımlarının kârlılığın önüne geçmediğini gösterebiliriz.”

 

Beş pilot çiftlik platformu denemeye başlıyor

ABD, Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda'da şu an 7 bin 200 çiftçi tarafından kullanılan platformu, Almanya, İrlanda, İtalya ve İspanya'daki beş pilot çiftlik de denemeye başlıyor. İrlanda'da Dairygold, İspanya'da Llusar ve Grima, İtalya'da Laporta ve Almanya'da Agrar-Betriebsgemeinschaft Leine-Solling GbR’dan oluşan Avrupa'daki beş pilot çiftlik, MyFarmWeb’deki verileri yerel çiftçilik faaliyetlerine ve bölgeye bağlı düzenlemelere göre kalibre etmek için, kendi bölgelerindeki veri noktalarını platforma sunacak.

 

İspanya'da bulunan Llusar tedarikçisi SAT Marigomez çiftliğinin Teknik Müdürü Moises Infante şunları söyledi: 

“Oyunun kurallarını değiştirdiğini şimdiden kanıtlayan MyFarmWeb, çiftliğimizin geleceğe uygun olmasını sağlayacak. Platformu kullanarak, toprak kalitesi, besin konsantrasyonları ve verim gibi birden fazla kaynaktan alınan verileri bir araya getirebiliyoruz ve bunları ticari olarak uygulanabilir bilgilere dönüştürebiliyoruz. Daha hızlı ve daha bilinçli kararlar alıp verimliliği en üst düzeye çıkarırken aynı zamanda atıklarımızı ve çevresel etkimizi azaltabiliyoruz. Çiftliğimiz için bunlar sadece bir başlangıç. MyFarmWeb yakında, değişen mevzuatlara uymamız için giderek fazla önem kazanan daha verimli ve sürdürülebilir tarım faaliyetleri sürdürmemize imkân tanıyacak.”

 

İrlanda'daki Elm Hill Çiftliği'nden (Dairygold) Sean O'Sullivan ise şu açıklamalarda bulundu:

“MyFarmWeb'i kullanmak bize büyük zaman kazandırdı ve çiftlik operasyonlarımızı çok daha ekonomik hale getirdi. Geçmişte sıkı bir teknoloji kullanıcısı değildik fakat sürekli olarak çiftliğimizin verimini artıracak araçlar arayışındaydık. MyFarmWeb, hava şartları hakkında bilgi sahibi olmak için çiftliğe gitmeye gerek kalmadan tarlaları ilaçlamak ve gübrelemek için doğru zamanı tespit edebilme avantaj sunan, IoT özellikli bir hava istasyonu kurdu. MyFarmWeb'in sağladığı veriler, Elm Hill Farm'daki çalışma şeklimizi tamamen değiştirme potansiyeli taşıyor."

 

Dijital teknolojiler, çiftçilerin daha sürdürülebilir iş yapmasına yardımcı olmak konusunda giderek daha önemli bir rol oynuyor. MyFarmWeb'i sunan Vodafone, Yeşil Anlaşma'nın (Green Deal) bir parçası olan AB Çiftlikten Çatala (EU Farm to Fork) stratejisinde belirlenen hedeflere ulaşmak için çiftçilere yönelik yeni teknolojiler getirmeye ve çiftçi topluluklarla iş birliği sağlamak için çalışmalar yapmaya devam ediyor.

 

Vodafone Business, Türkiye’de kurduğu Dijital Tarım İstasyonları ile dijital dönüşümü tarım sektöründe de sağlarken verimlilik çalışmalarıyla üretimin de artmasına katkıda bulunuyor. Hava durumunu anlık olarak takip ederken, toprağın nemini ve kalitesini de analiz eden Dijital Tarım İstasyonları, haşere, doğal afet gibi konularda da erken uyarı sistemi hizmeti sunuyor. Çiftçilere tarımsal işlemlere dair sulama ve gübreleme zaman önerileri sunan ürün, ayrıca toprak sıcaklığı ve nemine bağlı tohum ekim zamanı öneriyor; gübreleme, ilaçlama, budama, hasat zamanına yönelik iş planlaması yapılmasına yardımcı oluyor. Dijital Tarım İstasyonu ile tarımsal veriler anlık takip edilip depolanıyor, analiz ediliyor ve güvenilir bir şekilde raporlanabiliyor. Bu verilerle risklere karşı efektif önlemler alınarak, daha güvenli tarım üretimi yapılması ve üretimin artırılması mümkün oluyor. Çiftçilere online ortamda erken uyarı gönderen sistem, doğru zamanda müdahale ile verimlilik artışı ve tasarruf sağlıyor. Şu anda 364 Dijital Tarım İstasyonu aktif olarak kullanılıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı