Aylık arşivler: Temmuz 2022

İş hayatında çözülmesi gereken en ciddi sorun: ‘Mobbing’

Mobbinge maruz kalmamak için neler yapılmalı?

 

Türkiye’de yıldırma olarak ifade edilen mobbing, çalışma ortamında maruz kalınan psikolojik ve fiziksel şiddeti tanımlıyor. İş hayatında çözümlenmesi gereken en ciddi sorunun mobbing olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak; uzun süreli baskı, aşağılamak, dışlamak ve kötü niyetli söylentiler yayma gibi yaklaşımların iş yerinde mobbing uygulandığına dair işaretler olarak değerlendirildiğini ifade ediyor. Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak; benmerkezci, talepkar ve empati yapamayan kişilerin mobbing potansiyeli olduğuna dikkat çekerek uzun süre mobbinge maruz kalan kişilerde psikolojik olduğu gibi fiziksel olarak da yıkıcı sorunlar oluştuğunu vurguluyor. Parlak, mobbinge karşı başta işverenler ve çalışanlarda olmak üzere tüm toplumda farkındalık oluşturulmasını tavsiye ediyor.

 

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak; iş hayatındaki en önemli sorunlardan biri olan mobbingin uygulandığını gösteren işaretler, mobbing uygulayan kişilerin kişilik yapıları ve mobbinge maruz kalan insanların yaşadığı sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulundu. Parlak, çalışanlara mobbinge maruz kalmamaları için önemli tavsiyeler de paylaştı.

 

Türkçe’de yıldırma olarak tanımlanıyor

 

Mobbing teriminin kez İsveçli bilim insanı Heinz Leyman’ın işyerlerinde yetişkinler arasındaki şiddeti tanımlaması ile ortaya çıktığını belirten Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak,   “Mobbing çalışma ortamında maruz kalınan psikolojik ve fiziksel şiddeti tanımlıyor. Aslında İngilizce ‘mob’ kökünden geliyor. Mob sözcüğü, İngilizce’de şiddet uygulayan çete anlamındadır. Dilimizdeki karşılığı yıldırma kelimesi olarak önerilse de mobbingin daha sık kullanıldığını görüyoruz. Psikolojik şiddeti yaşamın hemen tüm alanlarında görmek mümkün. Fakat mobbing kelimesi özel olarak iş hayatında maruz kalınan şiddeti tanımlıyor.” dedi. 

 

Bu davranışlar mobbinge işaret ediyor

 

Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, iş hayatında mobbing-yıldırma tanımına uyan başlıca tutum ve davranışları şöyle paylaştı: 

 

“Uzun süreli baskı, aşırı talepkarlık, haksız eleştiri, mükemmelliyetçi ve denetimci bir kontrol ile sürekli hata bulmak, dışlamak, aşağılamak, kötü niyetli söylentiler yaymak, sürekli-tekrarlayıcı eleştiriler, işyeri kurallarının kötü niyetli kullanımı, haksızlık, alay etmek, tehdit etmek, aşırı sorumluluk vermek, rahatsız edici ve taciz edici davranışlar, suçluluk hissettirme, kişinin benlik değerini zedeleyici güce dayalı olumsuz her tutum ve davranış mobbing-yıldırma davranışı olarak kabul ediliyor.”

 

Çalışanlar arasında da mobbing yapılıyor

 

Mobbing-yıldırma davranışının yöneticilerden çalışanlara yönelik olduğu gibi çalışanların kendi aralarında dışlama, ötekileştirme, gruplaşma ve ayrımcılık olarak da ortaya çıkabildiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, “Yöneticilerden çalışanlara yönelik olan dikey mobbing, çalışanların kendi aralarında uyguladıkları ise yatay mobbing olarak tanımlanıyor. Güç mücadelesi ve zorbalıktan kaynaklanan mobbing, iş hayatının her seviyesinde üstler, astlar ve aynı düzeydeki çalışma arkadaşları arasında ortaya çıkabiliyor.” dedi.

 

Kar odaklı yönetim anlayışı mobbing’i artırıyor

 

Mobbinge kişilerden kaynaklı bireysel patolojilerin sebep olduğunu düşünmenin yanıltıcı olacağını belirten Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, “Mobbing davranışı bireysel değil daha çok toplumsal nedenlere dayanıyor. Değişen dünya ile birlikte iş hayatında rekabetçi, belirsiz ve iş güvencesinin olmadığı neo-liberal politikaların hakim gelmesi ile mobbingin ortaya çıkması da kaçınılmaz olarak arttı. Uluslararası Çalışma Örgütü raporlarına göre iş hayatında öncelikli çözümlenmesi gereken en ciddi sorun mobbingtir. Kurumların ‘kar odaklı’ yönetim anlayışı, güvencesiz çalışma koşulları, işsizlik, ekonomik belirsizlik ve kapitalist rekabet ortamı ile çalışma koşulları her geçen gün sertleşirken, bu durum çalışanlar üzerindeki baskı ve mobbing davranışlarında da artışa sebep oluyor. Mobbing, neo-liberal politikaların doğal bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.” ifadelerini kullandı.

 

Mobbing uygulayan kişi onaylanma ihtiyacı duyuyor

 

Örgüt kültürü içinde çalışanların rekabete ve statü arayışına yönlendirilmesinin kişilik özelliklerinden bağımsız olarak mobbinge sebep olabildiğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, “Antisosyal eğilimler; ben merkezci, çocuksu, talepkar, olgunlaşmamış kişilikler, vicdan ve empati gibi olgun duygusal özelliklere sahip olmayan bireylerde mobbing potansiyelini artırıyor. Genel olarak mobbing uygulayan kişilerin diğerleri tarafından kabul görme ve onaylanma ihtiyacı içinde oldukları, temel güven ve öz-değerlilik hissinde sorun yaşayan kişiler olduğu ve güç elde etmek için yoğun bir arzu içinde oldukları biliniyor.” dedi.

 

Mobbing travmalara yol açıyor

 

Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, uzun süreli mobbinge maruz kalmanın oldukça psikolojik olduğu gibi fiziksel olarak da yıkıcı sorunlara yol açtığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: 

 

“Mobbing, sadece maruz kalan kişiyi tahrip etmekte kalmayıp iş kayıplarına, verimsizliğe, ekonomik ve sosyal sorunlara da sebebiyet verirken mağdur kişide ‘hiper atiklik’ adı verilen kolayca irkilme, çabuk sinirlenme, konsatrasyon güçlüğü ile karakterize ani tepkilere de yol açıyor. Düşünce süreçlerinde bozulmalar ve duygusal kontrol sorunları ortaya çıkıyor. Türkiye Psikiyatri Derneği, mobbingin uygulama biçimi süresi ve şiddeti ile bağlantılı olarak birçok ruhsal bozukluğun ortaya çıkabilecğeini ifade ediyor. Kişide sıkıntı, öfke, karamsarlık, uyku sorunları, depresif belirtiler, anksiyete belirtileri ve davranış sorunları görülebiliyor. Depresyon, anksiyete ve davranış sorunlarının birlikte bulunabildiği uyum bozuklukları, depresyon, yaygın anksiyete ve panik bozukluğu gibi anksiyete bozukları, kendini bedensel belirtilerle ifade eden somatoform bozukluklar, ortaya çıkmasında ve seyrinde ruhsal etkenlerin rol oynadığı psikosomatik hastalıklardan da bahsedebiliriz. Bunun yanında bir tür kendini iyileştirme çabası olarak, alkol, madde ya da ilaca yönelme olabilir. Madde kullanım bozuklukları gelişebilir. Bireyin fizik bütünlüğünü tehdit eden, onu çaresiz bırakan, dehşet duygusu yaratan yaşantılara bağlı gelişen ‘Travma Sonrası Stres Bozukluğu’ ortaya çıkabilecek en ciddi ruhsal bozukluklardan biridir. Mobbing insan eliyle oluşturulan bir travma olarak kabul ediliyor.”

 

Toplumda farkındalık oluşturulmalı

 

Mobbing ile mücadelede öncelikli hususun bu soruna yönelik farkındalığı artırmak olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, “Bu nokta da mağdurun kendisi tarafından olduğu kadar işverenler, çalışan kesim ve tüm toplum tarafından farkındalığın oluşturulabilmesidir. Bireysel olarak mağdurların öğrenilmiş çaresizlik içinde olmaması gerekiyor. Mağdurların teslimiyetçi ve boyun eğici tutumlar yerine gereken yerde savaşçı davranış ve tutum gösterebilmesi desteklenmeli. Toplum olarak bireylerin öz-saygı, mesleki ve beceri niteliğin gelişimi, psikolojik uyum ve ruhsal sağlığı güçlendikçe mobbinge yönelik dirençleri de artacaktır.” dedi. Parlak sözlerini şöyle tamamladı: 

 

“Özgüven, sınırlarını koruyabilme, hayır deme becerisi ve etkili bir iletişim kişinin mobbing davranışından kendisini korumasını sağlayacaktır. Stres yönetme becerisi arttıkça bireyler zor durumlarda da etkili bir şekilde baş edebilmektedir. Sağlıklı bir yetişkin olmada en önemli nokta, kendi değerini ve önemini bilme ve bunu sözleriyle, beden diliyle ve eylemleriyle karşısındakine bildirme ve kendi sınırlarını koruyabilmesidir. İş hayatında mobbing karşıtı politikaların belirlenmesi ve konuyla ilgili gerekli eğitimlerin düzenlenmesinde insan kaynakları bölümlerine önemli bir görev düşüyor. Toplumsal, sosyal ve ekonomik sorunlara yol açan mobbing için hukuki düzenlemelerin yapılması da oldukça önemli.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Dişlerinize İmplant Yaptırmak İstiyorsanız Bunlara Dikkat!

Estetik görünüm ve sağlık açısından kötü sonuçlar doğuran diş eksikliği sorunu güncel bir tedavi yöntemi olan diş implantı ile çözümlenebiliyor. Kron ya da köprü protezi uygulaması yerine alternatif olabilen implant sayesinde diğer dişlerin zarar görmesinin de önüne geçiliyor.  Yara iyileşmesini olumsuz yönde etkileyen sigara kullanımı ve kötü ağız hijyeni tedavinin başarı oranını düşürerek, implantın kullanım süresini kısaltıyor. Memorial Ankara Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü’nden Dr. Dt. Berna Turgut, diş implantı tedavisi hakkında bilgi verdi. 

 

İmplantlar diş kökünü taklit eder

Günümüzde diş eksikliklerinde sıklıkla kullanılan ve güncel bir tedavi yöntemi olan diş implantı, ağızda eksik olan dişlerin yerine çene kemiği içerisine yerleştirilen ve diş kökünü taklit eden titanyum vidalardır. Bu vidaların üzerine, hastaya uygun olarak planlanan diş protezleri ile eksik dişlerin yeri hem fonksiyonel hem de estetik olarak tamamlanmaktadır.

 

Komşu dişlerin küçültülmesi gerekmez

İmplant tedavisi kron ya da köprü protezi uygulaması yerine alternatif olabilecek bir tedavi şeklidir. Bu sayede köprü protezlerinin yapımı için boşluğa komşu dişlerin küçültülmesine gerek kalmadan ağız içinde bulunan eksik diş tamamlanabilmektedir. Ayrıca yeterli sayıda destek dişi bulunmadığı için hareketli protez kullanmak zorunda kalan hastalara da bu tedavi sayesinde sabit protezler uygulanmış olur. Hareketli protez kullanan ama kemik yetersizliğinden dolayı protezi tutmayan hastalarda da implant yerleştirilip proteze bağlanarak protezin tutuculuğunun artması sağlanabilir.

 

İmplant için kemik uygunluğuna bakılır

İmplant tedavisi yapılacak hastanın öncelikle genel sağlık durumu değerlendirilmekte ve ağız içi muayenesi yapılmaktadır. Hastanın tedaviden beklentilerine ve üç boyutlu radyografik görüntüler ile mevcut kemiğin implant için uygunluğuna bakıldıktan sonra hangi uzunluk ve çapta, kaç adet implant uygulanacağına karar verilmektedir.  Estetik değerlendirmeler de yapılarak hastaya en uygun üst yapı seçimi gerçekleştirilir.

 

İşlem süresi implant sayısına göre değişir

Operasyon öncesinde varsa reçete edilen ilaçların alınması gerekmektedir. Cerrahi bir işlem olan implant operasyonundan önce sadece işlem yapılacak bölge lokal anestezi ile uyuşturulur ve ardından çene kemiğinde yuvalar açılarak bu yuvalara implantlar yerleştirilir. İşlemin sonunda açılan bu yuvalar dikişlerle kapatılarak operasyon sonlandırılır. Bu işlemin süresi uygulanacak implant sayısına göre farklılık gösterirken, her bir implantın kemik içine yerleştirilmesi yaklaşık 10 dakika sürmektedir. Operasyondan ortalama bir hafta sonra dikişler alınarak kontrol muayenesi gerçekleştirilir. İşlem sonrasında antiseptik gargaraların kullanımı ve iyi bir ağız bakımı iyileşme sürecinin hızlanmasına yardımcı olmaktadır. 

 

Ek işlemler bekleme süresini uzatabilir

İmplant tedavisinde iyileşme süresi hastadan hastaya farklılık göstermektedir. Üst çenede ortalama 3 ay, alt çenede ise ortalama 2 aylık bir sürede implantların kemikle birleşmesi beklenir. İnce veya yetersiz yükseklikte kemik olması durumunda yapılan ek işlemler bekleme süresini uzatabilir. Bununla birlikte planlanmış olan üst yapı protezlerin yapımı için gereken süre bir hafta ile 10 gün arasında değişmektedir. 

 

Soğuk tampon şişlik ve ağrıyı azaltılabilir

İmplant işleminden sonra anestezinin etkisinin geçmesiyle yapılan cerrahi işleme bağlı olarak düşük dozda şişlik ve ağrı yaşanabilir. Bu durum ilk 24 saat içerisinde yapılan soğuk tampon uygulaması ve uygun görülen ilaç kullanımıyla kontrol altına alınabilmektedir. 

 

Kemoterapi ve radyoterapi alan hastalara implant uygulanmıyor

Büyüme gelişimini tamamlamış ve genel sağlık durumu iyi olan her hastaya implant tedavisi yapılabilmektedir. Bununla birlikte kontrol altında olmayan önemli bir sistemik hastalığı olan, radyoterapi veya yakın dönemde kemoterapi alan bireylerde implant tedavisi uygulanması uygun olmamaktadır. Bu sebeple diş hekiminin implant yapılması ön görülen her hastanın sağlık geçmişini bilmesi önem taşır. 

 

Sigara kullanımı implantın başarı oranını düşürüyor

Yapılan birçok çalışmada sigaranın implant ile kemik bütünleşmesini engellediği kanıtlanmıştır. Sigara içen bireylerde, implantın başarısız olma olasılığı normalden 2-3 kat daha yüksek olmaktadır. Özellikle işlem sonrasında yani iyileşme sırasında sigara kullanımı hem enfeksiyon riskini artırmakta hem de yara iyileşmesini geciktirmektedir. 

 

Ağız hijyeninin sağlanması implantın ömrünü uzatır

İmplantların kullanım ömrü farklı etkenlere bağlı olmaktadır. Hastanın gerekli hijyen koşullarına dikkat etmesi implantların ömrünün uzun olmasında oldukça önem taşımaktadır. Dişleri doğru şekilde fırçalamak, ağız temizliğinde diş ipi ve ağız gargarası kullanmak ağız hijyeninin vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır.

 

Alanında uzman deneyimli hekimler tarafından yapılmalıdır

İmplant tedavisinden beklediği faydayı göremeyen hastalar hem fiziksel hem psikolojik hem de maddi kayıp yaşayabilmektedir. Bu sebeple implant uygulamasının mutlaka alanında uzman ve deneyimli bir hekim tarafından yapılması büyük önem taşımaktadır. 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Nikotin Bağımlılığı Genetiktir

Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) verilerine göre dünya üzerinde 1,3 milyar insan sigara içiyor ve sigara tüketimi her yıl yaklaşık 8 milyondan fazla insanın ölümüne neden oluyor. Önlenebilir ölüm nedenlerinden biri olarak kabul edilen sigara tüketimiyle ilgili moleküler genetik alanında da pek çok araştırma yapılıyor. Yapılan araştırmalara göre, genetik faktörler, nikotin bağımlılığına yatkınlıkta rol oynuyor. Nesiller Genetik Hastalıkları Değerlendirme Merkezi Kurucusu, Genetik ve Farmakoloji Uzmanı Dr. Gülay Özgön, nikotin bağımlılığı ile genetik faktörler arasındaki ilişki ve bağımlılık genleri ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı.

Genlerin insan yaşamına etkisi, bilim dünyasının en temel araştırma konularından biri haline geldi. Bağımlılığın da genetikle doğrudan ilişkili olduğunu gösteren veriler, bağımlılık ve bağımlılığın tedavisiyle ilgili yaklaşımların yeniden ele alınması gerektiğini gösteriyor. Ciddi zararlara neden olan ve en kritik ölüm nedenleri arasında yer alan nikotin bağımlılığında genetiğin etkili olduğu belirten Genetik Hastalıkları Değerlendirme Merkezi Kurucusu, Genetik ve Farmakoloji Uzmanı Dr. Gülay Özgön, genlerinde sigara bağımlılığı ile ilgili mutasyon olan kişilerin hiçbir şekilde sigara içmemeleri gerektiğini tavsiye etti. 

 

Bağımlılığa yatkınlık genetik miras mı? 

Genetik faktörlerin bağımlılığa yatkınlığı belirlemede önemli rol oynadığını açıklayan Dr. Gülay Özgön, “Hücrelerimizde algaç ismi verilen, dışarıdan alınan bilgileri diğer  hücrelere ileten reseptörler bulunur. Bağımlılığa yatkınlığımızı belirleyen mutasyon reseptör genlerinde, vücuda alınan nikotin ve benzeri bağımlılık yapıcı maddeye verdiği hücresel tepkileri etkiler. Herkesin genomik profillemelerinin bilinmesi halinde bu tip yatkınlıkları bilmek kolay oluyor.. Mesela benim genetiğimde sigara bağımlılığı ile ilgili bir mutasyon yok. Haliyle ben sigarayı yalnızca canım istediğinde içip canım istediğinde bırakabiliyorum. Ancak en yakın arkadaşım benim kadar şanslı değil. Onun için bağımlılık geni olan insanların hiç sigara içmemelerini, hatta hiç denememelerini tavsiye ediyoruz. Çünkü nikotin bağımlılığı genetiktir.” dedi. Dr. Özgön “Ben içeyim, bana bir şey olmaz” demenin de son derece yanlış olduğunu, dünya üzerinde her yıl 8 milyondan fazla insanın sigaradan hayatını kaybettiğini ve bunların 1,2 milyonunun pasif içicilikten kaynaklı ölümler olduğunu belirtti. 

 

Her insan, sigaranın zararlarından aynı ölçüde etkilenmiyor

Sigara tüketiminin yol açtığı hastalıklarda, bu zararlı bileşenlerin kişinin vücudunda yarattığı etki, genetiğiyle ilişkilidir açıklamasını yapan Dr. Gülay Özgön, “Bu bileşenlerin yarattığı mutasyonlar içinde bir yatkınlık durumu var. Bu durum herkeste farklılık gösteriyor. Kimisi diyor ki ‘Benim dedem 90 yaşına kadar günde üç paket sigara içti. Hiçbir kanser geliştirmedi. Kimisi de diyor ki ‘Benim babam 55 yaşında 3 paket sigara içiyordu, akciğer kanseri oldu. İşte bütün bunlar sigaranın zararlı yan ürünlerinden kişinin nasıl etkilendiğiyle ilgilidir. Bu etkilerin kişiden kişiye farklılık göstermesi, yatkınlık genlerinin farklılığından kaynaklanıyor” dedi.

 

Genomik testler ile doğru teşhis ve tedavi mümkün mü?

Nikotinin insan sağlığına zarar veren birçok bileşeni bulunuyor ve araştırmalara göre her 6 saniyede bir kişi, bu bileşenlerin neden olduğu hastalıklar yüzünden yaşamını yitiriyor. Zararlı bileşenlerin vücutta yarattığı olumsuz etkiler, genetik yatkınlık nedeniyle kişiden kişiye farklılık gösterdiğinden genomik profilleme çalışmalarının önemi de giderek artıyor. Genomik profilleme yöntemi ile bağımlılık ve kanser tedavilerinde, kişiye uygun, en doğru tedavi yöntemi belirlenebiliyor. Genomik testler yöntemi sayesinde kişinin ve aile üyelerinin sahip olabileceği riskler belirlenebiliyor. Böylece, bu kişileri koruma imkânı da sağlanabiliyor. 

 

Deneyimli ekibi ile tıbbi genetik testler alanında laboratuvar ve danışmanlık hizmetleri sunan Nesiller Genetik hakkında daha fazla bilgi için nesiller web adresi ziyaret edilebilir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yüsra Geyik “Arka Sokaklar Ayrı Bir Evren Gibi”

Henüz on dört yaşındayken, Arka Sokaklar dizisindeki Zeliha karakteriyle oyunculuk kariyerine başlayan ve ekranlarda büyüyen Yüsra Geyik MAG Temmuz sayısının konuğu oldu.

 

"Hiçbir şey kalıcı değildir ve her şey o an göründüğünden çok daha farklıdır."

 

"Hayat kolay değil ama bir o kadar özel ve biricik. Kıymetini bilmek ve mücadeleyi vermek gerekiyor."

 

"Gül suyunu uzun süredir tonik olarak kullanıyorum ve çok iyi geldiğini düşünüyorum."

 

"Gücü sonsuz neye inanırsa ona programlanan insan “zamana inanmıştır” ve kendine ömür biçmiştir, diye düşünüyorum."

 

"Kendimi bildim bileli taklit yapan, insanların ruh halini değiştirmeyi seven, hem eğlenceli hem hareketli hem çok uslu bir çocuktum."

 

Son olarak Camdaki Kız dizisinde gördüğümüz başarılı ve güzel oyuncu Yüsra Geyik gelecek projelerini ve hayatına dair merak edilenleri MAG okuyucuları için anlattı. Çok genç yaşlardan itibaren televizyon ekranlarında olan güzel oyuncu şunları söyledi: “On dört yaşında, neredeyse çocuk oyuncu olarak başladım. O zamanlar bana sorsanız zor sabrettim derdim. Şimdi ne acelem varmış diyorum. Kendimi bildim bileli taklit yapan, insanların ruh halini değiştirmeyi seven hem eğlenceli hem hareketli hem çok uslu bir çocuktum. Her gördüğüm insanı taklit ederdim. Sesini, oturup kalkmasını, tavrını… En çok da annemi. On dört yaşında profesyonel hayatıma başladım anlayacağınız; yoksa oyunculuk maceram çoktan başlamıştı.”

 

Arka Sokaklar projesi hakkında konuşan ve diziyi bir evrim olarak tanımlayan Yüsra Geyik “On beş yıl, dile kolay. Arka Sokaklar ayrı bir evren gibi. Orada zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsun; belki zamana inancım bu yüzden yok. Beni ben yapan en önemli unsurlardan biridir. Bu sebeple yokluğu hayatımda düşünülemez bir halde. “Bir şey katmak” çok hafif kalır. Arka Sokakları hayatımdan çıkarsak, uzuv eksikliği gibi bir hissiyatı olur diye düşünüyorum. Öğrencilik yıllarımın çoğunu sette geçirmek ve bir yandan da oyunculuk eğitimi almak büyük bir şans” açıklamasında bulundu. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Anıl Durmuş’un Yeni Şarkısı Yayında: “Alavere Dalavere”

Anıl Durmuş, yeni şarkısı “Alavere Dalavere”yi Universal Music Türkiye etiketiyle bugün yayımladı. Sahne performansları ve güçlü sesiyle isminden sıkça söz ettiren sanatçının yeni şarkısı “Alavere Dalavere”, akılda kalıcı sözleri ve enerjisini kaybetmeyen müziğiyle dikkat çekici bir çalışmayı dinleyicinin beğenisine sunuyor.

 

Sözleri ve müziği Mert Demir imzası taşıyan “Alavere Dalavere”, başarılı sanatçının yakın tarihlerde duyuracağı albümünden önce paylaştığı son şarkı olma özelliğini taşıyor.

 

“Alavere Dalavere”, Burak Günaydın yönetmenliğinde çekilen video klibiyle birlikte dijital platformlarda yayında!

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Doğa ve müziğin keyfini bir arada yaşadılar

Nilüfer Caz Festivali’nde yer alan ünlü sanatçı Sarp Maden, konserini Atlas Mahallesi’ndeki çilek tarlalarının yanında verdi. Doğanın muhteşem güzelliği altında Sarp Maden’i dinleyen sanatseverler, tadına doyamadıkları bir gece yaşadı.

 

Nilüfer Belediyesi tarafından 7. kez düzenlenen Nilüfer Caz Festivali kapsamında kentin kırsal nitelikli mahallelerinde de konserler düzenleniyor.  Fesitval kapsamında  ünlü sanatçı Sarp Maden,  çilek tarlaları arasında hayranlarına unutulmaz bir konser verdi.

 

Doğayla iç içe bir alanda oluşturulan konser alanında, gün batımında Sarp Maden’i dinleyen festival katılımcıları, hem doğanın hem de müziğin keyfini çıkardı.

 

Keyifli geçen konserde Sarp Maden, pandemiden önce tasarladığı perdesiz gitarına özel geliştirdiği çalım tekniğiyle hayranlarına farklı bir gece yaşattı.

 

Sarp Maden, ilk kez perdesiz gitar çaldığı “House by the Lake”  isimli albümündeki parçaları, doğanın içinde  sevenleriyle paylaştı.
Sarp Maden’e piyanoda Can Çankaya, bas gitarda Alper Yılmaz ve davulda Volkan Öktem gibi değerli müzisyenler eşlik etti.

 

Caz tutkunları  büyük ilgi gösterdikleri konserin sonunda sanatçıları ayakta alkışladı.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aşık Veysel Engelsiz Yaşam Merkezinde Renkli Etkinlik

Çankaya Belediyesi Aşık Veysel Engelsiz Yaşam Merkezi engelli bireylerin renkli gösterilerine sahne oldu. 

 

Çankaya Belediyesinin engelli bireylerin eğitim alabilmeleri için Belediye Başkanı Alper Taşdelen tarafından 25 Ekim 2021 yılında hizmete açılan Aşık Veysel Engelsiz Yaşam Merkezi’nde bireyler eğitimin yanı sıra renkli etkinliklerle de eğleniyor. 

 

Aşık Veysel Engelsiz Yaşam Merkezi etkinliğinde aileleri ile bir araya gelen engelli bireyler, dans ederek katılımcıların beğenisini toplayan müzik gösterisine de imza attı. Etkinliğe katılan Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, CHP eski milletvekillerinden Çetin Arık ve CHP Çankaya İlçe Başkanı Fahri Yıldırım engelli bireylerin mutluluğuna ortak oldu. 

 

Engelli bireylerin sosyal yaşamlarında ait olduğu yerlere gelmelerini hedefleyen bir yaklaşım ile farkındalık yaratmaya özen gösterilen merkezin renkli etkinliğinde bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirten Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, “Merkezimizde verilen hizmetler özel gereksinimli bireylerin bireysel farklılıklarına göre düzenlenmektedir. Onların toplumda her vatandaş gibi sosyal hayata katılımlarını, bağımsız yaşam becerilerini kazanmalarını sağlayacak, ailelerinin gönlünü ferahlatacak ve sorumluluklarını kolaylaştıracak çalışmalarımız devam edecektir” diye konuştu. 

 

CHP eski milletvekillerinden Çetin Arık engelli bireylerin hayatına dokunan bu merkezi hizmete sunduğu için Alper Taşdelen’e teşekkür etti. Etkinlikte ayrıca Ankara Otistik Bireyler Derneği Başkan Yardımcısı Zehra Hasgül özel gereksinimli bireylere verdiği desteklerden dolayı Başkan Alper Taşdelen’e plaket sundu. 

 

Aşık Veysel Engelsiz Yaşam Merkezinde eğitim gören bireyler hazırladıkları gösterilerle salonu dolduran konuklara keyifli anlar yaşattı. Dans atölyesinin hazırladığı vals gösterisi ile başlayan etkinlik Çankaya Belediyesinin eski Meclis üyesi Halil Köseler ve Sesli Kütüphane sorumlusu Murat Köseler’in müzik dinletisi ile devam etti. Aşık Veysel Engelsiz Yaşam Merkezi Müzik Atölyesinin performansı ile coşku doruğa çıktı. 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kendimden Hallice’den Yeni Şarkı: “Kötüsünü Kendime Yaptım”

Alternatif müzik sahnesinin önemli temsilcilerinden Kendimden Hallice, yeni şarkısı “Kötüsünü Kendime Yaptım”ı Universal Music Türkiye etiketiyle bugün yayımladı. Sahne performanslarına ve şarkı üretimine hız kesmeden devam eden başarılı grubun yeni şarkısı, Ozan Özalp tarafından kaleme alındı.

 

Synth ve gitar yürüyüşleriyle süslenmiş müziği ve etkileyici sözleriyle dinleyiciyle buluşan “Kötüsünü Kendime Yaptım”, şarkıya eşlik eden müzik videosuyla birlikte dijital platformlarda yayında!

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Esra İçöz İnegöl’de Kulakların Pasını Sildi

İnegöl Belediyesi Türk Sanat Müziği Korosu ve TRT sanatçısı Esra İçöz, kültür sanat etkinlikleri kapsamında İnegöllülerle buluştu. Heykel önünde yapılan açık hava konserinde, sanatseverler eğlence dolu bir akşam yaşadı.

 

Şehrin kültür sanat hayatına yön veren organizasyonlar düzenleyen İnegöl Belediyesi, Perşembe akşamı Heykelde özel bir konserle sanatseverleri buluşturdu. İnegöl Belediyesi Türk Sanat Müziği Korosunun sahne aldığı konserde, TRT sanatçısı Esra İçöz’de İnegöllülerle buluştu. Yüzlerce vatandaşın katıldığı konser geç saatlere kadar devam ederken, koro ve konuk sanatçı İçöz seslendirdikleri eserlerle adeta kulakların pasını sildi.

 

TSM KOROSU TAM NOT ALDI

Konser, Şef Diler Yalaza yönetimindeki İnegöl Belediyesi Türk Sanat Müziği Korosu konseriyle başladı. Koro ve solo eserlerin yer aldığı bölümde, İnegöl’ün değerleri performanslarıyla büyük beğeni topladı. Yaklaşık 1 saat süren İnegöl Belediyesi TSM Korosu konserinde, vatandaşlar da şarkılara eşlik ederek coşkuya coşku kattı.

 

ESRA İÇÖZ KULAKLARIN PASINI SİLDİ

Koronun ardından gecenin konuğu, TRT sanatçısı Esra İçöz sahneye çıktı. Kimi zaman duygulandıran şarkılarla, kimi zaman ise gecenin coşkusuna coşku katan eserlerle İnegöllülere unutulmaz bir gece yaşatan Esra İçöz hem sesi hem sahne performansıyla beğeni topladı.

 

BU YAZ DOLU DOLU ETKİNLİKLER OLACAK

Renkli görüntülerin yaşandığı konsere Belediye Başkanı Alper Taban da beraberindeki heyetle birlikte katıldı. Konser sırasında sahneye davet edilen Başkan Alper Taban, yaptığı selamlama konuşmasında “Burada bulunan vatandaşlarımıza kulak verdiğimizde, kültür sanatı gerçekten özlediğimizi görüyorum. Daha fazla beklenti olduğunu görüyorum. Tabi pandemi sürecinde bu noktada biraz tedbirler aldık ve geri durduk. Ancak bundan sonraki süreçte inşallah dolu dolu kültür sanatla ilgili çalışmalarımız olacak. Korolarımız, şehrimizde ağırlayacağımız sanatçılarımız, tiyatrolar ve daha pek çok etkinlik için hazırlık yapıyoruz. Temmuz ayında programlarımız var, festivalimiz var. Burada da çok dolu dolu etkinlikler olacak. Bu gece de değerli sanatçımız Esra Hanım şehrimizi şereflendirdiler. Kendilerine teşekkür ediyorum. Bu işin arkasında ciddi emekler var. Arkadaşlarımız bu sahneyi yapabilmek için ciddi hazırlıklar yapıyorlar. Ben katılımlarıyla programımızı şereflendiren vatandaşlarımıza da teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.

 

Başkan Taban, gecenin anısına sanatçıya hediye takdiminde de bulundu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Baran Mengüç ve Eftalya Yağcı’yı Buluşturan Şarkı Yayında: “Kusuruma Bakma”

Baran Mengüç, Eftalya Yağcı ile bir araya gelerek kaydettiği yeni şarkısı “Kusuruma Bakma”yı Universal Music Türkiye etiketiyle bugün yayımladı.

 

Geçtiğimiz aylarda paylaştığı “Okey Okey” isimli şarkısıyla Türkçe R&B sahnesine hızlı bir giriş yapan yetenekli sanatçı, yeni şarkısı “Kusuruma Bakma”yla dikkatleri üzerine çekmeye devam edeceğe benziyor.

 

GOKO!’nun prodüktörlük görevini üstlendiği “Kusuruma Bakma”, Baran Mengüç ve Eftalya Yağcı iş birliğinden doğan mükemmel uyumu dinleyicinin beğenisine sunuyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı