Aylık arşivler: Mayıs 2022

Çiftçi Evi’nde topraktan yeşeren liderlik eğitimi

Nilüfer Belediyesi Çiftçi Evi, “Topraktan yeşeren liderlik eğitimi”ne ev sahipliği yaptı. Liderlik, tarım ve hayvancılıkta dijitalleşme, teknoloji kullanımı ile gıda güvenilirliğinin konuşulduğu buluşmada, inovasyonun önemine de dikkat çekildi.

 

            Hem kırsalda, hem de kentteki üreticilere yönelik tarım ve hayvancılık alanında çeşitli eğitim çalışmalarının yapıldığı Nilüfer Çiftçi Evi, bu kez “Topraktan yeşeren liderlik eğitimi”ne ev sahipliği yaptı.

 

            Nilüfer Belediyesi’nin katkıları ve Gökdere Rotary Kulübü, İnegöl Rotary Kulübü ile Bursa Kuzeyyıldızı Rotary Kulübü’nün organizasyonu ile düzenlenen eğitim çalışmasına Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencileri katıldı. Feyz Çiftliği sahibi Sencer Solakoğlu, Pasto Bursa’nın sahibi Hakan Doğan ve Rotary 2440. Bölge Ryla Komite Başkanı Özgür Yıldız’ın konuşmacı olarak yer aldığı eğitimde, liderlik, sürdürülebilir tarım, çiftlik yönetimi, tarım ve hayvancılıkta dijitalleşme, teknoloji kullanımı, gıda güvenilirliği ile inovasyonun önemine dikkat çekildi.

 

Hakan Doğan katılımcılarla buğdayın geleceği üzerine önemli bilgiler paylaşırken, Özgür Yıldız da inovasyon ve geleceğin liderliğine dair görüşlerini dile getirdi. Aynı zamanda TÜSEDAD (Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği) yönetim kurulu başkanı olan Sencer Solakoğlu da, tarım ve hayvancılıkta şeffaflık, teknolojinin doğru kullanımı, dijitalleşme ile gıda güvenilirliğinin önemini vurgulayarak, kendi çiftliğinde ve tarımsal üretiminde kullandığı yöntemleri katılımcılarla paylaştı.

 

            Bir işi severek yapmanın başarılı olma noktasında önemli bir etken olduğuna değinen Sencer Solakoğlu, “İşinize tutkuyla bağlandığınızda, ego ortadan kalkar, rekabeti bırakır ve tek hedefe odaklanırsınız. O da verimlilik ve o işi daha iyi yapmak. İşinize tutkuyla bağlı olmazsanız hiçbir şeyde başarılı olma şansınız yok. Çok sıradan olursunuz. Herkesin yaptığı işi yaparak bir yere varmanız çok zor. Farklı bir bakış açısı, yaklaşım gerektiriyor. Bu sektörde bu çok önemli” diye konuştu.

 

            Markalaşmanın önemine de değinen Solakoğlu, “Bir gün çiftçilik yapmaya kalkarsanız, herkesin yaptığını yaparsanız başarılı olamazsınız. Çok çalışır fark yaratırsanız belki bir şansınız var. Markalaşmazsanız, ürününüzü tarladan çatala kadar üreticiler olarak kendiniz götüremezseniz, sürdürülebilirliğiniz çok zayıf olur” dedi.

 

            Çevreci bir anlayışla üretim yaptıklarını söyleyen Solakoğlu, “Gıda çok önemli ama çevre de çok önemli. Biz enerji ihtiyacımızın yüzde 80’ini güneş enerjisi ile sağlıyoruz. Kendi yemimizi üretmek büyük avantaj sağladı bize. Ama en büyük avantajı çevrecilikle sağladık. Hayvanlarım süt üretiyorlar. Ama gübre de üretiyorlar. Gübreyi işlemeye başladık. Bugün kendi tarlalarımda sadece hayvanlarımdan ürettiğim ve kompostla karıştırdığım organomineral gübreyi kullanıyorum. Karbon salınımımızı azaltacak çalışmalar yürütüyoruz. Böyle bir döngü içinde çalışıyoruz” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

WWF-Türkiye ve Garanti BBVA iş birliğiyle orman yangınlarıyla mücadele için Türkiye’nin Canı Yanmasın Destek Programı

İklim kriziyle mücadele ve sürdürülebilir bir dünya için çalışan Garanti BBVA, WWF-Türkiye’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye’nin Canı Yanmasın Destek Programı’nın destekçisi oldu. Orman yangınları ile ilgili yerel sivil toplum tarafından geliştirilecek projelerin finansal ve teknik destek sağlanarak hayata geçirilmesini amaçlayan programdan uygunluk kriterlerini sağlayan, proje geliştirme ve yürütme kapasitesine sahip yerel dernek, vakıf, kooperatif ve köy muhtarlıkları gibi tüzel kişilikler yararlanabilecek.

 

Resmi verilere göre Türkiye’de her yıl ortalama 2-3 bin arası orman yangını çıkarken, 7-8 bin hektar yani yaklaşık 11 bin futbol sahası büyüklüğünde orman yanıyor ya da zarar görüyor. Geçtiğimiz yıl ise sadece 28 Temmuz-12 Ağustos döneminde 54 ilde 250’den fazla orman yangını çıktı ve yaklaşık 150 bin hektarlık bir alan zarar gördü. İklim değişikliğinin de etkisiyle sayısı, şiddeti ve ölçeği artan orman yangınları tüm Akdeniz ülkelerinde eş zamanlı şekilde yaşandı. Ülkemiz bu yangınlarda insanlarımızla beraber on binlerce canlının ve eşsiz bir değer olan orman kaybının üzüntüsünü yaşadı. Ekosistem hizmetleri hariç doğrudan ekonomik kaybın milyarlarca TL civarında olduğu tahmin ediliyor. İklim değişikliğiyle ilgili tahminler 2022 ve sonrasında da büyük yangınların gerçekleşme ihtimalini gözler önüne sererken sıcak hava dalgalarına bağlı olarak uzun ve kurak bir yaz dönemi bizi bekliyor. 

 

WWF-Türkiye, yerel sivil toplum kuruluşlarının biyoçeşitliliği koruma girişimlerini desteklemek amacıyla yürüttüğü Türkiye’nin Canı Küçük Destek Programı’nı 2012, 2014, 2017, 2019 yıllarındaki dört uygulama döneminde başarıyla tamamladı. Garanti BBVA’nın desteğiyle yürütülecek beşinci dönemde ise sebepleri ve sonuçlarıyla orman yangınlarına odaklanmak hedefleniyor. Doğal hayata ve insana büyük zarar veren orman yangını riskini azaltmak ve olası yangınlara karşı daha hazırlıklı olmak için başlatılan Türkiye’nin Canı Yanmasın Destek Programı ile yerel oluşumlara orman yangınları için önleyici aynı zamanda, yangın öncesinde, sırasında ve sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirici çalışmalara destek verilecek. 

 

Programa başvuru yapacak projeler üç başlık altındaki faaliyetleri içerebilecek. Bu başlıklar; yangın öncesi süreçte önleyici çalışmalar ve hazırlıklar, yangın sırasında söndürme çalışmalarına ve afet yönetimine etkin katılım ile yangın sonrası doğal/ekolojik kayıpların restorasyonu ve sosyoekonomik kayıpların iyileştirilmesinden oluşacak. Türkiye’nin orman yangınlarına maruz her bölgesinden başvuru yapılabilecek projeler 6 aydan kısa, 24 aydan uzun olmayacak. Program çerçevesinde proje başına verilecek destek en az 50.000 TL ve en çok 500.000 TL olacak. Verilecek desteğe ek olarak proje sahibi ya da ortağı tarafından projenin toplam bütçesinin en az 10’u oranında eş katkı sağlanması gerekecek. Eş katkı, projeyle ilgili genel idari giderler, personel ücreti, kiralama, malzeme, vb. uygun maliyetler olmak kaydıyla ayni ya da nakdi olabilecek. Destek programı için başvurular 1 Haziran 2022 – 31 Aralık 2023 arasında trcanidestek@wwf.org.tr adresine elektronik postayla gönderilebilecek.

 

Konuyla ilgili bilgi veren Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, “İklim krizi giderek üstesinden gelemeyeceğimiz bir noktaya doğru evriliyor. Dolayısıyla artık zaman sürdürülebilirlik adına konuşmak, tartışmak değil,  aksiyon alma zamanı. Biz, Garanti BBVA olarak 16 yıldan uzun süredir işin  “eylem” tarafındayız. Bu konuda gerek Türkiye’de gerekse dünyada birçok ilke imza atarak iş dünyamızın dönüşümüne öncülük ediyoruz. Geçen yıl meydana gelen orman yangınları için 1 milyon adet fidan bağışı yaparak ülke çapındaki seferberliğe katıldık. Ancak asıl önemli olan yanan ormanların arkasından yapılacak kampanyalar değil, ormanlarımız yanmadan yapılacaklar. Bu nedenle doğal servetimiz ormanlarımızı korumak için 30 yıllık yol arkadaşımız WWF Türkiye’yle yan yana gelerek “Türkiye’nin Canı Yanmasın Destek Programı”nı başlatıyoruz. Amacımız önce ormanlarımızı yangından korumak ve olası orman yangınlarına karşı daha hazırlıklı ve bilinçli olarak birlikte hareket etmek. Orman yangını riskiyle iç içe yaşayan bölgelerde dernek, vakıf, kooperatif, köy muhtarlığı gibi yerel inisiyatifler bu süreçte kritik role sahip. Bu program kapsamında sağlanacak desteklerle, yangın öncesi, esnası ve sonrası olacak şekilde; bu tarz sivil girişimlerin kendi bölgelerinde çok daha etkili olacaklarına inanıyoruz. WWF-Türkiye’yle bu anlamlı projede birlikte yol almaktan çok mutluyuz. Denizlerimizin, ormanlarımızın, geleceğimizin korunması için gereken her yerde olmaya, sürdürülebilir bir dünya için sorumluluk üstlenmeye devam edeceğiz.” dedi.

 

WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere, “Geçtiğimiz yaz, ülkemizde meydana gelen büyük orman yangınları, iklim değişikliğinin olası etkilerini ne yazık ki acı bir şekilde gözler önüne sermişti. Tarım ve Orman Bakanlığımızın müsaadeleri ile harekete geçirdiğimiz “kırmızı helikopter” Orman Genel Müdürlüğümüzce yürütülen söndürme çalışmalarına katılarak 7 gün içerisinde 57 saat çalıştı ve yüzlerce hektar ormanın korunmasına katkı sağladı. Karşı karşıya bulunduğumuz o zor günlerde, ormanlarımızı korumanın “Birlikte Mümkün” olduğunu gösterdik. Geçen yılki gibi doğamıza ve insanımıza büyük darbe vuran yıkıcı orman yangınlarının gerçekleşme riskini azaltmak ve olası yangınlara karşı daha hazırlıklı olmak ve muhtemel yaraları sarmak için başlattığımız bu destek programıyla amacımız yerel sivil potansiyeli harekete geçirerek, geçen yılki büyük yangınlardan sonra ulusal paydaşların katılımı ile Orman Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen ulusal çalıştayda kabul edilen eylem planına katkı sağlamak. Yangın öncesinde yapılacak önleyici ve sonrasında yapılacak restorasyon ve rehabilitasyon çalışmaları da en az söndürme çalışmaları kadar önemli. Bu nedenle, 2023 sonuna kadar yıl boyunca başvuruya açık olacak destek programına ihtiyaç duyulacak her an proje başvurusu yapılabilecek ve gelecek başvurular hızla değerlendirilerek uygulamaya başlanabilecek” diye konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Cumhurbaşkanımızın hayatına kastettiler

Binali Yıldırım, darbeye direnen ilk Başbakandır

 

Dertleri yargının bağımsızlığı değil, yargının kendilerine bağlılığı!

 

AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya, İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ahat Andican'ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkında verdiği önerge üzerine TBMM Genel Kurulu'nda konuştu. AK Parti Grubu adına genel kurula hitap eden Kaya, önemli açıklamalarda bulundu.

 

FETÖCÜ HAİNLER CUMHURBAŞKANIMIZIN HAYATINA KASTETTİ

Kaya, konuşmasının başında 15 Temmuz gecesine ilişkin yaşanan tartışmalara değindi. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in genel kuruldaki sözlerine tepki gösteren Kaya, "Ben o gece, İzmir'deydim. Çiğli'den Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı öldürmek maksadıyla yola çıkan FETÖ'cülerin nasıl bir yol izlediğini, yine Cumhurbaşkanımızın havadaki uçaklarla nasıl takip edildiğini ve kendisini öldürmek için FETÖ'cülerin neler yapmak istediğini her birimiz biliyoruz" dedi

 

BİNALİ YILDIRIM, ALÇAKLARI VURUN TALİMATIYLA DARBEYE DİRENEN İLK BAŞBAKANDIR

Zamanın Başbakanı Binali Yıldırım'ın tanklarla önünün kesilmek istendiğini ve konvoyuna ateş açıldığını hatırlatan Kaya, "Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım'ın da tanklar önünü kesmek istemiş ve akabinde kendisine silahlı mukavemet de gösterilmiş, ateş de açılmıştır. Binali Yıldırım 'Alçakları vurun' talimatı vererek darbeye direnen ilk Başbakandır, bunu iyi bilmek lazım" dedi.

 

KİMİN TANKLARIN ÜSTÜNE ÇIKTIĞINI, KİMİN ARASINDAN GEÇEREK GÜVENLİ BİR YERE GİTTİĞİNİ GÖRDÜK

15 Temmuz gecesiyle ilgili, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu özelinde de bazı değerlendirmeler yapıldığını hatırlatan Kaya, "Hepimiz biliyoruz ki, Sayın Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'dan önce, 'bir darbe olursa tankların üzerine ilk ben çıkarım' demişti. Ama o gece maalesef hiçbir tankın üzerine çıkmadığını ve tankların arasından geçerek güvenli bir yere gittiğini de tüm milletimiz gördü" şeklinde konuştu.

 

 

VESAYETİ ORTADAN KALDIRDIK

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ahat Andican'ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkındaki önergesindeki eleştirilerine de yanıt veren Kaya, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirilmesinin sebebi, iki başlılığın ortadan kaldırılması, koalisyon dönemlerinde yaşananlar ve en önemlisi de vesayet kurumlarının tahakkümüdür. Milli iradenin seçtiği temsilciler, bu vesayet kurumlarının tekelindeki yetkiyi hiçbir zaman kullanamamışlar, idare her zaman bu vesayet odaklarının elinde olmuştur. Bunu ortadan kaldıran bu sistem, milletimizin oylarıyla kabul edildi. Milletimizin oylarıyla geçmiş, milletimizin güvenine mahzar olmuş bu sistemi, milletimize güvenmediğiniz için kabul etmiyorsunuz. Milletimizin seçtiklerine hiçbir zaman itimat etmediğiniz için, milletimizin tercihlerini beğenmediğiniz için ama hiçbir zaman da sandıktan çıkamadığınız için, vesayetleri ortadan kaldıran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne karşısınız" dedi.

 

DERTLERİ YARGININ BAĞIMSIZLIĞI DEĞİL, YARGININ KENDİLERİNE BAĞLILIĞI

İYİ Parti önergesinde yargıyla ilgili yer alan eleştirilere de değinen Kaya, "Yargının siyasi irade tarafından kontrol edildiği iddiası boştur. Bu sistemle birlikte yargı ile millet arasındaki rabıta sağlanmıştır. Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 13 üyesinin çoğunluğunu, 7'sini Türkiye Büyük Millet Meclisi seçmektedir. Bu sistemin de getirdiği bir uzlaşıyla. Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerini seçtik. Meclisin en küçük grubu olmasına rağmen İYİ Parti'nin önerdiği 2 kişi de bu kurula seçildi. Ama görüyoruz ki, muhalefetin derdi yargı bağımsızlığı değil. Dertler, yargının kendilerine bağlılığı. Yargı size bağlıysa yargı güzel, yargı size bağlı değilse, yargının yaptığı bütün işlemleri yandaş olmakla değerlendiriyorsunuz" ifadesinde bulundu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

CHP’den Çevre Kanunu’na şerh: “Amaç; atığı depozito sistemiyle önlemek değil, yıllık 20 milyar TL rantın nasıl dağıtılacağı!”

Toplamda 31 maddeden oluşan ve 13 ayrı kanunda değişiklik öngören Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Çevre Komisyonu’nda görüşüldü.

 

Tali komisyon olarak toplanan Çevre Komisyonu, kanunun çevreyle ilgili olan 1, 4, 5, 6, 7, 8, 12, 13 ve 29’ncu maddelerini görüştü. Komisyona Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, bürokratlar ve sivil toplum kuruluşları katıldı.

 

Komisyonun CHP Sözcüsü Murat Bakan ile üyeler Mahir Polat, Vecdi Gündoğdu ve Barış Karadeniz kanunla ilgili muhalefet şerhini tamamladı. Şerhte; komisyonun İçtüzüğe aykırı olarak alelacele toplandığı bu yüzden çevre örgütleri, Sivil Toplum Kuruluşları ve meslek örgütlerinin komisyon görüşmelerine katılımının kısıtlı olduğu, komisyona katılan temsilcilere beşer dakikalık sınırlı zaman tanındığı için görüşlerini yeterli ifade edemedikleri vurgulanıyor.

 

Erdoğan’a bir yetki daha

Teklifle, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilen baraj, gölet ve diğer depolama tesislerinin maksat oranlarının belirlenmesi, değiştirilmesi ve kaldırılabilmesi yetkisi Cumhurbaşkanı’na veriliyor. CHP’ye göre bu konunun önemi ve gerekçesiyle çelişiyor, “Tek bir kişiye böylesine geniş bir yetki verilerek, diğer ilgili kurum ve kuruluşların devre dışı bırakılması, iktidarın iklim kriziyle mücadeleye bakış açışını da ortaya koymaktadır” diye yorumlanıyor ve yetkinin Cumhurbaşkanı’na verilmemesi gerektiğini savunuluyor.

 

Müsilaj: Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz ekosistemleri birbirlerine bağlı

Şerhte; teklifin, geçen yıl yaşanan müsilaj nedeniyle Boğazlar ve Susurluk Havzası dahil Marmara Denizi Hidrolojik Havzasında yaşanan kirliliğe odaklandığını, Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa karşı acil ve radikal önlemler alınması gerektiğinin bir gerçek olduğuna ancak sadece Marmara değil tüm denizler ve iç suların da büyük bir kirlilik tehdidi altına olduğuna dikkat çekiliyor: “İklim kriziyle mücadelede bütüncül yaklaşım önemliyken, iktidarın hedeflerinin ve uygulamalarının bu anlamda tutarlı olmadığını görmekteyiz. Türkiye, Karadeniz’den Marmara’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar uzanan kıyı şeridiyle biyolojik çeşitlilik açısından çok değerli, doğal yaşam ortamlarını barındıran bir ülkedir. İstanbul ve Çanakkale Boğazları ve biyolojik genetik havuzu olarak adlandırılan Marmara Denizi, dünya denizleri içinde en hassas olarak kabul edilen ekosistemlerin geçiş noktasını oluşturmaktadır. Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz ekosistemleri yakinen birbirlerine bağlıdır.”

 

Yerel yönetimler almadığı hizmetin bedelini ödemek zorunda kalabilir

Teklif ile yerel yönetimlerin, çevre kirliliğini önlemeye yönelik, arıtma, geri kazanım,  arıtma çamuru işleme ve bertaraf,  sıfır atık yönetimi kapsamında atıkları toplanma, taşıma hizmetleri, atık işleme, geri kazanım ve bertaraf tesisleri ile mapa şamandıraları yap-işlet-devret yöntemiyle özel sektöre yaptırabilmelerinin önünü açılıyor. Şerhinde maliyet vurgusu yapan CHP, kamu hizmetlerinin kamu özel işbirliği (KÖİ) başlığı altında toplanan yap-işlet- devret, işlet-devret, yap-kirala-devret ve benzeri modellerle özel sektöre devredilmesinin; otoyol, köprü, hava limanları ve şehir hastaneleri gibi projelerde de görüldüğü gibi, kamuya yıllarca sürecek çok yüksek maliyetler çıkaracağını düşünüyor ve “Bu durum yerel yönetimleri 20-30 yıl sürecek büyük bir işletme hizmet bedeli ödeme yükümlülüğü altına sokabileceği gibi, almadıkları hizmetin bedelini ödemek zorunda da bırakabilecek” diye uyarıyor.

 

Amaç; atığı depozito sistemiyle önlemek değil, yıllık 20 milyar TL rantın nasıl dağıtılacağı!

Teklif, Türkiye Çevre Ajansı’nın, depozito ile ilgili işlemleri yap-işlet-devret modeliyle özel sektöre yaptırabilmesine olanak tanıyor. “Amaç; oluşacak atığı depozito sistemiyle önlemek değil, yıllık yaklaşık 20 milyar TL’lik rantın birilerine nasıl dağıtılacağının hesabı” görüşündeki CHP, şerhinde konuyu şu şekilde değerlendiriyor:

 

“Depozito düzenlemesi konusunda dünya örneklerine bakıldığında; yaklaşık 20 ülkede depozito sisteminin uygulandığını ve özellikle Almanya, Hollanda, Finlandiya, Litvanya, Norveç, Danimarka ve İzlanda örneklerinde yüzde 90’ın üzerinde iade oranıyla çalıştığını; başarılı olan ülkelerin ise sistemin kar amacı gütmeyecek şekilde ve kapalı döngü halinde uygulandığını görüyoruz. Sistemin temelinde hedef; toplanmış malzemeden, kapalı döngü içerisinde yeniden ambalaj üreterek maksimum düzeyde çevresel korumayı ve ekonomik faydayı elde etmektir. Ülkemizde oluşturmaya çalıştıkları sistemde ise vatandaş depozito için bir para ödediğinde sistemde birikmektedir; o biriken para arttıkça kar ya da rant alanı haline gelmektedir. Yani amaç; oluşacak atığı depozito sistemiyle önlemek değil, yıllık yaklaşık 20 milyar TL’lik rantın birilerine nasıl dağıtılacağının hesabıdır. AKP, KÖİ projeleri yani yap-işlet-devret ve beraberinde getirdiği garanti yükümlülüklerle birçok alanda geliştirdiği ‘kârı şirketlere, zararını vatandaşlarımıza ve ülkenin yarınlarına yükleyen’ anlayış yelpazesini çevre alanına da yaymak istemektedir. AKP, sadece ileri teknoloji veya yüksek maddi kaynak gerektiren projelerle sınırlı tutulması gereken KÖİ modeliyle yatırım yöntemini olağan iş yapma yöntemi haline getirmiştir. KÖİ’ler kamunun yürütmesi gereken yatırım projelerinin görünür gelecekteki gelirinin bugünkü hükümeti finanse eden şirketlere tahsisi için birer siyasi araç haline gelmiştir. Benzer şekilde Çevre Ajansı adı altında oluşturulmak istenen yapı da ülkenin kaynaklarını belli şirketlere peşkeş çeken kamu özel işbirliği sistemi ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Ajans depozito yönetim operasyonu için kar amacı gütmeyen bir yapı oluşturmalı, içinde çevre konusunda çalışan sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve ilgili firmalarının yani özel sektör temsilcileri de yer almalıdır. Yasa ile kurulması itibariyle Kamu Tüzel Kişisi olarak karşımıza çıkan Ajans, getirilen teklifteki faaliyet görme biçimiyle somut şekilde bir rant paylaşım sistemine dönüşmüştür.”

 

Çevre Ajansı eliyle turizm alanları işletilecek

Teklif; Türkiye Çevre Ajansı’na, doğal sit alanları, özel çevre koruma bölgeleri ve kıyılardaki Hazineye ait yerleri işletme hakkı verilmesini, yani, Çevre Ajansı’nın kıyılardaki Hazineye ait yerlerde mapa ve şamandıra sistemleri, deniz araçlarına atık alım hizmetlerini bizzat ya da işletmeye vermek suretiyle işletebilmesini öngörüyor. CHP’ye göre ise, Çevre Ajansıyla turizm alanlarının işletilmesi planlanıyor ve bu ajansın kuruluş amacıyla çelişiyor. CHP şerhinde, “Kıyılardaki ve denizdeki kirliliği önlemeye yönelik maddelerle birlikte ajansa bu konuda kirlilik bildirimi gibi görevler yüklenileceğine, kıyılarda, korunan alanlarda turizm işletmeciliği görevi verilmektedir. Söz konusu faaliyetler denizlerimizdeki su kirliliğinin de artmasına neden olacaktır. Teklif, hassasiyetle sürdürülmesi gereken faaliyetin merkez üzerinden taşere edilmesi anlamına gelmektedir” diyor. CHP, Çevre Ajansı’nı şu şekilde eleştiriyor: “Türkiye, AB Çevre Ajansına üyedir, ne var ki, Türkiye Çevre Ajansı için yasa önerisinde öngörülen statü ile görev ve yetki alanı bakımından AB üyesi olan devletlerdeki benzeri kurumlara göre ciddi sapmalar bulunmaktadır. Dünyadaki örneklerine uygun olarak, çevre politikası alanında strateji belirlemek, geliştirmek, çevre hakkında doğru ve bağımsız bilgi sunmak, iklim krizi ve diğer çevre sorunlarıyla ilgili ulusal strateji oluşturmak, bilimsel araştırmalar yapmak, halkı doğru bilgilendirmek amacıyla kurulmamıştır. Ajansın, çevreyi sermayeleştirme ve rant alanı haline getirme görev edindiği görülmektedir.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Yaşam Olan Her Alanda Çalışmalarımız Sürüyor”

İnegöl Belediyesi’nin Akhisar Mahallesinde 8 ayrı sokakta devam eden yol kaplama çalışmalarını yerinde inceleyen Belediye Başkanı Alper Taban, “İnegöl hızlı büyüyen bir şehir. Dolayısıyla böylesine dinamik bir şehirde gerçekten önden gitmek gibi bir zorunluluğumuz var. Yaşam olan her alana çalışmalarımızı ulaştırmaya çalışıyoruz” dedi.

 

İnegöl Belediyesi, Akhisar Mahallesinde yol kaplama çalışmalarının startını verdi. Geçtiğimiz hafta başlayan çalışmalar kapsamında; Eğriyol Sokakta 370 metre, Ilgaz Sokakta 170 metre, Çıra Sokakta 85 metre, Dalyan Sokakta 175 metre, Buluş Sokakta 80 metre, Petek Sokakta 160 metre, Bakır Sokakta 200 metre ve Çelikel Sokakta 206 metre olmak üzere toplam 8 sokakta 1440 metrelik yol kaplama çalışması hummalı bir şekilde sürdürülüyor.

 

BURSA’DA EN FAZLA İNŞAAT YAPILAN İLÇE İNEGÖL

Yüzde 60’lık kısmı tamamlanan ve önümüzdeki hafta nihayete erdirilmesi hedeflenen çalışmayı, Belediye Başkanı Alper Taban bugün beraberindeki heyetle birlikte yerinde inceledi. Çalışmalarla ilgili son durum hakkında bilgi alan Başkan Taban, inceleme sırasında yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Bugün Akhisar Mahallemizdeyiz. Bu bölgede başta Eğriyol Sokak olmak üzere; Ilgaz Sokak, Çıra Sokak, Dalyan Sokak, Buluş Sokak, Petek Sokak, Bakır Sokak ve Çelikel Sokakta yol kaplamalarını yapıyoruz. Aslında bölgede tüm arazilerde inşaatlar yapılmış değil. Ama şunu yapmak istiyoruz, bir yerde yaşam varsa buralara yolunu, altyapısını, üst yapısını, kaldırımını, tretuvarını ulaştırmak istiyoruz. İnegöl hızlı büyüyen bir şehir. En fazla inşai faaliyetin yapıldığı bölge Bursa’nın 17 ilçesi içerisinde. Dolayısıyla böylesine dinamik bir şehirde gerçekten önden gitmek gibi bir zorunluluğumuz var. Tabi ki pek çok hizmet vakti zamanında yapılmış. Biz de bugün bunların üzerine yenilerini ekleyerek yaşam olan her alana çalışmalarımızı ulaştırmaya çalışıyoruz.”

 

VATANDAŞLAR YAZIN TOZDAN KIŞIN ÇAMURDAN KURTULACAK

“Akhisar bölgemizde 8 sokakta devam eden yol kaplama çalışmasının yüzde 60’ı tamamlanmış durumda. Çalışmanın tamamı bittiğinde yaklaşık 2 milyon 316 bin TL’lik bir maliyetle yol kaplamalarını gerçekleştirmiş olacağız. Tabi yapılan çalışmalar kıymetli. Vatandaşlarımız bu çalışmayla yazın tozdan, kışın çamurdan kurtulmuş olacak. Emeği geçen çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. İnegöl’ümüze hayırlı olmasını diliyorum.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kocaeli’de Ebeler ve Hemşireler Haftası kutlandı

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin organize ettiği Ebeler ve Hemşireler Günü Kocaeli Kongre Merkezinde yemekli bir etkinlikle kutlandı.

Her yıl 12 Mayıs Ebeler ve Hemşireler Haftası olarak ülkemizde ve dünyada kutlanıyor. Bu değerli meslek gruplarının özellikle Kovid-19 salgın sürecinde göstermiş oldukları özveri ve toplum için ne kadar değerli olduklarını hatırlatmak amacıyla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Kongre Merkezinde ebeler ve hemşireler için bir program düzenledi.

 

KATILIMCILAR

Kocaeli Kongre Merkezinde gerçekleşen Ebeler ve Hemşireler etkinliğine Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç Dr. Tahir Büyükakın, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Aydınlık, İl Sağlık Müdürü Yüksel Pehlevan, Türk Hemşireler Derneği Kocaeli İl Temsilcisi Muhsine Es, Türkiye Ebeler Derneği Kocaeli il üyeleri, ilimizde kamu, özel ve üniversite hastanelerinde görev yapmakta olan ebe ve hemşireler davet edildi.

 

“SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZIN YANINDAYIZ”

Başkan Büyükakın etkinlikteki konuşmasında sağlık çalışanlarının günün yoğunluğundan uzaklaşması ve iş stresinin hafiflemesi amaçlı organizasyon yapıldığını ifade etti. Başkan Büyükakın, “Sağlık çalışanlarımızın sonuna kadar yanındayız. Bu memleket hepimizin. Biz burada huzur içinde bu organizasyonu yapabiliyorsak, vatanı için sınır boylarında nöbet tutan, sınır ötesine harekât düzenleyen, kahraman Mehmetçiklerimize borçluyuz. Onlar orada vatan uğruna şehit düşüyorlar. Güvenlik güçlerimize, askerimize sonsuz saygılarımızı, şükranlarımızı da iletmeyi bir vatan borcu biliyoruz. Başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bugüne kadar bu vatan uğruna toprağa düşmüş tüm şehitlerimizi, pandemi döneminde hayatlarını riske eden doktorlarımızı, hemşirelerimizi, sağlık çalışanlarımızı, onlardan ahirete uğurladığımızı da rahmet ve minnetle anıyorum. Onlar da görev şehidi olarak değerlendiriliyor. Onlar da insanların sağlığı için bu mücadeleyi verdiler. İnşallah memleketimizin birliği, beraberliği, dirliği, huzuru hiçbir şekilde bozulmaz. Burada olduğunuz gibi huzur içinde devam eder. Bir parça da olsa sizlerin hayatına renk katabildiysek ne mutlu. Hemşireler ve Ebeler Haftanınız tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

“PANDEMİDE SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÖNEMİNİ ANLADIK”

Kocaeli İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Yüksel Pehlevan ise “2 senedir pandemi ile amansız bir savaş verdik. Ülke olarak galip geldiğimizi düşünüyorum. Herkes hastalardan uzak dururken, sizler hemşireler ve ebeler hastanın yanında durdunuz. Dertlerine deva olmaya çalıştınız. Kaybettiklerimiz de oldu. Onlara Allah’tan rahmet, hastalara da şifa diliyorum. Bize büyük destek olan başta Büyükşehir Belediyesi Başkanı olmak üzere Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyorum. Pandeminin başında Büyükşehir’e görüşmeye gittiğimde, ‘Ne gerekiyorsa yapalım.’ denildi. 14 Mart Tıp Bayramı’nda da böyle güzel bir program yapıldı. Çok teşekkür ediyorum.” dedi. Pehlevan, Başkan Büyükakın’a kalem seti hediye etti. Türk Hemşireler Derneği Kocaeli İl Temsilcisi Muhsine Es konuşmasında, hemşirelik mesleğinin pandemi sürecinde ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığını dile getirdi. Bu süreçte hemşirelerin çok yorulduğunu söyleyen Es, “İnsan hayatına dokunmanın en yüksek mertebesi olan hemşirelerin ve insan hayatında en önemli an olan, bir bebeğin ilk nefesine tanıklık eden ebelerin gününü kutluyorum’’ şeklinde konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yeni Nesil İş Modeli: Direct to Avatar (D2A)

Yenilikçi kurumlara girişimcilik yetkinliği kazandırmak amacıyla çeşitli kurum içi girişimcilik süreçleri tasarlayan ve inovasyon yetkinlik transferi çalışmaları yürüten GOOINN, metaverse dünyasının sunacağı yeni nesil iş modelini anlattı.

 

Herkesin bildiği üzere son yılların en popüler konusu "metaverse". Bu sanal ortamda nelerin olacağı, hangi alanların ön plana çıkacağı, ne gibi iletişim kanalları ile etkileşime geçileceği, kişilerin ve kurumların bu ortamda kendilerini nasıl ifade edeceği de merak konusu. Bunun yanı sıra hangi tip iş modellerinin ve mesleklerin ortaya çıkacağı da takip edilmesi gereken önemli noktalar arasında. Kendimizi istediğimiz gibi ifade edebileceğimiz, merak uyandıran metaverse dünyasının sunacağı fırsatlara baktığımızda "Direct to Avatar (D2A)" adlı yeni bir iş modeli ile karşılaşıyoruz. 

 

D2A aslında "Direct to Customer (D2C)" olarak bilinen iş modelinin metaverse dünyasındaki karşılığı olarak görebiliriz. Fiziksel yaşamda doğrudan tüketiciye sunulan ürünler sanal dünyada doğrudan avatarlara veya kullanıcıların dijital kimliklerine sunulmasıdır. İşte bu gelişmekte olan D2A modeli markalar tarafından önemsenmeye başlamıştır.

 

Neden Bu Kadar Önemli?

Hepimiz değişiyor ve gelişiyoruz. Bu değişim ve gelişim özellikle Web 3.0’ın da etkisiyle yeni bir dijital çağ başlatıyor. İçerisinde gün geçtikçe daha fazla yer alacağımız dijital çağda avatarlar sanal ortamda yer alarak kişilerin fiziksel dünyadaki yaşamlarının uzantısı olarak görev alacaklar. Böylece her kişi kendisini belirtilen ortamda istediği gibi ifade edebilir; ister mümkün olandan daha abartılı bir şekilde kendisini gösterebilir, ister ise kendisinin bambaşka bir versiyonlarını avatarları aracılığıyla tanıtmayı tercih edebilir.

 

Belirtilen bu durum şirketlere tüketicilerinin kullandıkları platformlara göre benzersiz tüketici deneyimleri sunmalarını sağlayarak avatarları hedeflemek için mükemmel bir fırsat sunuyor. Tüketiciler ile daha derin bağlantılar kurmasına da olanak tanıyor. Bu noktada doğrudan avatarlara yönelik stratejiler geliştirilmesi, aracı tarafları kullanmak yerine tüketicilere doğrudan daha hızlı ulaşılmasına imkan tanıyor.

Z Kuşağı Önemsiyor

Bugün D2A iş modeli ile ürünlerin sunulması yeni bir pazar ortaya çıkarıyor ve bu pazar sanal dünyada sadece amatör veya profesyonel oyunculara özel değil, aynı zamanda daha farklı kitleleri de hedefliyor ve bunlardan birisi de Z kuşağı.

 

Z kuşağı dijital avatarlarını kendilerinin sanal ortamda temsilcileri olarak görüyor, sanal dünyalarda daha fazla zaman geçiriyor ve bu ortamlarda kendilerini daha benzersiz bir şekilde tanıtmak istiyor. Güzellik, perakende ve yaşam tarzı alanlarında markaların platformlar ile iş birliği yapmalarını talep ediyor. Bu nedenle markaların bu kuşağı da göz ardı etmemesi gerekiyor.

 

D2A Ekonomisi

D2A iş modeli ile ortaya çıkan yeni ekonomi dijital yaşamlarımızın artık eskisi gibi olmayacağının bir göstergesi. Bahsedilen bu yeni nesil ekonomiye ivme kazandıran beş ana noktayı ele alacak olursak:

 

  • Avatarlara Satış: İlk olarak doğrudan tüketiciye yapılan satışlar artık doğrudan avatarlara yapılıyor. Burada aracılar ortadan kalkarak alışveriş yapma şekli sonsuza dek başka bir döneme giriyor. Yeni evrimde insanlar tamamen atlanıyor ve doğrudan avatarlar hedef alınıyor.
  • Yenilik: D2A ile dijital ürün yeniliği ön planda. Bildiğimiz gibi dijital alanda her şey mümkün olduğu için sonsuz yaratıcılık ortaya çıkıyor.
  • Hızlı Etkileşim: Markalar halihazırda metaverse ile ilgilenen grup ile hızlı etkileşim kurmak için D2A modelinden yararlanıyor. Bu modeli kitlesel bir boyuta gelmeden önce benimseyen markaların kültür liderleri olarak algılanacakları öngörülüyor.
  • Kişiselleştirme: D2A modeli ile markalar tüketicilerinin kişisel hikayelerini anlatmalarına ve kendilerini ifade etmelerine yardımcı oluyor. Tüketicilerin fiziksel kimlikleriyle rahat edebileceklerinden daha fazlasını sanal dünyada sunuyor.
  • Herkese Hitap Etme: Herkes sanal dünyaya katılabiliyor ve istedikleri gibi kendilerini bir kısıtlama olmadan ifade edebiliyor. Tüketiciler istedikleri dijital kıyafetleri giyebiliyor ve ilham veren markalar ile iletişime geçebiliyor. D2A ile markalar kapsayıcı bir şekilde dijital dünyaya katılan tüm tüketicilere ulaşabiliyor ve sosyal etki yaratıyor.

D2A Örnekleri

Moda markaları şimdiden D2A modeli için dijital koleksiyonlar yayınlamaya başladı. Başlıca örnekleri ise şu şekilde: 

  • Ralph Lauren Austos 2021’de sosyal ağ uygulaması Zepeto’da satın alınabilecek 50 parçalık bir dijital giyim koleksiyonu yayınladı.
  • American Eagle 2021 yılında Bitmoji avatarları için dijital giyim koleksiyonunu duyurdu.
  • Gucci ve The North Face, 2021’de Pokemon Go’da avatarlar için ortak bir koleksiyon yayınladı.
  • Yine 2021 yılında Gucci, Wanna tarafından geliştirilen teknolojiyi kullanarak AR ile giyilebilen sanal spor ayakkabılarını piyasaya sürdü.
  • Louis Vuitton, Riot Games ile iş birliği kurarak League of Legends için görünümler tasarladı.
  • Balenciaga, oyunlarda avatarlar için görünümler oluşturmaya başladı.
  • Roblox oyun platformundaki dijital bir Gucci çantası mağaza fiyatı olan 3400 dolara kıyasla 4115 dolara satıldı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

eFootball™ Championship Pro 2022’ye Katılacak 8 Kulüp Arasında Galatasaray Da Var!

eFootball™ CHAMPIONSHIP PRO 2022’YE KATILACAK 8 KULÜP AÇIKLANDI

 

eFootball™ Championship Open 2022’nin Dünya Finallerinde "Mobil" kategorisi de yer alacak! 

 

KONAMI bugün itibarıyla eFootball™ Championship 2022’nin takvimini ve katılacak kulüpleri açıkladı. Yarışma, eFootball™ Championship Pro ve eFootball™ Championship Open olmak üzere iki farklı turnuvadan oluşuyor. 

 

eFootball™ Championship Pro 

eFootball™ Championship Pro, Avrupa'nın en iyi sekiz kulübünün profesyonel espor takımlarını üç haftalık bir karşılaşmada karşı karşıya getiriyor. Bu yılki turnuvada yarışan kulüpler FC Barcelona, Manchester United, FC Bayern München, Arsenal, Celtic FC, AS Monaco, AS Roma ve Galatasaray olacak.

 

Programın ayrıntıları şöyle: 

4 Haziran Cumartesi: Kura çekimi 

11 – 12 Haziran Cumartesi & Pazar – Grup Aşaması 1 & 2 

18 – 19 Haziran Cumartesi & Pazar: Grup Aşaması 3 & 4 

25 Haziran Cumartesi: Çeyrek Final & Yarı Final  

26 Haziran Pazar: Üçüncülük Maçı & Final 

 

KONAMI, turnuvayı eFootball™ sosyal medya kanallarında canlı olarak yayınlayacak ve bu sırada, maçları canlı izleyenlerin oyuna girerken oyun içi hediyeler kazanabilecekleri bir de kampanya gerçekleşecek.

 

eFootball™ Championship Pro ayrıca, turnuvaya katılan kulüpler tarafından yürütülen ve taraftarların maç sonuçları geldikçe kulüp hediyeleri kazanabilecekleri, bir dizi kampanyaya da ev sahipliği yapacak.

 

eFootball™ Championship Pro sırasında yürütülen çeşitli kampanyalar hakkında daha fazla bilgi için kulüplerin resmî duyurularına ve eFootball™ 2022 ile ilgili oyun içi haberlere göz atabilirsiniz.

 

eFootball™ Championship Open 

eFootball™ Championship Open, dünyanın dört bir yanından eFootball™ 2022 kullanıcılarının PlayStation®5, PlayStation®4, Xbox Series X|S, Xbox ONE ve Steam®   dahil olmak üzere bir dizi platformdan girip rekabet edebileceği herkese açık bir yarışma.

 

Bu yıl, eFootball™ Championship Open'ın Dünya Finalleri’nde katılımcılar hem iOS hem de Android cihazlar üzerinden mobilde de rekabet edebilecekler!

 

Şampiyona Takvimi şu şekilde: 

27 Haziran Pazartesi – 3 Temmuz Pazar: 1. Round  

8 Temmuz Cuma – 11 Temmuz Pazartesi: 2. Round 

30 Temmuz Cumartesi – 31 Temmuz Pazar: 3. Round 

13 Ağustos Cumartesi – 14 Ağustos Pazar: Dünya Finalleri 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Clio Trophy Turkey By Evofone Yeşil Bursa Rallisi İle Devam Ediyor

Renault MAİS ana partnerliğinde Toksport WRT’nin düzenlediği Clio Trophy Turkey By Evofone ikinci yarışı, 27-29 Mayıs tarihinde Bursa’da koşulacak.

 

Tamamen aynı özelliklere sahip otomobillerin mücadele ettiği, deneyimli pilotların yanı sıra motor sporlarına başlamak isteyenler için önemli bir fırsat olan Clio Trophy Turkey By Evofone, 27-28-29 Mayıs tarihinde Yeşil Bursa Rallisi ile devam ediyor. Bir önceki yarış olan Bodrum Rallisi’nde Can Altınok & Efe Ersoy ikilisi yarışı ilk sırada tamamlamıştı. 

 

27 Mayıs Cuma günü saat 20.00’de Odunluk Trafik Eğitim Pisti’nde gerçekleştirilecek start seremonisi ile başlayacak olan yarış, 466 kilometre uzunluğundaki asfalt zeminli parkurda iki gün boyunca 10 özel etabın geçilmesinden oluşacak. 

 

Organizasyon, 28 Mayıs Cumartesi günü ise saat 09.00’da Bursaspor Stadyumu Otoparkı’nda yer alan servis alanından başlayacak. Ekipler rallinin ilk gününde, sırasıyla Delice, Sırma ve Dağakça etaplarını ikişer kez geçerek saat 19.00’dan itibaren servis alanında günü tamamlayacaklar.

 

29 Mayıs Pazar sabahı saat 09.00’dan itibaren yeniden start alacak olan ekipler, Hüseyinalan ve Soğukpınar etaplarını ikişer kez geçtikten sonra saat 16.15’ten itibaren Bursa Aloft Hotel’deki finiş podyumuna ulaşmaya çalışacaklar.

 

Yarış serisinin sponsorları arasında Castrol, Michelin, Maxxi Filo ve Renault Filo da bulunuyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Obezite Sorunu Gün Geçtikçe Artıyor: Türkiye Avrupa Şampşyonu

Yetişkin nüfus dikkate alındığında fazla kilo oranı en yüksek Avrupa ülkesi Türkiye oldu. Türkiye’nin yetişkin nüfusunun yüzde 66,8’inin aşırı kilolu olduğu kaydedildi.

 

Ajans Press, ülkelerdeki obezite ve aşırı kilo oranlarını konu alan araştırmaları inceledi. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporu Avrupa’da yaşayan yetişkinlerin yarısından fazlasının kilolu olduğunu ortaya koydu. Türkiye ise aşırı kilo sıralamasında Avrupa’da ilk sıraya yerleşirken, yetişkin nüfusun yüzde 66,8’inin aşırı kilolu olduğu kaydedildi. Bu oran kadınlarda yüzde 69,3 iken erkeklerde yüzde 64 olarak saptandı. Obez olarak nitelendirilen kısımda ise yüzde 32,1 ortalamada yer aldı. Türkiye’nin ardından aşırı kiloluların en yüksek olduğu diğer ülkeler; Malta, İsrail, İngiltere oldu. Raporda 53 ülke yer alırken, obezitenin 50 yılda büyük artış gösterdiği kaydedildi. Aşırı kilo sorununun en az görüldüğü ülkeler ise yüzde 45 ile Tacikistan, yüzde 48 ile Özbekistan ve Kırgızistan olarak açıklandı.

 

MEDYA BU SAĞLIK SORUNUNU KONUŞUYOR

Medya takip kurumu Ajans Press, obezite ile alakalı basına yansıyan haber adetlerini inceledi. Ajans Press’in dijital basın arşivinden derlediği bilgilere göre bu yıl obezite ile alakalı hem online hem geleneksel medyaya 58 bin 698 haber yansıdığı tespit edildi. Haberlerde uzman görüşlerine oldukça sık yer verildiği tespit edildi. Sosyal medyada gerçekleştirilen incelemede ise, son bir ayda obezite ile alakalı 7 bin 962 içerik tespit edildi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı