Aylık arşivler: Temmuz 2022

Tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğini öğrendiler

Nilüfer Belediyesi, dünya genelinde sağlıktan endüstriyele kadar birçok alanda kullanılan tıbbi ve aromatik bitkiler üzerine eğitim düzenledi. Doç. Dr. Oya Kaçar, bu tür bitkileri yetiştirme teknikleri ve zamanları hakkında önemli bilgiler paylaştı.

 

Nilüfer Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’nün, üretici ve üretici adaylarına yönelik budamadan gübreleme ve bahçe bakımına kadar birçok alanda düzenlediği eğitimlerde konu  bu kez tıbbi ve aromatik bitkileri oldu.  Karaman Dernekler Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen eğitimde Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Doç. Dr. Oya Kaçar, tıbbi ve aromatik bitki türleri, bu grup bitkileri yetiştirme teknikleri ve zamanları, kullanım alanları ile uygulamada dikkat edilmesi gerekenler hakkında önemli bilgiler paylaştı. Nilüfer Belediyesi’nin Ürünlü Mahallesi’nde yer alan Kent Bostanları’nda yetiştirdiği lavantalar da, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği eğitimine katılanlara dağıtıldı.

 

Tıbbi ve aromatik bitkilerin dünyada son zamanlarda endüstriyel kullanımı hızla arttığına dikkat çeken Doç. Dr. Oya Kaçar, bu grup bitkilerin bitkisel ilaç ve gıda sanayi başta olmak üzer parfümeri, kozmetik, baharat, bitki çayı, esans ve bitkisel boya eldesi gibi çeşitli endüstriyel sektörlerde değerlendirildiğini söyledi.

 

Lavanta, ekinezya, ölmez çiçek, melisa, civanperçemi, kadife çiçeği, aynısefa, nane, kekik, fesleğen, tıbbi papatya ve ada çayı gibi bitkilerin, tıbbi ve aromatik bitki türleri olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Kaçar, “Bu gruptaki bitkiler ekoturizm, arıcılık, bahçe ve peyzaj alanları ile erozyon kontrolünde de kullanım alanı bulmaktadır. Tüm dünyada doğal yöntemlerle tedavi diye adlandırılan tamamlayıcı tıbba ilgi giderek artmaktadır” diye konuştu.

 

Türkiye’nin coğrafi konumu, iklim ve bitki çeşitliliği, tarımsal potansiyeli ve geniş yüzölçümü sayesinde tıbbi ve aromatik bitkiler ticaretinde önde gelen ülkelerden biri olduğunu belirten Kaçar, tıbbi ve aromatik bitkilerde ürünlerin, doğadan toplama ve kısmen de kültürü yapılarak sağlandığını ifade etti. Bitkilerin devamlı olarak doğadan bilinçsizce toplanmasının doğal floranın bozulmasına, nadir ve endemik bitki türlerinin yok olmasına ve erozyonun artışına neden olduğunun altını çizen Kaçar, “Günümüzde toplanan ve satılan bitkilerde herhangi bir standardizasyondan bahsetmek zordur. Doğadan bitki toplamalarının alternatifi ise bu bitkilerin kültüre alınarak tarımının yapılmasıdır. Ülkemiz kekik, defne yaprağı, anason, kimyon gibi bitkilerde ham bitki ihracatında ve gül yağı ve morfin gibi sekonder metabolit üretim ve ihracatında ilk sıralarda yer almaktadır” dedi.

 

Yetiştiricilik için ekolojik şartları elverişli olan Türkiye’de, özellikle ekonomik öneme sahip tıbbi ve aromatik bitkileri kültüre alarak üretiminin yapılmasının uygun bir karar olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Oya Kaçar, doğru ekolojilerde doğru bitki türleri ve doğru üretim teknikleri ile yola çıkmanın önemine değindi.

 

Tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğinde izlenecek yollar, yapılması gereken doğru uygulamalar, hangi bitki çeşidinin hangi tür topraklarda verimli olacağı hakkında bilgiler de paylaşan Kaçar, Bursa’nın iklim özelliklerinin uygun olması ve büyük şehirlere yakınlığı nedeniyle tıbbi ve aromatik bitkiler üretiminin ticareti açısından avantajlı bir konumda olduğunu söyledi.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

AK Partili Kırkpınar, Türkiye’yi Daha İleri Taşımaya Kararlı Olduklarını Açıkladı

AK Parti İzmir Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Yaşar Kırkpınar, ülkemizin bir süredir maruz kaldığı ekonomik tuzaklara karşı geliştirilen yeni bir programın uygulandığını söyledi.

 

AK Parti İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar, Erzurum İspirliler Derneği tarafından Kemalpaşa’da düzenlenen bahar şenliği programına katılarak vatandaşlarla bir araya geldi. Şölene katılan vatandaşlara hitap eden Kırkpınar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Cumhurbaşkanlığı kabinesi ve AK Parti olarak, Türkiye’yi her alanda daha da ileri taşımaya kararlı olduklarını belirtti.

 

Milletvekili Kırkpınar, önce koronavirüs salgını, ardından Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bozduğu küresel ekonomik dengeler sebebiyle yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ifade ederek, “Yeni durumun en somut, olumsuz sonuçlarını kurdaki ve enflasyondaki yükseliş olarak yaşadık. Esasen enflasyon sadece ülkemizin değil, gelişmiş devletler başta olmak üzere tüm dünyanın en öncelikli sorunudur. Bizim kendi gerçeklerimiz ve alışkanlıklarımız sebebiyle ülkemizde enflasyon rakamları elbette farklı tezahür etmektedir. Ancak fiyat artışlarının oranları değişik olsa da ekonomik işleyişe ve insanların hayatlarına olan etkisi aynıdır. Bu anlayışla dünyadaki her gelişmeyi yakından takip ederken asıl dikkatimizi ve önceliğimizi kendi vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne verdik, veriyoruz. Bu anlamda vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmemek için var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

 

“Milletimiz bizim gözbebeğimizdir”

AK Parti olarak ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışı ile sağlıktan, ekonomiye, eğitimden, ulaşıma, altyapıdan tarım ve hayvancılığa kadar her alanda 2002’den beri her zaman milletin yanında olduklarını vurgulayan Kırkpınar, çalışanlar başta olmak üzere her bir insanın refah kaybını telafi edecek pek çok tedbiri devreye aldıklarını ve almaya devam edeceklerini vurguladı. Kırkpınar “Sosyal destek programlarımızın hem kapsamını genişletmek hem miktarını artırmak suretiyle hiç kimseyi yalnız, çaresiz, sahipsiz bırakmadık. Engellisinden yaşlısına, kimsesizinden ihtiyaç sahibine kadar tüm dezavantajlı kesimlerin üzerine titriyor. Hepsine gözümüz gibi bakıyoruz. Milletimizden aldığımız destek ve yetkiyi yine milletimiz için kullanıyoruz. Siz bakmayın birilerinin masanın etrafından toplanıp, ülkemizi ve milletimizi düşünüyor gibi durmalarına… İktidar olsalar bu ülkeyi 6 saat bile yönetemezler. Onların öyle bir dertleri yok. Oysaki biz milletimizin derdi ile dertleniyor, milletimizin sevinci ile seviniyoruz. Tıpkı 20 yıldan beri olduğu gibi inşallah 2023’te de yine aziz milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

 

Kırkpınar, konuşmasının sonunda programda emeği geçen dernek başkanı ve yönetimine teşekkür etti.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

CHP’li Beko, atık kağıt işçileri için Meclis Araştırması istedi

CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, atık kağıt işçilerinin içinde bulundukları ekonomik, sosyal ve toplumsal koşulların araştırılması ve yaşanan sorunların tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin sunulabilmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını istedi.

Küresel bir sorun olarak geri dönüşüm ve atık politikalarının çok iyi uygulanması gerektiğinin altını çizen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, “Bugün atıkların yüzde 80’inden fazlası sokak toplayıcıları tarafından toplanıyor ve bu işçiler geri dönüşüme, doğaya, insanlığa, geleceğe katkı sağlıyor. Ülkemizde yaklaşık 6 milyon kişinin sokaklarda tam ve yarı zamanlı 200'e yakın faaliyet türünde çalıştıkları bilinmektedir. Bu 6 milyon kişinin içinden ise, kayıt dışı çalışmak zorunda kalan sokak toplayıcılarının sayısı 500 bine ulaşıyor. Yani 500 bin çalışanın tamamı kayıt dışıdır ve bunların yüzde 20’si de çocuk işçidir. Çocuklar çok daha ağır şartlara maruz kalıp, eğitim hayatından da yoksun bırakılıyorlar. Kamu, 10 binlerce çocuğu yok sayamaz!” ifadelerini kullandı.

ÖNCELİKLİ TALEPLERİ SOSYAL GÜVENLİK

Sokak toplayıcılarının en büyük sorunun sosyal güvencesizlik olduğunu vurgulayan Beko, “Ayrıca; her türlü atığın atıldığı çöp kutularının sokak toplayıcıları açısından doğurduğu sağlık riskleri de ortadadır. Atık toplama işinde, tıbbi atıklardan bulaşabilecek hepatit tehlikesi, solunum sistemi hastalıkları (kronik bronşit, astım, verem) uzun çalışma saatlerine bağlı olarak fiziksel tükenmişlik, genel iskelet yapısının bozulması ve psikolojik rahatsızlıklar gibi birçok sorunla karşılaşıldığına dair kamuoyuna yansımış yaygın şikayetler söz konusudur. Bu faaliyetlerde yer alan kişilerde solunum sistemi bozuklukları, tifo ve kolera gibi hastalıklar tespit edilmektedir. Bu nedenle de, sağlıklı bir çalışma ortamının sağlanması için atılacak her bir adımın önemi büyüktür. Atık kağıt işçileri; aslında bir tür kamusal görevi mahiyetindeki mesleklerinin yasada tanımlanmasını, statülerinin olmasını ve sosyal güvence altında çalışmayı talep etmektedirler” dedi.

POLİS BASKINLARIYLA ENGELLEMEK ÇÖZÜM DEĞİL!

Polis baskınlarının sorunun çözümü olmadığını kaydeden CHP Milletvekili Beko, “Yapılması gereken; son günlerde oldukça sık biçimde kamuoyuna yansıdığı biçimiyle, bu kişilerin kaldıkları yerleri ve depoları polis marifetiyle basmak ve çalışamaz duruma getirmek değildir. Onların güvenceli ve sosyal devlet ilkelerine uygun biçimde çalışmalarını sağlayacak düzenlemelerin acilen hazırlanması gereklidir. Temel önceliklerden bir diğeri, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir dizi destek programının hayata geçirilmesi için hazırlıkları başlatmak olmalıdır” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kaspersky Orta Doğu, Türkiye ve Afrika’yı hedef alan yeni bir arka kapı keşfetti

Kaspersky uzmanları, Microsoft tarafından düzenlenen popüler bir web sunucusu olan Internet Information Services (IIS) içine kötü amaçlı bir modül olarak yerleşen, yeni tespit ettiği SessionManager arka kapısını gün ışığına çıkardı. SessionManager sisteme bulaşmasının ardından e-posta toplamaktan kurbanın altyapısı üzerinde tam kontrol sağlamaya kadar çok çeşitli kötü amaçlı etkinliklere olanak tanıyor. İlk olarak Mart 2021'in sonlarında keşfedilen arka kapı Kuveyt, Suudi Arabistan, Nijerya, Kenya ve Türkiye dahil olmak üzere Orta Doğu, Türkiye ve Afrika bölgesinden sekiz ülkede hükümet kurumlarını ve sivil toplum kuruluşlarını hedefliyor.

 

Aralık 2021'de Kaspersky, bir kullanıcının Outlook Web Access'te (OWA) oturum açarken girdiği kimlik bilgilerini çalan, önceden bilinmeyen bir IIS modülü olan "Owowa"yı ortaya çıkardı. O zamandan beri, şirketin uzmanları siber suç faaliyeti için yeni fırsatları takibe aldılar. Bu sırada IIS içine dağıtmak üzere bir arka kapı yerleştirmenin, daha önce Microsoft Exchange içindeki "ProxyLogon tipi" güvenlik açıklarından birini kullanan tehdit aktörleri için yeni bir eğilim olduğu ortaya çıktı. Yakın zamanda yaptıkları bir araştırma sırasında Kaspersky uzmanları, SessionManager adlı yeni bir arka kapı modülüyle karşılaştı.

 

SessionManager arka kapısı, tehdit aktörlerinin hedeflenen kuruluşun BT altyapısına kalıcı, güncellemeye dayanıklı ve oldukça gizli erişim sağlamasına yol açıyor. Kurbanın sistemine bir kez girdikten sonra arka kapıyı kullanan siber suçlular, şirket e-postalarına erişebiliyor, diğer kötü amaçlı yazılımları yükleyerek daha fazla kötü amaçlı erişimi güncelleyebiliyor veya kötü amaçlı altyapı olarak kullanılabilecekleri, güvenliği ihlal edilmiş sunucuları gizlice yönetebiliyor.

 

SessionManager'ın ayırt edici bir özelliği zayıf algılama oranı. İlk olarak 2022'nin başlarında Kaspersky araştırmacıları tarafından keşfedilen bazı arka kapı örnekleri, en popüler çevrimiçi dosya tarama hizmetlerinde hala kötü amaçlı olarak işaretlenmiyor. Üstelik SessionManager hedeflenen kuruluşların 91'inden fazlasında konuşlandırılmış durumda.

 

Genel olarak Avrupa, Orta Doğu, Güney Asya ve Afrika'dan 24 kuruluşun 34 sunucusu SessionManager tarafından ele geçirildi. SessionManager'ı işleten tehdit aktörü STK'lara ve devlet kurumlarına özel bir ilgi gösteriyor. Ancak bunların yanı sıra tıbbi kuruluşları, petrol ve nakliye şirketlerini de hedef alıyor.

 

Benzer bir mağduriyet ve yaygın "OwlProxy" varyantının kullanılması nedeniyle Kaspersky uzmanları, kötü niyetli IIS modülünün, casusluk operasyonlarının bir parçası olarak GELSEMIUM tehdit aktörü tarafından kullanılmış olabileceğini düşünüyor.

 

Kaspersky Küresel Araştırma ve Analiz Ekibi Kıdemli Güvenlik Araştırmacısı Pierre Delcher, şunları söylüyor: "Exchange sunucularındaki güvenlik açıklarından yararlanma, 2021 yılının ilk çeyreğinden bu yana hedeflenen altyapıya girmek isteyen siber suçluların gözdesi oldu. Bu, özellikle uzun süredir fark edilmeyen bir dizi siber casusluk kampanyasını mümkün kıldı. Yakın zamanda keşfedilen SessionManager, bir yıl boyunca zayıf bir şekilde algılandı. Devasa ve benzeri görülmemiş sunucu tarafı güvenlik açığı istismarıyla karşı karşıya kalan siber güvenlik aktörlerinin çoğu, tespit ettikleri ilk ihlalleri araştırmak ve bunlara yanıt vermekle meşguldü. Sonuç olarak bununla ilgili kötü niyetli faaliyetleri aylar veya yıllar sonra keşfetmek hala mümkün ve bu muhtemelen uzun bir süre böyle devam edecek.”

 

Delcher, ayrıca şunları ekliyor: “Gerçek zamanlı veya yakın zaman önce gerçekleşmiş siber tehditlere ilişkin görünürlük kazanmak, şirketlerin varlıklarını korumaları açısından çok önemlidir. Bu tür saldırılar önemli mali veya itibar kayıplarına neden olabilir ve hedefin operasyonlarını kesintiye uğratabilir. Tehdit istihbaratı, bu tür tehditlerin güvenilir ve zamanında tahmin edilmesini sağlayan tek bileşendir. Hele Exchange sunucuları söz konusu olduğunda bunu ne kadar vurgulasak az: Kötü niyetli niyet ne olursa olsun, geçen yılın güvenlik açıkları onları mükemmel hedefler haline getirdi. Bu nedenle henüz yapılmadıysa Exchange sunucuları dikkatlice denetlenmeli ve gizli implantlar açısından izlenmeli."

 

Kaspersky ürünleri, SessionManager dahil olmak üzere birçok kötü amaçlı IIS modülünü algılayabiliyor.

 

SessionManager'ın çalışma stili ve hedefleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için Securelist adresini ziyaret edebilirsiniz.

 

İşletmelerinizi bu tür tehditlerden korumak için Kaspersky uzmanları ayrıca şunları önermektedir:

 

  • Açıkta kalan IIS sunucularında (özellikle Exchange sunucularında) yüklü IIS modüllerini düzenli olarak kontrol edilmeli ve IIS sunucu paketindeki mevcut araçlardan yararlanılmalıdır. Microsoft sunucu ürünlerinde her büyük güvenlik açığı duyurulduğunda, tehdit avı etkinliklerinizin bir parçası olarak bu tür modülleri kontrol etmelisiniz.
  • Savunma stratejisi yanal hareketleri ve internete veri sızmasını tespit etmeye odaklanmalıdır. Siber suçlu bağlantılarını tespit etmek için giden trafiğe özellikle dikkat edilmelidir. Veriler düzenli olarak yedeklenmeli ve acil bir durumda hızlıca erişilebileceğinden emin olunmalıdır.
  • Saldırganlar hedeflerine ulaşmadan önce, saldırıyı erken aşamalarda belirlemeye ve durdurmaya yardımcı olan Kaspersky Endpoint Detection and Response ve Kaspersky Managed Detection and Response hizmeti gibi çözümler kullanılmalıdır.
  • Kaspersky Endpoint Security for Business (KESB) gibi, kötüye kullanım önleme, davranış algılama ve kötü amaçlı eylemleri geri alabilen bir düzeltme motoruyla desteklenen güvenilir bir uç nokta güvenlik çözümü tercih edilmelidir. KESB, siber suçlular tarafından sistemden kaldırılmasını engelleyebilecek kendini koruma mekanizmalarına sahiptir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

NVIDIA Studio Driver, Blender 3.2, BorisFX Sapphire ve Topaz Denoise AI’da Yaratıcı İş Akışlarını Hızlandırıyor

3D sanatçısı Daniel Barnes, NVIDIA Studio’ya konuk olduğu başyapıtı “Yolculuk” ile büyülüyor.

 

Tüm kullanıcılarının güven duyduğu kararlılık ve güvenilirlikle, en son çıkan yaratıcı uygulama güncellemelerini optimize eden Haziran NVIDIA Studio Driver yüklenmeye hazır.

 

NVIDIA RTX GPU'lara sahip tasarımcılar, Blender sürüm 3.2, BorisFX Sapphire sürüm 2022.5 ve Topaz Denoise AI 3.7.0 içindeki daha hızlı performans ve yeni özelliklerden yararlanabilecekler.

 

Bu hafta NVIDIA Kıdemli Tasarımcısı Daniel Barnes, NVIDIA Studio'da ilham verici sanat eserlerini sergiliyor. Görsel tasarım ve 3D içerik konusunda uzmanlaşan Barnes, yaratıcı iş akışını 3D galaksi sahnesi, “Yolculuk” tasarımında ele alıyor.

 

Haziran Studio Driver sürümü; Blender, Sapphire ve Denoise AI güncellemelerini destekliyor

 

Haziran Studio Driver, NVIDIA Omniverse'de OpenVDB platform özelliklerini etkinleştiren son Blender 3.2 sürümü için destek sağlıyor. OpenVDB, neredeyse sonsuz bir 3D dizin alanı sunarak, devasa Universal Scene Description (USD) dosyalarının, bu hacimleri olduğu gibi tutarken Omniverse'e girip çıkmasına izin veriyor. 3D tasarımcıları, dosyaları ve boyutları küçültmeye veya dönüştürmeye gerek kalmadan yaratıcı iş akışlarını hızlandırarak daha büyük dosyalarla güncelleyebilirler.

 

Blender 3.2’ye ayrıca yeni bir Light Group özelliği eklendi, bu da sanatçıların yeniden render almadan dizgicideki ışık kaynaklarının rengini ve yoğunluğunu değiştirmesine olanak tanıyor. Yeni Shadow Caustics, daha fazla gerçekçilik için değişik ışık seviyelerine maruz kalan nesnelerin gölgelerindeki kostiklerin seçilerek render edilmesini destekliyor.

 

Blender 3.2 güncellemesine ilişkin daha fazla bilgiye bu linkten erişilebilir.

 

BorisFX Sapphire 2022.5 artık GPU gücünü 6 kata kadar daha hızlı işleme hızlarıyla ölçeklendirerek Blackmagic'in DaVinci Resolve'sinde GPU hızlandırmalı görsel efekt eklentileri uygulayan çoklu GPU sistemlerini destekliyor.

 

Topaz Denoise AI 3.7.0, NVIDIA TensorRT çerçevesi için destek sağlıyor, bu da RTX GPU sahiplerinin önemli ölçüde daha yüksek sonuçlandırma hızlarından yararlanacağı anlamına geliyor. RAW model problemlerini giderme özelliklerini kullanırken, sonuçlandırma 6 kata kadar daha hızlı tamamlanıyor.

 

Yolculuk Ödülü

 

NVIDIA Studio bu hafta 3D bilim kurgu sahnesi “Yolculuk” eserinin tasarımcısı, Daniel Barnes’ın yaratıcı sürecine odaklanıyor. Barnes'ın yapıtları, genellikle görsel esin kaynaklarının bir kombinasyonu olan çeşitli filmlerden ve animelerden ilham alıyor. 

 

Yolculuk Barnes'ın, kahramanın farklı bir gerçeklikte uyandığı, bu bilinmezlikte gezinmek zorunda olduğu “isekai” türü olan anime takıntısının bir uzantısı oluyor.

 

Barnes, "Bu reenkarnasyon anlatısı oldukça canlandırıcı olabilir, çünkü neredeyse her zaman yaşamla ve ilklere sahip olmakla bağlantı kurabileceğiniz ya da 20/20 görüş avantajıyla belirli bir anı farklı bir şekilde yeniden yapabilme fırsatı tanır" diyor.

 

Barnes, ilham geldiğinde, genellikle vakit geçirmekten hoşlandığı kafeye giderek Adobe Photoshop'u kullanarak “Yolculuğa” başladığı yeri çiziyor.

 

Barnes, GeForce RTX 3060 destekli dizüstü bilgisayarıyla, hızlı bir şekilde yakınlaştırıp ince ayrıntıları ayarlamak için Scrubby Zoom ve hareket halindeyken yaratma özgürlüğüyle tuvalde daha hızlı hareket etmek için Flick Panning gibi GPU ile hızlandırılan özelliklerden yararlanıyor.

 

Dikkatini Autodesk Maya'ya çeviren Barnes, mevcut bir sahneden yeniden kullanabileceği öğelerle başlayarak Yolculuk sahnesi için temel geometrik şekiller oluşturuyor ve sıralıyor. Barnes, "Mümkün olan her alanda akıllıca çalışmakta kesinlikle yanlış bir şey yok," diyor. GPU hızlandırmalı görüntü alanı, yapı taşlarını hızla oluşturabilen Barnes için hızlı ve etkileşimli 3D modellemenin anahtarı oluyor. 

 

Barnes, özel fırçalarla şekillendirerek ZBrush'ta bazı 3D modelleri daha da detaylandırıyor. Ardından, mevcut birkaç nesneyi birleştirerek ve yeni bir model oluşturarak ZBrush Remesh özelliğini çalıştırıyor. Bu uygulama dokuları basitleştiriyor ve “Yolculuk” eserini sonuçlandırmayı çok daha kolay hale getiriyor.

 

Barnes daha sonra fiziksel olarak doğru, fotogerçekçi 3D sahnesini bir araya getirmek için Omniverse Create uygulamasını kullanıyor. 

 

Barnes, dokuları keşfetmek, oluşturmak ve iyileştirmek için kullanışlı Adobe Substance 3D Painter Connector ile Omniverse NVIDIA vMaterials kütüphanesinde dolaşarak, benzersiz renk şeması stilini Create'de uyguluyor. 

 

Tasarım iyi durumdayken Barnes, alan derinliği, ekstra ışık patlaması ve sis etkinleştirilmiş çeşitli versiyonları ekleyerek kompozisyon için plan yapıyor.

 

Şimdi, Yolculuk adlı eseri tamamlamak için ihtiyacı olan tek şey parlak bir gökyüzü oluyor. 

Barnes, RTX GPU sahipleri için ücretsiz olan NVIDIA Canvas uygulamasıyla yapay zekanın gücünden yararlanarak basit fırça darbelerini gerçekçi, çarpıcı bir görünüme dönüştürüyor.

 

Barnes, birkaç dakika içinde dış alanı oluşturarak daha fazla konsept keşfine olanak sağlıyor ve arka plan aramak veya sıfırdan bir tane oluşturmak için gereken zamandan tasarruf ediyor.

 

Sanatçı daha sonra renk taşması ve şık ayrıntılar eklemek, Canvas arka planını oturtmak ve son renderi almak için Adobe Photoshop'a geri dönüyor.

 

Daha fazla tasarım ilhamı için Barnes'ın Instagram'ına göz atılabilir.

 

Omniverse YouTube kanalında, ipuçları ve püf noktaları da dahil olmak üzere NVIDIA Omniverse hakkında daha fazla bilgi edinilebilir. Destek için Omniverse forumları keşfedilebilir veya toplulukla sohbet etmek için Discord sunucusuna katılım sağlanabilir. Güncel bilgiler için Omniverse Twitter, Instagram ve Medium sayfalarına göz atılabilir.

 

NVIDIA Studio Facebook, Twitter ve Instagram'dan takip edilebilir. Studio YouTube kanalındaki eğitimlere erişilebilir ve NVIDIA Studio bültenine abone olunarak güncellemelerden haberdar olunabilir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Monster Notebook, uluslararası pazardaki markasını Tulpar olarak değiştirdi

Monster Notebook, Türkiye’den çıkan küresel bir teknoloji markası olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa’daki operasyonlarını Almanya’nın başkenti Berlin’de açtığı deneyim mağazası ile başlatan şirket, uluslararası pazardaki markasını Tulpar olarak değiştirdiğini açıkladı. 

 

“Türkiye’den çıkan bir dünya markası” olma hedefiyle yurt dışına açılan Monster Notebook, 2020’nin Eylül ayında başlattığı Avrupa operasyonlarına hız verdi. Yüksek performanslı donanım konfigürasyonlarını koşulsuz kullanıcı memnuniyeti prensibiyle teknoloji tutkunlarına ulaştıran şirket, güçlü teknik servis hizmetleri ve sıra dışı satış sonrası destek uygulamaları ile yabancı rakiplerinden ayrışarak pazardaki bilinirliğini her geçen gün artırıyor. Teknoloji ve oyun ekosistemine katkı sunan projeleriyle de dikkatleri üzerine çeken şirket, Türkiye’de oyun bilgisayarı kategorisinde elde ettiği başarıları öncelikle Almanya pazarında olmak üzere Dünya geneline taşımayı hedefliyor.  

 

Globalleşme stratejisi kapsamında yurt dışındaki markasını yenileme kararı alan şirket, yurt dışı operasyonlarında mitolojik uçan at Tulpar’dan ilhamla yaratılan Tulpar markası ile faaliyet gösterecek. 

 

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Monster Notebook CMO’su Göktuğ Okan Oğuz, “Monster Notebook olarak, her geçen sene daha da gelişen dijital oyun dünyasında her seviyeden oyuncunun en iyi oyun deneyimini yaşayabilmesi için son teknoloji donanım konfigürasyonlarını geliştiriyor, kullanıcılarımıza yeni nesil bir deneyim vadediyoruz. Türkiye pazarındaki liderliğimizi yurt dışındaki operasyonlarımızda da elde etmek için yürüttüğümüz çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Globalleşme stratejimiz doğrultusunda, bundan böyle yolumuza Tulpar markasıyla devam edeceğiz.

 

Bu değişikliğe giderken amacımız, Türkiye’den çıkan ve bir dünya markası olma yolunda ilerleyen markamızı uluslararası pazarda faaliyet gösteren ve bizimle isim benzerliği taşıyan diğer markalardan ayrıştırmak oldu. Bildiğiniz gibi ‘Monster’ evrensel bir isim, canavar anlamına geliyor. Uluslararası pazarda Monster ismini uzun yıllardır kullanan, çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren onlarca şirket bulunuyor. Bu durum, yeni bir pazara adım atan ve henüz tanınmayan bir marka açısından pazara girerken çeşitli zorluklar çıkarabiliyor. Müşteri deneyimine büyük önem veren bir marka olarak muhtemel karışıklıklardan kaçınmak ve bir Monster Notebook markası olan Tulpar ile kendi yolumuzdan yürümek istedik. Amiral gemisi ürünümüz olan Tulpar, bugüne kadar on binlerce teknoloji tutkununun yanında oldu. Bu zamana kadarki global iletişimlerimizde de Tulpar markasının diğer markalarımıza göre daha kolay kabul gördüğünü gözlemledik. Bu nedenle bu değişikliği önceden yaparak global açılımımıza hız vermek istedik.  Globalleşme yolundaki stratejimiz Tulpar’ın güçlü kanatlarıyla hızlanacak” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bayrampaşa Yeni Yüzme Havuzuna Kavuşuyor

Bayrampaşa Belediyesi’nin yatırım değeri 10 milyon TL olan, özellikle kadın ve çocukların güvenle kullanabilecekleri şekilde projelendirilen yarı olimpik yüzme havuzu ve spor salonu projesinin inşaatında sona gelindi. Yapımı büyük oranda tamamlanan tesisin yakın bir tarihte hizmete açılması hedefleniyor.

 

Bayrampaşa Belediyesi, Kocatepe Mahallesi Semih Erden Spor Kompleksi’nin yanına yatırım değeri 10 milyon TL olan kapalı yüzme havuzu ve spor salonu inşa ediyor.  Özellikle kadın ve çocukların güvenle kullanabilecekleri şekilde projelendirilen, toplam 2 bin 500 metrekarelik alana sahip 3 katlı tesis; 5 kulvarlı yarı olimpik yüzme havuzu, spor salonu ve kafeden oluşuyor.

 

Yapımı büyük oranda tamamlanan tesisin yakın bir tarihte hizmete açılması hedefleniyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Akşam saatlerinde yoğunlaşan kaşıntıya dikkat!

Cins, yaş gözetmeksizin herkesi etkileyebilen uyuzun insanlar arasında son derece bulaşıcı bir hastalık olduğunu biliyor musunuz? İnsandan insana bulaşan bir akar türünün neden olduğu uyuz hastalığının ancak tedavi ile iyileşebileceğine dikkat çeken DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dr. Abdullah Ünal, sonbahar ve kış aylarında artış gösteren uyuzun bilinmeyenlerini anlattı.

 

Uyuz, halk arasında uyuz böceği olarak da tanımlanan "Sarcoptes scabiei von hominis" isimli akarın yol açtığı bir tür deri hastalığı. Halk arasında sadece hayvanlardan bulaştığına inanılsa da asıl bulaşıcı olan uyuza, insandan insana yakın temasla bulaşan bir akar türü neden oluyor. Çıplak gözle görülmesi neredeyse mümkün olmayan bu akar türü, kişinin cildine temas ettiğinde öncelikle cilt altına geçerek ilerliyor.  Yaklaşık 1-2 aylık ömrü süresince de sık sık yumurtlayarak ve dışkılayarak yayılmaya devam ediyor. Kişinin yaşam kalitesinin bir hayli düşmesine neden olan uyuz hastalığı ile ilgili bilgi veren DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dr. Abdullah Ünlü, insandan insana bulaşan uyuzun muhakkak tedavi edilmesi gerektiğini vurguluyor.

 

Uyuzun bulaşmasında kişisel hijyenin rolü yok

Hastalığın özellikle sonbahar ve kış aylarında artış gösterdiğini söyleyen Uzm. Dr. Abdullah Ünlü, “Hastalığın etkeni olan uyuza yol açan akar; ten temasının yanı sıra ortak kullanılan havlu, çarşaf, kıyafet ve yatak gibi ürünlerin ortak kullanılması ile kişiden kişiye bulaşır. Bunun temel sebebi uyuza yol açan akarın, vücut dışında 24 ila 48 saat kadar yaşayabilmesidir. Uyuz hastalığının bulaşmasının kişisel hijyen ile alakası yoktur. Öyle ki akar, yalnızca tokalaşmak ve sarılmak gibi günlük eylemler sırasında da bulaşabilir. Bu nedenle, hastalık aile bireyleri başta olmak üzere aynı evi paylaşan insanlar arasında, askeri kışlalar, hastaneler ve bakım evi gibi alanlarda hızla yayılır” diyor.

 

Uyuz hastalığının hayvandan insana geçtiğine dair yaygın bir inanış olsa da hayvanlarda uyuza yol açan akar türünün insan derisinin altına giremediğini söyleyen Uzm. Dr. Abdullah Ünlü, şöyle devam ediyor: “Dolayısıyla bu akar türü, insan vücudunda uzun süre yaşayamaz. Hayvandan insana geçen akarın belirtilere yol açması yaklaşık 1 ila 3 saat sürer. Ancak ortaya çıkan belirtiler tedaviye gerek kalmaksızın kısa süre içinde ortada kalkar. İnsandan insana bulaşan "Sarcoptes scabiei von hominis" adlı akarın neden olduğu uyuz hastalığı ise kendiliğinden iyileşmez ve mutlaka uyuz tedavisi gerektirir”.

 

Şiddetli kaşıntıya dikkat

Uzm. Dr. Abdullah Ünlü’nün verdiği bilgilere göre, uyuz hastalığının karakteristik belirtisi kaşıntı. Parmak araları başta olmak üzere, el, ayak, bilek, dirsek, göbek, bel, kalça, koltuk altı bölgelerindedir. Kadınlarda göğüs bölgesinde, erkeklerde genital bölgede şiddetli kaşıntı görülebiliyor. Çocuklarda ise yüz, kulağın arka kısmı, ayağın alt bölgesi ve avuç içi gibi bölgelerde kaşıntıya neden olabiliyor. 

Uyuz hastalığında sık görülen belirtiler şunlar:

  • Cilt yüzeyinde, uzunluğu 1 ila 10 mm. boyutunda renkli çizgiler
  • Ciltte içi sıvı dolu lezyonların varlığı
  • Tünellerin uç kısımlarında siyah noktayı andıran görünümlerin oluşması
  • Sıcak duş sırasında kaşıntı şiddetinde artış görülmesi
  • Kızarıklık
  • Döküntü

 

Uyuzdan korunmak mümkün mü?

Uyuz çok kolay bulaşan bir hastalık olsa da uyuzdan korunmak için alınabilecek bazı önlemler var. 

Bunlardan biri uyuz olduğu bilinen kişiye direkt temasın önlenmesi olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Abdullah Ünlü, aynı evde yaşayan kişilerin korunması için havlu, çarşaf ve kıyafet gibi ürünlerin 50 santigrat derecenin üzerindeki sıcaklıklarda yıkanması gerektiğini belirtiyor. Bunun yanı sıra yatak, halı ve kilimlerin sık süpürülmesi ve süpürgenin toz haznesinin mutlaka titizlikle temizlenmesi öneriliyor. Uyuz hastalığı, henüz kişide belirtilere yol açmadan bir diğer kişiye bulaşabildiğinden, uyuz hastalığından korunmak bazı durumlarda mümkün olamayabiliyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Kıyan, “Fonksiyonel tıp, insanın iç ve dış dengesi arasındaki bağlantıyı sağlamaktır”

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Hastanesi, Tıpta Multidisipliner Yaklaşım Derneği (MYDERN) ve Akademik Fonksiyonel Tıp Derneği (AFOT) iş birliği ile “1.Ulusal Fonksiyonel Tıp Sempozyumu” düzenlendi. EÜTF Muhittin Erel Amfisinde gerçekleştirilen sempozyumun moderatörlüğünü EÜTF Hastanesi Acil Servis Yöneticisi, Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve MYDERN Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Selahattin Kıyan üstlendi. Etkinliğe AFOT Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Serkan Şener, Fonksiyonel Tıp Akademisi Kurucusu ve AFOT Onursal Başkanı Dr. Mustafa Atasoy katıldı. Alanında uzman birçok ismi bir araya getiren etkinlik, sağlık çalışanları tarafından yoğun ilgiyle karşılandı.

 

Programın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Selahattin Kıyan, “Fonksiyonel tıp bir uzmanlık alanı değildir, tıp diploması olan herkesin ilerleyebileceği bir profesyonelleşme alanıdır. Aslında her uzmanlığın genel tıbbi bilgiye sahip olması gibi tanımlanabilecek bir alandır. Aslında fonksiyonel tıp hekimliği yapacaksanız bir sertifikaya değil; iyi teknolojiden faydalanarak yapacağınız başarılı bir literatür taramasına ve güzel kitaplara ihtiyacınız var. Türkiye’de Fonksiyonel Tıp'ın mimarı, ülkemizde Fonksiyonel Tıp Akademisini kurarak biz hekimlerin, ne yazık ki güncel sağlık hizmetiyle çözüm bulamadığı birçok hastalıkları tedavi etmesine yardımcı olan bu disiplini bizlerle tanıştıran hocamız Dr. Mustafa Atasoy’a çok teşekkür ediyoruz” dedi.

 

“Fonksiyonel tıp, durup geriye bakma sanatıdır”

İnsan vücudunda hastalıklarla mücadele etmesini sağlayan müthiş bir denge olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Selahattin Kıyan, “Fonksiyonel tıp, insanın iç ve dış dengesi arasındaki bağlantıyı sağlamaktır. Vücudumuzda gerektiği zaman kendisini negatife sokup, sonra tekrar pozitife geçiren, hastalıklarla mücadele etmesini sağlayan müthiş bir denge var.  Üstelik bu sistem yeteri kadar su tüketimi, uyku düzeni, egzersiz ve sevgi gibi unsurlarla idame oluyor. İşte bu noktada fonksiyonel tıp, bir durup geriye bakma sanatıdır. Gündelik hastane tıbbının bize verdiği imkânlar müthiş. Bir hastanın neden hasta olduğunu araştırıyor, buluyor ve teşhisi koyarak tedavisini yapıyoruz. Ancak kronik hastalıklarda koşullar hem ülkemizde hem de dünyada değişiyor. Hastalarıma şu ana kadar geldikleri yolun onları hasta ettiğini, tedaviyi esas kendilerinin uygulayacaklarını anlatıyorum. Onlara ‘Sen, eğer seni hasta eden şeyleri hayatında tutmaya devam edersen; yine hasta olacaksın. Dolayısıyla tedavi de olamayacaksın. Bu iş tamamen sende bitiyor’ diyorum. Hastalıkları ortaya çıkartan kök nedenler bulunuyor ve bu kök nedenlere yönelmedikten sonra hastalık ortadan kalkmıyor. Tanımlayıcı olması açısından hastanede yaptığımız tıp ve fonksiyonel tıp diye bir ayrım yapma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Çünkü fonksiyonel tıp, o vücudun fonksiyonunu bozan, eksik ya da fazla olan unsurları özgün bir şekilde ortaya koyuyor” diye konuştu.

 

 “Multidisipliner çalışmalar yapıyoruz”

Ulusal Fonksiyonel Tıp Sempozyumunun, derneklerinin ilk bilimsel aktivitesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Serkan Şener, “Akademik Fonksiyonel Tıp Derneği olarak, insanların iç ve dış dengesiyle beraber, sağlıkla ilgili risklerini bütünsel olarak değerlendiren ve bu değerlendirme sonucunda onların daha sağlıklı yaşamasına ve en önemlisi hastalıklardan korunmasına yönelik multidisipliner çalışmalar yapıyoruz. Bu dış denge unsurları ise doğayla ilişkileri, beslenme kaynakları, toksik maruziyetleri, stres kaynakları, uyku kaliteleri ve egzersiz durumları gibi unsurlardan oluşuyor. Biz, hastalarla birlikte planlama yaparak yol alınan dinamik bir değerlendirme ve müdahale alanı olan fonksiyonel tıp ile ilgili tüm alanlarla bütüncül olarak çalışıyoruz. Ancak işin özünde fonksiyonel tıp, aslında kendinizi tedavi edebilme becerisi ve sanatıdır. Bunu öğrenebilmek ise tam anlamıyla vücudumuzu tanıyabilme sanatıdır. Etkinliğimize birçok farklı uzmanlık dalından sağlık çalışanları dışında, halktan da katılım sağlayanlar var. Çünkü derneğimiz sağlıkta bir bütüncüllüğü, aynı zamanda vücudun fonksiyonel çalışmasını sağlayacak ortamı yaratarak, bununla ilgili çalışmalar yapmayı amaçlıyor. Dolayısıyla etkinliğimizde emeği geçen ve katılım sağlayan herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz” dedi.

 

Türkiye’de ve dünyada fonksiyonel tıp konusunu ele alan Dr. Mustafa Atasoy ise, “Fonksiyonel tıp, ağacın dallarındaki semptomlara yönelik değil; toprağın köklerindeki ana nedenlere yönelen bir yaklaşımdır. Ben fonksiyonel tıbbı hem kendi gözümden hem de dünya gözünden eleştireceğim. Çünkü ileride fonksiyonel tıbbın, ana akım tıbbın yerini alacağı ya da bunun içerisinde önemli bir yer teşkil edeceğini düşünmüyorum. Yirminci yüzyıldaki nüfus artışı 7,9 milyarlara kadar ulaşmış durumda. Bu ortamda fonksiyonel tıp yapılamaz. Ben fonksiyonel tıbba ‘Bir durup düşünme tıbbı’ ile ‘Hasta ve hekim el ele tıbbı’ diyorum. Ancak ne yazık ki bu ortamda ancak hastane tıbbı yapabilirsiniz. Bu ortamda fonksiyonel tıp, standart haline gelemez. Yalnızca sosyokültürel düzeyi yüksek bir kesime hitap etmek zorunda kalır. Biz burada fonksiyonel tıp diye bir kavramdan bahsediyorsak, fonksiyonel tıp terimini ilk olarak ortaya koyan Jeffrey Bland’i saygıyla anmalıyız, zira kendilerine çok büyük şükran ve sempati duyuyorum” diye konuştu.

 

“Hastayla el ele yaşam modeli planlıyoruz”

Akılcı, sürdürülebilir, hastayla el ele yaşam modeli planladıklarını ifade eden Dr. Atasoy, “Fonksiyonel tıbbın temelini oluşturan yaşam tarzı değişikliklerini hastanın hayatına uygularken onun elinden tutan ve düştüğünde yerden kaldıran diyetisyenlerin, psikologların, eczacıların, fizyoterapistlerin değerini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Çünkü onlar, benim fonksiyonel tıp doktoru olarak hastalara ayıramadığım zamanı ve empatiyi sunabilen oldukça önemli kişiler. Biz en sade biçimiyle akılcı, sürdürülebilir, hastayla el ele yaşam modeli tıbbı yapıyoruz. Bu bir branş, bir uzmanlık dalı değildir. İlaç ve cerrahiler yararlı şeyler olmakla birlikte, altta yatan temel biyolojik sistem disfonksiyonlarıyla ilişkili şeyler değil. Bu yüzden biz fonksiyonel tıbbı ister koruyucu, ister tedavi edici olarak konumlandırabiliriz” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yaz Enfeksiyonlarının Korunmak için Öncelikli Kural Hijyen!

Yaz aylarında daha çok dış ortamda bulunma özellikle hava yoluyla bulaşan enfeksiyonların bulaşma hızını düşürüyor. Ancak bununla birlikte sıcak havanın besinler üzerindeki etkisiyle akut gastroenterit, bağırsak enfeksiyonları ya da besin zehirlenmelerine daha sık  rastlandığını anlatan Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, yaz aylarında en sık rastlanan enfeksiyonlar ve bunlardan korunma yollarıyla ilgili bilgi verdi. 

 

ADENOVİRÜS ENFEKSİYONLARININ GÖRÜLME SIKLIĞI ARTTI

 

Daha çok yakın temas sonucu ortaya çıkan ve alışılan soğuk algınlığına göre daha ağır seyreden adenovirüs enfeksiyonuna özellikle son dönemlerde daha sık karşılaştıklarını söyleyen Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Hatta önce çocuklarda başlıyor sonrasında da ebeveynlere bulaşıyor” dedi. 

 

Enfeksiyonların bağışıklık sistemi zayıf kişilerde özellikle de çocuklarda daha ciddi seyredebildiğini anlatan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Sönmezoğlu, bulaş yolları konusunda şu bilgileri verdi: 

 

“Bugün 50’nün üzerinde tanımlanmış farklı adenovirüs vardır ve bunlar farklı enfeksiyonlara neden olabilir. Her yaşta ortaya çıkabilmekle birlikte 5 yaş altı çocuklarda özellikle de kreş gibi kalabalık ortamlarda bulanlarda daha sık görülüyor. Çünkü temas yoluyla ya da solunum damlacıkları ve kontamine yüzeylerle temasla bulaşıyor. Bu grup çocuklarda eşyaların ortak kullanımının çok olması, ellerini yüzlerine daha sık götürmesi ya da ellerini istenilen şekilde yıkamaması gibi birçok sebep bulaşı hızlandırabiliyor.”

 

Belirtilerin soğuk algınlığına benzemekle birlikte daha ağır seyredebildiğini hatırlatan Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Adenovirüs türlerine göre belirtiler değişebilir. Bununla birlikte çocuklarda burun akıntısı, boğaz ağrısı, kulak enfeksiyonları gelişebilir. En yaygın semptomlardan biri de konjoktivit olarak bilinen kırmızı gözdür. Bazı kişilerde de mide ve barsak enfeksiyonları da görülebilir.”

 

KORUNMADA EN ÖNEMLİ FAKTÖR EL YIKAMAK

Adenovirüs enfeksiyonlarından korunmada da el yıkamanın önemine işaret eden Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, “Çocuklara bu alışkanlığın küçük yaştan itibaren kazandırılması çok önemli. Bununla birlikte yüzeyler ve oyuncaklar da dezenfekte edilmeli. Çünkü adenovirüsler yüzeylerde uzun süre kalabildikleri için bulaşıcılıkları devam eder” diye konuştu. 

 

KLİMALARDA BİRLİKTE GELEN LEJYONER HASTALIĞI GÖZDEN KAÇABİLİYOR

Lejyonelle olarak bilinen bir bakterinin neden olduğu bu hastalığın özellikle klimaların kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte yaz aylarında artış gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, “Lejyoner hastalığı yaz aylarının korktuğumuz hastalıklarından biridir” dedi. 

 

Hastalığın lejnonella bakterisine maruz kalındıktan sonra 2-10 gün içinde gelişebileceğini anlatan Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu şu bilgileri verdi: 

 

“Lejyoner, suyun biriktiği yerlerde çoğalan bir bakteridir. Duş başlıkları, klimalar gibi suyun biriktiği ortamlarda hızla çoğalır. Duş ya da klima açıldığında da püskürerek ortama yayılır. Solunum yoluyla alınmasıyla da lejyoner pnömanisi ya da zatürresi denilen bir hastalık ortaya çıkar.”

 

Lejyoner hastalığının tedavisinin de sık görülen bronşit ve zatürreden farklı olduğunu işaret eden Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Hastalık zaman zaman gözden kaçabiliyor. Ancak tedavisi farklılaştığı için belirtiler görüldüğünde akla getirip araştırılması ve uygun tedavinin verilmesi son derece önemlidir” diye konuştu. 

 

“DENİZ SUYUNDEN ENFEKSİYON ALMAK ZORDUR!”

Yaz enfeksiyonlarının çok önemli bir bölümünü havuz enfeksiyonlarının oluşturduğunu anlatan Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, kontrol açısından ebeveynlerin havuzları tercih ettiklerini ancak denizin havuza göre temizlik açısından çok daha güvenli olduğunu söyledi. Deniz suyunun çok daha temiz olduğunu ve bu nedenle denizden enfeksiyon almanın da çok daha zor olduğunu anlatan Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu sözlerine şöyle devam etti: 

 

“Havuzlar, özellikle de iyi temizlenmemiş havuzlar enfeksiyonların yayılımı için ideal ortamı yaratıyor. Örneğin mantar enfeksiyonları havuzlardan çok hızlı şekilde yayılabiliyor. Bununla birlikte klamidia enfeksiyonu de havuzdan yayılabilir ve gözlerde enfeksiyona neden olur. Yine soğuk algınlığına neden olan beta bakterisi de havuzlardan bulaşır.”

 

HAVUZ TEMİZLİĞİ METREKAREYE DÜŞEN KİŞİ SAYISINA GÖRE YAPILMALI

Havuzların düzenli olarak klorla ya da ozonla temizleniyorsa güvenli olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Ama döngünün çok iyi olması çok önemli. Bununla birlikte metrekareye düşen insan sayısı hesaplanarak temizlik yapılmalı. Çünkü bir havuz düzenli olarak temizlenmesine karşın çok fazla kişi tarafından kullanılıyorsa bu durumda da temizlik yeterli olmayabiliyor” diye konuştu. 

 

GASTROENTERİTLERİN KAYNAĞI TEMİZ OLMAYAN GIDALAR VE SULAR

Karın ağrısı, ishal hatta bazı kişilerde yüksek ateşle seyreden gestroenteritlerin yaz aylarında en sık karşılaşılan enfeksiyonların başında geldiğini hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Enfeksiyon Hastalıkları AD Başkanı, Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, ortaya çıkmasındaki temel etkenin ise yeterince temizlenmeden tüketilen gıdalar ve kirli sular olduğunu söyledi. Bu nedenle hastalıktan korunmada öncelikle hijyenin önemine işaret eden Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Kesinlikle yıkanmamış sebze ve meyveler tüketilmemeli. Bununla birlikte hijyenik olmayan, iyi pişirilmemiş gıdalardan ve açıkta satılan yiyeceklerden uzak durulmalı. Özellikle seyahatlerde kaynağı bilinmeyen sular tüketilmemeli. En önemli noktalardan biri de hekime danışılmadan kesinlikte antimikrobiyal ilaç kullanılmamalı.” 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı