Aylık arşivler: Temmuz 2022

Endüstriyel Tesislerdeki Hava Kirliliği Nedeniyle Her Yıl 450 Bin Kişi Ölüyor

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) ortak hazırladıkları “2000-2016 Küresel İzleme Raporu”na göre dünya genelinde her yıl 450 bin kişi işyerlerindeki hava kirliliğinden kaynaklı olarak kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) nedeniyle yaşamını yitiriyor.

 

Abalıoğlu Holding bünyesinde faaliyet gösteren HIFYBER’ın Genel Müdürü Ahmet Özbecetek, endüstriyel tesislerde prosesten çıkan zararlı tozlarla mücadelede etkili çözümler sunan filtrasyon sistemleri ile kirleticilere karşı kesin çözüm sağlanıp, konforlu ve güvenli çalışma ortamları sağlanabileceğini açıkladı. 

 

Endüstriyel tesislerde üretim süreçlerinden kaynaklanan hava kirliliği; çalışanların sağlığını, performanslarını ve işe yönelik tutumlarını etkiliyor. Hava kirliliği; başta solunum yolu hastalıkları olmak üzere; kalp, cilt, göz ve sinir sistemi hastalıklarına neden olabiliyor.

 

2000-2016 Küresel İzleme Raporu

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) ortak hazırladıkları “2000-2016 Küresel İzleme Raporu”na göre ölümlerin çoğu solunum ve kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanıyor. Dünya genelinde her yıl 450 bin kişi işyerlerindeki hava kirliliğinden kaynaklı olarak kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) nedeniyle yaşamını yitiriyor.  

 

“Hava kirliliği, insan sağlığını ve ekosistemi tehdit ediyor; ancak endüstriyel tesislerde çalışanlar daha fazla toza, zehirli partiküllere ve kirliliğe maruz kaldıkları için daha büyük risk altında bulunuyor” diyen Hifyber Genel Müdürü Ahmet Özbecetek,  işyerlerinde tozdan kaynaklı olarak oluşabilecek risklerin önlenmesi amacıyla filtrasyon sistemlerinin önemine dikkat çeken açıklamalarda bulundu:

 

Farklı toz parçacıklarının sağlığa etkileri de farklı oluyor”

“Endüstriyel tesislerde prosesten kaynaklı olarak oluşan farklı toz parçacıklarının sağlığa etkileri de farklı oluyor. Örneğin, kristal silika tozu akciğerlerde tahribata neden olurken, kurşun tozu, merkezi sinir sistemine zarar verebiliyor. Pamuk tozuna maruz kalmak ise solunum yolu hastalığı olan byssinosis ile ilişkilendiriliyor. Birçok meslek hastalığı, uzun yıllar toza maruz kalmanın sonucunda oluşabiliyor ve hastalığın fark edilir hale gelmesi yıllar alabiliyor.

 

“Partiküller, akciğer kanserine bile neden olabiliyor”

Gıda, ilaç, plastik, ahşap, ambalaj, metal işleme, seramik tesisleri, lastik üretimi, kağıt imalatı, çimento ve demir-çelik üretimi yapan endüstriyel tesislerde prosesten çıkan ve çapları genellikle 2.5 mikrondan küçük olan partiküller ise akciğerlerin derinliklerine ve kan dolaşımına girerek, başta solunum yolu enfeksiyonları olmak üzere astıma, kalp hastalıklarına ve hatta akciğer kanserine bile neden olabiliyor. 

 

“Tozlar, toz toplama sistemleri ile kaynağından emilmeli”

Bu durumla mücadele edebilmek için endüstriyel tesislerde ki tozlu havanın çalışanlar tarafından solunmasına fırsat verilmeden “toz toplama sistemleri” ile kaynağından emilmesi, filtrelenerek, ortama verilmesi gerekiyor. Bu sayede çalışanların sağlığını ve performansını olumsuz etkileyen kirleticilere karşı kesin çözüm sağlanıp, konforlu ve güvenli çalışma ortamı sunulabilir” dedi. 

 

Toz toplama sistemlerinde kullanılan filtrelerin filtrasyon verimliliği önemli

“Endüstriyel tesislerdeki toz toplama sistemlerinde kullanılan filtrelerin filtrasyon verimliliği; tesis hijyenini, çalışan sağlığını ve güvenliğini, çalışanların işe yönelik tutumlarını, üretimdeki verimliliği ve ürün kalitesini doğrudan etkiliyor” diyen  Ahmet ÖZBECETEK, sözlerine şöyle devam etti: 

 

Bir üfleyici, toz filtresi, filtre temizleme sistemi, toz haznesi ve toz giderme sisteminden oluşan toz toplama sistemlerinde kullanılan “hava filtreleri”nin yüksek verimlilikle partikül tutma özelliğine sahip olması hayati önem taşıyor. Hifyber olarak toz toplama sistemlerinin hava filtreleri için geliştirdiğimiz filtre kumaşını, blend kağıtlar üzerine yapılan kaplama ile üretiyoruz. Bu sayede endüstriyel tesislerde ki toz toplama sistemlerinin 1 mikron altındaki küçük partikülleri kolayca filtrelemesini sağlayarak, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamları sunuyoruz.

 

Patlama ve kıvılcım riskini de önlüyor

Endüstriyel tesislerdeki iç ortam havasını  temizleyen filtreler aynı zamanda ortamda bulunan elektrostatik yükü de emerek, patlama ve kıvılcım riskini de ortadan kaldırıyor. Hifyber filtre medyası ile yüksek iç ortam hava kalitesinin yanı sıra  FR (Flame Retardant) yani alev geciktiricilik özelliği de sunuyoruz. Böylece işletmelerde sağlıklı ve güvenli çalışma ortamları oluşturmak mümkün hale geliyor” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sıcak Havalarda Şiddetli Sıvı Kaybına Dikkat!

Dehidratasyon, vücudun aldığından daha fazla su kaybetmesi sonucu meydana geliyor.

Yetersiz sıvı alımı ve beslenme, böbrek hastalıkları, diyabet, ishal ve aşırı terleme sonucu oluşabiliyor. Kaybedilen sıvıyla birlikte mineral tuzlar veya elektrolitler, özellikle sodyum ve potasyum dengesinde bozukluklar oluşuyor. Kaybedilen suyun yerine konulmaması vücutta ciddi problemlere yol açabiliyor. Özellikle yaz aylarında fark etmeden gelişebilen, aşırı terleme ve yetersiz sıvı alımı ile görülebilen dehidrasyona çok dikkat edilmesi gerekiyor. Memorial Şişli Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Yeliz Zıhlı Kızak, dehidratasyon hakkında bilgi verdi. 

 

Vücut gün boyu 2,5 litre su kaybediyor

Yetişkin bir insanın vücut ağırlığının yaklaşık 65’i sudan meydana gelir. Su, hücrelerin içinde, kan damarlarının içinde ve hücreler arasında bulunur. Normal şartlar altında vücut günde yaklaşık 2-2,5 litre su kaybeder ve bu miktarın tekrar vücuda girmesi gerekir. Su vücudu sıklıkla ter, idrar ve dışkı yolu ile terk eder. Bu kayıplar günlük olarak yeteri kadar sıvı tüketimi ile telafi edilemezse dehidratasyon meydana gelir ve vücut normal fonksiyonlarını yerine getiremez. Dehidratasyon kaybedilen sıvının miktarına göre hafif, orta ve şiddetli olmak üzere 3 gruba ayrılır. Hafif dehidratasyon yaygındır ve genellikle gün boyunca yetersiz sıvı alımından kaynaklanır. Çocuklarda ishale bağlı dehidratasyonu sık görülmektedir. Şiddetli dehidratasyonda sudan daha fazla sodyum kaybedilir. Bu tip dehidratasyonda  hiponatremi gelişebilir. Hiponatremi kandaki sodyum oranının 135 mEq/ L'den düşük olmasıdır. 

 

Dehidratasyonun birçok nedeni bulunuyor

 

Yetersiz beslenme ve yetersiz sıvı alımı: Sağlıklı bir kişinin günlük ortalama 2-2,5 litre su tüketmesi gerekir. Bu miktar yaş, kilo ve günlük fiziksel aktiviteye bağlı olarak değişiklik gösterir. Kişinin günlük ihtiyacı kadar su tüketmemesi dehidratasyon ile sonuçlanabilir.

Kusma ve ishal: Bazı hastalıklara bağlı olarak gelişen şiddetli bir şekilde ortaya çıkan akut veya uzun süren kronik ishaller, özellikle kusma da eşlik ediyorsa çok fazla su ve elektrolit kaybına neden olabilmektedir. Bu iki rahatsızlık ayrı ayrı da dehidratasyona sebep olabilmektedir. İshal bakteri, virüs veya parazit kaynaklı olabilmektedir. Bebeklerde, çocuklarda, yaşlılarda ve yeme bozukluğu (örneğin bulimia) olan kişilerde kusma nedeniyle dehidratasyon riski daha yüksektir.

Aşırı terleme: Ter ve terleme, vücudun ısı, nem ve fiziksel aktivite durumlarında kullandığı bir soğutma mekanizmasıdır. Yüksek hava sıcaklıkları ter yolu ile sıvı kaybına neden olmaktadır. Hipertiroidi gibi bazı kronik hastalıklar ve yoğun egzersize bağlı olarak da fazla terlenmesi eğer yeterli sıvı tüketilmezse dehidratasyona eğilim yaratır. Çok sıcak bölgelerde yaşayan ve güneş altında durmak zorunda olanlar da dehidratasyon açısından risk altındadır.

Yüksek ateş: Ateşin 38 derecenin üzerinde seyrettiği hastalıklarda sıvı kaybı görülebilir ve sıvı açığının yerine konmaması dehidratasyona neden olur. Güneş yanıkları da sıvı kaybına neden oldukları için dehidratasyon sebebidir. 

Diyabet: Kan şeker seviyeleri yüksek seyrettiğinde böbrekler şekeri vücuttan atmak için idrar miktarını artırarak sıvı kaybına neden olur.

Böbrek hastalıkları: Böbreklerin su tutma özelliğini kaybetmesine neden olan günlük idrar miktarının arttığı hastalıklarda yeterli sıvı desteği sağlanmazsa dehidratasyon görülebilmektedir.

 

Şiddetli dehidratasyon yaşamı tehdit ediyor

Dehidratasyon sonucu ortaya çıkan belirtiler, sıvı kaybı şiddetine göre değişiklik gösterir. Hafif dehidratasyonda halsizlik, yorgunluk, ağız kuruluğu, susama hissi, cilt kuruluğu, idrar miktarında azalma, kabızlık gözlenmektedir. Şiddetli dehidratasyon vakalarında genel durum bozukluğu, bilinç bulanıklığı, kan basıncında düşme, gözlerde kararma, baş dönmesi, baş ağrısı ve çarpıntı gibi yakınmalar gelişir. Şiddetli dehidratasyon yaşamı tehdit eden ciddi bir acil durumdur.

  

Dehidratasyon derecesi ve nedenine göre tedavi şekillendiriliyor

Amaç kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin yerine konulmasıdır. Hafif ve orta derecedeki dehidratasyonun tedavisinde hastaların yeterli miktarda sıvı alması sağlanır. İshal, kusma ve böbrekler yolu ile aşırı sıvı kaybı olan vakalarda ağızdan verilen sıvı yetersiz kalıp, damar yolu ile elektrolit içeren sıvılar verilir. Bayılma, bilinç kaybı veya diğer ciddi bulgularla seyreden şiddetli dehidratasyon vakalarında acil müdahale gereklidir. Hastaların elektrolit durumunun da değerlendirilmesiyle sıvı eksikliği damar yolu ile dengeli elektrolit içeren sıvılar kullanılarak yerine konulur.

 

Bebekler, çocuklar ve ileri yaşlılar risk altında

Dehidratasyon herkesin başına gelebilir ama bazı insanlar daha yüksek risk altındadır. En çok risk altında olanlar şunlardır;

 

  • Susama hissine verdikleri tepkiler veya suya erişme konusundaki yetersizlikleri sebebiyle bebekler, çocuklar ve ileri yaşlılar,
  • Yüksek irtifalarda yaşayan insanlar,
  • Özellikle maraton, triatlon ve bisiklet turnuvaları gibi dayanıklılık sporları yapan sporcular,
  • Diyabet, böbrek hastalığı, kistik fibroz, alkolizm ve adrenal bez bozuklukları gibi kronik hastalıkları olan kişiler dehidratasyon açısından daha fazla risk altındadır.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Şeker Dişlerimiz İçin Tehlikeli Mi Yoksa Bu Sadece Bir Efsane Mi?

Hepimize çok küçük yaşlardan itibaren şekerin ne kadar tehlikeli olduğu öğretildi. Oysa şeker tek başına anılmasına rağmen aslında çürük için gerekli etkilerden yalnızca biridir. Öyleyse tek başına masum görünen şeker nasıl oluyor da bu kadar öne çıkıyor?

 

GERÇEK SUÇLU ŞEKER DEĞİL BAKTERİLER

 

Okyanus Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’nden Diş Hekimi Yunus Dener, “Dişlerimiz için kötü olan şeker, tek başına suçlu değildir; asıl suçlu şekeri en az bizim kadar seven bakterilerdir” diyor.

 

Diş Hekimi Yunus Dener, bu konuda şu bilgileri verdi:

 

“Şekerin dişlerimiz için doğrudan kötü olmasından ziyade ağzımızda yaşayan ve üreyen Streptokok (Streptococcus) olarak bilinen bakteriler asıl bilinmesi gereken husustur. Streptokok, damak tadımız kadar şekeri çok sever. 

 

Ağzımıza şeker attığımız zaman ortamdaki bakteriler adeta bir beslenme çılgınlığı yaşar. Yani, şeker dişlerimizde ne kadar uzun süre kalırsa, bakterilerin beslenmesi için o kadar fazla zaman kalır. Beslenirken ise diş çürümesinin diğer suçluları olan asitler salgılanmaya başlar. Asitler diş minesini yiyip bitirerek, çürüklere ve benzeri sorunlara zemin hazırlayacaktır. Yani önlem yoksa çürük var demektir. 

 

Şekerler ve onu yiyen bakteriler arasında bir tampon oluşturmak genellikle tükürüğümüzün işidir. Bu nedenle çok miktarda şeker alındığında, diş çürümelerini önlemek için dişlerimizi fırçalamak ve durulamak gerekir. Bu yöntem, tükürüğün almadığı fazla şekerleri temizler ve ağızda kalan bakterileri yok etmeye yardımcı olur. 

Diş fırçasıyla ulaşılması çok daha zor olan diş ve diş etlerindeki bakterileri gidermek için ise günde bir kez diş ipi kullanmaya özen gösterin. 

 

Ağzımızı şekerlerden temizlemeye yardımcı olacak diğer yöntemlerden biri de topikal florürler ve gargara kullanmaktır. Antibakteriyel elementler içeren ve dişleri çürüten zararlı bakterileri uzak tutmaya yardımcı olan bazı sakız çeşitleri de vardır. 

 

Özetle, şekerin dişlerimiz için ne kadar kötü olduğu sorusu sadece şeker tarafından değil, yiyen tarafından da belirlenir. İzin verirsek şeker dişlerimiz için kötüdür. 

 

O HALDE GÜNDE NE KADAR ŞEKER TÜKETEBİLİRİZ? 

Şeker tüketimi aşırı miktarda olmamak veya gün içerisindeki sıklığı aşırıya kaçmamak kaydıyla büyük bir problem değildir. Bir noktaya değinmeden geçmeyelim: Dişlerinizi temiz tuttuğunuzdan eminseniz ancak fazla kilo aldığınızı hissediyorsanız o zaman yine endişelenmelisiniz. Sağlıklı bir diyet için günde yaklaşık 150 kaloriden fazla şeker (yaklaşık dokuz çay kaşığı) tüketmemeniz gerektiğini lütfen aklınızdan çıkarmayın.

 

Elbette diş ve diş etlerinizin rutin temizliği ve muayenesi için diş hekiminizle düzenli kontroller planlamayı da ihmal etmeyin.” 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Grand Hyatt İstanbul Tek Sergide Üç Özgün Sanatçıyı Buluşturdu

Sanatla iç içe etkinlikleriyle bölgenin cazibe merkezi olan Grand Hyatt İstanbul, Ressam Samantha Louise Emery, Ressam Dilek Uzunoğlu Örs ve Heykeltıraş Aslışah Erdem’in eserlerinden oluşan karma bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi 31 Ağustos tarihine kadar Grand Hyatt İstanbul’da görülebilir.

 

İstanbul’un merkezinde heyecan verici şehir hayatını dinlendirici bir inziva ile harmanlayan Grand Hyatt İstanbul, sanatla iç içe etkinlikleriyle de bölgenin cazibe merkezi olmaya devam ediyor. Ressam Samantha Louise Emery bilinçdışının gücünü öne çıkaran sürrealist eserleri, Dilek Uzunoğlu Örs’ün yaz aylarında bir araya gelen ateş ve suyun karşıtlığını yansıtan eserleri ile Aslışah Erdem’in mermerit döküm ve taş heykelleri Grand Hyatt İstanbul’da düzenlenen bir sergiyle sanatseverlerle buluştu. Üç özgün sanatçıyı bir araya getiren sergi, 31 Ağustos tarihine kadar Grand Hyatt İstanbul’da görülebilir.

 

Sürreal bir perspektiften bilinçaltının gücü

İngiltere’de doğup, Kanada’da yetişmiş Türkiye’de yaşayan bir çağdaş multimedya sanatçısı olan Samantha Louise Emery, sergide yer alan yağlı ve akrilik tablolarıyla doğanın ve kadının içindeki güzellik ve feminen ruha olan tutkusunu yansıtıyor. Sanatçı, sanatseverlere mistik ritimleri her tuvalde tonlar ve konturlar yoluyla keşfetme imkanı sunuyor. 

 

Son dönemde yaratıcı enerjisini, kadınların pozitif güçlerini temsil eden IKONA projesine yönlendiren Emery, aynı zamanda feminen ilhamlı rüyalardaki bilinçaltının gücünü öne çıkaran yağlı ve akrilik sürreal tablolar da üretiyor.

 

Ateş ve suyu karşı karşıya getiren özel seçki

Dilek Uzunoğlu Örs’ün Grand Hyatt İstanbul ziyaretçileri için özel olarak hazırladığı seçki, doku ve renkten, kullanılan malzemeye kadar yaz aylarındaki karşıtlığı yansıtıyor.  Sanatçı “Yaz olunca her insan ateşini söndürmek için denize, suya ulaşmaya çalışıyor. Bu özel yaz koleksiyonda ateş ve su karşılaşacak” diyor. 

 

Ellerin ve parmakların ifade gücünü yansıtan sıra dışı heykeller

Hayatı ve eserlerini sürreal bir pencereden yorumlayan Aslışah Erdem, insan yaşamını konu alarak, duyguları el ve tavşan formu üzerinden sanatseverlere aktarıyor. Duyguyu eserlerine yansıtırken portreden, mimiklerden, insan bedeninin detaylarından uzaklaşıp, ellerin ve parmakların ifade gücünü kullanan sanatçı, “Bedenimiz üzerinde ellerimizin duygu ve düşüncelerimizi somut olarak temsil edebilen, birer kukla gibi olduğunu düşünüyorum. Duyguyu izleyiciye aktarmak için portreden, mimiklerden, insan bedeninin detaylarından uzaklaşıp, ellerin ve parmakların ifade gücünü kullanıyorum” diyor. Aslışah Erdem üretim sürecini ise şöyle anlatıyor: “Üretim sürecim insan yaşamındaki duygusal problemleri çözdüğüm bir denklem benim için. Üretim pratiğimde; içimde yaşadığım duyguları dışarıda arayıp, bulduklarımı inceleyerek önce konuyu analiz ediyorum. Sonrasında problemi dışardan içeriye doğru çözümleyerek somutlaştırıyorum. Heykellerim ise çıkan sonuç oluyor.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Günah” 8 Temmuz’da Tüm Dijital Platformlarda Yayında

Sıra dışı tarzı ve benzersiz sesi ile kadın rap sanatçıları arasında fark yaratan RUBY (Zeynep Serter), ilk kez yayınlanacak olan Günah adlı EP çalışmasını 8 Temmuz’da sevenleri ile buluşturacak. 4 şarkıdan oluşan çalışma, tüm dijital platformda yerini alacak. Genç yetenek, “Rubyboi” ve “Günah” şarkısı için klip çekimi hazırlıklarına devam ediyor.

 

Henüz 21 yaşında olan genç yetenek RUBY, geleceğin umut vaad eden kadın sanatçıları arasında yerini alıyor. Tüm çalışmaları M.O.B. Entertainment tarafından yürütülen genç yetenek, EP çalışmasında yer alan “Günah” ve “Rubyboi” şarkıları için de klip hazırlıklarına devam ediyor. Ayrıca, Günah şarkısına eşlik eden female MC “Hazel” çalışmanın video klibinde de yer alarak fark yaratan bir proje olacağının sinyallerini veriyor. Çok kısa sürede müzik severlerin ilgisini çeken sanatçının uzun süredir üzerinde çalıştığı 4 parçadan oluşan EP çalışması ise 8 Temmuz tarihinde tüm müzik platformlarında yer alacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Mis kokulu şenlikte 2 hasat birden!

Lavanta ve ekinezya hasadı gerçekleşti
2015 yılında üreticilere katma değeri yüksek, alternatif bir ürün olarak sunulan lavanta çiçeği hasadı ve Düzce Köyü’nde üretimine bu yıl başlanan ekinezya çiçeğinin hasadı gerçekleşti.
Şenlikte lavanta, lavantanın yan ürünleri  ile üretici kadınların hazırladığı yöreye özgü yiyecekler satışa sunuldu.
İzmirlilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte Seferihisar Belediye Bandosu, Sinan Efe Aksoy, Zehra İmge Yıldırım sahne alırken Ürkmez Kadın Tiyatro ekibi ise bir gösteri sundu.
Şenlik boyunca lavanta yağı damıtma ve lavanta sabunu atölyesinde vatandaşlar ürünlerin nasıl yapıldığını deneyimledi.

 

Belediye Başkanı İsmail Yetişkin “2015 yılında Turgut Köyü’nde küçük bir araziye lavanta ektik ve bugün Seferihisar artık lavantası ile ünlü bir şehir haline geldi. 3 dönüm ile başlayan lavanta üretimi bugün 200 dönüm ile devam ediyor. Lavanta ekiminin vizyonu Büyükşehir Belediyesi Başkanımız Tunç Soyer’e ait. Buradan bir kez daha Seferihisar’a kattığı değerler için teşekkür ederim” dedi.
Düzce Köyü’nde üretimine başlanan ekinezyanın da şimdiden Seferihisar’ın marka ürünlerinden olmaya aday olduğunu belirten Başkan Yetişkin “İktidarın yıllardır uyguladığı yanlış tarım politikaları yüzünden tarımımızın, toprağımızın geldiği ne hale geldiği ortada. Bizim için memleketimizin her karış toprağı değerlidir. Seferihisar Belediyesi bu anlayışla yıllardır yaptığı tohum merkezi, tohum takas şenlikleri gibi projelerle herkese örnek model oldu. Biz de 2019 yılında Tunç Başkanımız’dan bu vizyonu miras aldık ve küçük bir araziye yine şifası ve katma değere sahip ekinezya bitkisinin ekimini gerçekleştirdik.
Seferihisar için tarım can damarlarından biridir.
Buranın binlerce yıllık tarihini zeytin ağaçları, mandalina bahçeleri, üzüm bağları anlatır.
Biz inanıyoruz bundan yüzlerce yıl sonra da lavanta ve ekinezya tarlaları anlatacak.
Bugün buraya Seferihisar dışından binlerce misafirimiz geldi. Hepiniz cennetimize hoş geldiniz” diye konuştu.
Büyük ilgi gören şenlikte vatandaşlar da hasata bizzat katılırken gelenler lavanta tarlalarında bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi.
Şenliğe; Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin, CHP Seferihisar İlçe Başkanı Senem Gürer Solak, Belediye Başkan Yardımcıları Yelda Celiloğlu, Nuriye Hepterlikçi, Seferihisar Belediye Meclis Üyeleri Sinem Koç Karaman, Kazım Parlak, muhtarlar ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Hüsamettin Koçan’ın Otobiyografik Sergisi “Ayağımdaki Diken” Özel Etkinliklerle Gezilecek

AKM Galeri, sergilere eş zamanlı düzenlenen özel etkinliklerle ziyaretçilere farklı deneyimler sunarken, sanatçı ve sanatseverleri bir araya getirerek yeni diyaloglara da zemin hazırlıyor.
 

Atatürk Kültür Merkezi, Hüsamettin Koçan’ın otobiyografik sergisi “Ayağımdaki Diken” kapsamında üç özel etkinliğe ev sahipliği yapacak. Sergi ile eşzamanlı gerçekleştirilecek “Enstrümantal Anadolu Ezgilerimiz” konseri ve Koçan’ın rehberliğinde düzenlenen turlar, sanatseverlere renkli bir sergi gezme deneyimi yaşatacak.  Koçan’ın kişisel geçmişine derinlikli bir bakış sunan “Ayağımdaki Diken”, 28 Temmuz’a kadar AKM Galeri’de ziyaret edilebilecek.  

 

Ressam ve akademisyen Hüsamettin Koçan’ın Beyoğlu Kültür Yolu Festivali kapsamında açılan otobiyografik sergisi “Ayağımdaki Diken”, AKM Galeri’de sanatseverleri ağırlamaya devam ediyor. Atatürk Kültür Merkezi, Koçan’ın 44. kişisel sergisi olma özelliği taşıyan “Ayağımdaki Diken” kapsamında ilerleyen günlerde üç özel etkinliğe ev sahipliği yapacak.

 

Anadolu’nun kadim melodilerini AKM’ye taşıyacak “Enstrümantal Anadolu Ezgilerimiz” başlıklı konser ve sanatçının rehberliğinde düzenlenecek turlar, sanatseverlere farklı ve renkli bir sergi gezme deneyimi yaşatacak. Koçan’ın sanatını müzik ve sanatçının anlatımı eşliğinde deneyimleme imkânı sunan etkinlikler, sanatçı ile sanatseverleri bir araya getirerek yeni diyaloglara da zemin hazırlayacak.

 

Hüsamettin Koçan’ın 70’inci yaşı vesilesiyle hayata geçirdiği “Ayağımdaki Diken”, 28 Temmuz’a kadar AKM Galeri’de gezilebilecek. İlk kez 2017 yılında Bayburt’un Bayraktar köyündeki Baksı Müzesi’nde sergilenen “Ayağımdaki Diken”, Anadolu’dan merkeze bir öneri olarak geliyor ve AKM’de sanatseverleri ağırlıyor.

 

Koçan’ın Sanatıyla Örtüşen Anadolu Ezgileri

“Enstrümantal Anadolu Ezgilerimiz” konseri, 6 Temmuz Çarşamba günü Hüsamettin Koçan’ın kişisel sergisi “Ayağımdaki Diken”in yer aldığı AKM Galeri’de gerçekleşecek. Sanatçılar Savaş Kahraman, Fuat İkiz ve Emirhan Kartal, Anadolu enstrümanları divan saz, bağlama ve şelpe-cura ile Anadolu’nun duygu yüklü melodilerini enstrümantal olarak seslendirecek. Ödüllü sanatçı Hüsamettin Koçan’ın eserlerini yaşadığımız topraklardan doğan melodileri dinleyerek izleyecek ziyaretçiler, AKM’de farklı bir sergi gezme deneyimi yaşayacak.

 

Hüsamettin Koçan Sanatının İnceliklerini AKM Ziyaretçileriyle Paylaşacak

Hüsamettin Koçan, 20 ve 27 Temmuz tarihlerinde ise AKM Galeri’de sanatseverlerle buluşacak. “Ayağımdaki Diken”de çok yönlü hayatının öne çıkan masum, yalın ve kendine özgü deneyimlerini bir araya getiren Koçan, sergi kapsamında düzenlenen iki özel turda AKM ziyaretçilerine eşlik edecek. Başarılı ressam ve akademisyenin “Ayağımdaki Diken” kapsamında hayat bulan sanatsal üretimini ve ilham kaynaklarını kendisinden dinleme imkânına kavuşacak ziyaretçiler, sanatçının eserleri ve yaşamıyla ilgili eşsiz bilgiler edinecek. 

 

Geri Dönmenin İmkânsızlığıyla Yüzleşmek

Salzburg Şehir Onur Ödülü ve Asya Sanat Bienali Resim Büyük Ödülü gibi çok sayıda uluslararası ödülün de sahibi olan Hüsamettin Koçan, sanatsal üretimle geçmişe ayna tuttuğu “Ayağımdaki Diken”i, geri dönmenin imkânsızlığıyla yüzleşmenin yeniden inşası olarak tanımlıyor.

Sanatçının kişisel tarihinin izlerini sürerek kendi çocukluğuna ve Baksı’ya uzandığı “Ayağımdaki Diken”; göç olgusu, masal dünyası, değişim, tükenmeyen umutlar ve geleceğe başlama gibi temalara odaklanıyor. Koçan’ın sanatının temel motifleri olan toprak, bellek, gurbet, yalnızlık, kavuşma ve kayboluş olguları ise, otobiyografik sergide yalın formlar aracılığıyla heykel, resim ve yerleştirmelerde ifade buluyor. “Ayağımdaki Diken”de sanatseverlerle buluşan eserler; doğal malzemeler, karışık malzeme, metal ve ahşap gibi teknikler aracılığıyla üretildi. 

 

Türk Sanatına Sayısız Katkı

UNESCO kuruluşu Uluslararası Sanat Derneği’nin (AIAP) Türkiye ayağının kurulmasında aktif rol alan ve 1990-1995 yılları arasında derneğin yönetim kurulu başkanlığını üstlenen Hüsamettin Koçan, Türk sanatına yaptığı sayısız katkıyla tanınıyor. Baksı Müzesi ve İstanbul Sanat Fuarlarının da kurucusu olan sanatçı 1997-2005 yılları arasında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 2009 yılında ise Okan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde dekan olarak görev aldı. Kurucusu olduğu Baksı Müzesi’yle Bayburt’un Bayraktar köyünün ekonomik kalkınmasına katkıda bulunan ve bölgenin geleneksel el sanatlarının günümüze ulaşmasında önemli bir rol üstlenen Hüsamettin Koçan, 2014’te Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Onur Ödülü’ne layık görüldü.

 

*Etkinlik kapasitesi 50 kişi ile sınırlıdır. Detaylara AKM web sitesi üzerinden erişilebilir. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Pera Müzesi’nden Yeni Animasyon: Çocuklar “Kaplumbağalı Adam” ile Tanışıyor

Pera Müzesi, çocuklar için hazırladığı “Kayboldum Ben Galiba!” mini animasyon serisine “Kaplumbağalı Adam” ile devam ediyor. Animasyonun baş karakterleri elçi ve maymun bu kez müzede Osman Hamdi Bey sergisini ziyaret ederek, ünlü “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosu üzerine sohbet ediyor.

 

Pera Müzesi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu’nu çocuklara tanıtmak için hazırladığı “Kayboldum Ben Galiba!” isimli animasyon serisinin ikinci bölümünü yayınladı. 4-12 yaş arası çocuklara yönelik animasyonlarda, bir elçi ve yemiş aramak için haremden çıkan bir maymun, zamanda yolculuk yaparak Pera Müzesi’nin koleksiyon sergilerini keşfe çıkıyor. 

 

“Elçinin Serüveni” adlı ilk bölümde Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar koleksiyon sergisini gezen elçi ve maymun, “Kaplumbağalı Adam” başlıklı ikinci bölümde, müzenin Osman Hamdi Bey’e ayrılan bölümünü keşfe çıkıyor. Türk tarihinin en etkili kültür insanlarından biri olan Osman Hamdi Bey’in hayatı hakkında sohbet eden ikili, Oryantalist resmi eğlenceli bir dille anlatıyor. Osman Hamdi Bey’in başyapıtı Kaplumbağa Terbiyecisi’ne odaklanan animasyonda, çocuklar kadar yetişkinlerin de ilgisini çekecek bilgiler yer alıyor. 

 

Yönetmenliğini Ethem Onur Bilgiç ve Emrah Tümer’in yaptığı “Kayboldum Ben Galiba!” animasyon serisinin müzikleri Nilipek ve Berkay Küçükbaşlar’a ait. Maymunu Meltem Cumbul’un, elçiyi Yekta Kopan’ın seslendirdiği “Kayboldum Ben Galiba! Kaplumbağalı Adam” bölümü Pera Müzesi Youtube kanalından izlenebilir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Tiyatro öğrencileri seyirciden tam not aldı

Antalya Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Tiyatro Bölümü yılsonu gösterisi ile seyirci karşısına çıktı. "Sen Değilsen Kim?" isimli müzikal oyunu sergileyen öğrenciler izleyenlerden tam not aldı.  

 

Üç yıllık tiyatro eğitimlerinin henüz birinci yılını tamamlayan Antalya Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Tiyatro Bölümü öğrencileri Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşen yıl sonu gösterisinde ilk kez seyirci karşısına çıkmanın heyecanını yaşadı. Alanında deneyimli eğitmenlerden oyunculuk, tiyatro tarihi ve oyun incelemesi, şan ve dans dersleri alan konservatuvar öğrencileri "Sen Değilsen Kim?" isimli oyunla bugüne kadar öğrendiklerini sergileme imkanı buldu. 

 

AYAKTA ALKIŞLANDILAR

"Kötülük" kavramının tartışmasını, tiyatro sanatının kolektif bilincini deneyimleyerek, müzikal bir oyunla sahneye koyan konservatuvar öğrencileri izleyenlerden tam not aldı. Atatürk Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nu dolduran tiyatro severler oyun sonunda izleyici karşısında ilk sahne deneyimlerini yaşayan oyuncuları ayakta alkışladı. Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Okan Yavuz, oyun sonunda öğrencilere çiçek verdi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Homegrown” 27 Ağustos’ta Parkorman’da!

Line-up’ından teknik personeline kadar herkese temsil eşitliği sağlayarak Apartmanlar, Bajar, CASP, Elçin Orçun, Eskiz, Frozen Clouds, Fungistanbul, Hedonutopia, In Hoodies, Mind Shifter, Nilipek., Strider, The Flabbies ve Şevval Kılıç (DJ Set) sahneyi ele geçireceği ve yerleşik kolektifler, bağımsız radyolar, plak şirketleri, söyleşiler ve DJ setlerin gerçekleşeceği “+1 Sunar: Homegrown” festival, 27 Ağustos’ta Parkorman’da!

 

“Daha eşitlikçi, daha erişilebilir, daha kapsayıcı ve daha sürdürülebilir bir festival mümkün” mottosu ile yola çıkarak temsil eşitliği, sürdürülebilirlik, erişilebilirlik ve geri dönüşüm hedefleri ile şekillenen ve bu konulara dikkat çekmeyi hedefleyen yepyeni yerel festival “+1 Sunar: Homegrown”, 27 Ağustos Cumartesi günü Parkorman’da gerçekleşecek. “+1 Sunar: Homegrown” festival kapsamında, lokalde üretilen sesler, tür ayrımı yapılmaksızın tüm güne yayılırken festival boyunca devam edecek olan sergi, söyleşi, tasarım pazarı ve workshop alanları, müzik ve diğer sanat formları ile birleşip çok disiplinli bir kutlamaya dönüşecek.

 

Festivalboyunca Ağaçkakan, ApartmanlarBajar, CASPElçin OrçunEskizFrozen CloudsFungistanbulHedonutopiaIn HoodiesMind ShifterNilipek., Strider, The Flabbies ve Şevval Kılıç (DJ Set) sahneyi ele geçirirken sevilen bağımsız müzisyenlere sahnede çok özel konuklar eşlik edecek. Line-up’ından teknik personeline kadar herkese temsil eşitliği sağlayacak olan “+1 Sunar: Homegrown” festival, yerel sanatçıları destekleyen kocaman bir sahne olacak ve sponsorundan yemek standlarına kadar yalnızca yerli olanın desteklenip yer verildiği ‘bizden’ bir festival olarak yerel sahnemize kaybettiği sesi yeniden kazandırmak, onu desteklemek ve geliştirmeyi görev bilerek üretilen sesleri tür ayrımı yapılmaksızın tüm güne yayacak. Festival boyunca ayrıca İstanbul’daki yerleşik kolektifler, bağımsız radyolar, plak şirketleri, söyleşiler ve DJ setler de “+1 Sunar: Homegrown” festivalin hayallerine ortak olacaklar. Bir headliner içermeyen ve tüm ekiplere eşit temsil alanı ve süre ayırarak tüketimden çok birlikte üretmenin keyfine varılacak bir ortam sunmayı amaçlayan “+1 Sunar: Homegrown” festival, iyi müziği ve birçok avantajı katılımcılarına sunabilmek için 27 Ağustos 2022 Cumartesi günü Parkorman’da müzik ve yeni deneyimlere açık tüm herkese kapılarını açacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı