Aylık arşivler: Mart 2022

Bi’ Dolu Enerji Arayanlar İçin Beefull Yanınızda

Hayatımızın her anında yanımızda olan telefon, tablet, bilgisayar, kulaklık gibi enerjiye ihtiyaç duyan akıllı cihazlardan elektrikli araçlara kadar, sıfır karbon ayak izine sahip enerjinin yeni yolunu hedefleyen “Beefull” Türkiye’nin en güçlü paylaşımlı enerji ağı girişimini sizlerle buluşturuyor.

 

Beefull, enerjinin gelecekteki yeni yolculuğunu tasarlarken, Türkiye’de herkesin enerjiye kolay ve hızlı ulaşmasını hedefliyor. Gün boyu bulunduğunuz yaşam alanlarında İhtiyacınız olan kilit noktalarda karşılaşacağınız Beefull istasyonları ile şarj cihazlarınızı kolayca kiralayabilir, hayatınıza “bi’ dolu enerji” katabilirsiniz. Çok yakında yanı başınızda olacak Beefull elektrikli araç şarj istasyonları ile elektrikli araçlarınızı iş yerinizde, evinizde ve paylaşımlı alanlarda da rahatça şarj edebilirsiniz.

 

Kolay kullanımı ile enerji bir adım uzağınızda

Beefull paylaşımlı şarj ünitesi istasyonlarında bulunan 3.7V ve 5.000 mAh gücündeki şarj üniteleri ile mobil cihazları 1 saat içerisinde 70-80 oranında şarj eden Beefull, cihazlarınızın gerekli güvenlik standartlarını sağlayacak şekilde ve uluslararası seviyede onaylanmış teknolojiyle üretilmiştir. Dünyada kabul görmüş gerekli akreditasyon ve sertifikalara sahip olan Beefull ile akıllı telefonlarınızı güvenle şarj edebilirsiniz.

 

Appstore veya Google Play’den Beefull uygulamasını ücretsiz indirerek, çıkan QR kodu telefonuna okuttuktan sonra taşınabilir şarj ünitesini istasyondan alarak; telefon, tablet ya da kulaklığınızı şarj edebilirsiniz. Kullanım kolaylığı ile fark yaratan Beefull’u kullandıktan sonra dilediğiniz istasyona geri bırakabilirsiniz.

 

Beefull paylaşımlı şarj üniteleri, elektrikli araç şarj istasyonları ve paylaşımlı prizler ile yakında tüm Türkiye'de tüketicilerle buluşurken; siz de işletmenizde Beefull'e yer vermek isterseniz web sitesindeki formu doldurmanız yeterli.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

realme, 150W ile 5 Dakikada 50 Şarj Teknolojisini Tanıttı

Dünyanın en hızlı büyüyen akıllı telefon markası realme, realme GT Neo 3'ün 5 dakikada 50 şarj ile seri üretime geçmiş, dünyanın en hızlı 150W şarjlı akıllı telefonu olacağını duyurdu. Ayrıca realme, hız, güvenlik ve pil ömrünü birleştirip, kapsamlı bir çözüm haline getirecek olan dünyanın ilk 100W – 200W akıllı cihaz şarj mimarisini – UltraDart Şarj Mimarisini de tanıttı.

 

Dünyanın Seri Üretime Geçen İlk 150W En Hızlı UltraDart Şarj Teknolojisi 

 

Akıllı telefonlarda hızlı şarj, son yılların en anlamlı yeniliklerinden biri oldu ve tüketicilerin telefonlarını şarj etme ve kullanma alışkanlıkları günden güne değişkenlik gösteriyor. Geçmiş ve mevcut realme akıllı telefonlar genellikle kullanıcılara 18W ile 65W arasında şarj gücü sağlayan dart şarjı veya süper dart şarj teknolojisi ile donatılmış durumdayken realme şarj teknolojisini bir sonraki adıma taşımak için yatırımlarını sürdürerek, kullanıcılarına 150W teknolojisini sunuyor. 

 

Dünyanın İlk Şarj Mimarisi

 

UDCA olarak da adlandırılan UltraDart Şarj Mimarisi, realme'nin en yeni teknolojik atılımıdır. Aynı zamanda dünyanın ilk şarj mimarisi olma özelliğini de taşıyor. UDCA sahip olduğu dikkat çekici hız, güvenlik ve pil ömrü dahil olmak üzere üç teknolojik gelişme ile 100W ile 200W arasındaki şarj güçlerini destekleyebilir. UDCA’nın Ultra Hızlı Şarjı, şarj akımını artırmak için Multi Boost Şarj Pompalarını kullanır ve akıllı telefonun daha hızlı şarj edilmesini sağlar. UDCA, akıllı telefon şarj olurken ideal ısıyı dengelemek için kullandığı Sıcaklık Yönetim Algoritması ile Ultra Isı Yönetimine sahiptir. Böylelikle hızla beraber üstün güvenlik ve pil ömrü performansına da sahiptir. Tüm bunlarla beraber realme, Ultra Pil Teknolojisi ile pil kapasitesinin 80’ini korumak için endüstri lideri lityum piller kullanır. Bu, pilin daha yüksek maksimum şarjla daha uzun ömürlü olmasını sağlar.

 

MediaTek Dimensity 8100 İşlemcili İlk Akıllı Telefon

 

realme, realme GT Neo 3 ile MediaTek Dimensity 8100 İşlemci destekli bir akıllı telefonu piyasaya süren ilk üreticilerden biri olacağını duyurdu. realme Uluslararası İş Grubu Başkanı ve realme Başkan Yardımcısı Madhav, “Markamız kuruluşundan bu yana beklentilerin her zaman üzerine çıkmayı ve yapacağı her iş birliğinde çıtasını daha da yukarıya taşımayı hedefledi. Son yaptığımız MediaTek iş birliği ile yüksek kalite ve güçlü akıllı telefon anlayışımızı daha da pekiştirdiğimize inanıyoruz” dedi. 

 

TSMC'nin 5nm üretim sürecini temel alan MediaTek Dimensity 8100 İşlemci, 2,85 GHz hızında çalışan dört Cortex-A78 çekirdeği ve 2,0 GHz hızında çalışan dört Cortex-A55 çekirdeği ile birlikte gelir ve daha iyi CPU verimliliği sağlayabilir. ARM G610 MC 6 GPU ile güçlendirilen dimensity 8100, çok daha iyi enerji verimliliği ile amiral gemisi düzeyinde GPU performansı sağlayabilir. realme, dünya çapındaki genç kullanıcılara yeni ve güçlü bir performans deneyimi sunmak için MediaTek ile birlikte çalışacak!

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Dünya şampiyonu RUNTALYA için Antalya’ya geliyor

RUNTALYA’nın Onur Konuğu: Gabriela Szabo 

Bu yıl 6 Mart Pazar günü 17. kez koşulacak Türkiye’nin en büyük ‘lifestyle’ maratonu “RUNTALYA Presented by Fraport TAV”ın Onur Konuğu, Olimpiyat ve Dünya şampiyonu rekortmen atlet Gabriela Szabo olacak. Ünlü Rumen sporcu, Antalya’da koşu tutkunlarıyla buluşacak.  Türk atletizminin sembol isimlerinden İsmail Akçay da koşunun Türkiye'den Onur Konuğu olarak Antalya'ya gelecek.

Türkiye’nin ilk ve en büyük ‘lifestyle’ maraton etkinliği olan “RUNTALYA Presented by Fraport TAV”, bu yıl dünyaca ünlü bir atleti ağırlayacak. 1990’lı yılların sonu ve 2000’lerin başında orta mesafede dünyanın en iyi atleti olarak gösterilen Olimpiyat şampiyonu Rumen sporcu Gabriela Szabo, Antalya’da koşu tutkunları ile buluşacak.

Olimpiyat Oyunları’nda üç kez kürsüye çıkan Szabo, Sydney 2000’de 5 bin metrede şampiyon olurken, 1500 metrede de bronz madalya kazanmış, Atlanta 1996’da ise yine 1500 metrede gümüş madalyayı boynuna takmıştı. Parlak kariyeri boyunca üç kez dünya şampiyonu olan ve bir dönem Romanya Gençlik ve Spor Bakanı olarak görev alan Szabo, ülkemizde eski milli atlet Süreyya Ayhan ile giriştiği rekabetle de adından söz ettirmişti. 3 bin metre Avrupa rekorunu 17 yıl boyunca elinde bulunduran Rumen atlet, kariyerinde 40’tan fazla büyük şampiyonada kürsüde yer aldı.

Bu yıl 6 Mart Pazar günü 17. kez koşulacak RUNTALYA Presented by Fraport TAV’ın basın lansmanına katılacak olan Gabriela Szabo, maraton öncesi etkinlikler ile koşu startında da hazır bulunacak.

TÜRKİYE'DEN ONUR KONUĞU İSMAİL AKÇAY

Türk atletizminin sembol isimlerinden İsmail Akçay da koşunun Türkiye'den Onur Konuğu olarak Antalya'ya gelecek. 1968 Mexico City Olimpiyat Oyunları'nda maraton koşan ve 4. sırayı elde eden Akçay, aynı yıl Tokyo Maratonu'nda da 4. olmayı başarmıştı. 181 kez milli formayı giyen ve 1964-1975 yılları arasında koştuğu maratonlarla dünya çapında adından söz ettiren Akçay, dönemin en iyi 10 maratoncusu arasında gösterilmişti. İsmail Akçay adına her yıl, doğduğu şehir Balıkesir’de yol koşusu düzenleniyor.

Sporu ve sağlıklı yaşamı hayat tarzı olarak benimsemiş profesyonel ve amatör koşucular ile sivil toplum örgütleri ve markaları, bir festival atmosferinde buluşturan “RUNTALYA Presented by Fraport TAV”, bu yıl da üst düzey uluslararası bir katılıma sahne olacak. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından gelecek koşucuların yanı sıra, 24 ülkeden bin 400’ü yabancı yaklaşık 8 bin 500 koşucu Antalya’da buluşacak.

Tüm bir hafta sonuna yayılan etkinlikler, Terracity alışveriş merkezinde bulunan kayıt alanında gerçekleşecek Makarna Partisi ve Hoşgeldiniz Partisi ile start alacak. 5 Mart Cumartesi günü Terracity alışveriş merkezinin yanında yer alan Muratpaşa Kent Meydanı’nda, Minik Adımlar Koşusu, Baby Run ve Yüksek Topuk Koşusu organize edilecek. 6 Mart Pazar sabahı AKM önünden saat 09:00’dan itibaren start alacak 10K, 21K, 42K ve 10K Corporate Run yarışları sonrası katılımcılar, yine aynı alanda ödüllerine kavuşacak. Koşu festivali, keyifli bir konser ve After Party etkinliği ile son bulacak. Bu yıl Fraport TAV isim sponsorluğunda organize edilecek RUNTALYA’ya, Ana Sponsorlar Anadolu Hastaneleri, Asics, Sunexpress, Terracity ve Co-Sponsor Decathlon destek veriyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İki kaptandan ‘Kırmızı Beyaz Kadınlar’a ortak mesaj; “İnan Yaparsın”

Hayalleri ve hedefleri için mücadele eden tüm kadınları destekleyen McDonald’s Türkiye, sporda cinsiyet ayrımcılığının ve önyargıların önüne geçmek için, iş hayatında ise kadınların güçlendirilmesi ve cesaretlendirilmesi için çalışmalarına devam ediyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında; ‘İnan Yaparsın’ sloganıyla ve ‘Kırmızı-Beyaz Kadınlar’ söylemiyle tüm kadınların içindeki gücü keşfetmesini amaçladığı çalışmalarını duyuran McDonald’s Türkiye’nin düzenlediği basın buluşması, A Milli Kadın Voleybol Takım Kaptanı Eda Erdem ve A Milli Kadın Futbol Takım Kaptanı Didem Karagenç’in katılımıyla gerçekleştirildi. Asıl gücün ‘inanmak’ olduğunu hatırlatan reklam filminin gösterimi ise ilk kez bu buluşmada yapıldı. 

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında tüm Türk Kadınlarının içindeki gücü keşfetmesini amaçladığı çalışmalarını duyuran McDonald’s Türkiye, ‘İnan Yaparsın’ sloganıyla ve ‘Kırmızı-Beyaz Kadınlar’ söylemiyle tüm kadınları harekete geçmeye davet ediyor. 2015 yılından bu yana kadın istihdamını artırmaya yönelik yürüttüğü çalışmalarla dikkat çeken şirket, A Milli Kadın Futbol Takımı ve A Milli Kadın Voleybol Takımı resmi sponsoru olarak, sporda cinsiyet ayrımcılığının ve önyargıların önüne geçmek için, 51 kadın çalışan istihdam hedefiyle de iş hayatında kadınların güçlendirilmesi ve cesaretlendirilmesi için çalışıyor.

 

Türkiye’nin ‘Kırmızı-Beyaz Kadınlar’ı

 

‘Kırmızı Beyaz Kadınlar’ söylemi, erkek egemen bir spor olan futbolda varlığını göstermeye çalışan kadın futbolcuları, aldıkları sonuçlar ile göğüs kabartan Filenin Sultanları’nı ve kendine inanan, önyargıların üstesinden gelerek pek çok alanda yer edinmeyi başaran tüm kadınları kapsıyor. McDonald’s Türkiye, kadınların bu zorlu yolculuklarında gerek kadın millilere verdiği sponsorluk desteğiyle, gerekse 51 kadın çalışan istihdam hedefiyle sporda da iş hayatında da kadınlara destek olmaya devam ediyor ve ‘İnan yaparsın’ diyerek onları daha da cesaretlendirmeyi hedefliyor.

 

McDonald’s Türkiye Ceo’su Oğuz Uçanlar şunları söyledi: “Milli Takım sponsorluğumuz kapsamında şu ana kadar en yüksek sesi kadın futbolcularımız ve voleybolcularımız için çıkardık. Kadın A Milli futbolcularımızın maçlarını canlı olarak ekrana getirdik. Bu alanda sektörümüzde bir ilki gerçekleştirdik. Kadın voleybolcularımız için Olimpiyat Oyunları ve Avrupa Şampiyonası maçları süresince sosyal medya üzerinden içerikler yayınlayarak tüm desteğimizle onların yanında olduğumuzu gösterdik. Kadın millilerimizi sponsor olarak desteklemenin yanı sıra, motivasyonlarını yükseltmek amacıyla da yanlarında olarak onlara ne denli önem verdiğimizi göstermeyi amaçladık. Şirket çalışanları içinde, emeklerine daima saygı duyduğumuz ve destek vermekten asla çekinmediğimiz kadın çalışanlarımızın oranını 2023 sonuna kadar yüzde 51'e yükseltmeyi hedefliyoruz. İddialı bir hedef koyduk; McDonald's'ı kadınların yönettiği bir konuma taşıyacağız. Önümüzdeki dönemlerde yine en yüksek sesle kadınlarımızın yanında olduğumuzu söylemeye devam edeceğiz.”

 

A Milli Kadın Voleybol Takım Kaptanı Eda Erdem: “Hayatın her alanında kadınlar olarak mücadele etmeli, başarılı olmalı ve bu saygıyı bizler kendimiz kazanmak zorundayız. Voleybolu çok sevdiğim için hiç pes etmedim. Kadınlarımıza, gençlerimize de asla pes etmemeleri gerektiğini her fırsatta söylüyorum. İnanıyorum ki kadınlara fırsat verildiğinde her alanda bizler gücümüzü daha fazla ortaya koyacağız. McDonald’s Türkiye özellikle kadın takımlarına çok büyük katkı sağlayan bir marka. Milli Takımlar ile yaptıkları iş birliği biz oyuncular için de çok değerli ve önemli. Bu sponsorluklar bize güç katıyor.” şeklinde konuştu.

 

A Milli Kadın Futbol Takım Kaptanı Didem Karagenç: “Kadın sporcuların en büyük sorunlarından biri de görünürlüklerinin yetersiz oluşu. TV’lerde kadın futbolunun yer almaması, kadın futbolunun potansiyeline erişmesine engel oluyordu. McDonald’s Türkiye’nin desteğiyle maçlarımızın canlı yayınlanması bu engeli zamanla yıkacaktır. Rol modeller oldukça daha fazla kız çocuğunun spora yöneleceğine inanıyorum, böylece kadın futboluna olan ilgi de her geçen gün artacaktır.” ifadelerini kullandı.

Kadınların her alanda güçlendirilmesi ve cesaretlendirilmesi için çalışmalar yürüten Türkiye’nin sayılı markalarından biri olan McDonald’s Türkiye, çalışmalarının çıtasını daha yükseğe koyan, yine faydalı ve farkındalığı artıran projelerine devam edecek. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ameliyatsız Gençleşmenin Sırları Güzellik ve Bakım Fuarı’nda

Bu yıl 34.üncüsü düzenlenecek Türkiye’nin sektöründe ilk ve en prestijli fuarı Güzellik ve Bakım Fuarı, 17-20 Mart 2022 tarihleri arasında, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı – Rumeli Salonu’nda gerçekleşecek. Gelişen teknoloji ile birlikte güzellik ve bakım konusunda önemli yenilikler tüketici ile buluşuyor.  Güzellik sektörünü bir araya getirecek fuarda, güzellik alanının pek çok bölümünde aktif kullanılan son teknoloji cihazlar da ilk kez tanıtılacak…

 

600’den fazla yerli ve yabancı medikal estetik ve profesyonel kozmetik markasına ev sahipliği yapacak Güzellik ve Bakım Fuarı, 17-20 Mart 2022 tarihleri arasında güzellik sektörünü tek çatı altında toplayacak. Güzellik ve Bakım İstanbul Fuarı’nda son güzellik trendleri, gelişmiş teknolojiler ve markaların yeni ürünleri 45 ülkeden 25.000 ziyaretçiyle buluşacak. 

 

GÜZELLİĞE YÖN VEREN SON TEKNOLOJİLER BU FUARDA

Sayısız yeni güzellik ve bakım yöntemlerinin yanı sıra cilt gençleştirme uygulamaları da sunan son teknoloji cihazlar bu fuarda sergilenecek. Cilt sıkılaştırma ve cilt sorunlarında son derece etkili olan gençleştirme işlemleri ameliyatsız yöntemlerle hızlı ve gözle görülebilir sonuçlar elde edilmesini sağlıyor. Bu yöntemler, gıda ve yağ eritme, sıkılaşma, yüz germe ya da belli bölgelerde oluşan sarkmalara karşı fayda sunuyor. 

 

Spora zaman ayıramayan kişiler için hızlı sonuç veren bu cihazlar, 30 dakikada 20 bin mekik etkisine eşdeğer bir etki gösteriyor. İyileşme sürecini oldukça hızlandıran bu yöntem ve cihazlar Güzellik ve Bakım Fuarı’nda görücüye çıkacak. 

 

MEDİKAL ESTETİK TEKNOLOJİLERİ SERGİLENECEK

Birçok sektörde olduğu gibi teknolojik yenilikler güzellik ve bakım sektörüne de girmiş bulunuyor. Artık, güzellik uygulamalarında yenilikçi pek çok yöntem son teknoloji cihazlarla uygulanıyor. Bu kapsamda, fuarda makyaj, yüz, vücut ve saç bakımında yer alan geniş yelpaze ürünler, ileri teknoloji cilt bakım sistemleri, yeni bakım serumları, yeni lazer epilasyon sistemleri ve medikal estetik alanında güzelliğe ilham veren teknolojiler ziyaretçilerin beğenisine sunulacak. Güzellik ve Bakım Fuarı’nda saç, spa, wellness ve fitness ile ilgili yenilikçi cihaz, teknoloji, ekipman ve yöntemler yer alacak. Bu yıl Güzellik ve Bakım Fuarı’nda, medikal estetik alanında uzmanlaşmış doktorlar, estetik ve güzellik uzmanları, dermatologlar, kuaförler, saç ve makyaj sanatçılarından oluşan 25 bin sektör profesyoneli misafir edilecek.

 

4 gün boyunca davam edecek fuarla eş zamanlı olarak kategorize edilmiş etkinlik programında, 25 konuşmacı 15 oturumda seminerler ve eğitimler verecek. Fuar boyunca ünlü uzmanlar ve doktorlar dünyadaki güzellik trendlerini, yeni ürünleri ve yöntemlerini anlatacak. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kolon Kanserinde 10 Risk Faktörüne Dikkat

En sık ölüme neden olan kanserler arasında yer alsa da

 

Kolon, kalınbağırsak sindirim sisteminin son bölümünü oluşturuyor. Kolon kanseri ülkemizde en sık görülen kanserler arasında 3. sırada yer alıyor. Dünyada her yıl 2 milyon, ülkemizde de yaklaşık 20 bin kişi kolon kanseri tanısı alıyor. Dahası hatalı beslenme alışkanlıklarının ve obezitenin giderek yaygınlaşması nedeniyle son yıllarda görülme sıklığı 50 yaş altındaki kişilerde giderek artıyor. Erken dönemde hemen hiçbir belirti vermemesi nedeniyle en çok yaşam kaybına neden olan kanser türlerinden biri olan kolon kanseri aslında düzenli yapılan kolonoskopi taramasıyla önlenebiliyor. Ayrıca kanser oluşsa dahi erken tanı sayesinde hastada tamamen iyileşme sağlanabiliyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Oğuz Önder, risk faktörü olmayan kişilerin hiçbir yakınması olmasa bile 45 yaşından itibaren her 5-10 yılda bir kolonoskopi yaptırmaları gerektiğini belirterek, “Ailesinde kolon kanseri öyküsü olan kişilerin ise tarama programına daha erken yaşlarda başlamaları gerekebiliyor. Yakın akrabalarında kolon kanseri tespit edilen kişiler, akrabasının tanı aldığı yaştan 10 yıl çıkartarak kendilerinin kolon kanseri taramasına başlama yaşını tespit edebilirler” diyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Oğuz Önder, Kolon Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, kolon kanseri riskini artıran 10 etkeni anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

Aile öyküsü

Aile öyküsü kolon kanserinin risk faktörleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Kolon kanseri teşhisi konulan hastaların yüzde 20’sinde genetik geçiş söz konusu oluyor. Bu nedenle ailesinde kolon kanseri hastası olanlar kendi tarama programları konusunda çok daha özenli olmalılar.

İleri yaş

İleri yaş kolon kanserinin önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Öyle ki kolon kanseri tanısı konulan hastaların yüzde 90’ından fazlası 40 yaş üzerinde oluyor ve bu yaştan itibaren kolon kanserine yakalanma riski her 10 yılda bir ikiye katlanarak artıyor. 

Kolon polipleri

Kolonu örten tabakanın büyüyerek bağırsak kanalına çıkıntı yapması ‘kolon polipleri’ olarak adlandırılıyor. Yapılan çok sayıda çalışmaya göre; kolon kanserinin yüzde 90-95’inden, ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı artan kolon polipleri sorumlu oluyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Oğuz Önder, iyi huylu tümörler olan poliplerin yüzde 10-20’sinin yaklaşık 10 yılda kansere dönüştüğü uyarısında bulunarak, “Genellikle kanserleşmeden önce herhangi bir yakınmaya yol açmadıkları için ‘gizli tehlike’ olarak adlandırdığımız polipler düzenli yapılan kolonoskopi taramaları sayesinde tespit edilip, çıkartılabiliyor. Böylece kansere dönüşmeleri önlenebiliyor” diyor. 

Liften fakir beslenmek

Hatalı beslenme alışkanlığı kolon kanseri oluşumunda önemli bir risk faktörü. Özellikle lif yönünden zengin olan sebze ve meyve gibi besinlerin az tüketilmesi kolon kanserine adeta davetiye çıkartıyor. Bol meyve ve sebze içeren diyet sayesinde kabızlık önleniyor ve kolon hücrelerinin kanserojenlere maruziyeti azalıyor. Bunun yanı sıra yüksek fiberli diyetler bağırsak içindeki yararlı bakterilerin birtakım kimyasallar üretmelerine yardımcı olarak kanserin gelişme riskini azaltıyor. Dolayısıyla kolon kanserinden korunmak için liften zengin besinler sofrada düzenli olarak yer almalı. 

Mangal alışkanlığı

Uzmanlar her fırsatta mangalda pişen etin kolon kanseri riskini arttırdığı konusunda uyarıda bulunuyorlar. Bunun nedeni ise ateşe doğrudan maruz kalan etlerde heterosiklik amin ve polisiklik aromatik hidrokarbon denilen kimyasalların açığa çıkması. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Oğuz Önder, bu kimyasalların kolon kanseri riskini artırdığını hatırlatarak, “Bu nedenle etin ateşe en az 15 cm’den uzak mesafede olmasına dikkat edilmeli. Ayrıca etin dumanla temas etmesi de kanser riskini arttırıyor” 

Sigara ve alkol 

Yapılan bilimsel çalışmalar, sigara ve alkol kullanımının pek çok kanserin yanı sıra kolon kanseri açısından da ciddi bir risk faktörü olduğunu ortaya koyuyor. Yapılan bir araştırmada; sigara içenlerin kolon kanserine yakalanma risklerinin içmeyenlere göre 18 kat daha fazla olduğu ortaya kondu. Yapılan çok sayıda araştırma da günde 50 ml veya daha fazla alkol tüketen kişilerde kolon kanserinin hiç içmeyenlerle kıyaslandığında 1.5 kat arttığı tespit edildi. 

Obezite

Çağımızın önemli bir problemi olan obezite pek çok hastalığın yanı sıra kolon kanseri riskini yüzde 50 oranında yükseltiyor. Obezite, insülin/IGF-1 ve kandaki iltihap hormonlarını arttırarak kanserin gelişmesini kolaylaştırıyor. Ayrıca obezite hastalarında kötü beslenme alışkanlığı daha fazla görülüyor.

İşlenmiş et ürünleri

Salam, sucuk, sosis ve pastırma gibi işlenmiş et ürünleri kanserojen besinler arasında yer alıyor. Bunların yanı sıra kırmızı et tüketiminde aşırıya kaçmak da özellikle kolon kanseri riskini artırıyor.

Bazı iltihabi hastalıklar

İltihaplı bağırsak hastalıkları olan ülseratif kolit ve Crohn hastalığı kolon kanseri riskini arttıran etkenlerden. Hastalık tanısından 5 yıl sonra kanser riskindeki artış belirgin düzeye ulaşıyor. Bu nedenle iltihabın baskılanması ve durdurulması büyük önem taşıyor. 

Hareketsiz yaşam

Hareketsiz yaşam; obezite ve birçok kanserle birlikte kolon kanseri riskini arttırıyor. Öyle ki kolon kanseri riski yüzde 30 oranında yükseliyor. Yaşınıza uygun bir programla haftada 2 gün egzersiz yapmanız, kalp-damar hastalıklarıyla birlikte kanser riskini de azaltıyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yumurta Dondurma İşlemi İçin ‘Erken Yaş’ Uyarısı

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar yumurta dondurma işlemi yaptırmak isteyen kadınlara erken yaş uyarısında bulundu. Prof. Dr. Attar, “Yumurta dondurma işlemi için ideal yaş 35-40 arasıdır. Yumurtanın dondurulduğu yaş, yumurta kalitesini ve gebelik başarısını etkiliyor.  İşlemin ardından yüzde 30-60 arasında başarı oranı var”  dedi. 

 

İlerleyen yıllarda gebe kalmayı düşünen, kariyer, hastalık gibi birçok farklı nedenden çocuk sahibi olmayı erteleyen kadınlar için, yumurta dondurma işleminin çözüm olabileceğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar işlemin, yumurta rezervi az ve erken menopoz riski olan kişilerde de uygulandığını dile getirdi. 

 

5 YIL DONDURULABİLİR; YAŞA DİKKAT

İşlem için ideal yaşın 35-40 arası olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar, “Yumurta dondurma yaşı çok önemli. Çünkü yaş, yumurta kalitesini ve gebelik başarısını etkileyen en önemli unsurlardan biri. Yumurta dondurma işleminin ardından yumurta çözüldükten ve sperm ile buluştuktan sonra yüzde 30-60 arasında başarı oranı var” diye konuştu. 

 

Yaşın dışında hastalığı nedeniyle yumurta dondurma işlemi yapılacak kişilerde hastalığının ve uygulanan tedavinin önem kazandığını hatırlatan Prof. Dr. Attar, “Örneğin hasta eğer kemoterapi alacaksa hangi yaşta olursa olsun tedaviden önce yumurtalarını dondurması gerekiyor. Ya da kadının genel durumuna göre, riski gördüğümüz an yumurta dondurma işlemi yapabiliyoruz. Yumurtaları 5 yıl kadar dondurabiliyoruz” dedi.

 

TÜP BEBEK İŞLEMİ SIRASINDA DA UYGULANABİLİYOR

 Yumurta dondurma işlemini, yumurta rezervi az olan, erken menopoz riski olan, kemoterapi, radyoterapi alan kadınlarda da uygulanabildiğini söyleyen Prof. Dr. Attar, “Tüp bebek işlemleri sırasında da yine fazladan yumurta gelişmişse bu işlemi uygulayabiliyoruz” ifadelerini kullandı. 

 

YUMURTA REZERVİ DÜŞÜK OLANLARDA DA BAŞARI GETİRİYOR

Yumurta dondurma işleminin tüp bebeğe benzer bir yöntemle yapıldığını belirten Prof. Dr. Attar, “Adetin 2’nci ve 3’üncü gününde hastanın hormonlarına ve yumurta sayısına bakıyor, gerekli testleri yapıyoruz. Ardından tüp bebek için kullandığımız ilaçları verip belli günlerde takibe çağırıyoruz. Takipler sınasında yumurtaların boyutlarını ultrasonla kontrol ediyoruz. Belli büyüklüğe ulaşan yumurtaları çatlatma iğnesinden 34-36 saat sonra genel anestezi altında topluyoruz. Yumurta rezervi çok azsa ve ilerde gebe kalamayacaksa ilerde gebe kalabilmeyi sağlamış oluyoruz. Sağlıklı bebekler dünyaya gelebiliyor” diye konuştu.  

 

HIZLI DONDURMA İLE ŞANS DAHA DA YÜKSELİYOR

Yumurta dondurma işleminde hızlı ve yavaş olmak üzere iki yöntem kullanıldığını da söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Attar, “Yapılan çalışmalar vitrifikasyon yani hızlı dondurma yöntemiyle dondurulan yumurtaların kalitesi ve gebelik oranının daha iyi olduğunu gösteriyor. Vitrifikasyon yöntemini tüp bebek tedavisinde fazla olan embriyoları dondurmak amacıyla da kullanıyoruz” dedi.

 

ERKEN DONDURMA BAŞARI ŞANSINI ETKİLİYOR

Prof. Dr. Attar, yaş ve başarı oranının paralel olduğuna vurgu yaparak, “Yumurta dondurma işleminin ardından yumurta çözüldükten ve sperm ile buluştuktan sonra yüzde 30-60 arasında gebelik başarısı var. Bunu etkileyen faktörlerden en önemlisi yumurtanın dondurulduğu yaş. Hasta bunu ne kadar erken dondurmuşsa elde edilen başarı da o kadar yüksek oluyor” ifadelerini kullandı. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kemik erimesine karşı özel egzersiz önemli

Genellikle kadınlarda daha sık görülen osteoporoz yani halk arasında bilinen adıyla kemik erimesi son dönemde erkeklerde de sıkça görülmeye başladı. Kemiklerin zaman içinde daha zayıf ve kırılabilir hale gelmeleriyle ortaya çıkan kemik erimesine karşı hareketli olmanın faydalı olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı, Kayropraktist Prof. Dr. Semih Akı, “Egzersizler özellikle sırtı germek, omurganın duruşunu geliştirmek ve kasları güçlendirmek için faydalı. Ancak değişen osteoporoz derecelerine ve kırık riskine bağlı olarak her egzersiz, her hasta için uygun olmayabilir. En doğru ve en güvenli egzersiz programı için bir uzmana danışılması önemli” açıklamasında bulundu.

 

Osteoporoz yani kemik erimesinin vücuttaki kemiklerin sertliklerinin azalıp, kalitelerinin bozulması sonucunda daha zayıf ve kırılgan hale gelmeleriyle ortaya çıkan bir hastalık olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı, Kayropraktist Prof. Dr. Semih Akı, “Kemik anlamındaki “osteo” ile gözenekli anlamına gelen “poroz” kelimelerinin bir araya gelişinden adını alan osteoporoz, kadınların özellikle menopoz dönemiyle birlikte sıkça karşılaştıkları bir hastalık. Ancak osteoporoz, günümüzde erkeklerin de önemli bir sorunu. Öyle ki, tüm iskeleti etkileyen kemik erimesinin 70 yaş üstü erkek ve kadınlarda görülme riski artık eşit” hatırlatmasında bulundu.

 

Kemik erimesinin 8 işareti

Omur, kalça ve bileklerde kırık ile ortaya çıkan hastalığın tedavisinde ilaçların yanı sıra beslenme ve egzersiz gibi yaşam tarzına yönelik düzenlemelerin de önemli olduğunun altını çizen Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı, Kayropraktist Prof. Dr. Semih Akı, “Omuz, kalça, el bileği ve diğer kemiklerde görülen (frajilite) kırıklar, ani ve şiddetli bel veya sırt ağrısı, boy kısalması ve kamburluk, karın, göğüs boşluğunda daralma ve buna bağlı bulgular, vücut görüntüsünün bozulması, psikolojik/sosyal sonuçlar ve yaşam kalitesinde bozulma kemik erimesinin 8 işaretini oluşturuyor” dedi.

 

Tanı için kemik mineral yoğunluk ölçümü yapılıyor

Teşhis için kullanılan en önemli yöntemlerin başında kemik mineral yoğunluk ölçümünün geldiğini söyleyen Prof. Dr. Semih Akı, “Kemik yoğunluğunu ölçmek için kullanılan kemik dansitometresinde kaynak olarak dozu düşük X ışınından yararlanılıyor. Omurga ve kalça kemiğinin ölçüldüğü bu yöntemin süresi 2-7 dakika ve herhangi bir yan etkisi yok. Buna ek olarak kesin tanı için ayrıca sırt ve bel filmleri ile kan ve idrar tahlillerinin sonuçlarından da yararlanılıyor” açıklamasında bulundu.

 

Tedavide öncelik kemiklerin korunması

Osteoporozun tedavisinde önceliğin kemiklerin korunması ve kırık riskini düşürmek olduğunu vurgulayan Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı, Kayropraktist Prof. Dr. Semih Akı, “Kemik kaybının en aza indirilmesi için sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz, yeterli kalsiyum ve D vitamini takviyesi korunma açısından tedavinin bir parçası. Ancak kemik mineral yoğunluğunu koruyacak ve artıracak ilaçlara da başvuruluyor. Bu ilaçlar hap şeklinde ağızdan kullanılabileceği gibi, enjeksiyon şeklinde de olabiliyor” dedi.

 

Egzersiz kemik sağlığına iyi geliyor

Fiziksel aktivite ve egzersizlerin maksimum kemik yoğunluğunun artırılmasında ve korunmasında önemli bir role sahip olduğunun altını çizen Prof. Dr. Semih Akı, “Düzenli egzersiz; kasları güçlendiriyor, destek doku elastikiyetini sağlıyor, denge ve koordinasyonu geliştiriyor, duruşun korunmasına yardımcı oluyor, yaşam kalitesini artırıyor. Dolayısıyla osteoporoz süresince yapılan egzersizlerin hem ruhsal hem de fiziksel sağlık üzerinde sayısız olumlu etkisi var” açıklamasında bulundu. 

 

Egzersizler için doktora danışılmalı

Egzersizlerin özellikle sırtı germek, omurganın duruşunu geliştirmek ve kasları güçlendirmek için faydalı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Semih Akı, “Ancak değişen osteoporoz derecelerine ve kırık riskine bağlı olarak her egzersiz her hasta için uygun olmayabilir. Osteoporoz süresince, kas gücünü artıran egzersizler, germe, denge, aerobik ve yüksek etkili egzersizler yapılabiliyor. Egzersizler için haftada 3 gün / 45-60 dakika süre ayrılabilir. Programa germe ve denge çalışmalarıyla başlanıp, sonrasında ağırlık taşıma ile devam edilebilir. Her hastanın kendi özel egzersiz programı için mutlaka kendi doktoruna danışması önemli” tavsiyesinde bulundu.

 

Germe egzersizleri  

  • Ayaktayken kollar yukarı uzatılır ve parmak ucunda yükselip derin bir nefes alınır. 30 saniye bu şekilde beklenir.
  • Bacakların arka bölümündeki kasları germek için bir çarşaftan faydalanılır. Her iki bacağa da tek tek uygulanır, yavaşça gerilerek bırakılır.
  • Ayaktayken kollar öne doğru gergin biçimde uzatılır. Eller kenetlenerek 15-20 saniye beklenir ve daha sonra gevşetilir.

 

Denge egzersizleri 

  • Düz bir çizginin üzerinde yürüyerek dengenin geliştirilmesi sağlanır.
  • Kollar yana açılır ve 30-60 saniye tek ayak üzerinde durulur.

 

Aerobik egzersizler 

  • Tempolu yürüyüşler
  • Step
  • Dans
  • Merdiven inip çıkmak

 

Etkisi yüksek egzersizler 

  • Kolları yukarı doğru uzatıp ya da kol ve bacakları yana açarak zıplama. Bu egzersizlere menopozdan önce başlanması daha doğrudur. Özellikle eklem rahatsızlıkları ve denge sorunları olanlar için uygun değildir.

 

Ağırlıkla yapılan egzersizler 

  • Elde taşınan hafif ağırlıklar ile genellikle oturur pozisyonda yapılır. Ağırlıklar zaman içinde giderek artırılabilir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yeşilay Haftası “Yeşilay Varsa Hayat Var” mesajıyla kutlanıyor

Yeşilay Haftası “Yeşilay Varsa Hayat Var” mesajıyla kutlanıyor

1 – 7 Mart Yeşilay Haftası, “Yeşilay Varsa Hayat Var” sloganıyla kutlanıyor. Yeşilay, farklı yaş gruplarına yönelik önleme projeleri ile eğitimin, sanatın, sporun gücünden yararlanıyor. Türkiye genelinde sayıları 104’e ulaşan Yeşilay Danışmanlık Merkezleri (YEDAM) ile bağımlılara ve yakınlarına rehabilitasyon alanında da destek veriyor. Bağımlılığın bir hastalık olduğunu vurgulayan Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, “Bu hastalık sadece bağımlıya zarar vermiyor, yakın çevresi ve toplumu da tehdit ediyor” dedi. YEDAM’ın bağımlılıklarla mücadelede, dünyada kapsam ve sistem anlamında tek olduğunu vurgulayan Öztürk, YEDAM Danışma Hattı’na bugüne kadar 500 bini aşkın arama geldiğini ifade etti. Yeşilay Haftası, 120 Yeşilay Şubesi, 95 Ülke Yeşilay’ı ve yüzbinlerce gönüllüyle birlikte kutlanıyor. İstanbul’un simge yapıları ışıklandırmalarla yeşile boyanırken; Uluslararası Karikatür Yarışması ve Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması’na katılan eserlerin yer aldığı sergi 1 – 5 Mart tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. 

 

İyi ve sağlıklı bir toplum için çalışan Yeşilay, 102’nci yaşını kutladığı 1 – 7 Mart Yeşilay Haftası’nda “Yeşilay Varsa Hayat Var” diyor. Önleme faaliyetleriyle 7’den 77’ye herkesin iyi ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanması ve bağımlılıklardan uzak bir hayat sürmesini hedefleyen Yeşilay, Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) rehabilitasyon faaliyetleriyle de bağımlılıktan kurtulmak isteyenlere destek vermeyi sürdürüyor. 

 

Yeşilay’ın alkol, tütün, madde, kumar ve teknoloji bağımlılığı olmak üzere beş farklı bağımlılıkla mücadelesini aralıksız sürdürdüğünü belirten Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk şunları söyledi:

 

“Hepimizin bildiği gibi bağımlılık, sınır tanımayan evrensel bir sorun.  En önemlisi de bağımlılık bir tercih değil, hastalık. Bu hastalık sadece bağımlıya zarar vermiyor, yakın çevresi ve toplumu da tehdit ediyor. Bu nedenle hastalıkların tedavisi kadar önlenmesi, hiç ortaya çıkmaması büyük önem taşıyor. Yeşilay olarak bizim de öncelikli amacımız bağımlılıkları oluşmadan önce engellemek. Dolayısıyla önleme çalışmaları faaliyetlerimiz içerisinde çok önemli bir yer tutuyor. Önleme faaliyetlerimizle ilkokul öğrencilerinden üniversitelilere, ebeveynlerden öğretmenlere, her yaştan insanımızın bilinçlenmesine katkıda bulunurken, gönüllerde yer edinerek herkesin bağımlılıklarla mücadelenin bir parçası olmasını amaçlıyoruz. Herkesin iyi ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarına sahip olduğu, spor yaptığı, kültür-sanat faaliyetleriyle ilgilenerek yaşamına renk kattığı bir toplum için aralıksız çalışıyoruz. Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM) ile her yıl 10 milyon öğrenciye ve 3 milyon yetişkine ulaşıyor; iyi ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanmalarını destekliyoruz. Okulda Bağımlılığa Müdahale Programı (OBM) ile de okullarda bağımlılıkları oluşmadan önlemeyi hedefliyor; Yeşilay Yaşam Becerileri Eğitim Programı (YYBE) ile okul temelli, koruyucu – güçlendirici eğitimler veriyoruz. Gönülden Yeşilaylı olan herkes bizim mücadelemizi daha da güçlendiriyor. Bu yıl Yeşilay Haftası’nda mesajımız: ‘Yeşilay Varsa Hayat Var’. Temelinde barış, sevgi, merhamet ve sorumluluk barındıran; sağlıklı, güçlü yarınlar inşa etmek gayesiyle yürüdüğümüz bu yolda 7’den 77’ ye herkesin desteğini alabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. İnsanlarımızın kalbine dokunmak ve onların değerli hayatlarında güzel bir iz bırakabilmek bizler için çok değerli. Bu nedenle yeni yaşımızı hayatın kıymetini bildiğimiz, sağlıklı yaşamın önemine dikkat çeken bir söylemle kutlayalım istedik. Herkesi Yeşilay Haftası coşkusuna ortak olmaya davet ediyoruz.”

 

Bağımlılığı anlatan eserler Atatürk Kültür Merkezi’nde sergileniyor

 

Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması, Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması, Sağlıklı Fikirler Kısa Film Yarışması gibi projelerle bağımlılıklarla mücadelede sanatın gücünden yararlanan Yeşilay; Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) bir sergi açıyor. Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması ve Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması’na katılan eserlerin yer aldığı sergi, 1 – 5 Mart tarihleri arasında devam ediyor. Öztürk, “Dünyanın onlarca farklı ülkesinden karikatür sanatçılarının ve ilkokul sıralarında Yeşilaylı olan çocuklarımız ile gençlerimizin bağımlılığı anlatma biçimleri çok etkileyici. Bu yaratıcı eserleri yakından görmek isteyenleri AKM’de sergimizi ziyaret etmeye davet ediyoruz” dedi. 

 

500 binden fazla kişi destek almak için YEDAM’a başvurdu

 

2015 yılında faaliyetlerine rehabilitasyonu ekleyen Yeşilay, Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) çatısı altında bağımlılara ve yakınlarına ücretsiz psikososyal destek sağlıyor. Yeşilay’ın bağımlılıklarla mücadelesine ve bağımlı yakınlarına verdiği desteğe katkıda bulunmak isteyenler www.yesilay.org.tr adresinden bağış yapabiliyor.

 

COVID-19 pandemisi öncesinde 36 olan YEDAM sayısının pandemi döneminde açılan 68 merkez ile 104’e ulaştığını belirten Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM), bağımlılıkla mücadelede dünyada kapsam ve sistem anlamında tek olan psikososyal danışmanlık modeline sahip bir merkez. YEDAM ekiplerinin tamamı bağımlılık alanında uzman psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşuyor; alkol, tütün, madde, kumar, teknoloji bağımlılıkları konusunda bilgi verme, doğru yönlendirme, danışmanlık ve ayaktan terapi hizmetleri sunuyor. Bu danışmanlık hizmetini yalnızca danışana değil, aile üyelerine, yakınlarına da sağlıyoruz. Bağımlılık tedavisinin ardından yeniden başlama riski doğduğunda da yine YEDAM ile destek veriyoruz. YEDAM’da ayrıca danışanlarımız için atölye çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Grafik tasarım, el sanatları, pastacılık, ahşap şekillendirme ve spor aktiviteleri gibi çalışmalarla YEDAM’da şimdiye kadar 4 bin 315 atölye gerçekleştirildi. Bugüne kadar 143 danışanımız işe yerleştirildi. Bağımlılıklarından kurtulmak için danışan vatandaşlarımıza, 115 YEDAM Danışma Hattı’mız ile de hizmet veriyoruz. YEDAM Danışma Hattı’mıza bugüne kadar 500 bini aşan arama geldi.”

 

Yeşilay, YEDAM’dan destek alan bağımlıların umut dolu öykülerini “Renklerini Yeniden Kazananlar” kitabında topladı. Yeşilay Yayınları’ndan çıkan kitapta, toplumun her kesiminden insanın birbirinden farklı deneyimlerinden ilham alınarak oluşturulan, yaşanmış olaylardan kurgulanan 19 öykü bulunuyor. Öztürk, “Kitabın gördüğü ilgiden çok memnunuz. Bağımlılığın pençesinde olan, kimden nasıl destek isteyeceğini bilemeyen, kurtulabileceği konusunda kendinden şüphe edenlere Renklerini Yeniden Kazananlar’ın ilham olmasını diliyoruz” dedi. 

 

95 Ülke Yeşilay’ı ile tüm dünyada bağımlılıklarla mücadeleye öncülük ediyor

 

Türkiye’nin 81 ilinde toplam 120 şube ile hizmet veren Yeşilay, kuruluşuna öncülük ettiği Uluslararası Yeşilay Federasyonu ile 95 ülkede de bağımlılıklarla mücadeleye öncülük ediyor. Yeşilay Haftası kutlamalarının 95 Ülke Yeşilayı aracılığıyla aynı anda ve aynı heyecanla gerçekleşeceğini belirten Öztürk, “Geçtiğimiz yıl 81 olan Ülke Yeşilayı sayısını bu yıl 95’e yükselttik. Ülkemizde olduğu gibi dünyanın ihtiyacı olan herhangi bir ülkesinde de deneyim ve birikimimizle göreve hazırız. Yeşilay Haftası’nda başarılı çalışmalarımızı hep birlikte kutlayacağız” ifadelerini kullandı. 

 

İstanbul sağlığa yeşil ışık yakıyor

 

İstanbul’un simgesi yapılar, Yeşilay Haftası boyunca kutlamalara dâhil oluyor. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü yeşil renkle aydınlatılırken; İstanbullular, Yeşilay Haftası boyunca şehrin farklı noktalarından ışık gösterilerine tanıklık edebiliyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Tükürük Bezi Taşı Kesi ve İz Olmadan Tedavi Edilebiliyor

Tükürük bezi hastalıkları arasında en sık tükürük bezi taşı görülüyor. Kesin nedeni bilinmeyen tükürük bezi taşları sialendoskopi yani endoskopik tükürük bezi cerrahisi ile çıkarılabiliyor. Endoskopik tükürük bezi cerrahisi ile birçok tükürük bezi hastalığı kesi yapılmadan, dikişsiz ve konforlu bir şekilde tedavi edilebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Ela Araz Server, tükürük bezi endoskopisi hakkında bilgi verdi. 

 

İnsan vücudunda üç büyük tükürük bezi mevcuttur. Bunlar submandibular (çene altı), parotis (kulak önü) ve sublingual (dilaltı) bezlerdir. Ayrıca bu bezlerin dışında ağız ve burun boşluğunda yerleşmiş çok sayıda küçük tükürük bezi bulunur. Bu bezlerde üretilen tükürük ağaç benzeri dallanmalar gösteren toplayıcı kanallarla toplanır, en sonunda tek bir toplayıcı kanal haline gelerek ağız içine boşalır.

 

Tükürük bezi hastalıkları 2 gruba ayrılıyor

Tükürük bezi hastalıkları kabaca nepolastik (tümöral) ve non-neoplastik (tümöral olmayan) hastalıklar olarak iki grupta toplanabilir. Tümöral tükürük bezi hastalıkları iyi huylu ve kötü huylu olarak ikiye ayrılmaktadır. Etkilenen tükürük bezinin olduğu bölgede sabit ve zamanla büyüyen şişlikler şeklinde belirti verir. Tümöral olmayan tükürük bezi hastalıkları, etkilenen bezde tekrarlayan, arada şişliğin gerilediği, ağrılı şişlikler ya da aşırı salya veya ağız kurluğu şeklinde kendini gösterir.

 

Tümöral olmayan tükürük bezi hastalıkları şunlardır;

  • Akut tükürük bezi enfeksiyonu
  • Tekrarlayan tükürük bezi enfeksiyonu
  • Tükürük bezi taşı
  • Tükürük bezi kanal darlığı, yapışıklığı
  • Çocukluk çağı tekrarlayan parotit (Jüvenil Rekürren Parotit)
  • Sjögren sendromu
  • Radyo aktif iyot tedavisi sonrası tekrarlayan tükürük bezi enfeksiyonları
  • Aşırı salya
  • Ağız kuruluğu

 

Sialendoskopi en sık tükürük bezi taşlarına uygulanıyor

Endoskopik tükürük bezi cerrahisi (sialendoskopi) büyük tükürük bezlerinin (kulak önü ve çene altı tükürük bezlerinin) tekrarlayan şişliklerinde tanı ve tedavi amacıyla uygulanan bir işlemdir. Tükürük bezinin alınması ve açık cerrahiyi gerektiren birçok hastalık bu yolla kesi yapılmadan ve dikişsiz tedavi edilebilir. Sialendoskopi kabaca tümöral olmayan, tekrarlayan tüm tükürük bezi şişliklerinde uygulanabilir. Kulak önünde ya da çene altında şişip kaybolan, özellikle yemek yemekle ortaya çıkan ağrılı şişliği olan hastalarda uygulanabilir. En sık yapılma sebebi tükürük bezi taşlarındır. 

 

Hasta günlük hayatına kısa sürede dönebiliyor

Eğer sadece tanı amaçlı yapılmış ya da işlem kısa sürmüşse, lokal anestezi altında yapıldıysa hasta işlemden hemen sonra taburcu edilir. Hasta ertesi gün normal hayatına dönebilir. Genel anestezi uygulanacağı zaman yatış yapılır. İşlemden 4 saat sonra sıvı gıdalarla yemek yemeye başlanır, hasta kendini iyi hissediyorsa taburcu edilebilir. Ancak hasta genel anestezi almış ise birkaç gün istirahat ihtiyacı olabilir. İşlem sonrasında ağrı çok az olur. İlgili tükürük bezinde geçici hafif bir şişlik olur. Bu şişlik aynı gün büyük oranda geçer ancak tam toparlanması bir kaç gün alabilir. Herhangi bir kesi yapılmadığı için pansuman gerektirmez. Birinci haftada kontrol amaçlı polikliniğe davet edilir. En az bir ay süreyle tükürük bezine masaj yapılması ve bol su içilmesi önerilir. Herhangi bir diyet ya da egzersiz kısıtlaması yoktur. 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı