Aylık arşivler: Şubat 2023

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünün “Afet Sonrası Okulda Ruh Sağlığı” Konferansı Gerçekleştirildi

Ülkemizde meydana gelen deprem felaketi sebebiyle İzmir ilinde görev yapan okul Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışmanlarının deprem sonrası psikososyal destek çalışmaları konusunda bilgilerini artırmak amacıyla “Afet Sonrası Okulda Ruh Sağlığı” konulu konferans düzenlendi. Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın konuk olduğu ve İzmir Kız Lisesinde düzenlenen etkinliğe Çocuk ve Genç Psikiyatristi Uzm. Dr. Önder Küçük ve Uzm. Psikolojik Danışman Şükran Başarır da katkı sundu. Konferansa, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı İbrahim Doğru ve İzmir ilinde görev yapan 320 Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışman katıldı.

 “Afet Sonrası Okulda Ruh Sağlığı” konulu konferansta Rehber Öğretmen/Psikolojik Danışmanlar ile uzmanlar arası gerçekleştirilen soru-cevap bölümü sonrası sunum bölümüne geçildi. Bölümün konukları Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Profesör, Yale Child Study Center’da öğretim görevlisi olarak akademik çalışmalarını sürdüren, çocuk/genç ve erişkin psikiyatrisi alanında serbest uzman hekim olarak çalışan Yazgan, Çocuk ve Genç Psikiyatristi Uzm. Dr. Önder Küçük ve Uzm. Psikolojik Danışman Şükran Başarır’dı. Yazgan, Küçük ve Başarır deprem afeti sonrası okullardaki öğrencilere ve afet bölgesinden gelen çocuklara ve ailelere yönelik sunulacak ruh sağlığı hizmetleri konusunda katılımcılara sunum yaptılar.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Legrand Grup Türkiye sağladığı enerji verimliliği çözümleri ile sürdürülebilir bir gelecek hedefliyor

Legrand Grup Türkiye, sürdürülebilir bir gelecek hedefiyle enerji verimliliği ve tasarrufu çatısı altında, geliştirdiği ürün ve sistemler ile yaşam alanlarınıza maksimum konfor sunuyor.

Global hedefi, insanların yaşadığı, çalıştığı ve bir araya geldiği alanları sade, yenilikçi, sürdürülebilir elektrik ve dijital altyapılarla ve bağlı çözümlerle dönüştürerek yaşamları iyileştirmek olan Legrand Grup Türkiye, enerji tüketimini en aza indirerek temiz bir geleceğe katkı sağlıyor.

İnsanların elektriği sürdürülebilir bir şekilde kullanmasına yardımcı olmaya kendini adayan Legrand Grup Türkiye, sürdürülebilir, akıllı, son kullanıcıların konforunu arttıran ve karbon ayak izinin azaltılmasına yönelik stratejisi Green wellbeing ile aşırı enerji kullanımında oluşabilecek bir takım olumsuz çevresel etkilerin azalmasına yönelik ürün ve sistemler üzerindeki çalışmalarına günden güne devam ediyor. Geleneksel sistemleri akıllı sistemlere dönüştüren Legrand Grup Türkiye, bünyesindeki Netatmo markası ile konforunuzdan ödün vermeden enerji tasarrufu sağlayabildiğiniz Akıllı Vana ve Akıllı Termostat gibi ürünleriyle de yaşam alanlarınızı iyileştiriyor.

Evler, toplu konutlar, ofisler, otoparklar, alışveriş merkezleri, hastaneler, kamu binaları, endüstriyel tesisler vb. yerlerde ısıtma soğutma sistemi yönetimi, aydınlatma yönetimi ve elektrikli araç şarj istasyonu çözümleri de sunan Legrand Grup Türkiye, ihtiyacınız olan her yerde hayatınızı kolaylaştırarak sürdürülebilir bir gelecek hedefliyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Güç Birliği İlk Büyük Satışını Yurt Dışına Yaptı

Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde kurulan Muğla Tarım Güç birliği Kooperatifi, Dalaman yerel susamından üretilen 3 ton tahini İspanya, Fransa ve Kore’ye sattı.

Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde Muğla sınırları içinde faaliyet gösteren tarımsal kooperatiflerin bir araya gelmesi ile kurulan Muğla Tarım Güç birliği Kooperatifi’nin satış ve pazarlama konusundaki çalışmaları sonuç vermeye başladı.

Muğla Tarım Güç birliği Kooperatifi; Dalaman yerel susamlarından üretilen 3 ton tahinin satışını, Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin pazarlama konusundaki destekleri ile hem yurt içinde hem de İspanya, Fransa ve Kore’de gerçekleştirdi.

Muğla Tarım Güç Birliği Kooperatif Başkanı Fatih Öztürk, “Muğla’nın tümünü temsil eden güzel ve güçlü bir ekip oluşturduk. Güç Birliği’miz kısa sürede kurumsal yapısını da tamamladı ve ilk büyük satışını da gerçekleştirdi. Muğla’mızın bereketli topraklarında üretilen susamdan elde edilen tahin yurt dışına satıldı. Bu daha başlangıç. Güç birliğimiz ile üreticilerimiz kazanırken tüketiciler de kaliteli ürüne daha uygun fiyata ulaşacak. Büyükşehir Belediye’mizin destekleri ile uyumlu şekilde çalışıp birlikte üretmeye devam edeceğiz.” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye İMSAD İnşaat Malzemeleri Maliyet Açıklaması

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, inşaat sektörü temsilcileriyle Gaziantep’te bir araya geldi. Türkiye İMSAD’ın da yer aldığı toplantıya Türkiye İMSAD Üyesi olan AGÜB, AYSAD, PÜKAD, İZODER, TÇÜD, TUKDER gibi inşaat malzemesi sektör dernek temsilcileri ile çimento sektörü, TOKİ, TOBB temsilcileri katıldı. Bakan Kurum toplantıda deprem bölgesinin yeniden inşa sürecini anlattı ve harita üzerinden yeni yerleşim alanları olarak değerlendirilebilecek sahalara ilişkin bilgi verdi. 

Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu toplantı sonrası bir değerlendirmede bulunarak verdiği demeçte şu açıklamalara dikkat çekti:

“Bu çetin kış şartlarında, çadırlarda, konteynerlerde barınmak zorunda kalan yüzbinlerce depremzede kardeşimizin yaşadığı tüm zorlukları görüyor, hissediyor ve acılarını paylaşıyoruz. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve yakınlarına sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. 

Afetin bölgede açtığı yara çok büyük.  Ancak, yardımlaşmayı ve dayanışmayı genlerinde taşıyan bir millet olarak, yaralarımızı birbirimize sarılarak saracağız. İnşaat malzemesi sanayicileri olarak sahip olduğumuz imkânları ve gücümüzü seferber ettik. 

Sayın Bakanımızın da toplantıda belirttiği üzere inşaat sektörünün tüm paydaşları olarak, bölge halkının bir an önce yuvalarına kavuşması için ihtiyacı olan konutların yapım aşamasında tüm faaliyetleri desteklemekteyiz.  

Bakanımızın şehir yapılanmalarında makûs talihimizi değiştirecek radikal değişim planlamalarını açıklaması hayati önemde bir adımdır.

Bakanlığımızın oluşturduğu kesinleşmemiş olmasına rağmen hasar tespit çalışmaları ile paylaşılan yıkık, ağır, orta ve az hasarlı binaların belirlenmiş olması, kalıcı konutları oluşturma seferberliğinde rehber olma kıymetindedir.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın planladığı yaraları sarma ve kalıcı konutları oluşturma seferberliği evrensel boyutta büyüktür.

Emsalsiz dayanışma şuurumuz ile asrın felaketini ülkemize yakışır şekilde çözeceğimize eminiz.

Toplantıda sözü edilen ilk etapta 200 bin konutun inşa sürecinde ihtiyaç duyulan malzemeyi ve fazlasını Türkiye inşaat malzemeleri sanayisi olarak kapasite ve nitelik açısından karşılayabilecek potansiyele sahibiz.

Sektörümüz potansiyeli, üretim kapasitesi, ürün niteliği ve maliyet yapısı ile deprem yaralarını saracak imkânlara sahiptir. İhtiyacımız koordinasyonumuzu artırmaktır. Dolayısıyla sektör olarak sahip olduğumuz yüksek üretim kapasitemiz, malzeme kalitemiz ve imkânlarımızla, kalıcı konut seferberliğine ihtiyaç duyulan desteği vermeye hazırız. 

Önümüzdeki süreçte enerji, hammadde, döviz kurları ve işçilikte olağanüstü bir değişim olmadığı sürece malzemelerde fiyat artışı ihtiyacı olmayacağını öngörmekteyiz. 

Tüm Türkiye’yi yasa boğan bu felaket karşısında Türkiye inşaat malzemesi sanayicileri olarak yaraları sarmaya muktedir olduğumuzu belirtir, bölgeye yardımlarımızı sürdürmek için paydaşlarımızla temas halinde, tam kapasite ve gayretle üretmeye devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşırız.”

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Örnek Bir Yerel Yönetim Uygulaması: Avcılar ve Karşıyaka Belediyeleri Arasında Deprem Protokolü

“OLASI BİR DEPREMDE AFET YÖNETİMİ PROTOKOLÜ”NE SARAN GROUP’TAN KIYMETLİ BİR DESTEK 

Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem sonrası dayanışmanın ne denli kıymetli ve etkili olduğu bir kere daha ortaya çıkıyor, dayanışma ruhu daha da büyüyor. 

Afet bölgelerinde seferber olan İstanbul’un Avcılar Belediyesi ve İzmir’in Karşıyaka Belediyesi, olası afetlere karşı göreve ilk geldiklerinden bu yana gerçek sorunlar karşısında geliştirmekte oldukları gerçekçi önlemlere bir yenisini ekledi. İki yerel yönetim, aralarındaki dayanışma ruhunu arttırarak, “Ortak Afet Yönetimi Hizmet Protokolü” imzaladı. Saran Group ise iki belediyenin meclislerinde alınan kararın yaşama geçirilmesinde önemli bir destekçi ve paydaş oldu. 

İstanbul Avcılar Belediyesi, İzmir Karşıyaka Belediyesi ve Saran Group arasında yapılan Deprem Halinde Yardım Taahhütnamesiyle “Afet Yönetimi Hizmet Protokolü”; Avcılar ve Karşıyaka ilçelerinde meydana gelebilecek depremler öncesinde ve deprem olduktan sonraki süreçte, depreme maruz kalan ilçedeki afet yönetimi ve koordinasyon çalışmalarına katılmak üzere deprem olmayan ilçe belediye başkanı ve ilgili yöneticilerinin deprem bölgesine en kısa sürede intikallerini içeriyor. Avcılar veya Karşıyaka’da deprem gerçekleşmesi halinde, afet planlama ve yönetimi çalışmalarında ihtiyaç duyulabilecek hava ulaştırma ve hava desteği de Saran Group tarafından karşılanacak. 

“Afete maruz kalanlar, afeti asla yönetemezler”                    

Yapılan protokolle ilgili bilgilendirme yapan Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli: “Deprem duyarlılığı bizim en önemli meselemiz. Ve bununla ilgili çok etkili çalışmalar yaptık. Afete maruz kalanlar, afeti yönetemezler. O kaos ve kargaşa buna imkan tanımıyor. Bizler de herhangi bir deprem felaketinde bizi yönetecek ve o depremden de etkilenmeyecek birileri olsun istedik. Ama aynı zamanda da kenti tanısınlar istedik. Araştırmalarımız sonucunda Karşıyaka Belediyesi ile koordine olmaya karar verdik. Aynı fay hattında değiliz. Yapısı bize benziyor. Deniz ulaşımı var, tsunami riski iki ilçemizde de var. Birçok ortak noktamız bulunan Karşıyaka Belediyesi ile karşılıklı anlaşma yaptık. O bölgede deprem olması halinde Karşıyaka’daki afet sürecini biz, bizde deprem olması durumunda da onlar bizim afet sürecimizi yönetecek. Bu desteğin ihtiyaç noktasına zamanında ulaşabilmesi için en sağlıklı yolun helikopter ulaşımı olduğuna karar verdik. Saran Group bizim bu ulaşımın ihtiyacımızın karşılanmasında lojistiğini üstlenen taraf bizlere kıymetli bir katkı sağladı. Çok teşekkür ediyoruz. Son depremler bir kez daha gösterdi ki deprem bizim en önemli meselemiz. Afet öncesi çalışmalarımız devam ederken afet olması durumunda da hazırlıklı olmamız gerekiyor.” dedi.

Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay: 

“Avcılar Belediyesi ile örnek olacak bir iş birliği protokolü imzaladığımıza inanıyorum. Bu protokol sonrası yıkıcı bir afetin olmamasını diliyoruz ama İstanbul ve çevresini etkileyecek olası bir deprem sonrasında Karşıyaka Belediyesi olarak havayoluyla Avcılar’a, olası bir İzmir depremi sonrasında da Avcılar Belediyemiz Karşıyaka’ya gelerek yönetimi devralacak. Önceden belirlenmiş, bilgilendirilmiş ve yetkilendirilmiş personeller, normalleşme olana kadar yönetimi sürdürecek. Ayrıca protokol sonrasında belediye imkanları, personel durumu, araç, gereç ve malzemenin sevk ve idaresiyle ilgili eylem planlarımızı, karşılıklı olarak birbirimize anlatacağız. Biz onlara Karşıyaka’yı tanıtacağız; onlar bize Avcılar’ı tanıtacaklar. Tekrardan örnek bir iş birliği olacağını ifade etmek isterim.” dedi.

Saran Group Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran: “6 Şubat’ta gerçekleşen ve milyonlarca insanımızı etkileyen deprem hepimizi derinden üzdü. Depremin gerçekleşmesini engelleyemiyoruz maalesef ancak tedbirlerimizi almalıyız. Bu projenin afet eylem planlarını sürdürülebilir kılması açısından örnek bir dayanışma ve yönetim modeli teşkil ettiğini düşünüyorum. Biz de böyle bir projeye destek vermekten mutluluk duyuyoruz.” dedi. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Deprem bölgesinde yeni travmalar yaşanabilir uyarısı!

Deprem sonrasındaki 3 ile 30 gün arasında değişen sürede kişide akut stres reaksiyonları görülebileceğini ifade eden uzmanlar, asabiyet, insan ve cisimlere karşı sözel veya fiziksel öfke patlamaları, uyku bozukluğu, konsantrasyon eksikliği, aşırı tetikte olma ve aşırı irkilme reaksiyonları şeklinde aşırı uyarım belirtilerinin ortaya çıkabileceği uyarısında bulunuyor. Afet sonrasını takip eden üç hafta içinde yardımların hızı ve depremzedelere gösterilen ilginin azalmaya başlayabileceğini, toplumun ve mağdurların başta besledikleri olumlu düşüncelerin azalabileceğini dile getiren uzmanlar, bu süreçte ihtiyaçların karşılanmasının öneminin altını çiziyor. Uzmanlara göre, aksi halde salgın hastalık ve karaborsa gibi problemlerin ortaya çıkmasıyla yeni travmalar yaşanabilir… 

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Mert Akcanbaş, deprem gibi doğal afetlerde ortaya çıkan travmalar ve bu travmalara edilmesi gereken müdahalelere ilişkin değerlendirmede bulundu.

Afetlerde pek çok kayıp ortaya çıkabilir

Afetlerde değişik tür kayıpların ortaya çıkabileceğini ifade eden Dr. Mert Akcanbaş, bunların önem sırasına göre maddi kayıplar, duygusal kayıplar, organ kayıpları ve kalıcı iz taşıyanlar, manevi, inançsal ve ahlaki kayıplar olarak sıralanabileceğini söyledi.

Bunlardan en az etkileyenin maddi kayıplar olurken insanlarda en büyük hasarı manevi, inançsal ve ahlaki kayıpların oluşturduğunu kaydeden Dr. Mert Akcanbaş, “Mağdurun neler hissettiği hakkında öngörüde bulunulmamalıdır. Her mağdurun psikolojik olarak hastalanacağı düşünülmemeli, gösterdiği reaksiyonlara patolojik olarak yaklaşılmamalıdır. Mağdurlara öğretmen gibi davranılmamalı, onların hataları ve yanlışları ortaya koyulmaya çalışılmamalıdır. Olayın tüm detaylarını hemen öğrenmek için mağdur zorlanmamalıdır. Bilinmeyen konularda mağdurun sorularına spekülatif yanıt verilmemesi gerekir.” dedi.

9 önemli işaret akut stres bozukluğu belirtisi olabilir

Deprem sonrasındaki 3 ile 30 gün arasında değişen sürede kişide akut stres reaksiyonları görülebileceğini ifade eden Dr. Mert Akcanbaş, bu süreçte görülebilecek bazı belirtilerin kişide akut stres bozukluğu olduğunun göstergesi olabileceğini söyledi. Dr. Mert Akcanbaş, bu belirtileri şöyle sıraladı:

– Travmatik olayın stres yaratan kısmını sürekli ve istem dışı hatırlamak.

– Travmatik olay veya olay anında yaşanan duyguların tekrar yaşandığı rüyalar.

– Mağdurun travmatik olay yeniden oluyormuşçasına davranması ve hissetmesi olarak tanımlanan reaksiyonlar (flashback).

– Travmatik olayı sembolize eden veya bir kısmını hatırlatan iç ve dış tetikleyiciler karşısında psikolojik stres hissetmek veya fizyolojik tepki vermek.

– Olumlu duygu yaşayamama hali.

– Kişinin kendisi veya çevresinin gerçeği hakkında farklı algılar (Kendisini başkalarının gözünden görmek, bulanık görüntü, zamanın yavaşlaması hissi).

– Travmatik olayın önemli bir kısmını hatırlayamamak.

– Travma hakkında olan veya onunla bağlantılı anı, duygu ve düşüncelerden kaçınmak.

– Travma hakkında olan veya onunla bağlantılı olarak stres yaratan anı, düşünce veya duyguları tetikleyen dış faktörlerden kaçınma.

Öfke patlamaları ve uyku bozukluğuna dikkat!

Dr. Mert Akcanbaş, aşırı uyarım belirtilerinin de “Asabiyet, (provokasyon yokluğunda) insan ve cisimlere karşı sözel veya fiziksel öfke patlamaları, uyku bozukluğu, konsantrasyon eksikliği, aşırı tetikte olma ve aşırı irkilme reaksiyonları olduğunu söyledi.

Öncelikli ihtiyaçlar hemen karşılanmalı

Depremden hemen sonra ortaya çıkan ihtiyaçlara da değinen Akcanbaş, “Bu öncelikli ihtiyaçlar, fiziksel güvenliğin sağlanması, barınma, gıda, ısınma ve temizlik ihtiyaçları, gereken kişilere gözlük, baston, tekerlekli iskemle, düzenli kullanılması gereken ilaçlar ve veya diyaliz gibi tıbbi destekler, çocuklar için oynayacakları güvenli bir alan ve yakınlarıyla ayrı düşmüş kişilerin bir an önce birbirlerine kavuşturulmalarının sağlanmasıdır.” dedi. 

İlginin azalmaya başlaması ihtimaline karşı önlemler alınmalı

Depremleri takip eden üç hafta içinde yardımların hızı ve depremzedelere gösterilen ilginin azalmaya başlayabileceğini, toplumun ve mağdurların başta besledikleri olumlu düşüncelerin azalabileceğini dile getiren Dr. Mert Akcanbaş, “Barınma ve geçinme sorunları artar. Bu ‘hayal kırıklığı’ evresinde kişilerin en kısa sürede güvenilir barınma olanaklarına kavuşturulmaları, gıda, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarının giderilmeleri gerekir. Aksi halde salgın hastalık ve karaborsa gibi problemler ortaya çıkarak yeni travmalar yaşanabilecektir.” uyarısında bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Afet sonrasında psikolojik sağlamlığa dikkat edilmeli

Çaresizlikle baş etmenin en etkili yolu dayanışmadan geçiyor 

 

11 ili etkileyen yıkıcı afet sonrasında psikolojik sağlamlığın önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Oğuz Tan; kişilerin yaşanan afetlerden sonra her zamankinden daha büyük acılar yaşadığını, psikolojik sağlamlığı oluşturabilmek için kontrol edilebilecek olan noktalara odaklanmayı ve sosyal ilişkilerin benimsenmesi gerektiğini ifade ediyor. Doğal afetlerden sonra sadece belirli olumsuz duyguların yaşanmadığını kaydeden Doç. Dr. Oğuz Tan, çaresizlik duygusuyla baş etmek için dayanışma içerisinde olmayı ve iletişim kurmayı tavsiye ediyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Tan, afet sonrasında kişilerdeki psikolojik sağlamlığın önemi hakkında kritik bilgiler paylaştı, tavsiyelerde bulundu.

Psikolojik sağlamlığı yitirmek sorunlara yol açıyor

Doğal afetlerden sonra insanların her zamankinden daha büyük acılar yaşadığını vurgulayan Doç. Dr. Oğuz Tan, “Yaşanan durum çok daha büyük bir stres kaynağı oluyor. Psikolojik sağlamlığı travma karşısında zihin esnekliği gösterebilme, uyum gösterebilme, adapte olabilme ve yeterliğini sürdürebilme kabiliyeti olarak tanımlayabiliriz. Kişi psikolojik sağlamlığını yitirirse yapabileceklerini de yapamaz. Hem travmayla baş etme gücünü yitirir, ümitsizliğe kapılır, hem de çevresine yardım edemez” dedi.

Kontrol edebilecek noktalara odaklanılmalı

Psikolojik sağlamlığı oluşturabilmek ve sürdürebilmek için yapılması gerekenlere değinen Doç. Dr. Oğuz Tan, “Kontrol edilemeyen noktalara değil, kontrol edebilecek noktalara odaklanılmalı. Kişi, elinden ne geliyorsa ve neyi başarabilecekse ona odaklanmalı. Bir diğer unsur ise geleceğe yönelmek. Kişi, gelecekte olabilecekleri ve elinden gelen olumlu şeyleri yapabileceğini düşünmeli. Son olarak kişi sosyal ilişkileri benimsemeli, arkadaşları, ailesi ve hayatta kalan dostlarına sarılabilmeli” diye konuştu.

Kolektif eylem işe yarayacaktır

Doç. Dr. Oğuz Tan, doğal afetlerden sonra kişinin sadece kayıp, keder ve yas gibi duyguları yaşamayacağına işaret etti ve sözlerini şöyle tamamladı:

“Kişi, korku ve güvensizlik de yaşayabilir. ‘Hayatım tehlikede, geleceğim mahvoldu, bu acıyla nasıl baş edeceğim?’ gibi düşüncelerle kişi kendisini çaresiz hissedebilir. Çaresizlikle baş etmede en etkili yol dayanışmadır. Hepimiz afetzedelerin yanındayız. Bunu hissetmeleri gerek. Afetzedeler de afetten kurtulanlarla, aileleriyle, arkadaşlarıyla dayanışma içinde olmalılar. İletişim çok iyi gelir, olumsuz duygular bile iletilebilir. Kişi kendini çok kötü hissediyorsa olumsuz duyguları bile herkesin duymasında fayda vardır. Kolektif eylem çok işe yarayabiliyor. Hep beraber bir işi yapmak, başkalarına yardım etmek, yardım istemek, yardım istemekten çekinmemek, çaresizlik duygularını aşmada afetzedelere ve hepimize yardımcı olacaktır” tavsiyelerinde bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Depremzede Öğrencilerin Adaptasyon Sürecinde Bunlara Dikkat

Beylikdüzü Belediyesi uzman psikologlarından Aslı Karanis Kara, deprem bölgesinden nakillerini diğer il ve ilçelere aldıran öğrencilerin yaşayacakları adaptasyon sürecine dikkat çekti. Özellikle okullardaki çalışanlara büyük bir görev düştüğünü belirten Kara, ebeveynlerin de bu konuda bilinçli bir şekilde hareket etmeleri gerektiğini vurguladı.

Beylikdüzü Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü’nde görev yapan uzman psikolog Aslı Karanis Kara, afet bölgelerinden diğer il ve ilçelerdeki okullara nakillerini aldıran öğrencilerin adaptasyon süreciyle ilgili önemli bilgiler paylaştı. Kara, Türkiye’yi derinden etkileyen iki büyük depremin ardından, çocukların psikolojisinin olumsuz yönde etkilenmemesi için okul yönetimleri, öğretmenler ve ebeveynlerin dikkat etmesi gereken hususlara değindi. Yaşanan sürecin herkes için kaygılı bir durum olduğunu belirten Kara, “Deprem bizleri sadece fiziksel olarak etkilemedi. Aynı zamanda psikolojik olarak da güvensizlik hissetmemize neden oldu. Yeni başlayan bir dönem içerisinde okullarda afet bölgesinden gelen öğrencilerimiz, komşularımıza misafir gelen vatandaşlarımız olabilir. Bu gibi bir durumda onlara sürekli olarak ‘Nasıl oldu, ne yaptınız?’ gibi sorular sorarak anlatmalarını beklemek, karşımızdaki kişiler için sürekli olarak hatırlatıcı faktör olmamızı sağlamaktan daha fazla üzüntü ve kaygıya yol açmaktadır. Yardımlaşmak amacıyla onlar için bir şey yapıp yapamayacağımızı sormak kendilerini daha iyi ve güvenli hissettirecektir” ifadelerini kullandı.

“Okullardaki tüm personelin sakin ve şefkatli yaklaşımı çok önemlidir”

Yeni okullarında eğitim sürecine başlayan çocukların adaptasyonunda okullardaki tüm çalışanlara büyük bir görev düştüğünü vurgulayan Kara, “Çocukların yeni gelen öğrencileri sürekli olarak soru yağmuruna tutmamalarını sağlamak, adaptasyon süreçlerinde destekleyici ve sabırlı olmak gerekiyor. Süreçte kaygı durumu yüksek ve ailesi yanında olmadan yapamayan öğrencilerin, rehber öğretmenleriyle görüşmelerini sağlayarak doğru yönlendirmeler yapılmalı. Öğretmenlerin çocuklardan gelen soruları teneffüste birebir almaları ve onlar ile birebir iletişime geçmeleri onların yalnız olmadığını ve destekleyicilerinin olduğunu gösterir. Okullardaki tüm personelin sakin ve şefkatli yaklaşımı çok önemlidir. Bu süreçte duygu regülasyonlarımızı sağlayarak iletişimimizi kuvvetlendirmemiz gerekmektedir” dedi.  

“Çocuğumuzun duygularını ifade etmesini sağlamalıyız”

Çocukların, depremden etkilenen akranlarıyla olan iletişimlerinde ebeveynlerin yaklaşımının da büyük önem taşıdığını vurgulayan Kara, “Ebeveynler çocuklarını çok daha iyi tanıyor. Aileler okula yeni başlayacak olan öğrencileri daha öncesinden biliyorlarsa bununla ilgili bir uyarıda ve anlatım şeklinde bulunabilirler. Çocukların neyi ne kadar bildiğini ve farkında olduğunu bilmediğimiz için çocuklarımızdan gelen tüm soruları tam anlamıyla dinlememiz gerekiyor. Yeni arkadaşlarının yaşamış oldukları doğal afetten dolayı geldiklerini, bir süre misafirlik yapacaklarını söylemeleri ve uyarmaları gerekiyor. Ama tabii hâlâ çocukların merakları olacaktır. Merak ettikleri bu soruları ebeveynlerine veya teneffüste öğretmenlerine sormalarını sağlamak gerekiyor. Ebeveynlere de yaşanılan durumdan kaynaklı olarak duyguları konuşmak ve sorgulamak zor gelebilir. Bu durumlarda kendimizin ne söylemesi gerektiğinden çok, çocuğumuzun duygularını ifade etmesini sağlamalıyız. Üzüntümüzü paylaşabiliriz, fakat kaygılı ve panik durumda gözükmemeliyiz” vurgusu yaptı.

Çocuklarda afet bilinci oluştururken dikkat edilmeli

Ebeveynlerin çocuklarda afet bilincini oluştururken dikkat etmesi gereken hususları da paylaşan Kara, “Çocuklarımıza bu durumu anlatış şeklimiz yaş gruplarına göre değişkenlik göstermekte olup, özellikle 12 yaş altı küçük yaştaki çocuklarımıza ilk olarak bunun bir doğa olayı olduğunu anlatmamız gerekiyor. Önlem almanın önemini oyun oynayarak göstermek çok önemli. 12 yaşın üstündeki çocuklarda ise günümüz teknolojileri sebebiyle bilgi kaynağı sadece ebeveynleri olamayacağı için özel olarak sorularını almaları, net ve keskin cümleler ile cevaplamaları gerekiyor. Onlar izin verdiği sürece temas kurabilmeliyiz” ifadelerini kullandı. Depremin ardından Beylikdüzü’ne gelen ve psikolojik destek almak isteyen vatandaşlar, Beylikdüzü Belediyesi’nin 444 09 39 numaraları çağrı merkezini arayarak randevu oluşturabilir.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Deprem Sonrası Salgın Hastalıkları Önlemenin Yolları

Genellikle büyük depremlerin ardından afet bölgelerinde ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar saygına yol açabiliyor. Çeşitli nedenlerle kendini gösteren hastalıklar, felaket bölgelerinde şartların olumsuz yönde değişmesine bağlı olarak kendine hızla yayılabileceği bir zemin bulabiliyor. Bu nedenle önemli yaşamsal riskler de taşıyabilen bulaşıcı hastalıklara karşı çeşitli önlemler alınması gerekiyor. 

Memorial Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Funda Timurkaynak, deprem sonrası afet bölgelerinde yaşanabilecek salgın hastalıklar ve bunlardan korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi. 

Deprem sonrası enfeksiyonlar sıklıkla ikinci haftadan sonra görülmektedir. Ortaya çıkma riski bulunan enfeksiyonlar, üç ayrı şekilde gruplanabilir. 

Yaralanmalar enfeksiyon riskini artırıyor 

Özellikle doku kayıplarının eşlik ettiği açık kirli yaralanmalar, yara yeri enfeksiyonlarına neden olabilir. Bunların arasında gazlı kangren gibi ciddi olan ve uzuv kaybıyla sonuçlanabilen ağır bir tablo da görülebilir. Bu tip doku bütünlüğünü bozan yaralanmalar, tetanoz bağışıklığı yıllar içinde azalmış bireylerde tetanoz için de risk taşımaktadır. Yaralanan yetişkinlerin son 10 yıl içinde aşısı yok ise aşının zaman kaybetmeden yapılması önemlidir.

Covid- 19 riski ve grip göz ardı edilmemeli 

Deprem nedeniyle kurulan çadırkentlerdeki kalabalık yaşam ortamı, kış mevsimi nedeniyle zaten halen yoğun biçimde görülen COVID19, RSV ve influenza gibi viral etkenlerin üst solunum yolu enfeksiyonu salgınına zemin hazırlamaktadır. Vücut direncinin zayıflaması da hastalıklara yakalanma ve bulaş riskini artırmaktadır. Bu nedenle depremzedelerin mümkünse maske kullanımına, sosyal mesafeye ve el yıkamaya dikkat etmesi, kalabalık çadırların sık sık havalandırılması önem taşımaktadır.

Hayvanlardan bulaşan bakteriyel enfeksiyon riski 

Depremde yabani ve evcil hayvanların idrarlarının su ya da yiyecekleri kontamine etmesi ‘leptospiroz’ adı verilen ‘leptospira’ isimli bakterinin neden olduğu enfeksiyona yol açabilir. Hastalık; ateş, titreme, kas ağrısı, baş ağrısı, kusma ve ishal ile başlayıp kısa bir süreliğine iyileşse de belirtiler tekrar başlayarak karaciğer, böbrek fonksiyon bozuklukları ve menenjit şeklinde seyreden bir tabloya dönüşebilir. Suların kapalı şişe suyu, kaynatılarak ya da klorlanarak kullanılması bulaşı önlemede önemlidir. 

Hasarlanan kanalizasyon sistemleri için önlem alınmalı 

Deprem sonrası kanalizasyon sistemlerinin hasarlanması ve içme suyuna dışkı karışması sonucu tifo, dizanteri, kolera gibi ishalle seyreden hastalıklar görülebilir. Deprem sırasında hayatını kaybedenlerin bedeninden bulaşabilecek enfeksiyon hastalıkları ise sınırlıdır. Kolera, bu enfeksiyonların başında gelmektedir. Dışkı-ağız yoluyla bulaşan sarılık türleri (Hepatit A ve Hepatit E virüse bağlı) ve paraziter enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalıkların önlenmesi için tuvaletlerin sağlıklı bir biçimde kullanılabilir olması gerekir. 

Sular klorlanarak kullanılmalı 

Su tüketiminin kapalı şişelerde, kaynatılmış ya da klorlanmış olarak kullanılması önemlidir. Suyu klorlamak için Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi 1 litre suya 1 çay kaşığı %4’lük kokusuz çamaşır suyu konulup 30 dakika beklendikten sonra suyun kullanılması şeklindedir. Sebze ve meyvelerin klorlanmış suyla yıkanması ve ellerin dezenfeksiyonu da gıda güvenliği için çok önemlidir.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

“İlk haftalarda deprem anını tekrar yaşamak doğal bir tepki"

Felaketlerden sonra aşırı korku, çaresizlik, dehşete düşme, şok, duyguları hissedememe, tepkisizlik, ağlayamama ya da çok ağlama, suçluluk, iştah sorunları, deprem anını sürekli tekrar yaşıyor gibi hissetmenin doğal olduğunu söyleyen Medical Park Karadeniz Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Sevilay Kantekin, “Travmaya maruz kalan çoğu kişi için bu tepkiler çoğunlukla olaydan sonraki ilk haftalarda ortadan kalkacaktır. Bu süreçte pek çok kişi, bir tedaviye ya da müdahaleye gerek kalmadan doğal bir şekilde olay öncesi haline dönebilir. Doğal uyum sürecine saygı göstermek gerekir. İlk günlerde öncelikle temel ihtiyaçlar sağlanmalıdır” dedi.

 

Deprem gibi doğal afetlerin bireyi, aileyi ve toplumu etkileyen acı verici olaylar olduğunu belirten Medical Park Karadeniz Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Sevilay Kantekin, böylesine acı olayların fiziksel olarak maruz kalanlar kadar izleyici olarak maruz kalanlarda da benzer etkiler yaratabileceğini söyledi.

Her bireyin bu üzüntü verici olaylar karşısında maruz kaldığı olayın büyüklüğüne, kendi kültürüne, geçmiş deneyimlerine, daha önce benzer travmatik olayları yaşayıp yaşamadığına, yaşı ve daha pek çok kişisel değişkene bağlı olarak farklı tepkiler verebileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Sevilay Kantekin, önerilerde bulundu. 

AŞIRI KORKU VE ÇARESİZLİK HİSSEDİLMESİ NORMAL

Uzm. Dr. Sevilay Kantekin, yaşanan travmanın ardından akut dönemde ortaya çıkabilecek olağan ve bazı rahatsız edici tepkileri şöyle sıraladı:

  • “Aşırı korku, çaresizlik ve dehşete düşme hisleri, şok, duyguları hissedememe, tepkisizlik, ağlayamama ya da çok ağlama suçluluk, iştah sorunları, olayı tekrar tekrar anlatma ya da olayla ilgili konuşmayı istememe, deprem olayını sürekli tekrar yaşıyor gibi hissetme, deprem olayını hatırlatan yerlerden ya da durumlardan kaçınmak,
  • Uykusuzluk, sinirlilik, çabuk öfkelenme, aşırı irkilme, çarpıntı, titreme, nefes almakta zorluk gibi aşırı gerginlik belirtilerini yaşamak.”

Travmaya maruz kalan çoğu kişi için bu tepkilerin çoğunlukla olaydan sonraki ilk haftalarda zamanla ortadan kalktığının altını çizen Uzm. Dr. Kantekin, “Bu süreçte pek çok kişide bir tedaviye ya da müdahaleye gerek kalmadan doğal bir şekilde olay öncesi haline dönebilir. Doğal uyum sürecine saygı göstermek gerekir. İlk günlerde öncelikli olarak temel ihtiyaçlar sağlanmalıdır” diye konuştu.

DUYGULARINIZI BASTIRMAYA ÇALIŞMAYIN

Uzm. Dr. Kantekin, depremi bizzat yaşayan ya da tanık olan kişilere kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak şu önerilerde bulundu:

  • “Duygularınızı, üzüntünüzü bastırmaya çalışmayın. Çevrenizdeki insanlarla paylaşmaya çalışın.
  • İlk günlerde uykusuzluk, çarpıntı, iç sıkıntısı gibi çeşitli kaygı belirtileri olabilir. Bu nedenle sakinleştirici, yatıştırıcı ilaç ya da alkol almayın, uykunuz günler içinde düzelecektir.
  • Çok yoğun endişe hissediyorsanız, nefes ve gevşeme egzersizleri yapabilirsiniz. Ancak bu yakınmalar bir iki hafta içinde azalmıyorsa, yaşamını güçleştiriyorsa, baş etmekte zorlanıyorsanız ruh sağlığı uzmanına başvurmalısınız.
  • Bu süreçte kendinize kayıplarınız için yas tutma ve üzülmeye izin verin, bu en doğal hakkınızdır. Daha iyi hissetmek için biraz zamana ihtiyacınız olacaktır. Duygularınızla inişler çıkışlar olabilir. Bilin ki, yalnız değilsiniz, yaşadıklarınızın deneyimleyen herkes sizinle benzer duygular yaşıyor.”

AİLENİN TEPKİLERİNE HAZIRLIKLI OLUN 

Yakın akrabaların ilk tepkileri hissizlik, şok veya inanmama olabileceğini; sonrasında bu tepkilerin inkâr, öfke veya acı, suçlama, üzüntü ve suçluluk hissi gibi duygu ve davranışlara dönüşebileceğini belirten Uzm. Dr. Kantekin, “Aile üyelerinin duygusal tepkilerini yorumlamaktan, eleştirmekten ve söyleyebileceklerine karşı savunmaya geçmekten kaçının.  Yakın akrabaya dokunmak ve sarılmak uygun olabilir, fakat onların rahatı veya rahatsızlığı konusunda uyanık olun, kültür, yaş ve cinsiyet farklarına saygılı olun. Yakın akrabanın özel odanın güvenli ortamında bu haberi sindirmesine izin verin” dedi. 

‘GÜÇLÜ OLMALISIN’ GİBİ SÖZLERDEN KAÇININ

Yas sürecinde olan kişilere yaklaşırken de dikkatli olunması gerektiğini işaret eden Uzm. Dr. Kantekin, acıyı azaltmak için kişilere söylenen ‘Güçlü olmalısın’, ‘Hayat devam ediyor’, ‘Yakında geçecek, bitecek’, ‘Çocukların için ayakta kalmalısın’ gibi klişe sözlerden kaçınılması gerektiğini belirterek bunun yerine yaşanan duyguları içtenlikle anlamaya ve paylaşmaya çalışılması önerisinde bulundu.

HERKESİN BAŞA ÇIKMA YOLU FARKLIDIR

Kişilerin bu süreçte beden bakımlarına özen göstermeye çalışarak daha önce kendilerini rahatlatan şeyler neyse onları yapmaya çalışmalarının da etkili olabileceğini belirten Uzm. Dr. Kantekin, “Herkesin farklı ihtiyaç ve baş etme tepkileri vardır. Kimisi dua etme, meditasyon yapma, yürüyüş yapma gibi başa çıkma yollarına ihtiyaç duyarken; bir başkası sohbet etme yakınlarıyla bir arada olma ihtiyacı içinde olabilir. Hepsi kabul edilebilir, hepsi normaldir” dedi. 

YANLIŞ BİLGİLENDİRMELERE KARŞI DİKKATLİ OLUNMALI

Yas sürecindeki kişileri zamanla olumlu etkileri dikkate alınarak çalışma yaşamına yönlendirmek, öğrencileri okula devam etmeleri için desteklemek, çalışmayanları, yaşlıları ve ev kadınlarını yeni ilgi ve uğraşı alanları bulmaları için teşvik etmenin de faydalı olabileceğini sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Kantekin, “Afet ve travmalardan sonra insanlar bir suçlu arama eğiliminde olabilirler. Söylentilere, tek bir kişi ya da grup sebebiyle bu kişileri günah keçisi haline getirecek haberler ve dedikodulara karşı dikkatli olun. Bu tür basit dedikodulardan doğaüstü açıklamalara kadar geniş bir yelpazede olan bu söylentiler toplumsal bölünmelere neden olabilmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı